ceylannur
Yeni Üyemiz
Kral ve Çocuk
Eski milletlerden birinde bir hükümdar ve onun bir sihirbazı vardı. Sihirbaz ihtiyarlayınca, hükümdara “Ben yaşlandım, bana bir genç gönder de ona sihir öğreteyim” dedi. Hükümdar ona sihir öğreteceği çocuğu gönderdi. Gencin yolu üzerinde bir rahip vardı. Yola çıktığında onun yanında oturup sözlerini dinlerdi. Rahibin sözleri hoşuna gitti. Sihirbaza giderken rahibe uğrar onunla bir süre otururdu. Rahibe gidip gelirken bir gün oradan geçen insanların yolunu kesen büyük bir vahşi hayvanla karşılaştı. Kendi kendine “Büyücü mü yoksa rahip mi daha faziletli bugün öğreneceğim” dedi. Bir taş aldı ve “Allah’ım! Eğer rahibin işi sana sihirbazın işinden daha sevimli ise şu hayvanı öldürüver ki, halk yoluna devam etsin” diyerek elindeki kaya parçasını attı ve hayvanı öldürdü. Halk da yoluna devam etti.
Çocuk rahibin söylediklerinin daha doğru olduğuna ve Allah’a inanmanın gerektiğini anladı. Bu çocuk, anadan doğma yönleri ve körleri de hastalıklara garkolanları tedavi ediyordu. Bu duruma kralın yakın dostlarından olan kör biri duydu. Çeşitli hediyelerle çocuğun yanına gelerek, “Eğer beni iyileştirirsen bunların hepsi senin” dedi. Çocuk adama, “Ben hiçbir kimseyi iyileştiremem, şifayı ancak Allah verir. Eğer sen Allah’a iman edersen, ona dua ederim. O da sana şifa verir” dedi. Adam hemen Allah’a iman etti. Allah da ona şifa verdi. Sonra bu adam hükümdarın yanına gitti, önceden olduğu gibi hükümdarın yanıbaşında oturdu. Hükümdar ona, “Sana gözlerimi kim iade etti?” dedi. “Allah” dedi. Bunun üzerine hükümdar adamı tutuklattı. Çocuğun yerini söyleyinceye kadar adama işkence yaptı. Bunun üzerine çocuk hükümdarın yanına getirildi. Kral çocuğa, “Oğlum sen, körlere ve hastalara şifa vermiyor muşsun öyle mi?” dedi. Çocuk, “Şifayı ancak Allah verir” dedi. Bunun üzerine kral çocuğu da tutuklattı.
Rahibin adını söyleyinceye kadar çocuğa işkence edildi. Rahip, hükümdarın huzuruna çıkarıldı. Kral rahibe, “Dininden dön” dedi. Rahip bunu kabul etmedi. Rahip, başının tam ortasından testereyle kesildi. Kralın yakın dostunu getirdiler, dininden dön dediler. O da reddetti ve onun da başı testere ile kesildi. Çocuğa, “Dininden dön” dediler, o da reddetti. Kral adamlarına, “Bunu filan tepeye çıkarın, dağın tepesine çıkarınca dininden dönmeyince onu aşağıya atın” diye emir verdi. Çocuğu götürdüler, dağa çıkardılar. Çocuk, “Allah’ım dilediğin şekilde beni onlara karşı koru” dedi. Bunun üzerine dağ sarsıldı, o zaman düşüp öldüler.
Çocuk hükümdarın karşısına geldi. “Allah beni onlara karşı korudu” dedi. Hükümdar yine onu kendi adamlarından bir gruba teslim etti. “Bunu büyük ber gemiye bindirin. Denizin ortasına götürün. Dininden dönmezse onu denize atın” dedi. Onu götürdüler. Çocuk dua etti: “Allah’ım nasıl bilirsen beni onlara karşı öyle koru” dedi. Bunun üzerine gemi alabora oldu, hepsi boğuldu, bir tek çocuk kaldı. Çocuk tekrar hükümdarın yanına geldi. “Beni Allah korudu, sana emredeceğim, yerine getirmedikçe beni asla öldüremezsiniz” dedi. Kral, “Nedir o?” dedi. Çocuk cevabı verdi: “Halkı bir alana toplar, beni bir hurma dalına asarsın okunu, yayının tam ortasına yerleştirirsin. Allah’ın adıyla der, sonra da oku atarsan, beni öldürürsün” dedi. Hükümdar da halkı meydana topladı. Çocuğu hurmaya astı. “Allah’ın adıyla” diyerek oku üzerine attı ve ok çocuğun şakağına saplantı ve çocuk öldü. Halk çocuğun söylediğinin gerçekleştiğin görünce iman etti
Eski milletlerden birinde bir hükümdar ve onun bir sihirbazı vardı. Sihirbaz ihtiyarlayınca, hükümdara “Ben yaşlandım, bana bir genç gönder de ona sihir öğreteyim” dedi. Hükümdar ona sihir öğreteceği çocuğu gönderdi. Gencin yolu üzerinde bir rahip vardı. Yola çıktığında onun yanında oturup sözlerini dinlerdi. Rahibin sözleri hoşuna gitti. Sihirbaza giderken rahibe uğrar onunla bir süre otururdu. Rahibe gidip gelirken bir gün oradan geçen insanların yolunu kesen büyük bir vahşi hayvanla karşılaştı. Kendi kendine “Büyücü mü yoksa rahip mi daha faziletli bugün öğreneceğim” dedi. Bir taş aldı ve “Allah’ım! Eğer rahibin işi sana sihirbazın işinden daha sevimli ise şu hayvanı öldürüver ki, halk yoluna devam etsin” diyerek elindeki kaya parçasını attı ve hayvanı öldürdü. Halk da yoluna devam etti.
Çocuk rahibin söylediklerinin daha doğru olduğuna ve Allah’a inanmanın gerektiğini anladı. Bu çocuk, anadan doğma yönleri ve körleri de hastalıklara garkolanları tedavi ediyordu. Bu duruma kralın yakın dostlarından olan kör biri duydu. Çeşitli hediyelerle çocuğun yanına gelerek, “Eğer beni iyileştirirsen bunların hepsi senin” dedi. Çocuk adama, “Ben hiçbir kimseyi iyileştiremem, şifayı ancak Allah verir. Eğer sen Allah’a iman edersen, ona dua ederim. O da sana şifa verir” dedi. Adam hemen Allah’a iman etti. Allah da ona şifa verdi. Sonra bu adam hükümdarın yanına gitti, önceden olduğu gibi hükümdarın yanıbaşında oturdu. Hükümdar ona, “Sana gözlerimi kim iade etti?” dedi. “Allah” dedi. Bunun üzerine hükümdar adamı tutuklattı. Çocuğun yerini söyleyinceye kadar adama işkence yaptı. Bunun üzerine çocuk hükümdarın yanına getirildi. Kral çocuğa, “Oğlum sen, körlere ve hastalara şifa vermiyor muşsun öyle mi?” dedi. Çocuk, “Şifayı ancak Allah verir” dedi. Bunun üzerine kral çocuğu da tutuklattı.
Rahibin adını söyleyinceye kadar çocuğa işkence edildi. Rahip, hükümdarın huzuruna çıkarıldı. Kral rahibe, “Dininden dön” dedi. Rahip bunu kabul etmedi. Rahip, başının tam ortasından testereyle kesildi. Kralın yakın dostunu getirdiler, dininden dön dediler. O da reddetti ve onun da başı testere ile kesildi. Çocuğa, “Dininden dön” dediler, o da reddetti. Kral adamlarına, “Bunu filan tepeye çıkarın, dağın tepesine çıkarınca dininden dönmeyince onu aşağıya atın” diye emir verdi. Çocuğu götürdüler, dağa çıkardılar. Çocuk, “Allah’ım dilediğin şekilde beni onlara karşı koru” dedi. Bunun üzerine dağ sarsıldı, o zaman düşüp öldüler.
Çocuk hükümdarın karşısına geldi. “Allah beni onlara karşı korudu” dedi. Hükümdar yine onu kendi adamlarından bir gruba teslim etti. “Bunu büyük ber gemiye bindirin. Denizin ortasına götürün. Dininden dönmezse onu denize atın” dedi. Onu götürdüler. Çocuk dua etti: “Allah’ım nasıl bilirsen beni onlara karşı öyle koru” dedi. Bunun üzerine gemi alabora oldu, hepsi boğuldu, bir tek çocuk kaldı. Çocuk tekrar hükümdarın yanına geldi. “Beni Allah korudu, sana emredeceğim, yerine getirmedikçe beni asla öldüremezsiniz” dedi. Kral, “Nedir o?” dedi. Çocuk cevabı verdi: “Halkı bir alana toplar, beni bir hurma dalına asarsın okunu, yayının tam ortasına yerleştirirsin. Allah’ın adıyla der, sonra da oku atarsan, beni öldürürsün” dedi. Hükümdar da halkı meydana topladı. Çocuğu hurmaya astı. “Allah’ın adıyla” diyerek oku üzerine attı ve ok çocuğun şakağına saplantı ve çocuk öldü. Halk çocuğun söylediğinin gerçekleştiğin görünce iman etti