Hasret ruzgari
Aktif Üyemiz
HAZRET-İ GAVS'IN KERAMET-İ GAYBİYESİNİ TEYİD EDEN BİR ÂYETİN İŞÂRÂTINDAKİ BİR NÜKTE-İ İ'CÂZİYEDİR.
Kur'ân'dan tereşşuh eden o Sözler ve risaleler, Kur'ân-ı Hakîmin bir nevi, müstakim tefsiri ve hakaik-i imâniyenin istikametli ve kuvvetli delilleri olduğundan, o risaleler ve sözlere gelen şeref ve takdir ve tahsin, Kur'ân'a ve hakaik-i imâna aittir. Madem öyledir; bilâ-perva derim ki:
-1- sırrıyla, Kur'ân'da elbette bu istikametli tefsirinin istikametine işaret var. Evet var. Kur'ân o tefsirine hususî bakıyor. Çünkü, âyât-ı mühimmeden Sûre-i Hûd'daki Haşiye
-2- âyeti bulunan sayfanın karşısında
-3- âyeti, fâ-yı atıf hariç olarak
makam-ı ebcedîsi bin üç yüz ikidir. Demek '
deki emr-i has içinde bulunan hitab-ı âmmın hadsiz müstakim efradları içinde, o bin üç yüz iki tarihinde bir ferdin bir cihette istikamet emrinin imtisali bir hususiyet kazanacak. Demek on dördüncü asırda Kur'ân'dan iktibas edip, istikametsiz sakim yollar içinde sırat-ı müstakîmi gösterecek âsârı neşreden bir adamı, o hadsiz efrad içinde dahil ediyor.
Hem o istikametin bir hususiyeti var ki, tarihiyle işaret ediyor. Halbuki, o asırda şahsen istikamette mümtaz bir hususiyet kesb etmek çok uzaktır. Demek, şahsî istikamet değil. Öyleyse, o adamın teşebbüsüyle neşredilen esrar-ı Kur'âniye, o asırda istikamette imtiyaz kesb edecek. O adam şahsen gayr-ı müstakim olduğu halde, müstakimler içine ithali, o imtiyaza remzeder. Madem hakikat budur, ben kat'î bir surette itiraf ediyorum ki, hayatım istikametsiz gitmiş, kalbim sakametten kurtulmamış, o kudsî emrin imtisalinden belki yüz derece uzağım. Fakat
-4- sırrıyla o nimete bir şükür olarak derim ki: O bin üç yüz iki tarihi ise-Arabî tarih itibariyle olsa-Kur'ân okumaya başladığım aynı tarihe tevafuk eder. Ve-Rumî tarihi hesabıyla-ilme başladığım
Haşiye Hattâ Resul-i Ekrem (aleyhissalâtü vesselâm) ferman etmiş ki:
yani, sûre-i Hûd'daki
âyeti beni ihtiyarlattırdı. Çünkü, ehemmiyeti azimdir; istikamet-i tâmmeyi emrediyor. (Tirmizî, Tefsîru Sûre 56:6.)
1 Yaş ve kuru ne varsa ap açık bir kitapta yazılmıştır. En'âm Sûresi: 6:59.
2 O gün insanlardan şakîler ve saidler vardır. Hûd Sûresi: 11:105.
3 Emrolunduğun gibi dos doğru ol. Hûd Sûresi: 11:112. 4 Rabbinin nimetini de yâd et. Duhâ Sûresi: 93:11.
Kur'ân'dan tereşşuh eden o Sözler ve risaleler, Kur'ân-ı Hakîmin bir nevi, müstakim tefsiri ve hakaik-i imâniyenin istikametli ve kuvvetli delilleri olduğundan, o risaleler ve sözlere gelen şeref ve takdir ve tahsin, Kur'ân'a ve hakaik-i imâna aittir. Madem öyledir; bilâ-perva derim ki:
Hem o istikametin bir hususiyeti var ki, tarihiyle işaret ediyor. Halbuki, o asırda şahsen istikamette mümtaz bir hususiyet kesb etmek çok uzaktır. Demek, şahsî istikamet değil. Öyleyse, o adamın teşebbüsüyle neşredilen esrar-ı Kur'âniye, o asırda istikamette imtiyaz kesb edecek. O adam şahsen gayr-ı müstakim olduğu halde, müstakimler içine ithali, o imtiyaza remzeder. Madem hakikat budur, ben kat'î bir surette itiraf ediyorum ki, hayatım istikametsiz gitmiş, kalbim sakametten kurtulmamış, o kudsî emrin imtisalinden belki yüz derece uzağım. Fakat
Haşiye Hattâ Resul-i Ekrem (aleyhissalâtü vesselâm) ferman etmiş ki:
1 Yaş ve kuru ne varsa ap açık bir kitapta yazılmıştır. En'âm Sûresi: 6:59.
2 O gün insanlardan şakîler ve saidler vardır. Hûd Sûresi: 11:105.
3 Emrolunduğun gibi dos doğru ol. Hûd Sûresi: 11:112. 4 Rabbinin nimetini de yâd et. Duhâ Sûresi: 93:11.