MURATS44
Özel Üye
Erdoğan: "Oyunu görün! Asıl amaç başka..."
Türkiye İhracatçılar Meclisi 20. Olağan Genel Kurulu'nda konuşan Başbakan Erdoğan'dan önemli açıklamalar...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İlim Yayma Cemiyeti'nin Yıldız Teknik Üniversitesi'nde düzenlenen 59'uncu Genel Kurul Toplantısı'na katıldı. Erdoğan CHP'nin Kadıköy'de bugün yapılacak mitingi iptal etmesi ile ilgili olarak "Beşiktaş'ta toplanma kararı verdiler. Taksim'e yürüyeceklermiş' dediler. Bırakın yürüsünler dedim" dedi.
Erdoğan burada yaptığı konuşmada, çok zorlu, çetin yollardan geçtiklerini belirterek, "İnişler, çıkışlar yaşadık. Hiçbir zaman umudumuzu kaybetmedik. Kendimize inandık. Fikrimize güvendik. Milletin çizdiği istikametten başlayarak bugünlere geldik" dedi.
İşte Gezi Parkı eylemine de değinen Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:
Hukukun ve demokrasinin üstünlüğünün egemen olduğu dönemlerde de potansiyelimiz açığa çıktı. Ülke adeta şaha kalktı.
Burada şunu altını çizerek ifade etmek de fayda görüyorum. Demokrasi özellikle parlementer sistem tek başına iktidarın varlığıyla, tek başına iktidarın güçlü olmasıyla ilerleyecek bir sistem asla değildir.
İktidarın güçlü olması, iktidarın çalışkan, kaliteli olması demokrasinin çok ileri standartlara ulaşabilmesi ve iyi işleyebilmesi için asla ve asla yeterli değildir. Sistem içinde en az iktidar kadar muhalefet de güçlü olmak zorundadır. En az iktidar kadar muhalefet de kaliteli, seviyeli olmak zorundadır. En az iktidar kadar muhalefet de çalışkan olmak, çözüm üretmek, proje üretmek zorundadır.
"TÜRKİYE'DE MUHALEFET BOŞLUĞU VAR"
Bakın eğer muhalefet, iktidarın seviyesine ulaşamaz, en azından yaklaşamazsa o zaman muhalefet görevi son derece sağlıksız, hukuksuz ve antidemokratik biçimde başka odakların eline geçer, aşırı uçların eline geçer. İktidar nasıl boşluk kabul etmezse muhalefet de boşluk kabul etmez. Ama biz ne yazık ki Türkiye'de böyle çok ciddi bir muhalefet boşluğu yaşıyoruz. Şunu açık açık samimi bir şekilde ifade etmek durumundayım. Seçmen oy verdiği partinin kaliteli ve seviyeli muhalefet etmesini, alternatif proje üretmesini bekliyor. Bunu göremediği zamanda bir çaresizlik yaşıyor. Sıkışmışlık yaşıyor. Kendince çıkış yolları aramaya başlıyor. Bizdeki muhalefete lüftfen şöyle bir bakıverin. Normalde kitleler oy verdikleri, gönül verdiklerin partilerin arkasından giderler. Ama biz de muhalefetim kitlelerin arkasına takıldığını, oradan oraya savrulduğunu, nerede bir muhalif eylem varsa içine, içeriğine ilkesine, ideolojine bakmadan oraya çöreklendiğini görürsünüz.
Türkiye'de belli meselelerde toplumda gerilim arttığını, gerilimin daha da arttırabilmek için çok ciddi tahrikler yapıldığını görüyor bunlara şahit oluyoruz. Hükümet olarak attığımız her adım içeriğine bakılmadan, gayesine hedefine bakılmadan, sorgusuz ve sualsiz bir şekilde lokal tepkilerle karşılanıyor. Buradan 76 milyonun tamımına, aziz miletimin her bir ferdine şunu özellikle hatırlatmak istiyorum.
Türkiye, parlementer sistemin bütün kurum ve kurallarıyla işlediği hem de tıkır tıkır işlediği bir ülkedir. 4 yılda bir bu milletin önüne sandık gelir. Millet tercihini, takdirini sandıkda yapar. Beğendiği siyasi partiye hükümet görevi verilir. Beğenmediğini de uyarır ya da emaneti görevi almak suretiyle cezalandırır. Eğemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olması ilkesi ancak ve ancak bu şekilde tezahür eder.
Bunun dışındaki her yol antidemokratikdir, hukuksuzdur, gayrimeşrudur. Bunu hiç kimse farklı yerlere çekmesin. Çoğunluğun oyunu olarak iktidara gelen hükümetin, sınırsız yetkilerle donatılmış olduğunu, sorumsuz olacağını, dilediği ne varsa onu yapabileceğini asla iddia etmiyorum. Hükümet belli bir kesimin oyunu alarak iktidara gelse de bütün ülkenin bütün milletin 76 milyonun tamamının hükümetidir ve bu hassasiyetle hareket etmelidir. Bu bizim ilkemiz. Çoğunluğun azınlığa dayatmalar yapması, baskı kurması, azınlığı ezmesi, onların tercihlerine kulak tıkaması diye birşeyi biz bu zamana kadar kabul etmedik.
Bundan sonrada kabul etmeyiz. Ancak şunu da belirtmek durumundayım. Çoğunluk nasıl ki azınlık üzerinde baskı kuramazsa, azınlık da bu ülkede artık çoğunluk üzerinde baskı kuramaz, dayatmalar yapamaz tercihler dayatamaz. Zira demokrasiler milletin oylarıyla azınlığın işbaşına geldiği iktidar değildir, çoğunluğun oylarıyla işbaşına gelen iktidarlardır. Bunun yetkisi kime aittir. Millete aittir. Bizim siyasi tercihimizde, bizim demokrasi tecrübemizde işte asıl hassas mesele budur. Ne yazık ki Türkiye'de bizim dönemimize kadar çoğunluğun istekleri, talepleri, arzuları ve beklentileri dikkate alınmamıştır.
Türkiye'nin siyasi tarihinde çoğunluğun sesine kulak verilmemiştir. Çoğunluk yığın olarak görülmüş gayri müveyyiz olarak görülmüş, bidon kafalı göbeğini kaşıyan adam olarak görülmüş tercihlerine saygı gösterilmemiştir. Sadece müdahele dönemlerinde değil, sadece olağanüstü dönemlernde değil normal zamanlarda bile siyaset üstü kurumların müdahalesiyle çoğunluğun değil azınlığın hükmü ülkeye egemen olmuştur. Bunu asla ve asla kabul etmeyiz, edemeyiz. Çoğunluk nasıl ki azınlığa hükmedemezse, azınlığın da çoğunluğa hükmetmeye dayatmalar yapamaya kesinlikle hakkı yoktur.
Hükümetle hükütmetin politikalarıyla, uygulamalarıyla meselesi olanlar demokrasi ve hukuk çerçevesinde fikirlerini ifade ederler. Sandıkta da demokratik tepkilerini orataya koyarlar. Bu işim ölçüsü sandıktır. Sandığın dışında netice arayanlar demokrasinin peşinde değildir. Antidemokratik uygulamaların peşindedir.
Bakın siyasi tarihte yaşandığı kadar, bizim iktidarımız döneminde de demokrasiye nasıl tuzaklar kurulduğunu hep birlikte yaşadık.Sandıkta başarılı olamayanların, etkili bir muhalefet yürütemeyenlerin, çoğunluğun teveccühüne mazhar olamayanların hangi oyunlara, hangi senaryolara, hangi tahriklere başvurduğunu yaşadık ve ne yazık ki gördük. Tıpkı merhum Menderes döneminde yapıldığı gibi bizim dönemimizde de muhalefetin, medyanın, illegal örgütlerin işbirliği yaptığına, türlü tertiplerle ülkeyi bir kaos ortamına çevirmeye çalıştıklarına defalarca tanık olduk. Menderes'i ipe götürenler, arkadaşlarını ipe götürenler, hiç biliyor musunuz acaba Menderes neden idam edildi, arkadaşları neden idam edildi? Yolsuzluklar yaptıkları için mi? Acaba onların gerekçesi neydi? 'Salimbaş olun' ifadesiyle bizi buraya getiren irade böyle istediği için biz bu kararı verdik dediler. Aynı şeyi biz 12 Eylül'de de yaşamadık mı? 'Bir oradan, bir buradan' dediler. İdam kararı veriyor, düşenebiliyor musunuz? 'Bir oradan, bir buradan' diyor. Bakın samimiyetle ve tekraren ifade ediyorum; bu ülkede herkesin görüşlerini özgürce ifade etme hakkı vardır.
Bu ülkede herkesin demokratik sınırlar içinde, hukuk çerçevesinde tepkisini ortaya koyma miting yapma hakkı vardır.
Ama hiç kimsenin hukuksuzca demokrasi dışı eylem yapma, işgal eylemi yapma, esnafa, çevrede oturanlara yoldan geçenlere zarar verme hakkı yoktur. Hele ki hiç kimsenin 'ağaçlar kesiliyor' bahanesiyle ortaya çıkıp Türkiye'de gerilimi arttırmaya hiç hakkı yoktur. Şimdi geleceğim çünkü, biz bu tertipleri geçmişte çok yaşadık. Politika üretemeyen, plan, proje üretemeyen muhalefetin illegal örgütlerle birlikte bu tertiplerde nasıl vazife aldığını, ortamı nasıl gerdiğini, nasıl tahrik ettiğini defalarca gördük ve yaşadık.
Şimdi bakın değerli arkadaşlarım. Ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum. Oynanan oyunu gayet iyi görmelerini istiyorum. Birkaç gündür Taksim Gezi Parkı'yla alakalı olarak bazı eylemler, bazı gösteriler yapılıyor.
Gerekçe ne? 1)Ağaçlar kesiliyor. 2) Buraya Topçu Kışlası aslına uygun olarak yeniden yapılacak. Burada AVM olacak.
"TOPÇU KIŞLASI'NI YAPACAĞIZ"
Bakın değerli arkadaşlarım. Ekranları başında bizi izleyen aziz milletim. Taksim'de Gezi Parkı'nda yapılan çalışmaların Topçu Kışlası'nın yeniden yapılmasıyla şuandaki aslında alakası yok. Biz Topçu Kışlası'nı yapacağız. Topçu Kışlası, gökten zembille inen bir proje değil. Bunu bilmenizi istiyorum. Biliyorsunuz Anadolu Yakası'nda Selimiye Kışlası var. Burada Avrupa Yakası'nda da 1780 yılında III. Selim zamanında bir eser yapılma kararı veriliyor.
Bu eser yapılıyor. 1940 yılında Belediyle Başkanı CHP'li Lütfi Kırdar orayı yıkma kararını veriyor ve kışlanın yerine sosyal etkinlik alanları inşa edilmesi kararlaştırılıyor.
"GELİNEN NOKTA İDEOLOJİK"
Olay gezi parkından çıkarılarak getirilen nokta ideolojiktir. "Acaba biz Büyük Şehir Belediyesi'ni alablir miyiz?" diye düşünüyorlar.Bir, acaba biz İstanbul Büyükşehir Belediyesini alabilir miyiz? İşte anamuhalefetin genel başkanı çıkıyor, diyor ki; 'hükümet istifa, başbakan istifa, polisini çek.' Polis orada dün de vardı, bugün de olacak, yarın da olacak. Niye? Çünkü Taksim Meydanı aşırı uçların cirit attığı bir yer olamaz. Polis niye var? Yarın orada farklı bir şeyler olsa vatandaş diyecek ki; benim can güvenliğim ne oldu? Bunu soracak. Polisin orada yaptığı görev on yıllardır bu. Yani bu AK Parti iktidarıyla başlayan süreç değil ki... Dünyanın neresine giderseniz gidin, bu tür toplumsal hareketliliğin olduğu yerlerde tedbirleri hükümetler kesinlikle alır. Burada da atılan adım budur.
"BİBER GAZI KULLANIMINDA YANLIŞ VAR"
Burada güvenlik güçlerimizin özellikle biber gazı kullanımındaki yanlışları şu anda bakanlık tarafından zaten incelenmektedir, araştırılmaktadır. Burada bir yanlış var eyvallah. Onun için de İçişleri Bakanı'na ve İstanbul Valisi'ne talimatları verdim. Bütün görüntüler incelenerek atılması gereken adımlar atılacak. Ama şunu da söylemek zorundayım yeri geldiği zaman yerinde, kurallarına göre onun da kullanılması gerekir. Bu gerçeği de görmek lazım.
"AKM'NİN DE YIKILMASI LAZIM"
Peki Gezi Parkı ve bu Topçu Kışlası, yayalaştırma projesiyle birlikte İstanbulumuza, ne yazık ki yıllar yılı, on yıllardır, 'Ya İstanbulun doğru dürüst bir meydanı yok' diye hep serzenişte bulundunuz. Yok... Şimdi bu yaptığımız çalışmayla bir defa bu adımı atıyoruz ama bir de şu anda Kültür Bakanıma da söyledim, AKMyi dahi biz yıkmalıyız, yıkıp oraya gururlanabileceğimiz bir opera binasını, yanındaki ve arkadaki boşluğu buraya ilave etmek suretiyle çok daha farklı bir projeyle yapmalıyız. Çünkü burası bu noktada önemli bir merkez olmalı.
Şu an Taksim Meydanı'nda bir yayalaştırma çalışmaları yapıyoruz. Kültür Bakanı'na söyledim, AKM'yi de yıkmalıyız. Çünkü bu bölge önemli bir merkez olmalıdır. Taksim Meydanı'na gelen turistler gururlanmalı. Dünyada demekki böyle bir meydan varmış demeliler. Biz "Gezi Parkı bize yeter, başka bir şey istemiyoruz" diyemez. Bu kafa, Topçu Kışlası'nı yıkıp onun yerine Taksim Stadı'nı yapan kafadır. Meşhur Taksim Stadı orasıdır. Daha sonra değişti, şu an İnönü Stadı'nın olduğu yere alındı. İnönü'nün orası eskiden Dolmabahçe Sarayı'nın ahırlarıydı.
Biz diyoruz ki Topçu Kışlası tarihi şekline uygun olarak yapılmalı. Ve mevcut yeşil korunmalı. Biz bunları diyoruz. Vatandaşımızın buralarda yaya olarak gezebilme imkanı bulmalı. İş farklı yerlere çekilmek suretiyle ideolojik bir yapılanmayla, kaos estiriliyor. Neymiş, birilerine rant sağlanacakmış. Biz sadece bu millete rant sağlamanın gayreti içindeyiz. Biz hala kişi başına milli gelirin 3.500 dolar olduğu bir Türkiye'de mi yaşamak istiyoruz. Yoksa kişi başı gelirin 20 bin dolara çıktığı bir Türkiye'de mi yaşamak istiyoruz. Bunların zihniyetine bakarsak insanlar hala gecekonduda yaşar. Biz ne diyoruz, kentsel dönüşümlerle birlikte benim insanım insanca yaşayabileceği yerde yaşasın.
Biz ne diyoruz, kentsel dönüşümle insanlarımız insan gibi yaşayabileceği bir yeri olsun
"BELEDİYE BAŞKANLIĞI DÖNEMİMDE EN BÜYÜK YEŞİLLENDİRMEYİ YAPTIM"
Hiçbir dönemde olmayan ağaçlandırmayı yaptım. 750 milyona yakın 3 yaş ve üstü ağaç diktik dikiyoruz. Çünkü Türkiye'yi yeşiller konusunda iyi ibr noktaya geitrmek istiyoruz.
Burada bazı dostlar gücenebilir. Bakınız Zekeriyaköy'de onbinlerce ağaç kesilerek orada bir üniversite yapıldı. O ağaçların kesilmesine karşı savaş verdiler. Taksim'de bağırıp çağıranlar o zamanlar neredeydi. Çevreciler neden konuşmadı. O zamanlar ben cezaevindeydim. Ama hamdolsun ben şiir okudupum için cezaevindeydim. O üniversite devletin oldu. Hak yerini buldu. 40.000 yetişmiş ağaç kesildi orada... İnsanı üzen bu. Taksim'de gösteri yapanlar dürüst davranmıyorlar.
Eğer benim muhattabımın bir samimiyeti varsa tarihi topçu kışlası'nı yapacağız kimse kusura bakmasın.
Bunların böyle bir derdi yok. Bunların belediyelerinin olduğu yerler çöl gibidir. Şurada üçüncü köprüyü yapıyoruz. 368.000 ağaç kesilecekmiş! Nereden yaptın bu hesabı ya?
Biz bu işi bilenlerle yapıyoruz. Biz İstanbul'a Istranca Ormanlarından su getirdik. Getirirken de böyle bağırdılar. Halbuki biz su kanalı açtık ve 180.00 fidan ve ağaç diktik. 3-5 ağaç sökersin ama onun yerine 50 tane ağaç dikersin.
Her şey insan için bir araçtır. Ve çok enteresan muhaleefete gençler ölmesin diye çağrı yapıyoruz karşı çıkıyorlar. Ama ağaçlar için protesto yapıyorlar.
Bu projede imzası olan politikacı 'İstifa ederim' dedi ama istifa yerine göstericilerin yanında onalrı kışkırtıyor.
Panzerler insanları eziyor diye tweet atanların ve bunlara sahip çıkan faşist densizleri gördüm.
En basit yalanların en komik iddiaların millete sağduyu telkin etmesi gerekirken medya tarafından satın alındığını görüyor buna üzülmüyorum sadece gülüyorum
"BİNANIN TAMAMI AVM OLUYOR GİBİ BİR ŞEY SÖYLENEMEZ"
Bu yayalaştırma projesinde araçlar ne oluyor? Gümüşsuyu'ndan geliyorsunuz. Biliyorsunuz Ceylan Otel'e doğru giderken AKM'nin önünden giden bölüm, yani Mete Caddesi... Orada araçlar bir defa yerin altına alınacak. Şu anda çalışma kapsamında henüz daha bu başlamadı, orası da olacak. Bir diğeri Elmadağ'dan gelen Cumhuriyet Caddesi... Bunun altından araçlar alınıyor ve Tarlabaşı'na buradan geçiş sağlanacak. Aynı şekilde Taksim İlkyardım Hastanesine varıncaya kadar o bölgede araçlar yerin altına alınmış olacak. Yani Taksim Meydanı'nda artık şu andaki gibi araç görmeyeceğiz. Sadece orada benim halkım çoluğuyla çocuğuyla dolaşacak. Şimdi diyorlar ki; 'orada AVM yapılacak'. Şunu açıkça söylüyorum Topçu Kışlası yapıldığı zaman bunun giriş katı, altı ister AVM yapılabilir veyahut da bir şehir müzesi yapılabilir. Ama burada henüz kesin atılmış bir adım yok. İstiklal Caddesi'nden geliyorsunuz. Orada böyle bir alışveriş imkanı bulabilir misiniz? Şu anda Gezi Parkı'nın Cumhuriyet Caddesi'ne bakan yanında dükkanlar, halı mağazaları, büfeler yok mu? 20'yi aşkın orada dükkanlar var. Niye bu adamlar acaba bunlara isyan etmiyor? Niye bunlarla ilgili bir rahatsızlık duymuyorlar. Bu olmazsa olmaz değil. Belki burada biz bir şehir müzesi de yapabiliriz. Ki bizim ilk düşüncemiz, Divan Oteli tarafındaki bölümü şehir müzesi olarak düşünebiliriz veya bu tarafı düşünebiliriz. Ama bunlar nihai kararlar değildir ve sadece bunu adeta binanın tamamı AVM oluyormuş falan... Böyle bir şey de söz konusu değil.
Başbakan Erdoğan, şu anda İstanbul'un ciddi manada otele ihtiyacı olduğunu, uluslararası bir çok toplantıları yapabilecek otel bulunamadığını, rezidans noktasında da aynı sıkıntının yaşandığını ifade ederek, Türkiye'nin büyük oynadığını, Türkiye'nin güçlü bir ülke ve millet olduğunu her yerde. her şeyi ile ortaya koymaları gerektiğini vurguladı.
"YILDIZ'I EMİRGAN'I GÖREMEYENLERLE SÖZ DÜELLOSUNA MI GİRECEĞİZ"
Başbakan Erdoğan, bazılarının "Burası Central Park olmalıdır" dediğini dile getirerek, bu kimselere "Central Park kaç dönüm veya hektardır?" diye sorulması halinde bilemeyeceklerini aktardı.
Her önüne gelenin, ağzı olanın konuştuğunu, burada böyle bir şeyin söz konusu olmadığını belirten Erdoğan, "Biz, Yıldız Parkı'nı, Emirgan Korusu'nu göremeyen zavallılarla bu ülkede söz düellosuna mı gireceğiz?" diye sordu.
"EYLEMCİLERDEN EYLEMLERİNİ DERHAL SONA ERDİRMELERİNİ RİCA EDİYORUM"
Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu eylemlerin derhal sona erdirilmesini ve Taksim'de esnafa, yayalara, ziyaretçilere daha fazla zarar verilmemesini eylemcilerden rica ediyorum. Galatarasay Lisesi önünde toplan, Taksim Meydanı'na kadar yürü. Acaba orada mağaza sahibi olan bir insan, bu tablodan memnun olabilir mi? Her an tehdit, korku altında. Müşteri bile doğru dürüst gelmez. Böyle yürüyüşleri gördüğü zaman, hele bir-iki de böyle abuk sabuk hareket olduğu zaman vatandaş bu tür yerlerden kaçar. Çünkü, sükun, güven... Bunlar önemli şeyler. Bunlar olmadığı zaman orada siz ticareti de bu tür çeşitli ekonomik hareketleri de göremezsiniz. Samimi duygularla oraya gelen illegal örgütlerin istismarına maruz kalan vatandaşlarımın sadece güvenilir kaynaklara itibar etmelerini diliyor ve arzuluyorum. Özellikle muhalefet partilerine çatışmayı, öfkeyi, nefreti kışkırtan, gerilimi tırmandıran, şiddeti teşvik eden, kışkırtıcı söylem ve tavırlardan uzak durması çağrısı yapıyorum.
"MUHALEFET 100 BİN TOPLARSA"
Özellikle anamuhalefetin genel başkanına sesleniyorum. Şu anda, bu akşam için kendisi Kadıköy'de miting yapma kararı vermiş. Hakkındır, yapabilirsin, problem değil. Fakat o mitingte eğer tahrik ifadeleri kullanacak olursan, bilesin ki, millet seni hiçbir zaman affetmez ve etrafınızda toparladığınız bazı uç aşırı takımlarla bu tür toplantılar bir şey kazandırmaz. Olay miting yapmaksa, burada toplumsal hareketse ben kalkarım onun 20 topladığı yerde 200 bin toplarım, onun 100 bin topladığı yerde partim olarak 1 milyon insan toplarım. Bizim böyle bir sıkıntımız yok. Ama işi buraya getirmesinler."
"BU PROJE HALKA SÖZÜMÜZ"
Erdoğan, bu işi tamamı ile özgürlükler temelinde ele aldıklarını, seçim öncesi ilan ettikleri gibi Taksim Projesi'ni uygulamaya koyduklarını ve projeyi yapacaklarını bildiren Erdoğan, bu projenin halka kendilerinin bir sözü olduğunu söyledi.
AVM, AKM ve Gezi Parkı ile atacakları adımın bütünüyle İstanbul'u dünyaya çok daha farklı tanıtacağına inandığını anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"İlla kalkıp bu tür eylemlerde bunlarla görüşün... Tamam görüşelim ama bunlar kim? Ne yazık ki, bunu benim vatadaşım biliyor mu? Bir bakıyorsunuz ki, altından çok karanlık şeyler çıkıyor. Teröre bulaşmış, terörün içinde olmuş ve bunlar istihbari bilgiler içerisine girmiş insan tipleri de bunların içinde. Tabii onlar birbirlerini tanımıyorlar ve bu tür eylemleri yapmak suretiyle de herkes zannediyor ki, bu safiyane olmuş bir şey. Bu tür safiyane davranıyormuş havasında olanlar yanlarında medya desteğini görünce onlar da farklı bir biber gazı sıkıyorlar. Nereye? Bu topluma."
SOSYAL MEDYADAKİ İDDİALAR
Sosyal medyada asılsız iddialar, ithamlar ve yalan haberlerin havada uçuştuğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Öyle ki 'Oradaki ağaçlarda bunları sallandıracaksın.' Alışmışlar ya... 'İnsanlar ölüyor, panzerler göstericileri eziyor' diye tweet atan densizlerin, bu tweetlere sahip çıkan onlarca, yüzlerce faşistin olduğunu dahi görüyoruz. Öte yandan medya Taksim'i maalesef yaygın bir kışkırtmaya dönüştürmek için bazı medya kuruluşlarının, özellikle de CHP'ye ait medya kuruşularının son derece sorumsuzca, son derece tehlikeli bir biçimde kışkırtıcı bir yayın yaptıklarını görüyoruz. En basit yalanların, en komik iddiaların, millete sağduyu telkin etmesi gerekirken kişiler ve medya tarafından satın alındığını görüyor, açıkçası buna üzülmüyoruz sadece gülüyoruz."
Polisin görevini zor şartlar altında yaptığını dile getirten Erdoğan, esnafa, çevreye, kamu malına verilen zarara, illegal örgütlerin saldırılarına, kışkırtmalarına, taşlı, sopalı, sapanlı, molotoflu şiddete rağmen güvenlik güçlerinin hukuk ve kendisine verilen yetki dairesinde kalarak görevini ifa ettiğini anlattı.
Erdoğan, evinin manzarası bozulacak diye Boğaz Köprüsü'ne karşı çıkan, bunu da elinin altındaki medya ile solcu bir protestoya dönüştürenleri de Türkiye'de tanıdıklarını ve gayet iyi bildiklerini kaydederek, o günlerin artık geride kaldığını, planı, projesi, politikası olanın, milletin huzuruna çıkıp kendisini anlatabileceğini, yetkiyi de sadece sandıktan ve milletten alacağını aktardı.
Türkiye İhracatçılar Meclisi 20. Olağan Genel Kurulu'nda konuşan Başbakan Erdoğan'dan önemli açıklamalar...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İlim Yayma Cemiyeti'nin Yıldız Teknik Üniversitesi'nde düzenlenen 59'uncu Genel Kurul Toplantısı'na katıldı. Erdoğan CHP'nin Kadıköy'de bugün yapılacak mitingi iptal etmesi ile ilgili olarak "Beşiktaş'ta toplanma kararı verdiler. Taksim'e yürüyeceklermiş' dediler. Bırakın yürüsünler dedim" dedi.
Erdoğan burada yaptığı konuşmada, çok zorlu, çetin yollardan geçtiklerini belirterek, "İnişler, çıkışlar yaşadık. Hiçbir zaman umudumuzu kaybetmedik. Kendimize inandık. Fikrimize güvendik. Milletin çizdiği istikametten başlayarak bugünlere geldik" dedi.
İşte Gezi Parkı eylemine de değinen Başbakan Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:
Hukukun ve demokrasinin üstünlüğünün egemen olduğu dönemlerde de potansiyelimiz açığa çıktı. Ülke adeta şaha kalktı.
Burada şunu altını çizerek ifade etmek de fayda görüyorum. Demokrasi özellikle parlementer sistem tek başına iktidarın varlığıyla, tek başına iktidarın güçlü olmasıyla ilerleyecek bir sistem asla değildir.
İktidarın güçlü olması, iktidarın çalışkan, kaliteli olması demokrasinin çok ileri standartlara ulaşabilmesi ve iyi işleyebilmesi için asla ve asla yeterli değildir. Sistem içinde en az iktidar kadar muhalefet de güçlü olmak zorundadır. En az iktidar kadar muhalefet de kaliteli, seviyeli olmak zorundadır. En az iktidar kadar muhalefet de çalışkan olmak, çözüm üretmek, proje üretmek zorundadır.
"TÜRKİYE'DE MUHALEFET BOŞLUĞU VAR"
Bakın eğer muhalefet, iktidarın seviyesine ulaşamaz, en azından yaklaşamazsa o zaman muhalefet görevi son derece sağlıksız, hukuksuz ve antidemokratik biçimde başka odakların eline geçer, aşırı uçların eline geçer. İktidar nasıl boşluk kabul etmezse muhalefet de boşluk kabul etmez. Ama biz ne yazık ki Türkiye'de böyle çok ciddi bir muhalefet boşluğu yaşıyoruz. Şunu açık açık samimi bir şekilde ifade etmek durumundayım. Seçmen oy verdiği partinin kaliteli ve seviyeli muhalefet etmesini, alternatif proje üretmesini bekliyor. Bunu göremediği zamanda bir çaresizlik yaşıyor. Sıkışmışlık yaşıyor. Kendince çıkış yolları aramaya başlıyor. Bizdeki muhalefete lüftfen şöyle bir bakıverin. Normalde kitleler oy verdikleri, gönül verdiklerin partilerin arkasından giderler. Ama biz de muhalefetim kitlelerin arkasına takıldığını, oradan oraya savrulduğunu, nerede bir muhalif eylem varsa içine, içeriğine ilkesine, ideolojine bakmadan oraya çöreklendiğini görürsünüz.
Türkiye'de belli meselelerde toplumda gerilim arttığını, gerilimin daha da arttırabilmek için çok ciddi tahrikler yapıldığını görüyor bunlara şahit oluyoruz. Hükümet olarak attığımız her adım içeriğine bakılmadan, gayesine hedefine bakılmadan, sorgusuz ve sualsiz bir şekilde lokal tepkilerle karşılanıyor. Buradan 76 milyonun tamımına, aziz miletimin her bir ferdine şunu özellikle hatırlatmak istiyorum.
Türkiye, parlementer sistemin bütün kurum ve kurallarıyla işlediği hem de tıkır tıkır işlediği bir ülkedir. 4 yılda bir bu milletin önüne sandık gelir. Millet tercihini, takdirini sandıkda yapar. Beğendiği siyasi partiye hükümet görevi verilir. Beğenmediğini de uyarır ya da emaneti görevi almak suretiyle cezalandırır. Eğemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olması ilkesi ancak ve ancak bu şekilde tezahür eder.
Bunun dışındaki her yol antidemokratikdir, hukuksuzdur, gayrimeşrudur. Bunu hiç kimse farklı yerlere çekmesin. Çoğunluğun oyunu olarak iktidara gelen hükümetin, sınırsız yetkilerle donatılmış olduğunu, sorumsuz olacağını, dilediği ne varsa onu yapabileceğini asla iddia etmiyorum. Hükümet belli bir kesimin oyunu alarak iktidara gelse de bütün ülkenin bütün milletin 76 milyonun tamamının hükümetidir ve bu hassasiyetle hareket etmelidir. Bu bizim ilkemiz. Çoğunluğun azınlığa dayatmalar yapması, baskı kurması, azınlığı ezmesi, onların tercihlerine kulak tıkaması diye birşeyi biz bu zamana kadar kabul etmedik.
Bundan sonrada kabul etmeyiz. Ancak şunu da belirtmek durumundayım. Çoğunluk nasıl ki azınlık üzerinde baskı kuramazsa, azınlık da bu ülkede artık çoğunluk üzerinde baskı kuramaz, dayatmalar yapamaz tercihler dayatamaz. Zira demokrasiler milletin oylarıyla azınlığın işbaşına geldiği iktidar değildir, çoğunluğun oylarıyla işbaşına gelen iktidarlardır. Bunun yetkisi kime aittir. Millete aittir. Bizim siyasi tercihimizde, bizim demokrasi tecrübemizde işte asıl hassas mesele budur. Ne yazık ki Türkiye'de bizim dönemimize kadar çoğunluğun istekleri, talepleri, arzuları ve beklentileri dikkate alınmamıştır.
Türkiye'nin siyasi tarihinde çoğunluğun sesine kulak verilmemiştir. Çoğunluk yığın olarak görülmüş gayri müveyyiz olarak görülmüş, bidon kafalı göbeğini kaşıyan adam olarak görülmüş tercihlerine saygı gösterilmemiştir. Sadece müdahele dönemlerinde değil, sadece olağanüstü dönemlernde değil normal zamanlarda bile siyaset üstü kurumların müdahalesiyle çoğunluğun değil azınlığın hükmü ülkeye egemen olmuştur. Bunu asla ve asla kabul etmeyiz, edemeyiz. Çoğunluk nasıl ki azınlığa hükmedemezse, azınlığın da çoğunluğa hükmetmeye dayatmalar yapamaya kesinlikle hakkı yoktur.
Hükümetle hükütmetin politikalarıyla, uygulamalarıyla meselesi olanlar demokrasi ve hukuk çerçevesinde fikirlerini ifade ederler. Sandıkta da demokratik tepkilerini orataya koyarlar. Bu işim ölçüsü sandıktır. Sandığın dışında netice arayanlar demokrasinin peşinde değildir. Antidemokratik uygulamaların peşindedir.
Bakın siyasi tarihte yaşandığı kadar, bizim iktidarımız döneminde de demokrasiye nasıl tuzaklar kurulduğunu hep birlikte yaşadık.Sandıkta başarılı olamayanların, etkili bir muhalefet yürütemeyenlerin, çoğunluğun teveccühüne mazhar olamayanların hangi oyunlara, hangi senaryolara, hangi tahriklere başvurduğunu yaşadık ve ne yazık ki gördük. Tıpkı merhum Menderes döneminde yapıldığı gibi bizim dönemimizde de muhalefetin, medyanın, illegal örgütlerin işbirliği yaptığına, türlü tertiplerle ülkeyi bir kaos ortamına çevirmeye çalıştıklarına defalarca tanık olduk. Menderes'i ipe götürenler, arkadaşlarını ipe götürenler, hiç biliyor musunuz acaba Menderes neden idam edildi, arkadaşları neden idam edildi? Yolsuzluklar yaptıkları için mi? Acaba onların gerekçesi neydi? 'Salimbaş olun' ifadesiyle bizi buraya getiren irade böyle istediği için biz bu kararı verdik dediler. Aynı şeyi biz 12 Eylül'de de yaşamadık mı? 'Bir oradan, bir buradan' dediler. İdam kararı veriyor, düşenebiliyor musunuz? 'Bir oradan, bir buradan' diyor. Bakın samimiyetle ve tekraren ifade ediyorum; bu ülkede herkesin görüşlerini özgürce ifade etme hakkı vardır.
Bu ülkede herkesin demokratik sınırlar içinde, hukuk çerçevesinde tepkisini ortaya koyma miting yapma hakkı vardır.
Ama hiç kimsenin hukuksuzca demokrasi dışı eylem yapma, işgal eylemi yapma, esnafa, çevrede oturanlara yoldan geçenlere zarar verme hakkı yoktur. Hele ki hiç kimsenin 'ağaçlar kesiliyor' bahanesiyle ortaya çıkıp Türkiye'de gerilimi arttırmaya hiç hakkı yoktur. Şimdi geleceğim çünkü, biz bu tertipleri geçmişte çok yaşadık. Politika üretemeyen, plan, proje üretemeyen muhalefetin illegal örgütlerle birlikte bu tertiplerde nasıl vazife aldığını, ortamı nasıl gerdiğini, nasıl tahrik ettiğini defalarca gördük ve yaşadık.
Şimdi bakın değerli arkadaşlarım. Ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum. Oynanan oyunu gayet iyi görmelerini istiyorum. Birkaç gündür Taksim Gezi Parkı'yla alakalı olarak bazı eylemler, bazı gösteriler yapılıyor.
Gerekçe ne? 1)Ağaçlar kesiliyor. 2) Buraya Topçu Kışlası aslına uygun olarak yeniden yapılacak. Burada AVM olacak.
"TOPÇU KIŞLASI'NI YAPACAĞIZ"
Bakın değerli arkadaşlarım. Ekranları başında bizi izleyen aziz milletim. Taksim'de Gezi Parkı'nda yapılan çalışmaların Topçu Kışlası'nın yeniden yapılmasıyla şuandaki aslında alakası yok. Biz Topçu Kışlası'nı yapacağız. Topçu Kışlası, gökten zembille inen bir proje değil. Bunu bilmenizi istiyorum. Biliyorsunuz Anadolu Yakası'nda Selimiye Kışlası var. Burada Avrupa Yakası'nda da 1780 yılında III. Selim zamanında bir eser yapılma kararı veriliyor.
Bu eser yapılıyor. 1940 yılında Belediyle Başkanı CHP'li Lütfi Kırdar orayı yıkma kararını veriyor ve kışlanın yerine sosyal etkinlik alanları inşa edilmesi kararlaştırılıyor.
"GELİNEN NOKTA İDEOLOJİK"
Olay gezi parkından çıkarılarak getirilen nokta ideolojiktir. "Acaba biz Büyük Şehir Belediyesi'ni alablir miyiz?" diye düşünüyorlar.Bir, acaba biz İstanbul Büyükşehir Belediyesini alabilir miyiz? İşte anamuhalefetin genel başkanı çıkıyor, diyor ki; 'hükümet istifa, başbakan istifa, polisini çek.' Polis orada dün de vardı, bugün de olacak, yarın da olacak. Niye? Çünkü Taksim Meydanı aşırı uçların cirit attığı bir yer olamaz. Polis niye var? Yarın orada farklı bir şeyler olsa vatandaş diyecek ki; benim can güvenliğim ne oldu? Bunu soracak. Polisin orada yaptığı görev on yıllardır bu. Yani bu AK Parti iktidarıyla başlayan süreç değil ki... Dünyanın neresine giderseniz gidin, bu tür toplumsal hareketliliğin olduğu yerlerde tedbirleri hükümetler kesinlikle alır. Burada da atılan adım budur.
"BİBER GAZI KULLANIMINDA YANLIŞ VAR"
Burada güvenlik güçlerimizin özellikle biber gazı kullanımındaki yanlışları şu anda bakanlık tarafından zaten incelenmektedir, araştırılmaktadır. Burada bir yanlış var eyvallah. Onun için de İçişleri Bakanı'na ve İstanbul Valisi'ne talimatları verdim. Bütün görüntüler incelenerek atılması gereken adımlar atılacak. Ama şunu da söylemek zorundayım yeri geldiği zaman yerinde, kurallarına göre onun da kullanılması gerekir. Bu gerçeği de görmek lazım.
"AKM'NİN DE YIKILMASI LAZIM"
Peki Gezi Parkı ve bu Topçu Kışlası, yayalaştırma projesiyle birlikte İstanbulumuza, ne yazık ki yıllar yılı, on yıllardır, 'Ya İstanbulun doğru dürüst bir meydanı yok' diye hep serzenişte bulundunuz. Yok... Şimdi bu yaptığımız çalışmayla bir defa bu adımı atıyoruz ama bir de şu anda Kültür Bakanıma da söyledim, AKMyi dahi biz yıkmalıyız, yıkıp oraya gururlanabileceğimiz bir opera binasını, yanındaki ve arkadaki boşluğu buraya ilave etmek suretiyle çok daha farklı bir projeyle yapmalıyız. Çünkü burası bu noktada önemli bir merkez olmalı.
Şu an Taksim Meydanı'nda bir yayalaştırma çalışmaları yapıyoruz. Kültür Bakanı'na söyledim, AKM'yi de yıkmalıyız. Çünkü bu bölge önemli bir merkez olmalıdır. Taksim Meydanı'na gelen turistler gururlanmalı. Dünyada demekki böyle bir meydan varmış demeliler. Biz "Gezi Parkı bize yeter, başka bir şey istemiyoruz" diyemez. Bu kafa, Topçu Kışlası'nı yıkıp onun yerine Taksim Stadı'nı yapan kafadır. Meşhur Taksim Stadı orasıdır. Daha sonra değişti, şu an İnönü Stadı'nın olduğu yere alındı. İnönü'nün orası eskiden Dolmabahçe Sarayı'nın ahırlarıydı.
Biz diyoruz ki Topçu Kışlası tarihi şekline uygun olarak yapılmalı. Ve mevcut yeşil korunmalı. Biz bunları diyoruz. Vatandaşımızın buralarda yaya olarak gezebilme imkanı bulmalı. İş farklı yerlere çekilmek suretiyle ideolojik bir yapılanmayla, kaos estiriliyor. Neymiş, birilerine rant sağlanacakmış. Biz sadece bu millete rant sağlamanın gayreti içindeyiz. Biz hala kişi başına milli gelirin 3.500 dolar olduğu bir Türkiye'de mi yaşamak istiyoruz. Yoksa kişi başı gelirin 20 bin dolara çıktığı bir Türkiye'de mi yaşamak istiyoruz. Bunların zihniyetine bakarsak insanlar hala gecekonduda yaşar. Biz ne diyoruz, kentsel dönüşümlerle birlikte benim insanım insanca yaşayabileceği yerde yaşasın.
Biz ne diyoruz, kentsel dönüşümle insanlarımız insan gibi yaşayabileceği bir yeri olsun
"BELEDİYE BAŞKANLIĞI DÖNEMİMDE EN BÜYÜK YEŞİLLENDİRMEYİ YAPTIM"
Hiçbir dönemde olmayan ağaçlandırmayı yaptım. 750 milyona yakın 3 yaş ve üstü ağaç diktik dikiyoruz. Çünkü Türkiye'yi yeşiller konusunda iyi ibr noktaya geitrmek istiyoruz.
Burada bazı dostlar gücenebilir. Bakınız Zekeriyaköy'de onbinlerce ağaç kesilerek orada bir üniversite yapıldı. O ağaçların kesilmesine karşı savaş verdiler. Taksim'de bağırıp çağıranlar o zamanlar neredeydi. Çevreciler neden konuşmadı. O zamanlar ben cezaevindeydim. Ama hamdolsun ben şiir okudupum için cezaevindeydim. O üniversite devletin oldu. Hak yerini buldu. 40.000 yetişmiş ağaç kesildi orada... İnsanı üzen bu. Taksim'de gösteri yapanlar dürüst davranmıyorlar.
Eğer benim muhattabımın bir samimiyeti varsa tarihi topçu kışlası'nı yapacağız kimse kusura bakmasın.
Bunların böyle bir derdi yok. Bunların belediyelerinin olduğu yerler çöl gibidir. Şurada üçüncü köprüyü yapıyoruz. 368.000 ağaç kesilecekmiş! Nereden yaptın bu hesabı ya?
Biz bu işi bilenlerle yapıyoruz. Biz İstanbul'a Istranca Ormanlarından su getirdik. Getirirken de böyle bağırdılar. Halbuki biz su kanalı açtık ve 180.00 fidan ve ağaç diktik. 3-5 ağaç sökersin ama onun yerine 50 tane ağaç dikersin.
Her şey insan için bir araçtır. Ve çok enteresan muhaleefete gençler ölmesin diye çağrı yapıyoruz karşı çıkıyorlar. Ama ağaçlar için protesto yapıyorlar.
Bu projede imzası olan politikacı 'İstifa ederim' dedi ama istifa yerine göstericilerin yanında onalrı kışkırtıyor.
Panzerler insanları eziyor diye tweet atanların ve bunlara sahip çıkan faşist densizleri gördüm.
En basit yalanların en komik iddiaların millete sağduyu telkin etmesi gerekirken medya tarafından satın alındığını görüyor buna üzülmüyorum sadece gülüyorum
"BİNANIN TAMAMI AVM OLUYOR GİBİ BİR ŞEY SÖYLENEMEZ"
Bu yayalaştırma projesinde araçlar ne oluyor? Gümüşsuyu'ndan geliyorsunuz. Biliyorsunuz Ceylan Otel'e doğru giderken AKM'nin önünden giden bölüm, yani Mete Caddesi... Orada araçlar bir defa yerin altına alınacak. Şu anda çalışma kapsamında henüz daha bu başlamadı, orası da olacak. Bir diğeri Elmadağ'dan gelen Cumhuriyet Caddesi... Bunun altından araçlar alınıyor ve Tarlabaşı'na buradan geçiş sağlanacak. Aynı şekilde Taksim İlkyardım Hastanesine varıncaya kadar o bölgede araçlar yerin altına alınmış olacak. Yani Taksim Meydanı'nda artık şu andaki gibi araç görmeyeceğiz. Sadece orada benim halkım çoluğuyla çocuğuyla dolaşacak. Şimdi diyorlar ki; 'orada AVM yapılacak'. Şunu açıkça söylüyorum Topçu Kışlası yapıldığı zaman bunun giriş katı, altı ister AVM yapılabilir veyahut da bir şehir müzesi yapılabilir. Ama burada henüz kesin atılmış bir adım yok. İstiklal Caddesi'nden geliyorsunuz. Orada böyle bir alışveriş imkanı bulabilir misiniz? Şu anda Gezi Parkı'nın Cumhuriyet Caddesi'ne bakan yanında dükkanlar, halı mağazaları, büfeler yok mu? 20'yi aşkın orada dükkanlar var. Niye bu adamlar acaba bunlara isyan etmiyor? Niye bunlarla ilgili bir rahatsızlık duymuyorlar. Bu olmazsa olmaz değil. Belki burada biz bir şehir müzesi de yapabiliriz. Ki bizim ilk düşüncemiz, Divan Oteli tarafındaki bölümü şehir müzesi olarak düşünebiliriz veya bu tarafı düşünebiliriz. Ama bunlar nihai kararlar değildir ve sadece bunu adeta binanın tamamı AVM oluyormuş falan... Böyle bir şey de söz konusu değil.
Başbakan Erdoğan, şu anda İstanbul'un ciddi manada otele ihtiyacı olduğunu, uluslararası bir çok toplantıları yapabilecek otel bulunamadığını, rezidans noktasında da aynı sıkıntının yaşandığını ifade ederek, Türkiye'nin büyük oynadığını, Türkiye'nin güçlü bir ülke ve millet olduğunu her yerde. her şeyi ile ortaya koymaları gerektiğini vurguladı.
"YILDIZ'I EMİRGAN'I GÖREMEYENLERLE SÖZ DÜELLOSUNA MI GİRECEĞİZ"
Başbakan Erdoğan, bazılarının "Burası Central Park olmalıdır" dediğini dile getirerek, bu kimselere "Central Park kaç dönüm veya hektardır?" diye sorulması halinde bilemeyeceklerini aktardı.
Her önüne gelenin, ağzı olanın konuştuğunu, burada böyle bir şeyin söz konusu olmadığını belirten Erdoğan, "Biz, Yıldız Parkı'nı, Emirgan Korusu'nu göremeyen zavallılarla bu ülkede söz düellosuna mı gireceğiz?" diye sordu.
"EYLEMCİLERDEN EYLEMLERİNİ DERHAL SONA ERDİRMELERİNİ RİCA EDİYORUM"
Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu eylemlerin derhal sona erdirilmesini ve Taksim'de esnafa, yayalara, ziyaretçilere daha fazla zarar verilmemesini eylemcilerden rica ediyorum. Galatarasay Lisesi önünde toplan, Taksim Meydanı'na kadar yürü. Acaba orada mağaza sahibi olan bir insan, bu tablodan memnun olabilir mi? Her an tehdit, korku altında. Müşteri bile doğru dürüst gelmez. Böyle yürüyüşleri gördüğü zaman, hele bir-iki de böyle abuk sabuk hareket olduğu zaman vatandaş bu tür yerlerden kaçar. Çünkü, sükun, güven... Bunlar önemli şeyler. Bunlar olmadığı zaman orada siz ticareti de bu tür çeşitli ekonomik hareketleri de göremezsiniz. Samimi duygularla oraya gelen illegal örgütlerin istismarına maruz kalan vatandaşlarımın sadece güvenilir kaynaklara itibar etmelerini diliyor ve arzuluyorum. Özellikle muhalefet partilerine çatışmayı, öfkeyi, nefreti kışkırtan, gerilimi tırmandıran, şiddeti teşvik eden, kışkırtıcı söylem ve tavırlardan uzak durması çağrısı yapıyorum.
"MUHALEFET 100 BİN TOPLARSA"
Özellikle anamuhalefetin genel başkanına sesleniyorum. Şu anda, bu akşam için kendisi Kadıköy'de miting yapma kararı vermiş. Hakkındır, yapabilirsin, problem değil. Fakat o mitingte eğer tahrik ifadeleri kullanacak olursan, bilesin ki, millet seni hiçbir zaman affetmez ve etrafınızda toparladığınız bazı uç aşırı takımlarla bu tür toplantılar bir şey kazandırmaz. Olay miting yapmaksa, burada toplumsal hareketse ben kalkarım onun 20 topladığı yerde 200 bin toplarım, onun 100 bin topladığı yerde partim olarak 1 milyon insan toplarım. Bizim böyle bir sıkıntımız yok. Ama işi buraya getirmesinler."
"BU PROJE HALKA SÖZÜMÜZ"
Erdoğan, bu işi tamamı ile özgürlükler temelinde ele aldıklarını, seçim öncesi ilan ettikleri gibi Taksim Projesi'ni uygulamaya koyduklarını ve projeyi yapacaklarını bildiren Erdoğan, bu projenin halka kendilerinin bir sözü olduğunu söyledi.
AVM, AKM ve Gezi Parkı ile atacakları adımın bütünüyle İstanbul'u dünyaya çok daha farklı tanıtacağına inandığını anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
"İlla kalkıp bu tür eylemlerde bunlarla görüşün... Tamam görüşelim ama bunlar kim? Ne yazık ki, bunu benim vatadaşım biliyor mu? Bir bakıyorsunuz ki, altından çok karanlık şeyler çıkıyor. Teröre bulaşmış, terörün içinde olmuş ve bunlar istihbari bilgiler içerisine girmiş insan tipleri de bunların içinde. Tabii onlar birbirlerini tanımıyorlar ve bu tür eylemleri yapmak suretiyle de herkes zannediyor ki, bu safiyane olmuş bir şey. Bu tür safiyane davranıyormuş havasında olanlar yanlarında medya desteğini görünce onlar da farklı bir biber gazı sıkıyorlar. Nereye? Bu topluma."
SOSYAL MEDYADAKİ İDDİALAR
Sosyal medyada asılsız iddialar, ithamlar ve yalan haberlerin havada uçuştuğunu belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"Öyle ki 'Oradaki ağaçlarda bunları sallandıracaksın.' Alışmışlar ya... 'İnsanlar ölüyor, panzerler göstericileri eziyor' diye tweet atan densizlerin, bu tweetlere sahip çıkan onlarca, yüzlerce faşistin olduğunu dahi görüyoruz. Öte yandan medya Taksim'i maalesef yaygın bir kışkırtmaya dönüştürmek için bazı medya kuruluşlarının, özellikle de CHP'ye ait medya kuruşularının son derece sorumsuzca, son derece tehlikeli bir biçimde kışkırtıcı bir yayın yaptıklarını görüyoruz. En basit yalanların, en komik iddiaların, millete sağduyu telkin etmesi gerekirken kişiler ve medya tarafından satın alındığını görüyor, açıkçası buna üzülmüyoruz sadece gülüyoruz."
Polisin görevini zor şartlar altında yaptığını dile getirten Erdoğan, esnafa, çevreye, kamu malına verilen zarara, illegal örgütlerin saldırılarına, kışkırtmalarına, taşlı, sopalı, sapanlı, molotoflu şiddete rağmen güvenlik güçlerinin hukuk ve kendisine verilen yetki dairesinde kalarak görevini ifa ettiğini anlattı.
Erdoğan, evinin manzarası bozulacak diye Boğaz Köprüsü'ne karşı çıkan, bunu da elinin altındaki medya ile solcu bir protestoya dönüştürenleri de Türkiye'de tanıdıklarını ve gayet iyi bildiklerini kaydederek, o günlerin artık geride kaldığını, planı, projesi, politikası olanın, milletin huzuruna çıkıp kendisini anlatabileceğini, yetkiyi de sadece sandıktan ve milletten alacağını aktardı.