TaHKaR
Aktif Üyemiz
Aşk mürekkebi, gül kokulu kalemi kuşattığı bir gecede,
Her muamma cevap bulur, çözülür birkaç hecede.
İşte hüzün ülkesindeyim.
Bu ülkede gözyaşı yok, gözlerin göremeyeceği kadar uzak,
güneşin inemeyeceği kadar derin mülahazalar var.
Bu ülkede çığlık yok, nidalara meydan okuyan sükûtlar var.
Bu ülke istiğrak ülkesi, burada konuşan sinedir, burada yalnızca kalp cevelân içindedir.
Bu ülkeye girmeden çözülmez kalemin dili…
Bu iklimde yaşamayan gönül laldır; konuşmayı bilmez, yazmayı bilmez.
Bu ülkeye aç gelinir, tok gidilir.
Çıplak gelinir, giyinik gidilir.
Mecruh gelinir, mesrur gidilir.
Yayan gelinir, binekli gidilir.
Bu ülkeye biçare gelinir… Biiznillah gidilir…
Ve ben de şimdi bu ülkedeyim…
Memleket yollarını kısaltırken bir can düştü aklıma, aklım bir cana düştü.
Dağıldı cümleler, her biri bir yana düştü.
Sayfalara bir hüzün, kalem giryana düştü.
Düşünceler savruldu, kurşun olup şiryana düştü…
Özleminle bir kor büyür tenim içinde
Ben değil, hüzün ülkesi benim içimde…
Uzaklarda, çok uzaklarda bir yerlerde atan kalp, ab-ı revan olur yüreğime.
Arada aşılması güç dağlar olsa da,
Bitmez tükenmez yollar olsa da o nefesi hissederim her gece yanaklarımda.
Biliyorum ki vuslatı getirecek olan bu hasrettir…
Hayalleri gerçek kılacak olan kalbimdeki yanık kokusu, sevgimdeki basirettir…
Gözler konuşup, eller buluşmasa da biz rüzgâra sesimizi bırakır, güvercin kanadının altında gizleriz risalemizi.
Hasretin külfetini çeksek de, sevgilerin en aziz olanını yaşarız.
Âşıklar parkında aşina olunmuş kalıplara sığmaz, taşarız…
Nil’i perde dolar alnına, öper seni melekler
Naçizane kelimelerim yürüyemez, emekler
Yürüyorum, gözlerim hep bir noktada.
O nokta da bir ışık.
Işık da bir yıldız, yıldız da bir pencere…
Pencerede bir perde, perdenin arkasında bir çift göz…
Bu gözlerde sedef, bu gözlerde dolunay…
Bu gözlerin ardı koskoca bir diyardır, bu gözlerden bakan Aziz Yardır…
Yıllarca gönlümün okuyacağı aziz kelamsın
Nur-i ayn’ım, ezelden kalbime verilmiş selamsın
Aynı kubbe altında, aynı gecenin karanlığında açılır ellerimiz.
Her kelime dua olur, her kelime ibibik olur ulaşır merhametin merkezine.
Ulaşır hüzün ülkesine.
Aynı satırları okur, aynı kelimelerle konuşuruz.
Aynı bedende yaşar ruhumuz.
Acı duyarsak birlikte kıvranır, şad olunca birlikte coşarız.
Umutlara, güneşin doğuşuna biz el ele koşarız.
Aynı hava dolar ciğerlerimize.
Aynı musikiyi dinler, aynı şarkıyı söyleriz.
Her muamma cevap bulur, çözülür birkaç hecede.
İşte hüzün ülkesindeyim.
Bu ülkede gözyaşı yok, gözlerin göremeyeceği kadar uzak,
güneşin inemeyeceği kadar derin mülahazalar var.
Bu ülkede çığlık yok, nidalara meydan okuyan sükûtlar var.
Bu ülke istiğrak ülkesi, burada konuşan sinedir, burada yalnızca kalp cevelân içindedir.
Bu ülkeye girmeden çözülmez kalemin dili…
Bu iklimde yaşamayan gönül laldır; konuşmayı bilmez, yazmayı bilmez.
Bu ülkeye aç gelinir, tok gidilir.
Çıplak gelinir, giyinik gidilir.
Mecruh gelinir, mesrur gidilir.
Yayan gelinir, binekli gidilir.
Bu ülkeye biçare gelinir… Biiznillah gidilir…
Ve ben de şimdi bu ülkedeyim…
Memleket yollarını kısaltırken bir can düştü aklıma, aklım bir cana düştü.
Dağıldı cümleler, her biri bir yana düştü.
Sayfalara bir hüzün, kalem giryana düştü.
Düşünceler savruldu, kurşun olup şiryana düştü…
Özleminle bir kor büyür tenim içinde
Ben değil, hüzün ülkesi benim içimde…
Uzaklarda, çok uzaklarda bir yerlerde atan kalp, ab-ı revan olur yüreğime.
Arada aşılması güç dağlar olsa da,
Bitmez tükenmez yollar olsa da o nefesi hissederim her gece yanaklarımda.
Biliyorum ki vuslatı getirecek olan bu hasrettir…
Hayalleri gerçek kılacak olan kalbimdeki yanık kokusu, sevgimdeki basirettir…
Gözler konuşup, eller buluşmasa da biz rüzgâra sesimizi bırakır, güvercin kanadının altında gizleriz risalemizi.
Hasretin külfetini çeksek de, sevgilerin en aziz olanını yaşarız.
Âşıklar parkında aşina olunmuş kalıplara sığmaz, taşarız…
Nil’i perde dolar alnına, öper seni melekler
Naçizane kelimelerim yürüyemez, emekler
Yürüyorum, gözlerim hep bir noktada.
O nokta da bir ışık.
Işık da bir yıldız, yıldız da bir pencere…
Pencerede bir perde, perdenin arkasında bir çift göz…
Bu gözlerde sedef, bu gözlerde dolunay…
Bu gözlerin ardı koskoca bir diyardır, bu gözlerden bakan Aziz Yardır…
Yıllarca gönlümün okuyacağı aziz kelamsın
Nur-i ayn’ım, ezelden kalbime verilmiş selamsın
Aynı kubbe altında, aynı gecenin karanlığında açılır ellerimiz.
Her kelime dua olur, her kelime ibibik olur ulaşır merhametin merkezine.
Ulaşır hüzün ülkesine.
Aynı satırları okur, aynı kelimelerle konuşuruz.
Aynı bedende yaşar ruhumuz.
Acı duyarsak birlikte kıvranır, şad olunca birlikte coşarız.
Umutlara, güneşin doğuşuna biz el ele koşarız.
Aynı hava dolar ciğerlerimize.
Aynı musikiyi dinler, aynı şarkıyı söyleriz.