HASAN CAN
Active member
İKİNCİ CİLD, 16. cı MEKTÛB
Bu mektûb, Bedî’uddîn-i Sehârenpûrîye yazılmış olup, kabr hayâtını ve tâ’ûn sevâbını bildirmekdedir:
Allahü teâlâya hamd olsun. Onun seçdiği iyi insanlara selâm olsun! Kıymetli mektûbunuz geldi. O taraflarda, iki korkunç hâdise başladığını, birinin tâ’ûn [ya’nî vebâ hastalığı], ötekinin de kaht [ya’nî kıtlık, gıdâ maddelerinin azlığı] olduğunu yazıyorsunuz. Allahü teâlâ, bizi ve sizi belâlardan korusun. Hepimize âfiyet versin!
Bu büyük sıkıntı arasında, gece gündüz ibâdet ve murâkabe etmekdeyiz. Kalbimiz her ân Onun iledir yazıyorsunuz. Bunu okuyunca, Allahü teâlâya hamd eyledik. Böyle zemânlarda dört (Kul)u çok okuyunuz! [Ya’nî, Kul yâ eyyühel kâfirûn ve Kul hüvallahü ve Kul e’ûzüleri okuyunuz! Cinnin ve insanların şerrinden korur!].
Erkeklerin kefeni, üç parça olmak sünnetdir. Sarık sarmak bid’at olur. (Ahdnâme) denilen [süâl meleklerine verilecek cevâbları ve düâ ve istigfâr] yazılı kâğıdı, kabre koymamalıdır. Mubârek yazıların, ismlerin, meyyitin pislikleri ile karışmasına sebeb olur ve [islâmiyyetin dört delîlinden] bir sened ile bildirilmemişdir. Mâverâ-ün-nehr [Aral gölüne akan Seyhûn ve Ceyhûn nehrleri arasındaki şehrler] âlimleri, böyle birşey yapmamışdır. Meyyite kamîs yerine, bir âlimin gömleğini giydirmek iyi olur. Şehîdlerin kefenleri, elbiseleridir. [Silâh yarası alarak ölen şehîdler yıkanmaz ve kefenlenmez. Muhârebede yara almadan ölen ve sulhda, sârî hastalık ve âfetlerle ölenler, şehîd sevâbı kazanırsa da, bunlar yıkanır ve kefenlenir.] Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh”, (Beni, bu iki çamaşırım ile kefenleyiniz!) buyurmuşdu.
Kabrdeki hayât, bir bakımdan, dünyâ hayâtına benzediği için, meyyit terakkî eder, derecesi yükselir. Kabr hayâtı, insanlara göre değişir. Peygamberler “aleyhimüsselâm”, kabrlerinde nemâz kılar buyuruldu. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, mi’râc gecesinde, Mûsâ aleyhisselâmın kabri yanından geçerken, mezârda nemâz kılarken gördü. O ânda göke çıkınca, Mûsâ aleyhisselâmı gökde gördü. Kabr hayâtı, şaşılacak birşeydir. Bu günlerde, merhûm büyük oğlum [Muhammed Sâdık “rahmetullahi aleyh”] dolayısı ile, kabr hayâtına bakarak, şaşılacak gizli şeyler görülüyor. Bunlardan az birşey bildirsem, akl ermez. Fitnelere, karışıklığa sebeb olur. Cennetin tavanı, Arşdır. Fekat, kabr de, Cennet bağçelerinden bir bağçedir. Akl gözü bunu göremiyor. Kabrdeki şaşılacak şeyler, başka bir gözle görülüyor. Evet îmân [inanmak], nasıl olursa olsun, azâbdan kurtulmağa sebebdir. Fekat, o güzel kelimenin [Kelime-i tevhîd] Hak teâlâ tarafından kabûlü için, [dünyâda islâmiyyete uymak], sâlih amelleri işlemek lâzımdır.
Ölmemek için, vebâ hastalığı bulunan yerden kaçmak büyük günâhdır. Muhârebede, düşman karşısından kaçmak gibidir. Vebâ bulunan yerden kaçmayıp sabr eden kimse, ölünce, şehîdlerin sevâbına kavuşur. Kabr sıkıntısı çekmez. Sabr eden kimse, ölmezse, gâzîler sevâbına kavuşur.
Bu mektûb, Bedî’uddîn-i Sehârenpûrîye yazılmış olup, kabr hayâtını ve tâ’ûn sevâbını bildirmekdedir:
Allahü teâlâya hamd olsun. Onun seçdiği iyi insanlara selâm olsun! Kıymetli mektûbunuz geldi. O taraflarda, iki korkunç hâdise başladığını, birinin tâ’ûn [ya’nî vebâ hastalığı], ötekinin de kaht [ya’nî kıtlık, gıdâ maddelerinin azlığı] olduğunu yazıyorsunuz. Allahü teâlâ, bizi ve sizi belâlardan korusun. Hepimize âfiyet versin!
Bu büyük sıkıntı arasında, gece gündüz ibâdet ve murâkabe etmekdeyiz. Kalbimiz her ân Onun iledir yazıyorsunuz. Bunu okuyunca, Allahü teâlâya hamd eyledik. Böyle zemânlarda dört (Kul)u çok okuyunuz! [Ya’nî, Kul yâ eyyühel kâfirûn ve Kul hüvallahü ve Kul e’ûzüleri okuyunuz! Cinnin ve insanların şerrinden korur!].
Erkeklerin kefeni, üç parça olmak sünnetdir. Sarık sarmak bid’at olur. (Ahdnâme) denilen [süâl meleklerine verilecek cevâbları ve düâ ve istigfâr] yazılı kâğıdı, kabre koymamalıdır. Mubârek yazıların, ismlerin, meyyitin pislikleri ile karışmasına sebeb olur ve [islâmiyyetin dört delîlinden] bir sened ile bildirilmemişdir. Mâverâ-ün-nehr [Aral gölüne akan Seyhûn ve Ceyhûn nehrleri arasındaki şehrler] âlimleri, böyle birşey yapmamışdır. Meyyite kamîs yerine, bir âlimin gömleğini giydirmek iyi olur. Şehîdlerin kefenleri, elbiseleridir. [Silâh yarası alarak ölen şehîdler yıkanmaz ve kefenlenmez. Muhârebede yara almadan ölen ve sulhda, sârî hastalık ve âfetlerle ölenler, şehîd sevâbı kazanırsa da, bunlar yıkanır ve kefenlenir.] Ebû Bekr-i Sıddîk “radıyallahü anh”, (Beni, bu iki çamaşırım ile kefenleyiniz!) buyurmuşdu.
Kabrdeki hayât, bir bakımdan, dünyâ hayâtına benzediği için, meyyit terakkî eder, derecesi yükselir. Kabr hayâtı, insanlara göre değişir. Peygamberler “aleyhimüsselâm”, kabrlerinde nemâz kılar buyuruldu. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem”, mi’râc gecesinde, Mûsâ aleyhisselâmın kabri yanından geçerken, mezârda nemâz kılarken gördü. O ânda göke çıkınca, Mûsâ aleyhisselâmı gökde gördü. Kabr hayâtı, şaşılacak birşeydir. Bu günlerde, merhûm büyük oğlum [Muhammed Sâdık “rahmetullahi aleyh”] dolayısı ile, kabr hayâtına bakarak, şaşılacak gizli şeyler görülüyor. Bunlardan az birşey bildirsem, akl ermez. Fitnelere, karışıklığa sebeb olur. Cennetin tavanı, Arşdır. Fekat, kabr de, Cennet bağçelerinden bir bağçedir. Akl gözü bunu göremiyor. Kabrdeki şaşılacak şeyler, başka bir gözle görülüyor. Evet îmân [inanmak], nasıl olursa olsun, azâbdan kurtulmağa sebebdir. Fekat, o güzel kelimenin [Kelime-i tevhîd] Hak teâlâ tarafından kabûlü için, [dünyâda islâmiyyete uymak], sâlih amelleri işlemek lâzımdır.
Ölmemek için, vebâ hastalığı bulunan yerden kaçmak büyük günâhdır. Muhârebede, düşman karşısından kaçmak gibidir. Vebâ bulunan yerden kaçmayıp sabr eden kimse, ölünce, şehîdlerin sevâbına kavuşur. Kabr sıkıntısı çekmez. Sabr eden kimse, ölmezse, gâzîler sevâbına kavuşur.