Zeynel abidin (r.a.): Peygamber (s.a.v.) efendimizin soyundan olup hz. Hüseyin (r.a.) 12. oğludur. Onun adıyla anılan Zeynelabidin camii içerisinde medfumdur. Çeşitli seyyah ve tarihçilerin bahsettikleri büyük avlulu İki musluğu olan camii; işte bu CAMİ-İ dir. Zamanı gelince ondan bahs etmeye çalışacağız. İnşaallah.
Selman-ı Farisi(r.a.)
Eshabi kiramın büyüklerindendir. Aslen İranın İsfahan yakınlarındaki bir köyde doğup büyüdü. Gençliğinde Mecusi iken, hiristiyan olmuş ve çeşitli kiliselerde ibadet ve hizmet etmiştir. Bu kiliseden bir tanesi Dünyan’ın ilk üniversitesi olan Nusaybin üniversitesi dir.
Ebel ferec (r.a.) buyurdu ki:
-”Adullah bin Abbas (r.a.) nın yanında idim bana selman-i Farisi (r.a.) nın hayatını şöyle anlattı.”
Selman (r.a.) anlatıyor:
-”Ben önce mucusi idim. Bir hiristiyan kilisesine rasladım. Onların ibadetlerini görünce içim ısındı.
kendilerine;
-”Bu dinin aslı nerededir?” dedim.
bana;
-”Bu dinin aslı Şam’dadır.”dediler.
Ben;
-”Peki.”dedim
Önce kervanla Şama geldim. Şam’da hiristiyan dininin en büyük alimini sordum bana bir alimi tarif ettiler onun yanına gittim
ona durumu anlattım.
Onun yanında kalmak istediğimi, ona hizmet edeceğimi söyleyip ondan bana Nasraniliği öğretmesini Allah’u tealayı (c.c.) tanıtmasını rica ettim. Oda kabul etti. Bende ona hizmet etmeye, kilisenin işlerini yapmaya başladım. Bana dini bilgiler öğretmeye başladı. Fakat sonradan onun kötü kimse olduğunu anladım.
Çünkü:
Hiristiyanların, fakiırlere vermesi için getirdikleri Sadaka altın ve gümüşleri kendine alır, fakirlere vermezdi .
Böylece şahsına 7 küp altın ve gümüş biriktirdi. Fakat bunu benden başka kimse bilmezdi. Bir müddet sonra o âlim vefat etti. Nasraniler onu defn etmek için toplandılar.
Onlara:
-“Neden buna bu kadar hürmet ediyorsunuz? O hürmete layık bir insan değildir.” Dedim.
Onlar da:
-“Sen bunları nereden çıkarıyorsun “dediler. Ve bana inanmadılar.
Bende biriktirdiği altın ve gümüşlerin yerlerini bildiğim için onlara gösterdim. Nasraniler 7 küp altın ve gümüşü çıkardılar.
Ve:
-“Bu defne ve techize layık bir kimse değildir.” Dediler.
Bir yere atıp üzerini taşla kapattılar. Sonra onun yerine başka bir alim geçti. Çok alim ve zahid bir kimse idi. Dünyaya hiç ehemmiyet vermezdi. Ahirette tâlib bir kimse olup, hep ahirreti için çalışıyordu.
Selman-ı Farisi(r.a.)
Eshabi kiramın büyüklerindendir. Aslen İranın İsfahan yakınlarındaki bir köyde doğup büyüdü. Gençliğinde Mecusi iken, hiristiyan olmuş ve çeşitli kiliselerde ibadet ve hizmet etmiştir. Bu kiliseden bir tanesi Dünyan’ın ilk üniversitesi olan Nusaybin üniversitesi dir.
Ebel ferec (r.a.) buyurdu ki:
-”Adullah bin Abbas (r.a.) nın yanında idim bana selman-i Farisi (r.a.) nın hayatını şöyle anlattı.”
Selman (r.a.) anlatıyor:
-”Ben önce mucusi idim. Bir hiristiyan kilisesine rasladım. Onların ibadetlerini görünce içim ısındı.
kendilerine;
-”Bu dinin aslı nerededir?” dedim.
bana;
-”Bu dinin aslı Şam’dadır.”dediler.
Ben;
-”Peki.”dedim
Önce kervanla Şama geldim. Şam’da hiristiyan dininin en büyük alimini sordum bana bir alimi tarif ettiler onun yanına gittim
ona durumu anlattım.
Onun yanında kalmak istediğimi, ona hizmet edeceğimi söyleyip ondan bana Nasraniliği öğretmesini Allah’u tealayı (c.c.) tanıtmasını rica ettim. Oda kabul etti. Bende ona hizmet etmeye, kilisenin işlerini yapmaya başladım. Bana dini bilgiler öğretmeye başladı. Fakat sonradan onun kötü kimse olduğunu anladım.
Çünkü:
Hiristiyanların, fakiırlere vermesi için getirdikleri Sadaka altın ve gümüşleri kendine alır, fakirlere vermezdi .
Böylece şahsına 7 küp altın ve gümüş biriktirdi. Fakat bunu benden başka kimse bilmezdi. Bir müddet sonra o âlim vefat etti. Nasraniler onu defn etmek için toplandılar.
Onlara:
-“Neden buna bu kadar hürmet ediyorsunuz? O hürmete layık bir insan değildir.” Dedim.
Onlar da:
-“Sen bunları nereden çıkarıyorsun “dediler. Ve bana inanmadılar.
Bende biriktirdiği altın ve gümüşlerin yerlerini bildiğim için onlara gösterdim. Nasraniler 7 küp altın ve gümüşü çıkardılar.
Ve:
-“Bu defne ve techize layık bir kimse değildir.” Dediler.
Bir yere atıp üzerini taşla kapattılar. Sonra onun yerine başka bir alim geçti. Çok alim ve zahid bir kimse idi. Dünyaya hiç ehemmiyet vermezdi. Ahirette tâlib bir kimse olup, hep ahirreti için çalışıyordu.