MURATS44
Özel Üye
O gün, kendisinden sapma imkanı olamayan çağırıcıya uyacaklar. Rahman (olan Allah)'a karşı sesler kısılmıştır; artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin. (Ta-ha Suresi, 108)
İnsanlar toprağın altından çıktıklarında kendilerini çağıran sese doğru yönelip koşmaya başlarlar. Bu koşuş çağrıldıkları yere ulaşana dek sürer. Bu çağrı daha önce benzerlerine rastlanmış bir çağrı değildir. Müminlerin güven ve huzurlu gelişlerinin aksine, inkarcılar toplanma yerine alacakları karşılığı hissetmişçesine, bu günün "zorlu bir gün" olduğunu ikrar ederek gelirler. (Kamer Suresi, 8) Artık toplanma zamanıdır. Bunu geri çevirebilmek için yapabilecekleri hiçbir şey yoktur. Binlerce senedir yaşamış olan insanların tümü biraraya toplanacaktır. Bu büyük kalabalık Allah'a boyun eğmiş olarak şaşkınlık içinde hızla hareket etmekte, kendilerine gelecek olan azapları beklemektedirler. Ne kaçış, ne geri dönüş mümkün değildir, pişmanlıkları kendilerine fayda da getirmeyecektir. Korku bütün benliklerini kaplamıştır. Ayetlerde o gün yaşanacak dehşet şöyle tarif edilir:
Kabirlerinden koşarcasına çıkarılacakları gün, sanki onlar dikili birşeye yönelmiş gibidirler. Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük' yüzlerini de bir zillet kaplamış; işte bu, kendilerine vadedilmekte olan (kıyamet ve azab) günüdür. (Mearic Suresi, 43-44)
Dünyada iken kendilerine gelen uyarılara sırt çeviren, ne kendilerinin ne de atalarının tekrar dirileceğine inanmayan bu insanlara Kuran'da Allah'ın verdiği cevap şu şekilde olmuştur:
Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz. Veya önceki atalarımız da mı? De ki: "Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz)." (Saffat Suresi, 16-18)
Dünyada Allah'ın sınırlarını tanımayan Allah'a itaat etmeyen ve büyüklenen inkarcılar, burada ayette geçen ifadeye mutabık olarak çok itaatli ve boyun eğicidirler. Ne olup bittiğini sorgulamadan, kayıtsız şartsız çağrıcıya icabet ederler. Kendi iradeleri ile hareket etmeleri mümkün değildir. Allah'a teslim olmuş, isteseler de istemeseler de O'nun vereceği hükme boyun bükmüşlerdir. Çünkü artık nefisleri için yaşadıkları, içindeyken ahireti hiç düşünmedikleri dünya hayatı son bulmuştur. Allah'ın karşısında ne kadar aciz olduklarını ve Allah'ın azabının şiddetini ve gerçekliğini açıkça anlamışlardır:
Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının 'ne tanınmış, ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün... (Kamer Suresi, 6)
İnsan, Allah'a itaat etmekten ve O'na boyun eğmekten başka hiçbir çaresi olmadığını kavramıştır. Zaten aksini istese de yapamaz. Hatta isteyemez bile...
Artık bu gün, Allah'ın bütün insanlara vaat ettiği, inkarcılar için son derece acıklı bir gündür. Kabirlerden çıkışın ürkütücülüğü ve toplanma gününün dehşeti tartışılmazdır. İnsanlar kendilerinden önce dünyadaki yaşamını tamamlamış olan insanların da bu gerçekle karşılaştıklarını, Allah'ın vaadinin gerçekleşmiş olduğunu böyle bir günde görmüşlerdir. Ama artık bütün herşey için geç kalınmıştır. Artık yapacak hiçbir şey yoktur. Böyle bir günden kimse asla kurtulamayacaktır
İnsanlar toprağın altından çıktıklarında kendilerini çağıran sese doğru yönelip koşmaya başlarlar. Bu koşuş çağrıldıkları yere ulaşana dek sürer. Bu çağrı daha önce benzerlerine rastlanmış bir çağrı değildir. Müminlerin güven ve huzurlu gelişlerinin aksine, inkarcılar toplanma yerine alacakları karşılığı hissetmişçesine, bu günün "zorlu bir gün" olduğunu ikrar ederek gelirler. (Kamer Suresi, 8) Artık toplanma zamanıdır. Bunu geri çevirebilmek için yapabilecekleri hiçbir şey yoktur. Binlerce senedir yaşamış olan insanların tümü biraraya toplanacaktır. Bu büyük kalabalık Allah'a boyun eğmiş olarak şaşkınlık içinde hızla hareket etmekte, kendilerine gelecek olan azapları beklemektedirler. Ne kaçış, ne geri dönüş mümkün değildir, pişmanlıkları kendilerine fayda da getirmeyecektir. Korku bütün benliklerini kaplamıştır. Ayetlerde o gün yaşanacak dehşet şöyle tarif edilir:
Kabirlerinden koşarcasına çıkarılacakları gün, sanki onlar dikili birşeye yönelmiş gibidirler. Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük' yüzlerini de bir zillet kaplamış; işte bu, kendilerine vadedilmekte olan (kıyamet ve azab) günüdür. (Mearic Suresi, 43-44)
Dünyada iken kendilerine gelen uyarılara sırt çeviren, ne kendilerinin ne de atalarının tekrar dirileceğine inanmayan bu insanlara Kuran'da Allah'ın verdiği cevap şu şekilde olmuştur:
Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz. Veya önceki atalarımız da mı? De ki: "Evet, üstelik boyun bükmüş kimseler olarak (diriltileceksiniz)." (Saffat Suresi, 16-18)
Dünyada Allah'ın sınırlarını tanımayan Allah'a itaat etmeyen ve büyüklenen inkarcılar, burada ayette geçen ifadeye mutabık olarak çok itaatli ve boyun eğicidirler. Ne olup bittiğini sorgulamadan, kayıtsız şartsız çağrıcıya icabet ederler. Kendi iradeleri ile hareket etmeleri mümkün değildir. Allah'a teslim olmuş, isteseler de istemeseler de O'nun vereceği hükme boyun bükmüşlerdir. Çünkü artık nefisleri için yaşadıkları, içindeyken ahireti hiç düşünmedikleri dünya hayatı son bulmuştur. Allah'ın karşısında ne kadar aciz olduklarını ve Allah'ın azabının şiddetini ve gerçekliğini açıkça anlamışlardır:
Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının 'ne tanınmış, ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün... (Kamer Suresi, 6)
İnsan, Allah'a itaat etmekten ve O'na boyun eğmekten başka hiçbir çaresi olmadığını kavramıştır. Zaten aksini istese de yapamaz. Hatta isteyemez bile...
Artık bu gün, Allah'ın bütün insanlara vaat ettiği, inkarcılar için son derece acıklı bir gündür. Kabirlerden çıkışın ürkütücülüğü ve toplanma gününün dehşeti tartışılmazdır. İnsanlar kendilerinden önce dünyadaki yaşamını tamamlamış olan insanların da bu gerçekle karşılaştıklarını, Allah'ın vaadinin gerçekleşmiş olduğunu böyle bir günde görmüşlerdir. Ama artık bütün herşey için geç kalınmıştır. Artık yapacak hiçbir şey yoktur. Böyle bir günden kimse asla kurtulamayacaktır
Moderatör tarafında düzenlendi: