ceylannur
Yeni Üyemiz
İyi ki Başın Var Kızım Örtün...
Ağlama kızım! Sen ağladıkça, gözünden aşağı inci gibi inen yaşlar dünyanın sonunu getirebilir. Bilir misin, o yaşlar şimdiye kadar keşfedilmiş ve bundan sonra da keşfedilecek tüm zamanların bombalarından daha tesirlidir.
Sen ağlama kızım! Çünkü sen ağladıkça tüm melekler harekete geçiyor ve sıra sıra yeryüzüne doğru yol alıyorlar. Bu geliş insanlık için iyi olmaz, bu geliş kıyamet olur. Geçen akşam, senin ahlarının ardından İsrafil’in bir boru öttürüşü vardı ki gökyüzünde, yine de senin ibadetlerin ve duan sayesinde gelişlerini şimdilik ertelemiş gözüküyorlar.
Sen rahmete bürün, sana reva görülen tüm olumsuzlukları sinende erit ve rahmet rahmet insanlara sun. Senin önderin Taif’te öyle yapmadı mı?
Sevgili kızım, gözümün nuru, “ Bu da geçer yahu” anlayışını ilke edin. Musa gelecek diye, Firavun’un kestiği iki yüz elli bin erkek çocuğu düşün. Kız olduğu için toprağa gömülen sevgili kardeşlerini içinde hisset. Tüm zamanların firavunlarının yapmış oldukları zulümleri bir araya getirsek evet, şu anda senin iç dünyanın okyanusunda boğulacak kadar belki sığ kalırlar; ama sen boğucu olma, diriltici ol.
Sevgili kızım! Senin hissettiklerini hiç kimsenin hissetme şansı yok; ama bütün bunlar seni melekleştiriyorsa, katlan.
Sende Ayşe derinliği, Fatıma zarafeti, Hatice inceliği ve Meryem sükutu görüyorum. Bunların hepsi sonunda kazananlardan oldular. Gönlüm, senin ebediyyen kazanmanı istiyor.
Ebu Sufyan’ın karısı Hind, Hz. Hamza’nın ciğerini yememiş miydi? O nasıl bir kindi? Ama kaybeden o olmadı mı? Mekke fethedilince neler düşünmüştür? Muhammedi rahmetin kuşatamayacak olduğu alan yoktur. Sen de bu rahmetin çocuğu değil misin?
Sevgili kızım! Biliyorum, çoğu zaman seni ne annen ne baban ve ne de çevren anlıyor. Çile, anlaşılmadığın yerde yaşamak değil midir? Sen, Allah’a kul olmayı seçtiğinde bu çile zaten kapında bekliyordu; çünkü bu tercihin tabiatı oydu. Kızım, Muhammedi çileler oldurucudur, onun için sen, olmanın yolundasın. Sen, firavuni öldürücü kahkahaların taliplisi zaten olamazsın; buna yapın uygun değildir.
Ey örtülerine bürünmüş, bu çağın mazlum meleği! Biliyor musun, güneşin beyinleri kaynattığı günde, örtün tüm mahşer alanına gölge diye çekildiğinde, bugün örtünden dolayı kanını içmeye kalkışanlar, senin gölgene koşacaklardır. Ne dehşetli gündür o gün! Nefslerini ilahlaştırma uğruna Hakk’tan uzaklaşanlar; şan, şöhret, makam peşinde toz kadar değeri olmayan dünyayı kutsayanlar büyük bir sarsıntıyla sarsıldıklarında ve pişmanlıkları son noktaya geldiğinde, bugünün firavunlarının hallerini göreceksin! Göreceksin ve Rabbine secde edeceksin, bugün de ettiğin gibi. Kızım, bu zamana kadar hangi secdeli alın kaybetmiştir ki?
Ey örtüsünden dolayı horlanan, itilen ve dışlanan! Sana bütün bunları reva görenler bir gün önünde boyun bükerlerse, affetmesini bil. Zor olduğu için yap bunu; çünkü sen zorla nikahlısın; bunun için hakikatin çocuğunu sen doğuracaksın. Bunun için nursun.
Ağla, ama inci gibi gözyaşlarını yere akıtma sakın; onu kaldırabilecek hiçbir yer yok. Sen avuçlarında topla onları, o incileri senin avuçlarından başkası kuşatamaz çünkü.
Tarihte (bazı istisnalar hariç) hiçbir kadının senin kadar iç dünyasına yolculuğu yoktur desem, yanılmış olur muyum? Sen, milenyumun kuyularında Yusuf’u büyüten anasın. Sen bir kuyusun ki, Yusuf sende nefes alıyor. Yirmi birinci yüzyılı sen doğuracak ve bütün zamanların anası olacaksın. Bunun için ulu, bunun için zarif ve muallasın, mücellasın.
Sevgili kızım, kalbimin ışığı! Bir gece yarısından sonra secde et ve evinin balkonuna çık. Gökyüzünü seyret, sonsuzluğu fikret. Kendi küçük mağaralarında seni mahküm edenlerin ne kadar zavallı, aciz ve acınacak durumda olduklarını göreceksin. Sen, yüreğinin sonsuzluğunda yürü, karşına Simurg çıkacak, aynada kendini görecek ve varlığınla yüzleşmenin mutluluğunu tadacaksın. Ormanda farelerle, yılanlarla, çakallarla… boğuşanların hallerine asla itibar etme.
İyi ki başın var kızım, örtünüyorsun; yüreğin var ağlıyorsun. Ya onlar olmasaydı? Ya göz yaşların kurusa, dilin dönmeseydi duaya?
Yürü kızım, bu yol sana Allah’ın bir nimeti olarak sunulmuştur.
D. Ali Taşçı
Ağlama kızım! Sen ağladıkça, gözünden aşağı inci gibi inen yaşlar dünyanın sonunu getirebilir. Bilir misin, o yaşlar şimdiye kadar keşfedilmiş ve bundan sonra da keşfedilecek tüm zamanların bombalarından daha tesirlidir.
Sen ağlama kızım! Çünkü sen ağladıkça tüm melekler harekete geçiyor ve sıra sıra yeryüzüne doğru yol alıyorlar. Bu geliş insanlık için iyi olmaz, bu geliş kıyamet olur. Geçen akşam, senin ahlarının ardından İsrafil’in bir boru öttürüşü vardı ki gökyüzünde, yine de senin ibadetlerin ve duan sayesinde gelişlerini şimdilik ertelemiş gözüküyorlar.
Sen rahmete bürün, sana reva görülen tüm olumsuzlukları sinende erit ve rahmet rahmet insanlara sun. Senin önderin Taif’te öyle yapmadı mı?
Sevgili kızım, gözümün nuru, “ Bu da geçer yahu” anlayışını ilke edin. Musa gelecek diye, Firavun’un kestiği iki yüz elli bin erkek çocuğu düşün. Kız olduğu için toprağa gömülen sevgili kardeşlerini içinde hisset. Tüm zamanların firavunlarının yapmış oldukları zulümleri bir araya getirsek evet, şu anda senin iç dünyanın okyanusunda boğulacak kadar belki sığ kalırlar; ama sen boğucu olma, diriltici ol.
Sevgili kızım! Senin hissettiklerini hiç kimsenin hissetme şansı yok; ama bütün bunlar seni melekleştiriyorsa, katlan.
Sende Ayşe derinliği, Fatıma zarafeti, Hatice inceliği ve Meryem sükutu görüyorum. Bunların hepsi sonunda kazananlardan oldular. Gönlüm, senin ebediyyen kazanmanı istiyor.
Ebu Sufyan’ın karısı Hind, Hz. Hamza’nın ciğerini yememiş miydi? O nasıl bir kindi? Ama kaybeden o olmadı mı? Mekke fethedilince neler düşünmüştür? Muhammedi rahmetin kuşatamayacak olduğu alan yoktur. Sen de bu rahmetin çocuğu değil misin?
Sevgili kızım! Biliyorum, çoğu zaman seni ne annen ne baban ve ne de çevren anlıyor. Çile, anlaşılmadığın yerde yaşamak değil midir? Sen, Allah’a kul olmayı seçtiğinde bu çile zaten kapında bekliyordu; çünkü bu tercihin tabiatı oydu. Kızım, Muhammedi çileler oldurucudur, onun için sen, olmanın yolundasın. Sen, firavuni öldürücü kahkahaların taliplisi zaten olamazsın; buna yapın uygun değildir.
Ey örtülerine bürünmüş, bu çağın mazlum meleği! Biliyor musun, güneşin beyinleri kaynattığı günde, örtün tüm mahşer alanına gölge diye çekildiğinde, bugün örtünden dolayı kanını içmeye kalkışanlar, senin gölgene koşacaklardır. Ne dehşetli gündür o gün! Nefslerini ilahlaştırma uğruna Hakk’tan uzaklaşanlar; şan, şöhret, makam peşinde toz kadar değeri olmayan dünyayı kutsayanlar büyük bir sarsıntıyla sarsıldıklarında ve pişmanlıkları son noktaya geldiğinde, bugünün firavunlarının hallerini göreceksin! Göreceksin ve Rabbine secde edeceksin, bugün de ettiğin gibi. Kızım, bu zamana kadar hangi secdeli alın kaybetmiştir ki?
Ey örtüsünden dolayı horlanan, itilen ve dışlanan! Sana bütün bunları reva görenler bir gün önünde boyun bükerlerse, affetmesini bil. Zor olduğu için yap bunu; çünkü sen zorla nikahlısın; bunun için hakikatin çocuğunu sen doğuracaksın. Bunun için nursun.
Ağla, ama inci gibi gözyaşlarını yere akıtma sakın; onu kaldırabilecek hiçbir yer yok. Sen avuçlarında topla onları, o incileri senin avuçlarından başkası kuşatamaz çünkü.
Tarihte (bazı istisnalar hariç) hiçbir kadının senin kadar iç dünyasına yolculuğu yoktur desem, yanılmış olur muyum? Sen, milenyumun kuyularında Yusuf’u büyüten anasın. Sen bir kuyusun ki, Yusuf sende nefes alıyor. Yirmi birinci yüzyılı sen doğuracak ve bütün zamanların anası olacaksın. Bunun için ulu, bunun için zarif ve muallasın, mücellasın.
Sevgili kızım, kalbimin ışığı! Bir gece yarısından sonra secde et ve evinin balkonuna çık. Gökyüzünü seyret, sonsuzluğu fikret. Kendi küçük mağaralarında seni mahküm edenlerin ne kadar zavallı, aciz ve acınacak durumda olduklarını göreceksin. Sen, yüreğinin sonsuzluğunda yürü, karşına Simurg çıkacak, aynada kendini görecek ve varlığınla yüzleşmenin mutluluğunu tadacaksın. Ormanda farelerle, yılanlarla, çakallarla… boğuşanların hallerine asla itibar etme.
İyi ki başın var kızım, örtünüyorsun; yüreğin var ağlıyorsun. Ya onlar olmasaydı? Ya göz yaşların kurusa, dilin dönmeseydi duaya?
Yürü kızım, bu yol sana Allah’ın bir nimeti olarak sunulmuştur.
D. Ali Taşçı