MustafaCİLASUN
Özel Üye
Her vakit lahza kendi lisanoyla sormuştu
İçinden çıkamadığım ve bir tutkuyla bağlandığım derd-i gamımı
Emel adına hezeyanımı, azim namına sarfettiğim hırsımı, içine düştüğüm ahımı
İnanç dediğim kuruntularımı, tahkikine erişemediğim hakikatte salan umutşarımı
Nasıl olsa bir ömrü zaman geçiyordu
Bahşedilen nimetlerin kadri ne kadar biliniyordu, kalbim ne acı çekiyordu
Ruhum sessizliğine çekilerek, kıt aklıma ve irademe hangi istikameti öneriyordu
Nefsim boşluk kabul etmiyordu, ne kadar açlığı varsa zafiyetlerin içine çekiyordu
Oysa neler öğrenmiştim büyüklerimden
Hiç önemsemediğim edebi nezaketten, adab-ı muaşeretten, aklıma gelenlerden
Neden bu kadar kayıtsız ve bir hesapsızlığın bendindeyim, söyle nasıl bir köleyim
Hala niçin esaretin içinde nefeslenen biçareyim, yoksa hakikatten nasipsiz miyim
Su için yol ne kadar aranan hardır
İnsanın ruhunu aşk kuşatmazsa nasıl bir itminanlığın rüknüyle yaşanmalıdır
İhlas ve ihsan dilden düşmeyen hicrandır, insanın kalbi ne kadar takvay-ı haktır
An ve zaman nefsin vuzuhu için bahşedilmiş furkandır, sevda olmazsa heyecandır
Ne vakit sormaya niyetlensem ahımı
İçinden çıkmaya cesaret edemediğim meramımı, sukuta davet eden umutlarımı
Nezaketin ve vecdin lisanıyla, azim be niyetin senasıyla yeganesine bırakmalıyım
Her vakit benliğimi sorgulamalıyım ve hadsizlik yapmamalıyım aşk yaşamalıyım
Mustafa CİLASUN