Meal KIYÂMET Sûresi Türkçe Okunuşu ve Meâli

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
KIYÂMET SURESİ OKUNUŞU VE MEALİ

KIYÂME Sûresi 12. Ayet
KIYÂME Sûresi 12. Ayet
Kıyamet Sûresi Hakkında

Kıyâmet sûresi Mekke’de nâzil olmuştur. 40 âyettir. İsmini, birinci ayetinde geçen اَلْقِيٰمَةُ (kıyâmet) kelimesinden alır. Sûre, لَٓا اُقْسِمُ (lâ uksimü) ismiyle de anılır. Mushaf tertîbine göre 75, iniş sırasına göre ise 31. sûredir.

Kur'ân-ı Kerim'in yetmişbeşinci sûresi. Sûre, adını ilk âyetinde geçen "Kıyâmet" kelimesinden almıştır. Bununla beraber surede Kıyâmet konusu işlendiğinden dolayı da bu ismi almış olabilir. Mekke'de nâzil olmuştur. Kırk âyet, yüzdoksandokuz kelime ve üçyüzelliiki harften ibarettir. Âyet sonlarına âhenk veren fâsılaları; elif, yâ ve ha harfleridir.

Sûrenin ilk iki ayet-i kelimesi, kıyâmeti ve insanı ele alarak başlamaktadır. Allah kıyâmet gününe yemin etmekte, bu olayın mutlaka gerçekleşeceğini hatırlatmaktadır. Bu kâinat sisteminin, ezeli ve ebedî olmadığına işaret edilmektedir. Ayrıca "levvâme" diye adlandırılan; uyanık, korkan ve yaptıklarından pişmanlık duyan, kendisini hesaba çeken bir nefis üzerine yemin edilmektedir.

Kıyamet Sûresi Konusu

Âhireti inkâr edenlerin şüphe ve itirazlarına cevaplar verilir. Sağlam delillerle kıyâmetin ve âhiret hayatının kesinlikle gerçekleşeceğinin ispatı yapılır. Bunun kaçınılmaz bir gerçek olduğu ortaya konur. Âhireti inkâr edenlerin, bunu aklen mümkün görmedikleri için değil, nefsânî ihtiraslarının zebûnu olmaları yüzünden böyle yaptıkları bildirilir. Gaflet uykusunda olanları uyandırmak için de insanın neden yaratıldığına bakılması ve ölüm anında kişinin iradesinin elinden nasıl alındığı, nasıl çaresiz kalıp kıvrandığına ibretle nazar kılınması tavsiye edilir.

Sûrede öldükten sonra dirilmeyi ve kıyâmet gününün meydana geleceğini inkar eden ve "kıyâmet günü de ne zaman" diyen müşriklere cevap verildikten sonra insanın kalbini kendisine yönelten sahnelerden biri olan kıyâmet günü ve bu günde meydana gelecek kâinat değişikliklerinin bir kısmı gözler önüne serilmektedir. Meydana gelecek büyük olaylar karşısında insanların ruhî durumlarını, ayrıca şüphe ve tereddütler içinde yaşamış, işi hafife alan bir ruh haleti içinde kıyâmet gününü soranlara da ani bir cevap verilmektedir.

"Göz kamaştığı, ayın tutulduğu, güneş ve ayın bir araya getirildiği zaman, işte o gün insan: "Kaçacak yer nerede?" der. Hayır, hayır, hiçbir sığınak yoktur. Ey insan! O gün sen, Rabbinin huzuruna varıp durursun. O gün, insanoğluna önce ve sonra yaptığı ne varsa bildirilir. Özürlerini sayıp dökse de, insanoğlu, artık kendisine karşı bir şahittir" .

Sûrenin üçüncü kısmı, bizzat Rasûlüllah (s.a.s)'ı muhatap almaktadır. Rasûlüllah, vahyi Cebrail (a.s)'dan aldığı esnada âyetleri eksiksiz bir şekilde ve tam manasıyla ezberlemek maksadıyla dilini oynatarak tekrar etmekteydi. Hz. Peygamber, gelen âyetleri unutmaktan korktuğu için Allah, ümmetin peygamberine bir talimat vermektedir. Kur'ân'ın muhafazasının, toplanmasının ve açıklanmasının kendisine ait olduğunu bilmesini istemektedir. Allah: "Ey Habîbim! Cebrail sana Kur'ân okurken, unutmamak için acele edip onunla beraber okuma, yalnız dinle. Doğrusu o vahyolunanı kalbinde toplamak ve onu sana okutturmak bize aittir. Biz onu (Cebrail'e) okuttuğumuz zaman onun okumasını dinle! Sonra onu sana açıklamak bize aittir" .

Dördüncü kısımda âhiret âleminde iki grup insanın durumunu açıklamaktadır. Birinci grup, Rabblerine karşı her bakımından teslimiyet gösteren, dünya hayatında Allah'ın istediği şekilde yaşamlarını düzenleyen, Allah'ın dini uğruna canını, malını feda edenlere büyük bir mükafat sunulmaktadır. Bu kimseler, mutlu, huzurlu ve yüzleri parlayacak insanlardır. Bahsedilen diğer grup ise, Allah'la olan tüm bağlarını koparmış, Allah'tan ümidini kesmiş, isyanları, küfürleri ve yalanlamaları nedeniyle başlarına gelecek kötü âkibeti bekleyen asık suratlı insanlardır. Sûrede bu iki sınıf insanın vaziyetleri şöyle tasvir edilmektedir:

"Hayır, hayır ey insanlar! sizler çabucak geçen dünya nimetlerini seversiniz. Âhireti bırakırsınız. O gün bazı yüzler Rabbine bakıp parlayacaktır. O gün bazı yüzler de asıktır. Kendisinin belkemiğinin kırılacağını anlar" .

Sûrenin beşinci bölümü, ölüm anındaki kâfirlerin perişan hallerinden sözeder. Ölüm; insanın kalbini saran ve ondan kurtulmanın imkansız olduğu büyük bir olaydır. Sûrenin üzerinde durduğu, sürekli insana hatırlatılan korkunç ölüm hakikatidir. Bu büyük olayın her an tekrarlanmakta olduğu anlatılmaktadır. Hiç kimsenin ölümden kurtulamayacağını, etrafta bulunanların da üfürecek, vesile olacak, şefâat edecek ve karşı koyacak veya geriye bırakacak güçte olmadığı şöyle beyân edilmektedir:

"Dikkat edin, can boğaza gelip köprücük kemiğine dayandığı zaman tedavi edecek yok mudur? denir. Artık ayrılık vaktinin geldiğini anlar. Bacaklar birbirine dolaşır. O gün Rabblerinin huzuruna doğru sevk edilirler" .

Sûrenin altıncı bölümünde kendisine Allah'ın âyetleri geldikten sonra küfrü tercih eden, peygamberi yalanlayan, Allah'a ibâdet etmeyen kibirlenen insanların bazı özellikleri belirtilmektedir:

"O ne peygamberi tasdik etmiş, ne de namaz kılmıştır. Fakat onu (peygamberi) yalanlayıp yüz çevirmiştir. Sonra da salına salına kendinden yana olanların yanına gitmiştir" . Bundan sonraki iki âyeti kerime, kafirlere tehdit ve acıklı bir azabın va'dini haber vermektedir. "Sana yazıklar olsun, yazık. Sonra da hakettiğin bu bela basına gelsin"

Sûrenin son kısmı, başlangıçla olduğu gibi, insanı ve diriltme günü (ba's günü) üzerinde durulmaktadır. İnsanın başıboş bırakılamayacağını, kıyâmet gününde tekrar diriltileceği açıklanmaktadır. Bununla birlikte Yeryüzünde kibirlenen kimseler, 'kıyâmet günü de ne zamanmış ?" diyen kâfirlere önceki yani ilk yaratılışlar hatırlatılmaktadır. Bu hatırlatmanın gayesi; insanın o ilk yaratılışındaki incelikleri düşünmesi ve kıyâmet gününde dirilme olayının tekrar vukû' bulacağına inanmasıdır. Ayrıca kibirlenen müstekbirlere; insanın, neden yaratıldığının, anmaya değer bir varlık oluncaya kadar geçirdiği merhaleleri hatırlatılmaktadır. Allah'u Teâlâ böyle buyurmaktadır:

"O, akıtılan bir meni damlası değil miydi? Sonra meniden kan pıhtısı oldu, sonra Allah onu yaratıp şekil verdi. Ondan erkek dişi çiftler yarattı. Bunları yapan Allah'ın ölüleri tekrar diriltmeye gücü yetmez mi? Elbette yeter" .

Böylece, sûre başından sonuna kadar kıyâmet konusunu son derece ibret verici bir üslûpla insanlara sunmaktadır.

Kıyamet Sûresi Nuzül

Mushaftaki sıralamada yetmiş beşinci, iniş sırasına göre otuz birinci sûredir. Karia sûresinden sonra, Hümeze sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
KIYÂMET SURESİ TÜRKÇE OKUNUŞU VE MEALİ

Bismillâhirrahmânirrahîm

75/KIYÂME-1: Lâ uksimu bi yevmil kıyâmeh(kıyâmeti).
Hayır, kıyâmet gününe yemin ederim.


75/KIYÂME-2: Ve lâ uksimu bin nefsil levvâmeh(levvâmeti).
Ve hayır, levvame (kınayan) nefse yemin ederim.


75/KIYÂME-3: E yahsebul insânu ellen necmea ızâ meh(mehu).
İnsan (öldükten sonra) onun kemiklerini asla biraraya getiremeyeceğimizi mi sanıyor?


75/KIYÂME-4: Belâ kâdirîne alâ en nusevviye benâ neh(nehu).
Hayır, Biz, onun parmak uçlarını bile yeniden düzenlemeye kaadiriz.


75/KIYÂME-5: Bel yurîdul insânu li yefcure emâmeh(emâmehu).
Hayır, insan, önündeki (zamanı) fısk ve fücur ile geçirmeyi ister.


75/KIYÂME-6: Yes’elu eyyâne yevmul kıyâmeh(kıyâmeti).
“Kıyâmet günü ne zaman?” diye sorar.


75/KIYÂME-7: Fe izâ berikal basar(basaru).
Artık bakışlar dehşetle kamaştığı zaman.


75/KIYÂME-8: Ve hasefel kamer(kameru).
Ve Ay karardığı (zaman).


75/KIYÂME-9: Ve cumiaş şemsu vel kamer(kameru).
Ve Güneş ve Ay birleştirildiği (zaman).


75/KIYÂME-10: Yekûlul insânu yevme izin eynel meferr(meferru).
İzin günü, insan: “Firar edilecek yer nerede?” diyecek.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
75/KIYÂME-11: Kellâ lâ vezer(vezere).
Hayır, sığınacak bir yer yoktur.


75/KIYÂME-12: İlâ rabbike yevme izinil mustekar(mustekarru).
İzin günü karar kılınan yersenin Rabbinin Huzuru'dur (Rabbinin Katı'dır).


75/KIYÂME-13: Yunebbeul insânu yevme izin bimâ kaddeme ve ahhar(ahhâre).
İzin günü insana, takdim ettiği (yaptığı) ve tehir edip (yapmadığı) şeyler haber verilir.


75/KIYÂME-14: Belil insânu alâ nefsihî basîreth(basîretun).
Hayır, insan kendi nefsine basirdir (şahittir).


75/KIYÂME-15: Ve lev elkâ meâzîreh(meâzîrehu).
Ve mazeretlerini beyan etse bile.


75/KIYÂME-16: Lâ tuharrik bihî lisâneke li ta’cele bihî.
O'na (Kur'ân-ı Kerim'i ezberlemeye), acele ederek, O'nunla (Cebrail (A.S) ile beraber) dilini hareket ettirme.


75/KIYÂME-17: İnne aleynâ cem’ahu ve kur’ânehu.
Muhakkak ki O'nun toplanması ve okunması Bize aittir.


75/KIYÂME-18: Fe izâ kara’nâhu fettebi’kur’ânehu.
Öyleyse O'nu okuduğumuz zaman, artık O'nun (Kur'ân'ın) okunuşuna tâbî ol.


75/KIYÂME-19: Summe inne aleynâ beyânehu.
Sonra O'nun beyanı (açıklanması) muhakkak ki Bize aittir.


75/KIYÂME-20: Kellâ bel tuhıbbûnel âcileh(âcilete).
Hayır, bilâkis siz çabuk geçeni (dünya hayatını) seviyorsunuz.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
75/KIYÂME-21: Ve tezerûnel âhıreh(âhirete).
Ve ahireti terkediyorsunuz.


75/KIYÂME-22: Vucûhun yevme izin nâdıreh(nâdıretun).
İzin günü pırıl pırıl yüzler vardır.


75/KIYÂME-23: İlâ rabbihâ nâzıreh(nâziretun).
Rab'lerine bakan.


75/KIYÂME-24: Ve vucûhun yevme izin bâsireth(bâsiretun).
Ve izin günü çatılmış (kararmış) yüzler vardır.


75/KIYÂME-25: Tezunnu en yuf’ale bihâ fâkıreh(fâkıretun).
Anlar ki kendisine çok kötü muamele yapılacak.


75/KIYÂME-26: Kellâ izâ belegatit terâkıy(terâkıye).
Hayır, (can) köprücük kemiğine geldiği zaman (can boğaza gelince, ölmek üzere iken).


75/KIYÂME-27: Ve kîle men râk(râkın).
Ve: “Kurtaracak kimdir?” denir.


75/KIYÂME-28: Ve zanne ennehul firâk(firâku).
Ve o (dünyadan) ayrılacağını (öleceğini) anlamıştır.


75/KIYÂME-29: Velteffetis sâku bis sâk(sâkı).
Ve ayakları birbirine dolaşmıştır.


75/KIYÂME-30: İlâ rabbike yevme izinil mesâk(mesâku).
İzin günü, sevk senin Rabbinedir.
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
75/KIYÂME-31: Fe lâ saddeka ve lâ sallâ.
Fakat o tasdik etmedi ve namaz kılmadı.


75/KIYÂME-32: Ve lâkin kezzebe ve tevellâ.
Ve lâkin yalanladı ve yüz çevirdi.


75/KIYÂME-33: Summe zehebe ilâ ehlihî yetemettâ.
Sonra böbürlenerek ehlinin (ailesinin) yanına gitti.


75/KIYÂME-34: Evlâ leke fe evlâ.
Sana müstahaktır, bundan sonra müstahaktır (sen hakettin).


75/KIYÂME-35: Summe evlâ leke fe evlâ.
Sonra sana müstahaktır, bundan sonra müstahaktır (sen hakettin).


75/KIYÂME-36: E yahsebul’insânu en yutreke sudâ(sudân).
İnsan başıboş (sorumsuz) bırakılacağını mı zannediyor?


75/KIYÂME-37: E lem yeku nutfeten min menî yin yumnâ.
(O), dökülen meniden bir damla değil miydi?


75/KIYÂME-38: Summe kâne alakaten fe halaka fe sevvâ.
Sonra bir embriyo (cenin) oldu. Bundan sonra (Allah) onu halketti (yarattı), daha sonra da dizayn etti (düzenledi).


75/KIYÂME-39: Fe ceale minhuz zevceyniz zekere vel unsâ.
Sonra da ondan dişi ve erkek olarak iki eş kıldı.


75/KIYÂME-40: E leyse zâlike bi kâdirin alâ en yuhyiyel mevtâ.
İşte bunları (yapan), ölülere hayat vermeye kaadir değil midir?
 

VuSLaT

Yönetim
Yönetici
Allah razı olsun, emegıne saglık, Türkçe mealini merak edip okuduğum ilk suredir.. Defalarca okumuşumdur. 😔
 

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
Kuranı kerimin her satırı etkileyici. Bazıları dehşet verirken bazı ayetler mutluluk veriyor. Rabbimizin hikmeti işte.
 
Üst Alt