33- Adliyenin Şahs-ı Manevisine Ve Dahiliye Vekiline Berâ-i Malumat Takdim Edilen Ve

HASAN CAN

Active member
Adliyenin Şahs-ı Manevisine Ve Dahiliye Vekiline Berâ-i Malumat Takdim Edilen Ve Emirdağı'ndaki İstintakta Verdiğim İfadenin Haşiye Ve Lahikasıdır

Yirmi senede kaç vilayetin zabıtaları kıyafetime ilişmedi. Yalnız, yirmi beş sene evvel Ankara Valisi Nevzat Bey, cebren kıyafetime ilişmek istedi; hem muvaffak olamadı, hem kendi kendini intihar etmekle tokadını yedi.
Hem Afyon Valisinin büyük memuru, cebren kıyafetime emir vermesine mukabil, Emirdağının küçük bir adliye memuru ona mukabele edip "Kanun haricinde hiçbirşey yapamayız" demiş, kanunperestliğini göstermiş.
Hem buranın kaymakamı evham etmeyip bana zulmetmediği için, o vicdanlı zatın tebdiline çalıştılar.
Hem camie, Cumaya gitmeye beni men eden merdumgirizlik hastalığıyla beraber, maddi birkaç hastalığa binaen, bir hafta rapor verip beni ifademi almaya sevk etmemek için doktorluk kanunuyla amel ettiğime binaen, ta Afyon dan iki doktor gönderip onun raporunu bozmak, onu da mahkemeye vermek derecesinde keyfi kanunlara maruz olmuşuz.
• • •
Adliyenin şahs-ı manevisine ve dahiliye vekiline bera-yı malumat takdim edilen ve Emirdağ ındaki istintakta verdiğim ifadenin haşiye ve lahikasıdır.

Bu yirmi beş seneden beri hiçbir gazeteyi okumayıp, dinlemeyip, dünkü gün, bana hizmet eden bir adam, gazetenin bir parçasını bana okudu. İçinde, Ankara Maarif dairesi iki milyon zararla, hem yine Ankara da otomobil garajı binası, aynı vakitte İzmir de ehemmiyetli fabrika, hem aynı vakitte Adada büyük bir binanın tamamen yandığını işittiğim vakit, pek çok teessür ve yazıklarla bu fakir millete acımakla, aynı zamanda bütün ömrümde çekmediğim bir sıkıntı içinde, hiçbir mahkemede benim gibi ihtiyar ve hasta halimde dört buçuk saat mütemadiyen ifademi sualcevaba mecbur olduğum bir zamanda, eğer bura adliyesinin insaniyeti ve bir derece şefkati olmasaydı katiyen dayanamadığım gibi, kat i karar vermiştim ki, sert bir sözle, bu soğukta, bu hastalığımda hapse girmeyi gözüme almıştım. Hatta bana hizmet edenin birini odamda yatırmak, birine bir tokat vurup benim hizmetim için hapse, yanıma gelmek için karar vermiştik. Fakat bura adliyesinin insaniyeti ve inayet-i İlahiye bana sabır verdi, tahammül ettim.
Bu acip vaziyetim ve asılsız evhamın sebebini merak ettim. Gençlik Rehberi nin resmen tab edilmesi ve intişarı pek çok mektepleri tenvir etmiş, hatta Ankara Darülfünunundaki ve İstanbul Darülfünunundaki kıymettar gençlerin Risale-i Nur'un esasatını, bu vatan milletinin saadetine bir vesile olduğunu bilmeleri ve pek çok muallimler, hamiyet-i milliye ve vataniye ve haysiyet-i ilmiye cihetiyle Risale-i Nur a kemal-i iştiyakla alakadar olmaları, Maarif dairesinin nazar-ı dikkatini celb etmiş; Nurlara karşı bir derece beğenmemek tarzında bir ilişmek istemişler.
Hatta burada, "Gençleri elde ediyor, matbu Gençlik Rahberi ile mektep talebelerinin nazarlarını dine çeviriyor" diye ihbar edilmiş. Bunun üzerine hem bana, hem​
 

HASAN CAN

Active member
ekser Risale-i Nur şakirtlerine bazı vilayetlerde ilişilmiş. Halbuki ben, medreseden çıktığım için hocalardan istimdad etmek lazımken, bütün kuvvetimle Maarif dairesine ve mekteplilere itimad edip onlara dayanmak istiyordum. Çünkü Nur dairesine girenlerin çoğu mekteplilerdir, hocalar azdır; çoğu çekindiği halde, mektepliler kemal-i takdirle Nurlara sahip çıktığından, kalbimden derdim: İnşaallah Maarif dairesi Nur şakirtlerini himaye edecek. Ve yardımları beklerken birden bize bu yeni taarruzun sebebi matbu Gençlik Rehberi nin ahirinde "Nur şakirtleri, hükumetin müsaadesine binaen, mümkün olduğu kadar Nur dershaneleri açılmak münasiptir" diye bizim gizli düşmanlarımız Maarif dairesini aleyhimize çevirmeye çalışması bir vesile oldu.
Şimdiye kadar o düşmanlarımız, desiselerle kaç defa adliye cihetiyle bizi perişan etmek istediler, muvaffak olamadılar, birşey de çıkaramadılar. Sonra mutaassıp ve enaniyetli ve resmi makamlardaki hocaları aleyhimize sevk etmeye çalıştılar, onda da birşeye muvaffak olamadılar. Şimdi en ziyade bana yardıma güvendiğimiz Maarif idaresini aleyhimize istimal etmekle, bu hükumetin bazı memurlarını üç mahkemede kat i beraat kazandığımız cemiyetçilik ve tarikatçılık bahanesiyle geniş bir dairede biçare masum Nur şakirtlerine ve beni Risale-i Nur'un mütalaasından mahrum etmeye çalıştıkları bir zamanda ve benim acınacak dört buçuk saat istintakımın aynı vaktinde Maarif dairesinin sebepsiz yanması ve söndürülmesine hiçbir imkan bulunmaması ve tamamen yanması tesadüfe benzemiyor, bir eser-i hiddet görünüyor.
O ifademin ahirinde ve aynı zamanda demiştim ki: "Beni bu gurbette, yalnızlıkta kitaplarımın mütalaasından mahrum etmeyiniz. Yoksa hem bana, hem bu vatana yazık olur. Haşiye Belki zemin, yine zelzeleyle hiddet eder" dediğimden üç dakika sonra üç saniye devam eden zelzele ve o fıkrayı mahkemede tekrar ettiğim aynı zamanda-ya gece veya gündüzde-zemin ateşle Maarif dairesine saldırması ve mahkemece dört defa ispat edilen çok defa zelzelenin Risale-i Nur a ve şakirtlerine taarruzun aynı zamanında gelmesi-elbette bunda tesadüf olamaz. Demek bu vatanın ve milletin ve asayişin büyük bir temel taşı olan Risale-i Nur'un hakikatleridir ki, böyle vukuatlı tokatlarla, bu milletin nazar-ı dikkatini Kur'ân ın hakiki ve hakikatli ve kuvvetli bir tefsiri olan Risale-i Nur a çeviriyor; milleti ona teşvik edip muarızlarına şefkat tokadı vuruyor.
Şimdi nasıl sadaka belayı def ediyor; öyle de, Risale-i Nur, bu memlekette belanın def'ine vesile olduğu çok hadiselerle tahakkuk etmiş. Bu defa da Risale-i Nur a hücum edildiğinin aynı zamanda bu yangın belasının gelmesi, Risale-i Nur belanın def'ine vesile olduğunu ispat ediyor.

• • •
Haşiye
İşte yazık oldu.​
 

HASAN CAN

Active member
Aziz sıddık kardeşlerim,
Nasıl ki Eğirdir de Asa-yı Musa yı müsadere eden ve mahkemeye veren adam kendisi iki sene hapis cezasıyla tokat yedi. Ve Hüsrev e hiddetle bir ay ceza veren hakimin istifaya mecbur olmasıyla ve refikasının oradan mufarakatıyla bir nevi tokat yemesi gibi, aynen burada dahi size leffen gönderdiğimiz pusulada yazılan tokatlar kat i gösteriyorlar ki, biz bir himayet ve inayet altındayız; bize ilişenler, ahirette şiddetli tokatlar yiyecekleri gibi, dünyada dahi bir kısmı çabuk çarpılır.
Hem bu defa, bize hücumların aynı zamanında kış çok hiddet etti, şiddetli soğuk ve fırtına ile havanın kızdığını gösterdiği gibi, hücumları durmasıyla ve Nurcuların ferahlanmasıyla bu zemherir günleri nevruz günleri gibi gülmeye başladı. O tebessüm, devamla manevi bir müjde ve teselli veriyor kanaatindeyiz.
Bu defa pusulada yazıldığı gibi, hiçbir şeytanın da kimseyi kandıramadığı acip ve maskaraca bir iftira etmekle teveccüh-ü ammeyi hakkımızda kırmaya çalışan resmi polisler, aynı zamanda tokatlarını yemesiyle gösteriyor ki, bize hücum edenler, iftiradan başka hiç çare bulamıyorlar, başka çareleri kalmamış. Hem biz de çok dikkat ve ihtiyat etmeye, böyle şayialara ehemmiyet vermemeye mecbur oluyoruz.
 

HASAN CAN

Active member
Emirdağ Lâhikası-I ile bu Emirdağ Lâhikası-II arasında Nur Müellifi Üstadımız Hazretleri bazı talebeleriyle Afyon hapsine sevkle, orada muhakeme edilmiş ve Afyon hapsinde kaldığı yirmi ay zarfında yazdıkları mektup ve müdafaaları Şuâlar'da ve kısmen Tarihçe-i Hayat'ta neşredilmiştir
 
Üst Alt