On Beşinci Şua

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
b424.gif

b425.gif
-1-

[Üçüncü medrese-i Yusufiyenin tek bir dersinin üçüncü kısmı]

Mukaddime

Namazdaki Fatihanın manevi emriyle
b612.gif
-2- feyziyle ikinci kısım yazıldığı gibi, namazdaki teşehhüdde dahi
b613.gif
-3- cümlesinin diliyle, manevi ihtarıyla ve Sure-i Fethin ahirinde
ilh.
b614.gif
-4- beş mucize-i gaybiyeyi gösteren büyük ayetin nuruyla üçüncü kısmını yazmaya, şimdi beyanına iznim olmayan üç sebep için mecbur oldum. Tafsilatını, izahatını, senedli hüccetlerini risalet-i Muhammediyeye (a.s.m.) dair Zülfıkar, Mucizat-ı Ahmediye (a.s.m.) ve Arabi Hizb-i Nuriye havale edip, yalnız gayet muhtasar, kısacık üç işaret ile Arabi Hizb-i Nurinin hülâsasının bir hülâsası ve tesbihatta tekrar ettiğim Kelime-i Tevhid ile daimi virdim bir tefekkür-ü Arabi olarak burada yazılan risaleciğinin
b615.gif
-5- şehadetine dair parçanın bir nevi tercümesi, İkinci ve Üçüncü işarette yazılacak.

BİRİNCİ İŞARET: Bu Kâinat Sahibinin tezahür-ü rububiyetine ve sermedi uluhiyetine ve nihayetsiz ihsanatına külli bir ubudiyet ve tanıttırmakla mukabele
1 Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla. · Ve sadece ondan yardım dileriz.
2 Şahadet ederim ki, Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur.
3 Ve yine şahadet ederim ki, Muhammed (a.s.m.) Allah'ın Resulüdür.
4 Bütün dinlere üstün kılmak üzere Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen Odur. Buna şahit olarak Allah yeter. · Muhammed Allah'ın Resulüdür. Onunla beraber olanlar da kafirlere karşı şiddetli, kendi aralarında ise pek merhametlidirler. (Fetih Sûresi: 28-29. )
5 Muhammed Allah'ın Resülüdür. (Fetih Sûresi: 28-29. )
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
eden Muhammed Aleyhissalatü Vesselam, bu kâinatta güneşin lüzumu gibi elzemdir ki, nev-i beşerin üstad-ı ekberi ve büyük peygamberi (a.s.m.) ve Fahr-i Alem ve
b616.gif
-1- hitabına mazhar ve hakikat-i Muhammediye (a.s.m.) hem sebeb-i hilkat-i alem, hem neticesi ve en mükemmel meyvesi olduğu gibi, bu kâinatın hakiki kemalatı ve sermedi Cemil-i Zülcelalin baki ayineleri ve sıfatlarının cilveleri ve hikmetli ef'alinin vazifedar eserleri ve çok manidar mektupları olması ve baki bir alemi taşıması ve bütün zişuurların müştak oldukları bir dar-ı saadet ve ahireti netice vermesi gibi hakikatleri, hakikat-i Muhammediye (a.s.m.) ve risalet-i Ahmediye (a.s.m.) ile tahakkuk ettiğinden, nasıl bu kâinat onun risaletine gayet kuvvetli ve kati şahadet eder; öyle de, başta alem-i İslam, bütün beşer ve bütün zişuur, Cehennemden daha acı ve korkunç olan ademden, hiçlikten, idam-ı ebediden, fena-i mutlaktan kurtulmak için, daimi aşk ve şevkle her zamanda ve cami mahiyetinin bütün kuvvetleriyle, bütün istidadat lisanları ile, bütün dualar ve ibadetler ve ricalarının dilleriyle istedikleri hayat-ı bakiyeyi kuvvetli ve kati beşaret veren risalet-i Ahmediye (a.s.m.) ve hakikat-i Muhammediye (a.s.m.) şahadet edip nev-i beşerin medar-ı iftiharı ve eşref-i mahlukat olduğuna imza bastığı gibi, her zamanda üç yüz elli milyon ehl-i imanın
b617.gif
-2- sırrınca, hergün işledikleri bütün hasenatlar ve hayırların bir misli Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın defter-i hasenatına gitmesi ve o tek şahsiyet-i Muhammediye (a.s.m.), yüzer milyon, belki milyarlar abid-i muhsin kadar külli bir ubudiyete ve füyüzata mazhar bir makam kazanması, o Zatın (a.s.m.) risaletine pek kuvvetli şahadet edip imza basar.

İKİNCİ IŞARET: Benim virdimde her vakit tefekkürle baktığım yirmiden ziyade şehadetlere işaret eden:
b618.gif
-3-
1 Sen olmasaydın [ya Muhammed], sen olmasaydın kainatı yaratmazdım. (Hadis-i kudsi: Keşfül- Hafa, 2:164; hadis no: 2123. )
2 Bir şeye sebep olan yapan gibidir.
3 Ümmi olduğu halde en mükemmel bir din ve (İslamiyet ve şeriatla ve en kavi bir İmân ve itikat ve ibadetle ve en yüksek bir davet ve münacat ve dua ile ve umumi bir tebliğ ve emsalsiz, harika ve en faydalı, en mükemmel bir metanetle, birden ortaya çıkmasının şahadetiyle, SadıkuI Vadil-Emin olan Muhammed (a.s.m.) Allah'ın Resulüdür.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Kısa bir nevi tercümesi ve meali:
· Yani, Muhammedin (a.s.m.) risaletine şahadet eden birincisi:
On bir halatından çıkan bir hüccet-i risalettir. Evet, okumak ve yazmak öğrenmediği ve ümmi olduğu halde, on dört asrın ukalasını, feylesoflarını hayrette bırakan ve edyan-ı semaviyede birinciliği kazanan bir din ile birden, tecrübesiz ve defaten meydana çıkması emsal kabul etmez bir halet olduğu gibi, sözlerinden, fiillerinden, hallerinden çıkan İslamiyet, her zamanda üç yüz elli milyon insanın ruhlarına, nefislerine, akıllarına terbiyekarane ders vermesi ve manevi terakkiyata sevk etmesi, emsalsiz bir halettir.
Hem, öyle bir şeriatla meydana gelmiş ki, adilane kanunlarıyla nev-i beşerin beşten birisini on dört asırda maddi ve manevi terakki içinde idare etmesi misilsiz bir halet olduğu gibi, o Zat (a.s.m.) öyle bir İmân ve itikadla meydana çıktı ki, bütün ehl-i hakikat, her zaman onun mertebe-i imanından feyiz almalarıyla beraber en yüksek ve en kuvvetli bir derecededir diye müttefikan tasdikleri ve o zamanda hadsiz muarızlarının ona muhalefeti zerre kadar bir telaş, bir vesvese, bir şüphe vermemesi gösteriyor ki, kuvvet-i imaniyede dahi onun emsali yok ve o külli yüksek imanı misilsizdir.
Hem, öyle bir ubudiyet ve ibadet gösterdi ki, iptida ve intihayı birleştirip hiç kimseyi taklit etmeyerek, ibadetin en ince esrarını görüp müraat ederek en dağdağalı zamanlarda dahi tam tamına ubudiyeti yapması emsalsiz bir halet olması gibi, Halıkına karşı öyle daavat ve münacat ve ricalar yapmış ki, bu zamana kadar telahuk-u efkarla beraber o mertebeye yetişilmemiş. Mesela, Cevşenü'l-Kebir münacatında bin bir esma-i İlahiyeyi şefaatçi ederek Halıkını öyle bir tarzda tavsif ve tarif eder ki, emsali yok. Ve marifetullahta kimse ona yetişememesi, misilsiz bir halettir.
Hem, öyle bir metanetle insanları dine davet ve öyle bir cüretle risaletini tebliğ etmiş ki, kavmi ve amcası ve dünyanın büyük devletleri ve eski dinlerin etbaları ona muarız ve düşman oldukları halde, zerre kadar korkmayarak, çekinmeyerek umumuna meydan okuması ve başa da çıkarması emsalsiz bir halettir.
İşte, onun sıdkına ve nübüvvetine bu harika, emsalsiz sekiz haletin mecmuu gayet kuvvetli bir şehadettir. Ve bu haletler, o zatın (a.s.m.) nihayet derecede ciddiyetine ve itminanına ve kemal-i sıdkına ve hakkaniyetine kati kanaatı var olduğunu gösteriyor. Alem-i İslam, her günde, her teşehhüdde milyonlar lisanla
b476.gif
der. Ve onun memuriyetine


Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerine olsun ey Peygamber!
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
teslimiyetini ve getirdiği saadet-i ebediye beşaretini tasdik ettiğini ve beşeriyetin derin bir aşkla ve fıtri ve istidadi pek kuvvetli bir iştiyakla aradığı hayat-ı bakiyeye sağlam bir yol açtığına karşı alem-i İslam, minnettarane, müteşekkirane
b620.gif
- ile bir manevi ziyaret ve görüşmek ve üç yüz elli milyon, belki milyarlar namına onu tebrik eder.
Yirmi külli şehadetlerden ve çok şehadetleri ihtiva eden ikinci şahadet:
b621.gif

Yani, "Îmanın altı rükünlerinin hakikatleri ve tahakkukları ve hakkaniyetleri, Muhammedin (a.s.m.) risaletine ve hakkaniyetine kati şahadet eder. " Çünkü, onun risalet hayatının şahsiyet-i maneviyesi ve bütün davalarının esası ve mahiyet-i nübüvveti, o altı rükündür. Öyle ise, rükünlerin tahakkuklarına delalet eden bütün deliller, Muhammedin (a.s.m.) risaletinin hak olduğuna ve onun sadıkıyetine dahi delalet ederler. Hem ahiretin tahakkukuna sair rükünlerinin delaletini Meyve Risalesi ve Onuncu Sözün zeyilleri beyan ettikleri gibi; öyle de, her bir rükün, hüccetleriyle beraber onun risaletine bir hüccettir .
Binler şehadetleri ihtiva eden üçüncü külli şahadet:
b622.gif

Yani, "O zat (a.s.m.), güneş gibi kendi kendine delildir. Binler mu'cizât ve kemalat ve yüksek, güzel ahlakıyla risaletine ve sadıkıyetine pek kuvvetli şahadet eder. "
Evet, "Mucizat-ı Ahmediye" risale-i harikada üç yüzden ziyade nakl-i sahih ile ispat ettiği gibi, o zatın (a.s.)
b623.gif
ve
b624.gif
sarahatıyla, avucunun bir parmağıyla Kamer iki parça olması ve nakl-i sahih ve tevatürle; aynı elin beş parmağından beş çeşme su akması ve susuz kalan bütün ordusu o sudan içmesi ve şahit olması ve bu acib harika iki defa başka yerde de vuku bulması; ve aynı avuç ile bir parça toprağı hücum eden düşman ordusuna atarak, herbirisinin gözüne bir avuç toprak girmesiyle, hücumda iken kaçmaları; ve aynı avuçta küçük taşlar, insanlar gibi tesbih edip "Sübhanallah" demeleri gibi nakl-i sahih ile ve bir kısmı tevatürle tarihlerde katiyen vukua gelen yüzer ve ehl-i




1 Allah'ın selamı üzerine olsun ey Peygamber!
2 Ay yarıldı. (Kamer Sûresi: 1 )
3 Attığın zaman sen atmadın. Ancak Allah attı. (Enfal Sûresi: 17. )
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
tahkikin yanında bine kadar mu'cizât, elinde zuhuru; ve dost ve düşmanların ittifakıyla, onda güzel hasletlerin ve ahlak-ı hasenenin en yüksek derecesinde Haşiye bulunması ve arkasında tebaiyetle sülûk edip kemalata erişen ve hakikate aynelyakin yetişen bütün ehl-i tahkik, ittifakla kemalat-ı Muhammediye (a.s.m.) en yüksek derecede bulunduğuna hakkalyakin tasdikleri ve onun dininden gelen alem-i İslamın füyüzatı ve koca İslamiyetin hakikatleri onun harika kemalatına delalet eder. Elbette o zat (a.s.m.), bizzat kendi risaletine gayet parlak ve külli, geniş şahadet eder demektir.

· Pekçok kuvvetli şehadetleri ihtiva eden dördüncü şahadet:
b625.gif

Yani, "Kur'an-ı Mucizü'l-Beyan, hadsiz hakikatler ve hüccetleriyle risaletine, sadıkıyetine şahadet eder."
Evet, kırk vecihle mucize olduğu Zülfıkar mecmuasında ispat edilen; ve on dört asrı nurlandıran; ve nev-i beşerin beşten birisini tebeddül etmeyen kanunlarıyla idare eden; ve o zamandan şimdiye kadar bütün muârızlara meydan okuyan; hiç kimse, hatta bir suresinin mislini getirmeye cesaret etmeyen; ve Âyetü'l-Kübrada ispat edildiği gibi, altı ciheti nurani, şüpheler giremeyen ve altı makam-ı kübra hakkaniyetine imza basan ve sarsılmaz altı hakikatlere dayanan; ve her zamanda yüzer milyon lisanlarla şevk ve hürmetle okunan ve her dakikada milyonlar hafızların kalblerinde kudsiyetle yazılan; ve alem-i İslamın bütün şehadetleri ve imanları onun şehadetlerinden tereşşuh eden; ve bütün ulum-u imaniye ve İslamiye onun menbaından akan; ve o, eski semavi kitapları tasdik ettiği gibi, bütün kütüb ve suhuf-u semaviyenin manevi tasdiklerine mazhar bulunan Kur'an-ı Azimüşşan, bütün hakikatleriyle ve hakkaniyetini ispat eden bütün hüccetleriyle, Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın sıdkına ve risaletine şahadet eder demektir.

· Beşinci, altıncı, yedinci, sekizinci külli şehadetler:
b626.gif


Haşiye: Hatta şecaat kahramanı Hazret-i Ali (radıyallahü anh) diyor:
"Harbde biz korktuğumuz zaman, Peygamberin (a.s.m.) arkasına saklanır, tahassun ederdik. " Şecaat gibi her haslette faik olduğunu o zaman düşmanları dahi tasdik ettiklerini tarihler naklediyorlar.
İşaretlerinin kudsiyetiyle Cevşenin, delillerinin kuvvetiyle Risale-i Nurun, tevatür kuvvetindeki irhasatlarıyla mazinin, binler hadise ve mucizesinin tasdikiyle istikbalin şahadetiyle...
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Yani, bin bir esma-i İlahiyeye sarihan ve işareten bakan ve bir cihette Kur'andan çıkan bir harika münacat olan ve marifetullahta terakki eden bütün ariflerin münacatlarının fevkınde bulunan ve bir gazvede "Zırhı çıkar onun yerine bu Cevşeni oku" 1
b423.gif
diye Cebrail vahiy getiren Cevşenü'l-Kebir münacatı içindeki hakikatler ve tam tamına Rabbine karşı tavsifler, Muhammedin (a.s.m.) risaletine ve hakkaniyetine şahadet ettiği gibi, Kur'an dan tereşşuh eden ve bir cihette Cevşenden feyiz alan ve tevellüd eden Resailin-Nuriye, yüz otuz parçasıyla risalet-i Muhammediyeye (a.s.m.) birtek hüccet ve risaletinin bütün hakikatlerini aklen ve mantıken ispatıyla, hatta felsefenin nazarında akıldan pek uzak meselelerini göz önünde gibi gayet kolay ve makul bir tarzda ders vermesiyle Muhammedin (a.s.m.) sadıkıyetine ve risaletine külli bir surette şahadet eder.
Hem, zaman-ı mazi dahi risaletine bir külli şahittir ki, irhasat denilen nübüvvetten evvel zuhur eden ve gelecek peygamberlerin mu'cizâtı sayılan harikalar, tarihlerde ve siyer kitaplarında kati tevatür tarzında nakledilen pekçok vakıalar, gayet sağlam bir surette risaletine şahadet eder ve çok nevileri var. Bir kısmı, gelecek Şehadetlerde beyan edilecek, bir kısmı da Zülfıkarda ve tarih kitaplarında sahih bir surette nakledilmiş. Mesela, veladet-i Peygamberiyeye (a.s.m.) yakın bir vakitte Kabeyi tahrip etmeye gelen Ebrehe askerinin başlarına ebabil kuşlarının elleriyle taşların yağması ve veladet gecesinde Kabedeki sanemlerin baş aşağı düşmesi ve Kisra-i Fars sarayının harap olması ve ateşperest Mecusilerin bin seneden beri yanması devam eden ateşi o gece sönmesi ve Bahira-i Rahip ve Halime-i Sadiyenin kati ihbarlarıyla, bulutlar başına gölge etmesi gibi çok hadiseler, nübüvvetinden evvel nübüvvetini haber vermişler.
Hem, istikbal, yani vefatından sonra onun haber verdiği hadiseler pekçoktur ve çok nevileri var. Birisi, Al-i Beytine ve Ashabına ve fütuhat-ı İslamiyeye ait ihbarat-ı gaybiyesidir ki, Zülfıkarda Mucizat-ı Ahmediye (a.s.m.) kısmında nakl-i sahih ile seksen vakıanın aynen haber verdiği gibi çıkması, mesela Hz. Osman (r.a.) mushaf okurken, Hz. Hüseyin (r.a.) Kerbelada şehid edilmeleri ve Şam ve İran ve İstanbulun fetihleri ve Abbasi Devletinin zuhuru ve Cengiz ve Hülagü onu mağlup ve mahvetmesi gibi seksen ihbar-ı gaybi mu'cizâtı, nakl-i sahih ile ve tarih ve siyer kitaplarına istinaden tafsilen yazması gibi, ihbar-ı gaybinin sair nevileriyle ve Muhammedin (a.s.m.) hakkaniyetine delalet eden pekçok vakıat-ı istikbaliye ile zaman-ı istikbal dahi kuvvetli ve külli bir surette risalet-i Muhammediyeye (a.s.m.) ve sadıkıyetine şahadet eder demektir.

· Dokuzuncu, onuncu, on birinci, on ikinci şehadetlere işaret eden,
b627.gif
-2-



1
b423.gif
Mecmuatül-Ahzab, l:231.
2 Hakkalyakin derecesindeki tasdikleriyle ve kuvvetli yakinleriyle Alinin, aynelyakin derecesindeki tasdikleriyle ve kemal-i imanlarıyla Ashabının, ilmelyakin derecesindeki tasdikleriyle ve kuvvetli tahkikatlarıyla Asfiyanın ve kati keşfiyat ve müşahedeleriyle onun risaletinde ittifak eden aktabın şahadetiyle...
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Yani; Muhammedin (a.s.m.) sadıkıyetine ve hakkaniyetine külli şehadetlerden,

Dokuzuncusu:
b628.gif
sırrına mazhar ve salavatlarda Âl-i İbrahim Aleylisselama mukabil olan Âl-i Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın içindeki büyük evliya (r.a.) ve Ali (r.a.) ve Hasan (r.a.) ve Hüseyin (r.a.) ve Ehl-i Beytin on iki imamı ve Gavs-ı Azam (k.s.) ve Ahmed-i Rüfai (k.s.), Ahmed-i Bedevi (k.s.), İbrahim-i Dessuki (k.s.), Ebül-Hasan-ı Şazeli gibi aktablar ve imamlar; ittifakla, hakkalyakin bir itikadla ve keşfiyat ve müşahedatla ve ümmette gösterdikleri harika irşadat ve kerametlerle, risalet ve hakkaniyet ve sadıkıyet-i Muhammediyeye (a.s.m.) imanları ve şehadetleri ile imza basıyorlar.
Onuncusu: Enbiyadan sonra en muhterem ve en yüksek taife, bedevi oldukları halde az bir zamanda nur-u Muhammedi (a.s.m.) ile şarktan garba kadar adilane idare edip, cihangir devletleri mağlup ederek müterakki, fenli, medeni, siyasi milletlere üstad, muallim, diplomat, hakim-i adil olarak o asn bir asr-ı saadet hükmüne getiren Sahabeler, Muhammedin (a.s.m.) her halini tetkik ve taharriden sonra, gözleriyle gördükleri çok mu'cizâtın kuvvetiyle, eski düşmanlıklarını ve ecdadlarının meleklerini ve çokları (Halid İbn-i Velid ve İkrime İbn-i Ebi Cehil gibi) pederlerinin taraftarlıklarını, kavim ve kabilelerini tamamıyla bırakıp bütün ruh u canlarıyla, gayet fedakarane bir surette İslamiyete girerek aynelyakin derecesinde Muhammedin (a.s.m.) sadıkıyetine ve risaletine imanları, sarsılmaz külli bir şehadettir.
On birincisi: Asfiya ve sıddikin denilen müçtehidler, imamlar, allameler, İbn-i Sina, İbn-i Rüşd gibi dahi feylosoflar misillü binler ehl-i tahkik, akli ve mantıki bir tarzda, herbiri ayn bir meslekte şüphesiz binler hüccetlere ve kati bürhanlara istinaden ilmelyakin derecesinde Muhammedin (a.s.m.) risaletine ve hakkaniyetine imanları öyle külli bir şehadettir ki, onların umumu kadar bir zekası bulunmayan, karşılarına çıkamaz.



Ümmetimin alimleri beni İsraillin peygamberleri gibidir. (Hadis-i şerif: Keşfül-Hafa, 2:64. )
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
İşte o hadsiz şahitlerden birisi, bu zamanda Risale-i Nurdur ki, münkirler ona karşı hiçbir çare bulamadıklarından, zabıta ve adliyeyi aldatıp mahkeme eliyle susturmasına çalışıyorlar.
On ikincisi: Alem-i İslamda herbiri ümmetin ehemmiyetli bir kısmını daire-i dersine alıp, harika irşad ve kerametlerle manevi terakki ettiren ve hüccetler yerinde müşahedata, keşfiyata dayanan ve aktab denilen en derin ehl-i tahkik ve hakikat, ruhani terakkilerinde Muhammedin (a.s.m.) risaletini ve sadıkıyetini ve en yüksek mertebe-i hakkaniyette bulunduğunu keşfen ve şuhuden görüp müttefikan ve mütetabıkan nübüvvetine şehadetleri öyle bir imzadır ki, onların umumu kadar bir yüksek mertebe-i kemalatı kazanmayan, o imzayı bozamaz.

On üçüncü şahadet: Dört külli ve çok geniş ve kati hüccetlerden ibarettir:
b629.gif

Bu fıkranın kısaca bir meali burada beyan edilecek ve izahatı ve senedleri Zülfıkarın Mucizat-ı Ahmediye (a.s.m.) kısmının ahirinde mükemmel var.
Yani, geçmiş zamanlarda nev-i beşerin meşahir ve namdarlarından başta enbiya olarak arifler, kahinler, hatifler müttefikan Muhammedin (a. s. m. } risaletine ve geleceğine irhasat nevinden gayet sarihan ve mükerrer haber verdiklerini nakl-i sahih ve bir kısmını tevatürle tarih ve siyer ve hadis kitaplarında kayıt ve kabul edilmesine ve mu'cizât-ı Ahmediye (a.s.m.) risalesinde o binler ihbaratın enkuvvetli ve kati kısmını tafsilen beyanına binaen ona havale edip gayet kısa bir işaretle deriz ki:
Enbiyalar, mukaddes, semavi kitaplarda Muhammedin (a.s.m.) nübüvvetine dair Tevrat, İncil, Zebur'un yüzer ayetlerinde sarahate yakın kısmından yirmi ayetleri On Dokuzuncu Mektubda yazılmış. Hıristiyan ve Yahudiler tarafından çok tahrifatıyla beraber, yine nübüvvet-i Ahmediyeyi (a.s.m.) haber veren yüz ayeti, Hüseyn-i Cisri kitabında yazmış.
Kahinler ise, başta meşhur Şık ve Satih olarak, ruhani ve cin vasıtasıyla gaibden haber veren ve şimdi medyum denilen tevatür bir nakl-i sahih ile Peygamberin (a.s.m.) geleceğine ve Fars devletini kaldıracağına sarih bir surette haber verdikleri ve şüphe kaldırmaz bir tarzda yakında bir Peygamber Hicazda zuhurunu mükerrer söyledikleri gibi, arif-i billah kısmından Peygamberin (a.s.m.) cedlerinden


Geçmiş devirlerdeki kahinler, hatifler ve ariflerden tevatürle nakledilen müjdelerin şahadetiyle, semavi kitaplarda görülen enbiya ve resullerin müjdelerinin müşahedesiyle; ve o peygamberlerin (aleyhimüsselam) mukaddes kitaplarında Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın risaletinin müjde ve şahadetleriyle.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Kab İbn-i Lüeyy ve Yemen ve Habeş padişahlarından Seyf İbn-i Ziyezen ve Tübba gibi çok arifler, o zaman evliyaları pek sarih bir surette Muhammedin (a.s.m.) risaletinden haber verip şürlerle ilan etmişler. On Dokuzuncu Mektubda ehemmiyetli ve kati bir kısmı yazılmış. Hatta, o pardişahlardan birisi, demiş: "Ben, Muhammede (a.s.m.) hizmetkar olmasını bu saltanata tercih ederim." Birisi de demiş: "Ah ben ona yetişse idim, onun ammizadesi olurdum." Yani, Hazret-i Ali gibi fedai bir hizmetkarı ve veziri olurdum. Her ne ise, tarih ve siyer kitapları bu haberleri tamamen neşr ile, bu arifler, risalet-i Muhammediyeye (a.s.m.) kuvvetli ve külli sadıkıyetine imza basıyorlar.
Hem, o arifler ve kahinler gibi risalet-i Muhammediyeyi (a.s.m.) gaybi haber veren ve sözleri işitilen ve şahısları görünmeyen hatif denilen ruhaniler, pek sarih bir surette Muhammedin (a.s.m.) nübüvvetinden haber verdikleri gibi, çok muhbirler, hatta saneme kesilen kurbanlar ve sanemler ve mezar taşları nübüvvetinden haber vermeleriyle onun risaletine ve hakkaniyetine imza basıp tarih lisanıyla şahadet etmişler.

· On dördüncü şehadet:
Kâinatın kuvvetli şehadetine işaret eden bu Arabi fıkra:
b630.gif



Kainat, gayeleri ve onda tezahür eden makasıd-ı İlahiye ile Muhammedin (a.s.m.) cami risaletine şahadet eder. Çünkü, kainatın yaratılış gayelerinin ve ondaki makasıd-ı İlahiyenin, mevcudatın vazifelerinin ve kıymetinin anlaşılması, hüsün ve kemalinin tebarüz etmesi, hakikatlerindeki hikmetlerin tahakkuk etmesi, insanlar içinde peygamberlerin gönderilmesine, bilhassa da risalet-i Muhanımediyeye (a.s.m.) bağlıdır. Zira, bütün makasıd-ı İlahiyeyi en açık olarak gösteren ve bu gayelerin en etmem medarı risalet-i Muhammediyedir. Şayet o olmasaydı, bu sermedi manalar taşıyan büyük bir kitap hükmündeki mükemmel kainat, hebaen mensur gider, manasız kalır ve kemalatı sukut ederdi. Bu ise pek çok vücuh ve cihetlerle muhaldir.
 

Hasret ruzgari

Aktif Üyemiz
Âyetü'l-Kübra, bu Arabi fıkranın mealine dair demiş: Bu kâinat, nasıl ki kendini icad ve idare ve tertip eden ve tasvir ve takdir ve tedbir ile bir saray, bir kitap gibi, bir sergi, bir temaşagah gibi tasarruf eden Saniine ve Katibine ve Nakkaşına delalet eder; öyle de, kâinatın hilkatindeki makasıd-ı İlahiyeyi bilecek, bildirecek ve tahavvülatındaki Rabbani hikmetlerini talim edecek ve vazifedarane harekatındaki neticeleri ders verecek ve mahiyetindeki kıymetini ve içindeki mevcudatın kemalatını ilan edecek ve "Nereden geliyorlar? Ve nereye gidecekler? Ve ne için buraya geliyorlar ve çok durmuyorlar, gidiyorlar?" diye dehşetli suallere cevap verecek ve o kitab-ı kebirin manalarını ve ayat-ı tekviniyesinin hikmetlerini tefsir edecek bir yüksek dellal, bir doğru keşşaf, bir muhakkik üstad, bir sadık muallim istediği ve iktiza ettiği ve herhalde bulunmasına delalet ettiği cihetle, elbette bu vazifeleri herkesten ziyade yapan Muhammed Aleyhissalatü Vesselamın hakkaniyetine ve bu kâinat halıkının en yüksek ve sadık bir memuru olduğunu kavvetli ve külli şahadet edip
b631.gif
-1- der.
Evet, Muhammedin (a.s.m.) getirdiği Nur ile kâinatın mahiyeti, kıymeti, kemalatı ve içindeki mevcudatın vazifeleri ve neticeleri ve memuriyetleri ve kıymetleri bilinir, tahakkuk eder. Ve kâinat, baştan başa gayet manidar mektubat-ı İlahiye ve mücessem bir Kur'an-ı Rabbani ve muhteşem bir meşher-i asar-ı Sübhaniye olur. Yoksa, adem ve hiçlik ve zeval ve fena karanlıklarında yuvarlanan karma karışık vahşetli bir virane ve dehşetli bir matemhane mahiyetine düşer. Bu hakikate binaen, kâinatın kemalatı ve hikmetli tahavvülatı ve sermedi manaları, kuvvetli bir tarzda "Neşhedü Enne Muhammeden Resulullah" der.
· On beşinci şahadet: Pekçok kudsi şehadetleri ihtiva eden, bu kâinatta tasarruf ederek zerrattan seyyerata kadar bütün tahavvülat ve harekat ve sekenat ve hayat ve memat gibi bütün tasarrufat emriyle, iradesiyle, kuvvetli bulunan Zat-ı Vacibü'l-Vücudun icraat-ı rububiyeti ve ef'al-i Rahmaniyeti cihetinde risalet-i Muhammediyeye (a.s.m.) mukaddes şehadetine işaret eden, bu gelen Arabi fıkradır:
b632.gif
-2-
1 Şahadet ederim ki, Muhammed (a.s.m.) Allah'ın Resulüdür.
2 Kainat Sahibi ve Halıkı ve Mutasarrıfının Rahmaniyet efali ve rububiyet icraatı, risalet-i Muhammediyeye şahadet eder. Kur'ân-ı Mucizül-Beyanı ona indirmek ve enva-ı mucizatı onun eliyle izhar etmek ve her türlü halinde onu himaye ve muvaffak kılarak dinini bütün hakikatleriyle beraber devam ettirmek ve onun hürmet ve şeref makamlarını yüceltmek ve bütün. mahlukatın üzerinde bir makam vermek gibi ap açık görülen Rahmaniyet fiilleri; ve keza, onun risaletini kainatın üzerinde manevi bir güneş yapmak ve dinini kullarının kemalatına bir fihriste yapmak ve onun hakikatini uluhiyetinin tecellilerine cami bir ayine yapmak ve kainattaki mahlukatın vücudu için rahmet ve hikmet ve adaletin lüzumu ve gıda ve su ve hava ve ışığın zanireti derecesinde zaruri vazifelerle onu tavzif etmek gibi rububiyet fiilleriyle, bu Kainat Sahibi, onun hakkaniyetine şahadet eder.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt