Ey taze bahar,
ey dal uçlarının sıcak nefesli çiçeği,
ey çamurlar içinden başını uzatan pak yüzlü papatya,
ey gözlerden uzakta kaldığı sanılan kemikleşmiş ağaç,
taşlaşmış dal uçu, körleşmiş budak..
Bakma unutulduğunu sananlara...
Aldırma, Rabbinin gözünden düştüğünü sanıp gözleri yanılanlara...
"Ma veddaeke Rabbüke vema kala.."/ "Rabbin seni ne terk etti ne de küstü."
-alıntı-
Sırtımızı yasladığımız her şey bir gün bizi terkedip gidiyor..
Üstünde durduğumuz dallar kırılıyor, gemimiz rotasını kaybediyor..
Dalgalar hüzünle beraber kalbimizin limanına çarpyor..
Çarptıkça acı veriyor, güllerimize hazan dokunuyor..
Güneşe matem düşüyor, gözümüzün onu kararıyor..
Çok mu ümit bağlıyoruz bu dünyaya acaba?
Sırtımızı çok mu yaslıyoruz beşer-i duygulara..
Vakit, nakit... Zamanın anlamını unutuyor dimağımız..
Ölmeyecek gibi koşuşturuyoruz hayat yolunda..
ÖlÜm mü??!! Canım daha çok genciz,..(!)
Hayır mı yapacak mısım, yaparım daha..
Tevbe mi edecekmisim ederim daha..
Biz ölmeyiz sanıyoruz(!) hani genciz ya daha..
Halbuki genc iken toprağa giren sayısız insan var..
ölumü anmaktan kaçınıyoruz..
Huzursuz mu oluyoruz acaba..
Özgürlüğümüz mü bozuluyor her anışımızda...
Bazen, dünyada yaşlandığım
herşeyin bir gün beni terk ettiğini hissediyorum..
Yanlız kalıyorum yüreğimle...
Herkes yanımda, herşey var belki ama yanlızlığı yudumluyorum..
Ve Rabbim...
O`nun rahmetine sığınmak...
Secdenin manevi havasında boğulmak teselli ediyor O`nu anan gönülleri..
Yüreğinizi özgür bırakın...
Yürekler ancak ALLAH`a dayandıkça...
O`na güvendikçe özgürler..
Beşeri hersey birgün bizi terkediyor..
Seviyeli olsun dünyalık şeylerle ilişkilerimiz..
Sonsuzluğa bırakalım yüreklerimizi..
Sonsuzluk aşkına talip olalım inşaALLAH
Alıntı
“Değerli veya değersiz Senden gayri her şey insanın ruhu için aynen ateş gibidir.
Her kim ateşe sığınır ve ona dayanırsa, o hem Mecusi, hem de Zerdüşt’tür.”
“Senin yüzünü görmedikten sonra, varsayalım ki yüzlerce dünya görmüşüm, ne çıkar?
Güzelliğini kimlere sorayım senin, say ki herkese sormuşum, kim anlatacak?
Sana kavuşmadıktan sonra tut ki Cennette ebedîyim, hurilerle eşim, devlet yâr olmuş bana,
Ne çıkar bunlardan?
Ayrılık bulutu senin ay yüzünü örttükten sonra,
O bulut tut ki başıma inciler mücevherler yağdırmış, ne kârım olur bundan?
Şu aşağılık büyücü karı olan dünya madem ki yok olup gidecek bir gün,
Tahtını bahtını dünya hazinelerini bana bağışlamışlar kabul et,
Ne olur ki yâni?
Senin aşkın yüzünden bütün dünya beni kötülese pervam olmaz,
Say ki gerçek hakkında yüzlerce yalan söylenmiş, ne önemi olur bunların?”
“Küle döndüm amma közde yanmadım, bir gönül ki böyle yanar sanmadım, pınarlardan içtim içtim kanmadım,
Anladım ki susuzluğum sanadır.
Kuluna hem yoldaş arkadaş verdin, hem ana hem baba hem kardaş verdin, sofrasına ekmek verdin aş verdin,
Anladım ki bu açlığım sanadır.
Yollarına ömür serdim dolaştım, toz toprağa çamurlara bulaştım, en sonunda menzilime ulaştım,
Anladım ki bu çileler sanadır.
Yollar gördüm aşk peşine düşeli, eğri doğru dönemeçli köşeli, yollar gördüm sabırtaşı döşeli,
Anladım ki bütün yollar sanadır.
Kullar gördüm semaya el açmada, bin vecd ile bedenden vazgeçmede, kullar gördüm yücelerde uçmada,
Anladım ki tüm secdeler sanadır.
Vicdanımı karalarla bağladım, yaralarım haram ile dağladım, pişman olup yıllar yılı ağladım,
Anladım ki gözyaşlarım sanadır.
Her şey döne döne sana gitmede, yıldızların bile ömrü bitmede, tüm kainat hamd ü sena etmede,
Anladım ki bu dönüşler sanadır.”
Hz. Mevlâna
İyileşmek istiyorum!
Ruhum hasta hasta sana geliyor.tek doktor sensin biliyorum.
Çarede sensin,dermanda sensin.
Çevirme geri,sarsarmala sevgin ile.
Çektin benden elini eteğini neler oldu gördün.
Ben evrenin tek hakimi durur iken ölümlü dostu neyliyeyim.
Kendime bile güvenmiyorum,biranda neler yapabiliyorum aklım almıyor.
Cehennem ateşi ile değil,aşkının ateşi ile yanmak istiyorum.
Seni düşünmek ruhuma şifa,aklıma ziyan.karanlık gecede ışık.aydınlık günde yol oluyorsun.batıyorum batağa,utanmadan yine sana dönüyorum.
Biliyorum sen kapıları kapatmazsın yüzüme..
Affet diyorum ağlıyorum,utana sıkıla yardım istiyorum.
Ediyorsun gözüme soka soka hemde,işte diyorsun ben burdayım tamda yüreğinin içinde.
Anlamıyorum yine şımarıp yine batıyorum dünyanın en dibine,her defasında son diyorum bı daha hata yok.
Ama nafile.
Sen okadar yücesin ki,gel kulum iste diyorsun sana şans sonsuz kullan kullana bildiğin kadar.
Aptal nefsim doyarmı,birgün o kapı kapanırsa biliyorki açılmaz korka korka işliyor günahları.
Allahım affet bağişla bu utanmaz kulunu,utanmadan isteyen kul olduğunu unutan emanetçini,affet.
Bir dem ki Huzura ermek
Bir dem ki dertlerin yok olması
Bir dem ki aşığın maşuğuna kavuşması
Vuslatı
Mevlam istedimki bu sayfayı
sana olan özlemimi dindirebilecek bir hatırlatıcı yapayım,
istedim ki dağılan halimi toparlayabileyim,
istedim ki sana sevgimi
dem dem gelip anlatabileyim
hasbihal edebileyim ….
Senin aşkın öyle bir iksir ki Mevlam,
geldiği anda yürekte ne sızı,
ne hüzün bırakıyor….
Şiddetli bir kış geçiren yeryüzü nasıl ki
ilkbahar neşvünemasıyla dirilirse
senin aşkında
bela ile yoğrulan,
kışa dönen gönülleri
bahar gülleri ile dolduruyor…
Sarmaşık gülleri sarıyor tüm benliğimizi
öyle bir sarıyor ki
benliğimiz senin aşkında yok oluyor eriyor….
Aşk: “SARMAŞIK”
BAŞI; “Karışık”
ORTASI; “Karmaşık”
SONU; “Karmakarışık”
Aşk: “SARMAŞIK”
“Aşk, muhabbetin seveni kavraması, bütün vücûduna yayılması âdeta onu SARMAŞIK dalları gibi kucaklamasıdır.”
“Aşk yapışkan bir bitkidir. İnsanların sevgisine aşk denmesi, kalbe yapışmasındandır.”(Ferra)
Bu yapışkanın adı; “SARMAŞIK” tır. Ve “Işk” kelimesinden alınmıştır. SARMAŞIK sarıldığı yeri nasıl kaplarsa, aşk da girdiği kalbi öyle sarar, sarmalar, kök salar. Kalpte yeşerir, zamanla sararır ve sâhib-i kalbi de sarartır. Aşkın kolları öyle güçlüdür ki; ne aşka tutunanlar, ne de aşkta tutuklu kalanlar ondan kurtulamazlar. Karışan kafalarında aşka dâir sonu gelmeyen sorular belirir.
Aşk mıdır cân u dil mülkünü yağma eyleyen
Aşk mıdır sînemin içre gelip câ eyleyen
Aşk mıdır boynuma takıp belâ zincîrini
Gezdirip Mecnûnleyin âlemde rüsvâ eyleyen
(Muhibbî)
Aşk; âşıkların ışığıdır. Bütün yangınların âteşidir. Mansur’un celladı, Şîrin’in Ferhad’ıdır. Halîl’in “Verd” i, Züleyhâ’nın “Derd”idir.
Aşk imiş ışık veren âşıklara
Aşk imiş âteş veren yanıklara
Aşk imiş derde bırakan dem’i
Aşk imiş deva veren âşıklara
(Hicrânî)
VE İNCE BİR nimettir! Ve dahi hikmetle anlaşılmaya, şefkatle sevilmeye lâyıktır. İbrahimî “Lâ uhibbu’l-âfilîn” feryadının üç harf ve altı noktaya dökülmüş halidir aşk.
Güzelliğe iştiyaktır ve hakikî güzeli gösteren bir pusuladır.
Batıp yitenin sevgili olamayacağını haykıran bir dellâldır.
Kalbimin ebedî aşk için yaratıldığını ve sadece ama sadece Ona ayna kılınan o kalbe, kaybolup giden zeval mahkûmlarının giremeyeceğini anlatan bir işarettir.
Aşk ile ebede yönelirim ve aşk gözyaşlarıyla Ebedî Sevgili’yi ararım.
Geldim Mevlam kabul edermisin bu aciz kulunu
Ey Allah’ımSana aşkımı ilan ediyorum..
Seni Seviyorum! Seni Seviyorum Allah’ım!
Ne olur, ne olur sen de beni sev! Ne olur sen de beni sev!…
Beni sevginle yaşat ve Sevginle canımı al!
Sevginle dağıt bedenimi, Tekrar sevginle bir araya getir!
Sevginle çıkayım kabirden,
Sana koşayım yüreğimdeki sevginle!
Ya Nur! Alemleri ve gönülleri aydınlatan,
nur üstüne nur olan Allah’ım!
Nurunla nurlandır yüzümü,
Nurunla nurlandır bedenimi,
Nurunla nurlandır yüreğimi…
Ya Sultan! Kendine esir et beni!
Ya Canan! Kendine meftun et beni!
Ya Allah!
Ya Allah!
Ya Allah!
Ey En Büyük Sevgili!
Ben seni çok seviyorum yarabbi, ne olur sen de sev beni!
Varsın hiç kimse bilmesin beni,
Varsın hiç kimse sevmesin beni,
Yeter ki sen sev beni Allah’ım, yeter ki sen sev beni!….
Kabul edermisin?
Kapındaki gedanı…
Ebedi sevgilim…
İmanımı tazeliyorum Mevlam
La ilahe illallah Muhammeden Resulullah
Neyleyim Dünyayı Bana Allah’ım Gerek
Neyleyim Ukbayı Bana Allah’ım Gerek
Neyleyim Sensiz Yazı Kışı Baharı
Neyleyim Seni Bilmeyen Bir Beni
Mevlam Cemalullahına kavuştur bizleri
ey dal uçlarının sıcak nefesli çiçeği,
ey çamurlar içinden başını uzatan pak yüzlü papatya,
ey gözlerden uzakta kaldığı sanılan kemikleşmiş ağaç,
taşlaşmış dal uçu, körleşmiş budak..
Bakma unutulduğunu sananlara...
Aldırma, Rabbinin gözünden düştüğünü sanıp gözleri yanılanlara...
"Ma veddaeke Rabbüke vema kala.."/ "Rabbin seni ne terk etti ne de küstü."
-alıntı-
Sırtımızı yasladığımız her şey bir gün bizi terkedip gidiyor..
Üstünde durduğumuz dallar kırılıyor, gemimiz rotasını kaybediyor..
Dalgalar hüzünle beraber kalbimizin limanına çarpyor..
Çarptıkça acı veriyor, güllerimize hazan dokunuyor..
Güneşe matem düşüyor, gözümüzün onu kararıyor..
Çok mu ümit bağlıyoruz bu dünyaya acaba?
Sırtımızı çok mu yaslıyoruz beşer-i duygulara..
Vakit, nakit... Zamanın anlamını unutuyor dimağımız..
Ölmeyecek gibi koşuşturuyoruz hayat yolunda..
ÖlÜm mü??!! Canım daha çok genciz,..(!)
Hayır mı yapacak mısım, yaparım daha..
Tevbe mi edecekmisim ederim daha..
Biz ölmeyiz sanıyoruz(!) hani genciz ya daha..
Halbuki genc iken toprağa giren sayısız insan var..
ölumü anmaktan kaçınıyoruz..
Huzursuz mu oluyoruz acaba..
Özgürlüğümüz mü bozuluyor her anışımızda...
Bazen, dünyada yaşlandığım
herşeyin bir gün beni terk ettiğini hissediyorum..
Yanlız kalıyorum yüreğimle...
Herkes yanımda, herşey var belki ama yanlızlığı yudumluyorum..
Ve Rabbim...
O`nun rahmetine sığınmak...
Secdenin manevi havasında boğulmak teselli ediyor O`nu anan gönülleri..
Yüreğinizi özgür bırakın...
Yürekler ancak ALLAH`a dayandıkça...
O`na güvendikçe özgürler..
Beşeri hersey birgün bizi terkediyor..
Seviyeli olsun dünyalık şeylerle ilişkilerimiz..
Sonsuzluğa bırakalım yüreklerimizi..
Sonsuzluk aşkına talip olalım inşaALLAH
Alıntı
“Değerli veya değersiz Senden gayri her şey insanın ruhu için aynen ateş gibidir.
Her kim ateşe sığınır ve ona dayanırsa, o hem Mecusi, hem de Zerdüşt’tür.”
“Senin yüzünü görmedikten sonra, varsayalım ki yüzlerce dünya görmüşüm, ne çıkar?
Güzelliğini kimlere sorayım senin, say ki herkese sormuşum, kim anlatacak?
Sana kavuşmadıktan sonra tut ki Cennette ebedîyim, hurilerle eşim, devlet yâr olmuş bana,
Ne çıkar bunlardan?
Ayrılık bulutu senin ay yüzünü örttükten sonra,
O bulut tut ki başıma inciler mücevherler yağdırmış, ne kârım olur bundan?
Şu aşağılık büyücü karı olan dünya madem ki yok olup gidecek bir gün,
Tahtını bahtını dünya hazinelerini bana bağışlamışlar kabul et,
Ne olur ki yâni?
Senin aşkın yüzünden bütün dünya beni kötülese pervam olmaz,
Say ki gerçek hakkında yüzlerce yalan söylenmiş, ne önemi olur bunların?”
“Küle döndüm amma közde yanmadım, bir gönül ki böyle yanar sanmadım, pınarlardan içtim içtim kanmadım,
Anladım ki susuzluğum sanadır.
Kuluna hem yoldaş arkadaş verdin, hem ana hem baba hem kardaş verdin, sofrasına ekmek verdin aş verdin,
Anladım ki bu açlığım sanadır.
Yollarına ömür serdim dolaştım, toz toprağa çamurlara bulaştım, en sonunda menzilime ulaştım,
Anladım ki bu çileler sanadır.
Yollar gördüm aşk peşine düşeli, eğri doğru dönemeçli köşeli, yollar gördüm sabırtaşı döşeli,
Anladım ki bütün yollar sanadır.
Kullar gördüm semaya el açmada, bin vecd ile bedenden vazgeçmede, kullar gördüm yücelerde uçmada,
Anladım ki tüm secdeler sanadır.
Vicdanımı karalarla bağladım, yaralarım haram ile dağladım, pişman olup yıllar yılı ağladım,
Anladım ki gözyaşlarım sanadır.
Her şey döne döne sana gitmede, yıldızların bile ömrü bitmede, tüm kainat hamd ü sena etmede,
Anladım ki bu dönüşler sanadır.”
Hz. Mevlâna
İyileşmek istiyorum!
Ruhum hasta hasta sana geliyor.tek doktor sensin biliyorum.
Çarede sensin,dermanda sensin.
Çevirme geri,sarsarmala sevgin ile.
Çektin benden elini eteğini neler oldu gördün.
Ben evrenin tek hakimi durur iken ölümlü dostu neyliyeyim.
Kendime bile güvenmiyorum,biranda neler yapabiliyorum aklım almıyor.
Cehennem ateşi ile değil,aşkının ateşi ile yanmak istiyorum.
Seni düşünmek ruhuma şifa,aklıma ziyan.karanlık gecede ışık.aydınlık günde yol oluyorsun.batıyorum batağa,utanmadan yine sana dönüyorum.
Biliyorum sen kapıları kapatmazsın yüzüme..
Affet diyorum ağlıyorum,utana sıkıla yardım istiyorum.
Ediyorsun gözüme soka soka hemde,işte diyorsun ben burdayım tamda yüreğinin içinde.
Anlamıyorum yine şımarıp yine batıyorum dünyanın en dibine,her defasında son diyorum bı daha hata yok.
Ama nafile.
Sen okadar yücesin ki,gel kulum iste diyorsun sana şans sonsuz kullan kullana bildiğin kadar.
Aptal nefsim doyarmı,birgün o kapı kapanırsa biliyorki açılmaz korka korka işliyor günahları.
Allahım affet bağişla bu utanmaz kulunu,utanmadan isteyen kul olduğunu unutan emanetçini,affet.
Bir dem ki Huzura ermek
Bir dem ki dertlerin yok olması
Bir dem ki aşığın maşuğuna kavuşması
Vuslatı
Mevlam istedimki bu sayfayı
sana olan özlemimi dindirebilecek bir hatırlatıcı yapayım,
istedim ki dağılan halimi toparlayabileyim,
istedim ki sana sevgimi
dem dem gelip anlatabileyim
hasbihal edebileyim ….
Senin aşkın öyle bir iksir ki Mevlam,
geldiği anda yürekte ne sızı,
ne hüzün bırakıyor….
Şiddetli bir kış geçiren yeryüzü nasıl ki
ilkbahar neşvünemasıyla dirilirse
senin aşkında
bela ile yoğrulan,
kışa dönen gönülleri
bahar gülleri ile dolduruyor…
Sarmaşık gülleri sarıyor tüm benliğimizi
öyle bir sarıyor ki
benliğimiz senin aşkında yok oluyor eriyor….
Aşk: “SARMAŞIK”
BAŞI; “Karışık”
ORTASI; “Karmaşık”
SONU; “Karmakarışık”
Aşk: “SARMAŞIK”
“Aşk, muhabbetin seveni kavraması, bütün vücûduna yayılması âdeta onu SARMAŞIK dalları gibi kucaklamasıdır.”
“Aşk yapışkan bir bitkidir. İnsanların sevgisine aşk denmesi, kalbe yapışmasındandır.”(Ferra)
Bu yapışkanın adı; “SARMAŞIK” tır. Ve “Işk” kelimesinden alınmıştır. SARMAŞIK sarıldığı yeri nasıl kaplarsa, aşk da girdiği kalbi öyle sarar, sarmalar, kök salar. Kalpte yeşerir, zamanla sararır ve sâhib-i kalbi de sarartır. Aşkın kolları öyle güçlüdür ki; ne aşka tutunanlar, ne de aşkta tutuklu kalanlar ondan kurtulamazlar. Karışan kafalarında aşka dâir sonu gelmeyen sorular belirir.
Aşk mıdır cân u dil mülkünü yağma eyleyen
Aşk mıdır sînemin içre gelip câ eyleyen
Aşk mıdır boynuma takıp belâ zincîrini
Gezdirip Mecnûnleyin âlemde rüsvâ eyleyen
(Muhibbî)
Aşk; âşıkların ışığıdır. Bütün yangınların âteşidir. Mansur’un celladı, Şîrin’in Ferhad’ıdır. Halîl’in “Verd” i, Züleyhâ’nın “Derd”idir.
Aşk imiş ışık veren âşıklara
Aşk imiş âteş veren yanıklara
Aşk imiş derde bırakan dem’i
Aşk imiş deva veren âşıklara
(Hicrânî)
VE İNCE BİR nimettir! Ve dahi hikmetle anlaşılmaya, şefkatle sevilmeye lâyıktır. İbrahimî “Lâ uhibbu’l-âfilîn” feryadının üç harf ve altı noktaya dökülmüş halidir aşk.
Güzelliğe iştiyaktır ve hakikî güzeli gösteren bir pusuladır.
Batıp yitenin sevgili olamayacağını haykıran bir dellâldır.
Kalbimin ebedî aşk için yaratıldığını ve sadece ama sadece Ona ayna kılınan o kalbe, kaybolup giden zeval mahkûmlarının giremeyeceğini anlatan bir işarettir.
Aşk ile ebede yönelirim ve aşk gözyaşlarıyla Ebedî Sevgili’yi ararım.
Geldim Mevlam kabul edermisin bu aciz kulunu
Ey Allah’ımSana aşkımı ilan ediyorum..
Seni Seviyorum! Seni Seviyorum Allah’ım!
Ne olur, ne olur sen de beni sev! Ne olur sen de beni sev!…
Beni sevginle yaşat ve Sevginle canımı al!
Sevginle dağıt bedenimi, Tekrar sevginle bir araya getir!
Sevginle çıkayım kabirden,
Sana koşayım yüreğimdeki sevginle!
Ya Nur! Alemleri ve gönülleri aydınlatan,
nur üstüne nur olan Allah’ım!
Nurunla nurlandır yüzümü,
Nurunla nurlandır bedenimi,
Nurunla nurlandır yüreğimi…
Ya Sultan! Kendine esir et beni!
Ya Canan! Kendine meftun et beni!
Ya Allah!
Ya Allah!
Ya Allah!
Ey En Büyük Sevgili!
Ben seni çok seviyorum yarabbi, ne olur sen de sev beni!
Varsın hiç kimse bilmesin beni,
Varsın hiç kimse sevmesin beni,
Yeter ki sen sev beni Allah’ım, yeter ki sen sev beni!….
Kabul edermisin?
Kapındaki gedanı…
Ebedi sevgilim…
İmanımı tazeliyorum Mevlam
La ilahe illallah Muhammeden Resulullah
Neyleyim Dünyayı Bana Allah’ım Gerek
Neyleyim Ukbayı Bana Allah’ım Gerek
Neyleyim Sensiz Yazı Kışı Baharı
Neyleyim Seni Bilmeyen Bir Beni
Mevlam Cemalullahına kavuştur bizleri