MURATS44
Özel Üye
Bu ne ilktir ne de son olacak.Batı medyasının Türk düşmanlığı ve aleyhteki karalama kampanyaları tarih boyu sürmüştür ve sürmeye de devam edecektir.
Ancak bu sefer “pes doğrusu” dedirtecek kadar ileriye gidilmiş.
PKK’nın ağzından kaleme alınan Time gazetesinin başyazısında yine hedefinde Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan var.
“Ankara’da miyopluk” başlıklı başyazısında, “Erdoğan’ın PKK’ya saldırıları Irak Şam İslam Devleti’ne dolaylı destek anlamına geliyor”
deniliyor bu baş yazıda. Bu sadece bir iddia değil, aynı zamanda düşmanlık ve küstahça bir tavırdır.
Türkiye’nin IŞİD terör örgütüne destek veren bir ülke olduğunu yazabilecek kadar densizleşen Time gazetesi bu ve benzeri Türkiye karşıtı yorumlarıyla aynı zamanda terör örgütü PKK’nın propagandasını yapmaktadır.
Yine Kuzey Irak’taki Mahmur Kamp’ını ziyaret eden İngiltere’de yayın yapan Independent gazetesi muhabiri Catty Othen, PKK’nın Irak Şam İslam Devleti’ndense (IŞİD) Türk Ordusuna karşı savaşmak daha öncelik haline geldiğini bildiriyor. Bölücü terör örgütü PKK’nın katilleriyle yaptığı röportajla tam anlamıyla PKK’yı meşru göstermeye çalıştığı açıkça görülüyor.
Batı medyasındaki bu haber ve yorumların örnekleri pek çok olup aslında bu görüşler aynı zamanda Türkiye karşıtı siyasilerin de görüşleridir.
Batı başkentlerinde Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde demokratikleşme ve özgürlükler alanında devrim niteliğindeki reformlar ve ekonomik alandaki başarılı yükselişin yanında ülke genelindeki yatırımlar sürekli tartışılmaktadır.
Türkiye artık “kolunda serumla dolaşan hasta adam değil” değerlendirmelerinde PKK terör örgütünün Türkiye’nin bu yükselişini engelleyebileceği konuşuluyor.
Çünkü terör belasından kurtulmuş bir Türkiye, yükselişini devam ettirerek ve büyümesini katlayarak bölgenin lideri olma korkusu var.
Üreten Türkiye Batılıların işine gelmez. Pazar payını Türklere bırakmak veya bölüşmek gibi bir niyetleri de yok. Aksine Türkiye’nin üreten değil, tüketen olmasını ve Batının önemli bir pazarı olarak kalmaya devam etmesini isteniyor.
Batı medyasını ve siyasetçilerinin PKK ve HDP’ye gizli açık desteği işte bundandır.
AK Parti çok partili demokratik sistem gereği parti kapatma yerine suç işleyen vekil ve parti yetkililerinin hukuk çerçevesinde cezalandırılmalarını ısrarla savunmaktadır.
Bu arada; 2010 yılında “Parti kapatmanın zorlaştırılması” için parlamentoda yapılan oylamada HDP’nin destek vermediğini de hatırlatmış olalım. Çünkü HDP mağduriyet üzerinden güç kazanmak istiyor. Şimdiye kadar kapatılan PKK yandaşı partilerden sonra yeni kurulanların güçlenerek geldiği gerçeğini bilen HDP eş başkanları şimdi de partilerini kapatmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Eş başkanlar, PKK terör örgütünün uzantısı olduklarını söylemekle kalmıyor PKK’nın kanlı eylemlerini resmen destekliyorlar. Yasalarımıza göre suç olan beyanlarla adeta HDP’in kapatılmasına zemin hazırlıyorlar.
Ancak Brüksel’de Türkiye’ye baskı arayışı turuna çıkan eş başkan Demirtaş sürekli siyasi haklarının engellenerek partilerinin kapatılmak istendiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti’yi tekrar tek başına iktidara getirmek için HDP’i kapatmak istediğini söylüyor.
PKK ile arasına mesafe koyamayan ve PKK’nın kanlı eylemlerini kınayamayan Demirtaş’ın, Brüksel’de kendilerini barış arayan siyasiler olarak tanıtıp destek istemesi kelimenin tam anlamıyla ikiyüzlülüktür.
Çünkü HDP, bir siyasi parti adı altında bölücü örgütü PKK ile şehir yapılanması olan KCK’nın kanlı eylemlerini organize etmektedir. Yani HDP silahlı eylemlerin tam merkezindedir ve onların sözcüsüdür.
“PKK terör örgütü değildir, biz sırtımızı PYD’ye ve PKK ‘ya yasladık” diyen eş başkanların sıkıştıkları yerde PKK’ya; “elini tetikten çek” çağrısı hiç mi hiç inandırıcı değil.
Aslında PKK değil, HDP ve KCK da silah bırakmalı. Kandil’e operasyon için F-16’lar yükseldikçe, HDP destekli KCK karakollara saldırıp şehirleri savaş alanına çeviriyor.
Güneydoğu, büyük kentlerin bazı ilçeleri silah deposu. Beklenmeyen yerlerde bombalar ve mayınlar patlıyor. Artık eylemler polis ve askerlerimize yönelik ve büyük kayıplar verdirmeyi hedefliyor. Arabaya bomba yükleyip polis karakoluna saldırıyorlar. Traktöre bomba yükleyip askeri karakolu patlatıyorlar.. PKK artık uçaksavarla saldırıyor..
Dağlardaki PKK yuvaları vurulurken aynı zamanda hiç vakit kaybetmeden bölgede geçici olağanüstü hal ilan edilmeli ve çok ciddi silah taraması yapılmalı.
Çünkü; PKK terör örgütü HDP ve KCK üzerinden “Çözüm Süreci”ni savaşa hazırlık süreci olarak kullanmış. Çatışmasızlık oyalamasıyla bölgede silah depolaması yapılmış.
Kısacası; PKK bundan sonra “devrimci halk savaşı sürecidir” derken bölgedeki silah depolarına ve HDP-KCK örgütlenmesine güvenmektedir. Evet bölgede PKK’nın uzantıları olan KCK ve HDP şehir ve kasabaları savaş alanına çevirecek silah ve mühimmata sahiptir. Gömülü cephaneler ortaya çıkarılmalı ve terör örgütlenmeleri dağıtılmalıdır. Aksi halde daha büyük kayıplar verilmesi ihtimal dâhilindedir.
Ancak bu sefer “pes doğrusu” dedirtecek kadar ileriye gidilmiş.
PKK’nın ağzından kaleme alınan Time gazetesinin başyazısında yine hedefinde Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan var.
“Ankara’da miyopluk” başlıklı başyazısında, “Erdoğan’ın PKK’ya saldırıları Irak Şam İslam Devleti’ne dolaylı destek anlamına geliyor”
deniliyor bu baş yazıda. Bu sadece bir iddia değil, aynı zamanda düşmanlık ve küstahça bir tavırdır.
Türkiye’nin IŞİD terör örgütüne destek veren bir ülke olduğunu yazabilecek kadar densizleşen Time gazetesi bu ve benzeri Türkiye karşıtı yorumlarıyla aynı zamanda terör örgütü PKK’nın propagandasını yapmaktadır.
Yine Kuzey Irak’taki Mahmur Kamp’ını ziyaret eden İngiltere’de yayın yapan Independent gazetesi muhabiri Catty Othen, PKK’nın Irak Şam İslam Devleti’ndense (IŞİD) Türk Ordusuna karşı savaşmak daha öncelik haline geldiğini bildiriyor. Bölücü terör örgütü PKK’nın katilleriyle yaptığı röportajla tam anlamıyla PKK’yı meşru göstermeye çalıştığı açıkça görülüyor.
Batı medyasındaki bu haber ve yorumların örnekleri pek çok olup aslında bu görüşler aynı zamanda Türkiye karşıtı siyasilerin de görüşleridir.
Batı başkentlerinde Cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde demokratikleşme ve özgürlükler alanında devrim niteliğindeki reformlar ve ekonomik alandaki başarılı yükselişin yanında ülke genelindeki yatırımlar sürekli tartışılmaktadır.
Türkiye artık “kolunda serumla dolaşan hasta adam değil” değerlendirmelerinde PKK terör örgütünün Türkiye’nin bu yükselişini engelleyebileceği konuşuluyor.
Çünkü terör belasından kurtulmuş bir Türkiye, yükselişini devam ettirerek ve büyümesini katlayarak bölgenin lideri olma korkusu var.
Üreten Türkiye Batılıların işine gelmez. Pazar payını Türklere bırakmak veya bölüşmek gibi bir niyetleri de yok. Aksine Türkiye’nin üreten değil, tüketen olmasını ve Batının önemli bir pazarı olarak kalmaya devam etmesini isteniyor.
Batı medyasını ve siyasetçilerinin PKK ve HDP’ye gizli açık desteği işte bundandır.
EŞ BAŞKANLAR HDP’NİN KAPATILMASINA ÇALIŞIYOR…
AK Parti çok partili demokratik sistem gereği parti kapatma yerine suç işleyen vekil ve parti yetkililerinin hukuk çerçevesinde cezalandırılmalarını ısrarla savunmaktadır.
Bu arada; 2010 yılında “Parti kapatmanın zorlaştırılması” için parlamentoda yapılan oylamada HDP’nin destek vermediğini de hatırlatmış olalım. Çünkü HDP mağduriyet üzerinden güç kazanmak istiyor. Şimdiye kadar kapatılan PKK yandaşı partilerden sonra yeni kurulanların güçlenerek geldiği gerçeğini bilen HDP eş başkanları şimdi de partilerini kapatmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
Eş başkanlar, PKK terör örgütünün uzantısı olduklarını söylemekle kalmıyor PKK’nın kanlı eylemlerini resmen destekliyorlar. Yasalarımıza göre suç olan beyanlarla adeta HDP’in kapatılmasına zemin hazırlıyorlar.
Ancak Brüksel’de Türkiye’ye baskı arayışı turuna çıkan eş başkan Demirtaş sürekli siyasi haklarının engellenerek partilerinin kapatılmak istendiğini, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AK Parti’yi tekrar tek başına iktidara getirmek için HDP’i kapatmak istediğini söylüyor.
PKK ile arasına mesafe koyamayan ve PKK’nın kanlı eylemlerini kınayamayan Demirtaş’ın, Brüksel’de kendilerini barış arayan siyasiler olarak tanıtıp destek istemesi kelimenin tam anlamıyla ikiyüzlülüktür.
Çünkü HDP, bir siyasi parti adı altında bölücü örgütü PKK ile şehir yapılanması olan KCK’nın kanlı eylemlerini organize etmektedir. Yani HDP silahlı eylemlerin tam merkezindedir ve onların sözcüsüdür.
“PKK terör örgütü değildir, biz sırtımızı PYD’ye ve PKK ‘ya yasladık” diyen eş başkanların sıkıştıkları yerde PKK’ya; “elini tetikten çek” çağrısı hiç mi hiç inandırıcı değil.
Aslında PKK değil, HDP ve KCK da silah bırakmalı. Kandil’e operasyon için F-16’lar yükseldikçe, HDP destekli KCK karakollara saldırıp şehirleri savaş alanına çeviriyor.
DAHA ÖNCE UYARMIŞTIM, TEKRAR UYARIYORUM!..
Güneydoğu, büyük kentlerin bazı ilçeleri silah deposu. Beklenmeyen yerlerde bombalar ve mayınlar patlıyor. Artık eylemler polis ve askerlerimize yönelik ve büyük kayıplar verdirmeyi hedefliyor. Arabaya bomba yükleyip polis karakoluna saldırıyorlar. Traktöre bomba yükleyip askeri karakolu patlatıyorlar.. PKK artık uçaksavarla saldırıyor..
Dağlardaki PKK yuvaları vurulurken aynı zamanda hiç vakit kaybetmeden bölgede geçici olağanüstü hal ilan edilmeli ve çok ciddi silah taraması yapılmalı.
Çünkü; PKK terör örgütü HDP ve KCK üzerinden “Çözüm Süreci”ni savaşa hazırlık süreci olarak kullanmış. Çatışmasızlık oyalamasıyla bölgede silah depolaması yapılmış.
Kısacası; PKK bundan sonra “devrimci halk savaşı sürecidir” derken bölgedeki silah depolarına ve HDP-KCK örgütlenmesine güvenmektedir. Evet bölgede PKK’nın uzantıları olan KCK ve HDP şehir ve kasabaları savaş alanına çevirecek silah ve mühimmata sahiptir. Gömülü cephaneler ortaya çıkarılmalı ve terör örgütlenmeleri dağıtılmalıdır. Aksi halde daha büyük kayıplar verilmesi ihtimal dâhilindedir.