MURATS44
Özel Üye
.
Yassıada'da Menderes ve arkadaşlarının fotoğraflarını çeken emekli Astsubay Şenyüz'ün anlattıkları 27 Mayıs'ın kanlı yüzünü göstermeye devam ediyor. Menderes asılır asılmaz gazinoda parti verildiğini söyleyen Şenyüz, Menderes'in son saatlerini anlattı.
Yassıada ve İmralı'daki tarihi fotoğrafları çeken 77 yaşındaki emekli Astsubay İsmail Şenyüz, Adnan Menderes'in son saatlerini Zaman Pazar'a anlattı. 17 Eylül 1961'de İmralı'da asılan Menderes'i fotoğraflayarak tarihe çok önemli belgeler bırakan Şenyüz'ün hatıraları da yine tarihe not düşecek cinsten. 11 ay, Yassıada'da yargılanan Menderes ve arkadaşlarının fotoğraflarını çeken Şenyüz, Menderes'in asıldığı günü hiç unutamıyor: "Öğleden sonra 14.30 sularıydı. Menderes asıldı. Daha birkaç dakika bile geçmemişti ki darağacının hemen yanındaki gazinoya geçtik. Üst düzey yetkililer, bazı savcı ve Menderes'in idam kararında imzası bulunan bazı hakimlerin mutluluğu yüzlerine yansımıştı. Adadan toplanan üzümlerle bir anlamda parti yaptılar. İdamı kutladılar. Hakimlerden bir tek Vasfi Göksu biraz neşesizdi. '40 kişiye idam kararı verdim, üçünü astılar.' diyordu."
Menderes'i kandırdılar
Şenyüz'ün anlattıklarına göre 17 Eylül sabahı Menderes'in odasına ilk önce aynı davada yargılanan eski bakan Ethem Menderes girdi. Ethem Menderes, Polatkan ve Zorlu'nun bir gün önce asıldığını ve Menderes'in de o gün asılacağını biliyordu. Hasta olduğu için idam kararının çıktığı son duruşmaya katılamayan Menderes ise olup bitenlerden habersizdi. Ethem Menderes'in eski Başbakan Menderes ile ne konuştuğu bilinmiyor ama Menderes'e idam edileceğini söylemediği kesin; çünkü doktorlar içeri girdiğinde Menderes hâlâ hasta ve bitkindi.
İşte o sabahı İsmail Şenyüz'den dinleyelim: "Sabah erkenden Yassıada'da biri profesör iki doktor, ada komutanı ve iki yüzbaşı ile birlikte Menderes'in odasına girdik. Ethem Menderes, odadan yeni ayrılmıştı. Bizi gören Menderes, hafiften doğrulmaya çalıştı. Doktor, 'Efendim sizi muayeneye geldik.' dedi. Menderes'i muayene etti. Komutan, o sırada fotoğraf çekmemi emretti. Menderes buna itiraz etti. 'Hastayım ve kıyafetim düzgün değil. Milletimin beni bu halde görmesini istemem.' dedi. Komutan ise, 'çekilen bu fotoğrafların eşine ve çocuklarına verileceğini' söyledi. Aslında maksat başkaydı. Çünkü basında Menderes'in hasta hasta idam edileceği yazılıyordu. MBK ise bunun önüne geçmek için 'Bakın Menderes hasta değil.' diye fotoğrafları servis edecekti. Bu sözler üzerine Menderes bir şey demedi. Yüzbaşı, Menderes'in başucundaki iki Kur'an-ı Kerim'i alıp yere bıraktı. Ben de o esnada birkaç kare çektim. Makinenin flaşı patlayınca yüzbaşı korktu. Elindeki Kur'an'lar az kaldı yere düşecekti. Sanırım yüzbaşı flaşları yıldırım sandı. Menderes o kadar beyefendi biriydi ki koltuğun altındaki dereceyi gömleğine silip öyle doktora uzattı. Doktor dereceye bakıp 'Efendim sizi hastaneye götüreceğiz.' dedi. Hastane dedikleri yer İmralı'ydı."
Menderes, askerlerin gözetiminde bir hücumbota bindirilerek Yassıada'dan İmralı'ya doğru yola çıktı. Çok sakindi. Kimseye bir şey sormadı. Beyefendiliğini hiç bozmadan denileni yaptı. İdama götürüldüğünü hissetmişti. Ama vakurdu, inançlıydı.
İmralı'da deniz kabarmıştı
Bugüne kadar halkın dilinde bir efsane olarak anlatılan doğal olaylar da yaşanmaya başlamıştı. Şenyüz, 'Böyle bir fırtınayı daha önce de, sonra da hiç görmemiştim.' diye anlatıyor: "Her yer karardı. Deniz simsiyah olmuştu. Gökten boşanırcasına yağmur yağıyordu. Dalgalar hücumbotu sallıyordu. Batacağız sanmıştım. Kendimizi İmralı'ya zor attık. Akşama kadar da bu fırtına hiç dinmedi. Zaten bizden sonra da daha kimse gelmedi."
Sadece İmralı'da Menderes'in idam fotoğraflarını çekmekle kalmadı Şenyüz, Yassıada duruşmalarında da binlerce fotoğrafı o ve üç arkadaşı çekti. Aynı zamanda Genelkurmay Foto Film Merkezi'nin şefliğini de yapan Şenyüz'ün duruşmalarla ilgili pek çok anısı var. Yaşı ve yaşadıklarından dolayı bunların çoğunu unutmuş. Ancak yine de aklında kalanlar var. Özellikle hakim ve savcıların Menderes ve arkadaşlarına yaptıkları kaba ve çirkin muameleyi unutamıyor. Hakimlerin zaman zaman hakarete varan sözleri hâlâ kulaklarında: "Hakim ve savcıların hakaretlerini duydukça, tavırlarına şahit oldukça sinirleniyorduk, canımız sıkılıyordu. Menderes ve arkadaşları sürekli azarlanırken onların aleyhine ifade veren tanıklara iltifatlar ediliyordu. Mesela gariban takımı geliyor elini mikrofona yaklaştırırsa 'Çek elini mikrofondan.' diye azarlanıyordu. Öbür taraftan bir tanık gelip onların aleyhine konuşuyorsa ellerini sallayabilir, mikrofonu tutabilir."
Yassıada fotoğraflarımı yürüttüler
Yassıada ve İmralı'da çektiğim fotoğrafları 1978'de emekli olduktan sonra evimde saklıyordum. Sonra bir baktım, sakladığım yerde yoklar. Evi altüst ettim ama bulamadım. Anladım ki birileri götürmüş! Çok tarihi fotoğraflar vardı. Mesela Celal Bayar'ın hücrede resmi vardı. Kimseye vermemiştim. Bir tek benim albümümde vardı. Kim, niye aldı bilmiyorum.
Yassıada'da Menderes ve arkadaşlarının fotoğraflarını çeken emekli Astsubay Şenyüz'ün anlattıkları 27 Mayıs'ın kanlı yüzünü göstermeye devam ediyor. Menderes asılır asılmaz gazinoda parti verildiğini söyleyen Şenyüz, Menderes'in son saatlerini anlattı.
Yassıada ve İmralı'daki tarihi fotoğrafları çeken 77 yaşındaki emekli Astsubay İsmail Şenyüz, Adnan Menderes'in son saatlerini Zaman Pazar'a anlattı. 17 Eylül 1961'de İmralı'da asılan Menderes'i fotoğraflayarak tarihe çok önemli belgeler bırakan Şenyüz'ün hatıraları da yine tarihe not düşecek cinsten. 11 ay, Yassıada'da yargılanan Menderes ve arkadaşlarının fotoğraflarını çeken Şenyüz, Menderes'in asıldığı günü hiç unutamıyor: "Öğleden sonra 14.30 sularıydı. Menderes asıldı. Daha birkaç dakika bile geçmemişti ki darağacının hemen yanındaki gazinoya geçtik. Üst düzey yetkililer, bazı savcı ve Menderes'in idam kararında imzası bulunan bazı hakimlerin mutluluğu yüzlerine yansımıştı. Adadan toplanan üzümlerle bir anlamda parti yaptılar. İdamı kutladılar. Hakimlerden bir tek Vasfi Göksu biraz neşesizdi. '40 kişiye idam kararı verdim, üçünü astılar.' diyordu."
Menderes'i kandırdılar
Şenyüz'ün anlattıklarına göre 17 Eylül sabahı Menderes'in odasına ilk önce aynı davada yargılanan eski bakan Ethem Menderes girdi. Ethem Menderes, Polatkan ve Zorlu'nun bir gün önce asıldığını ve Menderes'in de o gün asılacağını biliyordu. Hasta olduğu için idam kararının çıktığı son duruşmaya katılamayan Menderes ise olup bitenlerden habersizdi. Ethem Menderes'in eski Başbakan Menderes ile ne konuştuğu bilinmiyor ama Menderes'e idam edileceğini söylemediği kesin; çünkü doktorlar içeri girdiğinde Menderes hâlâ hasta ve bitkindi.
İşte o sabahı İsmail Şenyüz'den dinleyelim: "Sabah erkenden Yassıada'da biri profesör iki doktor, ada komutanı ve iki yüzbaşı ile birlikte Menderes'in odasına girdik. Ethem Menderes, odadan yeni ayrılmıştı. Bizi gören Menderes, hafiften doğrulmaya çalıştı. Doktor, 'Efendim sizi muayeneye geldik.' dedi. Menderes'i muayene etti. Komutan, o sırada fotoğraf çekmemi emretti. Menderes buna itiraz etti. 'Hastayım ve kıyafetim düzgün değil. Milletimin beni bu halde görmesini istemem.' dedi. Komutan ise, 'çekilen bu fotoğrafların eşine ve çocuklarına verileceğini' söyledi. Aslında maksat başkaydı. Çünkü basında Menderes'in hasta hasta idam edileceği yazılıyordu. MBK ise bunun önüne geçmek için 'Bakın Menderes hasta değil.' diye fotoğrafları servis edecekti. Bu sözler üzerine Menderes bir şey demedi. Yüzbaşı, Menderes'in başucundaki iki Kur'an-ı Kerim'i alıp yere bıraktı. Ben de o esnada birkaç kare çektim. Makinenin flaşı patlayınca yüzbaşı korktu. Elindeki Kur'an'lar az kaldı yere düşecekti. Sanırım yüzbaşı flaşları yıldırım sandı. Menderes o kadar beyefendi biriydi ki koltuğun altındaki dereceyi gömleğine silip öyle doktora uzattı. Doktor dereceye bakıp 'Efendim sizi hastaneye götüreceğiz.' dedi. Hastane dedikleri yer İmralı'ydı."
Menderes, askerlerin gözetiminde bir hücumbota bindirilerek Yassıada'dan İmralı'ya doğru yola çıktı. Çok sakindi. Kimseye bir şey sormadı. Beyefendiliğini hiç bozmadan denileni yaptı. İdama götürüldüğünü hissetmişti. Ama vakurdu, inançlıydı.
İmralı'da deniz kabarmıştı
Bugüne kadar halkın dilinde bir efsane olarak anlatılan doğal olaylar da yaşanmaya başlamıştı. Şenyüz, 'Böyle bir fırtınayı daha önce de, sonra da hiç görmemiştim.' diye anlatıyor: "Her yer karardı. Deniz simsiyah olmuştu. Gökten boşanırcasına yağmur yağıyordu. Dalgalar hücumbotu sallıyordu. Batacağız sanmıştım. Kendimizi İmralı'ya zor attık. Akşama kadar da bu fırtına hiç dinmedi. Zaten bizden sonra da daha kimse gelmedi."
Sadece İmralı'da Menderes'in idam fotoğraflarını çekmekle kalmadı Şenyüz, Yassıada duruşmalarında da binlerce fotoğrafı o ve üç arkadaşı çekti. Aynı zamanda Genelkurmay Foto Film Merkezi'nin şefliğini de yapan Şenyüz'ün duruşmalarla ilgili pek çok anısı var. Yaşı ve yaşadıklarından dolayı bunların çoğunu unutmuş. Ancak yine de aklında kalanlar var. Özellikle hakim ve savcıların Menderes ve arkadaşlarına yaptıkları kaba ve çirkin muameleyi unutamıyor. Hakimlerin zaman zaman hakarete varan sözleri hâlâ kulaklarında: "Hakim ve savcıların hakaretlerini duydukça, tavırlarına şahit oldukça sinirleniyorduk, canımız sıkılıyordu. Menderes ve arkadaşları sürekli azarlanırken onların aleyhine ifade veren tanıklara iltifatlar ediliyordu. Mesela gariban takımı geliyor elini mikrofona yaklaştırırsa 'Çek elini mikrofondan.' diye azarlanıyordu. Öbür taraftan bir tanık gelip onların aleyhine konuşuyorsa ellerini sallayabilir, mikrofonu tutabilir."
Yassıada fotoğraflarımı yürüttüler
Yassıada ve İmralı'da çektiğim fotoğrafları 1978'de emekli olduktan sonra evimde saklıyordum. Sonra bir baktım, sakladığım yerde yoklar. Evi altüst ettim ama bulamadım. Anladım ki birileri götürmüş! Çok tarihi fotoğraflar vardı. Mesela Celal Bayar'ın hücrede resmi vardı. Kimseye vermemiştim. Bir tek benim albümümde vardı. Kim, niye aldı bilmiyorum.