Doğal Afetler nedir ? Özellikleri nelerdir ? Doğal Afetlerden nasıl korunuruz ?

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Doğal Afetler nedir ? <br />
Özellikleri nelerdir ? <br />
Doğal Afetlerden nasıl korunuruz ?
Doğal Afetler nedir ?
Özellikleri nelerdir ?
Doğal Afetlerden nasıl korunuruz ?
Doğal Afet Nedir?


En geniş anlamı ile insanlara zarar veren olaylara Doğal Afet denir. Başka bir ifade ile can ve mal kaybına yol açan doğal olaylardır. Afetin ilk özelliği doğal olması, ikincisi can ve mal kaybına neden olması bir diğeri ise çok kısa zamanda meydana gelmesi ve son olarak da başladıktan sonra insanlar tarafından engellenememesidir. Bazı afetlerin yeryüzünün nerelerinde daha çok olduğu bilinmektedir. Örneğin deprem, heyelan, çığ, sel, don ve bazı afetlerin sonuçları depremde olduğu gibi doğrudan ve hemen ortaya çıkar. Ama kuraklıkta olduğu gibi bazılarının sonuçları ise uzun bir zaman sonra ve dolaylı olarak görülür.

Afetin Özellikleri - Sonuçları Nelerdir?


Çeşitli güç ve genişlikte olurlar,
Alt yapıyı bozarlar,
Şok tesiri yaparlar,
Ölüm, sakatlık ve öksüz kalma gibi sonuçlar doğururlar,
Bulaşıcı ve salgın hastalıkların çıkmasına neden olurlar (tifo, tifüs, sarılık vb. ),
Yörenin ekonomik yapısını bozarlar,
Devletin planladığı yatırımları geciktirirler.

Doğal Afetler Nelerdir?


Genel olarak aşağıdaki başlıklar altında toplanabilir.

a ) Jeolojik Doğal Afetler

- Deprem
- Heyelan
- Yanardağ patlamaları ( Volkanik patlamalar )

b ) Meteorolojik Doğal Afetler(Hava Olayları)

- Sel
- Çığ
- Fırtına
- Kuraklık
- Orman yangını
- Hortum

c ) Teknolojik Afetler

- Sınai Patlamalar
- Baraj Patlamaları

d ) İnsan Kökenli Afetler

- Yangınlar
- Hava, Su, Çevre Kirlenmeleri
- Ulaşım Kazaları
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
JEOLOJİK DOĞAL AFETLER


- Deprem
- Heyelan
- Yanardağ patlamaları ( Volkanik patlamalar )

DEPREM :

NOT
Depremle ilgili geniş ve detaylı bilgiyi aşağıdaki linklerden bulabilirsiniz.

- Deprem nedir ? Depremin nedenleri ve büyüklükleri

- Deprem önceden bilinir mi ? Depremin verdiği uyarılar.
Heyelan
Heyelan
HEYELAN :

Heyelan Nedir?

Kayalardan, döküntü örtüsünden veya topraktan oluşmuş kütlelerin, çekimin etkisi altında yerlerinden koparak yer değiştirmesine Heyelan denir.

Bazı heyelanlar büyük bir hızla gerçekleştikleri halde bazı heyelanlar daha yavaş gerçekleşirler. Heyelanlar yer yüzünde çok sık meydana gelen ve çok yaygın bir kütle hareketi çeşididir ve aşınmada önemli rol oynarlar. Büyük heyelanlar aynı zamanda topografyada derin izler bırakırlar.

HEYELANA NEDEN OLAN ETKENLER

1. Kuvvetli Eğim: Eğimlerin fazla olduğu sahalarda heyelan riski artmaktadır. Bazı sahalarda fay yamaçları dik eğimlerin oluşmasına neden olarak heyelanları kolaylaştırırlar. Yine insanlar kanallar ve yollar açarak yada yol ve maden kazılarından çıkan toprakları denge açısına erişmiş bulunan yamaçlar üzerine atarak heyelan oluşumuna neden olan koşulları hazırlarlar. Gevşek unsurların denge açısını her hangi bir nedenle aştığı durumlarda heyelan oluşur.

2. Su İle Doygunluk: heyelanlar yağışlı veya zeminin ıslak olduğu mevsimlerde meydana gelirler. Şiddetli veya devamlı yağmurlar yahut karların erimesi, kayaların içine bol miktarda suyun sızmasına olanak verir. Bunun sonucunda plastisite ve likidite sınırlarına erişilir ve herhangi bir nedenle oluşan sarsıntı sonucunda heyelan meydana gelir. Su, ayrıca denge açısını küçülterek, ağırlığı arttırarak ve sürtünmeyi azaltarak heyelanı kolaylaştırır.

3. Kaya Yapısı:
Plastisite, likidite sınırları malzemenin yapısına sıkı bir şekilde bağlıdır. Çeşitli kil türlerinde plastisite birbirine yakın ancak likidite değerleri birbirinden çok farklıdır. Örneğin bu bakımdan en düşük değeri gösteren kaolin kili, en az su ile likidite sınırına erişen yani heyelana en uygun olan kil türüdür. Çeşitli depolarda az yada çok kil vardır. Bunun oranı ve türü heyelan olayını arttıran yada azaltan yani heyelanların yayılış alanlarını belirleyen başlıca faktörlerden birisidir. Bu nedenle killi formasyonların, fliş, marn ve tüf gibi depoların yaygın olduğu sahalarda heyelan çok fazla görülür. Buna karşılık kalker ve bazalt gibi kayalarda heyelan seyrek görülmektedir.

4. Tektonik Yapı: Tektonik yapı ile heyelan arsında çok sıkı bir ilişki vardır. Tabakaların yamaç eğimine paralel olarak dalmaları, heyelanları kolaylaştırır. Özellikle tabakalar arasında killi bir seviyenin varlığı önemli rol oynar. Kar veya yağmur sularının toprağa sızması sonucunda plastik veya likit hale geçen kil tabakasının üzerindeki kütleler çekim gücüne uyarak, toptan aşağıya doğru kayabilirler.

Kayaların diyaklazlarla derin ve sık bir şekilde parçalanmış olması da heyelanı kolaylaştıran koşullar arsında sayılabilir. Heyelanlar, yukarıda sayılan nedenlerin birisi veya birkaçının etkisiyle oluşurlar ve bazen topografyada çok önemli değişikliklere neden olurlar. Kayan kütlenin koptuğu yerde genellikle hilale benzer bir kopma yarası oluşmaktadır. Buradan ayrılan maddeler genellikle akış hareketini andıran şekiller gösteren ve çoğu kez üzerinde kapalı çanakçıklar bulunan bir yığın halinde aşağıya doğru yer değiştirirler ve heyelan kütlesinin gövdesini oluştururlar. Bu kütle bazen bir akarsuyun yatağını tıkayarak bir Heyelan Setti Gölü oluşmasına yol açar. Örneğin Tortum Gölü, heyelanla Tortum vadisinin tıkanması sonucunda meydana gelmiştir. Ayrıca heyelanlar sonucunda, yamaçlarda taraçalara benzer basamaklar oluşabilir.

HEYELAN ÇEŞİTLERİ

Genel olarak heyelan terimi ile açıklanan bu hızlı kütle hareketleri asıl heyelanlar, göçmeler ve toprak kaymaları olmak üzere üç tipe ayrılabilirler.

1. Asıl Heyelanlar: Bunların oluşumunda su, hazırlayıcı bir rol oynar. Fakat asıl heyelan kütlesi, su ile hamurlaşmış halde değildir. Kuru bir kütle halinde, fakat kaymaya uygun bir zemin üzerinde yer değiştirmiştir. Bu tip heyelanlar ülkemizde sık sık oluşurlar. Bu heyelanların en büyük olanları, genellikle bol yağışlı ve dik eğimli sahalarda, özellikle kuvvetle yarılmış, nemli ve litoloji bakımından da elverişli olan Kuzey Anadolu dağlık alanında oluşmuştur.Geyve, Ayancık, Sinop çevresi, Maçka, Of-Sürmene ve Trabzon-Sera heyelanları bunların başlıcalarındandır. Sera Heyelanı, Trabzon şehrinin 10 km kadar batısında Sera Köyü yakınlarında 1950 yılında oluşmuştur. Heyelanın oluşmasından bir hafta kadar önce, Sera vadisinin dik yamaçlarında derin yarıklar oluşmuş, topografya küçük ölçüde bazı değişikliklere uğramıştır.

Fakat asıl heyelan, birkaç dakika gibi kısa bir zaman içinde ve şiddetli bir gürültü ile birlikte oluşmuştur. Bir kısmı akış şekilleri gösteren, fakat asıl olarak kayma yüzeyleri boyunca yer değiştiren kütlenin ortalama uzunluğu 650 m. genişliği 350 m. , kalınlığı ise 65 m. kadardır. Böylece Sera heyelanı sonucunda 15 milyon m³ hacminde kaya ve döküntü yer değiştirmiştir. Bu heyelan kütlesi Sera deresinin vadisini tıkamış ve burada 4 km. uzunluğunda, ortalama 150 m. genişlikte ve 55 m. derinliğinde oldukça büyük bir set gölü oluşmuştur. Araştırmalar, bu heyelanın oluşumunda normalden daha fazla yağışlı geçen kış mevsimi ile karların hızla erimesine neden olan Föhn karakterinde güney rüzgarlarının etkisi olduğunu göstermektedir. Bu yolla zemine çok fazla oranda su sızmıştır. Zaten bu sahada çözülme çok derinlerde olduğu gibi, andezitik kayalar ve yastık lavlar derin diyaklazlarla yarılmış, aralarındaki bağlar gevşektir. Bu durum, su ile doygunlaşan arazinin kaymasını ayrıca kolaylaştırmıştır. Bundan başka, yamaç eğimlerinin çok fazla olması ve özellikle Sera deresinin yamacın alt kısmını oyması heyelanın oluşumunda rol oynamış olmalıdır.

2. Göçmeler : Heyelanın hareket bakımından farklı bir başka tipini oluştururlar. Bu tip heyelan bir kaşığa benzeyen konkav kopma yüzeyleri boyunca dönerek yer değiştiren kısımlardan oluşur. Kayan kısımlardan her biri, geriye doğru çarpılır. Bunu sonucunda, kayan kütlelerin ilksel eğimleri değişir ve bunların yüzeyleri kopma yarasının bulunduğu tarafa doğru yeni bir eğim kazanır. Yamaçların alt kısımlarının akarsular, dalgalar gibi etkenler tarafından fazla oyulması göçme şeklindeki heyelanların başlıca sebebidir. Falezlerin ve yamaçların gerilemesi, menderes halkalarının büyümesi sırasında alttan oyma sürecine bağlı olarak sık sık göçmeler oluşur. Göçmüş kütleler veya bloklar büyük oldukları durumda, bunlar arasında küçük göller veya yamaçlarda taraçalara benzer sahanlıklar oluşur. Küçük ve Büyük Çekmece göllerinin kenarlarında ve bu iki göl arasındaki deniz kıyısı boyunca bu tür göçmelerin tipik örnekleri yaygındır.

3. Toprak Kaymaları : Bunlar heyelanın, bazı bakımdan çamur akıntılarına benzeyen bir türüdür. Fakat çok yavaş oluşmaları, belli bir yatağa bağlı olmamaları ve içerdikleri suyun çok daha az olması gibi farklarla çamur akıntılarından ayrılırlar. Geriye doğru eğimlenme göstermediklerinden dolayı da, yukarıda açıklanan göçmelerden farklı oldukları görülür. Toprak kaymaları, su ile doygun hale gelen ve bu şekilde bütünü ile kayganlaşan yüzeysel depoların, döküntü örtüsünün veya toprakların yer aldığı yamaçlarda oluşur. Bu şekilde bir kopma yarası ve kıvamlı bir hamur gibi yer değiştiren bir heyelan kütlesi meydana gelir. Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, toprak kaymaları asıl heyelandan daha yüzeyseldir; aslında toprak tabakasını ve onun altındaki döküntü örtüsünü ilgilendirir. Bu kütle hareketinin en yaygın olduğu sahalar, litoloji bakımından da uygun olmak koşulu ile nemli iklim bölgeleridir.

EROZYON

Erozyon, dış kuvvetlerin etkisiyle toprak örtüsünün aşındırılarak başka alanlara taşınmasıdır. Akarsu ve rüzgar erozyonunun birlikte etkili olduğu yerlerin ortak özelliği bitki örtüsü bakımından fakir olmalarıdır.

Erozyonda Etkili Faktörler

1) Arazinin çok engebeli olması,
2) Eğimli arazilerde arazinin eğime dik sürülmesi.
3) Bitki örtüsünün tahrip edilmesi: Orman yangınları, tarla açmak amacıyla ağaçların kesilmesi, otlaklarda aşırı otlatılma yapılması, anız örtüsünün yakılması gibi.
4) Toprağın aşırı işlenmesi.
5)Yağışların sağanak yağış şeklinde olması.
6)Yağış rejiminin düzensiz olması
7)Akarsu taşkınları

Erozyonun Sonuçları

1)Toprağın verimi düşer, çölleşme olur.
2)Barajlar dolar.
3)Tarım alanları daralır.
4)Bozulan doğal dengeye bağlı olarak bir çok bitki ve hayvan türü yok olmaktadır.

Erozyonu önlemek için;

1)Mevcut bitki örtüsü korunarak ağaçlandırma yapılmalıdır.
2)Eğimli tarım alanlarında tarla eğime paralel sürülmeli ve taraça (seki) yapılmalıdır.
3)Nöbetleşe tarım yöntemi uygulanmalı (bu yöntemde asıl amaç erozyonu önlemek değildir. Verimi artırmaktır.)
4)Otlaklarda erken ve aşırı otlatma yapılmamalıdır.
5)Baraj gölü yamaçları ağaçlandırılmalıdır

Volkanik patlama
Volkanik patlama
YANARDAĞ PATLAMALARI ( Volkanik Patlamalar ) :

Yanardağ Nedir?

Yer kabuğunun altında ve mantonun arasında, erimiş kaya ve gazlardan oluşan magma yer almaktadır, bu magmanın yükselerek bir dağ veya tepe oluşturması ile açığa çıkan yeryüzü şekline yanardağ denir. Dünya yüzeyinde bulunan ve magmanın çıkabileceği bir çeşit çıkış yolu olarak da düşünülebilir.

Yanardağ Patlaması Nasıl Oluşur?

Bir yanardağın patlayabilir olup olmaması, magma içinde sıkışan gaz miktarı ve magmanın akış hızı ile ilgilidir. Yüksek miktarlarda su ve karbondioksit magma içerisinde çözünerek, yanardağın kabarcıklar oluşturmasını sağlar. Magma hızlıca yer yüzüne doğru yükseldikçe, bu gaz kabarcıkları oluşur ve kendi boyutlarından yaklaşık olarak 1000 kat daha büyüyerek patlarlar.

Magma dağ içerisinde yükselir ve taşar, taştıktan sonra magmaya artık “lav” denir. Lav sıcaklığı genelde 700 – 1250° C arasındadır.

Yanardağların Özellikleri Nelerdir?

Yanardağlar genelde konik şekildedir. Bir yanardağın şekli, magmanın özelliği ve yapısı, patlama şekli ve miktarı hakkında bilgi verir. Büyüklük, şekil ve patlama sıklığı oldukça farklı olabilir. Ancak tüm bu özellikler bir yanardağın şekli ile ilişkilidirler.
Yanardağların ağzına krater denir, patlamalar ve püskürmelerle oluşmuştur. Her birinin derinliği 100 metreyi bulabilmektedir.
Lav ve gaz çıkaran, depremsel olaylar meydana getiren bir yanardağ aktif sayılmaktadır. Eğer çok uzun süredir aktif olmamış ancak gelecekte aktif olabilecek olan yanardağlara faal olmayan yanardağlar denir. 10 bin yıl boyunca hiç aktif olmamış yanardağlar ise artık sönmüştür ve sönmüş yanardağ olarak adlandırılırlar.

Yanardağ Çeşitleri Nelerdir?

Kalkan Yanardağlar: Dünya üzerindeki en büyük yanardağlar bu türdedir. Kalkan Yanardağlar geniş, kubbe şekilli ve lavla dolu olurlar. Yukarıdan bakıldığında bir kalkana benzediğinden bu şekilde adlandırılmışlardır. Genellikle akışkan kıvamda lav bulundurduklarından geniş şekilli oluşurlar.

Birleşik Yanardağlar: Bazen birkaç yüzyıl bazense on binlerce yıl boyunca süren patlamalarla oluşan yanardağlardır. Magma biraz da olsa yoğun, yapışkan veya akıcı olduğunda gaz kabarcıklarının genişlemesini ve çıkmasını zorlaştırmaktadır.

Bu da sonuç olarak daha volkanik kül adı verilen şekillerde şiddetle patlar. Bu patlamalar dik kenarlı koniler oluşturur. Ayrıca lav akıntısı, sıcak kül bulutları ve lahar adı verilen toprak kaymaları meydana getirebilir.

Kaldera Yanardağları: Bu tür yanardağlar, patlayıcı volkanik püskürme ile veya yüzeydeki kayanın boş bir magma haznesinde çökmesi ile oluşan büyük, krater yanardağlar olarak görülür. Krater gölleri veya diğer birçok kalderanın bu şekilde oluştuğu düşünülmektedir.

Türkiye’nin Hangi Bölgelerinde Yanardağ Bulunur?

Nevşehir’in ilçesi Acıgöl‘de bulunan büyük kalderanın 7-8 km çapında olduğu biliniyor.

Bodrum Akyarlar civarındaki yanardağlar Kos’un aktif olan birleşik volkanik alanına bağlı olmakla birlikte, Türkiye’nin en batısında bulunan yanardağdır.

5165 metrelik uzunluğu ile Türkiye’nin en yüksek dağı olarak bilinen Ağrı Dağı çift zirvesi bulunan bir stratovolkan dağıdır.

Büyük ve aşınmış bir dağ olarak bilinen Erciyes Dağı, İç Anadolu’da Sultansazlığı Havzasının kuzeyine kadar olan bölgede yer alır ve 1300 m² yüz ölçümüne sahiptir.

Girekol, büyük krater patlamaları olduğu bilinen ve Van Gölü’nün kuzeyinde yer alan bir yanardağdır.
Göllü Dağ, Hasan Dağı ve Acıgöl-Nevşehir volkanik bölgelerinin arasında bulunan 2143 metre yüksekliğinde riyolit, volkanik bir kubbe bölgesi olarak bilinir.
Hasan Dağı, ortalama 7500 – 7600 yıl önce kaldera yıkıntısının yaşanmasıyla oluşmuş büyük bir tabakalı yanardağdır.
Karaca Dağ, Türkiye’nin güneydoğusunda 1957 metre yüksekliğinde bazalt yapılı bir kalkan dağıdır.
Karadağ, Karaman Madenşehri köyünün yakınında bulunan büyük bir volkanik bölgedir.
Karapınar Volkanı, İç Anadolu’da bulunan ve kül konileri, infilak kraterleri ve maarlardan oluşan bir yanardağdır.
Kars platosu, kalk-alkalen ve alkalen kayaçlardan oluşan geniş bir volkanik bölgedir ve Türkiye’nin kuzeydoğusunda bulunur.
Kenger, Batı Anadolu’da bulunan ve ayrıca Kula kül konilerini ortaya çıkarmış fay hattına bağlı aktif bir volkandır.
Manisa civarında bulunan volkanik Kula Tepeleri‘nin muhtemelen en son patlaması 10 000 yıl önce yaşanmıştır.
Nemrut Dağı kalderası Van Gölü’ne yakın volkanik oluşumlardandır. Çok eski zamanlarda patlamış volkanlardan biri olduğu da bilinmektedir.
Kula volkanik bölgesinde yer alan minyatür yanardağ olan Sandal, patlama çukuru yaklaşık 15 bin yıl önce Kula’nın son kez püskürmesi ile oluşmuştur.
Süphan Dağı, 4058 metre yüksekliğinde büyük bir lav kubbesidir ve Van Gölü’nün kuzeyinde yer alır. Türkiye’nin en yüksek üçüncü dağı olma özelliğini taşıyan bu dağ sönmüş bir volkanik dağdır.
Tendürek Dağı, Doğubeyazıt ovasında yükselen bir kalkan yanardağıdır. 2500 yıl önce gaz ve kül patlaması yaşanmıştır.

Dünyada Nerelerde Yanardağlar Bulunur?

Ekvator’da bulunan Cotopaxi Yanardağı
Endonezya’da bulunan Tambora Dağı
İtalya’da bulunan Etna Yanardağı
İzlanda’da bulunan Eyjafjallajökull Yanardağı
Endonezya’da bulunan Krakatoa Yanardağı bunlardan yalnızca bazılarıdır.

Yanardağ Patlamalarının Zararları Nelerdir?

Volkanik patlamalar, deprem, lav akıntısı, toprak kayması, yerin aşınması, tsunami, zehirli gaz salınımı, yıldırım gibi zararlar bulunabilir. Hatta büyük bir ormanın yok olmasına sebep olabilir. Patlama anında atmosfere büyük kül bulutları bırakırlar ve bu kül bulutları cam veya küçük kaya parçalarından oluşurlar.

Yüzlerce mile yayılabilen bu parçalar uçaklar için tehdit oluşturabilir, hava koşullarını değiştirebilir. Ayrıca bu kül bulutları akciğerler ve solunum yolları için de oldukça zararlıdır.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
B ) JEOLOJİK DOĞAL AFETLER :


- Sel
- Çığ
- Fırtına
- Kuraklık
- Orman yangını
- Hortum
Sel
Sel
SEL :

Sel Nedir ?

Seller tüm doğal tehlikelerin en tanınmışı ve en yaygınıdır. Bazı seller birkaç gün içinde meydana gelir, fakat seylap(ani sel) lar birkaç dakika içinde suların kabarmasına neden olabilir. Su, hızla akan sel suları ile bir hayli kaya yükü, çamur, parçalanmış ağaçlar ve diğer enkazı da birlikte taşıyan doğal akıntı sistemlerine yol açarak dik toprak kenarlarının üzerinden hızla aşar. Sel koşulları tarafından oluşturulan kaygan çamurlar keza bir tehlikedir.

Küçük çayların, sel yatakçıklarının, derelerin , mezraların, kuru çay yataklarının yada kuru havada zararsız görünen alçak tabanlı arazinin dahil taşıyabileceğini hatırlayın.

Her nerede yaşarsanız yaşayın,olası sel tehlikesine karşı uyanık olun. Eğer alçak tabanlı bir sahada, su yada bir bentten gelen çay kenarında yaşıyorsanız, sellere karşı hazırlıklı bulunmalısınız.

NEDENLERİ

Sele en çok nehir yataklarından taşmalar sonucu rastlanır. Ani ve kuvvetli yağışlar ve kar erimesi sonucu taşmalar oluşmaktadır. Nehir yataklarına gelen suyun sele dönüşmesine yatakların amacı dışında kullanılmasıda çok etkili olmaktadır. Günümüzde çarpık kentleşme sonucu dere yataklarının gecekondulaşma bölgesi haline gelmesi, ağaçlandırılması, doldurulması veya nehir yataklarının değiştirilmesi sonucu her yıl ülkemizde büyük mal ve hatta can kayıplarına rastlanmaktadır.

Dağlık alanlarda yağış ve tepelerdeki karın erimesi sonucu dere yatakları taşıyamayacağı miktarda su ile dolar ve ani seller oluşur. Özellikle dağ eteklerindeki yerleşim yerleri için heyelan tehlikesi de yaratan bu seller oldukça tehlikeli olmaktadır.

Şiddetli rüzgarla birlikte tropikal fırtınalar ve harikeynler (hurrican) özellikle Atlantik okyanusu kıyılarında kuvvetli kıyı selleri oluşturur. Sürekli ve şiddetli rüzgar büyük bir dalgaya sebep olarak suyu karanın içlerine kadar sürükler. Göl bölgelerinde de benzer atmosferik şartlar veya depremler göl seviyesinde değişimlere ve sellere sebep olur. Diğer yandan okyanustaki depremler ve volkanik patlamalar sonucu oluşan tsunami adı verilen dev okyanus dalgaları karaların iç kesimlerine kadar girerek etkili olur.

SELDEN ÖNCE YAPILACAK ŞEYLER

1. Radyo ve TV de yayınlanacak olan olası sel koşullarına ait uyarı terimlerini bilin.
2. Pişirilmeye yada soğukta saklamaya gereksinim duymayan bir miktar gıda depolayın. Temiz ve kapalı kaplarda içme suyu bulundurun. Elektrik gücünüzün, gaz ve su hizmetlerinin kesilebileceğini hatırlayın. Önerilen olağanüstü durum malzemeler için kontrol listeleri bölümüne baş vurun.
3. Portatif, pille çalışan bir radyo, olağanüstü durum pişirme teçhizatı ve çalışır durumda el feneri bulundurun; yedek pilleri unutmayın. İlkyardım malzemelerini ve ailenizin gereksinim duyabileceği ilaçları hazırda bulundurun.
4. Sel basabilecek bir arazide yaşıyorsanız, bulunduğunuz çevrede selin ortalama yüksekliğinin ne olabileceğini öğrenmeye çalışın.
5. Bölgenizdeki bentleri saptayın. Başkaları üstesinden gelemezse başınıza neler gelebileceğinden haberdar olun. Yerel olağanüstü durum eylem planlarına vakıf olun.
6. Birlikte bulunduğunuz insanların sel tahliye yollarını ve nerede sığınak bulunabileceğini öğrenin. Tahliye için hazırlıklı olun.
7. Yakındaki çaylar ve bentlere göre mülkünüzün yüksekliğini bilin böylece sel yükselmeleri beklendiğinde evinizin ve mülkünüzün etkilenip etkilenmeyeceğini bilirsiniz.
8. Sel sigortası kapsamını görüşmek üzere sigorta ajansınız veya yerel yönetim ile temas kurun. Normal olarak ev sahiplerine sigorta poliçelerinde sel kayıpları kapsam dışındadır. Sel sigortası bazı yerleşim birimlerinde Ulusal Sel Sigorta Programı çerçevesinde geçerlidir. Biran önce kapsama dahil olun.

KUVVETLİ YAĞMUR SIRASINDA VE SONRASINDA YAPILACAK ŞEYLER

1. Kuvvetli yağmurda, özellikle seylapa karşı uyanık olun. Eğer herhangi bir seylap olasılığı sezerseniz, hemen daha emin bir yere gidin. Yer değiştirmek için talimat beklemeyin.
2. Yerel yönetiminiz ve olağanüstü durum yöneticileri tarafından radyo ve .TV de verilebilecek bilgi ve talimatları dinleyin.
3. Kum torbalarını ve diğer koruyucu malzemeyi sel derinliğine bağlı olarak yerlerine koyun. Suyu bodrum yada zemin katından uzak tutmak için evinizin dış cephe duvarları çevresine kum torbaları yığmayın. Sel sularının evinize ulaşmasını önlemek için, kum torbalarını dış duvarlardan uzağa koyun.
4. Eğer bulunduğunuz yeri tahliye etmeniz bildirildi ise:
Terk etmeden önce evinizin güvenliğini sağlayın. Eğer zamanınız varsa ve yerel yetkililerden diğer talimatlar alınmadıysa, çöp kovaları bahçe teçhizatı ve döşemesi gibi açık havada kullanılan eşyayı içeriye alın yada güvenli bir biçimde bağlayın. Temel gereksinim maddelerini ve döşemeyi evinizin üst katlarına taşıyın; kapı ve pencereleri kilitleyin. Selle kaplı yollar tarafından mahsur kalmaktan kaçınmak için evinizi yeterince erken terk edin. Sellerle sürüklenmiş yollar ve köprülerden ve sel suları tarafından süpürülmüş yada kaplanmış olabilecek çaylara paralel pek çok yol ve diğer akıntı kanallarından haberdar olun. Evi tahliye ettiğinizi bildirir bir notu yetkilinin bulabileceği bir yere bırakın.

SELDEN SONRA YAPILACAK ŞEYLER

1. Yapabileceğiniz yetkililer tarafından söylenmedikçe,afet bölgesine uğramayın.
2. Sel sigortanız varsa, kayıplarınız olduğunu sigorta ajansınıza bildirin.
3. Tıbbi bakımın ve yerleşim, yiyecek ve giyecek ile diğer şeyler gibi yardımın bulunabileceği yerler hakkında verilebilecek bilgi ve talimatlar için radyo ve TV de arama yapın.
4. Sel suları birinci katın üzerinde ise evinize girmeyin; binanın girilmeye güvenceli olup olmadığını bilemezsiniz.
5. Binaları kontrol etmek için pilli fenerler veya el fenerleri kullanın. Ancak binada gaz sızıntısı olduğunu düşünüyorsanız, herhangi bir türde ışık kullanmayın. Işığın kendisi bir patlamanın tetiği olabilir!!!
6. Sel kapıların şişerek sıkışmasına yol açmış olabilir. Şişen kapılar, biriken çamur yada tümsekleşmiş döşeme nedeniyle giriş zorlaştırdığında bir pencere veya diğer açık yerden girmeye çalışın.
7. Herhangi bir suyu kullanmadan önce yerel sivil savunma veya olağanüstü durum yönetimiyle mutabık olun. Su kaynakları sel nedeniyle kirlenmiş olabilir.
8. Sel sularının temas ettiği yiyecekleri tüketmeyin.
9. Islak yerlerde elektrikli teçhizatı kullanmayın.
10. Gaz şirketlerinden evinizi sızıntıya karşı kontrol etmelerini ve sonra gaz pompalamalarını isteyin.
11. Bodrum/ zemin katınız sel suyu ile doluysa derece derece pompalayarak (ortalama günde 1/3 miktarda su) boşaltın, böylece hasarın önüne geçebilirsiniz. Çevredeki toprak hala su altındayken bodrum/zemin katındaki su pompalanırsa duvarlar çökebilir ve döşeme eğrilip bükülebilir.
12. Bozulmuş yardımcı hatları yetkililere bildirin.
13. Önceden sel ile kaplı alanlarda zehirli yılanlara karşı dikkatli olun.
Çığ
Çığ
ÇIĞ :

Çığ nedir?

Genellikle dağlık, engebeli ve eğimli arazilerde, vadi yamaçlarında tutulan kar örtüsünün iç ve dış kuvvetlerin etkisiyle başlayan ilk hareketi ile vadi tabanına doğru hızla kayması sonucu çığ oluşur.

Ülkemizde Meydana Gelen Çığların Dağılımı

Kaç tip çığ var?

TOZ ÇIĞ: En çok rastlanan çığ tipi. Toz kardan oluşan bu tip çığlar, saatte 400 km hıza erişebilir ve yarattığı hava basıncı ile büyük zarar verir.

TABAKA ÇIĞ: Sert ve ezilmiş kardan oluşur. Önceden tahmin edilmesi çok zordur ve en ufak titreşimde ortaya çıkabilir.

AĞIR KAR ÇIĞI: Nemli ve eski kardan oluşur, çok ağır kitleleri harekete geçirir ve genellikle kış mevsimi sonunda görülür.

Çığ oluşumunun nedenleri ?

- Topoğrafik koşullar
- Ağaçsız çıplak arazi,
- % 35' den fazla eğimli arazi,
- Güneye açık dik yamaçlar,
- Yeni kar birikmiş yamaçlar,
- Beklemiş kar toplamış yamaçlar,
- Rüzgar altı yamaçlar,
- Yamaç sırtları
- B.meteorolojik koşullar
- Uzun süreli şiddetli bir kar tipisinden sonra,
- Eski kar üzerine yeni fazla kar yağması,
- Tipi sırasında hızlı ve uzun süreli rüzgarın esmesi,
- Mevcut kar üzerine yağmur yağması,
- Güneşin hızla erimeye sebep olması,

Kimler çığdan etkilenir ?

- Yamaçlarda, engebeli dağlık arazide yaşayan ve çalışanlar,
- Şehirlerarası çalışan taşımacılar, karayolcular,
- Kar rasatçıları,
- Kış turizmcileri,
- Yapım ve onarım ekipleri,
- Madenciler,
- Avcılar,
- Dağcılar,
- Kolluk güçleri.

ÇIĞI ÖNLEMEK:

Pasif Olarak

- Çığ riski olan yerleşim alanlarını, turistik kayak alanlarını, karayollarını geçici olarak kullanmamak,
- Münferit yapıları (tek bir cami, okul binası vb.) Sivri üçgen beton yapı ile korumak,
- Çoklu yerleşim alanlarını, kar barajı, dizi bariyer, sapmalar, sekileme ve bentleme ile korumak,
- Çığ tünelleri ile karayolları ve enerji nakil hatlarını korumak

Aktif Olarak

- Yürüyerek, hedikle, paletli kar araçları ile mevcut kar tabakasını sıkıştırmak,
- Kar tabakasını eritmek ve tekrar dondurmak, dolayısıyla dayanımını arttırmak,
- Yapay çığ oluşturmak,
- Riskli arazinin mevcut topoğrafyasını ve eğimini değiştirmek.

ÇIĞ, GÖÇÜK, HEYELAN'DAN KURTARMA VE İLK YARDIM

İnsan vücudu birkaç metre kalındığındaki çığ, toprak yığını ve çöken kömür ocağı altında 1 saat kalırsa insanın yaşama şansı % 50'dir. Eğer bir saat'ten fazla kalırsa hayatta kalma şansı % 30'a iner.

Böyle bir durumda, kişi şuurunu kaybedebilir. Vücudunun diğer kısımlarında yaralanmalar ve kırık olabilir. Yaralı, yüzünün önündeki oksijenli havayı kullanır. Her soluk verişte karbondioksitçe zenginleşen hava burada birikirken oksijence zengin hava nefes alma ile azalır. Karbondioksitle zenginleşen hava toprak ve kar içindeki hava boşluklarında toplanır. Yaralının karbondioksiti soluması ile karbondioksit boğulması (uykuya dalma), solunum merkezinin çalışmaması ve solunumun durması ile ölüm olur. Soğuğun etkisi ile genel donma belirtileri de olur.

YAPILMASI GEREKENLER

1.Kaza yerini tespit ediniz.
2.Aynı çığ yada göçük altında kalmamak için dikkat ediniz.
3.Bulduğunuz bir cisim, elbise, kayak vs. varsa yerinden kaldırmayınız. Eğer kazazedeyi bulamazsanız içeri sokacağınız bir sopayı sağa-sola çevirerek kişiyi bulmaya çalışınız.
4.Yaralıyı göçük yada kar yığını altından kurtarınız.
5.Kazazedeyi 20-30 dakikada bulamazsanız yardım isteyiniz.
6.Polise ve İtfaiyeye telefon edip durumu bildiriniz.
7.Önce yaralının yüzünü açınız.
8.Varsa ağzındaki kar, kum, çamur gibi yabancı cisimleri temizleyiniz.
9.Göğüs kafesinin üzerini açınız.
10.Yaralı hiç solumuyorsa veya solunumu yetersizse ağızdan ağıza yapay solunum yapınız.
11.En sonunda bütün vücudu kar yığını yada toprak altından kurtarınız.
12.Kurtarma sırasında boyun ve bel omurlarında kırık olabileceğini unutmayınız. Kazazedeyi bükmeden taşıyınız.

KARLI VE DAĞLIK BÖLGELERDE YARALI TAŞIMA

Kötü hava koşullarında ve dağlık bölgelerde yaralılara ulaşmak ve bunları en yakın sağlık merkezine veya helikopterlerin konacağı yere kadar taşımak oldukça zordur.

1.Eğer yaralanma hafifse, kaza yeri yola yakınsa, yaralı ile birlikte bulunanlar kuvvetli ve dinlenmiş ise, birlikte en az 7-8 kişi varsa, taşınacak uzaklık 3-4 km.'den fazla değilse ve yaralının ruhsal durumu uygunsa taşıma yapılır.
2.Aksi durumda yardım gelene kadar beklenir.
3.Helikopterle taşıma en uygun ve hızlı olmalıdır. Helikopterin ineceği yer 50x50 M2 büyüklüğünde olmalıdır. Paletli, kar ve buz üzerinde giden motorlu kızaklar ile de taşıma yapılabilmektedir.
4.Yaralı önceden ruhsal yönden hazırlanmalı, üşümesi önlenmeli, su geçirmez battaniye ile sarılmalı, güneş gözlüğü takılmalı ve şapka giydirilmelidir.
5.Eğer yaralanma bacaklarda ise başı gidecek yönde; göğüs, baş ve kollarda olan yaralanmalarda ayakları gidecek yönde olacak şekilde taşınır.

DONMALAR

Normalde vücut iç ısısı 37° C dir.Vücut ısısının düşmesi ile normal vücut çalışması da değişir. En sonunda kalp durması sonucu ölüm olur.

Normal vücut ısısında kan damarları elastiki olup kanla doludur. Deri ısısı 20°C nin altına düşünce derideki kan damarları vücudun savunma mekanizmasının sonucu olarak büzüşür. Buradaki kan vücut içindeki duyarlı organlara gider. Deri ısısının daha çok düşmesi ile kan dolaşımı daha çok bozulur. Deri beyazlaşır, soğur his kaybolur. Böbreklere giden kan artar.

İdrar çoğalır, idrar yapma isteği artar. Damarlarda dolaşan su miktarı azalır. İlk yardım olarak verilen sıcak şekerli içecekler vücut ısısını tamamladığı gibi enerji de sağlar.

-10°C de kan damarlarına elastiki özellik veren sinirler felç olduğundan kan damarları gevşer ve genişler. O zaman deri kızarır ve kişi sıcaklık duyar. Kendisini ısınmış hisseder.

Deri ısısının daha çok düşmesi ile vücut içi ısısı daha da düşer. Vücut içinde sıcak durumdaki kan vücut yüzeyine gelir. Orada kan daha da soğur. Sonra da soğuk kan vücut içindeki organlara tekrar gelir. Birdenbire vücut ısısında düşme ve kalp durmasına yol açabilir.

İyi giyim donmaya karşı en iyi koruyucu önlemdir. Bilgili olarak giyinme vücut ısısının düzenlenmesinde çok önemlidir. Dışarıdaki soğuğa göre değil, dışarıda yapılacak harekete göre giyinilmelidir. Vücut araba motoruna benzer, hareket etme ile vücut ısınır. Arabayı soğutan radyatör gibi baş ve el bilekleri de vücudu en çok soğutan kısımlardır.

Hareket edildiği sürece vücut ısınır. Elbiseler terden ıslanır, işte o zaman donma tehlikesi artar. Elbiselerdeki nem soğuğu havaya göre 25 kez daha fazla iletir. Donmalar değişik derecelerdeki soğuğun etkisi ile meydana gelir. En çok sırasıyla ayak parmak uçları, kulak, burun ve el parmaklarında donma görülür.

Soğuğun etkisi ile o bölgedeki damarlar büzülür. Kandaki oksijen miktarı azalır. Deri morarır. En sonunda damarlarda tıkanıklık olur. Psikolojik nedenlerin daha çabuk donmaya yol açabileceğini unutmayınız. Koruyucu önlem olarak sokağa çıkmadan önce yüzünüzü sabunlu su ile yıkamayınız. Sabun yağları erittiğinden, donmayı çabuklaştırır. Yalnız geceleri yüzünüzü sabunlu su ile yıkayınız. Sokağa çıkmadan önce yüzünüzü soğuk su ile siliniz. 'Kötü hava yok, kötü giyim var' sözünü hatırlayınız.

DONMALARDA İLK YARDIM

1.Önce yaralıyı donma bölgesinden kurtarınız. Rüzgardan koruyunuz. Açıkta iseniz kapalı bir yere giriniz. Örneğin -10°C hava sıcaklığında saniyede 10 metre hızla rüzgar estiği zaman hava sıcaklığı -30°C gibi etki eder. Farkına varılmadan donmaya yol açar.
2.Donmuş kişiyi soba, lamba gibi sıcaklık veren cisimlerden uzak tutunuz.
3.Donmuş vücut kısmındaki elbiseleri çıkarınız. Eğer bunlar da donmuş ve deriye yapışmışsa hafif ılık su uygulayarak buzun erimesini sağlayınız. Ayakkabısını çıkarınız. Battaniyeye sarınız.

a. Bir battaniyeyi çapraz diğerini birincinin alt ucuna paralel koyunuz.

b. Üstteki battaniyenin bir ucunu hastanın bir omuzu üzerine diğerini diğer omuzu üzerine getiriniz. Ayaklarını örtünüz. Böylece hastanın kolları serbest kalır.

c.Alttaki battaniyenin en üst köşesini baş hizasına kadar yuvarladıktan sonra bir taraftaki köşeyi karşı tarafta göğüs altına sıkıştırınız.Üst köşeyi baş etrafında yüzü açıkta kalacak şekilde dolaştırınız.

d.Karşı taraf ucunu da hastanın karşı taraf omuzu altına sıkıştırınız.

4.Kuru, ısıtılmış giyecek giydiriniz. Sıcak, şekerli içinde alkol bulunmayan içecek veriniz. Örneğin, sıcak şekerli süt, çay gibi. Vücut enerjiye gereksinim duyar. Yapılan fazla idrar ile kaybedilen su yerine konmuş olur.
5.Kesinlikle karla ya da elinizle ovuşturmayınız. Masaj yapmayınız. Donmuş yerinizi daha fazla yaralamış olursunuz.Elinizle tutarak ve verdiğiniz solukla ısıtınız.
6.Kol ve bacakların hareket etmesini sağlayınız. Bu, vücut ısısını ve kan dolaşımını arttırır
7.Soğuğun aynı bölgeyi tekrar etkilemesine karşı koruyucu önlem alınız. O bölgeyi varsa yünlü giyeceklerle örtünüz.
8.Derin donmadan sonra deri normal rengini ve ısısını tekrar kazansa da hemen yürütmeyiniz.
9.Eğer 30 dakika içinde donan yer normal renk ve ısısını kazanmışsa o yeri 40°C lik sıcak suya batırınız. Yüksek sıcaklık zararlıdır, bu nedenle suyun sıcaklığı değişmemelidir. Mümkünse sıcaklık termometre ile ölçülmeli yada dirsekle kontrol edilmelidir. Küvet varsa bütün vücudu aynı anda ısıtmak en iyisidir.Isıtma ağrı yapar, gerekirse yaralıya ağrı kesici ilaç verilmelidir.
10.Derinin ısısı, rengi ve dokunma hissi 30 dakika içinde düzelmemişse hemen hastaneye gönderiniz. Gevşek, yumuşak bir pansuman ile sıkmadan sarınız. Birkaç kat pamuk sargı en uygunudur.
11.Donan kişinin dinlenmesini sağlayınız.
12.Donmuş yerin altına yastık koyarak kalp seviyesinin yukarısına kaldırınız.
13.Şuuru yerinde değilse ağızdan içecek vermeyiniz. Hafif baş aşağı yatırınız.
14.Bilezik ve yüzük varsa çıkarılmalıdır. Donma nedeni ile şişlik olursa bunlar kol ve parmağı sıkarak kan dolaşımını bozar. Hatta kangrene yol açabilir.
15.Deride oluşan su dolu kabarcıklar delinmemelidir. Mikrop bulaşma tehlikesi vardır.

GENEL VÜCUT DONMASI HALİ BELİRTİLERİ

Vücut iç ısısı 35°C nin altına düşerse, o zaman genel vücut donmasından bahsedilir. Çoğu kez soğuk havalarda olan kazalar; rüzgarlı soğuk havalarda, soğuk suda boğulma gibi durumlarda olur. Islak elbise, ıslak ayakkabı donmayı hızlandırır.

Başlangıçta (1.devre) böbreküstü bezlerinden salınan adrenalin nedeni ile deri damarları büzüşür, beyazlaşır, titreme olur. Bu ısı kaybını 5 kez arttırır. Kazazedede yorgunluk ve şaşkınlık hali görülür. Eğer daha kötüleşme olursa 2. devreye girilir.

Bu zaman makattan ölçülen vücut ısısı 34-35°C olur. Isı 34°C nin altına düştüğü zaman şuur kaybı olur. Kaslarını oynatamaz, kalp görevini yapamaz. Nabız yavaşlar, kalp atışı düzensizleşir. Göz bebekleri genişler. 3. devrede felçler oluşur. Vücut ısısı 30°C nin altına düşerse refleksler kaybolur. Kalp zayıflar ve ölüm olur.

İLK YARDIM

A-ŞUURU YERİNDE İSE

1.Şekerli sıcak içecekleri (örneğin; sıcak çay) azar azar veriniz.
2.Vücut içindeki ısıyı artırmak için hareket ettiriniz.Bu ağır vakalarda yapılamaz. Kişinin kuvveti kalmamıştır.
3.Bütün bu işlemler kapalı yerde normal oda ısısında yapılmalıdır. Kesinlikle ocak, soba karşısında yapılmamalıdır.
4.Nabız ve solunumu devamlı olarak kontrol ediniz.
5.Kuru giysi giydiriniz. Battaniye ile sarınız.
6.Donan kişiyi sarsmadan hastaneye taşıyınız.

B-ŞUURU YERİNDE DEĞİLSE

1.Kişiyi öne meyilli olarak yana yatırınız. (NATO yatırılışı) Beynine gelen kanı artırmış olursunuz. Ayrıca kusarsa çıkardıklarının akciğerlere kaçmasını önlemiş olursunuz.
2.Solunumu durmuşsa ağızdan ağıza yapay solunum yapınız.
3.Hastane 3 saatten fazla uzakta ise vücudu ısıtmak için fazla hareket ettirmeyiniz.
4.Ağızdan içecek sulu gıda vermeyiniz.
5.Nabız ve solunumunu devamlı olarak kontrol ediniz.
6.Battaniye ile örtünüz.Hastaneye taşıyınız.

 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Doğal Afetler nedir ? Özellikleri nelerdir ? Doğal Afetlerden nasıl korunuruz

Kasırga <br />
( Fırtına )
Kasırga
( Fırtına )
FIRTINA ( KASIRGA ) :

Atlantik Okyanusunda oluşan, tropik siklona hurricane yani kasırga deniyor. Tropik siklon ise tropiklerde gelişen alçak basınç sistemlerine verilen tanımlayıcı bir isim. Maksimum hızı saniyede 17 metreyi geçmeyen(saatte 39 mil/ saatte 62,7 km/ saatte 39 knot) yüzey rüzgarlarına tropik alçak basınç deniyor. Hızı saniyede en az 17 mil olana ise belli bir isim verilerek tropik fırtına olarak anılıyor. Hızı saniyede 33 metreyi (saatte 74 mil/ saatte 119 mil/saatte 64 knot) aşanlara ise kasırga (hurricane) deniyor.

Kasırgaların Özellikleri

Tropik oluşları, yani okyanusların ekvatora yakın tropik bölgelerinden kaynaklanıyor olmaları,
Siklonik oluşları, yani yarattıkları rüzgarın, göz tabir edilen bir merkez etrafında dönüyor olması. Bu hareket kuzey yarıkürede saatin aksi yönünde (doğudan batıya), güney yarıkürede ise saat yönünde (batıdan doğuya) oluyor.
Alçak basınç sistemleri olmaları. Kasırganın gözü her zaman bir alçak basınç alanı ve şimdiye dek kaydedilmiş en düşük barometrik basınçlar kasırgalarda görülmüş.

Fırtına merkezinin etrafında dönerek esen rüzgarın hızı saatte en az 74 mil.

Kasırga Nasıl Oluşur?

Kasırgalar, suların ılık (27°) C, havanın nemli olduğu ve birleşen ekvator rüzgarlarının bulunduğu tropik bölgelerde olur. Atlantik kasırgalarının çoğu Afrika'nın batı sahillerinde gökgürültülü fırtına ile başlayıp ılık tropik okyanus sularına doğru hareket eder. Bu gökgürültülü fırtına üç aşamada kasırgaya dönüşür:
Tropik alçak basınç - dönen bulutlar ve yağmur, rüzgarın hızı saatte 38 milin altında.
Tropik fırtına - saatte 39 ile 74 mil arası esen rüzgar.
Kasırga - hızı saatte 74'ten büyük olan rüzgarlar.
Gökgürültülü fırtınanın bir kasırgaya dönüşmesi birkaç saat ile birkaç gün arasında değişir. Kasırgaların oluşma nedenleri hala tam olarak bilinmese de, kasırga oluşumunda şu üç olayın gerçekleşmesi gerek:
Ilık nemli okyanus havasının sürekli buharlaşma-yoğuşma döngüsünde olması
Yüzeyde birleşen güçlü rüzgar örüntüsü, yüksek yerlerde hızı değişmeyen rüzgarlar.
Yüzey ile yüksek yerlerdeki hava basıncı (basınç gradyanı) arasında bir farklılık olması.

Okyanus yüzeyindeki ılık ve nemli hava hızla yükselmeye başlar. Bu ılık hava yükseldikçe, içindeki su buharı da yoğunlaşarak fırtına bulutları ve yağmur damlaları oluşturur. Yoğunlaşma, gizli yoğuşma ısısı denen bir ısı salar. Bu gizli ısı yukarıdaki havayı ısıtır ve yükselmesine neden olur. Yükselen havanın yerini aşağıdan gelen ılık ve nemli okyanus havası doldurur. Bu döngü, gelişmekte olan fırtına bölgesine aşağıdaki okyanustan daha çok rutubetli hava çeker ve sürekli olarak sıcak havayı yüzeyden atmosfere doğru hareket ettirir. Yüzeyden gelen ısı değişimi, bir merkez etrafında dönen bir örüntü yaratır. Bu döngü, lavabo deliğinden aşağı akan suyun döngüsüne benzer.

Rüzgar Örüntüleri

Farklı yönlerde hareket ederken birbirleriyle karşılaşıp birleşen rüzgarlar, yüzeyde çarpışarak ılık ve nemli havayı yukarı iter. Yükselen hava, zaten yüzeyden yukarı doğru yükselen havayı kuvvetlendirir ve böylece fırtınanın döngüsü ve hızı artar. Bu arada, 9000 metre gibi yüksekliklerde değişmeyen hızlarda esen kuvvetli rüzgarlar, yükselen sıcak havanın fırtınanın merkezinden uzaklaşmasını sağlar ve sıcak havanın yüzeyden yukarı doğru hareketini sürekli kılar, böylece fırtınayı örgütler. Eğer yükseklerdeki rüzgarlar her düzeyde aynı hızla esmiyorsa, yani rüzgar makasları var ise, fırtına örgütlenemez ve zayıflar.

Fırtına merkezinin üstünde, atmosferin yukarı kesimlerinde bulunan yüksek basınç da yükselen havadaki ısıyı uzaklaştırarak hava döngüsüne ve kasırganın büyümesine hizmet eder. Yüksek basınçlı hava, alçak basınçlı fırtına merkezine doğru emildikçe rüzgarın hızı artar.

Kasırga bir kez oluştuktan sonra 3 parça halinde izlenebilir:

Gözü - alçak basınçlı döngüsü sabit merkez
Göz duvarı - gözün etrafındaki en hızlı ve en dehşetli rüzgarların olduğu bölge
Yağmur kuşakları - fırtınayı besleyen buharlaşma/yoğuşma döngüsünün bir parçası olan ve gözden dışarı doğru hareket eden gökgürültülü fırtına kuşakları

Kasırgaların fiziksel büyüklüğü çeşitlilik gösterir. Bazı fırtınalar çok pekişik olup arkalarında sadece birkaç rüzgar kuşağı ve yağmur bırakır. Daha gevşek olan diğerleri ise rüzgar ve yağmuru yüzlerce binlerce mil uzağa taşıyabilir. 1999 yılında ABD'nin doğu kıyılarını vuran Floyd kasırgası, Karayip adalarından New England'a kadar hissedilmiş.

Kasırgaların Yaptığı Zararlar

Kasırgalar, karalarda iç bölgelere bile seller oluşturacak kadar büyük miktarlarda yağmur bırakırlar.
Çok kuvvetli rüzgarlar yapısal zararlar verir; ağaçları kökünden söker, arabaları ters çevirir, denizde dalgaların büyümesine neden olup kıyı bölgelerinde büyük hasara yol açabilir.
Kasırganın hakim rüzgarları, fırtına dalgası denen büyük miktarlarda su duvarını itip getirir. Bu med (yükselen su) olayı ile birleşirse, kıyıda büyük su taşkınlarına ve zarara yol açar.
Kasırga rüzgarları, çoğunlukla hortum da oluşturur ve fazladan zararlar da verebilir.

Kasırga Kategorileri

Kategori 1: Rüzgar hızı saatte 74 mil ile 95 mil arası (saatte 119 km ile 153 km). Beraberinde getirdiği dalga normalin üstünde, 1,2 ile 1,5 m arası. Az ya da yok denecek kadar az yapısal zarar.

Kategori 2 : Rüzgarın hızı saatte 96 mil ile 110 mil arası (saatte 155 ile 177 km). dalga boyu 1,8 m ile 2,4 m arası. Ağaçlar devrilir, çatılarda hasar olur.

Kategori 3 : Rüzgarın hızı saatte 110 mil ile 130 mil arası ( normal hızda bir teknenin bir günde zor katedebileceği mesafe kadar). Evlerde yapısal hasar olur, ciddi su taşkınları meydana gelir.

Kategori 4 :Rüzgarın hızı saatte 131 mil ile 154 mil, dalga boyu ise 4 m ile 5,5 m. İç kesimlerde tehlikeli su baskınları, çatıların uçması, büyük yapısal hasar.

Kategori 5 : Rüzgarın hızı saatte 155 milin üstünde, dalga boyu 5,5 metrenin üstünde. Çok tehlikeli su taşkınları, özellikle ahşap yapılarda ciddi hasar.
Kategori 3'ten başlayarak 4 ve 5 şiddetinde kasırgalar geniş alanlarda can ve mal kaybı, tarımsal alanlarda ve büyük/küçük baş hayvanlarda çok ciddi hasara ve kayba yol açar.

Nasıl İzleniyor?

Kasırgalar öncelikle görsel göstergelere, yani bulutlar ve bunların dönüş örüntülerine bakılarak çıkarsanmaya çalışılıyor. Daha teknik olarak ise, radar ve doppler radarı ile yağmur, rüzgar hızı ve yağış miktarlarının ölçülmesiyle elde edilen verilerle tahminler yapılıyor. Ayrıca kızıl ötesi ışınlarla ısı farklılıkları ve bulut yükseklikleri saptanarak tahminlerde bulunuluyor.

Kasırga İsimleri

İkinci dünya savaşına değin hep erkek isimleriyle anılan kasırgalara daha sonra alfabetik olarak kadın isimleri verilmeye başlanmış. Bu, kadın derneklerinin tepkisini çekince 1970'lerin sonunda kasırgalara bir erkek bir kadın ismi verilerek devam edilmiş. Günümüzde ise, insan isimlerinden çok delta, epsilon, zeta gibi isimlerle anılıyor.
Kuraklık
Kuraklık
KURAKLIK :

Kuraklık nedir ?

Bir bölgede nem miktarındaki geçici dengesizliğin o bölgedeki su kıtlığı ile ilişkisi olarak kabaca tanımladığımız kuraklık doğal bir iklim olayıdır ve herhangi bir zamanda herhangi bir yerde meydana gelebilir. Kuraktan nemli iklim tiplerine kadar her yerde görülebilir. Bununla beraber kurak iklimler nem eksikliğinden ve yüksek değişkenlikteki yağıştan dolayı kuraklığa karşı daha hassas konumdadırlar. Ekstrem olaylar içinde kuraklık genellikle yavaş gelişir, sıklıkla uzun bir süreklilik gösterir ve atmosferik tehlikeler içinde tahmini en az olanı olması ile birlikte etkileri çok geniştir.

Kuraklık tabiatın gizli bir tehlikesidir. Genellikle herhangi bir mevsim veya bir zaman diliminde yağış miktarındaki azalmadan dolayı meydana gelir. Kuraklık hesaplamalarında bir bölgedeki yağış ve evapotranspirasyon (buharlaşma+terleme) arasındaki dengenin uzun süreli ortalaması göz önünde bulundurulmalıdır. Kuraklık zamanla (yağış mevsiminin başlamasında gecikmeler, ürün büyüme mevsimi- yağış zamanının ilişkisi) ve yağışların tesirleri ( yağış yoğunluğu, sayısı) ile ilişkilidir. Yüksek sıcaklık, şiddetli rüzgar ve düşük nem miktarı gibi diğer değişkenler bir çok bölgede kuraklıkta etkili olur.
Kuraklık yalnızca fiziksel bir olay veya bir doğa olayı olarak görülmemelidir. Onun, insan ve faaliyetlerinin su kaynaklarına olan bağımlılığı nedeniyle toplum üzerinde çeşitli etkileri vardır.
Uzun süreli kuru hava nem azlığı yaratarak bitki, orman ve su kaynaklarında azalmaya sebep olur ve neticede, ciddi çevresel, ekonomik ve sosyal problemlerin ortaya çıkar.

ÇEŞİTLERİ

Kuraklığın literatürde kullanılan üç çeşidi vardır.

1- METEOROLOJİK KURAKLIK

Uzun bir zaman içinde yağışın belirgin şekilde normal değerlerin altına düşmesi olarak tanımlanır. Nem azlığının derecesi ve uzunluğu meteorolojik kuraklığı belirler ve bölgeden bölgeye gelişiminde farklılıklar gözlenir. Örneğin yağışın ve yağışlı gün sayısının belirli bir değerden az olması temeline dayanarak kurak periyotlar teşhis edilir. Bu hesap şekli nemli subtropikal iklimler gibi yıl boyunca yağış alan yerler için uygundur. Diğer iklim bölgeleri mevsimsel yağış paternleri ile karakterize edilir. Diğer bir tanım şekli yağışın aylık, mevsimlik veya yıllık toplamlarının ortalamasından olan farkları ile ilişkilidir.

2- TARIMSAL KURAKLIK

Tarımsal kuraklık meteorolojik kuraklığın çeşitli özellikleri ile çok yakın ilişkilidir. Toprakta bitkinin ihtiyacını karşılayacak miktarda su bulunmaması olarak tanımlanan tarımsal kuraklık nem kaybı ve su kaynaklarında kıtlık oluştuğu zaman meydana gelir. Ürün miktarında azalmaya, büyümelerinde değişime ve hayvanlar için tehlikeye sebep olur.

3- HİDROLOJİK KURAKLIK

Hidrolojik kuraklık yeraltı su kaynakları, yüzey suları veya yağış periyotlarının etkisi ile ilişkilidir. Meteorolojik kuraklığın uzaması durumunda hidrolojik kuraklıktan söz edilir. Uzun süreli yağış azlığının kaynak seviyeleri, yüzey akışı ve toprak nemi gibi hidrolojik sistemin bileşenlerinde kendisini göstermesidir. Yeraltı suları, nehirler ve göllerin seviyesinde keskin bir düşüşe sebep olur. İnsan, bitki ve hayvan yaşamı için büyük bir tehlike yaratır.Bir dönemde yaşanan yağış miktarında azalma toprak neminde hızlı azalmaya neden olacağı için tarımla uğraşanlarca hemen hissedileceği halde hidroelektrik santrallerinde bir süre etkili olmayacaktır. Hidrolojik kuraklıkta en önemli etken iklim olmasına rağmen arazi kullanımı (örneğin ağaç kesimi), arazinin verimsizleşmesi bölgenin hidrolojik özelliklerini etkiler. Bölgeler hidrolojik sistemleri ile birbirine bağlı oldukları için meteorolojik kuraklığın etkisi ile yağış kıtlığı yaşanan alanların sınırları daha genişleyebilir. İnsan aktiviteleri; arazi kullanımında değişim meydana getirdiği için meteorolojik kuraklığın frekansında değişim olmadığı halde su kıtlığının frekansında değişim meydana getirmesinden dolayı en önemli etken olarak gözlenmiştir.

ETKİLERİ

1- EKONOMİK ETKİLERİ

1. Üründe Kayıp

· Ekin alanlarının verimliliğinin azalması
· Böcek istilası
· Bitki hastalıkları
· Ürün kalitesinde düşüklük

2. Süt ve Çiftlik Hayvanları Kaybı

· Otlakların verimliliğinin azalması
· Halka açık otlakların kapatılması veya sınırlandırılması
· Hayvanlar için suyun temin edilememesi veya pahalılığı
· Hayvanlar için besin temin edilememesi veya pahalılığı

3. Kereste Üretiminde Kayıplar

· Orman yangınları
· Ağaç hastalıkları
· Böcek istilası
· Orman alanlarının verimliliğinin azalması

4. Balık Üretiminde Kayıplar

· Balık yetiştirme alanlarına zararı
· Suyun azalmasından dolayı yavru balıkların kaybı
. Ulusal Büyümede Kayıp, Ekonomik Gelişmede Gecikme
. Yiyecek üretiminde düşüş - Yiyecek stoklarında azalma
. Finanssal kaynak bulmada zorluk (Kredi riski)
. Nehir ve kanalların denizciliğe olan katkılarında kayıp
. Yeni ve ilave su kaynaklarının geliştirilmesindeki pahalılık
. Suyun taşınmasındaki pahalılık
. Çiftçi gelirlerinde kayıplar
. Eğlence iş alanlarında kayıplar
. Enerjide kaynak azalması
. Tarımsal üretimin direkt bağlı olduğu endüstrilerde kayıplar
. Üretimdeki düşüşe bağlı işsizlik
. Hükümetlerin vergi gelirinde kayıplar

2- ÇEVRE ETKİLERİ

· Toprakta su ve rüzgar erozyonu
· Balık alanlarına zarar
· Bitki alanlarına zarar
· Suyun kalitesine etki
· Hayvan kalitesine etki
· Hayvan doğal yaşam alanlarına etki

3- SOSYAL ETKİLERİ

· Yiyecek kıtlığı
· Yoksullukta artış
· Göç
· Sosyal huzursuzluk
· Kırsal alanlardaki yaşam seviyesinde düşüş

ÖNLEMLER

Kuraklık; normalin altında yağış, düşük toprak nemi, sıcak kuru hava gibi bir çok faktörün bileşiminin bir sonucudur. Bunun için sıcaklık, yağış, yüzey akışı, toprak nemi gibi ana iklimsel ve hidrolojik değişkenler düzenli olarak izlenmeli ve normal değerlerden olan sapmalarının trendi gözlenmelidir. Kuraklık indisleri formüle edilip limitleri tanımlandığında kuraklığı izlemek ve araştırmak için çok kullanışlı anahtar olacaklardır.

KURAKLIK PLANLAMASI

Rastlanılacak herhangi kurak bir dönem için yapılacak çalışmalar üç ana çalışma grubunda toplanmalıdır;

1. İzleme Birimi: Klimatolojistler, hidrolojistlerden oluşur ve şu an ve gelecek için ne kadar suyun mevcut olduğunu izler.
2. Etkileri İnceleme Birimi: Doğal kaynak yöneticilerinden oluşur. Tarım, belediyeler gibi çeşitli alanların ne kadar su eksikliğinden etkileneceğine karar verirler.
3. Kuraklık Görev Gücü: Yüksek seviye resmi memurlardan oluşur, seçimle veya atama ile görev alırlar. Konu ile ilgili kanun yapma yetkileri vardır. Kuraklığın etkileri ve mevcut kaynaklar hakkında bilgi toplarlar.

Kuraklık Planlamasında 10 Adım;

a. Kuraklık görev gücü atamak
b. Kuraklık planının önemi ve hedeflerine karar vermek
c. Çeşitli su kullanıcıları arasında anlaşmazlıkları çözmek
d. Doğal, biyolojik ve insan kaynaklarının finanssal ve kanuni sıkıntılarını tespit etmek
e. İzleme, keşif ve cevap prosedürlerini hazırlamak
f. Araştırma ve eğitim ihtiyaçlarını tespit etmek
g. Bilimsel ve kanuni eksikleri tamamlamak
h. Kuraklık planını test etmek ve duyurmak
i. Kuraklık ve su kaynakları konusunda medya ve halkı bilgilendirmek
j. Kuraklık planını güncelleştirmek ve kuraklık sonrası geliştirmek
 
Son düzenleme:

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Doğal Afetler nedir ? Özellikleri nelerdir ? Doğal Afetlerden nasıl korunuruz

Orman Yangını
Orman Yangını
ORMAN YANGINI :

Orman yangını, doğal ya da insani sebeplerden ortaya çıkan ormanların kısmen veya tamamen yanmasıdır. Yıldırımdüşmesi,yanardağ patlaması ve yüksek sıcaklık gibi doğal sebeplerle çıkan yangınlar ve sigara, tarımsal ürünler nedenli çıkan insan kaynaklı orman yangınları vardır. Ormanların yanması ekolojik olarak bir çok zarara sebep olur. İklim değişikliği ve kuraklıkbaşlıca sonuçlardır.

Ormanları yangınlara karşı korumak için,

1. Ormanlara cam ve cam kırıkları atılmamalıdır. (Cam, güneş ışığını bir büyüteç gibi çimenlere çeker. Çimenler, tutuşarak çimenlerin alevlenmesine ve dolayısıyla yangının oluşmasına neden olacaktır.)
2. Mangal küllerini söndürmeden dökülmemelidir. Çünkü çimenlerin tutuşarak yangın çıkarma olasılığı vardır.
3. Bir yangın gördüğümüz zaman 110 yangın ihbar hattına bildirmeliyiz; eğer bu bir orman yangınıysa, o zaman 177 alo orman yangını ihbar hattına bildirmeliyiz.
4. Halk görevli kişiler ve çevre örgütleri tarafından bilinçlendirilmeli, bu konuda seminerler ve konferanslar düzenlenmelidir.
5. Ormanda ateş yakmamalıyız, yakmak zorundaysak çimensiz bir alanda ateşin etrafına taş koyarak yakmalıyız.

Ülkemizde iki çesit orman yangını vardır. Bunlar örtü ve tepe yangınlandır. Üçüncü bir orman yangını türü olan toprak yangını ise Ülkemiz için önemli değildir.

1- Örtü Yangını

Orman toprağını örten ölü ve diri örtüyü yakan yangındır. (Ot, çayır, funda, fide, fidan, yaprak, yosun. humus, kuru dal, kütük, devrik kesim artıklan v.s.)
Meşcere asli ağaçlarına çoğunlukla zarar vermez ancak toprağı örten yanıcı maddelerin yoğun olması halinde zarar verebilir.Bunun içinde yanan sahanın yangın sonrası takip ve kontrol edilmesinde fayda vardır.

2- Tepe Yangını

Agaç ve ağacçıkların tepelerini de yakarak ilerleyen yangındır. Bu yangın türünde istisnalar hariç ormanın ortüsü. ağaçlarının gövdeleri ve tepeleri çeşitli şiddetle yandığından ağaçlar genellikle kuruyarak meşcere canlılığını kaybeder. En tehlikeli yangın türüdür
Hortum
Hortum
HORTUM :

Dünya üzerinde çok çeşitli hava olayları bulunmaktadır. Bu hava olaylarından bazıları ise, oluştuğunda doğal afet durumuna gelebilen olaylardır. Hortum da, bu doğal afetlerden birisidir.

Hortum oluştuğunda gücü sayesinde çevreye birçok zararı dokunur. Öncelikle bir rüzgar türüdür ve rüzgarlar yüksek basınçtan alçak basınca doğru oluşmaktadır. Hortum, gökyüzünün derinliklerinde meydana gelir ve yeryüzüne doğru spiral şeklinde iner.

Havada oluşan su buharı diğer bilinen adıyla bulutların, çok farklı çeşitleri bulunmaktadır. Kümülüs de, bu çeşitlerin arasında yer almakla birlikte bu bulut türü hortum rüzgar türüyle ilişkilidir. Hortum oluştuğu zaman bir felakete dönüşür ve birçok yapıya zarar verebilecek kadar sert eser. Genellikle hortumlar kara üzerinde oluşurlar fakat bazı durumlarda göl ya da deniz üzerinde de oluşabilmektedirler. Bu durumlarda su hortumları meydana gelir ve bu bölgelere yakın kesimlerde tehlike arz edebilir.

Hortumlar, şiddetlerinde ve büyüklüklerine göre derecelendirilir. Bu derecelendirmeler F1 ve F5 arasında yapılır. Şiddetli hortumlar çok kısa bir süre içerisinde büyük bir şehri yıkarak şehirden eser bırakmayabilir. En şiddetli hortumlar F5 ile derecelendirilirler ve bu derecedeki hortum tam bir doğal afet niteliği taşır. Amerika’nın Oklama Eyaletinde böyle bir hortum meydana gelmiştir. F5 derecesinde olan bu hortumun çapı bu eyalette tam tamına 1,5 kilometreyi bulmuştur. Bu rakam, bir hortum için devasa bir rakamdır.

Hortumların meydana gelmesine “kümülüs” adı verilen bulutlar neden olmaktadır. Bu bulutlar kabarık bir şekilde durulur ve halk arasında şekil olarak karnabahara da benzetilmektedir. Üst kısımdaki kümülüs bulutu, kubbeleşir ve alt kısımda bulunan ve artık olan bulutlarla etkileşime girer. Bu etkileşim sonucunda ise, gökyüzünden yeryüzüne inen spiral bir rüzgarın esmesi oluşur. Bu rüzgarın ismi ise, hortumdur. Hortumlar kara ile buluştuklarında etkileri çok daha şiddetli olmaktadır. Öyle ki bu rüzgar türünün hızı birkaç yüz kilometreyi bulabilmektedir. Hortumlar önlerinde bulunan her şeyi devirir ve içine alarak gökyüzüne doğru çekmeye başlar.

Bilim adamlar bu konuda hortumun uydu fotoğraflarını inceleyerek çok çeşitli modellemeler yapmaktadır. Tarihsel süreç içerisinde bilimsel olarak hortumun nasıl meydana geldiğiyle ilgili ilk teori, Alman bir meteorolog tarafından ortaya atılmıştır. İsmi Wegener olan meteorolog tarafından ortaya atılmış bu ilk teori, o kadar başarılı olmuştur ki günümüzde kesinleşen bilgileri o dönemde saptadığı anlaşılmıştır.

Hortumun hızı konusunda da oldukça fazla araştırmalar yapılmaktadır. Hortumların gelişim hızı ile ilgili bazı tahminler yapılır fakat hiç de hesapta olmayan bir hızda hortum gelişebilmektedir.

Bu durum da, hortum felaketinin önlenebilmesini oldukça güç bir durum kılar. Yani hortumlar hiç beklenmedik anlarda çok ani felaketlere neden olabilmektedirler. Aynı zamanda hortumların şiddetleri hortumun meydana gelmesinde etkin bir payı bulunan kümülüs bulutlarına bağlıdır. Kümülüs bulutlarının yoğunluğu nedeniyle, yaklaşan hortum felaketleri tam olarak kestirilememektedir.
 
Üst Alt