Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
ve mevti mübarek bir terhis teskeresine çeviren yalnız Kur'ân ve imandır." İşte bunun içindir ki, bu hakikat-i muazzama-i mevtiye, Risale-i Nur'da gayet mühim ve geniş bir mevki almış; hattâ ekser hücumunda mevti elinde tutup ehl-i dalâletin başına vurur, aklını başına getirmeye çalışır.
İkincisi: Ehl-i tarikatın ve bilhassa Nakşîlerin dört esasından biri ve en müessiri olan râbıta-i mevt Eski Said'i Yeni Said'e (r.a.) çevirmiş ve daima hareket-i fikriyede Yeni Said'e yoldaş olmuş. Başta İhtiyarlar Risalesi olarak, risalelerde o rabıta, keşfiyatı göstere göstere tâ ehl-i İmân hakkında mevtin nuranî ve hayattar ve güzel hakikatini görüp gösterdi.
Üçüncüsü: Bu âyet, cifir ve ebced hesabıyla, her tarafta Said'e hücum eden üç çeşit mevtin temas zamanını ve tarihini aynen gösterip tevafuk eder. Demek, âyetteki . kelimesinin efradından medar-ı nazar bir ferdi ve cifirce onun ismi . adedine tam tevâfukla hususi işarete mazhar bir mâsadak Saidü'n-Nursî'dir.
Sabri'nin sadâkatinin bir kerametidir.
Ben namazdan sonra bu tetimmeyi yazarken Sıddık Süleyman'ın halefi Emin, Sabri'nin . âyetine dair parçayı aldığını ve Ramazan'ın feyzinden onun izahı gibi nurlar istediğini gördüm. Ne yazdığımı Emin'e gösterdim. Hayretle dedi: "Bu hem Sabri'nin, hem Risale-i Nur'un bir kerametidir."
Bu âyetteki esrarlı muvazene-i Kur'ân'iyeyi düşünürken, Sûre-i Hûd'daki . -1- fıkrasına karşı . -2-'deki muvazene hatıra geldi ve bildirdi ki: Nasıl ki bu ikinci âyet ve birinci fıkra Risale-i Nur'un mesleğine, şakirtlerine tam tamına mânen ve cifirce bakıyor. Öyle de, . -3- âyeti dahi, Risale-i Nur'un muarızlarına ve düşmanlarına ve onların cereyanlarının mebdeine ve faaliyet devresine ve müntehâsına cifirle, tevafukla işaret eder. Şöyle ki: . -4- gibi âyetlerin bahsinde Birinci Şuâ'da yedi,
sekiz âyâtın ehemmiyetle gösterdikleri 1316 ve 7
1 Şakîlere gelince... Hûd Sûresi: 11:106.
2 Saidlere gelince, onlar da Cennette kalacaklardır. Hûd Sûresi: 11:108.
3 Şakîlere gelince, Cehennem ateşinde eşeğin anırması gibi nefes alıp verirler. Hûd Sûresi: 11:106.
4 Allah'ın nûrunu üflemekle söndürmek isterler. Tevbe Sûresi: 9:32.
İkincisi: Ehl-i tarikatın ve bilhassa Nakşîlerin dört esasından biri ve en müessiri olan râbıta-i mevt Eski Said'i Yeni Said'e (r.a.) çevirmiş ve daima hareket-i fikriyede Yeni Said'e yoldaş olmuş. Başta İhtiyarlar Risalesi olarak, risalelerde o rabıta, keşfiyatı göstere göstere tâ ehl-i İmân hakkında mevtin nuranî ve hayattar ve güzel hakikatini görüp gösterdi.
Üçüncüsü: Bu âyet, cifir ve ebced hesabıyla, her tarafta Said'e hücum eden üç çeşit mevtin temas zamanını ve tarihini aynen gösterip tevafuk eder. Demek, âyetteki . kelimesinin efradından medar-ı nazar bir ferdi ve cifirce onun ismi . adedine tam tevâfukla hususi işarete mazhar bir mâsadak Saidü'n-Nursî'dir.
Sabri'nin sadâkatinin bir kerametidir.
Ben namazdan sonra bu tetimmeyi yazarken Sıddık Süleyman'ın halefi Emin, Sabri'nin . âyetine dair parçayı aldığını ve Ramazan'ın feyzinden onun izahı gibi nurlar istediğini gördüm. Ne yazdığımı Emin'e gösterdim. Hayretle dedi: "Bu hem Sabri'nin, hem Risale-i Nur'un bir kerametidir."
Bu âyetteki esrarlı muvazene-i Kur'ân'iyeyi düşünürken, Sûre-i Hûd'daki . -1- fıkrasına karşı . -2-'deki muvazene hatıra geldi ve bildirdi ki: Nasıl ki bu ikinci âyet ve birinci fıkra Risale-i Nur'un mesleğine, şakirtlerine tam tamına mânen ve cifirce bakıyor. Öyle de, . -3- âyeti dahi, Risale-i Nur'un muarızlarına ve düşmanlarına ve onların cereyanlarının mebdeine ve faaliyet devresine ve müntehâsına cifirle, tevafukla işaret eder. Şöyle ki: . -4- gibi âyetlerin bahsinde Birinci Şuâ'da yedi,
sekiz âyâtın ehemmiyetle gösterdikleri 1316 ve 7
1 Şakîlere gelince... Hûd Sûresi: 11:106.
2 Saidlere gelince, onlar da Cennette kalacaklardır. Hûd Sûresi: 11:108.
3 Şakîlere gelince, Cehennem ateşinde eşeğin anırması gibi nefes alıp verirler. Hûd Sûresi: 11:106.
4 Allah'ın nûrunu üflemekle söndürmek isterler. Tevbe Sûresi: 9:32.