Ahiret gün, bu dünyanın ömrü tükendikten sonra yeniden başlayacak ve sonsuza kadar devam edecek olan zamandır. Bu zamanın başlangıcı, kıyamet dediğimiz dünya hayatının sonudur.
İmanın beşinci şartı, Ahiret gününe imandır. Amentü’deki "Vel yevmil ahiri...vel-ba’sü badelmevti hakkun" ifadesi, ahirete, öldükten sonra dirilmeye iman etmeyi bildirmektedir.
Bu zamanın başlangıcı, insanın öldüğü gündür. Kıyametin sonuna kadardır. Son gün denilmesi, arkasından gece gelmediği veya dünyadan sonra geldiği içindir. Hadis-i şerifte bildirilen bu gün, bildiğimiz gece gündüz demek değildir. Bir vakit, bir zaman demektir. Kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmedi. Fakat, Peygamber efendimiz birçok alametlerini ve başlangıçlarını haber verdi:
Hazret-i Mehdi gelecek, İsa aleyhisselam gökten inecek, Deccal çıkacak. Yecüc Mecüc denilen kimseler her yeri karıştıracak. Güneş batıdan doğacak. Büyük depremler olacak. Din bilgileri unutulacak. Fısk, kötülük çoğalacak. Dinsiz, ahlaksız kimseler Emir olacak, Allahü teâlânın emirleri yaptırılmayacak. Haramlar her yerde işlenecek, Yemenden bir ateş çıkacak. Gökler ve dağlar parçalanacak. Güneş ve Ay kararacak. Denizler birbirine karışacak ve kaynayıp kuruyacaktır.
Günah işleri yapan Müslümanlara fâsık denir. Fâsıklara ve bütün kâfirlere kabirde azap vardır. Bunlara elbette inanmak lazımdır. Ölü kabre konunca, bilinmeyen bir hayat ile dirilecek, nimet veya azap görecektir.
Münker ve Nekir adındaki iki meleğin, bilinmeyen korkunç insan şeklinde mezara gelip sual soracaklarını hadis-i şerifler açıkça bildirmektedir. Kabir suali, bazı âlimlere göre, bazı akaidden olacak, bazılarına göre ise, bütün akaidden olacaktır. [Bunun için, çocuklarımıza (Rabbin kim? Dinin hangi dindir? Kimin ümmetindensin? Kitabın nedir? Kıblen neresidir? İtikadda ve amelde mezhebin nedir?) suallerinin cevaplarını öğretmeliyiz! Ehl-i sünnet olmayanın doğru cevap veremeyeceği Tezkire-i Kurtubi’de yazılıdır.]
Güzel cevap verenlerin kabri genişleyecek, buraya Cennetten bir pencere açılacaktır. Sabah ve akşam, Cennetteki yerlerini görüp, melekler tarafından iyilikler yapılacak, müjdeler verilecektir. İyi cevap veremezse, demir tokmaklarla öyle vurulacak ki, bağırmasını, insandan ve cinden başka her mahlûk işitecektir. Kabir o kadar daralır ki, kemiklerini birbirine geçirecek gibi sıkar. Cehennemden bir pencere açılır. Sabah ve akşam Cehennemdeki yerini görüp, mezarda, mahşere kadar, acı azaplar çeker.
Öldükten sonra, yine dirilmeye inanmak lazımdır. Kemikler, etler çürüyüp toprak ve gaz olduktan sonra, bedenler, tekrar yaratılacak, ruhlar bedenlerine girip, herkes mezardan kalkacaktır. Bunun için, bu zamana, Kıyamet günü denir.
[Bitkiler havadan karbon dioksid gazını ve topraktan su ile tuzları, yani toprak maddelerini alıp, bunları birleştiriyorlar. Böylece, organik cisimleri ve azamızın yapı taşlarını meydana getiriyorlar. Senelerle uzun süren bir kimya reaksiyonunun, katalizör kullanarak, saniyeden az bir zamanda hemen oluverdiği, bugün bilinmektedir. İşte bunun gibi, Allahü teâlâ, mezarda, su, karbon dioksid ve toprak maddelerini birleştirerek organik maddeleri ve canlı uzuvları bir anda yaratacaktır. Böyle dirileceğimizi, Muhbir-i sadık [yani Peygamber efendimiz] haber veriyor. Fen ilimleri de, bunun dünyada zaten yapılmakta olduğunu gösteriyor].
Bütün canlılar, Mahşer yerinde toplanacak. Her insanın amel defterleri uçarak sahibine gelecektir. Bunları, yerleri, gökleri, zerreleri, yıldızları yaratan, sonsuz kudret sahibi olan Allahü teâlâ yapacaktır. Bunların olacağını, Allahü teâlânın Resulü haber vermiştir. Onun söyledikleri elbette doğrudur. Elbette hepsi olacaktır.
Salihlerin, iyilerin defteri sağ tarafından, fâsıkların, kötülerin arka veya sol tarafından verilecektir. İyi ve kötü, büyük ve küçük, gizli ve meydanda yapılmış olan her şey defterde yazılı bulunacaktır. Kiramen kâtibin meleklerinin bilmediği işler bile, a’zanın haber vermesi ile veya Allahü teâlânın bildirmesi ile ortaya çıkarılacak, her şeyden sual ve hesap olunacaktır. Mahşerde, Allahü teâlânın dilediği her gizli şey meydana çıkacaktır. Meleklere, yerlerde, göklerde neler yaptınız? Peygamberlere, Allahü teâlânın hükümlerini Onun kullarına nasıl bildirdiniz? Herkese de, Peygamberlere nasıl uydunuz, sizlere bildirilen vazifeleri nasıl yaptınız? Birbiriniz arasında bulunan hakları nasıl gözettiniz diye sorulacaktır. Mahşerde, imanı olup, ameli ve ahlakı güzel olanlara mükafat ve ihsanlar olacak, kötü huylu, bozuk amelli olanlara ağır cezalar verilecektir.
Allahü teâlâ, dilediği müminlerin büyük ve küçük bütün günahlarını, fadlı ile, ihsanı ile af edecektir. Şirkten, küfürden başka, her günahı, dilerse af edecek, dilerse, adaleti ile küçük günahlar için de azap edecektir. Müşrik ve kâfir olarak öleni hiç af etmeyeceğini bildirmektedir. Kitaplı ve kitapsız kâfirler, yani Muhammed aleyhisselamın, bütün insanlara Peygamber olduğuna inanmayan, Onun bildirdiği ahkâmdan, yani emir ve yasaklardan birini bile beğenmeyenler, bu halde ölürlerse, elbette Cehenneme sokulacak, sonsuz azap çekeceklerdir.
Kıyamet günü, amelleri, işleri ölçmek için, bilmediğimiz bir Mizan, bir ölçü aleti, bir terazi vardır. Yer ve gök bir gözüne sığar. Sevap gözü, parlak olup, Arşın sağında Cennet tarafındadır. Günah tarafı, karanlık olup, Arşın solunda, Cehennem tarafındadır. Dünyada yapılan işler, sözler, düşünceler, bakışlar, orada şekil alarak, iyilikler parlak, kötülükler karanlık ve iğrenç görünüp, bu terazide tartılacaktır. Bu terazi, dünya terazilerine benzemez. Ağır tarafı yukarı kalkar. Hafif tarafı aşağı iner, denildi. Âlimlerin bir kısmına göre, çeşitli teraziler olacaktır. Birçoğu da, terazilerin kaç tane ve nasıl oldukları dinde açık bildirilmedi. Bunları düşünmemelidir, dedi.
Sırat köprüsü vardır. Sırat köprüsü, Allahü teâlânın emriyle, Cehennemin üstünde kurulacaktır. Herkese, bu köprüden geçmesi emir olunacaktır. O gün, bütün Peygamberler (ya Rabbi! Selamet ver!) diye yalvaracaklardır. Cennetlik olanlar, köprüden kolayca geçerek, Cennete gideceklerdir. Bunlardan bazısı şimşek gibi, bazısı rüzgâr gibi, bazısı koşan at gibi geçecektir. Sırat köprüsü kıldan ince, kılıçtan keskindir. Dünyada İslamiyet'e uymak da, böyledir. İslamiyet'e tam uymaya uğraşmak, Sırat köprüsünden geçmek gibidir. Burada, nefs ile mücadele güçlüğüne katlananlar, orada Sıratı kolay ve rahat geçecektir. İslamiyet'e uymayan, nefslerine düşkün olanlar, Sıratı güç geçecektir. Bunun içindir ki, Allahü teâlâ, İslamiyet'in gösterdiği doğru yola Sırat-ı müstakim adını verdi. Bu isim benzerliği de, İslamiyet yolunda bulunmanın, Sırat köprüsünü geçmek gibi olduğunu göstermektedir. Cehennemlik olanlar, Sırattan geçemeyip, Cehenneme düşeceklerdir.
Peygamberimiz Muhammed Mustafa’ya (sallallahü aleyhi ve sellem) mahsus olan Kevser havuzu vardır. Büyüklüğü, bir aylık yol gibidir. Suyu sütten daha beyaz, kokusu miskten daha güzeldir. Etrafındaki kadehler, yıldızlardan daha çoktur. Bir içen, Cehennemde olsa bile, bir daha susamaz.
Şefaat haktır. Tevbesiz ölen müminlerin küçük ve büyük günahlarının af edilmesi için, Peygamberler, Veliler, Salihler ve Melekler ve Allahü teâlânın izin verdiği kimseler, şefaat edecek ve kabul edilecektir. [Peygamber efendimiz, (Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim) buyurdu.]
İmanın beşinci şartı, Ahiret gününe imandır. Amentü’deki "Vel yevmil ahiri...vel-ba’sü badelmevti hakkun" ifadesi, ahirete, öldükten sonra dirilmeye iman etmeyi bildirmektedir.
Bu zamanın başlangıcı, insanın öldüğü gündür. Kıyametin sonuna kadardır. Son gün denilmesi, arkasından gece gelmediği veya dünyadan sonra geldiği içindir. Hadis-i şerifte bildirilen bu gün, bildiğimiz gece gündüz demek değildir. Bir vakit, bir zaman demektir. Kıyametin ne zaman kopacağı bildirilmedi. Fakat, Peygamber efendimiz birçok alametlerini ve başlangıçlarını haber verdi:
Hazret-i Mehdi gelecek, İsa aleyhisselam gökten inecek, Deccal çıkacak. Yecüc Mecüc denilen kimseler her yeri karıştıracak. Güneş batıdan doğacak. Büyük depremler olacak. Din bilgileri unutulacak. Fısk, kötülük çoğalacak. Dinsiz, ahlaksız kimseler Emir olacak, Allahü teâlânın emirleri yaptırılmayacak. Haramlar her yerde işlenecek, Yemenden bir ateş çıkacak. Gökler ve dağlar parçalanacak. Güneş ve Ay kararacak. Denizler birbirine karışacak ve kaynayıp kuruyacaktır.
Günah işleri yapan Müslümanlara fâsık denir. Fâsıklara ve bütün kâfirlere kabirde azap vardır. Bunlara elbette inanmak lazımdır. Ölü kabre konunca, bilinmeyen bir hayat ile dirilecek, nimet veya azap görecektir.
Münker ve Nekir adındaki iki meleğin, bilinmeyen korkunç insan şeklinde mezara gelip sual soracaklarını hadis-i şerifler açıkça bildirmektedir. Kabir suali, bazı âlimlere göre, bazı akaidden olacak, bazılarına göre ise, bütün akaidden olacaktır. [Bunun için, çocuklarımıza (Rabbin kim? Dinin hangi dindir? Kimin ümmetindensin? Kitabın nedir? Kıblen neresidir? İtikadda ve amelde mezhebin nedir?) suallerinin cevaplarını öğretmeliyiz! Ehl-i sünnet olmayanın doğru cevap veremeyeceği Tezkire-i Kurtubi’de yazılıdır.]
Güzel cevap verenlerin kabri genişleyecek, buraya Cennetten bir pencere açılacaktır. Sabah ve akşam, Cennetteki yerlerini görüp, melekler tarafından iyilikler yapılacak, müjdeler verilecektir. İyi cevap veremezse, demir tokmaklarla öyle vurulacak ki, bağırmasını, insandan ve cinden başka her mahlûk işitecektir. Kabir o kadar daralır ki, kemiklerini birbirine geçirecek gibi sıkar. Cehennemden bir pencere açılır. Sabah ve akşam Cehennemdeki yerini görüp, mezarda, mahşere kadar, acı azaplar çeker.
Öldükten sonra, yine dirilmeye inanmak lazımdır. Kemikler, etler çürüyüp toprak ve gaz olduktan sonra, bedenler, tekrar yaratılacak, ruhlar bedenlerine girip, herkes mezardan kalkacaktır. Bunun için, bu zamana, Kıyamet günü denir.
[Bitkiler havadan karbon dioksid gazını ve topraktan su ile tuzları, yani toprak maddelerini alıp, bunları birleştiriyorlar. Böylece, organik cisimleri ve azamızın yapı taşlarını meydana getiriyorlar. Senelerle uzun süren bir kimya reaksiyonunun, katalizör kullanarak, saniyeden az bir zamanda hemen oluverdiği, bugün bilinmektedir. İşte bunun gibi, Allahü teâlâ, mezarda, su, karbon dioksid ve toprak maddelerini birleştirerek organik maddeleri ve canlı uzuvları bir anda yaratacaktır. Böyle dirileceğimizi, Muhbir-i sadık [yani Peygamber efendimiz] haber veriyor. Fen ilimleri de, bunun dünyada zaten yapılmakta olduğunu gösteriyor].
Bütün canlılar, Mahşer yerinde toplanacak. Her insanın amel defterleri uçarak sahibine gelecektir. Bunları, yerleri, gökleri, zerreleri, yıldızları yaratan, sonsuz kudret sahibi olan Allahü teâlâ yapacaktır. Bunların olacağını, Allahü teâlânın Resulü haber vermiştir. Onun söyledikleri elbette doğrudur. Elbette hepsi olacaktır.
Salihlerin, iyilerin defteri sağ tarafından, fâsıkların, kötülerin arka veya sol tarafından verilecektir. İyi ve kötü, büyük ve küçük, gizli ve meydanda yapılmış olan her şey defterde yazılı bulunacaktır. Kiramen kâtibin meleklerinin bilmediği işler bile, a’zanın haber vermesi ile veya Allahü teâlânın bildirmesi ile ortaya çıkarılacak, her şeyden sual ve hesap olunacaktır. Mahşerde, Allahü teâlânın dilediği her gizli şey meydana çıkacaktır. Meleklere, yerlerde, göklerde neler yaptınız? Peygamberlere, Allahü teâlânın hükümlerini Onun kullarına nasıl bildirdiniz? Herkese de, Peygamberlere nasıl uydunuz, sizlere bildirilen vazifeleri nasıl yaptınız? Birbiriniz arasında bulunan hakları nasıl gözettiniz diye sorulacaktır. Mahşerde, imanı olup, ameli ve ahlakı güzel olanlara mükafat ve ihsanlar olacak, kötü huylu, bozuk amelli olanlara ağır cezalar verilecektir.
Allahü teâlâ, dilediği müminlerin büyük ve küçük bütün günahlarını, fadlı ile, ihsanı ile af edecektir. Şirkten, küfürden başka, her günahı, dilerse af edecek, dilerse, adaleti ile küçük günahlar için de azap edecektir. Müşrik ve kâfir olarak öleni hiç af etmeyeceğini bildirmektedir. Kitaplı ve kitapsız kâfirler, yani Muhammed aleyhisselamın, bütün insanlara Peygamber olduğuna inanmayan, Onun bildirdiği ahkâmdan, yani emir ve yasaklardan birini bile beğenmeyenler, bu halde ölürlerse, elbette Cehenneme sokulacak, sonsuz azap çekeceklerdir.
Kıyamet günü, amelleri, işleri ölçmek için, bilmediğimiz bir Mizan, bir ölçü aleti, bir terazi vardır. Yer ve gök bir gözüne sığar. Sevap gözü, parlak olup, Arşın sağında Cennet tarafındadır. Günah tarafı, karanlık olup, Arşın solunda, Cehennem tarafındadır. Dünyada yapılan işler, sözler, düşünceler, bakışlar, orada şekil alarak, iyilikler parlak, kötülükler karanlık ve iğrenç görünüp, bu terazide tartılacaktır. Bu terazi, dünya terazilerine benzemez. Ağır tarafı yukarı kalkar. Hafif tarafı aşağı iner, denildi. Âlimlerin bir kısmına göre, çeşitli teraziler olacaktır. Birçoğu da, terazilerin kaç tane ve nasıl oldukları dinde açık bildirilmedi. Bunları düşünmemelidir, dedi.
Sırat köprüsü vardır. Sırat köprüsü, Allahü teâlânın emriyle, Cehennemin üstünde kurulacaktır. Herkese, bu köprüden geçmesi emir olunacaktır. O gün, bütün Peygamberler (ya Rabbi! Selamet ver!) diye yalvaracaklardır. Cennetlik olanlar, köprüden kolayca geçerek, Cennete gideceklerdir. Bunlardan bazısı şimşek gibi, bazısı rüzgâr gibi, bazısı koşan at gibi geçecektir. Sırat köprüsü kıldan ince, kılıçtan keskindir. Dünyada İslamiyet'e uymak da, böyledir. İslamiyet'e tam uymaya uğraşmak, Sırat köprüsünden geçmek gibidir. Burada, nefs ile mücadele güçlüğüne katlananlar, orada Sıratı kolay ve rahat geçecektir. İslamiyet'e uymayan, nefslerine düşkün olanlar, Sıratı güç geçecektir. Bunun içindir ki, Allahü teâlâ, İslamiyet'in gösterdiği doğru yola Sırat-ı müstakim adını verdi. Bu isim benzerliği de, İslamiyet yolunda bulunmanın, Sırat köprüsünü geçmek gibi olduğunu göstermektedir. Cehennemlik olanlar, Sırattan geçemeyip, Cehenneme düşeceklerdir.
Peygamberimiz Muhammed Mustafa’ya (sallallahü aleyhi ve sellem) mahsus olan Kevser havuzu vardır. Büyüklüğü, bir aylık yol gibidir. Suyu sütten daha beyaz, kokusu miskten daha güzeldir. Etrafındaki kadehler, yıldızlardan daha çoktur. Bir içen, Cehennemde olsa bile, bir daha susamaz.
Şefaat haktır. Tevbesiz ölen müminlerin küçük ve büyük günahlarının af edilmesi için, Peygamberler, Veliler, Salihler ve Melekler ve Allahü teâlânın izin verdiği kimseler, şefaat edecek ve kabul edilecektir. [Peygamber efendimiz, (Ümmetimden büyük günah işleyenlere şefaat edeceğim) buyurdu.]
AYET-İ KERiME
(O,) Er-Rahmân ve Er-Rahîm’dir.
(1/Fâtiha 3)
(1/Fâtiha 3)
AYET-İ KERiME
Sana indirilen ve senden önce indirilen (Kitaplara) iman eder, Ahiret Günü'ne yakinen inanırlar.
(2/Bakara 4)
(2/Bakara 4)
AYET-İ KERiME
İnsanlardan öylesi vardır ki: “Allah’a ve Ahiret Günü'ne iman ettik.” derler. (Hakikatte) iman etmiş değillerdir.
(2/Bakara 8)
(2/Bakara 8)
AYET-İ KERiME
O (huşu ehli) ki; Rableriyle karşılaşacaklarını ve O’na döneceklerini kesin bir bilgiyle bilirler.
(2/Bakara 46)
(2/Bakara 46)
AYET-İ KERiME
Öyle bir günden sakının ki; (o gün) hiçbir nefis bir başkasının yerine geçmez, hiç kimseden şefaat kabul edilmez, hiç kimseden fidye alınmaz ve onlara yardım da edilmez.
(2/Bakara 48)
(2/Bakara 48)
BİLGİ
Kur’ân’da şefaat kavramı için bk. 43/Zuhruf, 86
AYET-İ KERiME
Bunlar öyle kimselerdir ki ahiretlerini dünya hayatı karşılığında satmışlardır. Onlardan azap hafifletilmeyecek, onlara yardım da edilmeyecektir.
(2/Bakara 86)
(2/Bakara 86)
AYET-İ KERiME
De ki: “Şayet Allah indinde ahiret hayatı insanlara değil yalnızca size aitse ve bu iddianızda doğru iseniz ölümü temenni edin (bakalım).”
(2/Bakara 94)
(2/Bakara 94)
AYET-İ KERiME
(Ve tuttular) şeytanların Süleyman’ın mülkü üzerine uydurdukları (batıl yalanların) peşine takıldılar. Süleyman kâfir olmadı fakat şeytanlar kâfir oldular. İnsanlara sihri ve Babil’deki iki meleğe, Harut ve Marut’a indirilen şeyleri öğretiyorlardı. “Biz ancak bir imtihanız/dinin için fitneyiz. Sakın küfre girme.” demeden kimseye onu öğretmiyorlardı. Onlardan kadınla kocanın arasını ayıracak (sihri) öğreniyorlardı. Allah’ın izni olmadan o (sihirle) kimseye zarar verecek değillerdir. (Hakikatte) onlara zarar verip faydası olmayan bir şey öğreniyorlardı. Andolsun ki (o sihri) satın alanın ahirette hiçbir nasibinin olmadığını çok iyi biliyorlardı. Nefislerini karşılığında sattıkları şey ne kötüdür. Keşke bilselerdi!
(2/Bakara 102)
(2/Bakara 102)
AYET-İ KERiME
Öyle bir günden sakının ki; (o gün) hiçbir nefis bir başkasının yerine geçmez, hiç kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez ve onlara yardım da edilmez.
2/Bakara 123)
2/Bakara 123)
AYET-İ KERiME
İbrahim’in milletinden sefihten başkası yüz çevirir mi? Andolsun ki biz onu dünyada seçtik ve o, ahirette de salihlerdendir.
(2/Bakara 130)
(2/Bakara 130)
BİLGİ
İbrahim’in milleti için bk. 60/Mümtehine, 4
AYET-İ KERiME
Hac vazifelerinizi bitirince, (cahiliyede) babalarınızı andığınız gibi hatta ondan daha fazla Allah’ı anın. İnsanlardan öylesi vardır ki (dua ederken) şöyle der: “Rabbimiz! Bize dünyada ver.” (Böyle dua edenin) ahirette hiçbir nasibi yoktur.
(2/Bakara 200)
(2/Bakara 200)
BİLGİ
Müşrikler hac vazifesini tamamlayınca babalarının cömertlik, kahramanlık gibi özelliklerini sayıp onları över ve atalarıyla övünürlerdi. Allah (cc) bu faydasız ve hatalı uygulamayı dünya ve ahiret bereketi olan zikir ibadetiyle değiştirdi. (bk. Buhari, 4520; Müslim, 1219; Ebu Davud, 1910. Aişe’den (r.anha))
AYET-İ KERiME
Bazısı da (dua ederken) şöyle der: “Rabbimiz! Bize dünyada da ahirette de iyilik ver ve bizi ateşin azabından koru.”
(2/Bakara 201)
(2/Bakara 201)
AYET-İ KERiME
Sana haram aylarda savaşmayı soruyorlar. De ki: “O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (Ancak) Allah yolundan insanları alıkoymak, O’nu (Allah’ı) inkâr, Mescid-i Haram’ın (hürmetini tanımama) ve o beldenin halkını oradan sürmek, Allah katında (haram ayda savaşmaktan) daha büyük bir günahtır. Fitne/şirk, öldürmekten daha beterdir.” Şayet güç yetirirlerse, sizi dininizden döndürünceye dek sizinle savaşırlar. Sizden her kim dininden döner ve kâfir olarak can verirse, onların amelleri dünyada da ahirette de boşa gitmiştir. Bunlar, ateşin ehlidir ve orada ebedî kalacaklardır.
(2/Bakara 217)
(2/Bakara 217)
BİLGİ
Allah Resûlü’nün (sav) görevlendirdiği bir grup sahabi, sefer sırasında müşriklerle karşılaştı. Sahabiler, haram ayların başlayıp başlamadığında tereddüt yaşadılar. Aralarında bir çarpışma yaşandı. Bu çatışma nedeniyle İbnu’l Hadremi’yi öldürdüler. Müşrikler, bu durumu propagandaya çevirip: “Muhammed haram ayların hürmetini çiğniyor ve insanları öldürüyor.” dediler. (bk. Taberi, 4087) Allah Resûlü (sav) ve sahabesi bu hata nedeniyle üzüldü. Allah (cc) olay hakkında ayet indirerek şu mesajı verdi: Müminler hata yapmış olabilirler. Ancak şirk koşmaları, insanları Allah’ın yolundan alıkoymaları ve müminleri yurtlarından çıkarmaları sebebiyle müşriklerin hatası çok daha büyüktür. Ve asıl eleştirilmesi gerekenler müşriklerdir.
AYET-İ KERiME
(Allah, düşünesiniz diye) dünya ve ahirete dair hükümlerini size açıklıyor. Sana (velayetlerini üstlendikleri, evlerinde onlarla beraber yaşayan ve mallarını kullandıkları) yetimlerden soruyorlar. De ki: “Onların (mallarını) ıslah etmeniz (koruyup, çoğaltmanız) onlar için daha hayırlıdır.” Şayet mallarını mallarınıza karıştırırsanız onlar sizin kardeşlerinizdir. (Bunda bir sakınca yoktur.) Allah (sizden) bozguncu olanla ıslah edeni bilir. Şayet Allah dileseydi (onların mallarına dokunmamanızı, şayet dokunursanız bozulandan mesul olacağınızı söyleyerek) sizi zora sokabilirdi. Şüphesiz ki Allah, (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) Azîz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir.
(2/Bakara 220)
(2/Bakara 220)
AYET-İ KERiME
Bunların dünya ve ahirette tüm amelleri boşa gitmiştir ve onların yardımcıları da yoktur.
(3/Âl-i İmran 22)
(3/Âl-i İmran 22)
AYET-İ KERiME
O gün her nefis, yaptığı hayrı da yaptığı kötülüğü de karşısında hazır bulur. Kendisiyle yaptıkları arasında uzak bir mesafe olmasını ister. Allah, sizi kendi nefsinden sakındırır (O’ndan korkmanızı emreder). Allah, kullarına karşı şefkatlidir.
(3/Âl-i İmran 30)
(3/Âl-i İmran 30)
AYET-İ KERiME
(Hatırlayın!) Hani melekler demişti ki: “Ey Meryem! Şüphesiz ki Allah, seni kendinden olan bir kelimeyle müjdeliyor. Onun ismi Meryem oğlu İsa Mesih’tir. Dünyada ve ahirette değerli ve (Allah’a) yakın olanlardandır.”
(3/Âl-i İmran 45)
(3/Âl-i İmran 45)
AYET-İ KERiME
“Kâfirlere gelince, onlara dünyada da ahirette de çetin bir azapla azap edeceğim. Onların yardımcıları da olmayacak.”
(3/Âl-i İmran 56)
(3/Âl-i İmran 56)
AYET-İ KERiME
O gün bazı yüzler aydınlanacak, bazı yüzler de kararacaktır. Yüzleri kararanlara gelince (onlara denilecek ki: ) “İman ettikten sonra küfre mi girdiniz? Kâfir olmanıza karşılık azabı tadın (bakalım)!”
(3/Âl-i İmran 106)
(3/Âl-i İmran 106)
AYET-İ KERiME
Yüzleri aydınlananlara gelince, onlar Allah’ın rahmeti içindelerdir. Ve orada ebedî kalacaklardır.
(3/Âl-i İmran 107)
(3/Âl-i İmran 107)
AYET-İ KERiME
(Öyleyse) dünya hayatını (feda edip) karşılığında ahireti satın alanlar Allah yolunda savaşsınlar. Kim de Allah yolunda savaşır, öldürülür ya da galibiyet elde ederse ona büyük bir mükâfat vereceğiz.
(4/Nisâ 74)
(4/Nisâ 74)
AYET-İ KERiME
Kendilerine: “(Savaştan) elinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin.” denilen kimseleri görmedin mi? (Savaşın farz kılınması için ısrar ediyorlardı.) Savaş onlara farz kılınınca da onlardan bir grup Allah’tan korkar gibi veya daha şiddetli bir korkuyla insanlardan korkmaya ve: “Rabbimiz! Niçin bize savaşı farz kıldın? Bize yakın bir zamana kadar mühlet verseydin ya!” demeye başladılar. De ki: “Dünya metaı azdır. Ahiret ise korkup sakınanlar için daha hayırlıdır. Ve size kıl kadar dahi zulmedilmez.”
(4/Nisâ 77)
(4/Nisâ 77)
AYET-İ KERiME
Kim dünya sevabını istiyorsa, şüphesiz ki dünyanın da ahiretin de sevabı Allah’ın yanındadır. Allah (işiten ve dualara icabet eden) Semi’, (her şeyi gören) Basîr’dir.
(4/Nisâ 134)
(4/Nisâ 134)
AYET-İ KERiME
Bugün temiz şeyler sizin için helal kılındı. Kendilerine Kitap verilenlerin yiyecekleri/kestikleri sizin için, sizin yiyecekleriniz de onlar için helaldir. İffetli mümin kadınlarla ve sizden önce kendilerine Kitap verilen iffetli kadınlarla (mehir) ücretlerini vermeniz, iffeti gözetmeniz, zina yapmaksızın ve dost tutmaksızın onlarla evlenmeniz de helal kılındı. Kim de imanı reddederse (imana karşı kâfirce bir tutum sergilerse), onun ameli boşa gitmiştir ve o, ahirette hüsrana uğrayanlardan olmuştur.
(5/Mâide 5)
(5/Mâide 5)
AYET-İ KERiME
Allah’a ve Resûl’üne savaş açanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapanların cezası, öldürülmeleri veya asılmaları ya da ellerinin ayaklarının çaprazlama kesilmesi veya yerlerinden sürülmeleridir. Bu (ceza), dünyadaki rezillikleridir. Ahiretteyse onlar için büyük bir azap vardır.
(5/Mâide 33)
(5/Mâide 33)
AYET-İ KERiME
Ey Resûl! Küfürde yarışan kimseler seni üzmesin! Onlar ki ağızlarıyla: “İman ettik.” derler. (Oysa) kalpleri iman etmemiştir. O Yahudi olanlardan bazısı yalana kulak verirler. Sana gelmeyen (Yahudi olanlara laf taşımak için) sana kulak verirler. Allah yerli yerine koyduktan sonra, kelimeleri yerinden oynatarak tahrif ederler. Derler ki: “Bu (tahrif edip değiştirdiğiniz) size verilirse onu alın, verilmezse sakının!” Allah kimin fitnesini dilerse, sen onun için Allah’a karşı hiçbir şey yapamazsın. Bunlar, Allah’ın kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük bir azap vardır.
(5/Mâide 41)
(5/Mâide 41)
AYET-İ KERiME
Dünya hayatı oyun ve eğlenceden ibarettir. Şüphesiz ahiret yurdu korkup sakınanlar için daha hayırlıdır. Akletmez misiniz?
(6/En'âm 32)
(6/En'âm 32)
AYET-İ KERiME
Bu (Kur’ân) ise, Mekke ve çevresini onunla uyarasın diye indirdiğimiz, mübarek ve kendisinden önceki (Tevrat’ı) doğrulayan bir Kitap’tır. Ahirete iman edenler (bu Kitab’a) inanırlar ve onlar namazlarını (vakitlerine, rükün ve şartlarına, huşu ve adabına dikkat ederek) korurlar.
(6/En'âm 92)
(6/En'âm 92)
AYET-İ KERiME
Hiçbir peygambere, düşmanlarıyla çarpışıp güç kazanıncaya kadar esir edinmek yakışmaz. Siz geçici bir dünyalık istiyorsunuz. (Oysa) Allah, (sizin için ebedî olan) ahiret yurdunu ister. Allah (izzet sahibi, her şeyi mağlup eden) Azîz, (hüküm ve hikmet sahibi olan) Hakîm’dir.
(8/Enfâl 67)
(8/Enfâl 67)
AYET-İ KERiME
Hacılara su dağıtmayı ve Mescid-i Haram’ı onarmayı, Allah’a ve Ahiret Günü'ne inanan ve Allah yolunda (malı ve canıyla) cihad edenlerin (ameliyle) bir mi tuttunuz? Allah katında bir olmazlar. Allah, zalimler topluluğunu hidayet etmez.
(9/Tevbe 19)
(9/Tevbe 19)
AYET-İ KERiME
Ey iman edenler! Size Allah yolunda savaşa çıkın denildiği zaman, ne oldu size de ağırlaşıp yerinize çakıldınız? Yoksa ahireti (bırakıp) dünya hayatına mı razı oldunuz? Ahiretin yanında dünya hayatının metaı pek azdır.
(9/Tevbe 38)
(9/Tevbe 38)
AYET-İ KERiME
Sizden önceki (münafık ve kâfirler) gibisiniz. Onlar sizden daha kuvvetli, malları ve evlatları da daha fazlaydı. Onlar nasiplerince zevküsefa sürdüler. Sizler de sizden öncekilerin nasiplerince zevküsefa sürdükleri gibi nasibinizce zevküsefa sürüyorsunuz. Ve onların dalıp gittikleri gibi (dünyanın oyun ve eğlencesine) daldınız. Bunların tüm amelleri dünyada ve ahirette boşa gitmiştir. Ve bunlar, hüsrana uğrayan kimselerdir.
(9/Tevbe 69)
(9/Tevbe 69)
AYET-İ KERiME
Kulluğunu en güzel şekilde yapmaya çalışanlara El-Husna (cennet) ve fazlası (Allah’ı görme) vardır. Onların yüzlerini ne bir karartı ne de zillet bürür. (Yüzleri apaydınlıktır.) Bunlar cennetin ehlidirler ve orada ebedî kalacaklardır.
(10/Yûnus 26)
(10/Yûnus 26)
AYET-İ KERiME
Kötülükler işlemiş olanlara gelince, kötülüğün karşılığı benzeri bir kötülükle (cezalandırılmaktır). Onları (her yönden) zillet bürümüştür. (Onları) Allah’tan koruyup kollayacak hiçbir kimse de yoktur. Yüzleri, gecenin (karanlık) parçaları kaplamış gibi kapkaranlıktır. Bunlar ateşin ehlidir ve orada ebedî kalacaklardır.
(10/Yûnus 27)
(10/Yûnus 27)
AYET-İ KERiME
O gün, hepsini bir araya toplayacağız. Sonra da ortak koşanlara: “Siz ve ortak koştuklarınız yerinizi alın/bir yere kıpırdamayın.” diyeceğiz. Onların arasını ayırırız. Ortak koştukları der ki: “Siz bize ibadet ediyor değildiniz.”
(10/Yûnus 28)
(10/Yûnus 28)
AYET-İ KERiME
Onlara dünya hayatında da ahirette de müjde vardır. Allah’ın sözlerinde/hükümlerinde asla değişiklik olmaz. İşte bu, en büyük kurtuluşun ta kendisidir.
(10/Yûnus 64)
(10/Yûnus 64)
BİLGİ
“Allah dostu” kavramı, en fazla tahrife uğrayan Kur’ân kavramlarından biridir. Kitab’ı ve onun açıklaması olan Sünnet’i sırtlarının gerisine atıp; zan, hurafe, menkıbe ve varsayımlarla din öğrenen bazı kimseler, Allah dostlarının gizemli, özel birtakım ritüellere tabi tutulmuş, sadece bir grup insanın bilebileceği yöntemleri kullanan, farklı âlemlerle irtibatlı insanlar olduklarını düşünürler. Ayet-i kerime, Allah dostlarını hiçbir kapalılığa yer bırakmayacak şekilde izah eder: Allah’a (cc) iman eden ve Allah’tan (cc) korkup sakınan herkes Allah (cc) dostudur. Her bir insan imanı ve takvası oranında bu velayetten payına düşeni almaktadır. Yukarıda zikrettiğimiz “Allah dostu” tasavvuruysa İslam karşısında varlık gösteremeyen sihirbaz, kâhin, arraf gibi sapkınların “Allah dostu” kavramını kullanarak İslam toplumunda tutunma çabalarıdır.
AYET-İ KERiME
Böylelerinin ahirette ateşten başka bir nasipleri yoktur. Orada tüm yaptıkları boşa gitmiştir. Yapmakta oldukları da batıldır.
(11/Hûd 16)
(11/Hûd 16)
BİLGİ
Allah (cc) dünya nimetlerini insan için yarattığını (7/A’râf, 32) insanın da fıtri olarak bu nimetlere düşkün olduğunu (3/Âl-i İmran, 14) belirtmiştir. Buna binaen, dünya sevgisi ve nimetlerinin Allah’tan (cc) olduğunu bilerek onu istemek itikadi ve ahlaki bir sorun değildir. Ancak dünyayı taparcasına sevmek, sadece onun için çalışmak (ayette olduğu gibi), dünya sevgisinin fitne olup Allah’ı (cc) ve kulluğu unutturması (9/Tevbe, 23-24) yalnızca dünya için sevinip öfkelenmek (9/Tevbe, 58-59) itikadi ve ahlaki bir hastalıktır.
AYET-İ KERiME
Onlar ki; Allah’ın yolundan alıkoyar ve onun çarpık olmasını dilerler. Onlar, ahireti inkâr edenlerin ta kendileridir.
(11/Hûd 19)
(11/Hûd 19)
AYET-İ KERiME
Çare yok! Şüphesiz bunlar, ahirette en fazla zarara uğrayacak olanlardır.
(11/Hûd 22)
(11/Hûd 22)
AYET-İ KERiME
Şüphesiz ki bu (anlattıklarımızda), ahiret azabından korkanlar için (ibret alınacak) bir ayet vardır. Bu, bütün insanların onun için toplanmış olacağı gündür. Ve bu, (tüm varlığın) şahitlik edeceği bir gündür.
(11/Hûd 103)
(11/Hûd 103)
AYET-İ KERiME
Dedi ki: “Size rızık olarak yiyeceğiniz bir yemek gelmeden önce mutlaka yorumunu haber veririm. Bu, Rabbimin bana öğrettiği bilgidendir. Şüphesiz ki ben, Allah’a inanmayan ve ahireti inkâr eden bir topluluğun dinini terk ettim.”
(12/Yûsuf 37)
(12/Yûsuf 37)
AYET-İ KERiME
Hiç şüphesiz ahiret mükâfatı, iman edip Allah’tan korkanlar için daha hayırlıdır.
(12/Yûsuf 57)
(12/Yûsuf 57)
AYET-İ KERiME
“Rabbim! Hiç şüphesiz bana mülk/yetki verdin ve bana rüya tabirini öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Sen dünyada da ahirette de benim velimsin/dostumsun! Benim canımı Müslim/şirki terk ederek tevhidle Allah’a yönelen bir kul olarak al ve beni salihler zümresine dâhil et.”
(12/Yûsuf 101)
(12/Yûsuf 101)
AYET-İ KERiME
Senden önce kendilerine vahyettiğimiz şehir ahalisinden, erkeklerden başkasını (resûl olarak) göndermedik. Kendilerinden önce (yaşayanların) akıbetini görmek için, yeryüzünde gezip dolaşmazlar mı? Hiç şüphesiz ahiret yurdu, (Allah’tan) korkup sakınanlar için daha hayırlıdır. Akletmez misiniz?
(12/Yûsuf 109)
(12/Yûsuf 109)
AYET-İ KERiME
Allah dilediğine rızkı genişletir, dilediğine daraltır. Onlar dünya hayatıyla sevinip (şımardılar). (Oysa) dünya hayatı ahiret yanında (basit bir) faydalanmadan başkası değildir.
(13/Ra'd 26)
(13/Ra'd 26)
AYET-İ KERiME
Onlara dünya hayatında azap vardır. Ahiret azabı ise daha çetin ve zordur. Ve onları Allah’a karşı koruyacak hiçbir kimse de yoktur.
(13/Ra'd 34)
(13/Ra'd 34)
AYET-İ KERiME
Ve ahirete inanmayanları da, onlar için can yakıcı bir azap hazırladığımız (gerçeğiyle müjdeler).
(17/İsrâ 10)
(17/İsrâ 10)
AYET-İ KERiME
Kim de ahiret yurdunu ister ve onun için mümin olarak çabalarsa bunların çabası, karşılığını fazlasıyla görecektir.
(17/İsrâ 19)
(17/İsrâ 19)
AYET-İ KERiME
Bak! Nasıl da bazısını bazısına üstün kıldık. Hiç kuşkusuz, ahiret dereceleri ve ahiret üstünlüğü daha büyüktür.
(17/İsrâ 21)
(17/İsrâ 21)
AYET-İ KERiME
Kur’ân okuduğun zaman, seninle ahirete inanmayanlar arasına görünmez/manevi bir perde çekeriz.
17/İsrâ 45)
17/İsrâ 45)
AYET-İ KERiME
De ki: “Kim sapıklık içindeyse, Er-Rahmân ona verdiği mühleti alabildiğince uzatsın... Kendilerine vadedilen azap ya da kıyameti gördüklerinde, kimin konumu daha kötü ve kim askerî bakımdan/yardımcılar bakımından daha zayıfmış yakinen bileceklerdir.”
(19/Meryem 75)
(19/Meryem 75)
AYET-İ KERiME
Muttakileri heyet hâlinde Er-Rahmân’ın huzuruna toplayacağımız o gün (var ya)!
(19/Meryem 85)
(19/Meryem 85)
AYET-İ KERiME
Hiç kuşkusuz, kim Rabbine suçlu bir günahkâr olarak gelirse elbette, ona cehennem vardır. Orada ne ölür (ki kurtulsun), ne de dirilir (ki faydalansın).
(20/Tâhâ 74)
(20/Tâhâ 74)
AYET-İ KERiME
Tüm yüzler (hayat sahibi ve varlığa hayat veren) El-Hayy ve (var olmak için hiçbir şeye muhtaç olmayan, her şeyin varlığının kendisine bağlı olduğu) El-Kayyûm olanın karşısında zilletle boyun eğmiştir. Muhakkak ki zulüm taşıyan (sırtında zulüm/şirk yüküyle gelen) kaybetmiştir.
(20/Tâhâ 111)
(20/Tâhâ 111)
AYET-İ KERiME
Aşırı gidip Rabbinin ayetlerine inanmayanları da böyle cezalandırırız. Kuşkusuz ahiret azabı, daha çetin ve daha kalıcıdır.
(20/Tâhâ 127)
(20/Tâhâ 127)
AYET-İ KERiME
Onu göreceğiniz gün, emziren emzirdiğini unutur, gebe kadınlar çocuklarını düşürür ve insanları sarhoş hâlde görürsün; oysa onlar, sarhoş değillerdir. Fakat Allah’ın azabı pek çetindir.
(22/Hac 2)
(22/Hac 2)
AYET-İ KERiME
İnsanlardan öylesi vardır ki; Allah’a kıyısından köşesinden (şüphe içinde, ayağı sağlam basmadan) kulluk eder. Şayet ona bir hayır erişirse, onunla mutmain olur. Ona bir fitne/imtihan erişirse, yüz üstü çevrilir (eski hâline döner). Dünyayı da ahireti de kaybeder. İşte bu, apaçık bir hüsrandır.
22/Hac 11)
22/Hac 11)
AYET-İ KERiME
Kim de Allah’ın, ona (Nebi’ye) dünyada ve ahirette yardım etmeyeceğine inanıyorsa göğe bir araç uzatsın, sonra da (gökten ona gelen yardımı) kessin. (Sonra da) baksın (bakalım), bulduğu bu çare (İslam’a ve Peygamber’e) karşı öfkesini gidermiş mi?
(22/Hac 15)
(22/Hac 15)
AYET-İ KERiME
(Hayır, öyle değil!) Asıl mesele, onlar kıyameti yalanladılar. Ve biz kıyameti inkâr edenlere, alevleri dehşet saçan bir ateş hazırladık.
(25/Furkân 11)
(25/Furkân 11)
AYET-İ KERiME
“(İnsanların) diriltileceği günde beni rezil edip küçük düşürme!”
(26/Şuarâ 87)
(26/Şuarâ 87)
AYET-İ KERiME
Allah’a selim bir kalple gelenler müstesna.
(26/Şuarâ 89)
(26/Şuarâ 89)
BİLGİ
Şirk, ısrar edilen büyük günahlar ve Allah’ın (cc) vaadine karşı şüphe içinde olmak gibi hastalıklardan uzak, tevbe ve istiğfarla sürekli arınan kalpler selim kalplerdir.
AYET-İ KERiME
“Andolsun ki biz ve daha önce babalarımız bununla tehdit edildik. Bu, yalnızca öncekilerin masallarıdır.”
(27/Neml 68)
(27/Neml 68)
AYET-İ KERiME
O, kendisinden başka (ibadeti hak eden) hiçbir ilahın olmadığı Allah’tır. Başta da (dünyada) sonda da (ahirette) hamd O’na aittir. Hüküm yalnızca O’nundur. O’na döndürüleceksiniz.(28/Kasas 70)
AYET-İ KERiME
İşte (bu) ahiret yurdudur. Biz, onu yeryüzünde üstünlük taslamayan ve bozgunculuk istemeyenlere veririz. (Güzel) akıbet muttakilerindir.
(28/Kasas 83)
(28/Kasas 83)
AYET-İ KERiME
Kim (Allah’ın huzuruna) iyilikle gelirse, onun için daha hayırlısı vardır. Kim de kötülükle gelirse, kötülük yapanlara, ancak yaptıklarının karşılığı verilir.
(28/Kasas 84)
(28/Kasas 84)
AYET-İ KERiME
(İblis’in) onlar üzerinde hiçbir otoritesi yoktu. (Fakat) ahirete inananlarla onda şüphe içerisinde olanları açığa çıkarmak için (İblis’e mühlet verdik). Senin Rabbin, her şeyin üzerinde koruyucudur.
(34/Sebe’ 21)
(34/Sebe’ 21)
AYET-İ KERiME
Derler ki: “Yazıklar olsun bize! Bu, Din Günüdür.”
(37/Saffât 20)
(37/Saffât 20)
AYET-İ KERiME
(Bu mu,) yoksa geceleri secdede ve kıyamda geçiren, ahiret (azabından) sakınan ve Rabbinin rahmetini umarak gönülden ve sürekli (Allah’a kulluk eden mi daha hayırlıdır)? De ki: Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu? Ancak akıl sahipleri öğüt alır.
(39/Zümer 9)
(39/Zümer 9)
AYET-İ KERiME
Allah dünya hayatında onlara rezilliği tattırdı. Ahiret azabıysa şüphesiz, daha büyüktür. Keşke bilselerdi!
(39/Zümer 26)
(39/Zümer 26)
AYET-İ KERiME
Allah, bir olarak (tevhid üzere) anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalpleri (nefret ve) ürpertiyle tiksinir. Allah dışındaki (sahte ilahlar) anıldığı zaman, (bir de bakarsın) sevinç içindelerdir.
(39/Zümer 45)
(39/Zümer 45)
AYET-İ KERiME
İşledikleri kötülükler kendileri için açığa çıkmış ve alaya aldıkları (azap) onları çepeçevre kuşatmıştır.
(39/Zümer 48)
(39/Zümer 48)
AYET-İ KERiME
Her nefse, yaptığının (karşılığı) eksiksiz olarak verilir. O, onların yaptıklarını en iyi bilendir.
(39/Zümer 70)
(39/Zümer 70)
AYET-İ KERiME
Meleklerin arşın etrafını sarmış (bir şekilde), Rablerini hamd ile tesbih ettiğini görürsün. Aralarında hak ile hüküm verilmiş ve: “Âlemlerin Rabbi olan Allah’a hamd olsun.” denilmiştir.
(39/Zümer 75)
(39/Zümer 75)
AYET-İ KERiME
Onlar ki; zekâtı vermezler ve onlar kesinlikle ahireti inkâr ederler.
(41/Fussilet 7)
(41/Fussilet 7)
AYET-İ KERiME
“Bizler, dünya hayatında da ahirette de sizin dostlarınızız. Orada canınızın istediği her şey sizindir ve orada olmasını arzuladığınız her şey de sizindir.”
41/Fussilet 31)
41/Fussilet 31)
AYET-İ KERiME
Kim ahiret ekinini isterse (ameliyle ahiret sevabını isterse), onun ekinini arttırırız. Kim de dünya ekinini isterse (ameliyle dünya hayatının süsünü isterse), ona da ondan veririz. (Fakat) onun, ahirette hiçbir nasibi yoktur.
42/Şûrâ 20)
42/Şûrâ 20)
AYET-İ KERiME
En büyük yakalayışla yakalayacağımız gün, hiç şüphesiz biz, intikam alıcılarız.
(44/Duhan 16)
(44/Duhan 16)
AYET-İ KERiME
Hiç şüphesiz Yevmu’l Fasl/Ayırt Etme Günü, onların topluca (diriltilecekleri) vakittir.
(44/Duhan 40)
(44/Duhan 40)
AYET-İ KERiME
Ayetlerimizden bir şey öğrenecek olsa, onu alay konusu edinir. Böylelerine alçaltıcı bir azap vardır.
(45/Câsiye 9)
(45/Câsiye 9)
AYET-İ KERiME
Göklerin ve yerin hâkimiyeti/egemenliği Allah’a aittir. Kıyametin kopacağı gün, işte o zaman, batıl ehli hüsrana uğrayacaktır.
(45/Câsiye 27)
(45/Câsiye 27)
AYET-İ KERiME
O gün, her ümmeti dizleri üzere çökmüş görürsün. Her ümmet kitabına çağrılır ve: “Bugün, yaptıklarınızın karşılığını alacaksınız.”
(45/Câsiye 28)
(45/Câsiye 28)
AYET-İ KERiME
“Bu, Allah’ın ayetlerini alaya almanız ve dünya hayatının sizi aldatması nedeniyledir.” Bugün oradan çıkarılmazlar ve (dünyaya geri dönüp Allah’ı razı edecek amel yapma istekleri de) kabul görmez.
(45/Câsiye 35)
(45/Câsiye 35)
AYET-İ KERiME
Sura üfürülmüştür. Bu, tehditlerimin (vuku bulacağı) gündür.
(50/Kâf 20)
(50/Kâf 20)
AYET-İ KERiME
Her nefis, yanında (onu mahşer alanına getiren) bir sürücü (ve yaptıklarına tanıklık edecek) bir şahitle gelmiştir.
(50/Kâf 21)
(50/Kâf 21)
AYET-İ KERiME
Orada her istedikleri onlarındır. Yanımızda fazlası da vardır.
(50/Kâf 35)
(50/Kâf 35)
AYET-İ KERiME
Münadinin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver/dikkat kesil.
(50/Kâf 41)
(50/Kâf 41)
AYET-İ KERiME
O gün yer, onlardan (üzerlerinden) yarılıp açılır. (Kabirlerinden) hızlıca çıkarlar. Bu, bizim için kolay bir haşrdır/toplamadır.
(50/Kâf 44)
(50/Kâf 44)
AYET-İ KERiME
Hiç şüphesiz ki din/hesap mutlaka gerçekleşecektir.
(51/Zâriyat 6)
(51/Zâriyat 6)
AYET-İ KERiME
“Din/Kıyamet Günü ne zamandır?” diye sorarlar.
(51/Zâriyat 12)
(51/Zâriyat 12)
AYET-İ KERiME
(Sormaya gerek yoktur, çünkü) mücrimler yüzlerinden tanınır, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.
(55/Rahmân 41)
(55/Rahmân 41)
AYET-İ KERiME
Sizler de üç sınıf olduğunuzda,
(56/Vâkıa 7)
(56/Vâkıa 7)
AYET-İ KERiME
O gün, mümin erkek ve mümin kadınların nurlarının önlerinden koştuğunu ve sağlarından (amel defterlerini aldıklarını) görürsün. (Onlara denir ki: ) “Bugün müjdeniz, içinde ebedî kalacağınız, altlarından ırmaklar akan cennetlerdir. Bu, büyük kurtuluşun/kazancın ta kendisidir.”
(57/Hadîd 12)
(57/Hadîd 12)
AYET-İ KERiME
Şüphesiz ki gaybta (görmedikleri hâlde ya da kimsenin kendilerini görmediği yerlerde) Rablerinden korkanlar için bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.
(67/Mülk 12)
(67/Mülk 12)
AYET-İ KERiME
(Azabı) yakınlaşmış gördükleri zaman, kâfirlerin yüzleri kötü bir hâl aldı. Denildi ki: “İşte bu (ne zamanmış diye inkâr ettiğiniz ve) gerçekleşmesini talep ettiğiniz şeydir.”
(67/Mülk 27)
(67/Mülk 27)
AYET-İ KERiME
Baldırın açılacağı o günde secdeye çağrılırlar, (fakat secde etmeye) güç yetiremezler.
(68/Kalem 42)
(68/Kalem 42)
AYET-İ KERiME
Gözleri (korkudan) baygın (bir hâldedir). Onları zillet bürür. (Oysa) onlar sıhhatli iken secdeye çağrılırlardı.
68/Kalem 43)
68/Kalem 43)
AYET-İ KERiME
O gün (Allah’a) arz olunursunuz. Hiçbir şeyiniz gizli kalmaz.
(69/Hakka 18)
(69/Hakka 18)
AYET-İ KERiME
İsteyen biri, gerçekleşecek azabı istedi.
70/Meâric 1)
70/Meâric 1)
AYET-İ KERiME
O (azap), göklerin sahibi Allah’tandır.
(70/Meâric 3)
(70/Meâric 3)
AYET-İ KERiME
Gökyüzünün erimiş maden gibi olacağı gün,
(70/Meâric 8)
(70/Meâric 8)
AYET-İ KERiME
Dağlar (etrafa saçılmış) rengârenk yün gibi olur.
(70/Meâric 9)
(70/Meâric 9)
AYET-İ KERiME
(O gün) yakın dost, dostunu sormaz.
(70/Meâric 10)
(70/Meâric 10)
AYET-İ KERiME
(Birbirlerine) gösterilirler. Mücrim kimse, o günün azabından kurtulmak için oğullarını fidye olarak vermek ister.
70/Meâric 11)
70/Meâric 11)
AYET-İ KERiME
Hanımını ve kardeşini,
(70/Meâric 12)
(70/Meâric 12)
AYET-İ KERiME
Onu barındıran hısım akrabayı,
(70/Meâric 13)
(70/Meâric 13)
AYET-İ KERiME
Yeryüzünde olanların tamamını... Sonra da (bu verdikleri) onu kurtarsın (ister).
(70/Meâric 14)
(70/Meâric 14)
AYET-İ KERiME
Asla! Çünkü o, çılgınca yanan ve alevleri şiddetli cehennemdir.
(70/Meâric 15)
(70/Meâric 15)
AYET-İ KERiME
Kafa derisini soyup çıkarandır.
(70/Meâric 16)
(70/Meâric 16)
AYET-İ KERiME
(İman ve salih amelden) yüz çeviren ve arkasını döneni çağırır.
(70/Meâric 17)
(70/Meâric 17)
AYET-İ KERiME
(Mal) toplayıp onu bir kapta/kesede/kasada/banka hesabında (biriktireni).
(70/Meâric 18)
(70/Meâric 18)
AYET-İ KERiME
Her nefis, kazandığı (ameller) karşılığında rehindir. (Yaptıkları akıbetini belirler.)
(74/Müddessir 38)
(74/Müddessir 38)
AYET-İ KERiME
Asla! Bilakis onlar, ahiretten korkmuyorlar.
(74/Müddessir 53)
(74/Müddessir 53)
AYET-İ KERiME
Adaklarını yerine getirir ve kötülüğü/şerri yaygın olan bir günden korkarlar.
(76/İnsân 7)
(76/İnsân 7)
AYET-İ KERiME
Vadolunduğunuz (kıyamet) gerçekleşecektir.
(77/Mürselât 7)
(77/Mürselât 7)
AYET-İ KERiME
O gün, yalanlayanların vay hâline!
77/Mürselât 15)
77/Mürselât 15)
AYET-İ KERiME
O gün, yalanlayanların vay hâline!
(77/Mürselât 28)
(77/Mürselât 28)
AYET-İ KERiME
Yalanladığınız (cehenneme) doğru gidin.
(77/Mürselât 29)
(77/Mürselât 29)
AYET-İ KERiME
O gün, yalanlayanların vay hâline!
(77/Mürselât 45)
(77/Mürselât 45)
AYET-İ KERiME
Hiç şüphesiz, cehennem (ona) bir barınaktır.
(79/Nâziât 39)
(79/Nâziât 39)
AYET-İ KERiME
Kulakları sağır eden (Sûr’un) çığlığı geldiği zaman,
(80/Abese 33)
(80/Abese 33)
AYET-İ KERiME
O gün, (bazı) yüzlerin üzerini toz kaplamıştır.
(80/Abese 40)
(80/Abese 40)
AYET-İ KERiME
Çehrelerini (duman isi gibi) bir karartı bürümüştür.
(80/Abese 41)
(80/Abese 41)
AYET-İ KERiME
Güneş dürülüp (karartıldığında),
(81/Tekvîr 1)
(81/Tekvîr 1)
AYET-İ KERiME
Yıldızlar dökülüp saçıldığında,
(81/Tekvîr 2)
(81/Tekvîr 2)
AYET-İ KERiME
Dağlar yürütüldüğünde,
(81/Tekvîr 3)
(81/Tekvîr 3)
AYET-İ KERiME
Hamile develer kendi hâllerine terk edildiğinde,
(81/Tekvîr 4)
(81/Tekvîr 4)
AYET-İ KERiME
Vahşi hayvanlar toplandığında,
(81/Tekvîr 5)
(81/Tekvîr 5)
AYET-İ KERiME
Denizler tutuşturulduğunda,
(81/Tekvîr 6)
(81/Tekvîr 6)
AYET-İ KERiME
Nefisler eşleştirilip (ruhlar cesetle yeniden buluştuğunda),
(81/Tekvîr 7)
(81/Tekvîr 7)
AYET-İ KERiME
Diri diri toprağa gömülen kız çocuğuna sorulduğunda,
(81/Tekvîr 8)
(81/Tekvîr 8)
AYET-İ KERiME
Hangi günahtan ötürü öldürüldüğü (sorulduğunda),
(81/Tekvîr 9)
(81/Tekvîr 9)
AYET-İ KERiME
Sahifeler yayılıp açıldığında,
(81/Tekvîr 10)
(81/Tekvîr 10)
AYET-İ KERiME
Gök sökülüp dürüldüğünde,
(81/Tekvîr 11)
(81/Tekvîr 11)
AYET-İ KERiME
Cehennem (ateşi) iyice harlanıp tutuşturulduğunda,
(81/Tekvîr 12)
(81/Tekvîr 12)
AYET-İ KERiME
Cennet yakınlaştırıldığında,
(81/Tekvîr 13)
(81/Tekvîr 13)
AYET-İ KERiME
Gök yarıldığında,
(82/İnfitâr 1)
(82/İnfitâr 1)
AYET-İ KERiME
Yıldızlar dökülüp saçıldığında,
(82/İnfitâr 2)
(82/İnfitâr 2)
AYET-İ KERiME
Denizler patlatılıp/fışkırıp taşırıldığında,
(82/İnfitâr 3)
(82/İnfitâr 3)
AYET-İ KERiME
Kabirler ters yüz edildiğinde,
(82/İnfitâr 4)
(82/İnfitâr 4)
AYET-İ KERiME
Her nefis (ne yapıp) takdim ettiğini ve (neyi terk edip) ertelediğini öğrenir.
(82/İnfitâr 5)
(82/İnfitâr 5)
AYET-İ KERiME
Hayır! Bilakis siz hesabı yalanlıyorsunuz.
(82/İnfitâr 9)
(82/İnfitâr 9)
AYET-İ KERiME
Facirlerse elbette cehennemdelerdir.
(82/İnfitâr 14)
(82/İnfitâr 14)
AYET-İ KERiME
Din Günü'nde oraya gireceklerdir.
(82/İnfitâr 15)
(82/İnfitâr 15)
AYET-İ KERiME
Ondan kaybolup (bir an olsun bile) uzaklaşamayacaklardır.
(82/İnfitâr 16)
(82/İnfitâr 16)
AYET-İ KERiME
Sen, Din Günü'nün/Hesap Günü'nün ne olduğunu nereden bileceksin?
(82/İnfitâr 17)
(82/İnfitâr 17)
AYET-İ KERiME
Ve yine sen, Din Günü'nü nereden bileceksin?
(82/İnfitâr 18)
(82/İnfitâr 18)
AYET-İ KERiME
O gün, kimsenin kimseye bir faydası yoktur. O gün emir, yalnızca Allah’ındır.
(82/İnfitâr 19)
(82/İnfitâr 19)
AYET-İ KERiME
Asla! Hiç şüphesiz onlar, o gün Rablerinden perdelenmişlerdir (O’nu göremeyeceklerdir).
(83/Mutaffifîn 15)
(83/Mutaffifîn 15)
AYET-İ KERiME
Bugün ise iman edenler kâfirlere gülerler.
(83/Mutaffifîn 34)
(83/Mutaffifîn 34)
AYET-İ KERiME
Sedirler üzerinde (etrafı) seyretmektelerdir.
(83/Mutaffifîn 35)
(83/Mutaffifîn 35)
AYET-İ KERiME
Acaba kâfirler, yaptıklarının (müminlerle alay edip, eğlenmelerinin) mükâfatını aldılar mı?
(83/Mutaffifîn 36)
(83/Mutaffifîn 36)
AYET-İ KERiME
Ey insan! Hiç şüphesiz sen, Rabbinin (rızası için) sürekli çabalayacaksın ve sonunda O’nunla karşılaşacaksın.
(84/İnşikâk 6)
(84/İnşikâk 6)
AYET-İ KERiME
Kime kitabı sağdan verilmişse,
(84/İnşikâk 7)
(84/İnşikâk 7)
AYET-İ KERiME
O, kolay olan bir sorguyla hesaba çekilecektir.
(84/İnşikâk 8)
(84/İnşikâk 8)
AYET-İ KERiME
Ve ailesinin yanına sevinç içinde dönecektir.
(84/İnşikâk 9)
(84/İnşikâk 9)
AYET-İ KERiME
Kime de kitabı arkasından (sol yanından) verilirse,
(84/İnşikâk 10)
(84/İnşikâk 10)
AYET-İ KERiME
“Vay başıma gelene!” diye ölümü çağıracaktır.
(84/İnşikâk 11)
(84/İnşikâk 11)
AYET-İ KERiME
Ve alevleri dehşet saçan ateşe girecektir.
(84/İnşikâk 12)
(84/İnşikâk 12)
AYET-İ KERiME
Oysa o, (dünyada) ailesi arasında sevinçliydi.
(84/İnşikâk 13)
(84/İnşikâk 13)
AYET-İ KERiME
Çünkü o, (Rabbine) dönmeyeceğini sanmıştı.
(84/İnşikâk 14)
(84/İnşikâk 14)
AYET-İ KERiME
(Hayır, öyle değil!) Bilakis, elbette Rabbi onu görendir.
(84/İnşikâk 15)
(84/İnşikâk 15)
AYET-İ KERiME
Sana her şeyi örtüp bürüyecek olan (kıyametin) haberi geldi mi?
(88/Ğaşiye 1)
(88/Ğaşiye 1)
AYET-İ KERiME
O gün, (bazı) yüzler korku ve zillet içindedir.
(88/Ğaşiye 2)
(88/Ğaşiye 2)
AYET-İ KERiME
Çalışmış, yorulmuştur.
(88/Ğaşiye 3)
(88/Ğaşiye 3)
AYET-İ KERiME
Kızgın ateşe girecektir.
(88/Ğaşiye 4)
(88/Ğaşiye 4)
AYET-İ KERiME
Son derece kaynar bir çeşmeden (su) içirilir.
(88/Ğaşiye 5)
(88/Ğaşiye 5)
AYET-İ KERiME
Onlar için (zehirli, pis kokulu, boğazı parçalayan) “darî” dikeninden başka bir yiyecek yoktur.
(88/Ğaşiye 6)
(88/Ğaşiye 6)
AYET-İ KERiME
Ne doyurur ne de açlığı giderir.
(88/Ğaşiye 7)
(88/Ğaşiye 7)
AYET-İ KERiME
(Bazı) yüzler vardır ki, nimet (içinde mutludurlar).
(88/Ğaşiye 8)
(88/Ğaşiye 8)
AYET-İ KERiME
Çabasından dolayı (elde ettiği sevaptan) razıdır/hoşnuttur.
(88/Ğaşiye 9)
(88/Ğaşiye 9)
AYET-İ KERiME
Yüksek bir cennettedir.
(88/Ğaşiye 10)
(88/Ğaşiye 10)
AYET-İ KERiME
Orada boş/faydasız söz işitmez.
(88/Ğaşiye 11)
(88/Ğaşiye 11)
AYET-İ KERiME
Orada (sürekli) akmakta olan bir pınar vardır.
(88/Ğaşiye 12)
(88/Ğaşiye 12)
AYET-İ KERiME
Orada yükseltilmiş sedirler vardır.
(88/Ğaşiye 13)
(88/Ğaşiye 13)
AYET-İ KERiME
Yerleştirilmiş kaplar/bardaklar,
(88/Ğaşiye 14)
(88/Ğaşiye 14)
AYET-İ KERiME
Yan yana dizilmiş yastıklar,
(88/Ğaşiye 15)
(88/Ğaşiye 15)
AYET-İ KERiME
Saçılmış değerli halılar...
(88/Ğaşiye 16)
(88/Ğaşiye 16)
AYET-İ KERiME
(Ancak) kim yüz çevirip inkâr ederse,
(88/Ğaşiye 23)
(88/Ğaşiye 23)
AYET-İ KERiME
Allah, ona en büyük azapla azap edecektir.
(88/Ğaşiye 24)
(88/Ğaşiye 24)
AYET-İ KERiME
Hiç şüphesiz, onların dönüşleri bizedir.
(88/Ğaşiye 25)
(88/Ğaşiye 25)
AYET-İ KERiME
Sonra, onları hesaba çekmek de yine bize aittir.
(88/Ğaşiye 26)
(88/Ğaşiye 26)
AYET-İ KERiME
Rabbin geldiğinde ve melekler saf saf (dizildiklerinde),
(89/Fecr 22)
(89/Fecr 22)
AYET-İ KERiME
Haydi, kullarımın arasına katıl.
(89/Fecr 29)
(89/Fecr 29)
AYET-İ KERiME
Ve cennetime gir.
(89/Fecr 30)
(89/Fecr 30)
AYET-İ KERiME
Sonra da iman eden ve birbirlerine sabrı ve merhameti tavsiye edenlerden olmasıdır.
(90/Beled 17)
(90/Beled 17)
AYET-İ KERiME
İşte bunlar, (amel defterlerini sağdan alıp, cennet ehli olan) Ashab-ı Meymene’dir.
(90/Beled 18)
(90/Beled 18)
AYET-İ KERiME
Ayetlerimizi yalanlayanlarsa onlar, (amel defterlerini soldan alıp, cehennemlik olan) Ashab-ı Meş’eme’dir.
(90/Beled 19)
(90/Beled 19)
AYET-İ KERiME
Üzerlerinde, kapıları (açılmayacak şekilde sıkı) kilitlenmiş bir ateş vardır.
(90/Beled 20)
(90/Beled 20)
AYET-İ KERiME
Kuşkusuz, son da (ahiret de) ilk de (dünya da) bize aittir.
(92/Leyl 13)
(92/Leyl 13)
AYET-İ KERiME
Sizi cayır cayır yanan bir ateşle uyardım.
(92/Leyl 14)
(92/Leyl 14)
AYET-İ KERiME
na en bedbaht olandan başkası girmez.
(92/Leyl 15)
(92/Leyl 15)
AYET-İ KERiME
O ki; yalanlayıp yüz çevirmiştir.
(92/Leyl 16)
(92/Leyl 16)
AYET-İ KERiME
(Allah’tan) sakınıp korkan (takva sahipleri) ondan uzak tutulur.
(92/Leyl 17)
(92/Leyl 17)
AYET-İ KERiME
Asla! Şayet buna bir son vermezse, hiç şüphesiz onu perçeminden yakalarız.
(96/Alak 15)
(96/Alak 15)
AYET-İ KERiME
(O) yalancı ve günahkâr perçeminden.
(96/Alak 16)
(96/Alak 16)
AYET-İ KERiME
O da beraber oturup kalktığı yakın çevresini çağırsın.
(96/Alak 17)
(96/Alak 17)
AYET-İ KERiME
Biz de zebanileri çağıracağız.
(96/Alak 18)
(96/Alak 18)
AYET-İ KERiME
O gün insanlar, amelleri kendilerine gösterilsin diye, grup grup (yerlerinden) çıkarlar.
(99/Zilzâl 6)
(99/Zilzâl 6)
AYET-İ KERiME
Kim zerre-i miskal bir hayır işlemişse, onu görür.
(99/Zilzâl 7)
(99/Zilzâl 7)
AYET-İ KERiME
Kim de zerre-i miskal bir şer işlemişse, onu görür.
(99/Zilzâl 8)
(99/Zilzâl 8)
AYET-İ KERiME
Dinin (hükümlerini) yalanlayanı gördün mü?
(107/Maûn 1)
(107/Maûn 1)
Son düzenleme: