TA’ÂM BAHSİ
Ta’âmdan evvel, sünnet olduğunu düşünerek, el yıkamanın on fâidesi vardır:
Bir kimse, ta’âm yimek için ellerini yıkadıkda, ıslak olan parmaklarının ucunu gözlerinin pınarına koyup geriye doğru silse, o kimse, Allahü teâlânın izniyle, göz ağrısı görmez. On fâide:
1- Arş-ı rahmân altında, bir melek nidâ eder. Elini pâk etdiğin gibi, senin [küçük] günâhların pâk oldu, der.
2- Nâfile nemâz kılmış gibi sevâbına nâil olur.
3- Fakîrlikden emîn olur.
4- Sıddîklar sevâbına nâil olur.
5- Melâike, onun için istigfâr ederler.
6- Her bir lokmanın mukâbelesine, onları sadaka vermiş gibi sevâba nâil olur.
7- Besmele ile yimede günâhından temiz olur.
8- Yimekden sonra yapdığı düâsı kabûl olur.
9- O gece ölürse, şehîd mertebesine erişir.
10- Gündüz ölürse, şühedâ zümresine yazılır.
Önce elleri yıkamak ve kurulamamak sünnetdir.
Ta’âmdan sonra, sünneti yerine getirmek niyyeti ile, el yıkamanın altı fâidesi vardır:
1- Arş-ı rahman altında bir melek nidâ eder ki, (Yâ mü’min! Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” senden râzı oldu.)
2- Bu ni’mete mahsûs sevâba nâil olur.
3- Bedenindeki kıl sayısınca, sevâbı olur.
4- Rahmet deryâsından nasîbi olur.
5- Elinden akan damlaların adedince sevâb kazanır.
6- Vefât etdikde, şehîd olur.
[Allahü teâlânın emrleri iki dürlüdür: Emr-i tekvînî ve Emr-i teklîfî veyâ Emr-i teşrî’î.
Emr-i tekvînî, Yaratmasını dilediği şeylere (Ol) demesidir. Ol deyince, hemen var olur. Hiçbir kimse, bu şeyin var olmasına mâni’ olamaz. Herşeyin yaratılması için, belli şeyleri sebeb yapmışdır. Belli maddeleri, belli maddelerin yaratılmalarına sebeb yapdığı gibi, insanın maddî ve ma’nevî gücü, çeşidli enerjiler de, birçok şeylerin yaratılmalarına sebebdirler. Bir kuluna birşey ihsân etmek, iyilik vermek isterse, o kimseyi o şeyin sebebine kavuşdurur. Sebeb te’sîr etdiği zemân, O da dilerse, (Ol!) derse, o şey var olur. O dilemezse, hiçbirşey var olmaz. Hikmetini, yaratmasını sebeblerle örtmüş, gizlemişdir. Çok kimse, yalnız sebebleri görmekde, sebebler arkasındaki hikmeti, Onun yaratmasını anlıyamamakdadır. Bu anlayışsızlığı da, onun felâketine sebeb olmakdadır.
Emr-i teklîfî, insanlara, yapmaları veyâ sakınmaları için verdiği emrlerdir. Bu emrlerin yapılması, insanın irâdesine, dilemesine bağlıdır. İnsanı irâdesinde, dilemesinde serbest bırakmışdır. Fekat, insanın dilemiş olduğu şeyi yaratan, yine Odur. İnsan diledikden sonra, O da dilerse, yaratır. Dilemezse yaratmaz. Herşeyi yaratan, maddelere çeşidli te’sîrler, özellikler veren, yalnız Odur. Ondan başka yaratıcı yokdur. Ondan başkasında ülûhiyyet sıfatı bulunduğuna inanmak, başkasını Ona şerîk, ortak yapmak olur. Başkasını kendisine ortak yapanı, Kıyâmetde hiç afv etmiyeceğini, ona sonsuz ve çok acı azâblar yapacağını bildirmişdir.
Ta’âmdan evvel, sünnet olduğunu düşünerek, el yıkamanın on fâidesi vardır:
Bir kimse, ta’âm yimek için ellerini yıkadıkda, ıslak olan parmaklarının ucunu gözlerinin pınarına koyup geriye doğru silse, o kimse, Allahü teâlânın izniyle, göz ağrısı görmez. On fâide:
1- Arş-ı rahmân altında, bir melek nidâ eder. Elini pâk etdiğin gibi, senin [küçük] günâhların pâk oldu, der.
2- Nâfile nemâz kılmış gibi sevâbına nâil olur.
3- Fakîrlikden emîn olur.
4- Sıddîklar sevâbına nâil olur.
5- Melâike, onun için istigfâr ederler.
6- Her bir lokmanın mukâbelesine, onları sadaka vermiş gibi sevâba nâil olur.
7- Besmele ile yimede günâhından temiz olur.
8- Yimekden sonra yapdığı düâsı kabûl olur.
9- O gece ölürse, şehîd mertebesine erişir.
10- Gündüz ölürse, şühedâ zümresine yazılır.
Önce elleri yıkamak ve kurulamamak sünnetdir.
Ta’âmdan sonra, sünneti yerine getirmek niyyeti ile, el yıkamanın altı fâidesi vardır:
1- Arş-ı rahman altında bir melek nidâ eder ki, (Yâ mü’min! Resûlullah “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” senden râzı oldu.)
2- Bu ni’mete mahsûs sevâba nâil olur.
3- Bedenindeki kıl sayısınca, sevâbı olur.
4- Rahmet deryâsından nasîbi olur.
5- Elinden akan damlaların adedince sevâb kazanır.
6- Vefât etdikde, şehîd olur.
[Allahü teâlânın emrleri iki dürlüdür: Emr-i tekvînî ve Emr-i teklîfî veyâ Emr-i teşrî’î.
Emr-i tekvînî, Yaratmasını dilediği şeylere (Ol) demesidir. Ol deyince, hemen var olur. Hiçbir kimse, bu şeyin var olmasına mâni’ olamaz. Herşeyin yaratılması için, belli şeyleri sebeb yapmışdır. Belli maddeleri, belli maddelerin yaratılmalarına sebeb yapdığı gibi, insanın maddî ve ma’nevî gücü, çeşidli enerjiler de, birçok şeylerin yaratılmalarına sebebdirler. Bir kuluna birşey ihsân etmek, iyilik vermek isterse, o kimseyi o şeyin sebebine kavuşdurur. Sebeb te’sîr etdiği zemân, O da dilerse, (Ol!) derse, o şey var olur. O dilemezse, hiçbirşey var olmaz. Hikmetini, yaratmasını sebeblerle örtmüş, gizlemişdir. Çok kimse, yalnız sebebleri görmekde, sebebler arkasındaki hikmeti, Onun yaratmasını anlıyamamakdadır. Bu anlayışsızlığı da, onun felâketine sebeb olmakdadır.
Emr-i teklîfî, insanlara, yapmaları veyâ sakınmaları için verdiği emrlerdir. Bu emrlerin yapılması, insanın irâdesine, dilemesine bağlıdır. İnsanı irâdesinde, dilemesinde serbest bırakmışdır. Fekat, insanın dilemiş olduğu şeyi yaratan, yine Odur. İnsan diledikden sonra, O da dilerse, yaratır. Dilemezse yaratmaz. Herşeyi yaratan, maddelere çeşidli te’sîrler, özellikler veren, yalnız Odur. Ondan başka yaratıcı yokdur. Ondan başkasında ülûhiyyet sıfatı bulunduğuna inanmak, başkasını Ona şerîk, ortak yapmak olur. Başkasını kendisine ortak yapanı, Kıyâmetde hiç afv etmiyeceğini, ona sonsuz ve çok acı azâblar yapacağını bildirmişdir.