Insan olmak

Ayyüzlüm

Yeni Üyemiz
Insan olmak

Insan olmak
İNSAN OLMAK
"Kur'an da "Biz insanı en güzel surette yarattık." buyruluyor. Ve Allahu Teâlâ yarattığı varlıklar içinde insanı muhatap almıştır¸ dünya hayatında insanı sorumlu tutmuştur. Yine insanı yaratırken kendi sıfatlarıyla cüz'i miktarda donatmıştır. Buna göre insan¸ bir anlamda Yaratıcısının özünü de taşımaktadır."

--------------------------------------------------------------------------------


"Fuzûlî diyor ki: Ey insan! Sen diğer yaratılmışlardan farklısın. Bak¸ papağanlara bile konuşma öğretilebiliyor ve bir papağan da konuşabiliyor. Papağan konuşmayı öğrenmekle insan mı oluyor? Hayır. Görünüşte insan gibi tekellüm edebilir¸ ama onun özü elbette insan değildir."




Eylesen tûtîye ta'lîm-i edâ-yı kelimât
Nutku insan olur amma özü insan olmaz (Fuzûlî)


(Papağana konuşma öğretsen¸ sözü¸ görünüşte insan sözüdür; ama kendisi insan olmaz.)


Papağan insan gibi konuşturulabilen bir hayvandır. Bu iş eskiden beri yapılagelmektedir. Papağanı eğiten kişi¸ papağanı bir aynanın karşısına koyar. Kendisi aynanın arkasına geçerek konuşur. Aynada kendisini gören tuti (dudu kuşu/papağan) bu anlamlı seslerin kendisinden geldiğini sanır. Bu¸ şuurlu bir konuşma değildir tabii. Papağan konuşmayı öğrenir¸ ama konuştuğunun ne olduğundan¸ ne anlama geldiğinden habersizdir.
İnsan¸ et ve kemikten; yemekten içmekten ve çeşitli biyolojik ihtiyaçlarını gidermekten ibaret bir varlık değildir. Şeyh Galip'in dediği gibi insan¸ kâinatın gözbebeği¸ mahlûkatın en seçkinidir. Kur'anî ifade ile yaratılmışların en şereflisidir. İnsana verilen en büyük nimetlerden biri akıldır¸ fikirdir¸ idraktir¸ mukayese edebilme gücüdür.
İnsan¸ her varlığın¸ her mefhumun farkına varandır.
Mevlânâ'nın meşhur eseri Mesnevî'de güzel bir hikâye vardır:
Bir zamanlar bir dükkâncı ile yeşil renkli¸ güzel sesli ve konuşmasını bilen bir papağanı vardı. Papağan dükkâna bekçilik eder¸ alışverişe gelen müşterilerle şakalaşırdı. İnsanlar gibi de konuşurdu. Ötüşündeki güzellik ile papağanlar arasında seçkin bir yere sahipti. Günlerden bir gün¸ dükkân sahibi papağanı dükkâna göz kulak olması için bırakıp evine gitti. Bu sırada farenin peşine takılan bir kedi dükkâna girdi. Papağan can korkusuyla¸ belki de dükkânı korumak için¸ oradan oraya uçarken¸ gitti gül yağı şişelerini devirdi. Sahibi evinden döndüğünde ne görsün dükkân yağ içinde… Hışımla kalkıp papağanın başına bir tokat patlattı. Bu tokatla papağanın başındaki tüyler döküldü¸ papağan kel oldu.
Papağan birkaç gün konuşmayı kesti. Bakkal ise yaptığından pişman feryat etmeye başladı. "Eyvah! Nimet güneşim bulut arkasına girdi¸ kazanç kapımı kendi ellerimle kapattım. Ellerim kırılsaydı da şu tatlı dilli¸ güzel papağanıma vurmasaydım!" diye kendi kendine söyleniyor; papağanın yeniden konuşmasını sağlamak için karşısına çıkan yoksullara sadakalar veriyordu. Bu arada¸ olur da konuşur diye papağana ilgi çekici şeyler gösteriyordu. O sırada kafası tas gibi dazlak¸ saçsız başsız bir dervişin yolu oraya düştü. Papağan onu görür görmez dile gelip dervişe: "Hey sen¸ baksana buraya! Sen niye kellerin arasına karıştın? Yoksa sen de mi yağ şişelerini devirdin?" diye seslendi. Papağanın bu benzetmesi herkesi güldürdü¸ çünkü başı dazlak dervişi kendisi gibi sanmıştı.
İnsan¸ papağandan farklıdır. Olaylara¸ kişilere¸ zamana bakışı şuurludur. Basit¸ derinliksiz¸ yüzeysel değerlendirmeler insana yakışmaz. Suret olarak insan görünmekle de insanlığın şartları yerine getirilmiş olmaz.
Fuzûlî diyor ki: Ey insan! Sen diğer yaratılmışlardan farklısın. Bak¸ papağanlara bile konuşma öğretilebiliyor ve bir papağan da konuşabiliyor. Papağan konuşmayı öğrenmekle insan mı oluyor? Hayır. Görünüşte insan gibi tekellüm edebilir¸ ama onun özü elbette insan değildir.
Bilindiği gibi bugün robotlara da çeşitli hareket özellikleri veriliyor¸ hafıza kartı kelimelerle yüklenebiliyor¸ ama robotlar da nihayetinde bir makinedir. Yani özü makineden ibarettir.
Peki¸ nedir Fuzûlî'nin dediği bu öz?
Kur'an da "Biz insanı en güzel surette yarattık." (95/Tin¸ 4) buyruluyor. Ve Allahu Teâlâ yarattığı varlıklar içinde insanı muhatap almıştır¸ dünya hayatında insanı sorumlu tutmuştur. Yine insanı yaratırken kendi sıfatlarıyla cüz'i miktarda donatmıştır. Buna göre insan¸ bir anlamda Yaratıcısının özünü de taşımaktadır.
Bu hâdiseye bir de tasavvufî açıdan bakalım. Mutasavvıflara göre Allah'ın yaratma kudreti¸ kendi özünü bildirmek içindir. Söyleyeni belli olmayan bir beyitte:


Kendi hüsnün hûblar şeklinde peydâ eyledin
Çeşm–i âşıktan dönüp sonra temâşâ eyledin


(Ya İlahî! Kendi güzelliğini¸ insanlara sevdirmek için¸ güzelliklerini bir ayna hükmündeki güzellerin yüzünde yansıttın¸ sonra da dönüp onu¸ âşıkın gözüyle temaşaya koyuldun.) deniyor.
Demek ki insanın özünde Yaratan'ının yüklediği büyük bir cevher bulunmaktadır
.
 

TaHKaR

Aktif Üyemiz
Emeğine sağlık can kardeşim Mevlam yüreğinden razı olsun bol paylaşımlar esen kalın...
 
Üst Alt