Ayyüzlüm
Yeni Üyemiz
an için ömür bile verilir!’’
EN SON KİMİ NE ZAMAN ÖZLEDINİZ ?
Bazı duyguları hiç özler misiniz!
Özlerseniz belki o kaçırdığınız duygulara yeniden kavuşabilirsiniz diye düşünüyorum.
Önce bizzat özlemek fiili ile başlayalım. En son kimi ne zaman özlediniz?
Bir yerde rastladığımız eski bir arkadaşa sarf ettiğiniz sözleri kast etmiyorum.
-Nerelerdesin, özlemiştim seni!
-Aynen ben de öyle, seni merak ediyordum, bir süredir ortalıkta yoksun.
-Görüşelim.
-Muhakkak görüşelim, arayı bu kadar uzatmayalım! Öptüm.
-Mutlaka ara beni, yoksa küserim!
*
Katiyen yukarıdaki yaklaşım benim kastım değil. Bu sözler tekrar tekrar yaşadığımız karşılıklı sahtekârlığın dışa vurumu.
Sahtekârlığı iki taraf da yaptığı için kimsenin kimseyi yüzlemesi mümkün değil. Hatta sizi izleyenler de sık sık benzer sahtekârlıklara başvurdukları için çevredekilerin sizlere:
-Bre sahtekârlar! Birbirinizi özleseydiniz çoktan birbirinizi arardınız, demesi mümkün değil.
*
Sorum basit.
Etrafta hiç kimse yokken, kendi kendinize özlediğiniz kişiyi hatırladığınız, özlemin içinize oturduğu, burnunuzun sızladığı, gözlerinize iki damla yaşın biriktiği durum en son ne zaman oldu?
Ne zaman?
En son ne zaman bir insanı, hatta bir hayvanı veya bitkiyi gerçekten özlediniz?
En son ne zaman hasret içinizi kavurdu?
Gözlerinize yaşlar doldurdu?
Burnunuzu fena halde sızlattı?
Ne zaman?
Ben giderek özleme yeteneğimizi kaybettiğimizi düşünüyorum.
Sanki dünyada özlemeye değer hiçbir insan yok.
Sanki birini özlemek 21. yüzyıla yakışmıyor.
Sanki bu dünyada özlem tedavülden kalktı.
*
Ancak, özlediğim bir insan olmayınca sanki kimse de beni özlemiyor gibi bir duyguya kapılıyorum. Özlemeden ve özlenmeden yaşamaya başlayınca da sanki hayatın anlamı tamamen yitiyor. Ulaşılacak kimsesi olmayan bir insan boşluğa çakılmış gibi durmaz mı?
*
Saatlerdir beklediğiniz tren nihayet perona giriyor, üfleye püfleye duruyor, son dumanını havaya saldıktan sonra sesi tamamen kesiliyor. Ellerinde valizler, insanlar yavaş yavaş trenden inmeye başlıyorlar.
O yok!
Aman Allah’ım o yok!
Giderek trenden inen insanlar seyreliyor.
Peronda tam tek tük insan kaldığı sırada, trenin merdivenlerinde gözüküyor.
O zaman hatırlıyorsunuz. Hep böyle arkaya kalır.
İster istemez bir tebessüm dudaklarınıza yerleşiyor.
Göz göze geliyorsunuz.
İşte o, her şeye bedel gülümseme yine karşınızda.
Size kavuşup sarılana kadar geçen ‘an’ın tadına hayatta başka ne zaman varacaksınız?
Hatta bir daha böyle bir ‘an’ yaşayabilecek misiniz?
Yüreğiniz sanki ağzınızdan çıkacak, sarıldığında kokusu ciğerinize dolacak, farkına varmadığınız iki damla yaş gözlerinizden onun yanaklarına akacak.
‘‘O an için ömür bile verilir!’’
Özlemeyi, özlenmeyi çok özlüyorum!
EN SON KİMİ NE ZAMAN ÖZLEDINİZ ?
Bazı duyguları hiç özler misiniz!
Özlerseniz belki o kaçırdığınız duygulara yeniden kavuşabilirsiniz diye düşünüyorum.
Önce bizzat özlemek fiili ile başlayalım. En son kimi ne zaman özlediniz?
Bir yerde rastladığımız eski bir arkadaşa sarf ettiğiniz sözleri kast etmiyorum.
-Nerelerdesin, özlemiştim seni!
-Aynen ben de öyle, seni merak ediyordum, bir süredir ortalıkta yoksun.
-Görüşelim.
-Muhakkak görüşelim, arayı bu kadar uzatmayalım! Öptüm.
-Mutlaka ara beni, yoksa küserim!
*
Katiyen yukarıdaki yaklaşım benim kastım değil. Bu sözler tekrar tekrar yaşadığımız karşılıklı sahtekârlığın dışa vurumu.
Sahtekârlığı iki taraf da yaptığı için kimsenin kimseyi yüzlemesi mümkün değil. Hatta sizi izleyenler de sık sık benzer sahtekârlıklara başvurdukları için çevredekilerin sizlere:
-Bre sahtekârlar! Birbirinizi özleseydiniz çoktan birbirinizi arardınız, demesi mümkün değil.
*
Sorum basit.
Etrafta hiç kimse yokken, kendi kendinize özlediğiniz kişiyi hatırladığınız, özlemin içinize oturduğu, burnunuzun sızladığı, gözlerinize iki damla yaşın biriktiği durum en son ne zaman oldu?
Ne zaman?
En son ne zaman bir insanı, hatta bir hayvanı veya bitkiyi gerçekten özlediniz?
En son ne zaman hasret içinizi kavurdu?
Gözlerinize yaşlar doldurdu?
Burnunuzu fena halde sızlattı?
Ne zaman?
Ben giderek özleme yeteneğimizi kaybettiğimizi düşünüyorum.
Sanki dünyada özlemeye değer hiçbir insan yok.
Sanki birini özlemek 21. yüzyıla yakışmıyor.
Sanki bu dünyada özlem tedavülden kalktı.
*
Ancak, özlediğim bir insan olmayınca sanki kimse de beni özlemiyor gibi bir duyguya kapılıyorum. Özlemeden ve özlenmeden yaşamaya başlayınca da sanki hayatın anlamı tamamen yitiyor. Ulaşılacak kimsesi olmayan bir insan boşluğa çakılmış gibi durmaz mı?
*
Saatlerdir beklediğiniz tren nihayet perona giriyor, üfleye püfleye duruyor, son dumanını havaya saldıktan sonra sesi tamamen kesiliyor. Ellerinde valizler, insanlar yavaş yavaş trenden inmeye başlıyorlar.
O yok!
Aman Allah’ım o yok!
Giderek trenden inen insanlar seyreliyor.
Peronda tam tek tük insan kaldığı sırada, trenin merdivenlerinde gözüküyor.
O zaman hatırlıyorsunuz. Hep böyle arkaya kalır.
İster istemez bir tebessüm dudaklarınıza yerleşiyor.
Göz göze geliyorsunuz.
İşte o, her şeye bedel gülümseme yine karşınızda.
Size kavuşup sarılana kadar geçen ‘an’ın tadına hayatta başka ne zaman varacaksınız?
Hatta bir daha böyle bir ‘an’ yaşayabilecek misiniz?
Yüreğiniz sanki ağzınızdan çıkacak, sarıldığında kokusu ciğerinize dolacak, farkına varmadığınız iki damla yaş gözlerinizden onun yanaklarına akacak.
‘‘O an için ömür bile verilir!’’
Özlemeyi, özlenmeyi çok özlüyorum!