14- Küfür ve İnkârın Reddine Dâir

MURATS44

Özel Üye
Birinci nokta: Aşağıda beyan edildiği gibi, hayatın öyle bir hasiyeti vardır ki, hayat, cüz'ü küll, cüz'iyi külli, ferdi nev, mukayyedi mutlak, bir şahsı bir alem gibi kılar. Binaenaleyh, tek bir insan, "Dünya benim evimdir. Dünyadaki enva benim kavmimdir ve benim aşiretimdir ve bütün eşya ile muarefem ve münasebetim vardır" diyebilir.
İkinci nokta: Bilirsin ki, alemde sabit bir nizam vardır, muhkem bir irtibat vardır ve daimi düsturlar, esaslı kanunlar vardır. Bu itibarla, alem, bir saat veya muntazam bir makine gibidir. Herbir çarkın, herbir vidanın, herbir çivinin, makinenin nizam ve intizamında bir hissesi ve makinenin netice ve faydalarında bir tesiri olduğu gibi, ehl-i hayat için ve bilhassa beşer için de bir faydası var.
Üçüncü nokta: Aşağıda işiteceğin gibi, istifadede müzahemet ve münakaşa yoktur. Nasıl ki Zeyd diyebilir ki, "Pems benim lambamdır, dünya benim evimdir." Ömer de öyle diyebilir ve aralarında münakaşa da olmaz. Evet, Zeyd, mesela dünyada tek farz edilirse, istifadesi nasılsa, bütün insanlar içinde iken istifadesi yine öyledir-ne fazla olur ne noksan. Yalnız "gareyn"e ait olan kısım müstesnadır. Zira yiyecek, içecek ve saire şeylerde münakaşa olur.
Dördüncü nokta: alem için tek bir yüz, bir cihet değil, pek çok umumi ve muhtelif vecihler vardır. Ve faydaları temin eden kesretle umumi ve mütedahil, yani birbiri içinde cihetler vardır. Ve istifade yollarının da envaen türlü türlü tarikleri vardır. Mesela senin güzel bir bahçen vardır. O bahçe, bir cihetten senin istifadene tahsis edildiği gibi, diğer bir cihetten de halkı faydalandırır. Mesela o bahçenin hüsnüne, güzelliğine her bakan bir zevk alır, bir inşirah peyda eder; bunda bir mani yoktur.
Kezalik, insanın beş zahiri, beş batıni olmak üzere on tane hassası ve duygusu vardır. İnsan, bu duygularıyla ve keza cismiyle, ruhuyla, kalbiyle dünyanın her bir cüz'ünden istifade edebilir; mani yoktur.
Beşinci nokta: Bu ayetle diğer bazı ayetlerden anlaşılıyor ki, bu büyük dünya insan için yaratılmıştır. Ve yaratılışında, insanın istifadesi ille-i gaiye olarak nazara alınmıştır. Halbuki arzdan pek büyük olan Zühal'in, mesela beşeri faydalandıran, yalnız ziyneti ve zayıf bir ziyasıdır. Bu cüz'i fayda için ne suretle beşer ona ille-i gaiye olur?
Elcevap: Bir faydayı takip eden adam, bütün fikrini, hayalini o faydaya hasreder ve ondan maada birşeye bakmaz. Ve herşeye kendi hesabına bakar, kimseyi nazara almaz. Hatta kendisini ille-i gaiye zanneder. Binaenaleyh, bu gibi adama karşı makam-ı imtinanda söylenilen o gibi kelamlarda mübalağa yoktur. Evet, binlerce hikmetler için yaratılan Zühal'in herbir hikmetinde binlerce cihetler ve herbir cihetinde binlerce istifade edenler bulunduğu halde, "Hilkatinde o adamın istifadesi, ille-i gaiyeden bir cüz olarak düşünülmüştür" denilirse ne manii var? Çünkü ille-i gaiye, daima basit birşeyden ibaret değildir.
 

MURATS44

Özel Üye
• Altıncı nokta: İmam-ı Ali'nin
b942.gif

-1- emrettiği gibi, insan küçük bir cisim ise de, büyük âlemi içine alacak kadar büyüktür. Öyle ise cüz'î istifadesi küllî olur, öyle ise abesiyet yoktur.
İKİNCİ MESELE:
b933.gif
-2- hakkındadır.
Ey arkadaş! Bu âyet, arzın semadan evvel yaratılmış olduğuna delâlet eder ve
b944.gif
-3- âyeti de semâvâtın arzdan evvel halkedildiğine dâldir. Ve
b945.gif
-4- âyeti ise ikisinin bir maddeden beraber halkedilmiş ve sonra birbirinden ayırdedilmiş olduklarını gösteriyor. Şeriatın nakliyatına nazaran, Cenab-ı Hak bir cevhereyi, bir maddeyi yaratmıştır, sonra o maddeye tecelli etmekle bir kısmını buhar, bir kısmını da mayi kılmıştır; sonra mayi kısmı da, tecellisiyle tekâsüf edip zebed köpük kesilmiştir; sonra arz veya yedi küre-i arziyeyi o köpükten halketmiştir. Bu itibarla herbir arz için hava-i nesimîden bir sema hasıl olmuştur. Sonra o madde-i buhariyeyi bastetmekle yedi kat semavatı tesviye edip yıldızları içine zer'etmiştir ve o yıldızlar tohumuna müştemil olan semavat in'ikad etmiş, vücuda gelmiştir.
Hikmet-i cedidenin nazariyatı ise şu merkezdedir ki: Görmekte olduğumuz manzume-i şemsiye ile tabir edilen güneşle ona bağlı yıldızlar cemaati, basit bir cevhere imiş. Sonra bir nevi buhara inkılap etmiştir. Sonra o buhardan, mayi-i nari hasıl olmuştur. Sonra o mayi-i nari, burudetle tasallub etmiş, yani katılaşmış; sonra şiddet-i hareketiyle bazı büyük parçaları fırlatmıştır. O parçalar tekasüf ederek seyyarat olmuşlardır; şu arz da onlardan biridir. Bu izahata tevfikan, şu iki meslek arasında mutabakat hasıl olabilir. Şöyle ki:
"İkisi de birbirine bitişikti, sonra ayrı ettik" manasında olan
b946.gif
'nın ifadesine nazaran, manzume-i şemsiye ile arz, dest-i kudretin madde-i esîriyeden yoğurmuş olduğu bir hamur şeklinde imiş. Madde-i esîriye, mevcudata nazaran akıcı bir su gibi mevcudatın aralarına nüfuz etmiş bir maddedir.
b947.gif
-5- âyeti, şu madde-i esîriyeye işarettir ki, Cenab-ı Hakk'ın Arş'ı, su hükmünde olan şu esîr maddesi üzerinde imiş. Esîr maddesi yaratıldıktan sonra, Sâni'in ilk icadlarının tecellisine merkez olmuştur. Yani Esîri halkettikten sonra, cevâhir-i ferd'e kalbetmiştir. Sonra bir kısmını kesif kılmıştır ve bu kesif kısımdan, meskûn olmak üzere yedi küre yaratmıştır. Arz, bunlardandır.


______________________________________


1- Sen kendinin küçük bir cisim olduğunu sanıyorsun. Halbuki, alem olan kainat sende saklıdır.
2- Sonra.
3- Sonra da yeri yayıp döşedi. (Naziat Sûresi: 30.)
4- Gökler ve yer bitişik iken Biz onları ayırdık. (Enbiya Sûresi: 30.)
5- Arşı su üzerindeydi. (Hud Sûresi: 7.)
 

MURATS44

Özel Üye
İşte arzın, hepsinden evvel tekasüf ve tasallub etmekle acele kabuk bağlayarak uzun zamanlardan beri menşe-i hayat olması itibarıyla, hilkat-i teşekkülü, semavattan evveldir. Fakat arzın bast edilmesiyle nev-i beşerin taayyüşüne elverişli bir vaziyete geldiği, semavatın tesviye ve tanziminden sonra olduğu cihetle, hilkati, semavattan sonra başlarsa da, bidayette, mebde'de ikisi beraber imişler. Binaenalahaza, o üç ayetin aralarında bulunan zahiri muhalefet, bu üç cihetle mutabakata inkılap eder.
İkinci bir cevap: Ey arkadaş! Kur'an-ı Kerim tarih, coğrafya muallimi değildir. Ancak, alemin nizam ve intizamından bahisle Saniin marifet ve azametini cumhur-u nasa ders veren mürşid bir kitaptır. Binaenaleyh, bunda iki makam vardır:
Birinci makam nimetleri, ihsanları, merhametleri göstermekle delail-i zahiriyeyi beyan etmekten ibarettir. Bu itibarla arz, semavattan evveldir.
İkinci makam azamet, izzet, kudret delillerini gösterir bir makamdır. Bu cihetle semavat, arzdan evveldir.
b933.gif
-1- mâba'dinin mâkablinden bir zaman sonra vücuda geldiğine delalet eder ki, buna "terâhi" denilir. Demek burada arz ile semavat arasında bir uzaklık vardır. Bu uzaklık, arz'ın semavattan evvel halkedildiğine göre zâtîdir. Aksi halde rütebî ve tefekkürîdir. Yani semavatın hilkati birinci ise de, tefekkürce rütbesi ikincidir; arzın hilkati ikinci ise de, tefekkürü birincidir. Yani evvelâ arzın tefekkürü, sonra semavatın tefekkürü lâzımdır. Buna göre
b933.gif
ile
b950.gif
-2- arasında
b951.gif
-3- mukadderdir. Takdir-i kelâm:
b952.gif
-4- ilââhir'dir.


______________________________________


1- Sonra.
2- Tesviye etti, düzenledi.
3- Bilin ve düşünün.
4- Sonra Onun düzenlediğini bilin ve düşünün.
 

MURATS44

Özel Üye
ÜÇÜNCÜ MESELE:
b953.gif
-1- kelimesi hakkındadır.
Ey arkadaş! Semavatın dokuz tabakadan ibaret olduğu, eski hikmetin hurafelerinden biridir. Onların o hurafe-vari fikirleri, efkar-ı ammeyi istila etmişti. Hatta bazı müfessirler, bazı ayetlerin zahirini onların mezheplerine meylettirmişlerdir.
Hikmet-i cedide ise, feza denilen şu boşlukta yalnız yıldızların muallak bir vaziyette durmakta olduklarına kaildir. Bunların mezhebinden semavatın inkarı çıkıyor. Ve bu iki hikmetin birisi ifrata varmışsa da ötekisi tefritte kalmıştır. Şeriat ise, Cenab-ı Hakkın yedi tabakadan ibaret semavatı halk etmiş olduğuna hakimdir ve yıldızların da balık gibi o semalar denizlerinde yüzmekte olduklarına kaildir. Hadis ise, semanın
b954.gif
-2- den ibaret bulunduğunu emrediyor. Şu hak olan mezhebin, altı mukaddeme ile tahkikatını yapacağız.
Birinci mukaddeme: Şu geniş boşluğun esir ile dolu olduğu, fennen ve hikmeten sabittir.
İkinci mukaddeme: Ecram-ı ulviyenin kanunlarını rapt eden ve ziya ve hararetin emsalini neşir ve nakleden fezayı doldurmuş bir madde mevcuttur.
Üçüncü mukaddeme: Madde-i esiriyenin, yine esir olarak kalmak şartıyla, sair maddeler gibi muhtelif teşekkülatı ve ayrı ayrı nevileri vardır. Buhar ile su ve buzun teşekkülatları gibi.
Dördüncü mukaddeme: Ecram-ı ulviyeye dikkat edilirse, tabakaları arasında muhalefet görünür. Evet, yeni teşekküle ve in'ikada başlamış milyarlarca yıldızlardan ibaret Kehkeşan ile anılan tabaka-i esiriye, sabit yıldızların tabakasına muhalifdir. Bu da manzume-i şemsiyenin tabakasına ve hakeza; yedi tabakaya kadar birbirine muhalif tabakalar vardır.
Beşinci mukaddeme: Araştırmalar neticesinde sabit olmuştur ki, bir maddede teşkil, tanzim, tesviyeler vaki olursa, biribirine muhalif tabakalar husule gelir. Bir madenden kül, kömür, elmas meydana gelir; ateşten alev, duman husule gelir. Müvellidülma ile müvellidülhumuzanın imtizacından su, buz, buhar tevellüd eder.
Altıncı mukaddeme: Pu müteaddit emarelerden anlaşıldı ki, semavat, müteaddittir. Şeriat Sahibi de yedidir demiştir; öyle ise yedidir. Maahaza yedi, yetmiş, yedi yüz sayıları Arap üsluplarında kesret için kullanılır.
Arkadaş! Pek geniş bulunan Kur'an-ı Kerimin hitaplarına, manalarına, işaretlerine dikkat edilmekle, bir amiden tut, bir veliye kadar bütün tabakat-ı nasa ve umum efkar-ı ammeye olan müraatları, okşamaları fevkalade hayrete, taaccübe muciptir.
Mesela
b955.gif
-3- kelimesinden bazı insanlar hava-i nesimiyenin tabakalarını fehmetmiştir. Öbür bazı da, arzımız ile arkadaşları olan hayattar küreleri ihata eden nesimi küreleri fehmetmiştir. Bir kısım da, seyyarat-ı seb'ayı fehmetmiştir. Bir kısmı da, manzume-i şemsiye içinde esirin yedi tabakasını fehmetmiştir. Bir kısım da, şu bildiğimiz manzume-i şemsiye ile beraber altı tane daha manzume-i şemsiyeyi fehmetmiştir. Bir kısım da esirin teşekkülatı yedi tabakaya inkısam ettiğini fehmetmiştir.


________________________________________


1- Yedi
2- Karar kılmış dalga. (Müsned, 2:370)
3- Yedi sema.
 

MURATS44

Özel Üye
Hülasa: Herbir kısım insanlar, istidatlarına göre feyz-i Kur'an'dan hisselerini almışlardır. Evet, Kur'an-ı Kerim, bütün şu mefhumlara şamildir diyebiliriz.
Birinci cümle:


b956.gif
-1-

Bu cümlenin beş vecihle makabliyle irtibatı vardır:
Birinci vecih: Evvelki ayet, vücut ve hayat nimetlerine işarettir. Bu ayet, beka ve bekanın esbab ve levazımatına işarettir.
İkinci vecih: Kur'an-ı Kerim, vakta ki evvelki ayetle beşer için mertebelerin en yükseği olan rücuu ispat etti, samiin zihnine şöyle bir sual geldi: "Pu zelil insanların bu yüksek mertebeye liyakatleri nereden gelmiştir?" Kur'an-ı Kerim, bu cümle ile o suali şöylece cevaplandırmıştır: "Bütün dünya dest-i itaat ve teshirine verilen insanın, elbette Halıkının yanında büyük bir mevkii vardır."
Üçüncü vecih: Evvelki ayet beşer için haşir ve kıyametin vücuduna işaret etmesi, samice güya "Beşerin ne kıymeti vardır ki onun saadeti için kıyamet kopacak?" diye varit olan sual, bu ayetle, "Arz bütün müştemilatiyle istifadesi için yaratılan ve bütün enva, itaat ve emrine verilen insan, netice-i hilkattir. Elbette ve elbette onun saadeti için kıyamet kopacaktır" diye cevaplandırılmıştır.
Dördüncü vecih: Evvelki ayet, kıyamette esbab ve vesaitin ortadan kalkmasıyla, insanın mercii yalnız Cenab-ı Hakka münhasır kalacağına işaret etmiştir. Bu ayet ise, dünyada da insanın merci-i hakikisi Cenab-ı Hakka münhasır olduğunu söylüyor. Zira esbab ve vesaitin arkasında, kudretin şuası görünür; tesir Onundur, esbab ise perdedir.
Beşinci vecih: Evvelki ayet, saadet-i ebediyeye işarettir. Bu ayet de, saadet-i ebediyenin insana verilmesini iktiza eden ve sebep olan Cenab-ı Haktan sebkat etmiş fazl ve in'ama işarettir ki, kendisine arzın müştemilatı ihsan edilmiş insanın, elbette saadet-i ebediyeye liyakatı vardır.


b957.gif
-2-

Bunun makabliyle cihet-i irtibatı dörttür:
Birinci cihet: Arz ve sema, tev'em, yani ikizdirler; birbirinden ayrılmazlar. Zikirde, fikirde daima beraber dolaşıyorlar. Bu cümleden evvelki cümlede arz zikredildiği gibi, bu cümlede de sema zikredilmiştir.


________________________________________


1- Yerde ne varsa sizin için ayaratan Odur.
2- Sonra semayı düzenledi...
 

MURATS44

Özel Üye
İkinci cihet: Beşerin arzdan istifadesini ikmal ve itmam eden, ancak semavatın tanzimidir.
Üçüncü cihet: Evvelki ayet, ihsan ve fazl delillerine işaret etmiştir. Bu ayet de, kudret ve azamete işaret ediyor.
Dördüncü cihet: Bu cümle, beşerin istifadesi yalnız arza münhasır olmadığına, sema dahi onun istifadesine teshir edildiğine işarettir.


b958.gif
-1-

Bu cümlenin makabliyle irtibatı, üç çeşittir:
1.
b959.gif
-2- ile
b960.gif
-3- arasındaki irtibat gibidir. Nasıl ki memurun husulü
b959.gif
emrine bağlıdır; semavatın tesviyesi de,
b962.gif
-4- 'ya bağlıdır.
2. Kudretin taallukuyla iradenin taalluku arasındaki irtibat gibidir. Yani;
b962.gif
iradenin taallukuna, tesviye de kudretin taallukuna benzer bir irtibattır.
3. Netice ile mukaddeme arasında bulunan irtibat gibidir. Çünkü semavatın tesviyesi, mukaddemesi olan
b962.gif
'ya terettüp eder.


b964.gif
-5-

Bu cümle makabliyle iki vecihle merbuttur:
Birinci vecih: Bu cümledeki ilm-i külli, semavatın tanzim ve tesviyesine delil olduğu gibi, tanzim ve tesviyenin vücudu da ilm-i küllinin vücuduna delildir.
İkinci vecih ise: Evvelki cümle kudret-i kamileye, bu cümle ise, külli ve şumullü ilme delalet eder.
Cümlelerin nüktelerini beyan edeceğiz.
b965.gif
-6- ilaahir. Bu cümle, makabliyle bağlı değildir. Ancak, müste'nife olup, beş sual ile cevaplarına işarettir ki, bundan önce beyan edildiğinden tekrarına lüzum yoktur.


_______________________________________


1- Yedi göğü düzenledi.
2- Ol!
3- Olur.
4- Tesviye etti, düzenledi.
5- O herşeyi hakkıyla biledir.
6- Odur ki...
 

MURATS44

Özel Üye
b966.gif
'deki
b652.gif
müptedadır.
b968.gif
sılasıyla beraber haberdir. Bu cümlede mübteda ile haberin tarifleri tevhide işaret olduğu gibi, hasra da delalet eder. Yani müştemilat-ı arziyenin halkı Cenab-ı Hakka münhasır olduğu gibi, Halıkı da yalnız Cenab-ı Haktır. Bu hasr,
b969.gif
-1- cümlesinde
b970.gif
-2-'nin takdimiyle hasıl olan hasra delildir. Yani müştemilat-ı arziyenin halkı Cenab-ı Hakka münhasır olduğu için, kıyamette merciiyet de Cenab-ı Hakka münhasırdır.
b971.gif
sılasıyla beraber haberdir. Haberin aslı ve müstehakkı, nekre olmaktır. Burada marife olarak gelmesi, hükmün zahir ve malum olduğuna işarettir. Yani, "Cenab-ı Hakkın müştemilat-ı arziyenin Halıkı olduğu malum ve zahirdir."
Menfaat için kullanılan
b972.gif
-3- 'deki
b1069.gif
eşyanın hilkaten mübah, helal, menfaatli olarak yaratılıp, bazı arızalardan dolayı haram olmuş olduklarına işarettir. Mesela ağyarın malı, ismet-i şeriye için haram olmuştur. İnsanın eti hürmet ve keramet için, zehir zarar için, laşe eti necaset için haram olmuşlardır.
Ve keza, herbir şeyde bir fayda, bir menfaat olduğuna remizdir.
Ve keza beşer için herşeyde bir menfaati bulunduğuna remizdir. Evet, hangi şey olursa olsun, beşere bir cihetten bir istifadeyi temin eder, velev ibret almak için olsun.
Ve keza, arzın karnında istikbal insanlarını intizar eden pek çok rahmetin hazine ve definelerinin bulunduğuna remizdir.
b974.gif
car ve mecrurunun
b975.gif
-4- üzerine takdimi, beşere ait istifadelerin her gayeden evvel ve evla olduğuna işarettir.
Umumu ifade eden
b976.gif
herşeyde menfaatleri aramaya insanları tergib ve teşvik içindir.
b977.gif
'deki
b978.gif
'nin
b979.gif
'ya tercihi, en çok menfaatlerin arzın karnında olduğuna ve arzın karnındaki eşyanın taharrisine insanları teşci ettiğine işarettir. Ve keza, arzın içindeki maden ve maddelerin istifade-i beşer için yaratılışı, arzın içinde henüz keşfedilemeyen anasır ve maddelerden, tekalif-i hayatın zahmetlerinden müstakbelin insanlarını kurtaracak bazı gıdai vesaire maddelerin vücudu mümkün olduğuna delalet eder.


______________________________________


1- Sonra ona döndürüleceksiniz.
2- Ona.
3- Sizin için.
4- Dünya içindekileri.
 

MURATS44

Özel Üye
b980.gif
-1- arzdaki bazı eşyanın abes ve faydasız olduklarına ait evhamı def etmek içindir.
b981.gif
-2- 'daki
b933.gif
-3- arzın hilkatiyle semavatın tesviyesi arasındaki Cenab-ı Hakkın ef'al ve şuunatının silsilesine işarettir. Ve keza, beşere menfaat hususunda, semavatın tesviyesi arzın hilkatinden rütbece uzak olduğuna delalet eder. İ'caz ve ihtisar için,
b983.gif
-4- yerinde
b950.gif
-5- denilmiştir.
b950.gif
kelimesinin istimali, burada mecazdır. Yani, hedefe kastını hasredip sağa sola bakmayanlar gibi, semavatın tesviyesini irade etmiştir.


b986.gif
-6-

Bu semadan maksat, semavatın maddesi olan buhardır.
b987.gif
-7- 'deki
b1080.gif
tefrii ifade ettiğine nazaran, tesviyenin istivaya bağlanması,
b989.gif
-8-'nün
b959.gif
-9- emrine veya kudretin taalluku iradenin taallukuna veya kazanın kadere olan terettüplerine benziyor. Ve takibi ifade ettiğine göre, mukadder bazı fiilere imadır.
Takdir-i kelam,


b991.jpg


ilaahir, den ibarettir. Yani, "Nevilere ayırdı, tanzim etti, aralarında lazım gelen emirleri, tedbirleri yaptı, sonra yedi tabakaya tesviye etti."



______________________________________


1- Tamam.
2- Sonra semayı düzene soktu.
3- Sonra.
4- Düzene koymayı irade etti.
5- Tevsiye etti, düzenledi.
6- Semaya.
7- Onları düzenledi.
8- Olur.
9- Ol!
 

MURATS44

Özel Üye
b992.gif
Yani, "Muntazam, müstevi; envaı, eczaları mütesavi olarak yarattı."
b993.gif
: Bu zamirin cem'i, semavat olacak maddenin nevilere münkasım olduğuna işarettir.
b994.gif
tabiri, semavat tabakalarının kesretine işarettir ve bu tabakaların teşekkülat-ı arziyenin edvar-ı seb'asıyla sıfat-ı seb'aya münasebettar olduğuna imadır.
b995.gif
: Bu semaların bir kısmı, seyyarat balıklarına denizdir; bir kısmı da sabit yıldızlara mezraadır; bir kısmı da sema çiçekleri hükmünde olan derari yıldızlara bahçe ve bostandır.
b996.gif
-1- : Bu
b1098.gif
atıf içindir. Halbuki burada atfın tarafeyni arasında münasebet yoktur. Öyleyse, bu münasebeti bulmak için takdire ihtiyaç vardır. Şöyle ki:
b998.gif
-2- "Öyleyse, bu büyük ecramın Halıkı Odur."
b996.gif
"Öyle ise o ecramdaki san'atı tanzim, tahkim eden Odur."
İlsakı ifade eden
b1000.gif
kelimesindeki
b1086.gif
ilmin, malumdan infikak ve infisalinin mümkün olmadığına işarettir.
b1002.gif
tamimi ifade eden bir edattır. Burada ifade ettiği tamimden hiçbir şeyin, hiçbir ferdin tahsisi ve daire-i şümulünden ihracı yoktur. Bu itibarla
b1003.gif
-3- olan kaide-i külliyeyi tahsis ediyor. Çünkü kendisi bu kaidenin şümulünden hariç kalmıştır.
b1004.gif
-4- : Bu kelime vacip, mümkin, mümtenie şamildir.
b1005.gif
-5- : Yani, zatı ile ilim arasında zaruri, lüzumi sübut vardır.


• • •


_______________________________________


1- O, herşeyi hakkıyla bilir.
2- O, herşeye hakkıyla kadirdir.
3- Umumi hiçbirşey yoktur ki bazı hususi durumları olmasın.
4- Şey.
5- Hakkıyla bilir.
 
Üst Alt