Mumya, çeşitli işlemler uygulamak suretiyle çürümesi önlenerek bozulmadan kalması sağlanan cesettir.
Mumya, görüntüsündeki korkutuculuktan öteye daha çok gizemli ve şaşırtıcı bir yöntemdir. Bilinen tarihi Antik Mısır’a kadar uzanan mumyalama, ölümden sonraki hayatın devamı için yapılan bir hazırlık niteliğinde olmuştur. M.Ö. 15. yüzyılda başlayan Mumyalama yöntemi şuan bile bilimi kuşkuda bırakarak merak edilen soruların çoğunu cevapsız bırakmıştır. Mısırlıların uygulamış oldukları tıbbi yöntemlerin birçoğu gizemini korumuş ve bilim adamlarının merakını gün geçtikçe giderek arttırmıştır. Antik mısırlıların tahnit (Mumyalama) adı verilen uygulamaları MÖ. 15. yüzyılda Mısır’da ölülerin, ölümden sonra tekrar dirilip kendi bedenlerine kavuşacaklarına olan inancı ile yapılmıştır. Önceleri sadece Firavunlara uygulanan mumyalama işlemi daha sonra soylu ve halktan kişilere de yapılmaya başlanmıştır. Bundan dolayı ölü bedeni öbür dünyaya hazırlayıp, diğer dünyada kişinin bedenine hemen kavuşabilmesi için bir nevi ölen kişiye yardım etmek amacıyla yapılmıştır. Firavunların mumyalarında yüzlerine altın ve değerli taşlarla süslenmiş maskeler takılmıştır. Ayrıca eğer kişi dünyada sakatsa, eksik olan bacak ya da kol tahtadan yapılırmış böylelikle kişinin diğer dünyada bedenini özgürce kullanabileceği düşünülürmüş.
Mumyalama Yöntemleri
Antik mısırda ilk mumyalama denemeleri, ölünün beline kadar toprağa konulup bekletilmesiyle başlamıştır. Bu şekilde bedenin korunması amaçlanmış ama başarılı olunamamıştır. Çünkü hırsızlık olaylarının baş göstermesi ve bedenlerin çürümesinin devam etmesi başka kalıcı bir yöntemin bulunmasını gerektirmiştir. Geliştirilen yeni bir yöntemle hırsızlıkların önüne geçilmiş, mısıra tıbbi ve ekonomik açıdan birçok fayda sağlamıştır. Mumyalama işinden birçok meslek doğmuş ve bu mesleklerden birçok kişi para kazanmıştır. Bu gruba örnek olarak rahipler, ölü yıkayıcılar, keten bezi üreticileri, mezarcılar, keten tarımı yapanlar, mezar süslemesi yapan ressamlar verilebilir.
Mumyalama’nın Tıbbi Aşamaları
Mumyalamanın temel maddesi zifttir. İlk adımda ölü üç gün gibi bir süre bekletir. Üçüncü günden sonra makat yolundan verilen potasyum ile potasyum dolu bir alanda bekletilir. Sıradaki işlem organların zarar görmeden çıkarılmasıdır ve bu en zor olan evredir. Organların zarar görmemesi için vücuda tekrar potasyum verilir. İlk olarak beyin parçalanarak bir tel yardımıyla burundan çekilerek çıkartılır. Sonrasında gözler çıkarılarak yerine keten bezi, cam ya da çakıl taşı konur. Yanakların içe doğru çökmemesi içinse ağız içine çamur doldurulur. Mumyalama yapılmadan önce ölü bedeninin sol tarafı kesilerek iç organları boşaltılır. Ve bu işlemleri sadece cerrahi bilgileri olan rahipler yapabilir. Mısırlılara göre en değersiz organımız beyin ve en değerli organımız ise kalpti. Bu yüzden kalp işlem bittikten sonra bedene geri yerleştirilir. İstisnalar söz konusu olup kalpte Kanope’ye konulabilirdi.
Rahipler çıkarılan organları “Kanope” adını verdikleri vazolara koyarlardı. Bu vazoların kapakları ölülerin koruyucusu olan dört tanrının başı şeklindedir. İnsan başlı Amset’in vazosuna mide, Şahin başlı Horus’un vazosunaa karaciğer ve son olarak Maymun başlı Hapi’in vazosuna ise akciğer yerleştirilir. Vücut boşaltıldıktan sonra kokunun engellenmesi için boşluklara çeşitli bitkiler sürülerek kötü kokuyu kamufle edilir. Sıradaki işlem kimyon, tarçın ve soğanın samanla olan karışımını vücudun içine doldurularak dikilme işleminin yapılmasıdır. Dikim bittikten sonra vücut keten beziyle sarılır, bazen bu bezler boncuktan da yapılırdı. Kahire yakınlarında bir alanda natron tozu, sodyum, karbonatla veya tuzla oluşan bir maddenin içerisinde 70 gün boyunca bekletilir ve nemini kaybeden vücut kurutulur. Erkekler kırmızıya kadınlar ise sarı renge boyanır. İç içe geçirilen 4 adet tabutun içine yerleştirilen mumya en son kişiyi tasvir eden lahitte konulur. Ölünün yanına değerli eşyaları ve birkaç heykel bırakılır. Tarihte yapılan birçok arkeolojik keşifte bulunan mezarlarda firavunların hazineleri, kedi mumyaları gibi birçok şey bulunmuştur. En önemlisi ise lahite ölü kitabı yerleştirilmesidir. Kitabın amacı kişiye yol göstermek yani tanrı Osiris’in sorularına rahatlıkla cevap vermesini sağlamaktur. Mumyaların oda şeklindeki bu mezarlarına “kurgan” adı verilmektedir.
Günümüzde Bulunan Mumyalar
M.Ö 1323 yılına hüküm süren “Firavun Tutankamon”un mumyası 85 yıl kadar önce Krallar vadisinde bulunmuştur. Tutankamon’un mezarından çıkan parçalar Kahire Müzesi’nde sergilenmektedir. Bacağındaki kırığın enfeksiyon kapmasıyla ölen Tutankamon en genç ölen Firavundur. Tarihte bilinen tek kadın Firavun “Kraliçe Hat Şepşut”un lahti ve Mezar Odası da 1903 yılında Krallar Vadisinde bulunmuştur. Firavun “II. Ramses”in mumyası da bulunan mumyalar arasındadır. Mumyanın üzerinde yapılan incelemede Firavunun 96 yaşında diş apsesine bağlı zehirlenmeden öldüğü belirlenmiştir.
Mumya, görüntüsündeki korkutuculuktan öteye daha çok gizemli ve şaşırtıcı bir yöntemdir. Bilinen tarihi Antik Mısır’a kadar uzanan mumyalama, ölümden sonraki hayatın devamı için yapılan bir hazırlık niteliğinde olmuştur. M.Ö. 15. yüzyılda başlayan Mumyalama yöntemi şuan bile bilimi kuşkuda bırakarak merak edilen soruların çoğunu cevapsız bırakmıştır. Mısırlıların uygulamış oldukları tıbbi yöntemlerin birçoğu gizemini korumuş ve bilim adamlarının merakını gün geçtikçe giderek arttırmıştır. Antik mısırlıların tahnit (Mumyalama) adı verilen uygulamaları MÖ. 15. yüzyılda Mısır’da ölülerin, ölümden sonra tekrar dirilip kendi bedenlerine kavuşacaklarına olan inancı ile yapılmıştır. Önceleri sadece Firavunlara uygulanan mumyalama işlemi daha sonra soylu ve halktan kişilere de yapılmaya başlanmıştır. Bundan dolayı ölü bedeni öbür dünyaya hazırlayıp, diğer dünyada kişinin bedenine hemen kavuşabilmesi için bir nevi ölen kişiye yardım etmek amacıyla yapılmıştır. Firavunların mumyalarında yüzlerine altın ve değerli taşlarla süslenmiş maskeler takılmıştır. Ayrıca eğer kişi dünyada sakatsa, eksik olan bacak ya da kol tahtadan yapılırmış böylelikle kişinin diğer dünyada bedenini özgürce kullanabileceği düşünülürmüş.
Mumyalama Yöntemleri
Antik mısırda ilk mumyalama denemeleri, ölünün beline kadar toprağa konulup bekletilmesiyle başlamıştır. Bu şekilde bedenin korunması amaçlanmış ama başarılı olunamamıştır. Çünkü hırsızlık olaylarının baş göstermesi ve bedenlerin çürümesinin devam etmesi başka kalıcı bir yöntemin bulunmasını gerektirmiştir. Geliştirilen yeni bir yöntemle hırsızlıkların önüne geçilmiş, mısıra tıbbi ve ekonomik açıdan birçok fayda sağlamıştır. Mumyalama işinden birçok meslek doğmuş ve bu mesleklerden birçok kişi para kazanmıştır. Bu gruba örnek olarak rahipler, ölü yıkayıcılar, keten bezi üreticileri, mezarcılar, keten tarımı yapanlar, mezar süslemesi yapan ressamlar verilebilir.
Mumyalama’nın Tıbbi Aşamaları
Mumyalamanın temel maddesi zifttir. İlk adımda ölü üç gün gibi bir süre bekletir. Üçüncü günden sonra makat yolundan verilen potasyum ile potasyum dolu bir alanda bekletilir. Sıradaki işlem organların zarar görmeden çıkarılmasıdır ve bu en zor olan evredir. Organların zarar görmemesi için vücuda tekrar potasyum verilir. İlk olarak beyin parçalanarak bir tel yardımıyla burundan çekilerek çıkartılır. Sonrasında gözler çıkarılarak yerine keten bezi, cam ya da çakıl taşı konur. Yanakların içe doğru çökmemesi içinse ağız içine çamur doldurulur. Mumyalama yapılmadan önce ölü bedeninin sol tarafı kesilerek iç organları boşaltılır. Ve bu işlemleri sadece cerrahi bilgileri olan rahipler yapabilir. Mısırlılara göre en değersiz organımız beyin ve en değerli organımız ise kalpti. Bu yüzden kalp işlem bittikten sonra bedene geri yerleştirilir. İstisnalar söz konusu olup kalpte Kanope’ye konulabilirdi.
Rahipler çıkarılan organları “Kanope” adını verdikleri vazolara koyarlardı. Bu vazoların kapakları ölülerin koruyucusu olan dört tanrının başı şeklindedir. İnsan başlı Amset’in vazosuna mide, Şahin başlı Horus’un vazosunaa karaciğer ve son olarak Maymun başlı Hapi’in vazosuna ise akciğer yerleştirilir. Vücut boşaltıldıktan sonra kokunun engellenmesi için boşluklara çeşitli bitkiler sürülerek kötü kokuyu kamufle edilir. Sıradaki işlem kimyon, tarçın ve soğanın samanla olan karışımını vücudun içine doldurularak dikilme işleminin yapılmasıdır. Dikim bittikten sonra vücut keten beziyle sarılır, bazen bu bezler boncuktan da yapılırdı. Kahire yakınlarında bir alanda natron tozu, sodyum, karbonatla veya tuzla oluşan bir maddenin içerisinde 70 gün boyunca bekletilir ve nemini kaybeden vücut kurutulur. Erkekler kırmızıya kadınlar ise sarı renge boyanır. İç içe geçirilen 4 adet tabutun içine yerleştirilen mumya en son kişiyi tasvir eden lahitte konulur. Ölünün yanına değerli eşyaları ve birkaç heykel bırakılır. Tarihte yapılan birçok arkeolojik keşifte bulunan mezarlarda firavunların hazineleri, kedi mumyaları gibi birçok şey bulunmuştur. En önemlisi ise lahite ölü kitabı yerleştirilmesidir. Kitabın amacı kişiye yol göstermek yani tanrı Osiris’in sorularına rahatlıkla cevap vermesini sağlamaktur. Mumyaların oda şeklindeki bu mezarlarına “kurgan” adı verilmektedir.
Günümüzde Bulunan Mumyalar
M.Ö 1323 yılına hüküm süren “Firavun Tutankamon”un mumyası 85 yıl kadar önce Krallar vadisinde bulunmuştur. Tutankamon’un mezarından çıkan parçalar Kahire Müzesi’nde sergilenmektedir. Bacağındaki kırığın enfeksiyon kapmasıyla ölen Tutankamon en genç ölen Firavundur. Tarihte bilinen tek kadın Firavun “Kraliçe Hat Şepşut”un lahti ve Mezar Odası da 1903 yılında Krallar Vadisinde bulunmuştur. Firavun “II. Ramses”in mumyası da bulunan mumyalar arasındadır. Mumyanın üzerinde yapılan incelemede Firavunun 96 yaşında diş apsesine bağlı zehirlenmeden öldüğü belirlenmiştir.