Muhtazaf | M.Salih AYDIN
Gurbet Mektupları 24
Gönülden bir selam gönderdim yüreği güzel insanıma.
Onlarda gönülden selamımı aldılar inşaAllah.
Ey benim yarenlerim, gönül gözünden din kardeşlerim diye bağlandıklarım.
Sizin bunca acıları çekmeniz, zalimlerden zulumları çekişiniz yüreğimin ortasını yakıyor.
Adeta benim derdim oldunuz, dünyanın herbir tarafından sesleriniz çığlıklarınız geliyor.
Bu sesler adeta kulaklarımı tırmalarcasına çığlıklarınız, ağıtlarınız vucuduma adeta işkence.
Hele denizcilerin bulduğu ufacık yavru, bana Firavunun erkek çocukları kestirip Musa’dan kurtulmak istemesini hatırlattı.
Ama Rabbim Musa’yı Firavunun evinde büyüttürdü.
Benim insanım düşünmeyi bırakıp can derdine düştü, bu beni bayağı bir düşündürdü.
Sonra acaba bu durum bizim başımıza gelse ne yapardım dedim kendi, kendime.
Allah (c.c.) hiçbir milleti devletsiz ve adaletsiz bırakmasın diye dua ekmeye başladım.
Anladımki; hayatı bırakıp gitmeyi göze almak her babayiğitin işi değil.
Yine anladımki zalimler bir taraftaki kardeşlerimi temizlemek için diğer tarafı ön plana alıyorlar, dünya halkları o filmi seyrederken onlar çoktan işlerini hallediyorlar.
Devletler arası çıkarcı ilişkiler ise birbirini alt etmek için bütün birimlerini harekete geçirirken vasat insanlar seyretmeye devam ediyorlar.
Adeta zenginlerin curcunası olmuş devletler, zenginlerin gelecek torunları için yüz yıllık sömürü planları hazırlıyorlar, toprağı zengin ülkeler için.
Gündem ne ise kahvelerde, camilerde, komşuluklarda, arkadaşlar arasında, cemiyetlerde, meclislerde onu tartışıyorlar, onların yönlendirdiği gündeme yönlenmiş olarak.
Ve, bütün bunlar olurken yürekler buruluyor babalar, anneler, dedeler, nineler, evlatlar, akrabalar kan göz yaşları dökmeye devam ediyor.
Yüzyıllarca yaşadığı ülkelerini, şehrini, köyünü, evini terkediyor bir umut için.
Toprağa kan yağıyor göz yaşından, taş yürekli insanlar hissedermi sandın.
Aynı toprakta bulunan zenginlikler, ağızlarındaki salyaları kabartıyor.
Memleketleri talan edilenler bırakın birlik olmayı, bölünerek daha bir küçülüyorlar.
Adeta zalimlerin iştahlarını kabartıyorlar, onların ateşine körük oluyorlar.
.............................................
Ah bu nefs ah!
İnsan bu, ruhu hakkı isterken, nefsi dünyayı isterken, nasıl bir iç çekişme geçiriyor, adeta kendi kendisi ile savaşıyor.
Benlik ve yok olmama mücadelesine dönüyor bütün mesele yaşadığı hayatını ölümsüz zannetme hastalığı.
Sabırsız insan.
Aslında ölümün, ölümsüzlüğe ilk adım olduğunu bir kabul edebilse, ama olmuyor nefis diretiyor, oda nefsine yenik düşüyor.
Bu uğraş hasta ediyor ediyor adeta beynini ve bütün vucudu yayılıyor, kendini inandırmak için, bencil nefsin isteklerine kendini teslim ediyor.
Hayır, hayır demeliyiz!
Gözlerimizde yaş, yüreğimizde Allah’a (c.c.) teslimiyet olmalı.
Derdimiz olmalı hak ve hakikate dayalı.
....................
İşte bu anlamda olaya biraz daha yakın mesafeden bakalım.
Ortadoğu denilince akla Mezopotamya ve Filistin geliyor.
Buranın halkları tarih boyunca ortadoğuya ait olmayan insanlar tarafından nice zulümler görmüştür.
Eğer!
Fıratın, diclenin dili olsaydı.
Anlatırdı anlamayanlara nice zalimler geldi geçti.
Ama her zalimin bir ömrü ve vereceği bir hesabı var.
Ne zalim insanlar biter, ne Allah c.c. yolunda yürüyen müminler.
Bu Kapsamda!
Düşmanım eğer birini kötülüyorsa bilki o iyi bir insan, vatanını memleketini düşünen.
Fakat!
Yarınını düşünmeyen insan düşmanına hazır bir lokma durumundadır.
Ot yemeye devam eden merkep gibi son anda kurt’u farketse ne faydası olur.
İnsan düşünen bir varlıksa eğer, tabiiki öyle, lakin milyonlar hala düşünme melekesi donmuş şekilde yaşamaya devam ediyor.
Bütün bu zorluklara firen olabilmek için sabır en güçlü tutanaktır.
..........................
Davanda dimdik dur.
Geriye bakmadan ileri gür.
Al diline bir slogan haykır.
Asla taviz vermeden söyle:
Allahuekber' Allahuekber.
O'nun ismini yücelt ve yürü.
.............................
Sesini duyurmak için bazen bağırmak gerekiyor.
Nice sağır kulaklar hakikati duymamak için kulaklarını tıkarken, gözlerini kapatıp, dilini susma ayarına alırken haykırmak gerekiyor hakikatleri.
Ve!
Dini dünya emelleri uğruna kullanan insanlar çok zalim kişilerdir.
İnsanların güvenini sarsarak.
Hakikatleri çarpıtarak, münafıkça zavallı insanları dinden soğutarak.
Bütün bunlarla mücadele üzerimize düşüyor.
Bu uğurda uğraş vermemiz bize artı getirir.
Yeterki O’ bizden razı olsun.
Yusuf a.s. ı kardeşleri kuyuya atıp sonrada satıp kurtulduk sanmışlardı.
İlahi adalet nasıl tecelli etti, bütün o düşman kardeşler Yusuf’a biat ettiler.
Görüntüye değil ALLAH’ın gücüne güvenin, nerede tecelli edeceğini bilemezsiniz.
İmanınızı tam bir inançla besleyin.
Yüreğiniz O’nun aşkı ile kıpır,kıpır etsin, çünkü o yaradandır, mülk onundur.
O’na teslim olun gerisini asla düşünmeyin vesselam.
M.S.A.
Gönülden bir selam gönderdim yüreği güzel insanıma.
Onlarda gönülden selamımı aldılar inşaAllah.
Ey benim yarenlerim, gönül gözünden din kardeşlerim diye bağlandıklarım.
Sizin bunca acıları çekmeniz, zalimlerden zulumları çekişiniz yüreğimin ortasını yakıyor.
Adeta benim derdim oldunuz, dünyanın herbir tarafından sesleriniz çığlıklarınız geliyor.
Bu sesler adeta kulaklarımı tırmalarcasına çığlıklarınız, ağıtlarınız vucuduma adeta işkence.
Hele denizcilerin bulduğu ufacık yavru, bana Firavunun erkek çocukları kestirip Musa’dan kurtulmak istemesini hatırlattı.
Ama Rabbim Musa’yı Firavunun evinde büyüttürdü.
Benim insanım düşünmeyi bırakıp can derdine düştü, bu beni bayağı bir düşündürdü.
Sonra acaba bu durum bizim başımıza gelse ne yapardım dedim kendi, kendime.
Allah (c.c.) hiçbir milleti devletsiz ve adaletsiz bırakmasın diye dua ekmeye başladım.
Anladımki; hayatı bırakıp gitmeyi göze almak her babayiğitin işi değil.
Yine anladımki zalimler bir taraftaki kardeşlerimi temizlemek için diğer tarafı ön plana alıyorlar, dünya halkları o filmi seyrederken onlar çoktan işlerini hallediyorlar.
Devletler arası çıkarcı ilişkiler ise birbirini alt etmek için bütün birimlerini harekete geçirirken vasat insanlar seyretmeye devam ediyorlar.
Adeta zenginlerin curcunası olmuş devletler, zenginlerin gelecek torunları için yüz yıllık sömürü planları hazırlıyorlar, toprağı zengin ülkeler için.
Gündem ne ise kahvelerde, camilerde, komşuluklarda, arkadaşlar arasında, cemiyetlerde, meclislerde onu tartışıyorlar, onların yönlendirdiği gündeme yönlenmiş olarak.
Ve, bütün bunlar olurken yürekler buruluyor babalar, anneler, dedeler, nineler, evlatlar, akrabalar kan göz yaşları dökmeye devam ediyor.
Yüzyıllarca yaşadığı ülkelerini, şehrini, köyünü, evini terkediyor bir umut için.
Toprağa kan yağıyor göz yaşından, taş yürekli insanlar hissedermi sandın.
Aynı toprakta bulunan zenginlikler, ağızlarındaki salyaları kabartıyor.
Memleketleri talan edilenler bırakın birlik olmayı, bölünerek daha bir küçülüyorlar.
Adeta zalimlerin iştahlarını kabartıyorlar, onların ateşine körük oluyorlar.
.............................................
Ah bu nefs ah!
İnsan bu, ruhu hakkı isterken, nefsi dünyayı isterken, nasıl bir iç çekişme geçiriyor, adeta kendi kendisi ile savaşıyor.
Benlik ve yok olmama mücadelesine dönüyor bütün mesele yaşadığı hayatını ölümsüz zannetme hastalığı.
Sabırsız insan.
Aslında ölümün, ölümsüzlüğe ilk adım olduğunu bir kabul edebilse, ama olmuyor nefis diretiyor, oda nefsine yenik düşüyor.
Bu uğraş hasta ediyor ediyor adeta beynini ve bütün vucudu yayılıyor, kendini inandırmak için, bencil nefsin isteklerine kendini teslim ediyor.
Hayır, hayır demeliyiz!
Gözlerimizde yaş, yüreğimizde Allah’a (c.c.) teslimiyet olmalı.
Derdimiz olmalı hak ve hakikate dayalı.
....................
İşte bu anlamda olaya biraz daha yakın mesafeden bakalım.
Ortadoğu denilince akla Mezopotamya ve Filistin geliyor.
Buranın halkları tarih boyunca ortadoğuya ait olmayan insanlar tarafından nice zulümler görmüştür.
Eğer!
Fıratın, diclenin dili olsaydı.
Anlatırdı anlamayanlara nice zalimler geldi geçti.
Ama her zalimin bir ömrü ve vereceği bir hesabı var.
Ne zalim insanlar biter, ne Allah c.c. yolunda yürüyen müminler.
Bu Kapsamda!
Düşmanım eğer birini kötülüyorsa bilki o iyi bir insan, vatanını memleketini düşünen.
Fakat!
Yarınını düşünmeyen insan düşmanına hazır bir lokma durumundadır.
Ot yemeye devam eden merkep gibi son anda kurt’u farketse ne faydası olur.
İnsan düşünen bir varlıksa eğer, tabiiki öyle, lakin milyonlar hala düşünme melekesi donmuş şekilde yaşamaya devam ediyor.
Bütün bu zorluklara firen olabilmek için sabır en güçlü tutanaktır.
..........................
Davanda dimdik dur.
Geriye bakmadan ileri gür.
Al diline bir slogan haykır.
Asla taviz vermeden söyle:
Allahuekber' Allahuekber.
O'nun ismini yücelt ve yürü.
.............................
Sesini duyurmak için bazen bağırmak gerekiyor.
Nice sağır kulaklar hakikati duymamak için kulaklarını tıkarken, gözlerini kapatıp, dilini susma ayarına alırken haykırmak gerekiyor hakikatleri.
Ve!
Dini dünya emelleri uğruna kullanan insanlar çok zalim kişilerdir.
İnsanların güvenini sarsarak.
Hakikatleri çarpıtarak, münafıkça zavallı insanları dinden soğutarak.
Bütün bunlarla mücadele üzerimize düşüyor.
Bu uğurda uğraş vermemiz bize artı getirir.
Yeterki O’ bizden razı olsun.
Yusuf a.s. ı kardeşleri kuyuya atıp sonrada satıp kurtulduk sanmışlardı.
İlahi adalet nasıl tecelli etti, bütün o düşman kardeşler Yusuf’a biat ettiler.
Görüntüye değil ALLAH’ın gücüne güvenin, nerede tecelli edeceğini bilemezsiniz.
İmanınızı tam bir inançla besleyin.
Yüreğiniz O’nun aşkı ile kıpır,kıpır etsin, çünkü o yaradandır, mülk onundur.
O’na teslim olun gerisini asla düşünmeyin vesselam.
M.S.A.