Dünya genelinde olduğu gibi ülkemizde de ahlaki dejenerasyon süreci hızla ilerliyor.Erkek egemen toplum tarafından, eğlenilecek ve evlenilecek kadın ayrımının yapıldığı bir ülkede yaşıyoruz.Ahlaki çöküntü sadece kadın sömürüsünde yaşanmıyor elbette.Ticari ahlaktan tutun da spor ahlakına kadar birçok alanda gerçekten iyi bir noktada değiliz.Yaptığım bazı gözlemler neticesi özellikle üniversite gençliğinde ahlaki olarak olumsuz gelişmelerin yaşandığını söyleyebilirim.Bu çöküntünün gerçekten dikkate alınması ve üzerinde fikir yürütülerek meseleye bir çözüm bulunması,toplumsal sorumluluk açısından hayati önem arzetmektedir.
Bir gece içimde inanılmaz bir sıkıntı hissettim.Zihnim de bu meseleden ötürü oldukça karışıktı.Biraz olsun rahatlamak için kısa bir gece yürüyüşü yapmaya karar verdim.Kaldırım boyunca bir süre ilerledikten sonra bir köşe başında,ellerinde sigaralarla bekleyen,yaş ortalaması 25-27 olan bir genç üniversiteli bayan grubuyla karşılaştım.Sadece çok kısa süreli göz göze geldikten sonra yoluma devam ettim.Manzara beni pek fazla şaşırtmamakla birlikte içimde hafif bir burukluk hissetmeme yol açmıştı.Rahatlamak isterken iyiden iyiye hüzünlendim.Dalgın ve düşünceli bir hâlet içerisinde evime döndüm.İçimde derin bir ürperti hissettim.O gece o mekana gidişimin sebepsiz olmadığını,bütün bu olumsuzluklara karşı olsam da kader noktasında sistemin değişmeyeceği gerçeğiyle bir kere daha yüzleşmem amacıyla,ilahi plan tarafından oraya sevk edildiğim kanaati bende hâsıl olmuştu.Meseleyi kendimce düşünmeye çalıştım.Neden diye sordum kendime.Neden bu gencecik insanlar bu tarz yollara tevessül ediyorlar?Onları bu yönelişe iten etkenler neler olabilir?.Sorular birbirini kovalarken saat bir hayli ilerlemişti.Sorulara bazı yanıtlar buldum şöyle ki:
Sorun kanaatimce öncelikle aile faktörüne dayalı.Bireyin toplumsal yaşama hazırlanmasında en önemli faktör olarak karşımızda duruyor.Yeni yetişen bireylerin,ebeveynleri tarafından çok yönlü yetiştirilmeleri bir gereklilik.Ceza ve yaptırım tarzı yaklaşımlar yerine sevgi ve anlayış içinde bir yoğun yakınlaşma onlara büyük oranda tesir edebiliyor.Genç neslin hem ahlaken hem ruhen hem de psikoloji olarak sağlıklı gelişimi için aile içi eğitim öncelikli diyoruz.
İkinci bir faktör olarak ta ekonomik istikrar yapısını örnek gösterebiliriz.Aslında mesele,eğitim politikasındaki rant ve para öncelikli sisteme dayanıyor.Sorunun ekonomik istikrarla bağlantı noktası önem arz ediyor.Zira ekonomik istikrar yapısındaki sağlıksız büyüme ve gelişme toplum genelinde hissedilen sorunsal bir gerçek.Halkımızın belirli bir alt gelir seviyesinde yaşayan kesimi gerçekten sıkıntılı günler yaşıyor.Açlık sınırında ve onun da altında yaşayan insanlar ise cabası.Örnekler çoğaltılabilir.Bir çok aile,çocuklarını bu zor şartlarda sırf gelecekleri için okutmaya çabalıyor.Bunun için büyük bir fedakarlık ve özveride bulunuyor.Ne var ki iş üniversiteyi kazanıp okumaya gelince işler daha da karmaşıklaşıyor.Bahsettiğimiz eğitim politikasındaki rant öncelikli düzenlemeler sebebiyle gençler ekonomik yönden büyük bir kıskacın içerisinde kalıyor.Devletin verdiği burs yardımları da yetersiz kalıyor.Üstüne üstlük bir de özellikle Tıp ve Hukuk gibi branşlarda okul masrafları had safhaya çıkınca gençler ister istemez farklı arayışların içine itilmiş oluyor.İtilmiş oluyor derken,genç kesimdeki bu sapmanın temelinde de aslında genel olarak yine toplumsal düzenin yer aldığını vurgulamak istedim.Başka bir deyişle bireysel anlamdaki yozlaşmalar toplumsal yozlaşmaya,toplumsal anlamdaki yozlaşmalar da bireysel çöküntülere sebebiyet vermiş oluyor.Burada karşılıklı bir etkileşim söz konusu diyebiliriz.Bu noktada meseleye determinist(gerekircilik) düşünce yapısıyla yaklaştığımı belirtebilirim.
Determinist düşünceye göre fiziksel ve ruhsal her olay ve oluş,kendinden önceki olayların gerekli ve kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkar.Toplumsal bütün varlık birimleri arasında bağlılık zorunluluğu söz konusudur.Bunu,zerrenin küllün aynası oluşu özelliği ile de açıklayabiliriz.Burada zerreyi birey,toplumu küll olarak alırsak karşımıza şu sonuç çıkar:
Bireysel oluşumlar toplumsal oluşumları yansıtan bir ayna işlevi görmektedir.Bireyin içinde bulunduğu hal gerçekte toplumun halini göstermektedir.
Determinist düşünüş,ruhbilim,toplumbilim ve ahlak felsefesinde de önemli bir kavramdır.Kavramın temelinde de insanın eylem ve iradesinin değişmez yasalara bağlı olduğu gerçeği yatar.Bu da aslında kader sisteminin ta kendisidir.
Biz her şeye rağmen yine de ümitsiz olmamalıyız.Yaşanan bütün bu olumsuzluklara rağmen toplum olarak yeniden dirilişimiz her zaman mümkün gözüküyor.Yeter ki birey ve toplum olarak yeterli özveride bulunabilelim ve gelecek yeni nesil adına gerekli önlemleri şimdiden alabilelim.Kader sistemi zaten işleyişini sürdürecek.
Nazım Akpınar
Bir gece içimde inanılmaz bir sıkıntı hissettim.Zihnim de bu meseleden ötürü oldukça karışıktı.Biraz olsun rahatlamak için kısa bir gece yürüyüşü yapmaya karar verdim.Kaldırım boyunca bir süre ilerledikten sonra bir köşe başında,ellerinde sigaralarla bekleyen,yaş ortalaması 25-27 olan bir genç üniversiteli bayan grubuyla karşılaştım.Sadece çok kısa süreli göz göze geldikten sonra yoluma devam ettim.Manzara beni pek fazla şaşırtmamakla birlikte içimde hafif bir burukluk hissetmeme yol açmıştı.Rahatlamak isterken iyiden iyiye hüzünlendim.Dalgın ve düşünceli bir hâlet içerisinde evime döndüm.İçimde derin bir ürperti hissettim.O gece o mekana gidişimin sebepsiz olmadığını,bütün bu olumsuzluklara karşı olsam da kader noktasında sistemin değişmeyeceği gerçeğiyle bir kere daha yüzleşmem amacıyla,ilahi plan tarafından oraya sevk edildiğim kanaati bende hâsıl olmuştu.Meseleyi kendimce düşünmeye çalıştım.Neden diye sordum kendime.Neden bu gencecik insanlar bu tarz yollara tevessül ediyorlar?Onları bu yönelişe iten etkenler neler olabilir?.Sorular birbirini kovalarken saat bir hayli ilerlemişti.Sorulara bazı yanıtlar buldum şöyle ki:
Sorun kanaatimce öncelikle aile faktörüne dayalı.Bireyin toplumsal yaşama hazırlanmasında en önemli faktör olarak karşımızda duruyor.Yeni yetişen bireylerin,ebeveynleri tarafından çok yönlü yetiştirilmeleri bir gereklilik.Ceza ve yaptırım tarzı yaklaşımlar yerine sevgi ve anlayış içinde bir yoğun yakınlaşma onlara büyük oranda tesir edebiliyor.Genç neslin hem ahlaken hem ruhen hem de psikoloji olarak sağlıklı gelişimi için aile içi eğitim öncelikli diyoruz.
İkinci bir faktör olarak ta ekonomik istikrar yapısını örnek gösterebiliriz.Aslında mesele,eğitim politikasındaki rant ve para öncelikli sisteme dayanıyor.Sorunun ekonomik istikrarla bağlantı noktası önem arz ediyor.Zira ekonomik istikrar yapısındaki sağlıksız büyüme ve gelişme toplum genelinde hissedilen sorunsal bir gerçek.Halkımızın belirli bir alt gelir seviyesinde yaşayan kesimi gerçekten sıkıntılı günler yaşıyor.Açlık sınırında ve onun da altında yaşayan insanlar ise cabası.Örnekler çoğaltılabilir.Bir çok aile,çocuklarını bu zor şartlarda sırf gelecekleri için okutmaya çabalıyor.Bunun için büyük bir fedakarlık ve özveride bulunuyor.Ne var ki iş üniversiteyi kazanıp okumaya gelince işler daha da karmaşıklaşıyor.Bahsettiğimiz eğitim politikasındaki rant öncelikli düzenlemeler sebebiyle gençler ekonomik yönden büyük bir kıskacın içerisinde kalıyor.Devletin verdiği burs yardımları da yetersiz kalıyor.Üstüne üstlük bir de özellikle Tıp ve Hukuk gibi branşlarda okul masrafları had safhaya çıkınca gençler ister istemez farklı arayışların içine itilmiş oluyor.İtilmiş oluyor derken,genç kesimdeki bu sapmanın temelinde de aslında genel olarak yine toplumsal düzenin yer aldığını vurgulamak istedim.Başka bir deyişle bireysel anlamdaki yozlaşmalar toplumsal yozlaşmaya,toplumsal anlamdaki yozlaşmalar da bireysel çöküntülere sebebiyet vermiş oluyor.Burada karşılıklı bir etkileşim söz konusu diyebiliriz.Bu noktada meseleye determinist(gerekircilik) düşünce yapısıyla yaklaştığımı belirtebilirim.
Determinist düşünceye göre fiziksel ve ruhsal her olay ve oluş,kendinden önceki olayların gerekli ve kaçınılmaz sonucu olarak ortaya çıkar.Toplumsal bütün varlık birimleri arasında bağlılık zorunluluğu söz konusudur.Bunu,zerrenin küllün aynası oluşu özelliği ile de açıklayabiliriz.Burada zerreyi birey,toplumu küll olarak alırsak karşımıza şu sonuç çıkar:
Bireysel oluşumlar toplumsal oluşumları yansıtan bir ayna işlevi görmektedir.Bireyin içinde bulunduğu hal gerçekte toplumun halini göstermektedir.
Determinist düşünüş,ruhbilim,toplumbilim ve ahlak felsefesinde de önemli bir kavramdır.Kavramın temelinde de insanın eylem ve iradesinin değişmez yasalara bağlı olduğu gerçeği yatar.Bu da aslında kader sisteminin ta kendisidir.
Biz her şeye rağmen yine de ümitsiz olmamalıyız.Yaşanan bütün bu olumsuzluklara rağmen toplum olarak yeniden dirilişimiz her zaman mümkün gözüküyor.Yeter ki birey ve toplum olarak yeterli özveride bulunabilelim ve gelecek yeni nesil adına gerekli önlemleri şimdiden alabilelim.Kader sistemi zaten işleyişini sürdürecek.
Nazım Akpınar