ceylannur
Yeni Üyemiz
İnsanın dünya hayatında, önemli bir sığınağı, saadeti, küçük dünyası ve cenneti kendi evidir. Acaba bizim evimiz nasıl bir yer? Cennetten bir köşe mi? Aile fertleri eve döndüğü zaman fırtınalı bir denizden limana sığınır gibi huzur ve sükûn buluyor mu?
Eğer bulmuyorsa neden onu cennetten bir köşeye çevirmeye gayret etmiyoruz? Dünyada cenneti yaşamak varken cehennemi bir hayatı yaşıyoruz? Hem eşimizin hem kedimizin "ah"larını arşa yükseltiyoruz? Bunun suçunu da çoğu kez eşimizde arıyoruz?
Evlenmek ve ev kurmak kolay. Önemli olan evliliği devam ettirmek ve evimizi cennetten bir köşeye çevirmektir.
İsterseniz bir adım atalım. Hayatımızda yeni bir sayfa açalım.
Evin babası, sıkıntılarını iş yerinde bırakıp tebessümle girsin içeriye...
Anne, eşini kapıda önemli bir misafirmiş gibi karşılasın... İmkânları ölçüsünde güzel yemekler hazırlasın. Sofraya dualarla oturulsun.
Gülücükler minicik çocukların yüzünden eksilmesin.
Evde manevî bir atmosfer yaşansın.
Aile birlikte saf tutup namaz kılarak Kur'an ve iman hakikatlerinden bir parça okusun.
Rahmet insin evimizin üstüne.
Rahmet yağsın yavrularımızın yanaklarına.
Rahmetin tomurcuk gülleri dökülsün omuzlarına.
İçimizdeki kin ve nefret tohumlarını atalım bir kenara...
Sebepsiz tartışmaları, incir çekirdeğini doldurmayan kabahatleri gömelim nisyan toprağına.
Gönül deryamızdan akan sevgi pınarıyla sulansın eşimizin ve çocuklarımızın çoraklaşmış ruhları...
Onlardan "Bize ne?" demeyelim. Onları ALLAH'ın emaneti olarak koruyup kollayalım.
Cennete gitmeleri için yardımda bulunalım.
Asi ve günahkâr olmalarına engel, korkunç uçurumlara yuvarlanmalarına set, kötü yollara düşmelerine bariyer olalım.
Her yerde İbrahim'i yakacak Nemrut ateşleri çocuklarımızı kendine çekiyor.
Firavun'un askerleri sadece Musa'ları değil, Esma'ları da öldürmek için, TV ve internet suretinde evlerimize kadar giriyor.
Farkına varalım İbrahim ateşlerinin ve Firavun cellatlarının...
Kuyudaki Yusuf'lar için gözyaşı döken Yakub'lar gibi olalım.
Mahşerde "ümmeti ümmeti" diyen Peygamber gibi "evladım" ve "eşim" diyelim.
Hz. Hacer'lerin yavrusu İsmail'e su bulmak için koştuğu gibi koşalım.
Sadece kendi nefsimizi mabud tanıyıp ona tapmayalım.
Şekerini arkadaşlarının gözü önünde yiyerek arkadaşlarını çatlatan çocuklar gibi olmayalım.
Mademki her insanın küçük bir cenneti kendi evidir.
O evin cennet olması için evimizi ilim ve irfan öğrenilen nur mektebine döndürelim.
Evlilik ağacının meyvesi olan çocuklarımızı ahirette bizlere şefaatçi olacak nurlu meyveler olarak yetiştirelim.
Yoksa boş ve lüzumsuz dünyevî işler arasında terbiye olan çocuklar, ahirette "Neden benim imanımı kurtarmadınız?" diye bizden davacı olacaklar.
Sadece çocuklarımız değil, eşlerimizin haklarından da hesaba çekileceğiz. Öyleyse hazır mısınız evinizi cennetten bir köşeye çevirmeye?
Yazar: Gülay Atasoy
Eğer bulmuyorsa neden onu cennetten bir köşeye çevirmeye gayret etmiyoruz? Dünyada cenneti yaşamak varken cehennemi bir hayatı yaşıyoruz? Hem eşimizin hem kedimizin "ah"larını arşa yükseltiyoruz? Bunun suçunu da çoğu kez eşimizde arıyoruz?
Evlenmek ve ev kurmak kolay. Önemli olan evliliği devam ettirmek ve evimizi cennetten bir köşeye çevirmektir.
İsterseniz bir adım atalım. Hayatımızda yeni bir sayfa açalım.
Evin babası, sıkıntılarını iş yerinde bırakıp tebessümle girsin içeriye...
Anne, eşini kapıda önemli bir misafirmiş gibi karşılasın... İmkânları ölçüsünde güzel yemekler hazırlasın. Sofraya dualarla oturulsun.
Gülücükler minicik çocukların yüzünden eksilmesin.
Evde manevî bir atmosfer yaşansın.
Aile birlikte saf tutup namaz kılarak Kur'an ve iman hakikatlerinden bir parça okusun.
Rahmet insin evimizin üstüne.
Rahmet yağsın yavrularımızın yanaklarına.
Rahmetin tomurcuk gülleri dökülsün omuzlarına.
İçimizdeki kin ve nefret tohumlarını atalım bir kenara...
Sebepsiz tartışmaları, incir çekirdeğini doldurmayan kabahatleri gömelim nisyan toprağına.
Gönül deryamızdan akan sevgi pınarıyla sulansın eşimizin ve çocuklarımızın çoraklaşmış ruhları...
Onlardan "Bize ne?" demeyelim. Onları ALLAH'ın emaneti olarak koruyup kollayalım.
Cennete gitmeleri için yardımda bulunalım.
Asi ve günahkâr olmalarına engel, korkunç uçurumlara yuvarlanmalarına set, kötü yollara düşmelerine bariyer olalım.
Her yerde İbrahim'i yakacak Nemrut ateşleri çocuklarımızı kendine çekiyor.
Firavun'un askerleri sadece Musa'ları değil, Esma'ları da öldürmek için, TV ve internet suretinde evlerimize kadar giriyor.
Farkına varalım İbrahim ateşlerinin ve Firavun cellatlarının...
Kuyudaki Yusuf'lar için gözyaşı döken Yakub'lar gibi olalım.
Mahşerde "ümmeti ümmeti" diyen Peygamber gibi "evladım" ve "eşim" diyelim.
Hz. Hacer'lerin yavrusu İsmail'e su bulmak için koştuğu gibi koşalım.
Sadece kendi nefsimizi mabud tanıyıp ona tapmayalım.
Şekerini arkadaşlarının gözü önünde yiyerek arkadaşlarını çatlatan çocuklar gibi olmayalım.
Mademki her insanın küçük bir cenneti kendi evidir.
O evin cennet olması için evimizi ilim ve irfan öğrenilen nur mektebine döndürelim.
Evlilik ağacının meyvesi olan çocuklarımızı ahirette bizlere şefaatçi olacak nurlu meyveler olarak yetiştirelim.
Yoksa boş ve lüzumsuz dünyevî işler arasında terbiye olan çocuklar, ahirette "Neden benim imanımı kurtarmadınız?" diye bizden davacı olacaklar.
Sadece çocuklarımız değil, eşlerimizin haklarından da hesaba çekileceğiz. Öyleyse hazır mısınız evinizi cennetten bir köşeye çevirmeye?
Yazar: Gülay Atasoy