SözDüŞü
Banned
"Çün bastı sipihr-i evvele pa
Oldu iki pare bedr-i ra'na
Ta halka ıyan ola mücerred
Kim devr-i kamer mi, devr-i Ahmed."
Râhmet Peygamberi'nden mucize isteyip O'nu zaaf içinde görmek isteyenler, Hak kudretinin tecellisi Peygamberin (s.a.s) eliyle, Ay'ın ikiye ayrıldığını görünce Şems'in ve Kamer'in kimin için yaratıldığını ve devrin kimin devri olduğunu anladılar. Güneş'in, Ay'ın ve Peygamberin Hak katındaki kıymetini idrak edenler "Levlake levlak" sırrına erdiler. Hasetleri kalpleriyle birlikte gözlerini de örtenler "Muhammed'in sihri göklere ulaştı." deyip oradan uzaklaştılar.
Ya Resulallah! Âlem, âlemlerin senin için yaratıldığına şahittir. Senin ruhlarda yaptığın inkılâbatı hangi beşer yapabilmiştir? Senin çöllerde açtırdığın fazilet çiçeklerini hangi beşer açtırabilir? Sen sahil-i selamettin; sapkınlık denizine düşen her gemi seninle huzura ulaştı.
Sen geldin sanemlerden SAMED'e, kesretten VAHİD'e ulaştık. Sen geldin yokluğun kapısını kapadın. Seninle milk-i bekâdan geldiğimizi, yolunda olursak Dost Cemalini göreceğimizi anladık. Sen geldin toprağa gömülen kız çocuklarının toprağına nedamet gözyaşları döküldü. Sen geldin taş gönüller ilmik ilmik sevgiyle örüldü.Taş gönüller şak oldu. Gönüller hep pak oldu. Sen geldin bilinmezler yumağı çözüldü.
Sen geldin dünyadan ukbâ görüldü.
Sen geldin, gözlerimiz zatınla hakikate açıldı. Huzuruna gelip birkaç dakika gül kokunuzu alan bedevi, imanın ne olduğunu sormuştu. Sonra da: "İman edenlere ne var ?" deyince, Sen "cennet" deyivermiştin. O cenneti sorup nezihler nezihi paklar pâkı zatınız cenneti anlatırken, o:
"Oh oh! Bana cennetteki meyvelerin kokusu geliyor." deyip oracıkta ruhunu Rahmeti Sonsuz olan Zât'a bırakıvermişti...
Ey Yaratanın en sevdiği! Âlemlerin sahibi, sizi "Âlemlere rahmet" olarak tanıttı. Sen geldin çorak gönüllerde fevvareler yükseldi. Telâş içinde yavrusunu arayan bir kadını elinizle işaret edip "Bu kadın, yavrusunu ateşe atar mı?" sorusunun ardından "Hayır ya Resulallah!" diyen arkadaşlarına "Allah (c.c) bu kadından daha merhametlidir." diyerek merhametin sonsuz ummanlarına işaret ettiniz. Belki,
kendi ifadesiyle kemter Yunus, zatınızın merhamet tasvirleriyle çoştu da:
"Ömer Bin Hattap ile çok adl-ü dad işledik
Oğlula fısk içre haddeylenen benem." deyiverdi.
Evet sen rahmet limanıydın gemiler hep sana yanaştı. Amcanızın (r.a) ciğerlerini deşenler bile sonra size koştu sizinle huzura ulaştı. Peygamber huzurdu, peygamber barıştı.
Sen yoktun âlem karaydı, kapkaraydı. İmansızlık, şirk gönüllerde yaraydı.
Üstünlük soydaydı, güçteydi paradaydı. Habbab, demirciydi, Bilal köleydi, Selman Farisiydi, Musab asildi. Fakat üstünlük artık yalnız takva ileydi.
Sen yoktun beyaz, siyaha belâydı. Siyah olmak karaydı.
Sen geldin siyah-beyaz silindi bütün renkler kul oldu. Bütün yüzler nur doldu.
Sen geldin peygamberler bir oldu. Kitap bir oldu. Kıble bir oldu. Sen geldin mânâ bir oldu, madde bir oldu. Zatınızı anlatmak, övmek ne mümkün sizi hakkıyla öven sadece Allah (c.c) oldu.
Tahir Taner
Oldu iki pare bedr-i ra'na
Ta halka ıyan ola mücerred
Kim devr-i kamer mi, devr-i Ahmed."
Râhmet Peygamberi'nden mucize isteyip O'nu zaaf içinde görmek isteyenler, Hak kudretinin tecellisi Peygamberin (s.a.s) eliyle, Ay'ın ikiye ayrıldığını görünce Şems'in ve Kamer'in kimin için yaratıldığını ve devrin kimin devri olduğunu anladılar. Güneş'in, Ay'ın ve Peygamberin Hak katındaki kıymetini idrak edenler "Levlake levlak" sırrına erdiler. Hasetleri kalpleriyle birlikte gözlerini de örtenler "Muhammed'in sihri göklere ulaştı." deyip oradan uzaklaştılar.
Ya Resulallah! Âlem, âlemlerin senin için yaratıldığına şahittir. Senin ruhlarda yaptığın inkılâbatı hangi beşer yapabilmiştir? Senin çöllerde açtırdığın fazilet çiçeklerini hangi beşer açtırabilir? Sen sahil-i selamettin; sapkınlık denizine düşen her gemi seninle huzura ulaştı.
Sen geldin sanemlerden SAMED'e, kesretten VAHİD'e ulaştık. Sen geldin yokluğun kapısını kapadın. Seninle milk-i bekâdan geldiğimizi, yolunda olursak Dost Cemalini göreceğimizi anladık. Sen geldin toprağa gömülen kız çocuklarının toprağına nedamet gözyaşları döküldü. Sen geldin taş gönüller ilmik ilmik sevgiyle örüldü.Taş gönüller şak oldu. Gönüller hep pak oldu. Sen geldin bilinmezler yumağı çözüldü.
Sen geldin dünyadan ukbâ görüldü.
Sen geldin, gözlerimiz zatınla hakikate açıldı. Huzuruna gelip birkaç dakika gül kokunuzu alan bedevi, imanın ne olduğunu sormuştu. Sonra da: "İman edenlere ne var ?" deyince, Sen "cennet" deyivermiştin. O cenneti sorup nezihler nezihi paklar pâkı zatınız cenneti anlatırken, o:
"Oh oh! Bana cennetteki meyvelerin kokusu geliyor." deyip oracıkta ruhunu Rahmeti Sonsuz olan Zât'a bırakıvermişti...
Ey Yaratanın en sevdiği! Âlemlerin sahibi, sizi "Âlemlere rahmet" olarak tanıttı. Sen geldin çorak gönüllerde fevvareler yükseldi. Telâş içinde yavrusunu arayan bir kadını elinizle işaret edip "Bu kadın, yavrusunu ateşe atar mı?" sorusunun ardından "Hayır ya Resulallah!" diyen arkadaşlarına "Allah (c.c) bu kadından daha merhametlidir." diyerek merhametin sonsuz ummanlarına işaret ettiniz. Belki,
kendi ifadesiyle kemter Yunus, zatınızın merhamet tasvirleriyle çoştu da:
"Ömer Bin Hattap ile çok adl-ü dad işledik
Oğlula fısk içre haddeylenen benem." deyiverdi.
Evet sen rahmet limanıydın gemiler hep sana yanaştı. Amcanızın (r.a) ciğerlerini deşenler bile sonra size koştu sizinle huzura ulaştı. Peygamber huzurdu, peygamber barıştı.
Sen yoktun âlem karaydı, kapkaraydı. İmansızlık, şirk gönüllerde yaraydı.
Üstünlük soydaydı, güçteydi paradaydı. Habbab, demirciydi, Bilal köleydi, Selman Farisiydi, Musab asildi. Fakat üstünlük artık yalnız takva ileydi.
Sen yoktun beyaz, siyaha belâydı. Siyah olmak karaydı.
Sen geldin siyah-beyaz silindi bütün renkler kul oldu. Bütün yüzler nur doldu.
Sen geldin peygamberler bir oldu. Kitap bir oldu. Kıble bir oldu. Sen geldin mânâ bir oldu, madde bir oldu. Zatınızı anlatmak, övmek ne mümkün sizi hakkıyla öven sadece Allah (c.c) oldu.
Tahir Taner