ceylannur
Yeni Üyemiz
İnsan Tabiatını Anlamada Yeni Bir Sentez
İnsanın fıtratı oluşurken değişmez bazı temel ve şekillendirici özelliklerin veya desenlerin kullanıldığı çok uzun yıllardır bilinmekteydi. Tarih boyunca bu temel özelliklere ait bazı işaretleri keşfedebilen ilimlerin, bu bilgileri insanları tanımada, onları doğru yerde ve doğru işte değerlendirmede kullandıkları da bir gerçek
Bugün piyasada insanı tanımlayan eski veya yeni yüzlerce model ve yaklaşım, binlerce kişilik analiz testi bulunmaktadır. Ne var ki şu ana kadar geliştirilen bu model ve testlerin hepsi kısmi olup, “insan denen meçhul”ün bütün yönlerini içine almaktan uzak olduğu gibi, oldukça tanımlayıcı ve kategorize edicidir.
İnsan fıtratının ana motiflerini keşfetmek için geliştirilen yeni bir model “insan dinamiği” olarak adlandırılmakladır. Nasıl kâinat ve tabiat bir sistem ise ve bu sistemin işleyişinde kanunlar varsa; insan da bir sistem olup, onun da işleyişine ait kaideler vardır. Tabiatı botanikçiler yaratmadı; onlar sadece mevcut sistemdeki farklılıkları tespit ederek, bu tespitlerine göre canlılar için yeni bir hiyerarşik sistem tanımladılar. Aslında insan da bir bitki ve çiçek olarak ele alınabilir. Çiçekler arasındaki farklılıkları ayırt etmek ne kadar önemli ise, insanların her birinin farklı yönlerini anlamak ondan çok daha önemlidir. Kişinin ait olduğu grup veya sınıf doğru tespit edilebilirse, kendisine ve topluma daha faydalı işler yapabilme imkânı doğar. Etrafınızdaki insanlara dikkatlice bir göz attığınızda, her insanın fonksiyonlarında, iş yapış tarzlarında farklılıklar olduğunu görürsünüz. İnsanların bilgiyi işleme, iletişim kurma, öğrenme, problem çözme, kendini tanımlama ve dış dünya ile münasebet kurmaları; sağlıkları, şahsi ve sosyal gelişme biçimleri birbirinden farklıdır. İşte, insan fıtratının motiflerini keşfetmek üzere geliştirilen yeni model, sistemci ve holistik (bütüncül) bir yaklaşımla ampirik gözlemlere dayanır.
İnsan kendini tanımadan ve sırlarını keşfetmeden sağlıklı bir kişilik geliştiremez. İnsanlar arasındaki çeşitlilik ve farklılık, tabiatta da var olan bir özellik olduğundan gözardı edilmemeli, saygı duyulmalı, takdir edilmeli ve inkişaf ettirilip, insanlık adına kullanılmalıdır.
İnsanın teşkil ettiği sistem, diğer bütün sistemleri içine almaktadır; dolayısıyla insan sistemini doğru olarak anlamadan diğer sistemleri etkili şekilde oluşturmak çok zordur. İnsan herşeyi herşeyle bağlantılı kılar. Bilinçli şekilde anlaşılıp eğitilmesi gereken ilk sistem, insan sistemidir.
İnsanları veya insan ilişkilerini değerlendirirken iki önemli ama farklı perspektif kullanılır. Birincisinde; ırk, cinsiyet, kültür ve din farklılıkları esas alınır. İkincisinde ise; insanların nasıl geliştikleri ve dış dünyadan gelen hangi tür bilgileri nasıl işleyip, ne tür davranış değişikliği oluşturdukları esas alınır
Bu ikinci ayırım, insanlar arasında diyaloga götürücü çok önemli ortaklıklar oluşturur.
Her insanın, yaratılıştan gelen zihni, fiziki ve hissi bir kapasitesi vardır. Bunlara şekillendirici prensip denebilir. Bunların kombinasyonu farklı kişilik dinamiklerini oluşturur.
Zihni Kapasite (Prensip)
Zihin kapasitesi güçlü olan kişiler, kavramlara-yapılara-fikirlere özel önem verirler. Bilgi işleme düzenleri, doğrusal-mantıki ve objektiftir. Bu yönü güçlü fıtratların çok başarılı oldukları fonksiyonlar; düşünme, planlama, odaklanma, yönlendirme, yapı tasarımı, bütünü görebilme prensipleri ve değerleri yerleştirme, objektifliği sürdürme, kavramsallaştırma (soyut düşünebilme) ve analiz edebilmedir. Bu kişiler zihin merkezli insanlar olarak tanımlanır.
Hissi Kapasite
Duygusal kapasitesi güçlü kişiler, ilişkilere, takıma, kavramlara, sisteme özel önem verirler. Bilgileri lateral (sıradışı) sezgisel biçimde daha çok işlerler. Önsezileri akıl ve mantıklarından daha güçlüdür. Bunların yapmaktan zevk aldıkları ve başarılı oldukları fonksiyonlar, hissetme, bağlantı kurma, iletişim, ilişkilendirme, kişiselleştirme, empati duyma, organize etme, uyum ve ahenk sağlama, işlemler hayal etme, tasarım, insanlarla pozitif ilişki kurma ve çeşitlilikten hoşlanmadır.
Fiziki Kapasite Fiziki kapasitesi
Fiziki kapasitesi güçlü kişiler, aksiyona, uygulamaya ve işlemleri bitirmeye özel önem verirler. Bilgiyi işleme biçimleri, sistematik olup, çok sayıda bilgi ve veri toplamadan, bunları analiz edip, ilgili veriler arasındaki bağlantıyı görmeden karar vermezler. Ayrıntılı uygulama planlarını başarısızlıklara yol açmadan tatbik etmek önem verdikleri şeylerdir. Başarılı oldukları ve zevk aldıkları fonksiyonlar, yapma (zihni ve bedeni) üretme, olayları ve düşünceleri somutlaştırma, ayrıntılara inme, ince düşünme, her şeyi fonksiyonel kılma açısından düşünme, faydalanma, pratikliği ön plana alma, iş birliği, sentez etme, her şeyi sistematik hale getirmedir.
Düşünülen ve hissedilen şeyleri hayata geçirme, somutlaştırma bu fıtratların öncelikle zevk aldıkları şeylerdir.
Fıtratlarını şekillendiren bu üç temel özellik ışığında insanlar, zihni-fiziki, zihni-hissi, hissi-zihni, hissi-fiziki, fiziki-zihni, fiziki-hissi şeklinde ikişerli olarak altı sınıfa bölünebilmektedir. Bu sınıfların oluşturulmasında ayırt edici kriterler, insanların çevrelerinden gelen bilgiyi nasıl işledikleri ve hangi tür bilgileri işlediklerine dayanır. Zihin merkezli kişiler bilgiyi mantıki ve sıralı olarak işlediklerinden rasyonel tabiatlı iken, hissi merkezli kişiler, bilgileri dağıtık ve ilişkisel temelde işlediklerinden hissi tabiatlı, fizik merkezli kişiler de pratik tabiatlı insanlardır.
Bu temel özelliklerin üçü de insanın tabiatında vardır. İnsanlar doğarken bu özelliklerden iki tanesini güçlü, bir tanesini de zayıf olarak taşır. Kişilik gelişimi ve eğitimi esnasında zayıf olan özelliğin de güçlü olarak bu halkaya takılması gerekir. Her bir kişilik dinamiği, kendi içinde çok farklı derecelerde iş görürler. Ancak eşit derecede öneme sahiptir. Biri diğerinden daha iyi değildir. Her birinin kendine ait güzellikleri vardır ve belli fonksiyonlara, işlere karşı eğilimleri, yatkınlıkları vardır. Her gruptaki kişi, çok zeki veya az zeki olabilir. Bunu da gelişme şartları belirler. Bu özelliklerin her biri birbirini tamamlayıcı özelliğe sahiptir. Hepsi bir arada, tam manalı fonksiyonel bir bütün oluşturur. Bu gerçek ise, insanın takım çalışmasına, iş birliğine, yardımlaşmaya olan tabii ve derin ihtiyacını gösterir. Bu prensiplerin olgunlaştırılması, geliştirilmesi, uygun yöne kanalize edilmesi gerekir. Yoksa, hem kişiye, hem topluluğa zararı olur. Her özelliğin sonsuza varan gelişme ve ortaya konulma biçimi vardır. Bu farklı kişilik dinamikleri, bakış açısına göre toplumda kaos veya sinerji (birbirini destekleme) oluşturabilir. “İnsanlar fen ve topluluk olarak nasıl fonksiyon görüyorlar?” sorusunun daha bütüncül bir cevabı, insan dinamiği sistemi modeliyle verilebilir.
Uzakdoğu hariç kuzey-batı yarım kürede yaşayan değişik kültürler üzerinde yapılan araştırmalar, bu kişilik tiplerinin insanlar arasındaki dağıtımını ortaya koymuştur:
Zihni-Fiziki (Mental-Physical), % 5
Hissi-Zihni (Emotional- Mental) % 25
Fiziki-Zihni (Physical- Mental) % 10
Hissi-Fiziki (Emotional- Physical) % 55
Fiziki-Hissi (Physical- Emotional) % 5
Uzakdoğulularda, özellikle Japonlarda fizikmerkezli (Fiziki-Zihni) insanların yüzdesi Batıdakilerle kıyaslandığında daha fazla (% 15) bulunmuştur. Bu gruptaki kişilerin yeni orijinal fikir üretmeleri zayıf iken, fikirleri pratiğe geçirmeleri çok yüksektir. Bu da niçin bu ülkelerde teknolojinin çok daha hızlı geliştiğini kısmen açıklayabilir.
Bununla ayrıca Doğu ve Batı’nın kültürel seviyedeki farklılığının kişilik dinamiklerine de yansıdığı, belki de Doğu ve Batı insanının fıtratından gelen farklılıkların onlarda farklı kültürlerin oluşmasına da yol açtığı söylenebilir. Türk kavimlerindeki insanların kişilik dağılımlarının oranları ise keşfedilmeyi beklemektedir.
Kişilik Dinamikleri Işığında Doğu ve Batı Karşılaştırması
Batı insanı:
Batılıların % 80’i hissi merkezli ve ferdi tabiatlı iken, içinde bulundukları zamana ve gelecek zamana daha çok önem verirler. Batılı insanlarda tecrübe ve şahsi yorumlarla öğrenme, diyalog ve etkileşim önemlidir. Ani ve kendiliğinden harekete geçmeye yatkın bireylerdir. Batı insanı ferdi kişiliğini, fikir ve hislerini ortaya koyarak ifade eder.
Doğu İnsanı:
Doğulu insanlar geçmişin ve bugünün geleceğe aynen taşınmasına tabii bir eğilim gösterirler. Daha çok grup ve cemaat hayatına önem verirler.
Bu kimseler şahsiyetlerini, cemaate veya ait oldukları sosyal gruplara feda edebilirler. Ayrıntılı talimatlarla ve birinci el tecrübelerle ve tekrarlayarak öğrenmeye daha çok yatkındırlar. Mecbur tutulduklarında harekete geçerler. Olgulara ve ayrıntılara inerek, iletişimi tercih ederler. Grup kararına göre konuşur ve diyaloga geçerler.
Bu bilgiler ışığında; Batı insanının hissi kapasitesinin, olgunlaştırılıp, kontrol altına alınması gerekirken, Doğu insanının ferdileşme yönünde geliştirilmesi gerekiyor. Kişilik dinamikleri perspektifinden, Doğu’nun Batı’ya hediyesi, fiziki prensip olup, sistematik uzun vadeli planlamayı Batı’ya öğretebilir. Zamanı aşan, sürdürülebilir binalar, tabii ritimlere saygı ve grubun, cemaatin önemi gibi kavram ve değerler, Doğu’dan Batı’ya geçmiştir. Bunların Batı dünyasında, hissi prensiple sentezi, dengeyi doğurur. Doğuda, şahsi tercihler ve ifadeler yerine, grup, cemaat ve takım tercihleri söz konusu olduğundan, Doğulu insan daha çok birinci el tecrübelerle öğrenir, sistematik çalışır, daha derinlikte çok az boyutu ele alır.
İnsanları şekillendiren bu kapasitelerin günlük hayattaki fonksiyonlarını anlamak için ev yapımını örnek verebiliriz. Bir ev, zihni ölçekte tasarımlanır, hissi seviyede inşaatı organize edilir, fiziki seviyede sistematik olarak inşa edilir. İslamî kaynaklarda insan fıtratında kuvve-i gadabiye, kuvve-i şeheviye ve kuvve-i akliye olmak üzere üç kuvvet bulunduğu belirtilmektedir. Öfke, nefret, korku, sevgi, aşk ve muhabbet kuvve-i gadabiye ve kuvve-i şeheviyenin tezahürü olup, bunlar insan dinamiği modelinde hissi kapasiteye karşılık gelmektedir. Kuvve-i akliye ise zihni kapasiteye tekabül etmektedir.
İnsan dinamiği yaklaşımı prensipleri, insanlarda aşağıdaki ahlaki değerlerin gelişmesi ve kök salması için bir bilgi temeli ve modeli oluşturur:
“Dinle!, gözle!, saygı duy!, takdir et!, açık ol!, sorgula!, kendini bil!, diğerlerini anla!, yargılama!, gerçekçi ol!, iş birliğine katıl!,, alaka ve ihtimam göster!, affet!” Bu tutum ve davranışlara yönelik kavramlar, gerçekte, insanların fert ve topluluk olarak ortaya koydukları hayatın kalitesini artırmaya yöneliktir.
Her insanın kişilik dinamiği, canlı ve yaşayan bir sistem olup, kişinin ferdi ve sosyal hayatında fiziki, zihni ve hissi özellikler şeklinde kendini ortaya koyar. Kişilik dinamikleri, seste, beyinde ve kişinin genetik programında kodlanmıştır. Farklı kişilik dinamiği sistemleri holonomik olup çok farklı şekillerde gruplandırılabilir.
Kişinin gözlerinden, duruşundan, konuşma ritminden ve hızından, belirli kelimeleri daha sık kullanışından, strese verdiği cevaptan, öğrenme biçiminden, sahip olduğu hafıza biçiminden ve enerjisinin yoğunlaştığı vücut bölgesinden gelen veriler değerlendirilirse, bu farklı kişilik dinamikleri ortaya çıkarılabilir. Her fert kendi dinamik sistemi içinde sonsuz gelişme kapasitesine sahiptir. İnsanlardaki bu kişilik dinamiklerinin erken dönemde tanımlanması, çocuk eğitimi ve gelişiminde vazgeçilemez bir öneme sahiptir.
Her fert kendi kişilik dinamiğini daha tesirli kullanmayı öğrenebilir. Bu kişilik dinamikleri 0–1 yaş grubu arasında ortaya çıkar ve o motif üzerinde iyi veya kötü yönde gelişim gösterir. Gelişim çizgisi Yaratıcı’nın isimleri adedince sonsuz çeşitlilik gösterir.
Kişilik dinamiklerinin kalıtsal yönü kuvvetlidir. Ailede en az bir kişi çocuğun kişilik dinamiğinden olup hayat tecrübesi, mesleki beklentiler, kurum kültürü bu kişilik dinamiğinin ortaya konuşunu belli ölçüde değiştirebilir. Fakat onun temel iç işlemlerini değiştiremez Burada anlatılan kişilik dinamikleri, çevreden değil, yaratılıştan gelen fıtrattır.
Kişilik dinamiği motifleri, farklı fıtrat sistemleri olarak görülebilir. Her kişilik dinamiğinin bir enerji kapasitesi ve merkezi vardır. Çünkü insanlar, bir açıdan da bir enerji sistemi oluştururlar.
Her ferdin fiziki, hissi ve zihni çizgileri farklıdır. Ancak bu enerji dağılımlarının hiçbiri diğerinden daha iyi değildir. Herkesin kendi gelişim yolunda karşılaşacağı ve çözeceği özel zorluklar vardır.
İnsan vücudunda, enerji akışına bağlı olarak, insanların davranışlarını ve sağlıklarını anlama, çok eski bir gelenektir. Farklı kişilik dinamiklerinde, merkezi enerji noktası farklı farklıdır. Zihin merkezli insanların enerjisinin merkezi, kafasının etrafı iken, duygu merkezli insanlarda enerjinin merkezi, göğüslerinin etrafı, fiziki merkezlilerde ise, karın bölgesidir. Farklı kişilik dinamiğine sahip fenlerin metabolik hızları, belirgin derecede farklılık göstermektedir. Zihni merkezli fertlerde en hızlı, fiziki merkezli ferilerde en yavaştır.
Farklı kişilik dinamiklerinin, iletişim biçimi, öğrenme ve hafıza biçimleri, biyolojik bedenin işleyişine hassasiyet, birşey yanlış gittiğinde gösterdikleri tepkilerin muhtemel gelişme şekli ve sırası, değişime karşı tavırları, zamanla ilişki biçimi ve onu algılayışı farklı farklıdır. Her birinin zihni, hissi ve fiziki sağlıklarının devamı için özel ihtiyaçları vardır ve bunların karşılanması gerekir.
Özellikle, farklı kişilik dinamiklerinin strese karşı reaksiyonları farklıdır. Her bir kişilik dinamiğinin farklı gelişim motifi de vardır. Bu motif keşfedilip kişiler bu motife uygun olarak gelişim gösterirlerse, ferdi ve sosyal hayatlarında doyuma ulaşırlar ve faal bir hayat sürebilirler. Her kişilik dinamiğinin ihtiyaçları farklı olduğundan, her birine uygun davranmak sağlıklı bir sosyal hayat ve takım çalışması için hayati öneme sahiptir.
Öğrencinin kişilik dinamiğini bilmek, öğretmenin öğrenciye ulaşmasını kolaylaştırır. Farklı insan sistemleri (kişilik dinamikleri), orkestranın çalgı aletleri gibidir. Her insanda, farklı enstrümanlar ve farklı çalgı maharetleri irsi olarak vardır. Bizden istenen, bu enstrümanları fark edip, doğru yerde kullanmasını öğrenerek, orijinal bir senfoni ve besteyi fert ve toplum olarak meydana getirebilmektir.
Farklı kişilik dinamikleri, aynı cümleleri farklı şeyleri kastederek kullanırlar. Hatta her bir kişilik dinamiğinin söylediği şeyler, diğer kişilik dinamiklerine sahip olan kişilerce yanlış yorumlanır. Bazıları hissiyata, bazıları nesnel olgu ve delillere, bazıları etkileşimlere daha fazla önem verirler.
Bu üç özellik dinamik olarak hayatımızda aktif olduğundan, sağlığımızı, iyiliğimizi ve verimliliğimizi geliştirmede kullanılabilir. Bu üç prensip eşit derecede önemli ve birbirine her seviyede (fen-aile-toplum-müessese) entegre olmak zorundadır.
Mesela -müessese platformunda- bu özellik şu şekilde değerlendirilebilir:
1- Zihni prensip: Müessesenin net vizyonu, sağlam oturmuş prensipleri, plan yapma kapasitesi var mı?
2- Hissi prensip: Kurumda, iletişim ve organizasyon iyi mi? İnsanlara değer veriliyor mu? Orijinalite ve mucitlik, ferdî tutum ve davranışlar destek görüyor mu?
3- Fiziki prensip: Sistemin işleyişi düzenli mi? Pragmatik mi? Günlük rutin işleri etkin şekilde çözebiliyor mu? Müessese kendisini daha büyük bir sistemin parçası olarak görüyor mu? Bu sorulara verilen cevaplara bağlı olarak, müessesenin hastalıklı yönleri ortaya çıkarılabilir.
Bu yaklaşım, hem takım çalışmasına, hem de toplantıların verimli geçmesine uyarlanabilir. Bu yaklaşım doğru kullanılırsa takım çalışmalarında, hem kaliteyi hem de üretkenliği artırır.
Tek fert ve lider kavramı, bugün geçerliliğini kaybetmiştir. Liderlik bugün bir takım fonksiyonudur. Bu takımda, farklı kişilik dinamiğinden insanlar temsil edilirler. Bu da, küresel bir toplumda, başarılı iş yapmanın yegâne ön şartıdır. Beş farklı kişilik dinamiğinden oluşan vasıflı ve liyakatli beş kişilik bir liderlik takımı, bütün insanlığı temsil etme potansiyeline sahiptir. Hepsi birbirinin tamamlayıcısıdır ve bir sistem oluştururlar. Eğer bu vasıflı beş kişi birlikte iyi çalışırlarsa, bütün insanlığın harmoni içinde birlikte yaşayabileceği bir sistem oluşturabilirler.
Dr. Selim AYDIN
İnsanın fıtratı oluşurken değişmez bazı temel ve şekillendirici özelliklerin veya desenlerin kullanıldığı çok uzun yıllardır bilinmekteydi. Tarih boyunca bu temel özelliklere ait bazı işaretleri keşfedebilen ilimlerin, bu bilgileri insanları tanımada, onları doğru yerde ve doğru işte değerlendirmede kullandıkları da bir gerçek
Bugün piyasada insanı tanımlayan eski veya yeni yüzlerce model ve yaklaşım, binlerce kişilik analiz testi bulunmaktadır. Ne var ki şu ana kadar geliştirilen bu model ve testlerin hepsi kısmi olup, “insan denen meçhul”ün bütün yönlerini içine almaktan uzak olduğu gibi, oldukça tanımlayıcı ve kategorize edicidir.
İnsan fıtratının ana motiflerini keşfetmek için geliştirilen yeni bir model “insan dinamiği” olarak adlandırılmakladır. Nasıl kâinat ve tabiat bir sistem ise ve bu sistemin işleyişinde kanunlar varsa; insan da bir sistem olup, onun da işleyişine ait kaideler vardır. Tabiatı botanikçiler yaratmadı; onlar sadece mevcut sistemdeki farklılıkları tespit ederek, bu tespitlerine göre canlılar için yeni bir hiyerarşik sistem tanımladılar. Aslında insan da bir bitki ve çiçek olarak ele alınabilir. Çiçekler arasındaki farklılıkları ayırt etmek ne kadar önemli ise, insanların her birinin farklı yönlerini anlamak ondan çok daha önemlidir. Kişinin ait olduğu grup veya sınıf doğru tespit edilebilirse, kendisine ve topluma daha faydalı işler yapabilme imkânı doğar. Etrafınızdaki insanlara dikkatlice bir göz attığınızda, her insanın fonksiyonlarında, iş yapış tarzlarında farklılıklar olduğunu görürsünüz. İnsanların bilgiyi işleme, iletişim kurma, öğrenme, problem çözme, kendini tanımlama ve dış dünya ile münasebet kurmaları; sağlıkları, şahsi ve sosyal gelişme biçimleri birbirinden farklıdır. İşte, insan fıtratının motiflerini keşfetmek üzere geliştirilen yeni model, sistemci ve holistik (bütüncül) bir yaklaşımla ampirik gözlemlere dayanır.
İnsan kendini tanımadan ve sırlarını keşfetmeden sağlıklı bir kişilik geliştiremez. İnsanlar arasındaki çeşitlilik ve farklılık, tabiatta da var olan bir özellik olduğundan gözardı edilmemeli, saygı duyulmalı, takdir edilmeli ve inkişaf ettirilip, insanlık adına kullanılmalıdır.
İnsanın teşkil ettiği sistem, diğer bütün sistemleri içine almaktadır; dolayısıyla insan sistemini doğru olarak anlamadan diğer sistemleri etkili şekilde oluşturmak çok zordur. İnsan herşeyi herşeyle bağlantılı kılar. Bilinçli şekilde anlaşılıp eğitilmesi gereken ilk sistem, insan sistemidir.
İnsanları veya insan ilişkilerini değerlendirirken iki önemli ama farklı perspektif kullanılır. Birincisinde; ırk, cinsiyet, kültür ve din farklılıkları esas alınır. İkincisinde ise; insanların nasıl geliştikleri ve dış dünyadan gelen hangi tür bilgileri nasıl işleyip, ne tür davranış değişikliği oluşturdukları esas alınır
Bu ikinci ayırım, insanlar arasında diyaloga götürücü çok önemli ortaklıklar oluşturur.
Her insanın, yaratılıştan gelen zihni, fiziki ve hissi bir kapasitesi vardır. Bunlara şekillendirici prensip denebilir. Bunların kombinasyonu farklı kişilik dinamiklerini oluşturur.
Zihni Kapasite (Prensip)
Zihin kapasitesi güçlü olan kişiler, kavramlara-yapılara-fikirlere özel önem verirler. Bilgi işleme düzenleri, doğrusal-mantıki ve objektiftir. Bu yönü güçlü fıtratların çok başarılı oldukları fonksiyonlar; düşünme, planlama, odaklanma, yönlendirme, yapı tasarımı, bütünü görebilme prensipleri ve değerleri yerleştirme, objektifliği sürdürme, kavramsallaştırma (soyut düşünebilme) ve analiz edebilmedir. Bu kişiler zihin merkezli insanlar olarak tanımlanır.
Hissi Kapasite
Duygusal kapasitesi güçlü kişiler, ilişkilere, takıma, kavramlara, sisteme özel önem verirler. Bilgileri lateral (sıradışı) sezgisel biçimde daha çok işlerler. Önsezileri akıl ve mantıklarından daha güçlüdür. Bunların yapmaktan zevk aldıkları ve başarılı oldukları fonksiyonlar, hissetme, bağlantı kurma, iletişim, ilişkilendirme, kişiselleştirme, empati duyma, organize etme, uyum ve ahenk sağlama, işlemler hayal etme, tasarım, insanlarla pozitif ilişki kurma ve çeşitlilikten hoşlanmadır.
Fiziki Kapasite Fiziki kapasitesi
Fiziki kapasitesi güçlü kişiler, aksiyona, uygulamaya ve işlemleri bitirmeye özel önem verirler. Bilgiyi işleme biçimleri, sistematik olup, çok sayıda bilgi ve veri toplamadan, bunları analiz edip, ilgili veriler arasındaki bağlantıyı görmeden karar vermezler. Ayrıntılı uygulama planlarını başarısızlıklara yol açmadan tatbik etmek önem verdikleri şeylerdir. Başarılı oldukları ve zevk aldıkları fonksiyonlar, yapma (zihni ve bedeni) üretme, olayları ve düşünceleri somutlaştırma, ayrıntılara inme, ince düşünme, her şeyi fonksiyonel kılma açısından düşünme, faydalanma, pratikliği ön plana alma, iş birliği, sentez etme, her şeyi sistematik hale getirmedir.
Düşünülen ve hissedilen şeyleri hayata geçirme, somutlaştırma bu fıtratların öncelikle zevk aldıkları şeylerdir.
Fıtratlarını şekillendiren bu üç temel özellik ışığında insanlar, zihni-fiziki, zihni-hissi, hissi-zihni, hissi-fiziki, fiziki-zihni, fiziki-hissi şeklinde ikişerli olarak altı sınıfa bölünebilmektedir. Bu sınıfların oluşturulmasında ayırt edici kriterler, insanların çevrelerinden gelen bilgiyi nasıl işledikleri ve hangi tür bilgileri işlediklerine dayanır. Zihin merkezli kişiler bilgiyi mantıki ve sıralı olarak işlediklerinden rasyonel tabiatlı iken, hissi merkezli kişiler, bilgileri dağıtık ve ilişkisel temelde işlediklerinden hissi tabiatlı, fizik merkezli kişiler de pratik tabiatlı insanlardır.
Bu temel özelliklerin üçü de insanın tabiatında vardır. İnsanlar doğarken bu özelliklerden iki tanesini güçlü, bir tanesini de zayıf olarak taşır. Kişilik gelişimi ve eğitimi esnasında zayıf olan özelliğin de güçlü olarak bu halkaya takılması gerekir. Her bir kişilik dinamiği, kendi içinde çok farklı derecelerde iş görürler. Ancak eşit derecede öneme sahiptir. Biri diğerinden daha iyi değildir. Her birinin kendine ait güzellikleri vardır ve belli fonksiyonlara, işlere karşı eğilimleri, yatkınlıkları vardır. Her gruptaki kişi, çok zeki veya az zeki olabilir. Bunu da gelişme şartları belirler. Bu özelliklerin her biri birbirini tamamlayıcı özelliğe sahiptir. Hepsi bir arada, tam manalı fonksiyonel bir bütün oluşturur. Bu gerçek ise, insanın takım çalışmasına, iş birliğine, yardımlaşmaya olan tabii ve derin ihtiyacını gösterir. Bu prensiplerin olgunlaştırılması, geliştirilmesi, uygun yöne kanalize edilmesi gerekir. Yoksa, hem kişiye, hem topluluğa zararı olur. Her özelliğin sonsuza varan gelişme ve ortaya konulma biçimi vardır. Bu farklı kişilik dinamikleri, bakış açısına göre toplumda kaos veya sinerji (birbirini destekleme) oluşturabilir. “İnsanlar fen ve topluluk olarak nasıl fonksiyon görüyorlar?” sorusunun daha bütüncül bir cevabı, insan dinamiği sistemi modeliyle verilebilir.
Uzakdoğu hariç kuzey-batı yarım kürede yaşayan değişik kültürler üzerinde yapılan araştırmalar, bu kişilik tiplerinin insanlar arasındaki dağıtımını ortaya koymuştur:
Zihni-Fiziki (Mental-Physical), % 5
Hissi-Zihni (Emotional- Mental) % 25
Fiziki-Zihni (Physical- Mental) % 10
Hissi-Fiziki (Emotional- Physical) % 55
Fiziki-Hissi (Physical- Emotional) % 5
Uzakdoğulularda, özellikle Japonlarda fizikmerkezli (Fiziki-Zihni) insanların yüzdesi Batıdakilerle kıyaslandığında daha fazla (% 15) bulunmuştur. Bu gruptaki kişilerin yeni orijinal fikir üretmeleri zayıf iken, fikirleri pratiğe geçirmeleri çok yüksektir. Bu da niçin bu ülkelerde teknolojinin çok daha hızlı geliştiğini kısmen açıklayabilir.
Bununla ayrıca Doğu ve Batı’nın kültürel seviyedeki farklılığının kişilik dinamiklerine de yansıdığı, belki de Doğu ve Batı insanının fıtratından gelen farklılıkların onlarda farklı kültürlerin oluşmasına da yol açtığı söylenebilir. Türk kavimlerindeki insanların kişilik dağılımlarının oranları ise keşfedilmeyi beklemektedir.
Kişilik Dinamikleri Işığında Doğu ve Batı Karşılaştırması
Batı insanı:
Batılıların % 80’i hissi merkezli ve ferdi tabiatlı iken, içinde bulundukları zamana ve gelecek zamana daha çok önem verirler. Batılı insanlarda tecrübe ve şahsi yorumlarla öğrenme, diyalog ve etkileşim önemlidir. Ani ve kendiliğinden harekete geçmeye yatkın bireylerdir. Batı insanı ferdi kişiliğini, fikir ve hislerini ortaya koyarak ifade eder.
Doğu İnsanı:
Doğulu insanlar geçmişin ve bugünün geleceğe aynen taşınmasına tabii bir eğilim gösterirler. Daha çok grup ve cemaat hayatına önem verirler.
Bu kimseler şahsiyetlerini, cemaate veya ait oldukları sosyal gruplara feda edebilirler. Ayrıntılı talimatlarla ve birinci el tecrübelerle ve tekrarlayarak öğrenmeye daha çok yatkındırlar. Mecbur tutulduklarında harekete geçerler. Olgulara ve ayrıntılara inerek, iletişimi tercih ederler. Grup kararına göre konuşur ve diyaloga geçerler.
Bu bilgiler ışığında; Batı insanının hissi kapasitesinin, olgunlaştırılıp, kontrol altına alınması gerekirken, Doğu insanının ferdileşme yönünde geliştirilmesi gerekiyor. Kişilik dinamikleri perspektifinden, Doğu’nun Batı’ya hediyesi, fiziki prensip olup, sistematik uzun vadeli planlamayı Batı’ya öğretebilir. Zamanı aşan, sürdürülebilir binalar, tabii ritimlere saygı ve grubun, cemaatin önemi gibi kavram ve değerler, Doğu’dan Batı’ya geçmiştir. Bunların Batı dünyasında, hissi prensiple sentezi, dengeyi doğurur. Doğuda, şahsi tercihler ve ifadeler yerine, grup, cemaat ve takım tercihleri söz konusu olduğundan, Doğulu insan daha çok birinci el tecrübelerle öğrenir, sistematik çalışır, daha derinlikte çok az boyutu ele alır.
İnsanları şekillendiren bu kapasitelerin günlük hayattaki fonksiyonlarını anlamak için ev yapımını örnek verebiliriz. Bir ev, zihni ölçekte tasarımlanır, hissi seviyede inşaatı organize edilir, fiziki seviyede sistematik olarak inşa edilir. İslamî kaynaklarda insan fıtratında kuvve-i gadabiye, kuvve-i şeheviye ve kuvve-i akliye olmak üzere üç kuvvet bulunduğu belirtilmektedir. Öfke, nefret, korku, sevgi, aşk ve muhabbet kuvve-i gadabiye ve kuvve-i şeheviyenin tezahürü olup, bunlar insan dinamiği modelinde hissi kapasiteye karşılık gelmektedir. Kuvve-i akliye ise zihni kapasiteye tekabül etmektedir.
İnsan dinamiği yaklaşımı prensipleri, insanlarda aşağıdaki ahlaki değerlerin gelişmesi ve kök salması için bir bilgi temeli ve modeli oluşturur:
“Dinle!, gözle!, saygı duy!, takdir et!, açık ol!, sorgula!, kendini bil!, diğerlerini anla!, yargılama!, gerçekçi ol!, iş birliğine katıl!,, alaka ve ihtimam göster!, affet!” Bu tutum ve davranışlara yönelik kavramlar, gerçekte, insanların fert ve topluluk olarak ortaya koydukları hayatın kalitesini artırmaya yöneliktir.
Her insanın kişilik dinamiği, canlı ve yaşayan bir sistem olup, kişinin ferdi ve sosyal hayatında fiziki, zihni ve hissi özellikler şeklinde kendini ortaya koyar. Kişilik dinamikleri, seste, beyinde ve kişinin genetik programında kodlanmıştır. Farklı kişilik dinamiği sistemleri holonomik olup çok farklı şekillerde gruplandırılabilir.
Kişinin gözlerinden, duruşundan, konuşma ritminden ve hızından, belirli kelimeleri daha sık kullanışından, strese verdiği cevaptan, öğrenme biçiminden, sahip olduğu hafıza biçiminden ve enerjisinin yoğunlaştığı vücut bölgesinden gelen veriler değerlendirilirse, bu farklı kişilik dinamikleri ortaya çıkarılabilir. Her fert kendi dinamik sistemi içinde sonsuz gelişme kapasitesine sahiptir. İnsanlardaki bu kişilik dinamiklerinin erken dönemde tanımlanması, çocuk eğitimi ve gelişiminde vazgeçilemez bir öneme sahiptir.
Her fert kendi kişilik dinamiğini daha tesirli kullanmayı öğrenebilir. Bu kişilik dinamikleri 0–1 yaş grubu arasında ortaya çıkar ve o motif üzerinde iyi veya kötü yönde gelişim gösterir. Gelişim çizgisi Yaratıcı’nın isimleri adedince sonsuz çeşitlilik gösterir.
Kişilik dinamiklerinin kalıtsal yönü kuvvetlidir. Ailede en az bir kişi çocuğun kişilik dinamiğinden olup hayat tecrübesi, mesleki beklentiler, kurum kültürü bu kişilik dinamiğinin ortaya konuşunu belli ölçüde değiştirebilir. Fakat onun temel iç işlemlerini değiştiremez Burada anlatılan kişilik dinamikleri, çevreden değil, yaratılıştan gelen fıtrattır.
Kişilik dinamiği motifleri, farklı fıtrat sistemleri olarak görülebilir. Her kişilik dinamiğinin bir enerji kapasitesi ve merkezi vardır. Çünkü insanlar, bir açıdan da bir enerji sistemi oluştururlar.
Her ferdin fiziki, hissi ve zihni çizgileri farklıdır. Ancak bu enerji dağılımlarının hiçbiri diğerinden daha iyi değildir. Herkesin kendi gelişim yolunda karşılaşacağı ve çözeceği özel zorluklar vardır.
İnsan vücudunda, enerji akışına bağlı olarak, insanların davranışlarını ve sağlıklarını anlama, çok eski bir gelenektir. Farklı kişilik dinamiklerinde, merkezi enerji noktası farklı farklıdır. Zihin merkezli insanların enerjisinin merkezi, kafasının etrafı iken, duygu merkezli insanlarda enerjinin merkezi, göğüslerinin etrafı, fiziki merkezlilerde ise, karın bölgesidir. Farklı kişilik dinamiğine sahip fenlerin metabolik hızları, belirgin derecede farklılık göstermektedir. Zihni merkezli fertlerde en hızlı, fiziki merkezli ferilerde en yavaştır.
Farklı kişilik dinamiklerinin, iletişim biçimi, öğrenme ve hafıza biçimleri, biyolojik bedenin işleyişine hassasiyet, birşey yanlış gittiğinde gösterdikleri tepkilerin muhtemel gelişme şekli ve sırası, değişime karşı tavırları, zamanla ilişki biçimi ve onu algılayışı farklı farklıdır. Her birinin zihni, hissi ve fiziki sağlıklarının devamı için özel ihtiyaçları vardır ve bunların karşılanması gerekir.
Özellikle, farklı kişilik dinamiklerinin strese karşı reaksiyonları farklıdır. Her bir kişilik dinamiğinin farklı gelişim motifi de vardır. Bu motif keşfedilip kişiler bu motife uygun olarak gelişim gösterirlerse, ferdi ve sosyal hayatlarında doyuma ulaşırlar ve faal bir hayat sürebilirler. Her kişilik dinamiğinin ihtiyaçları farklı olduğundan, her birine uygun davranmak sağlıklı bir sosyal hayat ve takım çalışması için hayati öneme sahiptir.
Öğrencinin kişilik dinamiğini bilmek, öğretmenin öğrenciye ulaşmasını kolaylaştırır. Farklı insan sistemleri (kişilik dinamikleri), orkestranın çalgı aletleri gibidir. Her insanda, farklı enstrümanlar ve farklı çalgı maharetleri irsi olarak vardır. Bizden istenen, bu enstrümanları fark edip, doğru yerde kullanmasını öğrenerek, orijinal bir senfoni ve besteyi fert ve toplum olarak meydana getirebilmektir.
Farklı kişilik dinamikleri, aynı cümleleri farklı şeyleri kastederek kullanırlar. Hatta her bir kişilik dinamiğinin söylediği şeyler, diğer kişilik dinamiklerine sahip olan kişilerce yanlış yorumlanır. Bazıları hissiyata, bazıları nesnel olgu ve delillere, bazıları etkileşimlere daha fazla önem verirler.
Bu üç özellik dinamik olarak hayatımızda aktif olduğundan, sağlığımızı, iyiliğimizi ve verimliliğimizi geliştirmede kullanılabilir. Bu üç prensip eşit derecede önemli ve birbirine her seviyede (fen-aile-toplum-müessese) entegre olmak zorundadır.
Mesela -müessese platformunda- bu özellik şu şekilde değerlendirilebilir:
1- Zihni prensip: Müessesenin net vizyonu, sağlam oturmuş prensipleri, plan yapma kapasitesi var mı?
2- Hissi prensip: Kurumda, iletişim ve organizasyon iyi mi? İnsanlara değer veriliyor mu? Orijinalite ve mucitlik, ferdî tutum ve davranışlar destek görüyor mu?
3- Fiziki prensip: Sistemin işleyişi düzenli mi? Pragmatik mi? Günlük rutin işleri etkin şekilde çözebiliyor mu? Müessese kendisini daha büyük bir sistemin parçası olarak görüyor mu? Bu sorulara verilen cevaplara bağlı olarak, müessesenin hastalıklı yönleri ortaya çıkarılabilir.
Bu yaklaşım, hem takım çalışmasına, hem de toplantıların verimli geçmesine uyarlanabilir. Bu yaklaşım doğru kullanılırsa takım çalışmalarında, hem kaliteyi hem de üretkenliği artırır.
Tek fert ve lider kavramı, bugün geçerliliğini kaybetmiştir. Liderlik bugün bir takım fonksiyonudur. Bu takımda, farklı kişilik dinamiğinden insanlar temsil edilirler. Bu da, küresel bir toplumda, başarılı iş yapmanın yegâne ön şartıdır. Beş farklı kişilik dinamiğinden oluşan vasıflı ve liyakatli beş kişilik bir liderlik takımı, bütün insanlığı temsil etme potansiyeline sahiptir. Hepsi birbirinin tamamlayıcısıdır ve bir sistem oluştururlar. Eğer bu vasıflı beş kişi birlikte iyi çalışırlarsa, bütün insanlığın harmoni içinde birlikte yaşayabileceği bir sistem oluşturabilirler.
Dr. Selim AYDIN