Okyay
ÖZEL ÜYE
Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) in
Mûcizeleri.
Ashabtan Hazreti Cãbir –radıyallahu anhu-,
Hendek savaş öncesi, naklediyor bir anı..
O büyük hendeklerin kazıldığı sırada,
Zorluklardan bahseden, unutulmaz hatıra…
“Biz hendek kazıyorken, bir kayaya rastladık,
Kaya sertti, uğraştık, bir türlü kıramadık.
Ashab, Zişãna gelip durumu arz edince (s.v.)
Sallãllahu ve selem, bizzat hendeğe indi.
Kazmayı ele alıp, ne zamanki indirdi,
O sert kaya kum gibi dağılmayı andırdı.
Bu mûcize tecelli ederken görmüştük ki,
Rasûlullah bizden de, daha aç idi belki. (s.v.)
Açlıktan o mübarek karna taş bağlamıştı,
Böylesine bir sabra, sahabe de şaşmıştı.
Zira üç gün boyunca, hiçbir şey yememiştik,
Doğrusu ya hepimiz, olabildikçe açtık.”
Ben bunun üzerine, “ya Rasûlullah”dedim,
“Eve kadar gitmeme lütfen müsaade edin!”
Talebim kabul gördü, bana izin verdiler,
Ve hemen eve gittim. Zevcem hayra yordular;
“Hayırdır”dedim. Yalnız; Rasûl-i Ekrem için,
Hâline çok üzgünüm, dayanamıyor içim.
Evimizde yiyecek, bir şeylerimiz yok mu?
İkramda bulunalım, ne varsa çıkar saklı.”
“Birazcık arpamız var, bir de keçi yavrusu,”
İkram etsek olur mu bilmiyorum doğrusu.?
“Tamam”diyerek, hemen, ben oğlağı keserken,
Ailem de arpayı öğütüp ekmeklerken,
Eti de tencereye koyduk o da kaynarken,
Ben artık Efendimiz, Rasûlullaha gittim. (s.v.)
Arz ettim ki,”efendim; biraz yemeğimiz var,
Bir iki kişi ile, Zatınız buyursunlar.”
Diyerek rica ettim, Zahar memnun oldular,..
“Ne kadar yemeğiniz var” diyerek sordular,?
Ben de neyimiz varsa, açıkça beyan ettim,
“Ekmeğimiz pişmekte, et ocakta belirttim.”
Efendimiz buyurdu;“Hem çok, hem çok iyi (s.v)
Ekmeğiniz fırında, ateşte tencereyi,
Öyle tutulu dursun, ailene tembih et!
İndirmesin aşağı, bizler gelinceye dek.”
Ashabına da dönüp, “Kalkınız” emri verdi.
Muhâcirler ve Ensar, hepsi birliktelerdi.
Bunun üzerine ben, aileme ulaştım,
Yemeğin azlığından, zevcem de, ben de şaştım.
Endişemiz zahiren yemeğimiz yetmezdi,
Lâkin üzüntümüzü, tevekkülümüz yendi.
“İşte bak Peygamber de, Muhâcir ve Ensarla,(s.v.)
Göründü, geliyorlar, başka katılanlarla.”
Ailem bana dönüp, şöyle rahat ümitkâr;
“Peygamber sormadı mı, hazırlığın ne kadar?”
“Evet sordular” dedim, “öyle ise rahat ol,
Müsterih ol” diyerek, tarif etti emin yol.
Peygamber Efendimiz; gelen misâfirlere; (s.v.)
“Giriniz, sıkışmayın” oturun boş yerlere,
Buyurarak rahatlık, huzur bahşediyordu,
Bir yandan ikram için ekmekten kesiyordu.
Ekmeğin üzerine bir parça et koyuyor,
Bunların da üstüne et suyunu döküyor.
Nihayet bütün ashab, ziyadesiyle doydu,
Hatta bir miktar yiycek, artmıştı, duruyordu.
Aileme hitaben; “Bunu ye, komşuna da
İkram et. Çünkü açlık ortalığı kapladı”
Buyurdular.Ve işte kâinat Rehberiyle,
Bu hayatı paylaşan Sahâbe-i Kirâmın,
Hayretlere düşüren muhabbet ve ikramı.
(1)
* * *
Sen ki, Yüce Mevlânın, Habib-i Edibiydin,
Senden esirgemezdi, cihânı isteseydin.
Çünkü senin içindi, bütün eflâk-ı âlem,
Sâdece dileyerek, ‘Yâ Rabb! Lütfet’ deseydin.
Velâkin sen örnektin, sabretmede önderdin,
Sabır nimeti ile, nice güçlükler yendin.
Bazan sa Sahabenin, imanını şavkartan,
Bir çok mûcizeleri gözler önüne serdin.
Ey Allah’ın Resûlü, baş tâcımız Efendim,(s.v.)
Hakkı aydınlatırken, en önlerdeydi kendin.
Doğruydun, çok dürüsttün, tanınmıştın 'El Emin',
O berrak yaşamında, düşüncendi ümmetin.
Sallü alâ Rasûlüna Muhammed
Allahümme salli alâ Muhammed
Şevket Okyay
KAYNAK
1- Buhârî, Megâzi, 29; Müslim, Eşribe, 141
Moderatör tarafında düzenlendi: