Yecuc-Mecuc Efsanesi
Yecuc-Mecuc Efsanesi
'Kur'an Süleyman'a krallık, Lokman'a hikmet, Zülkarneyn'e de 'sebep' verildiğini söylüyor. Bizim bütün çalışmamız 'sebep' kelimesinin ne olduğunu anlamak üzerine kuruludur.
Biz de bunun için 'sebep' kelimesinin Kur'an da başka nerelerde geçtiğine baktık ve gördük ki; 'sebep' kelimesi sadece 9 yerde geçiyor. Bunların 4'ü Zülkarneyn ayetlerinde. Diğerleri de şaşırtıcı şekilde göğe çıkmaya yarayan vasıta anlamında kullanılmış.'
Buradan yola çıkan İskender Türe, Zülkarneyn'in yeryüzünde değil Uzay'ın derinliklerinde üç ayrı koordinata gittiği sonucuna varıyordu. Dolayısıyla ayetlerde geçen Yecüc-Mecüc kavminin de uzayda olduğu ortaya çıkıyordu.
Enbiya Suresi 96-98. ayetlerde söz konusu kavmin yeryüzünü işgale geleceğini haber verilmesi de tehlikenin dünyamızı da ilgilendirdiğini ortaya koyuyordu.
Türkler mi?
İslam tefsir tarihi içinde ayetlerde geçen Yec'üc-Mec'üc kavminin Türkler olduğuna ilişkin yorumlar da bulunuyor. Özellikle Türk düşmanlığı yapan bazı Arap alimleri Yec'üc Mec'üc'ün ayetlerde 'iki sedd' arasında oldukları ve Türkler'in de geçmişte Ural -Altay dağları arasında yaşadıkları için bu tür bir yoruma gittikleri ifade ediliyor.
İskender Türe ise bu fikre şöyle karşı çıkıyor: 'Sedd/südd kelimesinin engel, baraj, dağ siyah bulut manalarına geldiği ve müfessirlerin 'seddeyn' kelimesine 'iki dağ' manası verdikleri biliniyor. Oysa, esas itibariyle 'sedd' kelimesi dağ anlamına kullanılmamakta ve herhangi bir şeye engel olan her şey için 'sedd' denilebilmektedir.'
Yani Türkler'le ilgili yapılan yorumlar yapılan yanlış tercümelerden kaynaklanıyor.
İskender Türe açıklamalarına şöyle devam ediyor:
Gaz ve toz bulutu
'Astronomi literatüründe, ayette geçen 'südd' kelimesini tamı tamına karşılayan bir terim mevcuttur: Nebula... Bu kelime, lûgatta 'bulut/sis' demektir.
Nebulos (nebülöz) şeklinde ise 'sisli' manasında olup, dilimize 'bulutsu' şeklinde çevrilmiştir. Bulutsular, Samanyolu'ndaki ya da öteki gökadalardaki yıldızlararası ortamın gaz ve toz bulutlarıdır.
Bunlardan yakınlarında birkaç parlak yıldız bulunan ve o yıldızlardan aldıkları ışıkla parıldayanlara parlak bulutsu denir. Böyle bir konumda olmayan, dolayısıyla parıldamayanlar ise karanlık bulutsu adını alırlar.'
Bilindiği gibi gökyüzünde pekçok bulutsu bulunuyor. Türe'nin anlattığına göre Zülkarneyn iki bulut arasına gitmiştir. Bu şekilde birbirine yakın olan ve bir koordinat teşkil edebilecek bulutsu sayısı ise çok fazla değil.
Bu açıdan Saggitarius (Yay) Takımyıldızı'nda yer alan iki bulutsu oldukça dikkat çekicidir. Lagoon ve Trifid Bulutsuları. Bu bulutsular astronomi ile ilgilenen hemen herkesin tanıdığı bulutsulardır.
Lagoon Bulutsusu; Dünya'dan 4 bin ışık yılı uzaklıkta, 30 ışık yılı genişliğinde, 2 milyon yaşında bir bulutsudur.
Trifid Bulutsusu'nun Dünya'dan uzaklığı ise 3 bin 200 ışık yılıdır ve bu bulutsu 12 ışık yılı genişliğinde, 7 milyon yaşındadır.
Türe şöyle devam ediyor:
'Orion Takımyıldızı'nda bulunan ve Büyük Drion Bulutsusu olarak bilinen M42ve M43 bulutsuları, aslında ayrı ayrı bulutsular olmalarına rağmen tek bir bulutsu şeklinde görülmektedirler.
Orion Bulutsusu dünyadan bin 500 ışık yılı uzaklıkta, 30 ışık yılı genişliğinde, 2 milyon yaşından genç bir bulutsudur. Öte yandan bu bulutsulara yakın başka bir bulutsu daha vardır ki, Atbaşı Bulutsusu olarak da bilinen IC434 Bulutsusu'dur. İhtimaller çoğaltılabilir ancak bizim tespit ettiğimiz ayette geçen 'süddeyn' kelimesinden uzayda bulunan iki bulutsunun kastedildiğidir.
Bu açıdan Zülkarneyn 'iki nebula' arasına gitmiş olmalıdır. Süddeyn kelimesinin 'iki nebula' manasına geldiği düşüncesinden hareketle, ayetten Zülkarneyn'in iki bulutsu arasındaki bir gezegen üstünde yaşayan bir kavimle karşılaştığının anlaşıldığını söyleyebiliriz.'
Olayın garip tarafı hadislerde söz konusu canlıların 80-85 santimetre olarak tarif edilmesi kuşkusuz zihnimizde pekişen genel uzaylı tipine uyuyor olması.
Kısa boylu, patlak siyah gözlü, yırtıcı elleri bulunan yaratıklar Kur'an da bahsedilen Yec'üc Mec'üc olabilir miydi? Eğer öyleyse Kur'an da Zülkarneyn'in Ye'cüc-Me'cüc'e çektiği seddin de aşılmış olması gerekiyordu. O halde geriye tek bir soru kalıyor: Ne zaman?
Kutsal kitaplarda
Kutsal metinler incelendiğinde Ye'cüc-Me'cüc kavramlarının ilk rastlandığı yazılı kaynak Tevrat. Tevrat'ta Ye'cüc-Me'cüc ismi Tekvin bölümünün 10'uncu babının başında geçiyor. Tevrat'ta Zülkarneyn'le özdeşleştirilen Hezekiel peygambere hitaben yer alan şu ifadeler bulunuyor:
'Adem oğlu, Magog diyarından olan Roş'un, Meşek'in ve Tubal'ın beyi Gog'a yönel ve ona karşı peygamberlik et...'
Bu ifadeler, müfesirleri, İslam literatüründe bulunan Ye'cüc-Me'cüc kavramının Yahudilik'te Gog ve Mogog şeklinde bilindiği düşüncesine ***ürmüştür. Gerçekten de Tevrat'ın Hezekiel bölümünde anlatılanlar, hadis kitaplarımızda bulunan Ye'cüc-Me'cüc'le alakalı rivayetlerle fevkalade benzeşmektedir. Bu kavim İncil'in Esinlemeler bölümünde şu şekilde anlatılmaktadır:
'Ve bin yıl tamamlanınca, Şeytan zindanından çözülecektir ve yerin dört köşesinde olan milletleri, Ye'cüc ve Me'cüc'ü saptırmak ve onları cenk için bir araya toplamak üzere çıkacaktır; onların sayısı denizin kumu gibidir.'
Zulkarneyn AyetlerI ne diyor?
'Sonra bir sebebi daha izledi. Bir süre sonra, güneşin doğduğu yere varınca, onu kendilerine ondan başka bir örtü yapmadığımız bir topluluğun üzerine doğar buldu.
İşte böyle! Biz, onun yanında olan her şeyi hubr olarak kuşatmıştık.
Sonra yine bir sebebi izledi. Nihayet iki sedd arasına ulaştı.
(Orada) iki sedden başka bir de kavim buldu ki, neredeyse söylenen tek bir sözü bile anlamıyorlardı.
Dediler: Ey Zülkarneyn! Ye'cüc-Me'cüc bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Onlarla bizim aramızda bir sedd yapman şartıyla sana vergi verelim mi?
Dedi: 'Rabbim'in beni içinde bulundurduğu şey daha üstündür. Siz bana bedensel gücünüzle destek verin de, onlarla sizin aranıza kat kat engel açayım.
Bana demir kütleleri getirin (dedi). İki sedefin arası eşit olunca 'körükleyin' dedi. Onu ateş haline koyunca da 'Getirin bana, üzerine erimiş bakır dökeyim' diye seslendi.
Artık onu ne aşabildiler ve ne de geçebildiler.
Dedi: Bu, rabbimden bir rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir eder. Ve rabbimin vaadi haktır.
O gün onları bırakmışısızdır, birbirleri içinde dalgalanırlar.
Sura da üflenmiştir; hepsini bir araya toplamışızdır.'
Yecuc-Mecuc Efsanesi
'Kur'an Süleyman'a krallık, Lokman'a hikmet, Zülkarneyn'e de 'sebep' verildiğini söylüyor. Bizim bütün çalışmamız 'sebep' kelimesinin ne olduğunu anlamak üzerine kuruludur.
Biz de bunun için 'sebep' kelimesinin Kur'an da başka nerelerde geçtiğine baktık ve gördük ki; 'sebep' kelimesi sadece 9 yerde geçiyor. Bunların 4'ü Zülkarneyn ayetlerinde. Diğerleri de şaşırtıcı şekilde göğe çıkmaya yarayan vasıta anlamında kullanılmış.'
Buradan yola çıkan İskender Türe, Zülkarneyn'in yeryüzünde değil Uzay'ın derinliklerinde üç ayrı koordinata gittiği sonucuna varıyordu. Dolayısıyla ayetlerde geçen Yecüc-Mecüc kavminin de uzayda olduğu ortaya çıkıyordu.
Enbiya Suresi 96-98. ayetlerde söz konusu kavmin yeryüzünü işgale geleceğini haber verilmesi de tehlikenin dünyamızı da ilgilendirdiğini ortaya koyuyordu.
Türkler mi?
İslam tefsir tarihi içinde ayetlerde geçen Yec'üc-Mec'üc kavminin Türkler olduğuna ilişkin yorumlar da bulunuyor. Özellikle Türk düşmanlığı yapan bazı Arap alimleri Yec'üc Mec'üc'ün ayetlerde 'iki sedd' arasında oldukları ve Türkler'in de geçmişte Ural -Altay dağları arasında yaşadıkları için bu tür bir yoruma gittikleri ifade ediliyor.
İskender Türe ise bu fikre şöyle karşı çıkıyor: 'Sedd/südd kelimesinin engel, baraj, dağ siyah bulut manalarına geldiği ve müfessirlerin 'seddeyn' kelimesine 'iki dağ' manası verdikleri biliniyor. Oysa, esas itibariyle 'sedd' kelimesi dağ anlamına kullanılmamakta ve herhangi bir şeye engel olan her şey için 'sedd' denilebilmektedir.'
Yani Türkler'le ilgili yapılan yorumlar yapılan yanlış tercümelerden kaynaklanıyor.
İskender Türe açıklamalarına şöyle devam ediyor:
Gaz ve toz bulutu
'Astronomi literatüründe, ayette geçen 'südd' kelimesini tamı tamına karşılayan bir terim mevcuttur: Nebula... Bu kelime, lûgatta 'bulut/sis' demektir.
Nebulos (nebülöz) şeklinde ise 'sisli' manasında olup, dilimize 'bulutsu' şeklinde çevrilmiştir. Bulutsular, Samanyolu'ndaki ya da öteki gökadalardaki yıldızlararası ortamın gaz ve toz bulutlarıdır.
Bunlardan yakınlarında birkaç parlak yıldız bulunan ve o yıldızlardan aldıkları ışıkla parıldayanlara parlak bulutsu denir. Böyle bir konumda olmayan, dolayısıyla parıldamayanlar ise karanlık bulutsu adını alırlar.'
Bilindiği gibi gökyüzünde pekçok bulutsu bulunuyor. Türe'nin anlattığına göre Zülkarneyn iki bulut arasına gitmiştir. Bu şekilde birbirine yakın olan ve bir koordinat teşkil edebilecek bulutsu sayısı ise çok fazla değil.
Bu açıdan Saggitarius (Yay) Takımyıldızı'nda yer alan iki bulutsu oldukça dikkat çekicidir. Lagoon ve Trifid Bulutsuları. Bu bulutsular astronomi ile ilgilenen hemen herkesin tanıdığı bulutsulardır.
Lagoon Bulutsusu; Dünya'dan 4 bin ışık yılı uzaklıkta, 30 ışık yılı genişliğinde, 2 milyon yaşında bir bulutsudur.
Trifid Bulutsusu'nun Dünya'dan uzaklığı ise 3 bin 200 ışık yılıdır ve bu bulutsu 12 ışık yılı genişliğinde, 7 milyon yaşındadır.
Türe şöyle devam ediyor:
'Orion Takımyıldızı'nda bulunan ve Büyük Drion Bulutsusu olarak bilinen M42ve M43 bulutsuları, aslında ayrı ayrı bulutsular olmalarına rağmen tek bir bulutsu şeklinde görülmektedirler.
Orion Bulutsusu dünyadan bin 500 ışık yılı uzaklıkta, 30 ışık yılı genişliğinde, 2 milyon yaşından genç bir bulutsudur. Öte yandan bu bulutsulara yakın başka bir bulutsu daha vardır ki, Atbaşı Bulutsusu olarak da bilinen IC434 Bulutsusu'dur. İhtimaller çoğaltılabilir ancak bizim tespit ettiğimiz ayette geçen 'süddeyn' kelimesinden uzayda bulunan iki bulutsunun kastedildiğidir.
Bu açıdan Zülkarneyn 'iki nebula' arasına gitmiş olmalıdır. Süddeyn kelimesinin 'iki nebula' manasına geldiği düşüncesinden hareketle, ayetten Zülkarneyn'in iki bulutsu arasındaki bir gezegen üstünde yaşayan bir kavimle karşılaştığının anlaşıldığını söyleyebiliriz.'
Olayın garip tarafı hadislerde söz konusu canlıların 80-85 santimetre olarak tarif edilmesi kuşkusuz zihnimizde pekişen genel uzaylı tipine uyuyor olması.
Kısa boylu, patlak siyah gözlü, yırtıcı elleri bulunan yaratıklar Kur'an da bahsedilen Yec'üc Mec'üc olabilir miydi? Eğer öyleyse Kur'an da Zülkarneyn'in Ye'cüc-Me'cüc'e çektiği seddin de aşılmış olması gerekiyordu. O halde geriye tek bir soru kalıyor: Ne zaman?
Kutsal kitaplarda
Kutsal metinler incelendiğinde Ye'cüc-Me'cüc kavramlarının ilk rastlandığı yazılı kaynak Tevrat. Tevrat'ta Ye'cüc-Me'cüc ismi Tekvin bölümünün 10'uncu babının başında geçiyor. Tevrat'ta Zülkarneyn'le özdeşleştirilen Hezekiel peygambere hitaben yer alan şu ifadeler bulunuyor:
'Adem oğlu, Magog diyarından olan Roş'un, Meşek'in ve Tubal'ın beyi Gog'a yönel ve ona karşı peygamberlik et...'
Bu ifadeler, müfesirleri, İslam literatüründe bulunan Ye'cüc-Me'cüc kavramının Yahudilik'te Gog ve Mogog şeklinde bilindiği düşüncesine ***ürmüştür. Gerçekten de Tevrat'ın Hezekiel bölümünde anlatılanlar, hadis kitaplarımızda bulunan Ye'cüc-Me'cüc'le alakalı rivayetlerle fevkalade benzeşmektedir. Bu kavim İncil'in Esinlemeler bölümünde şu şekilde anlatılmaktadır:
'Ve bin yıl tamamlanınca, Şeytan zindanından çözülecektir ve yerin dört köşesinde olan milletleri, Ye'cüc ve Me'cüc'ü saptırmak ve onları cenk için bir araya toplamak üzere çıkacaktır; onların sayısı denizin kumu gibidir.'
Zulkarneyn AyetlerI ne diyor?
'Sonra bir sebebi daha izledi. Bir süre sonra, güneşin doğduğu yere varınca, onu kendilerine ondan başka bir örtü yapmadığımız bir topluluğun üzerine doğar buldu.
İşte böyle! Biz, onun yanında olan her şeyi hubr olarak kuşatmıştık.
Sonra yine bir sebebi izledi. Nihayet iki sedd arasına ulaştı.
(Orada) iki sedden başka bir de kavim buldu ki, neredeyse söylenen tek bir sözü bile anlamıyorlardı.
Dediler: Ey Zülkarneyn! Ye'cüc-Me'cüc bu yerde bozgunculuk yapıyorlar. Onlarla bizim aramızda bir sedd yapman şartıyla sana vergi verelim mi?
Dedi: 'Rabbim'in beni içinde bulundurduğu şey daha üstündür. Siz bana bedensel gücünüzle destek verin de, onlarla sizin aranıza kat kat engel açayım.
Bana demir kütleleri getirin (dedi). İki sedefin arası eşit olunca 'körükleyin' dedi. Onu ateş haline koyunca da 'Getirin bana, üzerine erimiş bakır dökeyim' diye seslendi.
Artık onu ne aşabildiler ve ne de geçebildiler.
Dedi: Bu, rabbimden bir rahmettir. Rabbimin vaadi gelince onu yerle bir eder. Ve rabbimin vaadi haktır.
O gün onları bırakmışısızdır, birbirleri içinde dalgalanırlar.
Sura da üflenmiştir; hepsini bir araya toplamışızdır.'