MURATS44
Özel Üye
Sene 577’dir ve küçük Muhammed dadısı Ümmü Eymen tarafından dede Abdülmuttalib’e getirilip, teslim edilir. Abdülmuttalib, Mekke şehir devletinin 10 bakanından biri, yaşlı ve bilge kişisi olarak geniş bir itibara sahiptir. Fakir ama saygındır. Küçük Muhammed’in öksüz ve yetim hali Abdülmuttalib’in ona olan ilgisine, sevgisine özel bir katkı sağlar. Alabildiğine iltifat görür, el üstünde tutulur, adeta Abdülmuttalib’in sevgilisi olur. Abdülmuttalib, odasında yalnız olarak uyurken hiç kimsenin yanına girip onu rahatsız edebilmesi mümkün değildir, küçük Muhammed hariç… Kâbe’nin yanına serili minderine hiç kimsenin oturabilmesi mümkün değildir, küçük Muhammed hariç… Muhammed sofrada yoksa Abdülmuttalib yemeğe başlamaz, gelince de dizine oturtur ve kendi eliyle yedirir hem de yemeğin en güzel yerlerini… Torunu Muhammed onun Mekkelilere karşı en büyük iftihar kaynağıdır:
“Bu çocukta Kureyşlilerin güzelliği, Medinelilerin terbiye ve cömertliği, Sa’d kabilesinin de mükemmel lisanı var.” Der.
Bir gün Abdülmuttalib kaybolan devesini aramaları için oğullarını gönderir. Onlar da gecikince küçük Muhammed de arkalarından gider ve O da gelmez. Aradan uzun bir süre geçer, Muhammed’in endişesi deveyi ve diğer oğulları unutturur. Abdülmuttalib, Kâbe’de ALLAH’a yalvarmaya başlar.
“Ey Rabbim! Muhammed’i bana geri çevir.”
Bir süre sonra da istediğine kavuşur. Bütün gücüyle torununu kucaklarken bir yandan:
“Bu güne kadar hiç bu kadar korkmadım. Bu güne kadar hiç bu kadar üzülmedim. Artık seni hiçbir yere göndermem, artık seni yanımdan hiçbir zaman ayırmam.” demektedir. Ve genç amca Zübeyr de yetim Muhammed’ e ilgi, sevgi gösterenlerin içinde dede Abdülmuttalib’ten sonra ikinci sırayı alır. Fakat bu mutlu zaman da ancak iki sene sürer. Sonra küçük Muhammed yeni bir ölümle sarsılır. Dede Abdülmuttalib’in ölümüdür bu…
Abdülmuttalib 102 yaşında ve hastadır. Ölüm hastalığında en yakın bakıcısı Muhammed olur. Yemeklerini O getirir, yerken yemek tabağını O tutar. Ve dede Abdülmuttalib’in son günlerinde en büyük endişesi yine torunu Muhammed’le ilgilidir. Kendisinden sonra O’nu kim himaye edecektir. Bütün oğullarını hasta yatağının çevresi toplar. Önce Ebu Leheb talip olur, fakat Abdülmuttalib bundan pek hoşlanmaz.
“Senin servetin çok ama kalbin katı!” der, geri çevirir. Gönlü Ebu Talip’ ten yanadır fakat o da fakirdir. En sonunda çareyi, kararı Muhammed’e bırakmakta bulur. Ve Muhammed yerinden fırlayıp amcası Ebu Talib’in boynuna sarılır. Bundan sonra da yıllarca “Ebu Talib’in yetimi” olarak anılacaktır.
Ve beklenen an gelir, Abdülmuttalib de vefat eder. Dadı Ümmü Eymen, yıllar sonra o anları anlatırken küçük Muhammed’in, Abdülmuttalib’in yattığı yatağın arkasında sessiz sessiz ağladığını söyleyecektir.
Mekke çarşısı da uzun süre kapalı kalarak Abdülmuttalib’in yasına katılır.
“Bu çocukta Kureyşlilerin güzelliği, Medinelilerin terbiye ve cömertliği, Sa’d kabilesinin de mükemmel lisanı var.” Der.
Bir gün Abdülmuttalib kaybolan devesini aramaları için oğullarını gönderir. Onlar da gecikince küçük Muhammed de arkalarından gider ve O da gelmez. Aradan uzun bir süre geçer, Muhammed’in endişesi deveyi ve diğer oğulları unutturur. Abdülmuttalib, Kâbe’de ALLAH’a yalvarmaya başlar.
“Ey Rabbim! Muhammed’i bana geri çevir.”
Bir süre sonra da istediğine kavuşur. Bütün gücüyle torununu kucaklarken bir yandan:
“Bu güne kadar hiç bu kadar korkmadım. Bu güne kadar hiç bu kadar üzülmedim. Artık seni hiçbir yere göndermem, artık seni yanımdan hiçbir zaman ayırmam.” demektedir. Ve genç amca Zübeyr de yetim Muhammed’ e ilgi, sevgi gösterenlerin içinde dede Abdülmuttalib’ten sonra ikinci sırayı alır. Fakat bu mutlu zaman da ancak iki sene sürer. Sonra küçük Muhammed yeni bir ölümle sarsılır. Dede Abdülmuttalib’in ölümüdür bu…
Abdülmuttalib 102 yaşında ve hastadır. Ölüm hastalığında en yakın bakıcısı Muhammed olur. Yemeklerini O getirir, yerken yemek tabağını O tutar. Ve dede Abdülmuttalib’in son günlerinde en büyük endişesi yine torunu Muhammed’le ilgilidir. Kendisinden sonra O’nu kim himaye edecektir. Bütün oğullarını hasta yatağının çevresi toplar. Önce Ebu Leheb talip olur, fakat Abdülmuttalib bundan pek hoşlanmaz.
“Senin servetin çok ama kalbin katı!” der, geri çevirir. Gönlü Ebu Talip’ ten yanadır fakat o da fakirdir. En sonunda çareyi, kararı Muhammed’e bırakmakta bulur. Ve Muhammed yerinden fırlayıp amcası Ebu Talib’in boynuna sarılır. Bundan sonra da yıllarca “Ebu Talib’in yetimi” olarak anılacaktır.
Ve beklenen an gelir, Abdülmuttalib de vefat eder. Dadı Ümmü Eymen, yıllar sonra o anları anlatırken küçük Muhammed’in, Abdülmuttalib’in yattığı yatağın arkasında sessiz sessiz ağladığını söyleyecektir.
Mekke çarşısı da uzun süre kapalı kalarak Abdülmuttalib’in yasına katılır.