İnsanlar aşk diye andıklarının, gerçek aşk sandıklarının aslını anlar bir gün. Ve açılır gerçek aşk sandıklarının tozlu kapağı. Kırılır kilit, bozulur mühür… İnsanların sahte riyasından sıyrılıp aşkın o saf rüyasına vâkıf olur gönül. Aşk, iki günlük duyguların iki yüzlü hâlinden ve menfaatle beslenen sevgilerin ahvâlinden ayrılır. Maskeler düşer bir bir… Perde iner ve oyun biter.
Çığ gibi bir çağ kaldı kanlı avuçlarımda. Sözüm, zirveden eteğe düşen ve düştükçe büyüyen bir aşk zihniyetinin tam altında. Karlar altında… Heyhat! Eski dünyamızın eski aşklarına limanda kalmış yolcu gibi bakıyorum. Ah hayat! Daha onu görmeden sevgilinin zülfüne berdar olan, sevgilinin,,,
Elif boyundan sonra iki büklüm Dal gibi kalan, onun peykanını en kutlu hediye gibi gönlünde saklayan divanelerin, viranelerin, biçarelerin hâlini bu dünyanın âşıklarında bulamadığım için olsa gerek… Bir gözyaşı damlasıyla kendimden akıyorum. Yakıyorum yalan sevda masallarını. Ve bir Divan sayfasında hapsedip gülümü, bülbül gibi şakıyorum....
Üstadın kelamıyla vesselam,,,,,