Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
Cevap: 14-müslimânların iki gözbebeği önsöz
İmâm-ı Ahmedin (Müsned) kitâbında, Abdürrezzâk diyor ki, İbni Cüreyhden dahâ iyi nemâz kılan görmedim. İbni Cüreyh, böyle kılmağı Atâdan, o da Abdüllah bin Zübeyrden, bu da Ebû Bekr-i Sıddîkdan, Ebû Bekr de Resûlullahdan görerek öğrendiler. Hazret-i Ebû Bekrin ve hazret-i Ömerin, fıkhın bütün kollarındaki sözlerini, Şâh Veliyyullah-ı Dehlevî sahîfeler dolusu nakl ediyor. Bunları okuyan insâflı kimse, her iki halîfenin islâm memleketlerini genişletmekdeki hizmetleri gibi, islâm ilmlerini yaymakda da, büyük gayretleri ve hizmetleri olduğunu iyi anlar. Bunun içindir ki, hazret-i Alî, (Ömerin buluşları hep doğrudur) buyurdu. Bir kerre de, (Ömerin kamçısı, bizim kılıncımızdan dahâ fâidelidir) dedi. Hadîs-i şerîfde, (Zemânların en hayrlısı, benim zemânımdır. Sonra, bundan sonraki asrdır) buyuruldu. Eshâb-ı kirâm “aleyhimürrıdvân”, kendilerinden sonra gelenler ile Resûlullahın arasında vâsıta oldukları için, onlardan üstün oldular. Her asrın müslimânları, sonraki asrlardakilere İslâmiyyeti bildirmekle, onların üstâdları olmuşlar. Onlardan dahâ hayrlı, dahâ üstün olmuşlardır. Aynı asrda yaşıyanlar arasında da, öğretici olanlar, öğretdiklerinden dahâ üstündür. Şeyhaynın fadl-ı küllîsi buradan gelmekdedir. İmâm-ı Ahmedin kitâbında hazret-i Alî buyuruyor ki, birisinden hadîs işitdiğim zemân yemîn etdirirdim. Yemîn edince kabûl ederdim. Yalnız Ebû Bekri hemen tasdîk ederdim. Ebû Bekr dedi ki, Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem” işitdim. Buyurdu ki, (Günâh işlemiş kimse, abdest alır. Sonra iki rek’at nemâz kılar. Sonra istigfâr ederse, günâhı afv olur).[1] Hazret-i Ömeri yaraladıkları zemân, Abdüllah bin Abbâs ziyâretine gelip, (Yâ Emîrel-mü’minîn! Sana Cenneti müjdelerim. Herkesin inanmadığı zemân, müslimân oldun. Herkes Resûlullaha düşmanlık ederken, sen Onunla berâber cihâd etdin. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, senden râzı olarak vefât etdi. Senin halîfe olmana kimse karşı çıkmadı. Şehîd olarak can veriyorsun) dedi.
Resûlullaha ilk îmân eden adam, Ebû Bekr-i Sıddîkdır. Hazret-i Alî îmân ederken çocuk idi. Resûlullahın evinde ve himâyesinde idi. Hazret-i Ebû Bekrin hazret-i Alîden de önce îmân etdiğini bildirenler vardır. Îmân etdiğini ilk önce herkese duyuran ve başkalarının da îmân etmesine sebeb olan, Ebû Bekrdir. Ebû Amrin (İstî’âb) kitâbında, Afîrenin kölesi Ömer diyor ki, (Hazret-i Alî îmân etdiğini babası Ebû Tâlibden bile sakladı. Ebû Bekr ise, îmân etdiğini arkadaşlarına bildirip, onları da îmân etmeğe çağırdı). Şa’bî diyor ki, önce kimin îmân etdiği, Abdüllah ibni Abbâsa soruldu.
İmâm-ı Ahmedin (Müsned) kitâbında, Abdürrezzâk diyor ki, İbni Cüreyhden dahâ iyi nemâz kılan görmedim. İbni Cüreyh, böyle kılmağı Atâdan, o da Abdüllah bin Zübeyrden, bu da Ebû Bekr-i Sıddîkdan, Ebû Bekr de Resûlullahdan görerek öğrendiler. Hazret-i Ebû Bekrin ve hazret-i Ömerin, fıkhın bütün kollarındaki sözlerini, Şâh Veliyyullah-ı Dehlevî sahîfeler dolusu nakl ediyor. Bunları okuyan insâflı kimse, her iki halîfenin islâm memleketlerini genişletmekdeki hizmetleri gibi, islâm ilmlerini yaymakda da, büyük gayretleri ve hizmetleri olduğunu iyi anlar. Bunun içindir ki, hazret-i Alî, (Ömerin buluşları hep doğrudur) buyurdu. Bir kerre de, (Ömerin kamçısı, bizim kılıncımızdan dahâ fâidelidir) dedi. Hadîs-i şerîfde, (Zemânların en hayrlısı, benim zemânımdır. Sonra, bundan sonraki asrdır) buyuruldu. Eshâb-ı kirâm “aleyhimürrıdvân”, kendilerinden sonra gelenler ile Resûlullahın arasında vâsıta oldukları için, onlardan üstün oldular. Her asrın müslimânları, sonraki asrlardakilere İslâmiyyeti bildirmekle, onların üstâdları olmuşlar. Onlardan dahâ hayrlı, dahâ üstün olmuşlardır. Aynı asrda yaşıyanlar arasında da, öğretici olanlar, öğretdiklerinden dahâ üstündür. Şeyhaynın fadl-ı küllîsi buradan gelmekdedir. İmâm-ı Ahmedin kitâbında hazret-i Alî buyuruyor ki, birisinden hadîs işitdiğim zemân yemîn etdirirdim. Yemîn edince kabûl ederdim. Yalnız Ebû Bekri hemen tasdîk ederdim. Ebû Bekr dedi ki, Resûlullahdan “sallallahü aleyhi ve sellem” işitdim. Buyurdu ki, (Günâh işlemiş kimse, abdest alır. Sonra iki rek’at nemâz kılar. Sonra istigfâr ederse, günâhı afv olur).[1] Hazret-i Ömeri yaraladıkları zemân, Abdüllah bin Abbâs ziyâretine gelip, (Yâ Emîrel-mü’minîn! Sana Cenneti müjdelerim. Herkesin inanmadığı zemân, müslimân oldun. Herkes Resûlullaha düşmanlık ederken, sen Onunla berâber cihâd etdin. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, senden râzı olarak vefât etdi. Senin halîfe olmana kimse karşı çıkmadı. Şehîd olarak can veriyorsun) dedi.
Resûlullaha ilk îmân eden adam, Ebû Bekr-i Sıddîkdır. Hazret-i Alî îmân ederken çocuk idi. Resûlullahın evinde ve himâyesinde idi. Hazret-i Ebû Bekrin hazret-i Alîden de önce îmân etdiğini bildirenler vardır. Îmân etdiğini ilk önce herkese duyuran ve başkalarının da îmân etmesine sebeb olan, Ebû Bekrdir. Ebû Amrin (İstî’âb) kitâbında, Afîrenin kölesi Ömer diyor ki, (Hazret-i Alî îmân etdiğini babası Ebû Tâlibden bile sakladı. Ebû Bekr ise, îmân etdiğini arkadaşlarına bildirip, onları da îmân etmeğe çağırdı). Şa’bî diyor ki, önce kimin îmân etdiği, Abdüllah ibni Abbâsa soruldu.