Gönül insanı olmak İçin insanı sevmek gerekir.
İnsanı seven insanı Yaratana aşık demektir. Süleymaniye camisini sevip de mimar Sinan’a aşık olmamak elde değildir.
“Sanatlı bir eser sanatkârı icabeder” der Bediüzzaman. İnsan yaratılanların en şereflisidir ve muhteşem bir sanat ile yaratılmıştır.
Ayaklar kollar eller gözler kulaklar o kadar güzel bir yere döşenmiştirki tek kelime ile tam bir sanat eseridir.
Gönül insanı bütün bunları görür düşünür ve tefekküre dalar. Tefekküre dalar da herşeyi en muhteşem şekliyle Yaratan Yüce Sanatkar Allah’a ulaşır. Derinlemesine düşünür ve kainatta herşeyin muhteşem yaratıldığını görür.
Gönül insanı, herkesi bağrına çeker. Her şeye hemen kızmaz. Anlamaya çalışır. Sonuca varmakta sabırlı ve temkinli davranır.
Kırık kalplere yelken açar. Kuruyan her sineye su taşır. Allah adına olan herşeye fütursuzca atılır.
Bir beldede bir kaç tane gönül insanı varsa artık orada kimsesiz çocuklar yetim ve öksüzler gönül insanlarının koruması altındadırlar.
Gönül insanının kalbi Allah sevgisiyle ve Allah haşyetiyle dopdoludur.
Kalbinde zerre kötülük olmaz. Su-i niyet hayal dünyalarına bile giremez. Nefislerinin doğrultusunda hiddet göstermez öfkelenmezler. Ancak mazlum birine zulmedenlere öfkelenip hiddet gösterirler.
Haksızlık karşısında diklenmeden dik dururlar. Sadece rükuda eğilirler. Makam Mansıp sevgisi olmadığı İçin makam insanlarına çok değer vermezler. Halktan bir halk insanlardan bir insan olmayı en iyi makam olarak telakki ederler. Böyle telakki ettikçe ruh dünyasında terakki etmeye başlarlar.
Gönül insanı her canlıyı sever. Hatta kullandıkları eşyalara bile değer verir hor kullanmazlar. Allah’ın Resul’ü seyyidine Muhammed kullandığı eşyaları özene bezene değer verir temizler ve onları iyi muhafaza edermiş. “Bu eşyalar bana hizmet ediyor, ben de onlara vefalı olmalıyım” işte bizim peygamberimiz böyle bir gönül insanıydı.
Gönül insanı, bulunduğu toplumun ruh mimarı demektir. Gönül insanı olmayan toplumlar ya hoyratlaşmış ya da kapitalizmin mengenesinde bencil menfaatperes bir hal almış demektir.
Gönül insanı, bulunduğu toplumun ruhunda büyük aksiamel görür. İnsanlar O’na bakar hizaya girerler.
Gönül insanının olduğu yerde sakinlik vardır.
Hayatı hor ve hâkir görürler.
Gönül insanına en büyük örnek Hz.Muhammed s.a.v dir.
Her peygamber gönül insanıdır. Öyleki, Bedir savaşı sonrası düşman savaştan kaçar ve arkada bıraktıkları ölüler ortada kalır. ölmüş düşman askerlerin cesetlerini ortada bırakmıyor oraya defnediyor.
Hz. Muhammed’in Annesi ve dedesi de ölünce amcası Ebu Talip ve eşi bakıyor. Yıllar sonra Ebu Talibin karısı Fatıma ölünce, Efendimiz, gömleğini sırtından çıkartır Hz Aliye verir “al bunu Fatıma annemize kefen yap” der. Sonra kabre gider. Kabre konur yanına iner kabre alışsın ve kabir hayatı güzel geçsin diye yanına uzanır. Ağlar ve gözyaşları kabri ıslatır. Bu durumu ilk defa gören Medineliler hikmetini sorunca” O benim ikinci annemdi. Babam annem dedem ölünce bana anne gibi baktı” der. Bu O’nun ne denli bir gönül insanı olduğunun göstergesidir.
Gönül insanı olmak İçin Allah’a yönelmek ve tefekkür etmek gerek.
İnsanları ve bütün kainatı sevmek gerek. Nefretten nefret etmek demek.
Gönül insanına örnek bir güzel insan da Mevlana’dır. Herkese kucak açar. Herkesi olduğu gibi kabul eder.
Ve o meşhur şiirinden bir bölümü:
“gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Bizim dergahımız, umitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel…
Ben yaşadıkça Kur’an’ın bendesiyim
Ben Hz.Muhammed’in ayağının tozuyum
Biri benden bundan başkasını naklederse
Ondan da bizarım, o sözden de bizarım, şikayetçiyim…
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız
Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir…
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız
Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir…
Güneş olmak ve altın ışıklar halinde
Ummanlara ve çöllere saçılmak isterdim
Gece esen ve suçsuzların ahına karışan
Yüz rüzgarı olmak isterdim…
Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap…
Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz
Şu tertemiz tarlaya başka bir tohum ekmeyiz biz…
Hayatı sen aldıktan sonra ölmek, şeker gibi tatlı şeydir
Seninle olduktan sonra ölüm, tatlı candan daha tatlıdır…
Mevlana işte böyle bir gönül insanıdır.
Gönül insanı yoksa orada bencillik başlar. Hoyratlık başlar. Gönül insanı toplumsal bir dengedir.
İnsanı seven insanı Yaratana aşık demektir. Süleymaniye camisini sevip de mimar Sinan’a aşık olmamak elde değildir.
“Sanatlı bir eser sanatkârı icabeder” der Bediüzzaman. İnsan yaratılanların en şereflisidir ve muhteşem bir sanat ile yaratılmıştır.
Ayaklar kollar eller gözler kulaklar o kadar güzel bir yere döşenmiştirki tek kelime ile tam bir sanat eseridir.
Gönül insanı bütün bunları görür düşünür ve tefekküre dalar. Tefekküre dalar da herşeyi en muhteşem şekliyle Yaratan Yüce Sanatkar Allah’a ulaşır. Derinlemesine düşünür ve kainatta herşeyin muhteşem yaratıldığını görür.
Gönül insanı, herkesi bağrına çeker. Her şeye hemen kızmaz. Anlamaya çalışır. Sonuca varmakta sabırlı ve temkinli davranır.
Kırık kalplere yelken açar. Kuruyan her sineye su taşır. Allah adına olan herşeye fütursuzca atılır.
Bir beldede bir kaç tane gönül insanı varsa artık orada kimsesiz çocuklar yetim ve öksüzler gönül insanlarının koruması altındadırlar.
Gönül insanının kalbi Allah sevgisiyle ve Allah haşyetiyle dopdoludur.
Kalbinde zerre kötülük olmaz. Su-i niyet hayal dünyalarına bile giremez. Nefislerinin doğrultusunda hiddet göstermez öfkelenmezler. Ancak mazlum birine zulmedenlere öfkelenip hiddet gösterirler.
Haksızlık karşısında diklenmeden dik dururlar. Sadece rükuda eğilirler. Makam Mansıp sevgisi olmadığı İçin makam insanlarına çok değer vermezler. Halktan bir halk insanlardan bir insan olmayı en iyi makam olarak telakki ederler. Böyle telakki ettikçe ruh dünyasında terakki etmeye başlarlar.
Gönül insanı her canlıyı sever. Hatta kullandıkları eşyalara bile değer verir hor kullanmazlar. Allah’ın Resul’ü seyyidine Muhammed kullandığı eşyaları özene bezene değer verir temizler ve onları iyi muhafaza edermiş. “Bu eşyalar bana hizmet ediyor, ben de onlara vefalı olmalıyım” işte bizim peygamberimiz böyle bir gönül insanıydı.
Gönül insanı, bulunduğu toplumun ruh mimarı demektir. Gönül insanı olmayan toplumlar ya hoyratlaşmış ya da kapitalizmin mengenesinde bencil menfaatperes bir hal almış demektir.
Gönül insanı, bulunduğu toplumun ruhunda büyük aksiamel görür. İnsanlar O’na bakar hizaya girerler.
Gönül insanının olduğu yerde sakinlik vardır.
Hayatı hor ve hâkir görürler.
Gönül insanına en büyük örnek Hz.Muhammed s.a.v dir.
Her peygamber gönül insanıdır. Öyleki, Bedir savaşı sonrası düşman savaştan kaçar ve arkada bıraktıkları ölüler ortada kalır. ölmüş düşman askerlerin cesetlerini ortada bırakmıyor oraya defnediyor.
Hz. Muhammed’in Annesi ve dedesi de ölünce amcası Ebu Talip ve eşi bakıyor. Yıllar sonra Ebu Talibin karısı Fatıma ölünce, Efendimiz, gömleğini sırtından çıkartır Hz Aliye verir “al bunu Fatıma annemize kefen yap” der. Sonra kabre gider. Kabre konur yanına iner kabre alışsın ve kabir hayatı güzel geçsin diye yanına uzanır. Ağlar ve gözyaşları kabri ıslatır. Bu durumu ilk defa gören Medineliler hikmetini sorunca” O benim ikinci annemdi. Babam annem dedem ölünce bana anne gibi baktı” der. Bu O’nun ne denli bir gönül insanı olduğunun göstergesidir.
Gönül insanı olmak İçin Allah’a yönelmek ve tefekkür etmek gerek.
İnsanları ve bütün kainatı sevmek gerek. Nefretten nefret etmek demek.
Gönül insanına örnek bir güzel insan da Mevlana’dır. Herkese kucak açar. Herkesi olduğu gibi kabul eder.
Ve o meşhur şiirinden bir bölümü:
“gel, ne olursan ol yine gel,
İster kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
Bizim dergahımız, umitsizlik dergahı değildir,
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel…
Ben yaşadıkça Kur’an’ın bendesiyim
Ben Hz.Muhammed’in ayağının tozuyum
Biri benden bundan başkasını naklederse
Ondan da bizarım, o sözden de bizarım, şikayetçiyim…
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız
Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir…
Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız
Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir…
Güneş olmak ve altın ışıklar halinde
Ummanlara ve çöllere saçılmak isterdim
Gece esen ve suçsuzların ahına karışan
Yüz rüzgarı olmak isterdim…
Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap…
Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz
Şu tertemiz tarlaya başka bir tohum ekmeyiz biz…
Hayatı sen aldıktan sonra ölmek, şeker gibi tatlı şeydir
Seninle olduktan sonra ölüm, tatlı candan daha tatlıdır…
Mevlana işte böyle bir gönül insanıdır.
Gönül insanı yoksa orada bencillik başlar. Hoyratlık başlar. Gönül insanı toplumsal bir dengedir.
Son düzenleme: