Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
1
ferman-ı rabbanisiyle nida etmeleri, bilumum envar-ı imaniyeye muhtaç ümmet-i Muhammed’i medyun-u şükran eylemiş ve eylemektedir.
Sabri
***
(Sabri’nin fıkrasıdır.)
Eyyühe’l-Üstadü’l-âzam!
Bilhassa dest ve damen-i mübareklerinizi bûs edip, her an ve zaman muhtaç bulunduğum daavat-ı Üstadanelerini niyaz eylerim. Bir hafta evvel Süleyman Efendi kardeşim vasıtasıyla irsal buyurulan enva-ı iltifatı şamil lütufname-i ekremilerini kemal-i hasretle alarak müftehiretle okudum. Bir fıkrasında tevafukat-ı gaybiye hakkındaki kanaat-ı âcizanem sual buyuruluyor. “Neam sadakte, eyyühe’l-Üstadü’l-muhterem” kelimeleriyle icabet ediyorum. Zira, şu tevafukat-ı gaybiye-i acibe, bilumum bahr-i muhit-i Nurun talebelerini ve hattâ talebelerin cemaat-i müstemialarını mest ve hayran ve medyun-u secde-i şükran bırakmıştır. Nurların şu muciznüma kerametlerini, ancak ve ancak mir’at-ı Muhammediye (a.s.m.) ile müşahede edebiliriz. Bu hakikatın diğer bir marifeti olan:
Ayinedir bu âlem, her şey Hak ile kaim
Mir’at-ı Muhammed’den Allah görünür daim.(Hasiye) (Haşiye1)
Şu iki mısra-ı manidarı, perişan arizamı şereflendirmek niyetiyle dercediyorum. Bu fakir ve âciz talebeniz, şu hayret-feza keramet-i Kur’aniyeyi ve i’caz-ı Nebeviyeyi müşahede ettiğim günden beri, bu babda çok derin düşüncelere dalıyorum. Ve “Şu tevafukat-ı acibeye müşabih tevafukat, başka kitablarda bulunur mu?” maksadıyla çok temâşâ ediyorum, göremiyorum. Görülse de pek nadir bir haldedir. Şu halde tevafukat-ı gaybiye, bir keramet-i aleniye
1- Ey iman edenler, sizi acıklı bir azaptan kurtaracak bir ticareti göstereyim mi? (Saff Suresi: 10)
Sabri
***
(Sabri’nin fıkrasıdır.)
Eyyühe’l-Üstadü’l-âzam!
Bilhassa dest ve damen-i mübareklerinizi bûs edip, her an ve zaman muhtaç bulunduğum daavat-ı Üstadanelerini niyaz eylerim. Bir hafta evvel Süleyman Efendi kardeşim vasıtasıyla irsal buyurulan enva-ı iltifatı şamil lütufname-i ekremilerini kemal-i hasretle alarak müftehiretle okudum. Bir fıkrasında tevafukat-ı gaybiye hakkındaki kanaat-ı âcizanem sual buyuruluyor. “Neam sadakte, eyyühe’l-Üstadü’l-muhterem” kelimeleriyle icabet ediyorum. Zira, şu tevafukat-ı gaybiye-i acibe, bilumum bahr-i muhit-i Nurun talebelerini ve hattâ talebelerin cemaat-i müstemialarını mest ve hayran ve medyun-u secde-i şükran bırakmıştır. Nurların şu muciznüma kerametlerini, ancak ve ancak mir’at-ı Muhammediye (a.s.m.) ile müşahede edebiliriz. Bu hakikatın diğer bir marifeti olan:
Ayinedir bu âlem, her şey Hak ile kaim
Mir’at-ı Muhammed’den Allah görünür daim.(Hasiye) (Haşiye1)
Şu iki mısra-ı manidarı, perişan arizamı şereflendirmek niyetiyle dercediyorum. Bu fakir ve âciz talebeniz, şu hayret-feza keramet-i Kur’aniyeyi ve i’caz-ı Nebeviyeyi müşahede ettiğim günden beri, bu babda çok derin düşüncelere dalıyorum. Ve “Şu tevafukat-ı acibeye müşabih tevafukat, başka kitablarda bulunur mu?” maksadıyla çok temâşâ ediyorum, göremiyorum. Görülse de pek nadir bir haldedir. Şu halde tevafukat-ı gaybiye, bir keramet-i aleniye
1- Ey iman edenler, sizi acıklı bir azaptan kurtaracak bir ticareti göstereyim mi? (Saff Suresi: 10)