MURATS44
Özel Üye
Doğu Karahanlılar, Büyük Karahanlı devletinin bölünmesiyle son büyük kağan Süleyman Han liderliğinde Balasagun başkentliğinde Karahanlıların Doğu bölgesinde 168 yıl hüküm sürdüler.
Karahanlıların ikiye bölündüğü yıllarda Orta Asya sınırları yeniden şekillenmişti. Bu tarihlerde Asya bozkırlarında 4 ayrı Türk devleti aynı anda hüküm sürüyordu. Hazar denizinin güneyinde Gazneliler, Doğusunda yükselen güç Selçuklular, Kafkaslarda Hazar devletinin ardılları Oğuz Yabguluğu, Aral gölünün doğusundan Gobi çölüne uzanan coğrafyada ise Karahanlılar bulunuyordu. Orta Asya ilk kez tam anlamıyla ve bütün sınırlarıyla Türk hakimiyeti altındaydı. Ancak Türk devletleri bir türlü birleşememiş, birbirleriyle mücadele ederek gerek üstünlük sağlayarak, gerek mağlup olarak Orta Asya coğrafyasını kendi aralarında paylaşıyorlardı.
Bu hengamelerden payını alan Karahanlılar’da bölünmüş, iç mücadeleler ve anlaşmazlıklar sonucunda iki ayrı devlet haline gelmişlerdi. Karahanlıların son varisi Süleyman Han, bu anlaşmazlıklar sonucunda ülkenin Doğu bölgesini denetimi altına alanarak Balasagun’u başkent yaptı ve Doğu Karahanlıların büyük kağanı oldu.
Töre gereği Türklerde devlet yönetimi Büyük Sağ Kağan ve Ortak Sol Kağan idaresinde sağlanıyordu. Süleyman Han bu geleneği bir anlamda bozarak üç liderli bir yapıyla ülkesini yönetmeye başladı. Büyük kardeşi Muhammed’e Batı bölgesinin, diğer kardeşi Mahmut’a doğu bölgesinin yönetimini vererek kendisi başkent Balasagundan tüm ülkenin idaresini sağlamaya başladı. Karahanlılar bölündüğünde Hocent sınır olarak kabul edilmişti ancak anlaşma tam olarak sağlanamamıştı. Fergana ve Özkent şehirlerinin kimin otoritesi altında olduğu tam olarak kesinleşmemişti. Süleyman Han, bu boşluğu doldurarak Fergana ve Özkenti işkal edip sınırlarına dahil etti. Böylelikle sınır bakımından Batı Karahanlılardan daha geniş bir coğrafyaya hükmeder duruma geldi.
Süleyman Han hem başarılı hem de adil bir hükümdardı. İyi bir Müslümandı ve Doğu Karahanlıların islama yakınlaşması için gayretli çalışmalar yürüttü. Bunun yanında Müslüman olmayan Türkler üzerinde de baskı kurmadı ve onları da himayesi altında tutmaya devam etti. Hatta kendisine bağlı olmayan Müslüman Türklerinde ülkesine göç etmelerine izin vererek tebası haline getirdi. Sülemyan Han, Ülkesini 24 yıl boyunca başarıyla ve adaletle idare etti. Ancak Türk tarihinin hazin handikaplarından biri olan kardeş kavgası Süleyman Hanında sonunu hazırlayacaktı.
Ülkenin Batı kanadını idare eden ortak kağan Muhammed Han, ülke yönetimini ele geçirmek niyetindeydi. Bunu gerçekleştirebilmesi için tek rakibi Süleyman Han değildi. Diğer ortak kağan olan kardeşi Mesut ağabeyi Süleyman Han’a bağlıydı. Bu sebeple hem diğer ortak kağan Mesut Han ile hem de büyük kağan Süleyman Han ile mücadele etmesi imkansızdı. Mesut Han’ı ikna edemeyince entrika ve yalanlarla Süleyman Han’a iftiralarda bulundu. Kendi entrika ve iftiralarının cezasını kendisi keserek kendisine bağlı ordularla Balasaguna girip Süleyman Hanı hapsettirerek kendisini büyük kağan ilan etti (1056). Mesut Han, bu yalana inanarak Büyük Kağan olarak Muhammet Han’ın liderliğini kabul etti ve ortak kağan olarak ülkenin doğusunu idare etmeye devam etti. Yaşı oldukça ilerlemiş olan Süleyman Han, hapse atıldıktan kısa bir süre sonra üzüntüsünden vefat etti.
Muhammet Han, yalan ve entrikayla ülke yönetimini ele geçirmişti ancak yönetimde ancak 15 ay gibi kısa bir süre kalabildi. Askeri ve idari vasıfları Süleyman Han kadar üstün olmayan Muhammet Han, liderlik yükünü taşıyamayınca oğlu Hüseyin, zor kullanarak ülkenin idaresini elinden aldı ve hükümdarlığa geçti. Ancak Hüseyin’in sonu da babasınınki gibi hüsranla sonuçlandı. Üvey oğlu olan İbrahim, Hüseyin’in kendi başına ve kimseye sormadan yaptığı bu harekete kızarak suikastla üvey babası Hüseyin’i öldürüp yerine geçti (1057).
Doğu Karahanlılar büyük bir iç savaş yaşıyordu. Hükümdarlık ailesi içinde kanlı mücadeleler baş göstermiş, oğul babayı, kardeş kardeşi öldürür olmuştu. Türk töresi gereği her Ordu tartışmasız olarak kendi liderlerine bağlıydı. Yaşanan iç mücadelelerde de her ordu, kendi liderinin emir komutası altında hareket ediyor ve Karahanlı orduları birbirleri arasında savaşıyorlardı. Batı Karahanlılar, Doğu Karahanlıların iç mücadelelerle yıpranması ve güç kaybetmesi üzerine ülkenin iç işlerine karışmaya başladı. Başsız kalan Doğu Karahanlıların yerine kararlar ve emirler vermeye başlamışlardı. Üstelik Doğu Karahanlılara bağlı olan sınır şehri Ferganayı da işgal ederek sınırlarına dahil etmişlerdi.
3 yıl boyunca devam eden kanlı iç mücadeleler 1059 yılında sona erdi. Önceleri kardeş kavgalarının içerisinde yer almayan küçük kardeş Tuğrul Mahmut, ülkenin zayıflaması, Fergana’nın kaybedilmesi ve Batı Karahanlıların boyunduruğu altına girilmek üzere olunması durumuna karşı koyamayan ağabeyi İbrahim Han’ı öldürerek yerine geçti (1059).
Tuğrul Mahmut Hanın döktüğü son kan, Doğu Karahanlı hükümdar ailesi için akan son kardeş kanıydı. Tuğrul Mahmut Han, güçlü bir komutan, otoriter ve adil bir liderdi. Bu vasıflarıyla Doğu Karahanlıların hükümdarlığına geçmesiyle hükümdarlık mücadeleleri son buldu ve ordu yeniden toparlanarak tek bir hükümdara bağlı hale geldi. Yönetime geçtikten kısa bir süre sonra, ordusunun komutanlarından yeğeni Hasan’ı ortak kağan yaptı.
Doğu Karahanlıların yaşadığı iç karışıklık dönemindeki zayıflıktan tek istifade eden Batı Karahanlılar değildi. Asya steplerinde başıboş gezen istilacı gayrimüslim topluluklar ordusu zayıflamış ve iç mücadelelerle uğraşan Karahanlı şehirlerini istila ederek yağmalıyorlardı. Tuğrul Mahmut Han, Kısa süre içerisinde ordusunu yeniden toparlayıp ülke içerisindeki otoritesini sağladı ve doğu sınırlarına musallat olan bu küçük ve orta ölçekli göçebe gayrimüslim istilacıları ülke sınırlarının dışına püskürttü. Önce ülke içerisindeki huzuru temin etti ve Doğu Karahanlıların yeniden güç kazanmasını sağladı. Sonra İç karışıklık döneminde Batı Karahanlıların fırsatçılık yaparak işgal ettiği Ferganayı geri almak için hazırlıklara başladı.
Tuğrul Mahmut Han’ın son verdiği kardeş kavgası bu sefer Doğu-Batı Karahanlılar arasında yeniden baş gösterecekti. Bu kez kardeş kavgasına Ulemalar engel olacaktır. Zamanın büyük din adamları ve ulemaları Doğu Karahanlı lideri Tuğrul Mahmut Han ile Batı Karahanlı lideri Nasr arasında müzakereler yaparak anlaşmalarını sağladılar. Bu anlaşma neticesinde Fergana Doğu Karahanlılara iade edildi ve Seyhun nehri iki ülke arasında sınır olarak belirlendi (1076). Tuğrul Mesut Han, Fergana barışından bir yıl sonra vefat edince yerine oğlu Hasan Buğra Han geçti (1077).
Babası Tuğrul Mesut Han’ın vefatı üzerine yönetime Hasan Buğra Han geçmişti. Tuğrul Mahmut Han’ın yeğeni olan Hasan Han ortak kağan olarak görevini devam ediyordu. Türk Tarihinde ilk kez bir Türk Devleti, aynı ismi taşıyan iki kağan tarafından yönetiliyordu. Büyük kağan Hasan Buğra Han, ülkenin doğusunu idare ediyor, ortak kağan Hasan Han batısı üzerindeki idareyi üstleniyordu.
Babası Tuğrul Mesut Han döneminde başlayan istikrar ve barış dönemi Hasan Buğra Han döneminde de devam etti. Ülkede artık kardeş kavgaları sona ermiş, batıda Batı Karahanlılar ile anlaşma yapılmıştı. Ancak Doğuda başıboş gezen istilacı gayrimüslim çeteler halen bir sorun teşkil ediyordu. Tuğrul Mesut Han döneminde püskürtülen bu çeteler, bu kez birleşerek kalabalık bir orduyla taarruza girişmişti. Üstelik bu Türk olmayan gayrimüslimlere, henüz Müslümanlığı kabul etmeyen bir Türk boyu olan Basmıllar da destek veriyordu. Basmılların desteğiyle 70.000 kişilik bir ordu gücüne erişen gayrimüslim çeteler Hasan Buğra Hanın ordusundan daha kalabalık bir ordu haline geldiler. Hasan Buğra Hanın bu sefere çıkartabileceği ordusu en fazla 40.000 kişiydi. Oysa düşman güçleri neredeyse iki katı büyüklükteydi. Hasan Buğra Han, askeri ve stratejik vasıflarını kullanarak güç olarak daha zayıf olan ordusuyla savaşı kazanarak büyük bir başarıya imza attı. Bu savaş sonrasında Doğu sınırındaki gayrimüslim çetelere karşı kesin bir başarı elde etmiş oldu. Ağır bir yenilgi alan gayrimüslim çeteler, bu savaşın sonrasında Turfan bölgesinin ötesine, gobi çölü sınırına kadar geri çekilmek zorunda kaldılar (1079)
Doğu Karahanlılar hanedan ailesi içindeki kardeş kavgalarına son vermişlerdi. Üstelik Batı Karahanlılar ile sınır sorunlarını da çözmüşlerdi. Ancak ufukta yeni bir kardeş kavgası görünüyordu. Hazar Denizini çevreleyen coğrafyanın hakimi ve Orta Asyanın yeni büyük gücü haline gelen Selçuklu Devleti tüm Orta Asya’ya hükmeder hale gelmeye başlamıştı. Üstelik Batı Karahanlılar Selçuklu Hükümdarı Melikşah’ın idaresi altına girmişti bile. Hazar Denizinde başlayan yükselen Selçuklu tehlikesi nihayet Doğu Karahanlı sınırlarına kadar ilerlemişti. Selçukluların efsanevi Lideri Melikşah Batı Karahanlıları himayesi altına aldıktan sonra Doğu Karahanlı sınırlarına girerek Özkente kadar ilerledi. Hasan Buğra Han, Büyük Selçuklu Devletine karşı koyabilecek güçte değildi. Üstelik yaşanacak bir kardeş kavgası Doğu Karahanlıları geçmişteki karanlık sürece tekrar sokabilirdi. Hasan Buğra Han, Selçuklularla mücadele etmek yerine Selçuklu himayesine girmeyi kabul etti. Ancak Oğulları ve Yeğenleri Selçuklu himayesine girilmesine karşı çıkıyordu. Gerek Selçuklu Han’ı Melikşah’ın gücü ve Karahanlıların yönetimine karışmaması, gerekse Hasan Buğra Hanın otoritesiyle bir çatışma ya da iç mücadele gerçekleşmeden 10 yıl boyunca Selçuklu Himayesinde varlıklarını devam ettirdiler. 1092 yılında Selçukluların Karahanlı coğrafyasından çekilmesi üzerine tekrar müstakil yönetimlerine geri döndüler ve Batı Karahanlılar ile eski sınırları tekrar geçerli hale geldi.
Hasan Buğra Han, Selçuklu Himayesinden çıktıktan sonra 10 yıl daha ülkesini barış ve refah içerisinde yönetti. 25 yıl gibi uzun bir süre ülkesine başarıyla hükmeden Hasan Buğra Han, 1102 yılında vefat edince yerine büyük oğlu Ahmet Harun Han Batı Karahanlıların yönetimine geçti.
Ahmet Harun Han, babası Hasan Buğra Han gibi güçlü bir kumandan ve otoriter bir liderdi. Hükümdarlık vasıflarının yanında İslama bağlılığı ve ümmetçiliğiyle bilinen Ahmet Harun Han, sınır ötesi bir ülke olan Abbasiler ile yakın ilişkiler içerisine girdi. Abbasiler, Müslüman olan ülkelerin yöneticileri için, İslam dünyasına hizmetlerini takdir etmek amacıyla belirli unvanlar vermekteydi. Ahmet Harun Han, “Devletin Nuru” anlamına gelen Nüruddevle ünvanına sahip olma arzusu içerisindeydi. Bu unvan, Müslüman devletlerin liderlerine belli bir süre için verilmekteydi. Abbasi Halifesi Müstahzıbilleh, Ahmet Harun Han’a istediği bu unvanı ve beratı vererek 1118 yılına kadar İslam dünyasının Nüruddevle’si ilan etti. Ahmet Harun Han döneminde hem Abbasiler hem de diğer Türk Devletleriyle iyi ilişkiler içerisine girilmiş, ülke içerisinde islamın yaygınlaşması için mektepler, kütüphaneler ve medreseler kurulmuştur.
Batı Karahanlı Devleti ile iyi ilişkiler içerisine girilmiş, yükselen Selçuklu tehlikesi henüz tam olarak Doğu Karahanlı coğrafyasına tam olarak sirayet etmemiş, Batıdaki göçebe gayrimüslim çeteler mağlup edilerek tehlike savuşturulmuştu ancak ülkenin kuzey doğusunda yeni bir tehlike yükseliyordu. 150 yıl önce Satuk Buğra Han Döneminde ortaya çıkıp Göbi Çölüne kadar sürülen Moğol kökenli istilacı Karahıtaylar tekrar peydah olmuştu. Ahmet Harun Han, yağma yaparak istila ettiği şehirleri yakan bu acımasız toplulukları zorda olsa sınırlarının dışına kadar püskürtebilmiş, ülkesini Karahanlı şehirlerini tehdit eden bu tehlikeden bir süre daha korumuştur.
Ahmet Harun Han, 26 yıl boyunca ülkesini dış tehditlere karşı koruyarak başarıyla yönetti. 1128 yılında Vefat edince yerine oğlu İbrahim Han geçti.
Ahmet Harun Han’ın vefat edip yerine oğlu İbrahim Han’ın geçmesiyle ülkede uzun süredir baş göstermeyen iç karışıklıklar tekrar ortaya çıkmaya başladı. Ahmet Harun Han’ın diğer Oğulları, yeğenleri ve kuzenleri arasında baş gösteren hakimiyet mücadeleleri İbrahim Han’ın otoritesini tehdit eder duruma gelmişti. Üstelik Moğol istilacıları Karahıtaylar Devlet haline gelerek güçlenmişti ve Doğu Karahanlıların Kuzey Doğu sınırlarında yeni ve güçlü bir düşman haline gelmişlerdi.
İbrahim Han, yükselen iç tehditlere karşı koyamaz duruma gelince Karahıtaylardan destek istedi. İbrahim Han’ın katliamcı Karahıtaylı istilacılardan yardım istemesi Karahanlıların kurucu unsurlarından ve en kalabalık sülalelerinden biri olan Karlukların tepkisine yol açmıştı. Bu anlaşmazlık uzun yıllar sürece Karluk – Karahıtaylı mücadelelerinin fitilini ateşlemiş oldu. Karluklar, İbrahim Han’ın idaresini reddedip kendi liderlerinin önderliğinde hareket ederek Karahıtaylılarla mücadele içerisine giriştiler. Bu mücadeleler 60 yıl boyunca bilfiil devam etti. Karahanlı devletinin en önemli askeri gücü olan Karlukların uzun yıllar devam eden mücadelesi neticesinde Doğu Karahanlılar önemli bir askeri güçten yoksun kalmışlardı. Üstelik Kalabalık ve güçlü bir devlet olan Karahıtayların Karlukları mağlup etmesi ve adım adım Karahanlı şehirlerini işgal etmesiyle Doğu Karahanlılar için yıkılma süreci başlamış oldu.
Yükselen Karahıtaylı tehlikesi neticesinde Karahanlı şehirlerinin birer birer kaybedilmesi ve Karlukların Karahıtaylarla ısrarla giriştiği mücadeleler neticesinde giderek güçlenen ve Doğu Karahanlıların üzerinde baskı kuran Karahıtayların Doğu Karahanlı coğrafyası üzerinde hakim hale gelmesi Doğu Karahanlıların çöküş sürecini hızlandırmıştı. İbrahim Hanın vefat etmesiyle 1158 yılında 2. Muhammed Han, 1160’da Yusuf Han, 1205’de 3. Muhammed Han geçse de Karahıtaylıların Karahanlı şehirlerine ilerlemesi durdurulamamıştı. 1210 yılına gelindiğinde Karahıtaylılar Doğu Karahanlı topraklarında hakim hale gelerek Doğu Karahanlı devletini tümüyle yıkmış oldular.
Karahanlıların ikiye bölündüğü yıllarda Orta Asya sınırları yeniden şekillenmişti. Bu tarihlerde Asya bozkırlarında 4 ayrı Türk devleti aynı anda hüküm sürüyordu. Hazar denizinin güneyinde Gazneliler, Doğusunda yükselen güç Selçuklular, Kafkaslarda Hazar devletinin ardılları Oğuz Yabguluğu, Aral gölünün doğusundan Gobi çölüne uzanan coğrafyada ise Karahanlılar bulunuyordu. Orta Asya ilk kez tam anlamıyla ve bütün sınırlarıyla Türk hakimiyeti altındaydı. Ancak Türk devletleri bir türlü birleşememiş, birbirleriyle mücadele ederek gerek üstünlük sağlayarak, gerek mağlup olarak Orta Asya coğrafyasını kendi aralarında paylaşıyorlardı.
Bu hengamelerden payını alan Karahanlılar’da bölünmüş, iç mücadeleler ve anlaşmazlıklar sonucunda iki ayrı devlet haline gelmişlerdi. Karahanlıların son varisi Süleyman Han, bu anlaşmazlıklar sonucunda ülkenin Doğu bölgesini denetimi altına alanarak Balasagun’u başkent yaptı ve Doğu Karahanlıların büyük kağanı oldu.
Süleyman Han Dönemi (1032-1056)
Töre gereği Türklerde devlet yönetimi Büyük Sağ Kağan ve Ortak Sol Kağan idaresinde sağlanıyordu. Süleyman Han bu geleneği bir anlamda bozarak üç liderli bir yapıyla ülkesini yönetmeye başladı. Büyük kardeşi Muhammed’e Batı bölgesinin, diğer kardeşi Mahmut’a doğu bölgesinin yönetimini vererek kendisi başkent Balasagundan tüm ülkenin idaresini sağlamaya başladı. Karahanlılar bölündüğünde Hocent sınır olarak kabul edilmişti ancak anlaşma tam olarak sağlanamamıştı. Fergana ve Özkent şehirlerinin kimin otoritesi altında olduğu tam olarak kesinleşmemişti. Süleyman Han, bu boşluğu doldurarak Fergana ve Özkenti işkal edip sınırlarına dahil etti. Böylelikle sınır bakımından Batı Karahanlılardan daha geniş bir coğrafyaya hükmeder duruma geldi.
Süleyman Han hem başarılı hem de adil bir hükümdardı. İyi bir Müslümandı ve Doğu Karahanlıların islama yakınlaşması için gayretli çalışmalar yürüttü. Bunun yanında Müslüman olmayan Türkler üzerinde de baskı kurmadı ve onları da himayesi altında tutmaya devam etti. Hatta kendisine bağlı olmayan Müslüman Türklerinde ülkesine göç etmelerine izin vererek tebası haline getirdi. Sülemyan Han, Ülkesini 24 yıl boyunca başarıyla ve adaletle idare etti. Ancak Türk tarihinin hazin handikaplarından biri olan kardeş kavgası Süleyman Hanında sonunu hazırlayacaktı.
Ülkenin Batı kanadını idare eden ortak kağan Muhammed Han, ülke yönetimini ele geçirmek niyetindeydi. Bunu gerçekleştirebilmesi için tek rakibi Süleyman Han değildi. Diğer ortak kağan olan kardeşi Mesut ağabeyi Süleyman Han’a bağlıydı. Bu sebeple hem diğer ortak kağan Mesut Han ile hem de büyük kağan Süleyman Han ile mücadele etmesi imkansızdı. Mesut Han’ı ikna edemeyince entrika ve yalanlarla Süleyman Han’a iftiralarda bulundu. Kendi entrika ve iftiralarının cezasını kendisi keserek kendisine bağlı ordularla Balasaguna girip Süleyman Hanı hapsettirerek kendisini büyük kağan ilan etti (1056). Mesut Han, bu yalana inanarak Büyük Kağan olarak Muhammet Han’ın liderliğini kabul etti ve ortak kağan olarak ülkenin doğusunu idare etmeye devam etti. Yaşı oldukça ilerlemiş olan Süleyman Han, hapse atıldıktan kısa bir süre sonra üzüntüsünden vefat etti.
Kardeş Kavgaları ve İç Karışıklık Dönemi (1056 – 1059)
Muhammet Han, yalan ve entrikayla ülke yönetimini ele geçirmişti ancak yönetimde ancak 15 ay gibi kısa bir süre kalabildi. Askeri ve idari vasıfları Süleyman Han kadar üstün olmayan Muhammet Han, liderlik yükünü taşıyamayınca oğlu Hüseyin, zor kullanarak ülkenin idaresini elinden aldı ve hükümdarlığa geçti. Ancak Hüseyin’in sonu da babasınınki gibi hüsranla sonuçlandı. Üvey oğlu olan İbrahim, Hüseyin’in kendi başına ve kimseye sormadan yaptığı bu harekete kızarak suikastla üvey babası Hüseyin’i öldürüp yerine geçti (1057).
Doğu Karahanlılar büyük bir iç savaş yaşıyordu. Hükümdarlık ailesi içinde kanlı mücadeleler baş göstermiş, oğul babayı, kardeş kardeşi öldürür olmuştu. Türk töresi gereği her Ordu tartışmasız olarak kendi liderlerine bağlıydı. Yaşanan iç mücadelelerde de her ordu, kendi liderinin emir komutası altında hareket ediyor ve Karahanlı orduları birbirleri arasında savaşıyorlardı. Batı Karahanlılar, Doğu Karahanlıların iç mücadelelerle yıpranması ve güç kaybetmesi üzerine ülkenin iç işlerine karışmaya başladı. Başsız kalan Doğu Karahanlıların yerine kararlar ve emirler vermeye başlamışlardı. Üstelik Doğu Karahanlılara bağlı olan sınır şehri Ferganayı da işgal ederek sınırlarına dahil etmişlerdi.
3 yıl boyunca devam eden kanlı iç mücadeleler 1059 yılında sona erdi. Önceleri kardeş kavgalarının içerisinde yer almayan küçük kardeş Tuğrul Mahmut, ülkenin zayıflaması, Fergana’nın kaybedilmesi ve Batı Karahanlıların boyunduruğu altına girilmek üzere olunması durumuna karşı koyamayan ağabeyi İbrahim Han’ı öldürerek yerine geçti (1059).
Tuğrul Mahmut Han Dönemi (1059 – 1077)
Tuğrul Mahmut Hanın döktüğü son kan, Doğu Karahanlı hükümdar ailesi için akan son kardeş kanıydı. Tuğrul Mahmut Han, güçlü bir komutan, otoriter ve adil bir liderdi. Bu vasıflarıyla Doğu Karahanlıların hükümdarlığına geçmesiyle hükümdarlık mücadeleleri son buldu ve ordu yeniden toparlanarak tek bir hükümdara bağlı hale geldi. Yönetime geçtikten kısa bir süre sonra, ordusunun komutanlarından yeğeni Hasan’ı ortak kağan yaptı.
Doğu Karahanlıların yaşadığı iç karışıklık dönemindeki zayıflıktan tek istifade eden Batı Karahanlılar değildi. Asya steplerinde başıboş gezen istilacı gayrimüslim topluluklar ordusu zayıflamış ve iç mücadelelerle uğraşan Karahanlı şehirlerini istila ederek yağmalıyorlardı. Tuğrul Mahmut Han, Kısa süre içerisinde ordusunu yeniden toparlayıp ülke içerisindeki otoritesini sağladı ve doğu sınırlarına musallat olan bu küçük ve orta ölçekli göçebe gayrimüslim istilacıları ülke sınırlarının dışına püskürttü. Önce ülke içerisindeki huzuru temin etti ve Doğu Karahanlıların yeniden güç kazanmasını sağladı. Sonra İç karışıklık döneminde Batı Karahanlıların fırsatçılık yaparak işgal ettiği Ferganayı geri almak için hazırlıklara başladı.
Tuğrul Mahmut Han’ın son verdiği kardeş kavgası bu sefer Doğu-Batı Karahanlılar arasında yeniden baş gösterecekti. Bu kez kardeş kavgasına Ulemalar engel olacaktır. Zamanın büyük din adamları ve ulemaları Doğu Karahanlı lideri Tuğrul Mahmut Han ile Batı Karahanlı lideri Nasr arasında müzakereler yaparak anlaşmalarını sağladılar. Bu anlaşma neticesinde Fergana Doğu Karahanlılara iade edildi ve Seyhun nehri iki ülke arasında sınır olarak belirlendi (1076). Tuğrul Mesut Han, Fergana barışından bir yıl sonra vefat edince yerine oğlu Hasan Buğra Han geçti (1077).
Hasan Buğra Han Dönemi (1077 – 1102)
Babası Tuğrul Mesut Han’ın vefatı üzerine yönetime Hasan Buğra Han geçmişti. Tuğrul Mahmut Han’ın yeğeni olan Hasan Han ortak kağan olarak görevini devam ediyordu. Türk Tarihinde ilk kez bir Türk Devleti, aynı ismi taşıyan iki kağan tarafından yönetiliyordu. Büyük kağan Hasan Buğra Han, ülkenin doğusunu idare ediyor, ortak kağan Hasan Han batısı üzerindeki idareyi üstleniyordu.
Babası Tuğrul Mesut Han döneminde başlayan istikrar ve barış dönemi Hasan Buğra Han döneminde de devam etti. Ülkede artık kardeş kavgaları sona ermiş, batıda Batı Karahanlılar ile anlaşma yapılmıştı. Ancak Doğuda başıboş gezen istilacı gayrimüslim çeteler halen bir sorun teşkil ediyordu. Tuğrul Mesut Han döneminde püskürtülen bu çeteler, bu kez birleşerek kalabalık bir orduyla taarruza girişmişti. Üstelik bu Türk olmayan gayrimüslimlere, henüz Müslümanlığı kabul etmeyen bir Türk boyu olan Basmıllar da destek veriyordu. Basmılların desteğiyle 70.000 kişilik bir ordu gücüne erişen gayrimüslim çeteler Hasan Buğra Hanın ordusundan daha kalabalık bir ordu haline geldiler. Hasan Buğra Hanın bu sefere çıkartabileceği ordusu en fazla 40.000 kişiydi. Oysa düşman güçleri neredeyse iki katı büyüklükteydi. Hasan Buğra Han, askeri ve stratejik vasıflarını kullanarak güç olarak daha zayıf olan ordusuyla savaşı kazanarak büyük bir başarıya imza attı. Bu savaş sonrasında Doğu sınırındaki gayrimüslim çetelere karşı kesin bir başarı elde etmiş oldu. Ağır bir yenilgi alan gayrimüslim çeteler, bu savaşın sonrasında Turfan bölgesinin ötesine, gobi çölü sınırına kadar geri çekilmek zorunda kaldılar (1079)
Doğu Karahanlılar hanedan ailesi içindeki kardeş kavgalarına son vermişlerdi. Üstelik Batı Karahanlılar ile sınır sorunlarını da çözmüşlerdi. Ancak ufukta yeni bir kardeş kavgası görünüyordu. Hazar Denizini çevreleyen coğrafyanın hakimi ve Orta Asyanın yeni büyük gücü haline gelen Selçuklu Devleti tüm Orta Asya’ya hükmeder hale gelmeye başlamıştı. Üstelik Batı Karahanlılar Selçuklu Hükümdarı Melikşah’ın idaresi altına girmişti bile. Hazar Denizinde başlayan yükselen Selçuklu tehlikesi nihayet Doğu Karahanlı sınırlarına kadar ilerlemişti. Selçukluların efsanevi Lideri Melikşah Batı Karahanlıları himayesi altına aldıktan sonra Doğu Karahanlı sınırlarına girerek Özkente kadar ilerledi. Hasan Buğra Han, Büyük Selçuklu Devletine karşı koyabilecek güçte değildi. Üstelik yaşanacak bir kardeş kavgası Doğu Karahanlıları geçmişteki karanlık sürece tekrar sokabilirdi. Hasan Buğra Han, Selçuklularla mücadele etmek yerine Selçuklu himayesine girmeyi kabul etti. Ancak Oğulları ve Yeğenleri Selçuklu himayesine girilmesine karşı çıkıyordu. Gerek Selçuklu Han’ı Melikşah’ın gücü ve Karahanlıların yönetimine karışmaması, gerekse Hasan Buğra Hanın otoritesiyle bir çatışma ya da iç mücadele gerçekleşmeden 10 yıl boyunca Selçuklu Himayesinde varlıklarını devam ettirdiler. 1092 yılında Selçukluların Karahanlı coğrafyasından çekilmesi üzerine tekrar müstakil yönetimlerine geri döndüler ve Batı Karahanlılar ile eski sınırları tekrar geçerli hale geldi.
Hasan Buğra Han, Selçuklu Himayesinden çıktıktan sonra 10 yıl daha ülkesini barış ve refah içerisinde yönetti. 25 yıl gibi uzun bir süre ülkesine başarıyla hükmeden Hasan Buğra Han, 1102 yılında vefat edince yerine büyük oğlu Ahmet Harun Han Batı Karahanlıların yönetimine geçti.
Ahmet Harun Han Dönemi (1102 – 1128)
Ahmet Harun Han, babası Hasan Buğra Han gibi güçlü bir kumandan ve otoriter bir liderdi. Hükümdarlık vasıflarının yanında İslama bağlılığı ve ümmetçiliğiyle bilinen Ahmet Harun Han, sınır ötesi bir ülke olan Abbasiler ile yakın ilişkiler içerisine girdi. Abbasiler, Müslüman olan ülkelerin yöneticileri için, İslam dünyasına hizmetlerini takdir etmek amacıyla belirli unvanlar vermekteydi. Ahmet Harun Han, “Devletin Nuru” anlamına gelen Nüruddevle ünvanına sahip olma arzusu içerisindeydi. Bu unvan, Müslüman devletlerin liderlerine belli bir süre için verilmekteydi. Abbasi Halifesi Müstahzıbilleh, Ahmet Harun Han’a istediği bu unvanı ve beratı vererek 1118 yılına kadar İslam dünyasının Nüruddevle’si ilan etti. Ahmet Harun Han döneminde hem Abbasiler hem de diğer Türk Devletleriyle iyi ilişkiler içerisine girilmiş, ülke içerisinde islamın yaygınlaşması için mektepler, kütüphaneler ve medreseler kurulmuştur.
Batı Karahanlı Devleti ile iyi ilişkiler içerisine girilmiş, yükselen Selçuklu tehlikesi henüz tam olarak Doğu Karahanlı coğrafyasına tam olarak sirayet etmemiş, Batıdaki göçebe gayrimüslim çeteler mağlup edilerek tehlike savuşturulmuştu ancak ülkenin kuzey doğusunda yeni bir tehlike yükseliyordu. 150 yıl önce Satuk Buğra Han Döneminde ortaya çıkıp Göbi Çölüne kadar sürülen Moğol kökenli istilacı Karahıtaylar tekrar peydah olmuştu. Ahmet Harun Han, yağma yaparak istila ettiği şehirleri yakan bu acımasız toplulukları zorda olsa sınırlarının dışına kadar püskürtebilmiş, ülkesini Karahanlı şehirlerini tehdit eden bu tehlikeden bir süre daha korumuştur.
Ahmet Harun Han, 26 yıl boyunca ülkesini dış tehditlere karşı koruyarak başarıyla yönetti. 1128 yılında Vefat edince yerine oğlu İbrahim Han geçti.
İbrahim Han Dönemi (1128 – 1158)
Ahmet Harun Han’ın vefat edip yerine oğlu İbrahim Han’ın geçmesiyle ülkede uzun süredir baş göstermeyen iç karışıklıklar tekrar ortaya çıkmaya başladı. Ahmet Harun Han’ın diğer Oğulları, yeğenleri ve kuzenleri arasında baş gösteren hakimiyet mücadeleleri İbrahim Han’ın otoritesini tehdit eder duruma gelmişti. Üstelik Moğol istilacıları Karahıtaylar Devlet haline gelerek güçlenmişti ve Doğu Karahanlıların Kuzey Doğu sınırlarında yeni ve güçlü bir düşman haline gelmişlerdi.
İbrahim Han, yükselen iç tehditlere karşı koyamaz duruma gelince Karahıtaylardan destek istedi. İbrahim Han’ın katliamcı Karahıtaylı istilacılardan yardım istemesi Karahanlıların kurucu unsurlarından ve en kalabalık sülalelerinden biri olan Karlukların tepkisine yol açmıştı. Bu anlaşmazlık uzun yıllar sürece Karluk – Karahıtaylı mücadelelerinin fitilini ateşlemiş oldu. Karluklar, İbrahim Han’ın idaresini reddedip kendi liderlerinin önderliğinde hareket ederek Karahıtaylılarla mücadele içerisine giriştiler. Bu mücadeleler 60 yıl boyunca bilfiil devam etti. Karahanlı devletinin en önemli askeri gücü olan Karlukların uzun yıllar devam eden mücadelesi neticesinde Doğu Karahanlılar önemli bir askeri güçten yoksun kalmışlardı. Üstelik Kalabalık ve güçlü bir devlet olan Karahıtayların Karlukları mağlup etmesi ve adım adım Karahanlı şehirlerini işgal etmesiyle Doğu Karahanlılar için yıkılma süreci başlamış oldu.
Doğu Karahanlıların Yıkılışı (1158 – 1210)
Yükselen Karahıtaylı tehlikesi neticesinde Karahanlı şehirlerinin birer birer kaybedilmesi ve Karlukların Karahıtaylarla ısrarla giriştiği mücadeleler neticesinde giderek güçlenen ve Doğu Karahanlıların üzerinde baskı kuran Karahıtayların Doğu Karahanlı coğrafyası üzerinde hakim hale gelmesi Doğu Karahanlıların çöküş sürecini hızlandırmıştı. İbrahim Hanın vefat etmesiyle 1158 yılında 2. Muhammed Han, 1160’da Yusuf Han, 1205’de 3. Muhammed Han geçse de Karahıtaylıların Karahanlı şehirlerine ilerlemesi durdurulamamıştı. 1210 yılına gelindiğinde Karahıtaylılar Doğu Karahanlı topraklarında hakim hale gelerek Doğu Karahanlı devletini tümüyle yıkmış oldular.