Bediüzzamanın Hayatı

MURATS44

Özel Üye
Risale-i Nur Müellifi
Bediüzzaman
Said Nursi

Diyanet isleri Müsavere Kurulu’nun 23.05.1956 gün ve sayısız ehl-i vukuf raporuna istinaden Afyon Agır Ceza Mahkemesince Bediüzzaman Said Nursi’nin Kitab ve sair evraklarının kanuni mevzuata muhalif siyasi ve idari hiçbir mahzuru görülmemis olmakla sözü geçen eserler 23.06.1956 gün ve 954/278 esas ve 955/218 karar sayılı ve kaziye-i muhkeme haline gelen beraet karariyle ve yine Isparta Sorgu Hakimli ginin 11.09.1956 gün, 954/28 esas ve 956/65 karar sayılı ve aynen kazıye-i muhkeme haline gelen men’i muhakeme karariyle bilumum Nur Risaleleri sahiplerine iade edilmistir.

Her hakkı mahfuzdur.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

MURATS44

Özel Üye
Giriş
Evvelâ şunu itiraf edelim ki, bu Tarihçe-i Hayat büyük Üstadın hayatını tam mânâsıyla ifade etmekten çok uzaktır. Pek çok noktalar kısa kesilmiştir.
Hem, onun şahsiyetine ait hususları aydınlatacak ve açacak mahiyetteki vak’a ve hâdiselerden bir çoğu zikredilmemiştir. Serd edilen fikir ve kanaatleri teyid eden vak’a ve hâdiseler pek çoktur. Bahsetmeyişimizin yegâne sebebi, kendisinin razı olmamasıdır.
Evvelden beri, hem sohbetlerinde, hem mektuplarında bu zamanın cemaat zamanı olup, şahsî kemalât ve meziyetlerin hizmet-i imaniyede şahs-ı mânevî kadar tesiri olmadığını zikretmesi; hem şahsından ziyade, Kur’ân-ı Hakîmden nebean eden Risale-i Nur’a nazar edilmesini, bütün kıymet ve faziletin Risale-i Nur’da tecellî eden hakikat-i Kur’âniyeye ait olduğunu defalarca ihtar etmesi ve kendisine ait böyle bir tarihçe-i hayat hazırlandığını duyduğu zaman, “Tafsilâta lüzum yok. Yalnız Risale-i Nur hizmetine dair bahisler yazılsın” diye haber göndermesi gibi sebeplere binaen, şahsına ait bahisler gayet kısa kesilmiştir. Üstadın hayatına temas eden ve daha ziyade hizmet-i Nuriyeye ait mektuplar, müdafaalar, muhtelif zamanlara ait o zamandaki ahvalini bir derece ifade eden makale ve hatıralarını olduğu gibi koyduk. Bu suretle, bu eser, istikbaldeki münevver Nur Talebeleri için hakikî bir me’haz teşkil etmektedir. Muhterem edip ve muharrirler, bundan istifade ile inşaallah, daha mükemmel, daha hakikatli ve faideli tarihçe-i hayatlar hazırlayacaklardır.

Kur’ân-ı Hakîm: her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
ahvâl: haller, durumlar
bahis: konu
binâen: –dayanarak, dolayı
edip: edebiyatçı
evvelâ: öncelikle
fazilet: güzel ve üstün değer, erdem
hakikat-i Kur’âniye: Kur’ân’da yer alan gerçek mesele
hakikatli: gerçek, doğru
hakikî: asıl, gerçek
hizmet-i Nuriye: Nur hizmeti; Risale-i Nur’da bulunan iman hakikatlerini insanlara ulaştırma hizmet
hizmet-i imâniye: iman hakikatlerini muhtaç insanlara ulaştırma hizmeti
ihtar: hatırlatma, ikaz
inşaallah: Allah izin verirse
istifade: faydalanma, yararlanma
istikbal: gelecek
itiraf etme: bir gerçeği saklamaktan vazgeçip açıklama, bildirme
kemâlât: faziletler, iyilikler, ahlâk ve huy güzellikleri
mahiyet: asıl nitelik, özellik
meziyet: üstün özellik
me’haz: kayna
kmuharrir: yazar, araştırmacı
muhtelif: çeşitli, birbirinden farklı
muhterem: hürmete lâyık, saygıdeğer
müdafaa: savunma
münevver: aydın, nurlu
nazar etme: bakma
nebean eden: bir kaynaktan, ortaya çıkan; gelişen
serd etme: sözü peş peşe, tertipli ve güzel bir şekilde söyleme
suret: biçim, şekil
tafsilât: ayrıntılar
tarihçe-i hayat: hayat hikayesi, biyografi
tecellî etme: belirme, görünme, yansıma
teyid etme: doğrulama
teşkil etme: oluşturma, meydana getirme; bir araya getirme
vak’a: hadise, olay
yegâne: tek
zikretme: anma, dile getirme
ziyade: çok, fazla
Üstad: bir ilim ve san’at alanında bilgi ve söz sahibi olan âlim; Bediüzzaman Said Nursî
şahs-ı mânevî: mânevî şahıs, belli bir ideal ve gaye etrafında bir araya gelen topluluğun oluşturduğu mânevî şahsiyet ve ortak kimlik
 

MURATS44

Özel Üye
İlk hayatına kısa bir bakış
Evvelâ: Hükema-yı İşrâkıyyunun mesleklerine sülûk ederek, zühd ve riyazete başladı. Hükema-yı İşrakıyyun, tedric kanunu mucibince vücudlarını riyazete alıştırmışlardı. O ise, tedrice riayet etmeyerek, birden bire riyazete daldı. Gün geçtikçe, vücudu tahammül etmeyerek zaif düşmeye başladı. Üç günde bir parça ekmekle idare ediyordu. Ulema-yı İşrâkıyyunun “riyazetin küşâyiş-i fikre hizmet ettiği” nazariyesi üzerine, onlar gibi yapacağım diye çalışıyordu.
Saniyen: İmam-ı Gazâlî Hazretlerinin İhyau’l-Ulûm’unda tasavvuf nokta-i nazarında ]
blank.gif
1
دَعْ مَا يُرِيـبُكَ اِلٰى مَالاَ يُرِيـبُكَ kaidesine ittibaen, ekmeği bile bir zaman terk edip, ot ile idareye koyuldu.
Salisen: Nadir konuşuyordu. Kürtlerin edip dâhilerinden Molla Ahmed Hâni Hazretlerinin, gündüzleyin bile havf ile girilen kubbe-i saadetine kapanır, bazan geceleyin de orada kalırdı. Bundan dolayı ahali, Bediüzzaman’a “Ahmed Hâni Hazretlerinin feyzine mazhar olmuştur” diyordu. Bu hali, müşarün ileyhin kerametine hamlederlerdi.
O vakitlerde kendisi on üç, on dört yaşlarında idi. Sonra, ulemadan mümtaz simalarla mülâkat etmeye karar verdi ve Bağdat’a ziyaret kastıyla hocasından izin istedi. Derviş kıyafetine girdi. Yolları takip etmeden dağlarda, ormanlarda gece dolaşarak Bağdat’a gitmek niyetinde iken Bitlis’e geldi. Bitlis’te Şeyh Mehmed Emin Efendi Hazretlerinin yanına giderek, iki gün kadar dersinde bulundu.



Dipnot-1 “Sana şüphe veren şeyleri, sana şüphe vermeyinceye kadar terket.”Buharî, Büyû’: 3; Tirmizî, Kıyâme: 60; Müsned, 3:152; el-Münâvî, Fezü’l-Kadîr, 3:528-529, Hadis no: 4211-4214.








Ulema-yı İşrâkıyyun: bilginin kaynağının mânevî aydınlanma, sezgi ve ilham olduğu görüşünü savunan âlimler
ahali: halk
dâhi: son derece zeki kimse; dehâ ve hikmet sahibi
edip: edebiyatçı
evvelâ: ilk olarak
feyz: bir kimsenin rûhaniyetinden veya ilminden faydalanma, nasiplenme
hamletme: yükleme
havf: korku
hükema-yı İşrâkıyyun: bilginin kaynağının mânevî aydınlanma, sezgi ve ilham olduğu görüşünü savunan İslâm filozofları
ittibaen: tâbi olarak, uyarak
kaide: kural, prensip
kast: bilerek ve isteyerek yapma, maksat
keramet: Allah’ın bir ikramı olarak, Onun sevgili kullarında görünen olağanüstü şey
kubbe-i saadet: mutluluk kubbesi; büyük ve manevî derecesi yüksek bir zâtın kabrinin ve türbesinin bulunduğu yer
küşâyiş-i fikr: fikir ve düşüncenin berraklaşması
mazhar olma: erişme, nail olma
meslek: takip edilen yöntem, usul
mucibince: gereğince
mülâkat etme: görüşme
mümtaz: seçkin
müşarûn-ileyh: kendisine işaret edilen; adı anılan
nadir: çok az, ender
nazariye: teori
nokta-i nazar: bakış noktası, görüş açısı
riayet etme: uyma, gözetme
riyâzet: gelip geçici şeylerden nefsi çekerek kanaat içinde yaşama; ilim, ibadet ve fikirle meşgul olma
salisen: üçüncü olarak
saniyen: ikinci olarak
sima: yüz; kişi
sülûk etmek: yönelmek, yola girmek
tahammül etme: katlanma, yüklenme, dayanma
tasavvuf: kişinin kalbini dünya ilgilerinden kesip gönlünü Allah sevgisine bağlaması, tarikat ehli olmatedric: derece derece ilerleme, aşamalı olarak hareket etme
ulema: âlimler
vücud: beden
zühd: Allah korkusuyla günâhlardan kaçınıp kendini ibadete verme
 

Ömer-28

Aktif Üyemiz
Büyük Üstad Said Nursiyi ne kadar anlatsakta az kalır. Hayatı ibretlerle dolu , sıkıntılarla geçen üstadı ne kadar anlatsak ta, bitiremeyiz. Konu güzel ama yarım kalmış gibi. Tamamlanıp daha ayrıntılı şekilde tamamlanmasını rica ediyorum. Bu eşsiz değerin daha çok tanınıp, düşüncelerinin bilinmesi hepimizin faydasına olacaktır. emeklerinize sağlık. Allah cc razı olsun inşaallah.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Büyük Üstad Said Nursi
Büyük Üstad Said Nursi
ÖYLE ZULMETTİLER Kİ ; VEFAT ETTİĞİNDE 36 KİLOYA DÜŞMÜŞTÜ . ONA VERİLEN ZEHİRLER , VÜCUDUNDA ELMA BÜYÜKLÜĞÜNDE UR OLUŞTURDU.

Dünyada ençok zulme uğramış İslâm Alimlerinden biridir , çilekeş mazlum, vatanperver, kahraman Bediüzzaman..
Üstad vefat etmeden önce vasiyet olarak cenazesini Molla Abdulhamidin yıkamasını ister. Ancak Ramazan ayıdır ve 25. gündür, Kadir gecesidir . Molla Abdulhamid itikafa çekilmiş , dünya kelamı etmemekte , sadece ibadet ve zikirle meşgul olmaktadır..
Molla Abdulhamide üstadın vasiyeti söylenir.

Hiç şaşırmaz. Haberim var der..

Haberi getirenler bu sefer şaşırır. Peygamber Efendimizin ruhaniyeti yakazaten geldi ve haber verdi , öleceğini biliyorum , cenazeyide ben yıkayacağım der .

Cenazeyi yıkayan Molla Abdulhamid 36 kiloya düşmüş bu asrın çilekeş insanının sol kolu koltuk altında elma büyüklüğünde siyah bir ur görür.21 defa zehirlenerek öldürülmek istenen üstadı Allah korumuş ve verilen zehirler bu yumruda toplanmıştır.
Ecel birdir değişmez, öldürmeyen Allah öldürtmeyecek , elbette vazifeli şahsı vakti gelene kadar koruyacaktır . Üstad ölümden korkmamıştır ve kaçmamıştır .

Afyon hapishanesinde dışarıda öldürücü kuru soğuğun olduğu gün hücresinin tüm camlarını kırarlar ve donarak ölmesini isterler . Sabaha kadar donmamak için hareket eder , esmaül hüsna , evradu zekar , zikir çeker aynı zamanda şiddetli ağrılar çeker.Başka bir sefer Emirdağda ev hapsinde olduğu sırada ise bir fili öldürecek kadar zehri hissettirmeden yiyeceği yoğurdun içine karıştırırlar . Fakat fark eder ve hemen kendisini kusturur , ama geç kalmıştır .

Tam beş gün ölü gibi yatar , insanoğlunun dayanamıyacağı acılar çeker , garip kimsesiz mazlum bu insana kafir Rus un çektirmediğini çektirirler . Sonra tam öldü sanıldığı sırada dipdiri sevgili Rabbimizin izniyle ayağa kalkar ..Üstadın ölmeden önce Konya'da ziyaret edip arabadan inmeden görüştüğü kardesi Abdülmecid abi ile helalleşmesinde ilginç bir keramet daha yaşanır ..Ölmeye gittiğini biliyordur.Üstad kardeşine son sözleri şöyle olur:Benim yüzümden sana eziyet edecekler,hapsedecekler.Sakın üzülme orada sana eşinden daha iyi bakarlar ..

Üstad kardeşinin üzülmemesi için onu teselli eder , hemde ölüme giderken ..

Abdülmecid abi ceberut zalimler tarafından 111 gün sonra gözaltına alınır ve hapsedilir .

Ona Zulmedenler zalimler çöplüğünde unutulurken; Yaşasın zalimler için cehennem diyor...

Üstad Bediuzzaman Said Nursiyi Rahmet ve minnetle anıyoruz
 
Üst Alt