Bir küçücük gül ile minicik bülbülün aşkıdır bu. Biri ottur biri kuştur diye küçümseme gafletine düşmeyesiniz. O minicik bülbül ki boyuna posuna bir lokmacık etine bakmadan semada uçuşup dururken öyle bir koku almış ki, bir anda başı dönmüş kolu kanadı kırılmış. Gülün rayihasının meftunu olup acep nerden gelir bu koku diye uzun bir müddet bu güzel kokunun sahibesini aramış. Bulamayınca da yüksek bir yere konup yanık yanık ötmeye başlamış.
Gül uzaklardan gelen bu hoş serencamı işitmiş ve oda bu güzeller güzeli sesin sahibine bir anda meftun olmuş. Rayihasından olabildiğince kokuları rüzgarın peşi sıra savurmuş. Bülbül rüzgarın peşi sıra gelen bu kokuyu takip etmiş. Bülbül gülü görmeden kokusuna meftun olmuş gül bülbülü görmeden sesine aşık olmuş.Aşıkla maşuk vuslat hasretiyle yanıp tutuşurken kavuşmaları çok uzun sürmemiş. Derken vuslat hasrete mani olamamış. Bülbül güle öyle sevdalanmış ki onun her halini görmek istemiş. Yaprağında benim, dikeninde benim, ezanda benim, cefanda benim olsun demiş. Gülde Sevdalısına en güzel kokularını sunabilmek için bir açmış bir solmuş bir solmuş bir açmış. Ona en güzel halini göstermek istemiş. Gül kokusuyla dile gelmiş.
Her aşkın bir cilvesi vardır. Bülbülle gülün aşkının cilvesidir kavuşup hasretlerinin son bulmamasıdır. Yani vuslatın hep bir başka bahara kalması. Bülbül öttükçe gül açmış, açtıkça kokusu bütün aleme yayılmış, gül utancından gonca haline dönmüş, bülbül gülün bu halini görebilmek için ötmüş ötmüş ötmüş. Gelgelim Gülün tomurcuktan gonca haline geçtiği sıra bülbül hep bitap düşüp yorgunluktan gaflete, uykuya dalmış.Her uyandığında gül açmış bülbül feryat edip göremediğine yanmış..
O günden beri her sabah vakti bu ızdıraplı aşk tekerrür edip durmuş. Bülbül sevdiğinin gonca halini görebilmek ümidiyle bir ömür ötmüş. Gül ise sevdiğinin en güzel halini görebilmesi ümidiyle bir ömür boyu açmış açmış solmuş
Ne gül sevmek kolay ne de gül olmak.
Bülbül olmayı seçtiysen bir ömür yanacaksın. Gül olmayı seçtiysen ......................