mahzungarip
Yönetici
AŞK
Ezelden gelip ebede doğru akıp giden şu kısacık fani hayatta gelen tüm Nebi ve Resuller, İlahi dinlerin hepsinde tek bir hedefin olduğunu gösterdiği gibi, insanın ulaşabileceği en yüksek kemalat noktasına ulaşmasını, yani halifet’ül Kübra olarak yaratıcısına yaklaşmasının tarifini vermektedir. Bize Yüce Yaratıcıya yaklaşmanın yolunu gösteren ve O’nu bize tarif edip tanıttıran üç şey var ki oda kitab-ı kâinat, Yüce Kitabımız Kur’an ve Yürüyen delil Hazreti Muhammed Mustafa s.a.s’dir. Bu üç yol göstericiden sonra inanç, ibadet ve ahlak eksenli üç boyutlu bir hayat, bizleri ötelere yolculuğumuz esnasında bambaşka farklı boyutlara taşıyacaktır biiznillah.
Aşk, Arapçada a-ş-k harflerinin üçlemesiyle güçlü bir tarif çıkarır karşımıza. Kelime manası bir ağacın köklerinden başlayıp, gövdeden dallara, ta yapraklar ve nihayet meyvelere kadar bedenini saran ve her yerini ihata eden bir damlacık ab-ı hayat demektir. Böylece ağaç, katre katre iksirini içerken, koca gövdesini kuşatan o aşkla hayat bulur, yeşerir ve gülücükler saçmaya başlar tabiri caizse. İslam düşünürlerinden olan büyük âlim Şehabeddin Sühreverdi temsili bir hikâyeyle bize bu konuyu şöyle açıklar. Akıl (güzellik), hüzün ve Aşk üç ayrılmaz kardeşlerdir. Bir gün Âdem şehrinden bahsedilir melekût âleminde. Bu üç kardeş merak edip Âdem ülkesini gezmeyi isterler. Âdem ülkesine vardıkları vakit, büyük kardeş olan akıl (güzellik) önce ben girip bir gezeyim etrafı eğer kalınacak bir yerse sizide çağırırım burada kalırız der. Derken iki kardeş hüzün ve aşk bekleşip dururlar fakat akl’ın geleceği yok. Hadi bizde girelim bu şehre, baksana büyük kardeş çıkmadı, demek ki güzel bir yer der ve onlarda Âdem ülkesinden girerler içeri. Orada öyle bir uyum sağlarlar ki o ülkeye, derken İlahi bir emirle melekût âlemine bu ülkeye secde edin emri gelir de fakat şeytan hariç hepsi secdeye varırlar. Ve Âdem şehrinde pek kalmaz üç kardeş ayrılmak zorunda kalırlar. Her biri bir yana dağılır ve kaybolurlar. Derken günlerden bir gün hüzün ve aşk buluşup büyük kardeşlerini aramaya çıkarlar ki onuda Mısır’da Yusuf şehrinde bulurlar. Büyük kardeşle ağlaşıp dururlar fakat onunda kendileriyle birlikte gelmesi teklifini kabul etmez büyük kardeş olan güzellik. Derken hüzün Ken’an iline yol alıp orda kendine Yakup şehrini bulurda onunla dert ortağı olup dertleşir durur. Öbür kardeş olan aşk ise Züleyha’yı bulur kendine orda kalır. Yakup hüznü o kadar çok sever ki gözlerinin akını verir ona. Züleyha ise aşk’tan o kadar hoşlanır ki hayâ perdesini tırmalarda yırtar, dayanamaz aşkı görünce. Hüzün ve aşk kardeşler girdikleri şehirde feryat edip kardeşlerinden ayrı düşmüşlüklerinin acısını yaşatırken bulundukları şehirlere, Yakup hüzünle ve oğulları yanında Mısır’a yol alırken, Züleyha’da yine güzelliğe doğru yol almaktadır aşkla birlikte. Hüzün ve aşk güzellikle buluşunca yine eskisi gibi mutlu olurlar. Âdem ülkesine melekût âleminin secde ettiği gibi yine secdeye varır etrafındaki Yakup oğulları bu üç kardeşin üstünlüğüne.
Evet, Yüce Allah kâinat sarayını aşk, hüzün ve güzellikle yaratıp donatmıştır. Bu üç kardeşi tekrar bir araya getirmek lazım ki oda büyük kardeş olan güzellik (aklımız) bize yol gösterdiği vakit, kaybolan üç kardeşi bir araya getirecektir. Büyük kardeş akıl, kâinatta kaybolan aşkı bulmamıza ve ötelerde hüznünü yaşadığımız vatanımıza dönüp melekût âlemini önümüzde eğip saygıyla hadi girin cennete nidaları arasında üstünlüğünü gösterecektir. İhsan ÇALŞIR
Ezelden gelip ebede doğru akıp giden şu kısacık fani hayatta gelen tüm Nebi ve Resuller, İlahi dinlerin hepsinde tek bir hedefin olduğunu gösterdiği gibi, insanın ulaşabileceği en yüksek kemalat noktasına ulaşmasını, yani halifet’ül Kübra olarak yaratıcısına yaklaşmasının tarifini vermektedir. Bize Yüce Yaratıcıya yaklaşmanın yolunu gösteren ve O’nu bize tarif edip tanıttıran üç şey var ki oda kitab-ı kâinat, Yüce Kitabımız Kur’an ve Yürüyen delil Hazreti Muhammed Mustafa s.a.s’dir. Bu üç yol göstericiden sonra inanç, ibadet ve ahlak eksenli üç boyutlu bir hayat, bizleri ötelere yolculuğumuz esnasında bambaşka farklı boyutlara taşıyacaktır biiznillah.
Aşk, Arapçada a-ş-k harflerinin üçlemesiyle güçlü bir tarif çıkarır karşımıza. Kelime manası bir ağacın köklerinden başlayıp, gövdeden dallara, ta yapraklar ve nihayet meyvelere kadar bedenini saran ve her yerini ihata eden bir damlacık ab-ı hayat demektir. Böylece ağaç, katre katre iksirini içerken, koca gövdesini kuşatan o aşkla hayat bulur, yeşerir ve gülücükler saçmaya başlar tabiri caizse. İslam düşünürlerinden olan büyük âlim Şehabeddin Sühreverdi temsili bir hikâyeyle bize bu konuyu şöyle açıklar. Akıl (güzellik), hüzün ve Aşk üç ayrılmaz kardeşlerdir. Bir gün Âdem şehrinden bahsedilir melekût âleminde. Bu üç kardeş merak edip Âdem ülkesini gezmeyi isterler. Âdem ülkesine vardıkları vakit, büyük kardeş olan akıl (güzellik) önce ben girip bir gezeyim etrafı eğer kalınacak bir yerse sizide çağırırım burada kalırız der. Derken iki kardeş hüzün ve aşk bekleşip dururlar fakat akl’ın geleceği yok. Hadi bizde girelim bu şehre, baksana büyük kardeş çıkmadı, demek ki güzel bir yer der ve onlarda Âdem ülkesinden girerler içeri. Orada öyle bir uyum sağlarlar ki o ülkeye, derken İlahi bir emirle melekût âlemine bu ülkeye secde edin emri gelir de fakat şeytan hariç hepsi secdeye varırlar. Ve Âdem şehrinde pek kalmaz üç kardeş ayrılmak zorunda kalırlar. Her biri bir yana dağılır ve kaybolurlar. Derken günlerden bir gün hüzün ve aşk buluşup büyük kardeşlerini aramaya çıkarlar ki onuda Mısır’da Yusuf şehrinde bulurlar. Büyük kardeşle ağlaşıp dururlar fakat onunda kendileriyle birlikte gelmesi teklifini kabul etmez büyük kardeş olan güzellik. Derken hüzün Ken’an iline yol alıp orda kendine Yakup şehrini bulurda onunla dert ortağı olup dertleşir durur. Öbür kardeş olan aşk ise Züleyha’yı bulur kendine orda kalır. Yakup hüznü o kadar çok sever ki gözlerinin akını verir ona. Züleyha ise aşk’tan o kadar hoşlanır ki hayâ perdesini tırmalarda yırtar, dayanamaz aşkı görünce. Hüzün ve aşk kardeşler girdikleri şehirde feryat edip kardeşlerinden ayrı düşmüşlüklerinin acısını yaşatırken bulundukları şehirlere, Yakup hüzünle ve oğulları yanında Mısır’a yol alırken, Züleyha’da yine güzelliğe doğru yol almaktadır aşkla birlikte. Hüzün ve aşk güzellikle buluşunca yine eskisi gibi mutlu olurlar. Âdem ülkesine melekût âleminin secde ettiği gibi yine secdeye varır etrafındaki Yakup oğulları bu üç kardeşin üstünlüğüne.
Evet, Yüce Allah kâinat sarayını aşk, hüzün ve güzellikle yaratıp donatmıştır. Bu üç kardeşi tekrar bir araya getirmek lazım ki oda büyük kardeş olan güzellik (aklımız) bize yol gösterdiği vakit, kaybolan üç kardeşi bir araya getirecektir. Büyük kardeş akıl, kâinatta kaybolan aşkı bulmamıza ve ötelerde hüznünü yaşadığımız vatanımıza dönüp melekût âlemini önümüzde eğip saygıyla hadi girin cennete nidaları arasında üstünlüğünü gösterecektir. İhsan ÇALŞIR