112- İslâmiyyetde nikâh. Evlenmesi câiz olmıyan kadınlar

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Ve beyne Alîyyin “radıyallahü anh” ve Fâtıma-tez-zehrâ “radıyallahü anhâ”. Allahümme a’ti le-hümâ evlâden sâlihan ve ömren tavîlen ve rızkan vâsi’an. Rabbenâ heb lenâ min ezvâcinâ ve zürriyyâtinâ kurrete a’yünin vec’alnâ lil müttekîne imâmâ. Rabbenâ âtinâ fiddünyâ haseneten ve fil âhıreti haseneten ve kına azâbennâr. Sübhâne rabbike...). Sonra Fâtiha der. Bu düâyı Peygamber efendimiz ve bütün Âlimler, Velîler okudular. Bunu okuyunca, zevc ve zevce arasında, ölünciye kadar muhabbet mevcûd olur. Râhat ve huzûr içinde yaşarlardı. Evlerinden bereket eksik olmazdı. Nikâh yapan zât, zevc ve zevcenin nüfûs kâğıdını alıp, iki şâhid ile imâm efendiye gider. İmâm efendinin vereceği (Nikâh vesîkası)nı doldurup, kendisi ve iki şâhid imzâlar. İmâm efendi, vesîkaları tasdîk edip, bunları nüfûs kâğıdı ile âid olduğu nüfûs me’mûrluğuna gönderir. Nüfûs me’mûru vesîkadaki nikâh bilgisini kendi defterine ve nüfûs kâğıdına kayd eder. Nüfûs kâğıdını imâm efendiye gönderir. İmâm efendi, nüfûs kâğıdını zevcin kendisine ve zevcenin vekîline verir. Böylece, nikâh işi, tescîl edilmiş olur.
Nikâh eden kimsenin niyyeti, zinâdan, harâma bakmakdan korunmak olmalıdır. Sâlih evlâd yetişdirmeği, Muhammed aleyhisselâmın ümmetinin çoğalmasını ve Onun nikâh sünnetine uymağı niyyet etmelidir. Evlendikden sonra, harâm mal toplamağa kalkışmak, harâm kazanmağa çoluk çocuğu behâne etmek, nikâhın sünnet üzere yapılmadığını gösterir.
(Müt’a) nikâhı ve (Muvakkat nikâh), dört mezhebde de harâmdır. Müt’a nikâhı, şâhidsiz olarak bir kadına belli para verip, belli zemân için berâber yaşamağı sözleşmek demekdir. Müt’a nikâhının harâm olduğunda bütün âlimlerin sözbirliği bulunduğu, (Mîzân-ül-kübrâ)da ve (İbni Âbidîn)de yazılıdır ve (İmâm-ı Mâlik câiz dedi) sözünde yanlışlık olduğunu bildirmekdedir. Muvakkat nikâh, yüz sene olsa bile, belli bir zemân sonra boşamağı söyliyerek, bütün şartlarına uygun yapılan nikâhdır. Söylemeyip, yalnız kalbinden geçirse, nikâh sahîh olur.
Hacca götürecek erkeği olmıyan bir kadının, hacca gidebilmek için, hacca gitmekde olan bir erkek ile evlenmesi ve hacdan gelince boşanması da, muvakkat nikâh olduğu için harâmdır. Kadınların, hacca yalnız gitmeleri de harâmdır. Ebedî mahrem akrabâsından biri veyâ zevci yanında bulunmıyan kadının üç günlük yola gitmesi câiz değildir. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfeden ve imâm-ı Ebû Yûsüfden “rahmetullahi teâlâ aleyhimâ” gelen habere göre, hür kadının bir günlük yere mahremsiz gitmesi mekrûhdur. Bir günden az mesâfeye sâlih erkekler arasında mahremsiz gidebileceği, (Fetâvâ-yı Hindiyye) beşinci cildde yazılıdır.
(Ukûd-üd-dürriyye)de diyor ki, (Mehr olarak Kur’ân-ı kerîm öğretmeği söylemek sahîhdır. Çünki, karşılığında ücret alınması câiz olan şeyi mehr yapmak câizdir. Bir kimse, zevcesine nafakadan hâric birşey gönderince bunun mehr olduğunu söylerse, yemîn edince sözü kabûl edilir. Mehr söylemeden nikâh edilen kadın, halvet ve vaty olmadan önce boşanırsa, zevcin buna müt’a vermesi vâcib olur. Müt’a, antârî, manto ve baş örtüsü olup, kıymeti mehr-i mislin yarısından fazla olmaz. Zevci ölen kadın, mehr-i mu’accelin bir kısmını almadığını söylerse, bunu mîrâsdan alır. Mehr-i mu’accelin hepsini almadığını söylerse, birşey verilmez. Baba, kızına çehiz hâzırlayıp sıhhatde iken kendisine teslîm etdikden sonra ölse, vârisler bundan hak istiyemez. Kızın akrabâsının kızı teslîm etmek için, başlık olarak dâmâddan aldıkları şeyler rüşvet olur. Dâmâda geri vermeleri lâzım olur. Âkıl, bâlig olan kız, mehr-i misl ile küfvüne nikâhlanırsa, babası, anası ve hiç kimse, buna mâni’ olamaz. Bâkire olarak aldığı kızı, seyyibe [dul] bulduğunu söyliyenin sözü kabûl edilmez ve mehri geri verilmez. İki bayram arasında nikâh yapmak ve düğün yapmak câizdir.) (Hamza efendi risâlesi)nde ve (Fetâvel-hayriyye)de diyor ki, (Nikâh yapmak için, kızın akrabâsının zevcden başlık olarak birşey istemesi rüşvetdir. Alması harâmdır. Dâmâd da, va’d ederse, vermesi lâzım olmaz.
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Vermiş ise, geri alabilir). (Bahr-ül-fetâvâ)da diyor ki, (Kadın nikâhdan sonra, zevcin cüzzam [miskin] hastası olduğunu anlasa, imâm-ı Muhammede göre nikâhını hâkime fesh etdirebilir. Bir kimse, kızına çehiz verdikden sonra, âriyet olarak vermişdim dese, iki şâhid gösteremese, sözü kabûl edilmez. Kızı ölürse, yemîn edince, kabûl edilip, bunları dâmâddan geri alabilir). (Feyziyye) fetvâsında diyor ki, (Mehr-i mu’accel, çehiz masrafı olarak düğünden önce verilir. Mangır [ya’nî fülûs] râyic [geçer akça] iken, mehr olarak şu kadar bin mangır diyerek nikâh yapdıkdan sonra, mangır kâsid [geçmez] olsa, zevce vefât etse, vârislerine kesâd günü olan kıymetleri kadar altın, gümüş kıymetleri verilir. Mangır adedince gümüş verilmez. [Kâğıd lira da, fülûs demekdir.] Zevc, nikâhdan sonra gönderdiği eşyâ için, mehr idi dese, zevce de, hediyye idi dese, şâhidleri yok ise, zevcin sözü kabûl edilir).
Dünyâ geçicidir, burda kalınmaz,
ne kadar mal olsa, murâd alınmaz,
gâfil olma sakın, geri dönülmez!
Yürü dünyâ yürü, sonun virândır,
bin yılından sonra, âhır zemândır.
Hâlıkın dururken, mahlûka tapma,
şeytâna uyup da, yolundan sapma,
harâmlara dalıp, dînini yıkma!
Yürü dünyâ yürü, sonun virândır,
bin yılından sonra, âhır zemândır!
Azık topladın mı yola çıkmağa?
Işık edindin mi aydınlanmağa?
İki melek gelir süâl sormağa.
Yürü dünyâ yürü, sonun virândır,
bin yılından sonra, âhır zemândır!
Ölünce, çözerler belin, kuşağın,
gözüne görünmez, oğlun, uşağın,
yakasız kefendir, örtün, döşeğin.
Yürü dünyâ yürü, sonun virândır,
bin yılından sonra, âhır zemândır!
Paran, apartmanın arkada kalır,
ummadığın gelir, hepsini alır,
gayrılar yer, içer, senden sorulur.
Yürü dünyâ yürü, sonun virândır,
bin yılından sonra, âhır zemândır!
Münker Nekir gelir, çınarlar gibi,
gözleri yanıyor, şimşekler gibi,
sorguya çekerler, gök gürler gibi,
Yürü dünyâ yürü, sonun virândır,
bin yılından sonra, âhır zemândır!
Cehennemin, yedi dürlü yapısı,
herbirinin ateşdendir kapısı,
seksen yıllık yoldan gelir kokusu.
Yürü dünyâ yürü, sonun virândır,
bin yılından sonra, âhır zemândır!
 
Üst Alt