Hisse Alınacak Dersler...

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
İki Kardeş!
İki erkek kardeşin hikayesi, birlikte çalıştıkları babalarından kalma çiftlikte geçiyordu. Kardeşlerden biri evliydi ve beş çocuğu vardı. Diğer kardeş ise bekardı. Her günün sonunda iki kardeş ürünlerini ve kârlarını eşit olarak bölüşürlerdi.
Günün birinde bekar kardeş şöyle düşündü;
– Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de adaletli değil. Ben bekarım ve pek fazla ihtiyacım yok. Kardeşimin geniş bir ailesi var. Onun daha fazla ihtiyacı olur.
O günden sonra bekar olan kardeş her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin evindeki tahıl deposuna götürmeye itti.

Bu arada evli olan kardeş de kendi kendine;
– Ürünümüzü ve kârımızı eşit olarak bölüşmemiz hiç de doğru değil. Ben evliyim, eşim ve çocuklarım var ve yaşlandığım zaman onlar bana bakabilirler. Fakat kardeşim yaşlandığı zaman ona bakacak hiç kimsesi yok. İlerde onun daha fazla ihtiyacı olacak.

Böylece evli olan kardeş de her gece evinden çıkıp, bir çuval tahılı gizlice erkek kardeşinin tahıl deposuna götürmeye başladı. İki kardeş de yıllarca ne olup bittiğini bir türlü anlayamadılar. Çünkü her ikisinin de deposundaki tahılın miktarı değişmiyordu. Sonra, bir gece iki kardeş gizlice birbirlerinin deposuna tahıl taşırken karşılaştılar. O anda olan biteni anladılar. Çuvallarını yere bırakıp birbirlerini kucakladılar.

Hayat Akarken Hikayeler, kardeşlik bencilce sadece kendini düşünmek değil başkalarını da düşünmek ve kardeşçe paylaşmaktır.
Bu kardeşlerden birinin adı Halil, diğerinin de İbrahim. Kardeşlerin bu tavırları Allahu Tealanın çok hoşuna gider ve sofralarına ürünlerine bitmeyen bir bereket verir.

Halil İbrahim Bereketi, Halil İbrahim sofrası deyimleri de burdan geliyor.

Çok güzel kıssalar Üstadım. Emeğinize yüreğinize sağlık. Allah sizden razı olsun.
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Resulallah'la Birlikte Yemek
Resul-i Ekrem, dostlarıyla birlikte, binek hayvanlarından iner inmez, yüklerini yere koydular, daha sonra bir koyun keserek yemek hazırlamaları için karar aldılar.
Birisi:
- Koyunu ben keserim, dedi.
Diğeri:
- Derisini ben yüzerim, dedi.
Üçüncüsü:
- Etini de ben pişiririm’ diye söze katıldı.
Dördüncü:
Resul-i Ekrem (S.a.v)
- Çölden odunu da, ben toplarım, buyurdu.

Topluluk:
- Ey Allah’ın elçisi, siz zahmet etmeyip sakin bir köşede oturursanız, biz bu işlerin hepsini seve seve yaparız, dediler.
Resul-i Ekrem (S.a.v):
- Evet, yapabileceğinizi biliyorum. Fakat Allah, ‘Her hangi bir kulunun, kendi dostları ve arkadaşlarından, özel imtiyazlarla ayrılarak, seçkin bir vaziyette görünmesini sevmez’ buyurdu.
Sonra çöle doğru gitti ve çölden çalı çırpı toplayıp getirdi.
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Şemsin cevabı....
Bir Grup Filozof Celaleddin Rumî’ye gelerek birkaç sual sormak istediklerini bildirdiler.
Niyetleri bir şeyler öğrenmek değil müslümanları dinleri hakkında şüphe ve dine düşürmekti. Celaleddin-i Rumî adamların halini hiç beğenmedi onları üstadı Şems-i Tebrizî’ye gönderdi. Bunun Üzerine grup onun yanına gittiler. Şems-i Tebrizî mescitte telebelere ders veriyordu. Konu teyemmüm abdestiydi:
Onlara bir kerpiçle teyemmüm abdestinin nasıl alınacağını gösteriyordu.
Gelen Grup 3 sual sormak istediklerini belirttiler.
Şems-i Tebrizî : ”Sorun” dedi.
Adamlar İçerinden birini sözcü seçtiler.
Adam İlk Olarak şunu sordu :
”Siz müslümanlar Allah var dersiniz ama Allah’ı gösteremezsiniz: Varsa gösterin görelim ki inanalım” dedi.
Şems-i Tebrizî ”Öbür Sorunu da Sor” dedi.
Adam ”Sizler Şeytanın Ateşten Yaratıldığını Söylüyor sonrada onun ahirette cehenneme atılıp ateşle azap edileceğine inanıyorsunuz.
Hiç ateş ateşe azap eder acı verir mi?” diye sordu.
Şems-i Tebrizî ”Peki diğer sorunu sor”dedi.
Adam ”Sizler herkes dünyada yaptıklarının cezasını ahirette çekecek orada mahkeme kurulacak hesap sorulacak diyorsunuz.
Bırakın İnsanları nasıl isterse öyle yaşasınlar ne istiyorlarsa yapsınlar. Ayrıca bir mahkemeye ne gerek var” dedi.
Adam sorularını tamamlamıştı. Şimdi bunların cevabını bekliyordu. Kendine göre cevabı olmayan sorular sormuştu. Herkes Şems-i Tebrizî Hazretlerine bakıyordu. O ise gayet sakin bir halde yerinden kalktı ve adamın yanına gelerek elindeki kerpiçle adamın başına vurdu. Adam ”Vah Başım” diyerek başına sarıldı. Şems-i Tebrizî Hazretleri çok şiddetli vurmamış olsa da adamın canı yanmış başı da şişmişti. Adam Bir sağa bir sola baktı bu kadar insana birkaç kişiyle yapacağı birşey yoktu. Hemen o bölgenin mahkemesine Şems-i Tebrizî’yi şikayet etti.
Hakim ” Bu Nasıl Olur” diyerek Şems-i Tebrizî’Yi Mahkemeye çağırttı. Ve Durumu Sordu.
Şems-i Tebrizî ” Ben ona bir kötülük etmedim sadece sorduğu sorulara cevap verdim” dedi.
Hakim ” Bu nasıl cevap vermektir adam acı içinde kıvranıyor senden şikayetçidir işin aslı nedir?” diye sordu.
Şems-i Tebrizî şöyle anlattı :
”Efendim bu adam bana Allah varsa göster göreyim ki inanayım dedi. Bende buna Olan herşey baş gözüyle görülmez işte misali dedim ve başına bir darbe vurup acıttım. Şimdi bu adam başındaki acıyı göstersinde görelim. Eğer başında acı yoksa niçin beni şikayete geldi. Varsa göstersin ” dedi.
Adam şaşırarak : ”Başımda acı var ama gösteremem dedi. Bunun üzerine Şems-i Tebrizî’de ”Allah-u Teala da vardır fakat kafa gözüyle gözükmez o ancak akılla bilinir kalple tanınır ruhla sevilir ahirette nurla görülür.” dedi.
Şems-i Tebrizî 2. soruya verdiği cevabı şöyle açıkladı :
”Bu adam sizler şeytan ateşten yaratıldı ahirette ateşe atılacak ve ateşle azap görecek diyorsunuz ateş ateşe ne zarar verir ki dedi. Bende topraktan yaratılan bu insana topraktan yapılmış bir kerpiçle vurdum. Ona bak toprak toprağa nasıl acı veriyor biraz daha hızlı vursaydım öldürürdü demekki ateş ateşe azap eder demek istedim ” dedi.
Şems-i Tebrizî 3. sorunun cevabını şöyle verdi :
”Bu adam bana bırakın insanları dünyada herkes istediğini yapsın niçin ahirette mahkeme hesap ve ceza var? dedi.
Bende onun başına vurmak istedim ve vurdum. O niçin hemen mahkemeye koştu?
Ben Ona şunu demek istedim
Bu Dünyada Herkes İstediğini Yaparsa Alemi Zulüm Kaplar.
Kendisine Zulüm yapılan çok insan var ki zayıftır zalimden hakkını alamaz.
Herkes mahkeme bulamaz.
İşte Allah ahirette mahkeme kurup herkese yaptığının hesabını soracak zalimden mazlumun hakkını alacak gereken cezayı verecek ve adalet yerini bulacak ” dedi.
Adam Şikayetinden Vazgeçip Oradan Uzaklaştı…
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Otobüste yan koltukta 5-6 yaşlarında küçük kız bir poşet can eriğini hapur hapur yüzünü ekşite ekşite yemekle meşgul...
"Evladım, çok yeme dokunur" dedim..
"Amca, biliyon mu, dedem var yaaa..
115 sene yaşadı"
"Çok mu yerdi eriği..?" dedim..
Yook amca, kimsenin işine karışmazdı"
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz şöyle anlatıyor:
“Vaktiyle doksan dokuz kişiyi öldürmüş bir adam vardı. Bu zat yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir rahibi gösterdiler.
Adam, rahibe giderek:
«– Doksan dokuz adam öldürdüm. Tevbe etsem kabul olur mu?» diye sordu.
Râhibin:
«– Hayır, kabul olmaz!» cevabı üzerine, onu da öldürdü. Böylece öldürdüğü adamların sayısı yüz’e ulaştı. Sonra yine yeryüzünde en büyük âlimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir âlimi tavsiye ettiler. Onun yanına giderek, ‘yüz kişiyi öldürdüğünü’ söyledi ve ‘tevbesinin kabul olup olmayacağını’ sordu.
Âlim:
«– Elbette kabul olur. İnsanla tevbe arasına kim girebilir ki! Sen falan yere git. Orada Allah Teâlâ’ya ibadet eden insanlar var. Sen de onlarla birlikte Allah’a ibadet et. Sakın memleketine dönme. Zira orası fena bir yerdir.» dedi.
Adam, denilen yere gitmek üzere yola çıktı. Yolculuğunu yarıladığında eceli geldi ve vefat etti.
Rahmet melekleri ve azap melekleri, o adamı kimin alıp götüreceği konusunda tartışmaya başladılar.
Rahmet melekleri:
«– O adam tevbe edip kalbiyle Allah’a yönelerek yola düştü,» dediler.
Azap melekleri ise:
«– O adam hayatında hiç iyilik yapmadı ki,» dediler.
Bu sırada insan kılığına girmiş bir melek çıkageldi. Melekler onu aralarında hakem tayin ettiler.
Hakem olan melek:
«– Geldiği yerle gittiği yeri ölçün. Hangisine daha yakınsa, adam o tarafa aittir.» dedi.
Melekler iki mesafeyi de ölçtüler. Gitmek istediği yerin daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine onu rahmet melekleri alıp götürdü

(Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Tevbe 46, 47, 48).
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
HASEDİ YOK ETMENİN GÜÇLÜĞÜ
Sırr-ı Sakatî -kuddise sirruh-, dersinde talebelerine; “Müminlerin dertleriyle dertlenmeyen, onlardan değildir.”
(Hâkim, Müstedrek, IV, 352; Heysemî, Mecmau’z-Zevâid, I, 87) hadîsini îzâh ederken, bir talebesi heyecanla içeri girer ve:
“–Üstadım! Sizin mahalle yandı, kül oldu. Yalnız sizin ev kurtuldu.” der.
Sırr-ı Sakatî sevinç içinde “Elhamdülillâh!..” der.
Otuz sene sonra bir dostuna:
“–Ben o vakit, «Elhamdülillâh!..» demekle, bir anlık da olsa sırf kendimi düşünmüş, felâkete uğrayanların ızdırâbından uzak kalmış oldum. İşte, otuz senedir o hâlimin tevbesi içindeyim!..” der.
Bu misal de gösteriyor ki, velâyete kadar yükselmiş insanda bile bu hisler, hâlâ barınabilmekte ve fırsat bulduğunda sahibinin en küçük bir gafletinden istifade ile ortaya çıkabilmektedir. Sırf bu misal bile nefisle uğraşmanın ve ondaki en menfî temâyül olan hasedi yok etmenin güçlüğünü göstermektedir.
 

Muhtazaf

Yardımcı Yönetici (Şair|Yazar)
Yönetici
Herkesi Memnun Edemezsin
Hoca komşu köye gitmek için yola çıkar. Yolda bunları gören bir köyün delisi gülerek:
- “Hocam eşeğin boşta ama siz yürüyorsunuz.”
Deyince Hoca hemen oğlunu eşeğe bindirmiş giderken yolda karşılaştıkları bir ihtiyar:
—“Ayıp kardeşim, ihtiyar babasını yürütüyor kendi eşeğe binmiş.”
Diye Hoca’nın oğlunu yadırgar. Bunun üzerine Hoca eşeğe kendi biner.
Biraz sonra bir grup kadın karşılarına çıkar:
- “İnsaf et Hocam el kadar çocuğu yürütüyorsun kendin eşeğe biniyorsun.” Derler.
Hoca tutar oğlunun elinden ve arkasına oturur ve beraber yola devam ederken katırcı ile karşılaşırlar katırcı:
- “Yazık Hocam zavallı bir eşeğe bu sıcakta iki kişi binilir mi hiç?”
Sonunda Hoca dayanamaz hayatta bir kişinin herkesi memnun etmesi mümkün değildir der ve oğluyla birlikte eşeği sırtlanıp giderler.
 
Üst Alt