ceylannur
Yeni Üyemiz
yoktur. Düşün.» demiştir.
Ben derim ki: Şurunbulâli´nin bu mesele hakkında bir risalesi vardır. Ona başvurunuz. Nitekim biz
Vekâlet kitabında da ona işaret ettik. Bahır´ın haşiyesinde, Vekâlet bahsinde de o kitaptan bazı
şeyler aktardım.
FERÎ MESELELER:
Bir adam diğerine herhangi birşeyin ariyet edilmesini vasiyet eder-se, varisleri dönemezler. Ariyet
de kira gibi taraflardan birinin ölümüyle fesholur.
Ölen birisinin üzerinde hem borç, hem de aynı bulunmayan bir ema-net (vedîa) olsa, onun terekesi
alacaklılarla vedîa sahibi arasında hisse-lerine göre taksim edilir.
Birisi Mekke´ye kadar bir hayvan kiralamış olsa, yalnız Mekke´ye ka-dar binebilir. Ama eğer ariyet
olarak almış olsaydı, hayvanla gidip döne-bilirdi. Çünkü onun geri verme külfeti ariyet alanın
Üzerinedir.
Bir kimse bir yere gitmek için bir hayvan ariyet alsa, gitmeyerek hayvanı evinde tutsa, hayvan helak
olduğu takdirde zamiri olur. Çünkü o adam hayvanı evinde tutmak için değil, bir yere gitmek için
ariyet al-mıştır.
Birisi diğerine bir kumaşı karz olarak verse, Türkler saldırarak ku-maşı onun elinden alsalar, zamin
olmaz. Çünkü örfen ariyettir.
Kendisi çıktığında bina mâlikin olmak şartıyla ev yapıp oturmak için bir yer ariyet alsa, bina
kendisinindir, içinde oturduğu sürece mâlik ki-rasını alır. Zira ariyet karşılıksız temliktir. Bu halde
ise manen icâre ol-maktadır. Sürenin bilinmemesi sebebiyle de bu icâre fasit olmaktadır.
Haracı olan, bir arazinin haracını ariyet alanın vermesi şartıyla ona ariyet verse, fasittir. Çünkü
bedeli meçhuldür. Bunun hilesi şudur: Yeri belli bir zaman için belli bir para karşılığında kiraya
verir, sonra ona o kiradan arazinin harcını vermesini emreder.
Birisi diğerinden bir kitap âryet alsa, onda hata olduğunu görse, sahibinin razı olacağını biliyorsa
hatayı düzeltir.
Ben derim ki: Ariyet alan o hatayı düzeltmese günahkâr olmaz. An-cak hatalı olan kitap Kur´an ise,
düzeltmediği takdirde günahkâr olur. Çünkü Kur´an´ın yazılışındaki bir hatayı uygun bir yazıyla
düzeltmek gerekir.
Vehbâniye´de şöyle denilir: «Birisi bir kitap ariyet alsa, onun hata-sını düzeltse, eğer kitabın sahibi
razı olursa düzeltmesi caizdir.»
Yine Vehbâniye´de şöyle bir bilmece vardır: «Hangi ariyet verendir ki, ariyet verdiği bir şeyi geri
alamaz. Bu ariyet rehin için verilen ariye-tin de dışındadır. Oğluna birşey hibe eden hangi babanın
hibesinden dönmesi caizdir? Malı zayi etmediği halde zamin olan emanetçi hangi-sidir?»
İZAH
«Çünkü örfen âriyetir ilh...» Yani zamin olmaz. Ancak haddi aşması halinde zamin olur. Burada da
haddi aşması mevcut değildir.
«Karşılıksız ilh...» Veya burada ona bir karşılık olmuş olsa. Bezzâziyye´de şöyle denilir: «Birisi evini
diğerine tamir ettikten sonra ücretsiz olarak oturması için ariyet verse bu ariyettir. Çünkü tamir
etmek nafaka kâbilindendir. Nafaka da ariyet alana aittir. Ariyet kitabında bunun ak-sine
zikredilmiştir. Sâyıhânî.
«Sürenin bilinmemesi sebebiyle ilh...» Bahır´ın Muhit adlı eserden
naklettiği ifade şöyledir: Burada ariyet fasittir. Çünkü süre de, ücret de
bilinmemektedir..Zira bina meçhuldür. O halde ecr-i misil vermesi gerekir.»
Bu metin ifade ediyor ki, eğer süre beyan edilmiş olsa, yine böyle-dir. Çünkü ücret de belirsizdir.
Açık olan da ancak budur.
«Haracım ariyet alanın vermesi şartıyla ilh...» Yani fasit icâre olur. Çünkü o yerin haracı ariyet
verene aittir. Ariyet verenin haracı ariyet alana şart koşması, haracı menfaate bedel kılmaktır. O
halde mânâ ba-kımından kira olmaktadır. Akitlerde de muteber olan mânâdır.
«Bedeli belirsizdir ilh...» Çünkü haraç bazen artar, bazen eksilir. Bu sebeble meçhuldür. Ama haracı
belirli ve değişmeyen bir haraç ise, ya-ni haraç takdir edilmiş olsa bile yer ona tahammül
etmeyeceği için hü-küm aynıdır. Çünkü yerin getirdiği haraçtan noksan olur. Minâh´tan özetle.
«Hangi ariyet veren ilh...» Adam ziraat için bir tarla kiralasa, sonra bir başkası kiracıdan tarlayı
ariyet alıp ekse, mâlik tarlayı ariyet alandan geri alamaz. Çünkü geri almasında zarar vardır. Ariyet
verdiği andan iti-baren kira akti fesholur. İbni Şıhne. Hâmiş´te de böyledir.
«Hibesinden dönmesi caizdir ilh...» Bunun cevabı şudur: Bu oğul başkasının kalesidir. Köle birşeye
mâlik olamayacağına göre bu hibe başkasına yani efendisine olur ki, baba bu hibeden dönebilir.
Hâmiş´te de böyledir.
«Zamin olan emanetçi ilh...» Emanetçi, hâkimin emri olmadan emaneti varislere verse, emanet
ölen. kimsenin borçlarını ödeyemez durumda ve varis de emin bir kimse değilse, zamin olur. Ancak
varis emin ve herhangi bir borç da yoksa, varislerden birine vermesi halinde emanetçi zamin
değildir. Fevâid-i Zeyniye. Hâmiş´te de böyledir.
Ben derim ki: Şurunbulâli´nin bu mesele hakkında bir risalesi vardır. Ona başvurunuz. Nitekim biz
Vekâlet kitabında da ona işaret ettik. Bahır´ın haşiyesinde, Vekâlet bahsinde de o kitaptan bazı
şeyler aktardım.
FERÎ MESELELER:
Bir adam diğerine herhangi birşeyin ariyet edilmesini vasiyet eder-se, varisleri dönemezler. Ariyet
de kira gibi taraflardan birinin ölümüyle fesholur.
Ölen birisinin üzerinde hem borç, hem de aynı bulunmayan bir ema-net (vedîa) olsa, onun terekesi
alacaklılarla vedîa sahibi arasında hisse-lerine göre taksim edilir.
Birisi Mekke´ye kadar bir hayvan kiralamış olsa, yalnız Mekke´ye ka-dar binebilir. Ama eğer ariyet
olarak almış olsaydı, hayvanla gidip döne-bilirdi. Çünkü onun geri verme külfeti ariyet alanın
Üzerinedir.
Bir kimse bir yere gitmek için bir hayvan ariyet alsa, gitmeyerek hayvanı evinde tutsa, hayvan helak
olduğu takdirde zamiri olur. Çünkü o adam hayvanı evinde tutmak için değil, bir yere gitmek için
ariyet al-mıştır.
Birisi diğerine bir kumaşı karz olarak verse, Türkler saldırarak ku-maşı onun elinden alsalar, zamin
olmaz. Çünkü örfen ariyettir.
Kendisi çıktığında bina mâlikin olmak şartıyla ev yapıp oturmak için bir yer ariyet alsa, bina
kendisinindir, içinde oturduğu sürece mâlik ki-rasını alır. Zira ariyet karşılıksız temliktir. Bu halde
ise manen icâre ol-maktadır. Sürenin bilinmemesi sebebiyle de bu icâre fasit olmaktadır.
Haracı olan, bir arazinin haracını ariyet alanın vermesi şartıyla ona ariyet verse, fasittir. Çünkü
bedeli meçhuldür. Bunun hilesi şudur: Yeri belli bir zaman için belli bir para karşılığında kiraya
verir, sonra ona o kiradan arazinin harcını vermesini emreder.
Birisi diğerinden bir kitap âryet alsa, onda hata olduğunu görse, sahibinin razı olacağını biliyorsa
hatayı düzeltir.
Ben derim ki: Ariyet alan o hatayı düzeltmese günahkâr olmaz. An-cak hatalı olan kitap Kur´an ise,
düzeltmediği takdirde günahkâr olur. Çünkü Kur´an´ın yazılışındaki bir hatayı uygun bir yazıyla
düzeltmek gerekir.
Vehbâniye´de şöyle denilir: «Birisi bir kitap ariyet alsa, onun hata-sını düzeltse, eğer kitabın sahibi
razı olursa düzeltmesi caizdir.»
Yine Vehbâniye´de şöyle bir bilmece vardır: «Hangi ariyet verendir ki, ariyet verdiği bir şeyi geri
alamaz. Bu ariyet rehin için verilen ariye-tin de dışındadır. Oğluna birşey hibe eden hangi babanın
hibesinden dönmesi caizdir? Malı zayi etmediği halde zamin olan emanetçi hangi-sidir?»
İZAH
«Çünkü örfen âriyetir ilh...» Yani zamin olmaz. Ancak haddi aşması halinde zamin olur. Burada da
haddi aşması mevcut değildir.
«Karşılıksız ilh...» Veya burada ona bir karşılık olmuş olsa. Bezzâziyye´de şöyle denilir: «Birisi evini
diğerine tamir ettikten sonra ücretsiz olarak oturması için ariyet verse bu ariyettir. Çünkü tamir
etmek nafaka kâbilindendir. Nafaka da ariyet alana aittir. Ariyet kitabında bunun ak-sine
zikredilmiştir. Sâyıhânî.
«Sürenin bilinmemesi sebebiyle ilh...» Bahır´ın Muhit adlı eserden
naklettiği ifade şöyledir: Burada ariyet fasittir. Çünkü süre de, ücret de
bilinmemektedir..Zira bina meçhuldür. O halde ecr-i misil vermesi gerekir.»
Bu metin ifade ediyor ki, eğer süre beyan edilmiş olsa, yine böyle-dir. Çünkü ücret de belirsizdir.
Açık olan da ancak budur.
«Haracım ariyet alanın vermesi şartıyla ilh...» Yani fasit icâre olur. Çünkü o yerin haracı ariyet
verene aittir. Ariyet verenin haracı ariyet alana şart koşması, haracı menfaate bedel kılmaktır. O
halde mânâ ba-kımından kira olmaktadır. Akitlerde de muteber olan mânâdır.
«Bedeli belirsizdir ilh...» Çünkü haraç bazen artar, bazen eksilir. Bu sebeble meçhuldür. Ama haracı
belirli ve değişmeyen bir haraç ise, ya-ni haraç takdir edilmiş olsa bile yer ona tahammül
etmeyeceği için hü-küm aynıdır. Çünkü yerin getirdiği haraçtan noksan olur. Minâh´tan özetle.
«Hangi ariyet veren ilh...» Adam ziraat için bir tarla kiralasa, sonra bir başkası kiracıdan tarlayı
ariyet alıp ekse, mâlik tarlayı ariyet alandan geri alamaz. Çünkü geri almasında zarar vardır. Ariyet
verdiği andan iti-baren kira akti fesholur. İbni Şıhne. Hâmiş´te de böyledir.
«Hibesinden dönmesi caizdir ilh...» Bunun cevabı şudur: Bu oğul başkasının kalesidir. Köle birşeye
mâlik olamayacağına göre bu hibe başkasına yani efendisine olur ki, baba bu hibeden dönebilir.
Hâmiş´te de böyledir.
«Zamin olan emanetçi ilh...» Emanetçi, hâkimin emri olmadan emaneti varislere verse, emanet
ölen. kimsenin borçlarını ödeyemez durumda ve varis de emin bir kimse değilse, zamin olur. Ancak
varis emin ve herhangi bir borç da yoksa, varislerden birine vermesi halinde emanetçi zamin
değildir. Fevâid-i Zeyniye. Hâmiş´te de böyledir.