Fihrist

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Fihrist

Birinci Lem'a
Hazret-i Yûnus Aleyhisselâmın münâcât-ı meşhûresi olan
-1-

âyetinin bir sırr-ı mühimmini ve bir hakîkat-i azîmesini beyân ederek, herbir insan, bu dünyada, Hazret-i Yûnus Aleyhisselâmın bulunduğu vaziyette (fakat büyük mikyasta) olduğunu beyân eder. Hazret-i Yûnus Aleyhisselâma "hût, deniz, gece" ne ise, her insan için nefsi, dünyası, istikbâli de odur.


İkinci Lem'a
Hazret-i Eyyûb Aleyhisselâmın münâcât-ı meşhûresini beyân eder.
-2-
-3-

âyetinin mühim bir sırrını ve azîm bir hakîkatini Beş Nükte ile tefsir edip, bütün musîbetzedelere mânevî bir tiryak ve gâyet nâfi bir ilâç hükmünde bir risâledir.


Bu risâle, maddî musîbetleri, ehl-i îman için musîbetlikten çıkarıyor. Asıl ehemmiyetli musîbet, kalbe ve rûha gelen dalâlet musîbetleri olduğunu beyân ettiği gibi, musîbetzedelerin ömür dakikaları ehl-i sabır ve şükür hakkında ibâdet saatleri hükmüne geçip, şekvâ kapısını kapar, dâimâ şükür kapısını açar bir risâledir.


1- Rahmân ve Rahim olan Allah'ın adıyla. Sonra karanlıklar içinde kaldığında niyaz etti: "Senden başka ilâh yoktur. Seni her türlü noksandan tenzih ederim. Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum." (Enbiyâ Sûresi: 87.)

2- Rahmân ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
3- Rabbine şöyle niyaz etmişti: "Bana gerçekten zarar dokundu. Sen ise merhametlilerin en merhametlisisin. (Enbiyâ Sûresi: 83.)
 
Moderatör tarafında düzenlendi:

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Üçüncü Lem'a
b424.gif

b1031.gif
-1-

Âyetinin mühim iki hakîkatini,
b1032.gif
-2-

olan meşhur iki cümlenin ifade ettikleri iki hakîkat-i mühimme ile tefsir ediyor. Bekâ için halk edilen ve bekâya âşık olan rûh-u insânî, Bâkî-i Zülcelâle karşı münâsebet-i hakîkiyesini bilse, fânî ömrünü bâkî bir ömre tebdil eder. Sâniyeleri seneler hükmüne geçtiğini ve Bâkî-i Zülcelâli tanımayan rûh-u insanın seneleri sâniyeler hükmünde olduğunu beyân edip ispat eden kıymettar bir risâledir. Fenayı fena gören ve bekâyı merak edenler, bu risâleyi merakla okumalı.


Dördüncü Lem'a
Minhâcü's-Sünne nâmında gâyet mühim bir risâledir. Ehl-i şîa ve Ehl-i Sünnet mâbeyninde en mühim bir mesele-i ihtilâfiye olan mesele-i imâmeti gâyet vâzıh ve katî bir sûrette hal ve fasleder.

b1153.gif
-3-

âyât-ı azîmenin çok hakâik-ı azîmesinden iki büyük hakîkatini Dört Nükte ile tefsir ediyor. Bu risâle, Ehl-i Sünnet ve Cemaate, hem Alevîlere, gâyet kıymettar kıymettar ve menfaattardır. Hakîkaten Minhâcü's-Sünnedir; Sünnet-i Seniyyenin yolunu, o meselede tam beyân eder.

1- Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla. Herşey helâk olup gidicidir-Ona bakan yüzü müstesnâ. Hüküm ve hükümranlık Onundur; siz de Ona döndürüleceksiniz. (Kasas Sûresi: 88.)
2- Ey Bâkî olan Allah! Ancak Sensin bâkî.
3- Ey İnsanlar, "Size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir. O size çok düşkün, mü'minlere çok şefkatli, çok merhametlidir. Ey Peygamber, eğer senden yüz çevirecek olurlarsa de ki: Allah bana yeter. Ondan başka ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Ben Ona tevekkül ettim. Yüce Arşın Rabbi de Odur." (Tevbe Sûresi: 9:128-129.)
"De ki: Vazifem karşılığında sizden bir ücret istemiyorum. Sizden istediğim, ancak akrabaya sevgi ve Ehl-i Beytime muhabbettir." (Şûrâ Sûresi: 42:23.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Beşinci Lem'a
b1036.gif
-1- âyetinin gâyet mühim bir hakîkatini on beş mertebe ile beyân edecek bir risâle olacaktı. Fakat hakîkat ve ilimden ziyâde, zikir ve tefekkür ile münâsebettar olduğundan şimdilik tehir edildi. Çendan On Birinci Lem'a olan "Mirkatü's-Sünnet ve Tiryâk-ı Marazı'l-Bid'a nâmındaki gâyet mühim bir risâle Beşinci Lem'a nâmiyle bidâyeten yazılmıştı. Fakat o risâle, on bir nükte-i mühimmeye inkısam ettiğinden On Birinci Lem'aya girdi. Beşinci Lem'a açıkta kaldı.
Altıncı Lem'a
b1037.gif
-2-

cümlesinin ifade ettiği çok âyâtın mühim hakîkatini yine on beş yirmi mertebe-i fikriye ile beyân edecek bir risâle olacaktı. Bu Lem'a da, Beşinci Lem'a gibi, nefsimde hissettiğim ve harekât-ı rûhiyemde zikir ve tefekkürle müşâhede ettiğim mertebeler olduğundan, ilim ve hakîkatten ziyâde zevk ve hale medâr olmak cihetiyle hakîkat lem'aları içinde değil belki âhirlerinde yazılması münâsip görüldü.



Yedinci Lem'a
Sûre-i Feth'in âhirinde,
b424.gif


Hazret-i Üstâdımız Yirmi Dokuzuncu Arabî Lem'anın Altıncı Bâbımn Haşiyesinde bu iki cümle hakkında: "Bu iki mübârek kelâmın merâtibi, ilimden ziyâde fikir ve zikir olduğundan Arabî zikredildi..." diye beyân da bulunmaktadır.
b171.gif


âyetinin hakikatine dâir 4. şuâ olarak Hasbiye Risâlesi nâmiyle sonradan Türkçe telif edilmiştir.


Hz. Üstad'ın Hizmetkârları


1- Allah bize yeter O ne güzel vekildir. (Âl-i İmrân Sûresi: 173.)
2- Kötülüklerden uzaklaşmak ve iyiliğe yönelmek ancak Allah'ın yardımıyladır.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
b1138.gif

b1139.gif

b1140.gif

b1142.gif
-1-
b1143.gif

olan üç âyet-i azîmeden on vücûh-u i'câziyeden yalnız ihbâr-ı bilgayb vechinden sekiz ihbarât-ı gaybiyeyi beyân ediyor; şu üç âyet, tek başıyla bir mu'cize-i bâhire olduğunu ispat ediyor. Tetimmesinde
b1040.gif
2
âyetinin mühim bir nükte-i i'câziyesini, Sûre-i Feth'in âhirindeki âyetin aynı ihbâr-ı gaybîsi nevinden, gaybî ihbarlarına işaret eder.
Hâtimesinde, Kur'ân-ı Hakîmin tevâfukât cihetinde i'câzî nüktelerinden gâyet parlak bir nükte-i i'câziyesini beyân edip; Kur'ân Fâtihada, Fâtiha Besmelede, Besmele Elif Lâm Mim'de bir cihette derc edildiğini beyân ediyor. Hem, en münteşir ve mütedâvil derkenar Mushaflarda Lâfzullahın tevâfukât-ı
1 And olsun ki Allah, Resülünün gördüğü rüyânın hak olduğunu tasdik etti. İnşaallah hepiniz emniyet içinde ve saçlarınızı tıraş etmiş veya kısaltmış olarak Mescid-i Harâma gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir onun için, Mekke'nin fethinden önce size yakın bir fetih daha ihsan etti. · Bûtün dinlere üstün kılmak üzere Resülünü hidâyet ve hak din ile gönderen Odur. Buna şâhit olarak Allah yeter. · Muhammed Allah'ın resûlüdür. Onunla beraber olanlarda kâfirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise pek merhametlidirler. Sen onların rükû ve secde ettiklerini görürsün. Onlar Allah'ın lüdunu ve rızâsını ararlar. Yüzlerinde ise secde izi vardır. Onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'deki vasıfları ise şöyledir: Onlar filizini çıkarmış, sonra git gide kuvvet bulmuş, kalınlaşmış ve gövdesi üzerinde yükselmiş bir ekine benzer ki, ekincilerin pek hoşuna gider. Allah'ın onları böylece çoğaltıp kuvvetlendirmesi, kâfirleri öfkeye boğmak içindir. Onlardan îman eden ve güzel işler yapanlara Allah mağfiret ve büyük bir mûkâfat vaad etmiştir. (Fetih Sûresi: 27-29.)
2 Her kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine pek büyük nîmetler bağışladığı peygamberler, sıddîklar, şehidler ve sâlih kimselerle beraberdirler. Onlar ise ne güzel arkadaşlardır! (Nisâ Sûresi: 69.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
latîfe-i i'câziyesinden birisi şudur ki: Sahifenin âhirki satırının yukarı kısmında, bütün Kur'ân'da seksen, ve aşağı kısmında yine Lâfza-i Celâl birbiri üstünde seksen olup tevâfuk ederek gelmesi ve sahifeler arkasında tam muvâfakatla birbirini göstermesi, âdetâ seksen adetten birtek Lâfza-i Celâl tezâhür etmesi, hem âhirki satırın tam ortasında elli beş ve başında yirmi beş, beraber yine seksen ederek; bu seksen, o iki seksene seksenlikte tevâfuk ettikleri gibi, iki yüz kırk tevâfukât-ı latîfe yalnız sahifenin âhirki satırlarında bulunması gösteriyor ki, Kur'ân-ı Azîmüşşânın hem âyâtı, hem kelîmâtı, hem hurufâtı, herbiri ayrı ayrı medâr-ı i'câz oldukları gibi, kelîmâtın nakışları ve hatları dahi ayrı bir şûle-i i'câza mazhar olduğunu beyân eder.
Sekizinci Lem'a
Kerâmet-i Gavsiye Risâlesidir. Matbû Sikke-i Tasdîk-i Gaybî ve teksir Lem'alar mecmuasında neşredilmiştir.

Dokuzuncu Lem'a
Teksir Lem'alar mecmuasında neşredilmiştir.

Onuncu Lem'a
b424.gif

b1042.gif

âyetinin bir sırrını, hizmet-i Kur'âniyede arkadaşlarımın beşeriyet muktezâsı olarak sehiv ve hatâlarının neticesinde yedikleri şefkat tokatlarını beyân etmekle tefsir ediyor.
Evet, bu risâle iki kısım olarak yazılmış. Birinci kısımda, has ve sâdık Kur'ân hizmetkârlarının sehiv ve hatâları neticesinde yedikleri tenbihkârâne şefkat tokatları; ikinci kısımda, zâhiri dost ve kalbi muârız olanların bilerek verdikleri zarara mukábil, zecirkârâne yedikleri tokatlarından bahsedilecekti. Fakat lüzumsuz bâzıların hatırlarını rencide etmemek için, yüzer hâdisâttan birinci kısmın yalnız on beş adedinden bahsedildi. İkinci kısım şimdilik yazılmadı. Tokat
Rahmân ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Herkes hayır olarak ne işlemiş kötülük olarak ne işlemişse, Kıyâmet Gününde hepsini önünde hazır bulur. O zaman ister ki, işlediği kötülüklerle kendisi arasında büyük bir mesâfe bulunsun ve onu görmesin. Allah sizi Kendisinden gelecek bir azaptan sakındırıyor. Çünkü Allah kullarına çok şefkatlidir. (Âl-i İmrân Sûresi: 30.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
yiyen, kendi imza ve tasdiki tahtında, kabul ederek yazmıştır. Ben beş tokat yedim, yazdım. Nefsim gibi telâkkî ettiğim Abdülmecid ile Hulûsi'ye vekâleten yazdım. Ötekilerin bir kısmı kendileri yazdılar; bir kısmı, hakkında yazılanı gördüler, kabul ettiler. Nümûne nevinden olarak onlarla iktifâ ettik. Yoksa hâdisât çoktur. Bununla katiyen kanaatimiz gelmiştir ki, bu hizmetimizde başıboş değiliz. Mühim bir nazar altındayız ve dikkatli bir inâyet nazarındayız ve kuvvetli hıfz ve himâyet tahtındayız.
O risâlenin âhirinde
b1043.gif
-1- sırrına dâir mühim bir hakîkat beyân edilerek, hizmetimize zulüm nevinden ilişen mülhidler, bu dünyada tokatını yiyecekler ve kısmen yediklerini; ve zındıka ve dalâlet hesâbına ilişenler çabuk tokat yemeyip tehir edildiğinin sebep ve hikmetini beyân ediyor.
On Birinci Lem'a
Mirkâtü's-Sünne ve Tiryâk-ı Marazi'l-Bid'a nâmiyle gâyet mühim bir risâledir.
b424.gif
b1148.gif
-2- âyetlerinin gâyet mühim iki hakîkatini On Bir Nükte ile tefsir ediyor.
BİRİNCİ NÜKTE
b1046.gif
-3- hadîs-i şerifinin sırrını beyân ediyor.
İKİNCİ NÜKTE
İmâm-ı Rabbânî (r.a.) "Sünnet-i Seniyyenin ittibâı en haşmetli, en letâfetli, en emniyetli tarîkattir" demesine dâirdir.
1 Küfür devam ettiği halde zulüm devam etmez.
2 Rahmân ve Rahîm olan Alah'ın adıyla.
Ey insanlar, size kendi içinizden öyle bir peygamber geldi ki sizin sıkıntıya uğramanız ona pek ağır gelir. O size çok düşkün, mü'minlere çok şefkatli, çok merhametlidir. (Tevbe Sûresi: 128.) · De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin. (Âl-i İmrân Sûresi: 31.)
3 Fesâd-ı ümmetim zamanında kim benim sünnetime temessük etse; yüz şehidin ecrini, sevâbını kazanabilir. (Müsnedü'l-Firdevs, 4:198; Cem'ü'l-Fevâid,1:29; Feyzü'/-Kadir, hadîs no: 9171; el-Fet-hü'l-Kebir, 3:253.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
ÜÇÜNCÜ NÜKTE
Sünnet-i Seniyyenin ehemmiyeti hakkında İmâm-ı Rabbânî'nin hükmünü tasdik ettiğini beyân ediyor.
DÖRDÜNCÜ NÜKTE
b1047.gif
-1- hakîkatinin kapısıyla, gâyet acîb bir âlem-i mânevîye âit bir seyahat-i rûhiyeyi beyân ediyor.
BEŞİNCİ NÜKTE
b1048.gif
-2- âyetinin sarâhatiyle, muhabbetullah, katî bir kıyâs-ı mantıkî ile, Sünnet-i Seniyyenin ittibâını intâc
ettiğine dâirdir.
ALTINCI NÜKTE
b1049.gif
-3- hadîsinin mühim bir sırrını
ve
b1050.gif
-4- âyetinin bir hakîkatini tefsir ediyor.
YEDİNCİ NÜKTE
Sünnet-i Seniyyenin herbir meselesi altında bir edep bulunduğunu beyân eder."Allâmü l-Guyûba karşı edep ve hicab nasıl olabilir? Ve ne demektir?" suâline karşı, güzel bir cevaptır.
SEKİZİNCİ NÜKTE
Sünnet-i Seniyyenin bir kısmı şefkat-i Ahmediyenin (a.s.m.) tereşşuhâtı olduğu gibi, Zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâmın nasıl bir mâden-i şefkat olduğunu gösteriyor.
DOKUZUNCU NÜKTE
Sünnet-i Seniyyenin herbir nevine tamamen bilfül ittibâ etmek, ehass-ı havâssa mahsus olduğu halde; herkes niyeti ile ve kast ile ve taraftarâne ve iltizamkârâne ve takdirkârâne tâlip olmakla,0 ittibâ-ı tâmmeden tam hissedar
1 Ölüm kesin bir gerçektir.
2 De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin. (Al-i İmran Sûresi: 31)
3 Sünnet ve dînin düsturlarını beğenmemek veya noksan görmek hissini veren bid'aları icad etmek dalâlettir, ateştir. (Beyhâkî, Sünen: 3:213,214.)
4 Bugün sizin dininizi ikmal ettim.(Mâide Sûresi: 3.)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
olabilir. Ehl-i tarîkatin ezkâr ve evrad ve meşrepleri, esâsât-ı Sünnete muhâle- fet etmemek şartıyla bid'ata dahil olmadığını, olsa olsa bid'a-i hasene olduğunu beyân eder.

ONUNCU NÜKTE
b1051.gif
-1- Muhabbet-i İlâhiyeye ve o muhabbetin neticesinde Sünnet-i Seniyyenin ittibâına dâir, üç nokta ile, gâyet merakâver ve mühim ve güzel beyânât var. Hattâ kitabın nakşında şu Onuncu Nüktenin bir şuâ-ı kerâmetini, tevâfukla nazara gösteriyor.
ON BİRİNCİ NÜKTE
Zât-ı Ahmediyenin Sünnet-i Seniyyesinin menbâı, hem akvâli, hem ahvâli, hem ef'âli olduğunu ve herbirisi hem farz, hem nevâfil, hem âdât aksâmına in kısam ettiğini ve Kur'ân'da
b1052.gif
-2- sırrıyla, nev-i beşer içinde mânen ve rûhen olduğu gibi, mîzâc-ı cismânîsinin cihetiyle dahi en mûtedil noktasında ve kuvâ-i cismâniye ve nefsiyede nokta-i îtidâlin vasatında ve kemâlinde bulunan ferd-i ferid, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm olduğunu ispat ediyor. Bu risâle dahi, başta denildiği gibi, bir tiryâk-ı enfâ ve bir iksir-i âzamdır.
On İkinci Lem'a
b1053.gif
-3-
âyetlerinin, ehl-i fennin ve şimdiki coğrafyacı ve kozmoğrafyacıların medâr-ı tenkitleri olmuş iki hakîkatini, İki Nükte ile tefsir ediyor.
BİRİNCİ NÜKTE : Umum rızık doğrudan doğruya Kadîr-i Zülcelâlin elinde olduğunu ve hazîne-i rahmetinden çıktığını beyân ederek, rızıksızlıktan ölmek olmadığını ispat eder.
1 De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin. (Âl-i İmrân Sûresi: 31.)
2 Ve hiç şüphesiz sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin. (Kalem Sûresi: 4)
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
İKİNCİ NÜKTE : Küre-i arzın, münkir coğrafyacı feylesofların rağmına olarak, yedi vecihle yedi tabaka olduğunu; ve semâvât dahi, kozmoğrafyacı feylesofların rağmına olarak, yedi vecihle yedi tabaka olduğunu ispat eder. Bu risâle, öyle geveze mülhidlere bir licamdır, yani, gemdir
On Üçüncü Lem'a
"Hikmetü'l-İstiâze" nâmiyle mâruf, gâyet kıymettar ve kuvvetli ve hakîkatli bir risâledir.
b1054.gif
-1-
sûresinin en mühim bir hakîkatini,
b1055.gif
-2-
âyetinin mühim bir hikmetini ve
b1056.gif
-3- 'in en mühim bir sırrını On Üç İşaret ile tefsir ederek, on üç anahtarla,
b1057.gif
'ın kal'a-i hasînine girmek için kapı açar, tahassüngâhı gösterir.
BİRİNCİ İŞARET
"Şeytanların kâinatta îcad cihetinde hiç medhalleri olmadığı ve dalâletin müstekreh çirkinlikleri ehl-i dalâleti tenfîr ettikleri halde; ve Cenâb-ı Hak rahmet ve inâyetiyle ehl-i hakka taraftar olduğu ve hak ve hakîkatin câzibedar güzellikleri ehl-i hakkı müeyyid ve müşevvik bulunduğu halde, hizbüşşeytanın çok defa hizbullaha galebe etmesinin hikmeti nedir?" diye suâle karşı gâyet katî ve vâzıh bir cevaptır.
İKİNCİ İŞARET
"Şerr-i mahz olan şeytanların îcâdı ve ehl-i îmâna taslitleri ve onların yüzünden çok insanların küfre girip Cehenneme girmelerine, Cemîl-i Alelıtlak ve Rahîm-i Mutlak ve Rahmân-ı Bilhakkın rahmet ve cemâli bu hadsiz çirkinliğin
1 De ki: Sığınırım insanların Rabbine·İnsanların melikine·İnsanların İlâhına·İnsanların kalbine sinsice vesvese verenlerin şerrinden·Cinden ve insanlardan olan şeytanların şerrinden.(Nâs Sûresi: 1-6.)
2 De ki: "Ey Rabbim, şeytanların vesveselerinden Sana sığınırım. · Onların yanımda bulunmalarından da, yâ Rabbi, Sana sığınırım. (Mü'minûn Sûresi: 97-98.)
3 Allah'ın rahmetinden kovulmuş şeytandan Allah'a sığınırım.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
ve bu dehşetli musîbetin husûlüne nasıl müsaade ediyor? Ve ne için cevaz gösteriyor?" diye suâline karşı gâyet kuvvetli ve muknî bir cevaptır.
ÜÇÜNCÜ İŞARET
"Kur'ân-ı Hakîmde, ehl-i dalâlete karşı azîm şekvâlar ve kesretli tahşidât ve çok şiddetli tehdidât, aklın zâhirine göre, adâletli ve münâsebetli belâgatına ve üslûbundaki îtidâline ve istikâmetine münâsip düşmüyor. Âdetâ, âciz bir adama karşı orduları tahşid ediyor; ve müflis ve mülkte hissesiz, âciz bir adama, kuvvetli bir şerik mevkü verir gibi, ondan şekvâlar etmenin sırrı ve hikmeti nedir?" diye suâline karşı, gâyet katî ve ehemmiyetli bir cevaptır.
DÖRDÜNCÜ İŞARET
Adem şerr-i mahz ve vücud hayr-ı mahz olduğundan, mehâsin ve kemâlât vücuda ve şerler ve musîbetler ademe istinad ettiğini ve ondan neş'et ettiğini beyân ediyor.
BEŞİNCİ İŞARET
Cenâb-ı Hak, kütüb-ü semâviyede beşere karşı Cennet gibi azîm bir mükâfatı ve Cehennem gibi dehşetli bir mücâzâtı göstermekle beraber, çok irşad ve mükerrer îkaz ve defaatle ihtar ve müteaddit tehdit ve teşvik ettiği halde; hizbüşşeytanın çirkin ve mükâfatsız ve zayıf desîselerine karşı ehl-i îmânın mağlûp olmalarının sırrı nedir?" diye müthiş suâle karşı muknî bir cevaptır.
ALTINCI İŞARET
Şeytanların en tehlikeli ve kesretli bir desîsesi olan, "tasavvur-u küfri"yi "tasdîk-ı küfür" sûretinde, "tasavvur-u dalâlet"i "tasdîk-ı dalâlet" tarzında göstermesiyle, hassas ve sâfî-kalb insanları tehlikelere atmasına mukâbil, ilmî ve mantıkî ve hakîkatli bir cevaptır.
YEDİNCİ İŞARET
Mûtezile imamları, şerrin îcâdını şer telâkkî ettikleri için, küfür ve dalâletin îcâdını Allah'a vermeyip, güyâ onunla Allah'ı takdîs ediyorlar. Mûtezilenin bu mühim meselelerine ve Mecûsilerin hâlık-ı şerri ayrı telâkkî etmelerine karşı gâyet kuvvetli ve mantıkî bir cevab-ı müskit; hem "Günah-ı kebîreyi işleyen mü'min kalamaz" diyen Mûtezile ve bir kısım Hâricîlere karşı gâyet makbul ve muknî bir cevaptır.
SEKİZİNCİ İŞARET
"Bâzı risâlelerde katî delillerle ispat edilmiş ki, küfür ve dalâlet yolu o kadar müşkülâtlı ve suûbetlidir ki, hiç kimse ona girmemek gerekti ve kâbil-i sülûk değildir. Îman ve hidâyet yolu o kadar zâhir ve kolaydır ki, herkes ona girmeli idi, dediğiniz halde, bu Hikmetü'l-Istiâze'de, dalâletli yolun kolay ve tahrip ve tecâvüz olduğu için çoklar o yola sülûk ettiğini beyânın, birbirine
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt