Arafat'a Gelişi:

ceylannur

Yeni Üyemiz
Arafat'a Gelişi:



Hz. Peygamber (s.a.) Mina'ya ulaşınca orada konakladı ve öğle ile ikindiyi kıldırdı. Geceyi orada geçirdi. Cuma gecesi idi. Güneş doğunca oradan Arafat'a hareket etti. Bugünkü umumî yolun sağındaki Dab yolu­nu tuttu. Ashabından kimileri telbiye, kimileri tekbir getiriyor; kendisi bunları işitiyor ne telbiye ve ne de tekbir getirenleri menediyordu.[525] Arafat'ın doğusunda, günümüzde harabe bir köy olan Nemire'de kurulmasını emretti­ği çadırın kurulmuş olduğunu gördü. Orada konakladı. Güneş tepe nokta­dan batıya yönelince, devesi Kasvâ'nın getirilmesini emretti, sırtına eğer vuruldu. Sonra Hz. Peygamber (s.a.), Ürene arazisindeki Batnu'l-Vâdi'ye gelince devesi üzerinde insanlara muazzam bir konuşma (hutbe) yaptı. Bu konuşmada İslâm'ın temel kaidelerini açıkladı; şirk ve cahiliye kaidelerini yıktı. Kendilerine tecavüzün haram olduğunda bütün dinlerin ittifak etmiş olduğu haram şeylerin; yani kanlar, mallar ve ırzların haramhklarını açıkladı. Cahiliye âdetlerini ayaklarının altına aldı. Bütün cahiliye faizlerini ayaklarının altına aldı ve ibtal etti. Erkeklere, hanımlarına iyi davranmala­rını tavsiye etti. Kadınların hak ve görevlerini anlattı. Beslenme ve giyinme ihtiyaçlarının örfe göre karşılanması hakkına sahip olduklarını söyledi ve bunun ne kadar olacağını bir/ölçü vererek belirtmedi. Kocalarının isteme­dikleri insanları evlerine aldıkları takdirde kocalarına, onları dövmeyi mu­bah kıldı. Ümmete, ALLAH'ın kitabına sarılmayı öğütledi. Ona sarıldıkları müddetçe yoldan sapmayacaklarını haber verdi. Sonra onlara kendisinden sorulacaklarını haber verip o zaman ne söyleyeceklerini, nasıl şahitlikte bu­lunacaklarını söylemelerini istedi. Onlar da: "Sen, ALLAH'tan aldıklarını tebliğ ettin, peygamberlik vazifeni yerine getirdin ve öğüt verdin! diye şahitlikte bulunacağız." dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (s.a.) (şehadet) par­mağını göğe kaldırdı; ALLAH'ı onlara üç kere şahit tuttu ve orada bulunan-iann bulunmayanlara söylenenleri ulaştırmalarım emretti[526]'

İbn Hazm diyor ki: "Hilâl kabilesinden Hâris'in kızı ve Abdullah İbn Abbas'm annesi Ümmü'1-Fazl, Hz. Peygamber'e (s.a.) bir bardak süt gön­derdi. Hz. Peygamber (s.a.) insanların önünde devesi üzerinde sütü içti[527]' Hutbeyi tamamlayınca Bilâl'e namaz için kamet getirmesini emretti." Bu, merhumun yanılgısıdır. Çünkü Hz. Peygamber'in (s.a.) süt içmesi olayı, bundan sonra Arafat'a gidip orada vakfe yaparken gerçekleşmişti. Bu şe­kilde olduğu Sahihayn'da Meymune'den açık br ifade ile rivayet edilmiştir:' İnsanlar, Hz. Peygamber'in (s.a.) arefe günü oruçlu olup olmadığında şüphe ettiler. Ümmü'1-Fazl, Hz. Peygamber (s.a.) Mevkıf'ta vakfe yaparken O'na süt gönderdi. İnsanların gözleri önünde sütten içti. Bir rivayette "...Ara-' fat'ta vakfe yaparken..." denilmektedir[528]

Hz. Peygamber'in (s.a.) konuşmasını yaptığı yer vakfe yeri değildi. Çünkü Urene'de konuşma yapmıştır ki, orası vakfe yeri değildir. Hz. Pey­gamber (s.a.) Nemire'de konakladı, Urene'de konuşma yaptı ve Arafat'ta vakfede bulundu. Bir tek konuşma yaptı (hutbe okudu); aralarında otur­duğu iki konuşma yapmadı. Konuşmasını tamamlayınca Bilâl'e ezan oku­masını emretti. Sonra Bilâl kamet getirdi. Hz. Peygamber (s.a.) iki rekât olarak Öğle namazını kıldırdı. Her iki rekâtta da içinden kıraat eyledi. Cu­ma günü idi. Bu da gösterir ki yolcu cuma namazını kılmaz. Sonra Bilâl kamet getirdi. Hz. Peygamber (s.a.) ikindi namazını yine iki rekât olarak kıldırdı. Yanında Mekkeliler de vardı. Onlar da kuşku yok ki, Hz. Pey­gamber (s.a.) gibi hem kısaltarak hem de birleştirerek (O'nun arkasında) namaz kıldılar. Hz. Peygamber (s.a.) onlara ne namazı tamamlamayı ve ne de (öğle ile ikindiyi) birleştirerek kılmamalarını emretti. Hz. Peygam­ber'in (s.a.) onlara "Namazınızı tamamlayın. Zira biz yolcuyuz" demiş olduğunu söyleyen şüphesiz apaçık bir hataya düşmüş ve çirkin bir yanlış­lık yapmış olur. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.) onlara bu sözü Mekke'nin içinde kendi memleketlerinde mukîm olmaları sebebiyle Fetih gazileri hak­kında söylemişti[529]' Bundan dolayı âlimlerin görüşlerinin en doğrusu, Mek­keliler Hz. Peygamber'le (s.a.) yaptıkları gibi Arafat'ta namazları hem kı­saltarak, hem de birleştirerek kılarlar, görüşüdür. Bu da apaçık bir şekilde gösterir ki, namazın kısaltılması için yolculuk beîli bir mesafe ve belli gün­lerle sınırlandırılmaz; namazın kısaltılması konusunda haccın katiyen hiç­bir tesiri yoktur. Tesir, yalnızca ALLAH'ın sebep kıldığı şeydir ki o da yolcu­luk halidir. Sünnetin icabettirdiği budur. Sınırlama getirenlerin görüşleri­nin hiçbir tutar yönü yoktur.

Namazını bitirince devesine bindi, vakfe yerine geldi. Dağın eteğinde kayaların yanında durdu, kıbleye yöneldi ve ip gibi uzayıp giden yaya kafi­lesini önüne aldı. Devesi üzerinde idi. Güneş batıncaya kadar dua etti, ALLAH'a yalvardı yakardı. İnsanlara Ürene vadisinin dibinden yukarı çık­malarını emretti ve Arafat'ın özellikle kendisinin vakfe yaptığı yer olmadı­ğını haber verip buyurdu ki: "Ben burada vakfe yaptım. Arafat'ın tamamı vakfe yeridir.[530]

İnsanlara haber gönderip meş'arları (ibadet edecekleri yerler) üzerinde bulunmalarını, oralarda vakfe yapmalarını, çünkü bu yerlerin babaları Hz. İbrahim'in mirasından olduğunu söyledi[531]'

Orada Necid halkından bazıları gelip Hz. Peygamber'e (s.a.) haccı sor­dular. O da: "Hac, Arafat (yahut arefe)dir. Müzdelife gecesi sabah nama­zından önce gelenin haccı tamam olur. Mina günleri üçtür. Acele edip iki gün kalana bir günah yoktur. Geciken kimseye de günah yoktur." diye açıklama yaptı.[532]

[525] Buharî, 25/87; Müslim, 1285.

[526] Müslim, 1218.

[527] Buharî, 25/85, 30/65; Müslim, 1123.

[528] Buharî, 25/85; Müslim, 1124.

[529] Ahmed, Müsned, 4/432; Ebu Davud, 1229; Tayâlisî, 1/124, 125; Tahavî, 1/417; Beyhakî, 3/135. İmrân b. Husayn diyor ki: ALLAH Rasûlü (s.a.) ile birlikte savaştım. Onun yanında Fetih'e katıldım. Mekke'de on sekiz gece kaldı; namazları hep ikişer rekât kıldırdı ve namaz sonunda: "Ey şehir halkı! Dört kılın. Zira biz yolcuyuz." derdi. Hadisin senedi zayıftır.

[530] Müslim, 1218 (149). "İnsanlara Ürene vadisinden yukarı çıkmalarını emretti." kıs­mı, şahidleriyle sahih mertebesine yükselmiştir. Şâhid hadisler için bk. Ahmed, 4/82; İbn Hibbân, 1008; Beyhakî, 5/115; Mâlik, Muvatta, 1/388; Hâkim, 1/462. '

[531] Şafiî, 2/54; Ebu Davud, 1919; Nesâî, 5/255, Tirmizî, 883; îbn Mâce, 3011. Senedi kuvvetlidir. Hâkim (1/462) sahih saymış, Zehebî de ona muvafakat etmiştir.

[532] Ahmed, 4/335; Ebu Davud, 1949; Tirmizî, 889 ve 2979; Nesâî, 5/256; İbn Mâce, 3015. İsnadı sahihtir. İbn Hibbân (1009) ve Hâkim (1/464) sahih saymış, Zehebî de ona muvafakat etmiştir.

İbn Kayyim el-Cevziyye, Za’du’l-Mead, İklim Yayınları: 2/243-246.
 
Üst Alt