HAC SURESİ OKUNUŞU VE MEALİ
.Hac Sûresi Hakkında
Hac sûresinin büyük bir bölümü Mekke’de, 19-24. âyetleri ise Medine’de nâzil olmuştur. Dolayısıyla onda hem Mekkî hem de Medenî sûrelerin özellikleri vardır. 78 ayettir. Bu sûrede hac ibâdetinin İbrâhim (a.s.) tarafından başlatılıp Hz. Muhammed (s.a.s.) tarafından devam ettirildiği anlatılır. Ayrıca 27. âyette “hac”dan açık olarak bahsedilir. Bu sebeple ona “Hac” ismi verildiği anlaşılmaktadır. 18. âyeti secde âyetidir. Fakihlerin ittifakıyla bu âyet okunduğu ve işitildiği zaman tilâvet secdesi yapılmalıdır. Mushaf tertibine göre 22, nüzûl sırasına göre 88. sûredir.
Hac Sûresi Konusu
Sûre kıyâmetin ödleri patlatan, yürekleri boğaza getiren ve insanların akıllarını başlarından alan dehşetli sarsıntısıyla başlar. Bunun mutlaka vuku bulacağı ise insanın topraktan başlayıp ana rahmindeki safhalardan geçerek doğup büyüyüp kemâle ermesi ve yaşlanıp ömrün en rezil devresine dönerek âhiret yolcusu olması, mü’min-münkir hiç kimsenin bu mecburi istikâmetten ayrılamaması; buna ilâveten ölü haldeki yeryüzünün her bahar yeniden hayat bularak her renkten, her koku ve tattan binlerce bitki bitirmesi delilleriyle te’yîd edilir. Sonra eserden müessire geçilerek Allah’ın birliği, sonsuz kudreti, bu vesileyle kabirlerdeki ölüleri diriltip hesaba çekeceği hatırlatılır. Fakat bu açık hakikat karşısında insanların aldığı pozisyonlar farklıdır. Kimi elinde hiçbir haklı delil olmaksızın Allah ile mücâdeleye kalkışır, kimi münafık tabiatıyla menfaati icabı kulluk gösterisinde bulunur, kimi de Allah’ın istediği bir kulluk yaparak rahmet-i Rahmân’a erer.
Bu vesileyle mü’min, yahudi, hıristiyan, mecûsi ve müşrik inanç gruplarına temas edilip, bunların âhiretteki durumlarıyla alakalı olarak cehennemden son derece korkutucu, cennetten ise cezbedici birer manzara sunulur. Hac ibâdetinin Hz. İbrâhim ile başlayan ve kıyamete kadar imkânı yerinde bütün müslümanlara farz bir ibâdet olduğundan ve menâsikinden söz edilir. On beş yıla yakın bir süredir müşriklerin baskıları karşısında iyice daralan mü’minlere artık şavaşmaları için izin verilir. Önceki peygamberlerin ve kavimlerinin durumuna kısaca değinilerek Efendimiz ve mü’minler teselli edilir. Kur’ân-ı Kerîm’in Allah’tan gelen hak kelam olduğu, gerçek ilim sahiplerinin bu konuda hiçbir tereddütlerinin olmadığı belirtilir. Hepsi de insanın yerini yurdunu terk ederek uzaklara gitmesini, çeşitli zahmetlere katlanmasını ve aynı inancı taşıyanlarla kader birliği yapmasını gerektiren hac ve cihattan sonra, aynı doğrultuda Allah yolunda hicret teşvik edilir. Allah Teâlâ’nın kâinatta tecelli eden varlık delilleri ve kudret akışlarına temas edilerek, insanlar gerçek bir tevhid inancıyla O’na kulluğa çağrılır. Hiçbir işe yaramaz bâtıl inanç ve hiçbir şeye hatta en küçük bir sivrisineği bile yaratmaya güç yetiremeyen sahte ilâhlardan uzaklaşmaları tavsiye edilir. Son olarak mü’minlere hitap edilerek namaz, zekât ve her türlü hayırlı amellerle Allah’a kul olmaları, Allah’ın kendilerine olan hususi ikramlarına karşılık O’nun yolunda hakkıyla cihad etmeleri, örnek yaşayışlarıyla İslâm’ı temsil ederek tebliğ etmeleri ve bu hususta en güzel yardımcı olan Allah’a güvenmeleri telkin edilir.
Hac Sûresi Nuzül
Mushaftaki sıralamada yirmi ikinci, iniş sırasına göre yüz üçüncü sûredir. Nûr sûresinden sonra, Münâfikn sûresinden önce inmiştir. Sûrenin üslûbu ve içeriği, bir kısmının Mekke, bir kısmının da Medine döneminde indiğini düşündürmektedir. Özellikle baş taraftaki âyetlerin Mekke döneminde inmiş olması ihtimali güçlü olduğundan, genellikle Mekkî olarak nitelenir ve bütününün iniş sırası itibariyle 103. sûre olduğu kabul edilir (bu konudaki rivayet ve görüşlerin değerlendirilmesi için bk. İbn Âşûr, XVII, 180-183; Derveze, VII, 73-74; Esed, II, 666; Emin Işık, “Hac Sûresi”, DİA, XIV, 420; Ateş, nüzûl sırası bakımından seksen sekizinci sûre olduğu kanaatindedir, bk. VI, 5).
HAC SURESİ OKUNUŞU
Bismillâhirrahmânirrahîm
22/HACC-1: Yâ eyyuhen nâsuttekû rabbekum, inne zelzeletes sâati şey’un azîm(azîmun).
Ey insanlar! Rabbinize karşı takva sahibi olun. O saatin (kıyâmetin) zelzelesi (şiddetli sarsıntısı), muhakkak ki çok büyük bir şeydir.
22/HACC-2: Yevme teravnehâ tezhelu kullu murdıatin ammâ erdaat ve tedau kullu zâti hamlin hamlehâ ve teren nâse sukârâ ve mâ hum bi sukârâ ve lâkinne azâballâhi şedîd(şedîdun).
Onu (kıyâmeti) gördüğünüz gün, emziren kadınların hepsi, emzirdiğini unutup bırakır (ilgilenmez). Yük (bebek) taşıyan kadınların hepsi, taşıdığı yükü (bebeğini) düşürür. Ve insanları, sarhoş olmadıkları halde sarhoş görürsün. Ve lâkin Allah'ın azabı (çok) şiddetlidir.
22/HACC-3: Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve yettebiu kulle şeytânin merîd(merîdin).
Ve insanlardan öyle kimseler vardır ki; ilmi olmaksızın, Allah hakkında mücâdele eder ve bütün azgın şeytanlara tâbî olur(lar).
22/HACC-4: Kutibe aleyhi ennehu men tevellâhu fe ennehu yudılluhu ve yehdîhi ilâ azâbis saîr(saîri).
Onun (şeytanın) üzerine yazıldı ki; kim, ona (şeytana) dönerse, o taktirde onu mutlaka dalâlete düşürür ve onu cehennem azabına götürür.
22/HACC-5: Yâ eyyuhen nâsu in kuntum fî raybin minel ba’si fe innâ halaknâkum min turâbin summe min nutfetin summe min alakatin summe min mudgatin muhallekatin ve gayri muhallekatin li nubeyyine lekum, ve nukırru fîl erhâmi mâ neşâu ilâ ecelin musemmen summe nuhricukum tıflen summe li teblugû eşuddekum ve minkum men yuteveffâ ve minkum men yuraddu ilâ erzelil umuri li keylâ ya’leme min ba’di ilmin şey’â(şey’an), ve terel arda hâmideten fe izâ enzelnâ aleyhel mâehtezzet ve rabet ve enbetet min kulli zevcin behîc(behîcin).
Ey insanlar! Eğer beas edilmekten (tekrar diriltilmekten) şüphe içinde iseniz... Oysa muhakkak ki Biz sizi, size beyan edelim (açıklayalım) diye (önce) topraktan (inorganik ve organik maddelerden), sonra bir nutfeden (bir damladan), sonra bir alakadan (rahim duvarına bir noktadan bağlı duran embriyodan), sonra şekillendirilmiş ve şekillendirilmemiş (bir çiğnemlik et görünümünde) mudgadan yarattık. Ve (sizi), dilediğimiz süreye kadar rahimlerde tutarız. Sonra sizi, ergenlik çağına ulaşmak üzere bebek olarak çıkarırız. Ve sizden bir kısmınız vefat ettirilir. Ve sizden bir kısmınız, sonradan ilimden bir şey bilemez hale gelsin diye ömrünün ihtiyarlık çağına döndürülür. Ve arzı (yeryüzünü) kurumuş görürsün. Fakat ona su indirdiğimiz zaman hareketlenir ve kabarır ve bütün güzel çiftlerden bitkiler yetiştirir.
22/HACC-6: Zâlike bi ennallâhe huvel hakku ve ennehu yuhyil mevtâ ve ennehu alâ kulli şey’in kadîr(kadîrun).
Muhakkak ki Allah, işte O, Hakk'tır. Ve muhakkak ki O, ölüleri diriltir ve muhakkak ki O, herşeye kaadirdir.
22/HACC-7: Ve ennes sâate âtiyetun lâ raybe fîhâ ve ennallâhe yeb’asu men fîl kubûr(kubûri).
Ve onda (vuku bulacağında) şüphe olmayan o saat (kıyâmet) mutlaka gelecektir. Ve muhakkak ki Allah, kabirlerde olan kimseleri beas edecektir (diriltecektir).
22/HACC-8: Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ilmin ve lâ huden ve lâ kitâbin munîr(munîrin).
Ve insanlardan (öyle) kimseler vardır ki; bir ilme, bir hidayetçiye ve nurlu (aydınlatıcı) bir kitaba sahip olmaksızın Allah hakkında mücâdele eder.
22/HACC-9: Sâniye ıtfihî li yudılle an sebîlillâh(sebîlillâhi), lehu fid dunyâ hızyun ve nuzîkuhu yevmel kıyâmeti azâbel harîk(harîkı).
Allah'ın yolundan saptırmak için onu (Allah'ın dînindeki esasları) eğip büker (değiştirir). Onun için dünyada rezillik vardır. Ve ona kıyâmet günü yakıcı bir azap tattıracağız.
22/HACC-10: Zâlike bimâ kaddemet yedâke ve ennallâhe leyse bi zallâmin lil abîd(abîdi).
İşte bu, senin ellerinle takdim edilen şeyler (yaptığın zulümler) sebebiyledir. Ve muhakkak ki Allah, abidler (Allah'a kul olanlar) için zulmedici değildir.
22/HACC-11: Ve minen nâsi men ya’budullâhe alâ harf(harfın), fe in asâbehu hayrunıtmeenne bih(bihî), ve in asâbethu fitnetuninkalebe alâ vechihî, hasired dunyâ vel âhıreh(âhırete), zâlike huvel husrânul mubîn(mubînu).
İnsanlardan (öyle) kimseler vardır ki, Allah'a az (gönülsüz) ibadet eder. Ona bir hayır isabet etse onunla tatmin olur. Ve bir fitne isabet etse yüz geri döner. (Onlar), dünyada ve ahirette hüsrandadır. İşte o, apaçık hüsrandır.
22/HACC-12: Yed’û min dûnillâhi mâ lâ yedurruhû ve mâ lâ yenfeuh(yenfeuhu), zâlike huved dalâlul baîd(baîdu).
Kendilerine zarar ve fayda vermeyen, Allah'tan başka şeylere dua ederler. İşte bu, uzak bir dalâlettir.
22/HACC-13: Yed’û le men darruhû akrabu min nef’ıh(nef’ıhî), le bi’sel mevlâ ve le bi’sel aşîr(aşîru).
Gerçekten, zararı yararından daha yakın (daha fazla) olana dua ederler. (Onların taptıkları şeyler), ne kötü dost (yardımcı) ve ne kötü arkadaştır.
22/HACC-14: İnnallâhe yudhılullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâr(enhâru), innallâhe yef’alu mâ yurîd(yurîdu).
Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenleri) ve amilüssalihat (nefs tezkiyesi) yapanları, altından nehirler akan cennete dahil edecektir. Muhakkak ki Allah, dilediğini yapar.
22/HACC-15: Men kâne yezunnu en len yensurehullâhu fîd dunyâ vel âhıreti felyemdud bi sebebin iles semâi summel yakta’ felyenzur hel yuzhibennekeyduhu mâ yagîz(yagîzu).
Kim Allah'ın, ona dünyada ve ahirette asla yardım etmeyeceğini zannediyorsa, o zaman semaya (gökyüzüne) bir sebep uzatsın. Sonra da onu (o sebebi, irtibatı) kessin. O taktirde baksın, O'nun hilesi, onun öfkelendiği şeyi (başına gelen musîbeti) giderir mi?
22/HACC-16: Ve kezâlike enzelnâhu âyâtin beyyinâtin ve ennallâhe yehdî men yurîd(yurîdu).
Ve işte böylece Biz, onu apaçık âyetler (halinde) indirdik. Ve muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi hidayete erdirir (Kendisine ulaştırır).
22/HACC-17: İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ves sâbiîne ven nasârâ vel mecûse vellezîne eşrekû innallâhe yafsılu beynehum yevmel kıyâmeh(kıyâmeti), innallâhe alâ kulli şey’in şehîd(şehîdun).
Gerçekten âmenû olan (Allah'a ulaşmayı dileyen) kimseler ile haduların (yahudilerin), sabiinlerin (yıldızlara tapanların), hristiyanların, mecusilerin (ateşe tapanların) ve şirk koşanların (putlara tapanların); (onların) arasını Allah, kıyâmet günü mutlaka (cennet ve cehennem ehli olarak) ayıracaktır. Muhakkak ki Allah, herşeye şahittir.
22/HACC-18: E lem tera ennallâhe yescudu lehu men fis semâvâti ve men fîl ardı veş şemsu vel kameru ven nucûmu vel cibâlu veş şeceru ved devabbu ve kesîrun minen nâs(nâsi), ve kesîrun hakka aleyhil azâb(azâbu), ve men yuhinillâhu fe mâ lehu min mukrim(mukrimin), innallâhe yef’alu mâ yeşâ’(yeşâu).(SECDE ÂYETİ)
Göklerde ve yeryüzünde olan kimseler, Güneş, Ay ve yıldızlar, dağlar, ağaçlar ve (yürüyen) hayvanlar ve insanlardan çoğu; görmüyor musun (görmedin mi) ki Allah'a secde ediyorlar. (İnsanların) çoğunun üzerine azap hak oldu ve Allah, kimi zayıf düşürürse (alçaltırsa) artık ona ikram eden yoktur. Muhakkak ki Allah, dilediğini yapar.
22/HACC-19: Hâzâni hasmânihtesamû fî rabbihim fellezîne keferû kuttıat lehum siyâbun min nâr(nârin), yusabbu min fevkı ruûsihumul hamîm(hamîmu).
Bu ikisi (mü'minler ve kâfirler), Rab'leri hakkında mücâdele eden iki hasımdır. O inkâr edenler ki onlar için ateşten elbiseler biçilmiştir. Onların başlarının üzerinden kaynar su dökülecek.
22/HACC-20: Yusheru bihî mâ fî butûnihim vel culûd(culûdu).
Onunla, onların karınlarındakiler (iç organları) ve ciltleri (derileri) eritilecek.
22/HACC-21: Ve lehum makâmıu min hadîd(hadîdin).
Ve onlar için demirden kamçılar vardır.
22/HACC-22: Kullemâ erâdû en yahrucû minhâ min gammin uîdû fîhâ ve zûkû azâbel harîk(harîkı).
Izdıraptan dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya (geri) iade edilirler. Ve (kendilerine): “Yakıcı azabı tadın!” (denir).
22/HACC-23: İnnallâhe yudhılullezîne âmenû ve amilus sâlihâti cennâtin tecrî min tahtihel enhâru yuhallevne fîhâ min esâvira min zehebin ve lu’luâ(lu’luen), ve libâsuhum fîhâ harîr(harîrun).
Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) ve salih amel işleyenleri (nefs tezkiyesi yapanları) altından nehirler akan cennetlere dahil eder. (Onlar), orada altın bileziklerle ve incilerle süslenirler. Orada onların libası (elbiseleri) ipektendir.
22/HACC-24: Ve hudû ilet tayyibî minel kavli ve hudû ilâ sırâtıl hamîd(hamîdi).
(Onlar), sözün güzeline (Allahû Tealâ'ya ulaşmayı dilemeye) yöneltildiler ve Sıratı Hamîd'e (İslâm'ın 7 safhasından birincisinin yoluna) hidayet olundular (ulaştırıldılar).
22/HACC-25: İnnellezîne keferû ve yasuddûne an sebîlillâhi vel mescidil harâmillezî cealnâhu lin nâsi sevâenil âkıfu fîhi vel bâd(bâdı), ve men yurid fîhi bi ilhâdin bi zulmin nuzıkhu min âzâbin elîm(elîmin).
Muhakkak ki kâfir olanlara ve Allah'ın yolundan alıkoyanlara ve yerlilere de dışarıdan gelenlere de eşit kıldığımız Mescid-i Haram'dan men edenlere ve orada zulüm ile (Hakk yolundan) saptırmak isteyen kimselere elîm azaptan tattıracağız.
Son düzenleme: