Bitkiler hareketsiz ve dolayısıyla sıkıcı olmalarıyla ünlüler ancak bazıları aslında iki kategorinin de dışındadır. Bazı türler bitki krallığına musallat olmuş bu sıradan klişeye meydan okur. Dünya'daki bitkileri yakından tanıdığınızı düşünüyorsanız kendisine yaklaşanları zehirli gazıyla öldüren veya sahte çiçekler üreten bu türlere göz atın. Yeryüzündeki en sıra dışı bitkiler.
Yaşayan Taşlar çok yıllık (perennial) bitkilerdir, her yıl yeni bir çift yaprak verirler. Bitki, ortada ince bir çizgi ile ayrılan iki adet, etli yapraktan oluşmaktadır. Yapraklar bitkinin bulunduğu ortama göre, gri-yeşilden kahverengiye kadar değişir, şekilleri silindirik, üst yüzleri pürüzsüz düz veya hafif bombelidir. Yaprakların üst yüzlerinde, koyu renkli lekeler veya yuvarlak noktalar bulunur. Bitki, bu koyu renkli lekeler arasında bulunan, pencere adı verilen ince kısımlardan, fotosentez için gerekli ışınları alır. Gövdeleri yoktur, yapraklar doğrudan kazık köke bağlıdırlar.
Lithopslar tek bitki olarak görülebildikleri gibi, kardeşlenme göstererek grup yapabilirler. Kardeşlenme gösterdikleri durumda da kazık kökleri tek olarak devam eder. Boyları ve genişlikleri, 5 yaşında 3 cmye ulaşır. Doğada çiçeksiz zamanda, kaya arasında ve toprakta hiç dikkati çekmezler, ancak çiçekli olduklarında, uzaktan bile kolaylıkla görülebilirler. Sonbahar veya kışın, iki yaprak arasından çıkan çiçekleri, türe göre beyaz ve sarı renktedir. Çiçekler genelde bitki çapından büyüktür. Dona dayanıklı değillerdir. İdeal olarak 7 ⁰Cden soğukta kalmamaları uygun olur, bununla birlikte kısa süreli 0 ⁰Cye kadar dayanırlar.
Bu devrede verilecek su, saksının dibine kadar gitmelidir. Bunun nedeni; daha evvel belirtildiği gibi bitkinin derin kazık köke sahip olması ve bu kökün saksı dibine kadar uzanmasıdır. Saksıya, bolca verilen sudan sonra toprak kuruyuncaya kadar tekrar sulama yapılmamalı, toprağın aşırı ıslak olmasına olanak verilmemelidir. Sulama, çiçeklenmenin sona ermesi ve yeni yaprakların çıkmasına kadar devam ettirilmelidir. Yeni yapraklar, kenara itilen eski yaprakların suyunu ve gıda maddelerini çeker bu nedenle, dışarıdan suya gereksinim duymazlar. Eski yapraklar, suları iyice çekilip kuruyuncaya kadar yerinde bırakılmalıdır. İlkbaharda, iyice suyu çekilen ve pörsüyen eski yapraklar, çekilerek kolayca koparılır ve atılır. Lithopsların birçok türü vardır, bazıları temmuz gibi çok erken bir zamanda, bazıları da kasım, aralık gibi çok geç çiçek açarlar, bu nedenle belirttiğim sulama siklusu türe göre değişiklik gösterebilir.
Lithopslar tercihan 4-5 saat direkt sabah güneşi almalıdır, bundan sonra yarı gölgede kalabilir. Direkt güneş almayan bitkilerin yaprakları fazla uzar, ağırlaşır ve bitki, bir tarafa doğru yatar. Işıksızlığın devamı bitkinin ölümüne yol açabilir. Gölgede yetiştirilmiş, güneşe alışık olmayan bir bitkinin, güneş altına konulması ile de yanık oluşur, zaten iki yaprağı olan bitki bu travma sonucu ölebilir. Gölge seralarda yetiştirilen Lithopslar, diğer bitkilerde olduğu gibi yavaş yavaş güneş ışığına alıştırılmalıdırlar.
Yaşayan Taşların fazla su ve dona dayanıklı olmamaları nedenleri ile dış mekânda kullanılmaları, ülkemiz şartlarında olanaksızdır. Meraklıların saksıda veya terraryumda (özel kavanoz, akvaryum veya benzeri cam kaplarda) yetiştirmeleri önerilir. Burada dikkat edilecek nokta, terraryumun üstündeki kapağın devamlı olarak açık bırakılması ve aşırın nemin önlenmesidir. Bitki kökünün derine uzanacağı düşünülerek saksıların 8-15 cm derinliğinde olması uygundur. Toprak ince kum, ponza taşı ve törf karışımı olabilir. Organik çürüntü konulmamışsa, hafif bir gübreleme uygundur. Bitki dikilirken, yapraklarının dörtte üçünün toprak üzerinde kalmasına dikkat edilmelidir. Bitkilerin arasına, 8-20 mm çapında, yuvarlak dere çakıllarının konulması görüntü ve ilginçliği arttıracaktır.
Lithopsların üretimi tohumladır, bitki genelde 3 yaştan sonra çiçek açar. Kırmızı örümcek (akar) Yaşayan Taşların zararlılarındandır, küçük olduğu için gözden kaçabilir ve bitkiye verdiği zarar, yaprak üzerinde beyaz nedbe dokusu ile dikkati çeker. Bu takdirde bir akarisit ilaç tatbik edilmelidir.
Titan arum bitkisinin bu denli meşhur olmasının nedeni, 2.5- 3.0 metre boyuna ve 1.0-1.20 metre enine ulaşan en büyük çiçeklere (inflorescens) sahip olmasıdır.
Bu bitki, nadiren de olsa çiçek açtığı zaman binlerce insan gruplar halinde bu botaniksel fantaziyi görmeye gelirler. Titan arum ayrıca, boyu yaklaşık 8.0 metreye, eni de yaklaşık 4.5 metreye kadar büyüyebilen devasa yapraklara sahiptir.
Titan arumBu bitki seralarda, yaklaşık 80 kg dan daha ağır devasa bir yumrudan ya da toprakaltı depo gövdesinden yetiştirilir. Titan arum bitkisi, Latince isminin de çağrıştırdığı gibi, gerçekten dev bir yapıya sahiptir.
Bitki biyologları, titan arum bitkisinin, bitkilerin doğada oynadığı önemli rolleri değişik şekillerde sergilemesini de övgüyle karşılamaktadır.
Tıpkı diğer birçok çiçekli bitki gibi bu bitkinin çiçekleri, bir bitkiden diğerine polen taşıyan ve böylece tozlaşmayı sağlayan böcekleri cezp etmektedir. Fakat, bir titan arum bitkisi polen taşıyıcı böcekleri cezp etmek için, insana kokmuş balık kokusu gibi gelen keskin bir koku üretmektedir. Bu koku çok keskin ve çok kötü olduğu için, bu bitkiye "ceset çiçeği" adı da verilmektedir.
Çiçekler tozlaştığında kuşları cezbeden parlak kırmızı meyveler oluşmakta ve meyveler sindirildikten sonra tohumlar saçılmaktadır. Böylelikle titan arum bitkisi bitkiler ve hayvanlar arasında yaygın olarak görülen ilişkiyi ve bitkilerin ekolojik önemini sergilemektedir.
Titan arum bitkisinin çeşitli özelliklerinin ve DNA'sının araştırılması sonucunda, bu türün Calla zambakları, Anthurium türleri ve Diejfenbackia ve Philodendron gibi yaygın ev bitkilerinin de içinde yer aldığı gruba dahil olduğu anlaşılmıştır. Bu gruba giren bitkiler, bitki köklerinde yaşayan ve bitkiye besin elementleri ile su sağlayan faydalı bir mantar ile, tipik bir ilişki içindedir. Bu çeşit bitki ve mikrop birlikteliği doğada yaygın olup, bitki yaşamının önemli bir parçasıdır.
Titan arum bitkisi, bitki ve mikroplar üzerinde araştırmalar yapılmasının gerekçelerini çok iyi açıklayan bir bitkidir. Bitkiler de, tıpkı diğer canlılar gibi, yaşamalarını ve üremelerini en üst seviyede yapabilecek şekilde, yaşama ortamlarına uyum sağlamışlardır.
Titan arum bitkisi, kültürü yapılan ve yabani bitkilerle birlikte yaşayan mikropları anlamanın niçin önemli olduğunu da göstermektedir. Titan arum bitkisinin yaşam şekli, yerküredeki canlıların, hem fiziki çevreleri hem de birbirleri ile olan etkileşimlerini, yani onların ekolojilerini ortaya koyması bakımından çarpıcı bir örnek oluşturur.
Dünya üzerindeki en ilginç bitkilerden olan Ceset Çiçeği (Amorphophallus titanum), ismini salgıladığı kimyasallardan ötürü etrafa yaydığı kokudan almaktadır.
Sanılanın aksine, tüm çiçekler güzel kokmaz - ki Ceset Çiçeği bunun en güzel örneğidir. Bu bitkinin çiçekleri, çürümekte olan et gibi kokmaktadır ve bu koku, insanı tiksindirecek boyutlara varabilir.
Evrimsel süreçte bitkilerin böceklerle karşılıklı ve çok yakından ilişkili bir evrim geçirdiklerini biliyoruz. Bu türün de, bu şekilde kötü kokmasının sebebi, çürüyen et kokusuna sebep olan kimyasalların, aynı zamanda leş yiyici böcekleri (özellikle sinekleri) üzerine çekmesidir. Bu böcekler, et bulma umuduyla yaklaştıkları bitkide et bulamıyor olsalar da, bu süreç içerisinde üzerine bitkinin polenleri bulaşmaktadır ve bu sayede bitki, tozlaşma ve döllenme işlemini gerçekleştirebilmektedir.
Kısaca böceklerin bundan bir kârı yoktur; ancak evrim zaten adalet vaadetmez. Bu, tek taraflı faydacı, diğer tarafın ise yarar veya zarar görmediği (eğer böceklerin zaman/enerji kaybını saymazsak) bir karşılıklı ilişki evrimine örnektir. Buna bilimde "komensal ilişki" adı verilir.
Fil ayağı yamı Güneydoğu Asya Adası , Anakara Güneydoğu Asya , Güney Asya , Yeni Gine , Okyanusya ve Madagaskar'da yiyecek olarak kullanılır . Kökeni ve evcilleştirme merkezi, eskiden , son zamanlarda bir gıda kaynağı olarak en yaygın olarak kullanıldığı Hindistan olarak kabul edildi . Ancak 2017'de yapılan bir genetik araştırma, Hint fil ayaklı patates popülasyonlarının Güneydoğu Asya Adası'ndakilerden daha düşük genetik çeşitliliğe sahip olduğunu göstermiştir, bu nedenle şimdi fil ayağı patateslerinin Güneydoğu Asya Adası'ndan geldiğine ve batıya doğru Tayland ve Hindistan'a yayıldığına inanılmaktadır. üç bağımsız evcilleştirme olayı. Güneydoğu Asya Adası'ndan daha da batıya, Madagaskar'a ve doğuya doğru , Avustronezya göçleriyle kıyıdaki Yeni Gine ve Okyanusya'ya yayıldılar, ancak insan müdahalesi olmadan güneye Avustralya'ya yayılmış olabilirler .
Rafflesia ender görüldüğü için hala gizemini koruyan ve hakkında çok fazla bilginin olmadığı bir bitkidir. Joseph Arnold ve ekibi tarafından 1818 yılında Endonezya Yağmur Ormanlarında bulunmuştur. Oluşması çok zor olan bu bitkiyi görmekte çok zordur.
Yaklaşık iki yüz yıl önce keşfedilen çiçek, ilk kez 46 milyon yıl önce çiçek açmaya başlamıştır. İlk açtığında sadece 2 cm olan çiçeğin boyutu evrildikçe büyümeye devam ediyor.
Rafflesia çiçeği boyutunun büyüklüğünün aksine, yaşama süresi yalnızca 2 hafta olan bir bitkidir. İlk hafta çiçek açan bitki ikinci hafta ölmektedir. Sadece Endonezya’nın Sumatra - Borneo adaları ve Tayland’ın Khao Sok Milli Parkı‘nda görülmektedir. Dünyanın en büyük çiçeği olan Rafflesia; 11 kilograma kadar çıkabilir. Boyu ise 1 metreye kadar uzanabilir. Dalları, kök ve yaprakları yoktur. Tohumu da olmayan bir çiçek olan Rafflesia, ağaçların kökleri üzerinde parazit olarak yeterli ısı ve suyu bulunca oluşmaktadır.
Rafflesia oldukça kötü bir kokuya sahip olduğu için ceset çiçeği olarak adlandırılmaktadır. Ölümü sırasında çamur gibi bir görüntü alır ve çürüyerek ölür. Rafflesia her ne kadar kötü koksa da oldukça nadir görülmesi sebebiyle insanların ilgisini çekmesine engel olamıyor. Dünyada açması heyecanla beklenen bu ender çiçeğin açışına şahit olanlar kendilerini bir hayli ayrıcalıklı hissediyorlar.
Fakat bu güzel çiçek malesef nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya! Yağmur ormanlarının giderek yok olması Rafflesia ailesinin de giderek sonunu getirmekte. Dünyamızı, doğamızı koruyarak birçok bitkinin neslinin tükenmesini önleyebiliriz.
Bitkinin "çeneleri" birbirine kenetlenen parmaklar gibi avı kıstırır. Daha sonra sindirim suları böceği parçalar.
Sinekkapan bitkisi veya Venüs Sinek Kapanı veya Böcekkapan bitkisi (İngilizce: Venus flytrap), Dionaea muscipula familyasından, ABD'nin güneydoğusundaki sulak alanlarda yetişen, böcek ve örümcekgiller ile beslenen bir bitki. Çok yıllık bir bitki olan sinekkapan, etçil bir bitkidir. Dikenli yapraklarını kapatarak, yaprağın üzerinde bulunan avını sıkıştırır. Özel sindirici sıvı salgılayarak avını öldürür ve beş ila yirmi gün arasında sindirir. Araştırmalar sonucunda böcekkapan bitkisinde elektrik içeren bir mekanizmanın olduğu iddia edilmiştir. Bitki yapraklarının iki ucunda yer alan üçgen şeklindeki üçer tüyün, fiziksel uyarımları elektriksel uyarılara dönüştürebilme özelliği olduğu ve avın yaprak üzerindeki hareketi ile bitkinin elektrik mekanizmasını kullanarak avını yakalayabildigi saptanmıştır.
Sinek Kapan bitkisi peat moss adı verilen baltık torfunda yaşar. Bu torf minerallerden arınmıştır. Bitki kökü ile alamadığı besini alabilmek için evrimleşmiş ve kapan ile avlarını yakalamaya adapte olmuştur. Bitki gereken tüm ihtiyaçlarını kapanları sayesinde almaktadır.
"Sürahi bitkisi" terimi genel olarak Nepenthaceae ve Sarraceniaceae familyalarının üyelerini ifade eder , ancak benzer tuzak tuzakları monotipik Cephalotaceae ve Bromeliaceae'nin bazı üyeleri tarafından kullanılır . Aileleri Nepenthaceae ve Sarraceniaceae sürahi bitkilerin çoğu türler açısından zengin aileler.
Nepenthaceae, 100'den fazla tür ve çok sayıda melez ve kültivar içeren tek bir cins olan Nepenthes'i içerir . Eski Dünya sürahi bitkiler, sürahi sonunda karşılanır dalları uzanacak orta damarı bir başka sakatlıklar yaprak. "Eski dünya" sürahi bitkileri (cins: Nepenthes) tipik olarak, iç sürahi duvarının yüzeyinde kapsamlı bir mumsu kaplama ile indirgenmiş ve simetrik sürahilere sahip olarak karakterize edilir. Bitkiler genellikle dağcıdır ve yukarıda belirtilen dalları kullanarak habitatlarının gölgesine erişirler, ancak diğerleri orman açıklıklarında zeminde veya ağaçlarda epifit olarak bulunur.
Drosera (Sundew), 170’in üzerinde bilinen türüyle en çeşitli etobur bitkidir. Venusflytrap ile aynı ailedendir. Yapraklarının üzerindeki salgıyla böcekleri cezbeder ve yakaladıktan sonra sindirmeye başlar. Bu salgı damlacık şeklinde ve yapışkandır. Böcekler bu salgılara değdiği zaman yapışır ve kaçamazlar. Yakalandıktan sonra ya bitkinlikten ya da boğularak ölürler.
Bu bitki çoğalmak için muhteşem çiçekler üretir. Üreme, tohumdan olabileceği gibi yapraktan da olabilir. Kökleri genelde zayıf olup; sadece suyu emmek ve bitkinin toprak üzerinde durmasını sağlamak için kullanılır.
Drosera bakımı oldukça kolayı olduğu için Droserayı ev ortamında rahatlıkla yetiştirebilirsiniz. Birçok drosera türü için terraryum’a ihtiyaç yoktur ve bitkinin salgı üretebilmesi için aşırı nem de gerekli değildir.
Bu kafes, destek ağacının çapının büyümesini engelleyerek ölmesine neden olabilir (incir ağacı çapı artmayan bir ağaca , özellikle bir hurma ağacına yerleşirse , ikincisi bir süre daha yaşamaya devam edebilir. uzun zamandır. etrafındaki incir ağacı ile). Konakçı ağaç bu boğulmadan öldüğünde, dokuları sonunda çürür ve çürür ve boğucu incir ağacına yeni bir besin kaynağı sağlar. Boğulan incir ağacı kök kafesinin ortasında, bazen bir adamın üzerinde durabileceği kadar büyük bir boşluk vardır. İncir ağacı yeterince gelişmeden destek ağacı ölürse, incir ağacının kaybolmasına da neden olabilir.
Bu türlerden bazıları (özellikle Banyan ağacı), sıradan ağaçlar gibi yerden de büyüyebilir.
Çekiç Orkidesi ve arı arasında son derece uyumlu bir ilişki söz konusudur. Bu uyum bitkilerin üreyebilmesi için son derece önemlidir. Çünkü başarılı bir polenleşmenin sağlanamaması yani böcekten gelen polenlerin aynı türde bitkiye iletilmemesi durumunda döllenme gerçekleşmeyecektir.
Çekiç Orkidesi ve yaban arıları arasındaki bu uyumun doğada pek çok örneği vardır. Çiçeklerin yapılarındaki farklılıklar bazen bu uyumlu ilişkinin sebebi olabilmektedir. Örneğin bazı çiçeklerin içine girebilmek bazı böcekler için son derece kolaydır, çünkü çiçeğin polenlerinin bulunduğu kısım açıktır, bu bölümden böcekler ve arılar kolaylıkla girip polenlere ulaşabilirler.
Tam güneş alan ve iyi drene olan bir toprağı olan bir yer seçin . Su Cleistocactus ilkbahar ve yaz aylarında toprağın üst inçinin (2.5 cm) kuruduğu zaman. Düşme sırasında, zemin kurursa, suyu her beş haftada bir azaltın. Kışın, Cleistocactus’i kuru tutun veya nemli zemini serin sıcaklıklar ve uyku hali ile birlikte köklerin çürümesine neden olabilir. Gübrelenmesi Cleistocactus aktif büyüme döneminde düşük nitrojen gübresi. İlkbaharda uygulanan yavaş salınımlı bir gübre tüm yıl için yeterli olacaktır.
Tam güneş alan ve iyi drene olan bir toprağı olan bir yer seçin . Su Cleistocactus ilkbahar ve yaz aylarında toprağın üst inçinin (2.5 cm) kuruduğu zaman. Düşme sırasında, zemin kurursa, suyu her beş haftada bir azaltın. Kışın, Cleistocactus’i kuru tutun veya nemli zemini serin sıcaklıklar ve uyku hali ile birlikte köklerin çürümesine neden olabilir. Gübrelenmesi Cleistocactus aktif büyüme döneminde düşük nitrojen gübresi. İlkbaharda uygulanan yavaş salınımlı bir gübre tüm yıl için yeterli olacaktır.
Ejderha kanı ağacından akan sıvının yapılan araştırmalar sonucunda insan kanında bulunan demir maddesi içerdiği tespit edilmiştir. Bu özelliği sayesinde bazı ilaçlarda ham madde olarak kullanılır.
Ejderha kanı ağacından gövdesi yaralandığı zaman kırmızı bir sıvı akar. Ejderha kanı ağacı ise ismini bu özelliğinden alır. Ağaçtan akan kırmızı sıvının içinde insan kanında da bulunan demir maddesi bulunduğu tespit edildiği için eski Roma döneminde kanser ilacı ev yeni doğum yapan kadınlar için ilaç yapılırdı. Ejder ağacı, subtropikal bir iklimde yetişir. Kuşkonmaz ailesine mensup olan bu ağacın kan ağlama özelliği de bulunur. Ortalama 15 yıl içinde büyüyen bu ağaç dallarında bulunan kırmızı reçine ile meşhurdur.
Ejderha Kanı ağacı darbe aldığından ya da gövdesi zarar gördüğünde kırmızı kana benzeyen bir sıvı akıtıyor. Bu özelliği sayesinde ismini almıştır. Ağaçtan süzülen bu kanlı sıvı ise, pek çok hastalığa ve derde deva oluyor. Bu sıvının bir damlası bile 3 adet elmadan daha fazla antioksidan içeriyor. Ejderha Kanı ağacında bulunan kırmızı reçinenin iyileştirici ve tedavi edici etkisi Amazon yağmur ormanlarındaki yerli kabileler tarafından yüzlerce yıldır biliniyor.
Bu sıvı, cilt için en etkili bitkisel madde olarak kabul ediliyor ve pek çok alanda da sıkça kullanılıyor. Yapılan klinik araştırmalar sonucunda bu ilginç sıvının cilt sorunlarının tedavisine iyi geldiği tespit edilmiştir. Aynı zamanda Amazon ormanında bulunan yerliler, bu reçineyi yüzyıllardır yaraları dezenfekte etmede, kanamaları durdurmada ve her türlü cilt sorunlarını iyileştirmede kullanıyor.
Dünyanın en ilginç bitkileri sıralansa Welwitschia üst sıralarda yer alır. Çöl gibi çok uç koşullarda yaşayabilen bu bitkinin yaşam süresi 300 ila 1500 yıl dolaylarında olabiliyor. Ayrıca bir canlıyı tanıtırken kullanılabilecek benzersiz, büyüleyici, harika, müthiş, nefis, olağanüstü ve hayret verici gibi sıfatların hepsi bu bitki için geçerli. Namib Çölü, dünyanın en eski çölü kabul edilir. 43 milyon yıl önce oluştuğu ve son 2 milyon yıldır da hiç değişmediği belirtiliyor. Çölün bazı bölgelerinin yıllarca yağış almadığı, bazı yerlerinse yılda 100 mm’den az yağış aldığı biliniyor. Canlılar, özellikle de bitkiler için uç koşullar sunan bu çölde yaşayabilen bitki sayısı çok azdır. Welwitschia bunlardan biridir.
Namib Çölü’ne özgü bir tür olan Welwitschia kök, gövde ve iki yapraktan oluşur. 6 metreye kadar ulaşabilen kemer şeklindeki yaprakları zemin üzerinde devamlı büyür. Yapraklar bitkinin 650 C’den yüksek sıcaklıklarda bile hayatta kalmasını sağlayacak yapıdadır. Kalınlıkları 1,4 cm civarındadır. Bu endemik bitki, su ihtiyacının bir kısmını yer altı sularından bir kısmınıysa havadaki sisten karşılar. Yapraklarda bulunan gözenekler sisli havada açılır, sis olmadığı zaman ise kapalı durur. Welwitschia Namib Çölü’nün deniz kıyısından 80 km’ye kadar içeride kalan bölgelerinde yaşayabilir. Kıyıdan 80 km içerisi, sisin ulaşabileceği maksimum mesafedir ve sis kuşağı diye de bilinir. Bitkiler dişi ve erkek bireyler olarak da ayrılırlar. 1680’de Avusturyalı botanikçi Friedrich Welwitsch tarafından keşfedilen bu bitkiye Welwitsch’in adı verilmiştir.
Daha da güzel olanı bitki tozlaştığında meyve verir. Meyvenin yeraltında olgunlaşması iki yıl alır, tat ve doku bakımından patatese benzer ancak deri tabaklamak ve balık ağlarını korumak için kullanılıyor.
Hydnora Africana, salgıladığı bir sıvıyla etrafına hayvan dışkısına benzeyen bir koku salıyor. Kökleriyle, kokuyu alan böcek ve sineklerin yaklaştığını hissedince yutuyor. Fotosentez yapmayan etobur bitki, yanındaki diğer bitkilerden mineral çalıyor.
Suya batık ya da suda yüzen, tatlı sularda yaşayan çok yıllık küçük otsu bitkilerdir. Kökler rizoid şeklinde veya tamamen indirgenmiştir. Bitkinin gövdesi de indirgenmiş, küçük, yuvarlağımsı ve şişkin tallus şeklindedir ve yapraklar eksiktir. Çiçekler tek eşeyli, çiçeklerde periyant eksiktir.
Amazon nilüferi olarak bilinen Victoria amazonica, devasa dairesel yapraklarıyla ünlü olup, Tropik Güney Amerika'ya özgüdür. Bolivya'da 1801'de keşfedilip ve Eurgale amazonica olarak adlandırılmıştır. Daha sonra Kraliçe Victoria’nın ve bulunduğu lokalitenin adı verilerek ismi değiştirilmiştir. Güney Amerika'da, Amazon havzasındaki Guianas ve Pantanal nehirlerinin bitiminde yetişir.
Nymphaeaceae yani nilüfer ailesine ait bir su bitkisidir. Yaklaşık 2,5 metrelik çapa sahip olup, devasa dairesel yaprakları mevcuttur. Çok yıllık, otsu, beyaz ve pembe çiçekli, dona dayanıklı yaprak dökmeyen tatlı su bitkisidir. Kalın ve oldukça sağlam damarları bulunur. Bu damarların arasındaki boşluklarda hava bulunmasından dolayı su yüzeyinde batmadan durabilir.
Yaklaşık 45 kilogram ağırlığındaki bir çocuğu rahatlıkla taşıyabilir. Bir mevsimde 40-50 adet yaprak üretebilir. Göz alıcı çiçekleri kısa ömürlüdür. İlk akşam açılan çiçekler beyazdır, ananasa benzer bir koku ve termokimyasal bir reaksiyon ısı ile böcekleri cezbeder. Bu aşamada çiçek dişidir ve böcekler yardımıyla diğer bitkilerin polenlerini almaya hazırdır. Çiçek etrafında dolaşan böcekler stigmaya (dişi organ) polenleri aktararak döllenmeyi gerçekleştirir.
Ertesi gün bitki dişiden erkeğe dönüşüp anterler (erkek organ, başcık) oluşarak bitki polen üretmeye başlar. İkinci akşam tekrar çiçek açıldığında mavimsi-kırzısımsı renge dönüşür ve artık böcekleri cezbedecek koku ya da ısı yaymaz. Böcekler de başka bitkilere uçarak beyaz çiçek arayışına geçerler. Ve mutlu son! Misyonunu başarıyla tamamlayan çiçek ise kapanıp su yüzeyinin altına batar.
Bitki parlak açık yeşil büyük parmaklı aroid yaprakları üreten yaprak döken bir yumru. Yapraklar bir yılan derisi deseni ile süslenmiş kalın sapların üstüne levrek ve üç kişilik gruplar halinde ayarlanır. Bitki Mart ayında filizlenmeye başlar ve yakında yapraklar bitkinin tabanının üzerine bir ayak yükselir.
Spadex ve spathe, bu çiçek şeklindeki organın derinliklerine yerleştirilmiş minik çiçekleri korur. Spathe patlar ve ortaya çıkar, derin morumsu-siyah spadix'i kucaklar. Spathe yaklaşık 24 inç çapında zengin bir bordo rengidir.
Nefes kesen bahçıvan bu eşsiz bitkinin huşu içinde olacak. Ejderha arum çiçeği şımartılmış tropikal bir zambak gibi görünebilir, ancak aslında Balkanlar, Yunanistan, Girit, Ege'nin ve ılıman Akdeniz'in serin bölgelerine özgüdür. Bu nedenle, Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı 5 ila 8 bölgelerinde dayanabilir ve gelişebilir.
Zengin ve renkli isimlere rağmen, bitki severek oldukça yaya. Çarpıcı çiçekler, sonbaharda toprak yüzeyinin en az 4 inç altına dikilen bir yumrudan başlar. Toprağın iyi drene olduğundan ve gevşek olduğundan emin olun.
Yarı gölgeli bir yer veya güneşli bir yer seçebilirsiniz, ancak tam güneşte daha fazla suya ihtiyaç duyarlar. Onlara ortalama su verin, böylece toprak birkaç inç aşağı orta derecede nemli kalır, ancak alanın hantal olmadığından emin olun, çünkü bu muhtemelen yumru çürür..
Erken ilkbaharda, bitki topraktan koni şeklinde sarılmaya başlar. Çiçekler yaz sonunda gelir ve sonra bitki sonbaharda ölür.
Akasyalar kendilerini savunmak için gaz, toksinler ve dikenler kullanmanın yanı sıra bir karınca koruma ordusuna sahip. Ağaçlar karınca için barınak ve nektar sağlar ve bu ısıran karıncalar ağacın yanına gelen her şeye saldırır. Ancak karıncaların tüm otlayıcıları ve tozlayıcıları kovmakta etkili olmaması ağacın işinedir çünkü bitkinin yayılması için otoburlara ihtiyacı var. Yani akasyalar karmaşık bir üç yönlü ilişkiyi yönetiyor.
navatanı Avustralya olan ve 30 metreye kadar boylanabilen çalı ve ağaç formunda bulunan bitki türüdür. Yapraklar genellikle küçük yaprakçıkların bir sap etrafında birleşiminden oluşur. Bazı türlerde ise yaprakçıklar bastırılmış ve yaprak sapları dikey olarak yassılaşmıştır. Çiçekler yoğun küresel veya silindirik kümeler halinde dizilidir ve birçok çeşitte sarı veya krem, bazılarında is mor, beyaz veya kırmızı renktedirler. Şubat ve Mart aylarında çiçekler hala ağaçta kalmaktadırlar. Çimlenmesi zor olduğundan, tohumları sıcak suda bekletmek ve tohumun el ile çatlatılması başarıyı artırabilir. Dekoratif bir park bitkisi olan akasya Türkiye’nin hemen hemen bütün kıyı şehirlerinde yetişebilir.
Hemen her yerde hayatta kalmakta iyiler (çoğu etçil bitkinin aksine). İnsanlar için baş belası olabilirler. Göletin kenarına geldiklerinde küçük iğne benzeri gövdelerini uzatarak toprağa tutundukları biliniyor.
olay bulunamayan bakımı zor fakat güzel bir taban bitkisidir. Küçük ve büyük akvaryumlarda kullanılabilir, özellikle 5 cm'yi geçmeyen boyu ile asıl kullanım alanı nano'lardır.
Utricularia Graminifolia akvaryumda ilk olarak 2005 yılında kullanılan bir Bladderwort türüdür. Yumuşak çimenimsi görüntüsü sayesinde arka planda göze oldukça hoş gelen bir bitkidir. Asya kökenli olan bu bitki; özellikle Burma, Çin ve Tayland ‘daki sığ bataklıklarda ve sulak alanlarda bulunur. Su altındaki submers formu tamamen doğal hayata zararsızken su dışındaki emers formu böcekle beslenen etçil bir bitkidir. Diğer Bladderwort türleri gibi keseli bir bitkidir. Avlanmak için mükemmel bir silah olan kesesi ile evrimleşmiştir.
Utricularia Graminifolia yetiştirmesi zor bir bitkidir. Yoğun yapısıyla doğal bir görünüm verebilmek için yüksek aydınlatmaya ve karbondioksit ilavesine ihtiyaç duyar. İnce taneli, besin açısından zengin ve hafif asitik bir substrat yatağından hoşlanır. Hafif asitik 18-25 derece arasında ılıman ve yumuşak (Kh 4 ve altı, Gh 5 ve altı) suları tercih eder. Uygun yetiştirme koşullarında bitki birer santimlik parçalar halinde dikilirse tabandan verdiği sürgünler ile yüzeyi kaplamaya başlar. Yeni dikilen bir Utricularia Graminifolia adaptasyon siürecinde yapraklarını döküp bozulmaya başlamış bir görüntü verebilir ancak kısa sürede yeni yaprakları oluşmaya başlayacaktır. Uygun koşullarda Utricularia Graminifolia hızlı bir gelişme gösterir, eğer düzenli budanırsa yayılma hızı oldukça artacaktır.
Su dışında emers formunda bitki güzel mor çiçekler üretir. Su altındaki submers formunda ise tabandan verdiği sürgünler ile çoğalır.
Lithop
Lithops sukkulent (etli yapraklı bitkilerin), Aizoaceae (Makasotugiller) ailesine ait bir cins olup, 33 türü bulunmaktadır. Anavatanları Güney Afrika, Botsvana ve Namibyadır. Lithops adı, Eski Yunanca, lithos:taş ve opsis:yüz kelimelerinden gelmektedir. Bitkilerin taşa benzemesi nedeni ile verilmiştir. Türkçede Yaşayan Taş veya Çakıltaşı Bitkisi olarak adlandırılırlar.- Bilimsel adı: Lithops türleri
- Yeri: Güney Afrika
Yaşayan Taşlar çok yıllık (perennial) bitkilerdir, her yıl yeni bir çift yaprak verirler. Bitki, ortada ince bir çizgi ile ayrılan iki adet, etli yapraktan oluşmaktadır. Yapraklar bitkinin bulunduğu ortama göre, gri-yeşilden kahverengiye kadar değişir, şekilleri silindirik, üst yüzleri pürüzsüz düz veya hafif bombelidir. Yaprakların üst yüzlerinde, koyu renkli lekeler veya yuvarlak noktalar bulunur. Bitki, bu koyu renkli lekeler arasında bulunan, pencere adı verilen ince kısımlardan, fotosentez için gerekli ışınları alır. Gövdeleri yoktur, yapraklar doğrudan kazık köke bağlıdırlar.
Lithopslar tek bitki olarak görülebildikleri gibi, kardeşlenme göstererek grup yapabilirler. Kardeşlenme gösterdikleri durumda da kazık kökleri tek olarak devam eder. Boyları ve genişlikleri, 5 yaşında 3 cmye ulaşır. Doğada çiçeksiz zamanda, kaya arasında ve toprakta hiç dikkati çekmezler, ancak çiçekli olduklarında, uzaktan bile kolaylıkla görülebilirler. Sonbahar veya kışın, iki yaprak arasından çıkan çiçekleri, türe göre beyaz ve sarı renktedir. Çiçekler genelde bitki çapından büyüktür. Dona dayanıklı değillerdir. İdeal olarak 7 ⁰Cden soğukta kalmamaları uygun olur, bununla birlikte kısa süreli 0 ⁰Cye kadar dayanırlar.
Yeni yaprak çıkışı
Evde, saksıda yetiştirilen Yaşayan Taşlarda, en dikkat edilecek öge sulamadır. Öncelikle bitki, iyi geçirgen bir ortama dikilmelidir. Yazın bitkinin dinlenme evresinde hemen hiç su verilmez. Ancak toprak taş gibi sert duruma geliyorsa, ana kökten çıkan ince kılcal köklerin kurumaması için, çok az su verilmelidir. Yaz sonu veya sonbahar başında, çiçek tomurcuğu oluştuğunda sulamaya başlanır.Bu devrede verilecek su, saksının dibine kadar gitmelidir. Bunun nedeni; daha evvel belirtildiği gibi bitkinin derin kazık köke sahip olması ve bu kökün saksı dibine kadar uzanmasıdır. Saksıya, bolca verilen sudan sonra toprak kuruyuncaya kadar tekrar sulama yapılmamalı, toprağın aşırı ıslak olmasına olanak verilmemelidir. Sulama, çiçeklenmenin sona ermesi ve yeni yaprakların çıkmasına kadar devam ettirilmelidir. Yeni yapraklar, kenara itilen eski yaprakların suyunu ve gıda maddelerini çeker bu nedenle, dışarıdan suya gereksinim duymazlar. Eski yapraklar, suları iyice çekilip kuruyuncaya kadar yerinde bırakılmalıdır. İlkbaharda, iyice suyu çekilen ve pörsüyen eski yapraklar, çekilerek kolayca koparılır ve atılır. Lithopsların birçok türü vardır, bazıları temmuz gibi çok erken bir zamanda, bazıları da kasım, aralık gibi çok geç çiçek açarlar, bu nedenle belirttiğim sulama siklusu türe göre değişiklik gösterebilir.
Lithopslar tercihan 4-5 saat direkt sabah güneşi almalıdır, bundan sonra yarı gölgede kalabilir. Direkt güneş almayan bitkilerin yaprakları fazla uzar, ağırlaşır ve bitki, bir tarafa doğru yatar. Işıksızlığın devamı bitkinin ölümüne yol açabilir. Gölgede yetiştirilmiş, güneşe alışık olmayan bir bitkinin, güneş altına konulması ile de yanık oluşur, zaten iki yaprağı olan bitki bu travma sonucu ölebilir. Gölge seralarda yetiştirilen Lithopslar, diğer bitkilerde olduğu gibi yavaş yavaş güneş ışığına alıştırılmalıdırlar.
Yaşayan Taşların fazla su ve dona dayanıklı olmamaları nedenleri ile dış mekânda kullanılmaları, ülkemiz şartlarında olanaksızdır. Meraklıların saksıda veya terraryumda (özel kavanoz, akvaryum veya benzeri cam kaplarda) yetiştirmeleri önerilir. Burada dikkat edilecek nokta, terraryumun üstündeki kapağın devamlı olarak açık bırakılması ve aşırın nemin önlenmesidir. Bitki kökünün derine uzanacağı düşünülerek saksıların 8-15 cm derinliğinde olması uygundur. Toprak ince kum, ponza taşı ve törf karışımı olabilir. Organik çürüntü konulmamışsa, hafif bir gübreleme uygundur. Bitki dikilirken, yapraklarının dörtte üçünün toprak üzerinde kalmasına dikkat edilmelidir. Bitkilerin arasına, 8-20 mm çapında, yuvarlak dere çakıllarının konulması görüntü ve ilginçliği arttıracaktır.
Lithopsların üretimi tohumladır, bitki genelde 3 yaştan sonra çiçek açar. Kırmızı örümcek (akar) Yaşayan Taşların zararlılarındandır, küçük olduğu için gözden kaçabilir ve bitkiye verdiği zarar, yaprak üzerinde beyaz nedbe dokusu ile dikkati çeker. Bu takdirde bir akarisit ilaç tatbik edilmelidir.
Titan arum
Ceset çiçeği olarak da bilinen titan arum çürüyen bir ceset gibi kokuyor ve bir bilim kurgu filmine ait gibi görünüyor. Kokunun yenmesini önlemeye yardımcı olduğu düşünülür ancak bu savunma mekanizmasına rağmen bitki hala çok nadir. Kendisi "tehdit altındaki" bir tür. Sumatra ormanlarından geliyor. Aslında tek bir büyük çiçek değil, binlerce küçük erkek ve dişi çiçekten oluşur. Bunlar yağ salgılar ve merkez kısım ısı toplar. Isı, yağların tozlaşan böcekleri çiçeğe çeken kokuyu oluşturmasını sağlar. Olgun hali 90 kilo ağırlığa ulaşıyor.- Bilimsel adı: Amorphophallus titanum
- Yeri: Sumatra
Titan arum bitkisinin bu denli meşhur olmasının nedeni, 2.5- 3.0 metre boyuna ve 1.0-1.20 metre enine ulaşan en büyük çiçeklere (inflorescens) sahip olmasıdır.
Bu bitki, nadiren de olsa çiçek açtığı zaman binlerce insan gruplar halinde bu botaniksel fantaziyi görmeye gelirler. Titan arum ayrıca, boyu yaklaşık 8.0 metreye, eni de yaklaşık 4.5 metreye kadar büyüyebilen devasa yapraklara sahiptir.
Titan arumBu bitki seralarda, yaklaşık 80 kg dan daha ağır devasa bir yumrudan ya da toprakaltı depo gövdesinden yetiştirilir. Titan arum bitkisi, Latince isminin de çağrıştırdığı gibi, gerçekten dev bir yapıya sahiptir.
Bitki biyologları, titan arum bitkisinin, bitkilerin doğada oynadığı önemli rolleri değişik şekillerde sergilemesini de övgüyle karşılamaktadır.
Tıpkı diğer birçok çiçekli bitki gibi bu bitkinin çiçekleri, bir bitkiden diğerine polen taşıyan ve böylece tozlaşmayı sağlayan böcekleri cezp etmektedir. Fakat, bir titan arum bitkisi polen taşıyıcı böcekleri cezp etmek için, insana kokmuş balık kokusu gibi gelen keskin bir koku üretmektedir. Bu koku çok keskin ve çok kötü olduğu için, bu bitkiye "ceset çiçeği" adı da verilmektedir.
Çiçekler tozlaştığında kuşları cezbeden parlak kırmızı meyveler oluşmakta ve meyveler sindirildikten sonra tohumlar saçılmaktadır. Böylelikle titan arum bitkisi bitkiler ve hayvanlar arasında yaygın olarak görülen ilişkiyi ve bitkilerin ekolojik önemini sergilemektedir.
Titan arum bitkisinin çeşitli özelliklerinin ve DNA'sının araştırılması sonucunda, bu türün Calla zambakları, Anthurium türleri ve Diejfenbackia ve Philodendron gibi yaygın ev bitkilerinin de içinde yer aldığı gruba dahil olduğu anlaşılmıştır. Bu gruba giren bitkiler, bitki köklerinde yaşayan ve bitkiye besin elementleri ile su sağlayan faydalı bir mantar ile, tipik bir ilişki içindedir. Bu çeşit bitki ve mikrop birlikteliği doğada yaygın olup, bitki yaşamının önemli bir parçasıdır.
Titan arum bitkisi, bitki ve mikroplar üzerinde araştırmalar yapılmasının gerekçelerini çok iyi açıklayan bir bitkidir. Bitkiler de, tıpkı diğer canlılar gibi, yaşamalarını ve üremelerini en üst seviyede yapabilecek şekilde, yaşama ortamlarına uyum sağlamışlardır.
Titan arum bitkisi, kültürü yapılan ve yabani bitkilerle birlikte yaşayan mikropları anlamanın niçin önemli olduğunu da göstermektedir. Titan arum bitkisinin yaşam şekli, yerküredeki canlıların, hem fiziki çevreleri hem de birbirleri ile olan etkileşimlerini, yani onların ekolojilerini ortaya koyması bakımından çarpıcı bir örnek oluşturur.
Dünya üzerindeki en ilginç bitkilerden olan Ceset Çiçeği (Amorphophallus titanum), ismini salgıladığı kimyasallardan ötürü etrafa yaydığı kokudan almaktadır.
Sanılanın aksine, tüm çiçekler güzel kokmaz - ki Ceset Çiçeği bunun en güzel örneğidir. Bu bitkinin çiçekleri, çürümekte olan et gibi kokmaktadır ve bu koku, insanı tiksindirecek boyutlara varabilir.
Evrimsel süreçte bitkilerin böceklerle karşılıklı ve çok yakından ilişkili bir evrim geçirdiklerini biliyoruz. Bu türün de, bu şekilde kötü kokmasının sebebi, çürüyen et kokusuna sebep olan kimyasalların, aynı zamanda leş yiyici böcekleri (özellikle sinekleri) üzerine çekmesidir. Bu böcekler, et bulma umuduyla yaklaştıkları bitkide et bulamıyor olsalar da, bu süreç içerisinde üzerine bitkinin polenleri bulaşmaktadır ve bu sayede bitki, tozlaşma ve döllenme işlemini gerçekleştirebilmektedir.
Kısaca böceklerin bundan bir kârı yoktur; ancak evrim zaten adalet vaadetmez. Bu, tek taraflı faydacı, diğer tarafın ise yarar veya zarar görmediği (eğer böceklerin zaman/enerji kaybını saymazsak) bir karşılıklı ilişki evrimine örnektir. Buna bilimde "komensal ilişki" adı verilir.
Fil ayağı patatesi
Adını büyük olması ve filin ayağını andırmasından alıyor. Bu sevimli bitkinin kiminle akraba olduğunu tahmin edin. Evet, ceset çiçeği. Sadece ilişkili değiller, aynı zamanda birçok özelliği paylaşıyorlar. Örneğin, o da ceset gibi kokuyor. Dahası renkleri çeşitlidir. Bazıları saf beyazdır.- Bilimsel adı: Amorphophallus paeoniifolius
- Yeri: Güneydoğu Asya
Fil ayağı yamı Güneydoğu Asya Adası , Anakara Güneydoğu Asya , Güney Asya , Yeni Gine , Okyanusya ve Madagaskar'da yiyecek olarak kullanılır . Kökeni ve evcilleştirme merkezi, eskiden , son zamanlarda bir gıda kaynağı olarak en yaygın olarak kullanıldığı Hindistan olarak kabul edildi . Ancak 2017'de yapılan bir genetik araştırma, Hint fil ayaklı patates popülasyonlarının Güneydoğu Asya Adası'ndakilerden daha düşük genetik çeşitliliğe sahip olduğunu göstermiştir, bu nedenle şimdi fil ayağı patateslerinin Güneydoğu Asya Adası'ndan geldiğine ve batıya doğru Tayland ve Hindistan'a yayıldığına inanılmaktadır. üç bağımsız evcilleştirme olayı. Güneydoğu Asya Adası'ndan daha da batıya, Madagaskar'a ve doğuya doğru , Avustronezya göçleriyle kıyıdaki Yeni Gine ve Okyanusya'ya yayıldılar, ancak insan müdahalesi olmadan güneye Avustralya'ya yayılmış olabilirler .
Rafflesia
Kokusu nedeniyle Rafflesia başka bir "ceset çiçeği". Dünya'nın en büyük tek çiçeği olması yönüyle benzersizdir. Bitki gibi görünse de sapları, yaprakları veya kökleri olmadığı için tuhaftır. Bazıları mantarlarla akraba olduğunu düşünüyor. Kimileri onu Equisetopsia (at kuyruk bitkisi ile akraba) sınıfına ve diğerleri ise Malpighiales sınıfına (söğütler ve ketenler) yerleştiriyor.- Bilimsel adı: Rafflesia arnoldii
- Yeri: Endonezya
Rafflesia ender görüldüğü için hala gizemini koruyan ve hakkında çok fazla bilginin olmadığı bir bitkidir. Joseph Arnold ve ekibi tarafından 1818 yılında Endonezya Yağmur Ormanlarında bulunmuştur. Oluşması çok zor olan bu bitkiyi görmekte çok zordur.
Yaklaşık iki yüz yıl önce keşfedilen çiçek, ilk kez 46 milyon yıl önce çiçek açmaya başlamıştır. İlk açtığında sadece 2 cm olan çiçeğin boyutu evrildikçe büyümeye devam ediyor.
Rafflesia çiçeği boyutunun büyüklüğünün aksine, yaşama süresi yalnızca 2 hafta olan bir bitkidir. İlk hafta çiçek açan bitki ikinci hafta ölmektedir. Sadece Endonezya’nın Sumatra - Borneo adaları ve Tayland’ın Khao Sok Milli Parkı‘nda görülmektedir. Dünyanın en büyük çiçeği olan Rafflesia; 11 kilograma kadar çıkabilir. Boyu ise 1 metreye kadar uzanabilir. Dalları, kök ve yaprakları yoktur. Tohumu da olmayan bir çiçek olan Rafflesia, ağaçların kökleri üzerinde parazit olarak yeterli ısı ve suyu bulunca oluşmaktadır.
Rafflesia oldukça kötü bir kokuya sahip olduğu için ceset çiçeği olarak adlandırılmaktadır. Ölümü sırasında çamur gibi bir görüntü alır ve çürüyerek ölür. Rafflesia her ne kadar kötü koksa da oldukça nadir görülmesi sebebiyle insanların ilgisini çekmesine engel olamıyor. Dünyada açması heyecanla beklenen bu ender çiçeğin açışına şahit olanlar kendilerini bir hayli ayrıcalıklı hissediyorlar.
Fakat bu güzel çiçek malesef nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya! Yağmur ormanlarının giderek yok olması Rafflesia ailesinin de giderek sonunu getirmekte. Dünyamızı, doğamızı koruyarak birçok bitkinin neslinin tükenmesini önleyebiliriz.
Venüs sinek kapanı
Pek çok bitki güneş ışığından başka şey yemez ve öylece durur. Ancak bazıları etçildir ve hızlı hareket edebilir. Bu özellik venüs sinek kapanının başka bir gezegenden gelmiş gibi görünmesini sağlıyor. Etçiller çünkü toprağın besin açısından yoksun olduğu Kuzey ve Güney Karolina'nın bataklık bölgelerinden geliyorlar. Evriminin bir noktasında toprağı tatsız bulup nitrojenli atıştırmalara yönelmiş.- Bilimsel adı: Dionaea muscipula
- Yeri: Kuzey ve Güney Karolina
Bitkinin "çeneleri" birbirine kenetlenen parmaklar gibi avı kıstırır. Daha sonra sindirim suları böceği parçalar.
Sinekkapan bitkisi veya Venüs Sinek Kapanı veya Böcekkapan bitkisi (İngilizce: Venus flytrap), Dionaea muscipula familyasından, ABD'nin güneydoğusundaki sulak alanlarda yetişen, böcek ve örümcekgiller ile beslenen bir bitki. Çok yıllık bir bitki olan sinekkapan, etçil bir bitkidir. Dikenli yapraklarını kapatarak, yaprağın üzerinde bulunan avını sıkıştırır. Özel sindirici sıvı salgılayarak avını öldürür ve beş ila yirmi gün arasında sindirir. Araştırmalar sonucunda böcekkapan bitkisinde elektrik içeren bir mekanizmanın olduğu iddia edilmiştir. Bitki yapraklarının iki ucunda yer alan üçgen şeklindeki üçer tüyün, fiziksel uyarımları elektriksel uyarılara dönüştürebilme özelliği olduğu ve avın yaprak üzerindeki hareketi ile bitkinin elektrik mekanizmasını kullanarak avını yakalayabildigi saptanmıştır.
Sinek Kapan bitkisi peat moss adı verilen baltık torfunda yaşar. Bu torf minerallerden arınmıştır. Bitki kökü ile alamadığı besini alabilmek için evrimleşmiş ve kapan ile avlarını yakalamaya adapte olmuştur. Bitki gereken tüm ihtiyaçlarını kapanları sayesinde almaktadır.
Tropikal sürahi bitkileri
Maymunlar bu bitkiden içerken görülüyor. Sıçanlar ise içine düşebilir ve kısmen sindirilmiş örnekler tespit edildi. Sürahi bitkisi gerçekten ürkütücü. Çoğunlukla yaşadıkları Sumatra, Borneo ve Filipin ormanlarında yaklaşık 150 tür bulunuyor.- Bilimsel adı: Nepenthes türleri
- Yeri: Sumatra, Borneo ve Filipinler
"Sürahi bitkisi" terimi genel olarak Nepenthaceae ve Sarraceniaceae familyalarının üyelerini ifade eder , ancak benzer tuzak tuzakları monotipik Cephalotaceae ve Bromeliaceae'nin bazı üyeleri tarafından kullanılır . Aileleri Nepenthaceae ve Sarraceniaceae sürahi bitkilerin çoğu türler açısından zengin aileler.
Nepenthaceae, 100'den fazla tür ve çok sayıda melez ve kültivar içeren tek bir cins olan Nepenthes'i içerir . Eski Dünya sürahi bitkiler, sürahi sonunda karşılanır dalları uzanacak orta damarı bir başka sakatlıklar yaprak. "Eski dünya" sürahi bitkileri (cins: Nepenthes) tipik olarak, iç sürahi duvarının yüzeyinde kapsamlı bir mumsu kaplama ile indirgenmiş ve simetrik sürahilere sahip olarak karakterize edilir. Bitkiler genellikle dağcıdır ve yukarıda belirtilen dalları kullanarak habitatlarının gölgesine erişirler, ancak diğerleri orman açıklıklarında zeminde veya ağaçlarda epifit olarak bulunur.
Drosera
Dünya'da düşündüğünüzden daha fazla etçil bitki var. Güney Afrika'ya özgü Cape sundew veya Drosera bitkisi böcekleri hızlı bir hareketle ya da tuhaf sürahi biçimli uzantısıyla değil yapışkan özsuyla kaplı yapraklarını kol gibi avının etrafına sararak yakalıyor. Bu süreç yavaştır (ortalama 30 dakika sürer).- Bilimsel adı: Drosera capensis
- Yeri: Güney Afrika
Drosera (Sundew), 170’in üzerinde bilinen türüyle en çeşitli etobur bitkidir. Venusflytrap ile aynı ailedendir. Yapraklarının üzerindeki salgıyla böcekleri cezbeder ve yakaladıktan sonra sindirmeye başlar. Bu salgı damlacık şeklinde ve yapışkandır. Böcekler bu salgılara değdiği zaman yapışır ve kaçamazlar. Yakalandıktan sonra ya bitkinlikten ya da boğularak ölürler.
Bu bitki çoğalmak için muhteşem çiçekler üretir. Üreme, tohumdan olabileceği gibi yapraktan da olabilir. Kökleri genelde zayıf olup; sadece suyu emmek ve bitkinin toprak üzerinde durmasını sağlamak için kullanılır.
Drosera bakımı oldukça kolayı olduğu için Droserayı ev ortamında rahatlıkla yetiştirebilirsiniz. Birçok drosera türü için terraryum’a ihtiyaç yoktur ve bitkinin salgı üretebilmesi için aşırı nem de gerekli değildir.
Boğan incir
Boğan incir bitki krallığının en güçlü virüsüdür. Çünkü ölümcüldür. Boğan incirlerin pek çok farklı türü var ancak hepsi temelde aynıdır. Genellikle kuşlar yoluyla sık bir ormanın ağaçlık gölgeliğine bırakılarak çoğalırlar. Bir kez büyüdüklerinde kökleri yaşayan ağacın tüm besinlerini çalmaya başlar. Güneş ışığını emmek için yukarı doğru büyür ve genelde besinlerini çaldığı ağaçtan çok daha uzun yaşar.- Bilimsel adı: Ficus (birkaç tropikal ve subtropikal tür)
- Yeri: Avustralya
Bu kafes, destek ağacının çapının büyümesini engelleyerek ölmesine neden olabilir (incir ağacı çapı artmayan bir ağaca , özellikle bir hurma ağacına yerleşirse , ikincisi bir süre daha yaşamaya devam edebilir. uzun zamandır. etrafındaki incir ağacı ile). Konakçı ağaç bu boğulmadan öldüğünde, dokuları sonunda çürür ve çürür ve boğucu incir ağacına yeni bir besin kaynağı sağlar. Boğulan incir ağacı kök kafesinin ortasında, bazen bir adamın üzerinde durabileceği kadar büyük bir boşluk vardır. İncir ağacı yeterince gelişmeden destek ağacı ölürse, incir ağacının kaybolmasına da neden olabilir.
Bu türlerden bazıları (özellikle Banyan ağacı), sıradan ağaçlar gibi yerden de büyüyebilir.
Çekiç orkide
Batı Avustralya'dan gelen bu soyu tükenmekte olan orkide benzersiz biçimde tozlaşıyor. Yandaki mor şey neredeyse oraya ait değil gibi görünür. Dahası mor şeyin üstündeki o siyah şey de öyle. Bu uzantılar dünyadaki tüm Drakaea glyptodonlarda var.- Bilimsel adı: Drakaea glyptodon
- Yeri: Avustralya
Çekiç Orkidesi ve arı arasında son derece uyumlu bir ilişki söz konusudur. Bu uyum bitkilerin üreyebilmesi için son derece önemlidir. Çünkü başarılı bir polenleşmenin sağlanamaması yani böcekten gelen polenlerin aynı türde bitkiye iletilmemesi durumunda döllenme gerçekleşmeyecektir.
Çekiç Orkidesi ve yaban arıları arasındaki bu uyumun doğada pek çok örneği vardır. Çiçeklerin yapılarındaki farklılıklar bazen bu uyumlu ilişkinin sebebi olabilmektedir. Örneğin bazı çiçeklerin içine girebilmek bazı böcekler için son derece kolaydır, çünkü çiçeğin polenlerinin bulunduğu kısım açıktır, bu bölümden böcekler ve arılar kolaylıkla girip polenlere ulaşabilirler.
Gümüş meşale kaktüsü
Gümüş meşale kaktüsü yünlüdür, ancak olağandışı olan bu değil. Çiçek de çıkarıyor ve bu da çok sıra dışı değil. Alışılmadık olan çiçeklerin şekillenme biçimi. Bu kaktüsler yatay olarak çiçek açar. Aynı zamanda çok sıra dışı bir kaktüstür çünkü soğuk havaları tercih eder. Bolivya ve Arjantin'in yüksek dağlarında yaşıyor ve eksi 10 santigrat dereceye dek donlara dayanabiliyor.- Bilimsel adı: Cleistocactus strausii
- Yeri: Bolivya ve Arjantin
Tam güneş alan ve iyi drene olan bir toprağı olan bir yer seçin . Su Cleistocactus ilkbahar ve yaz aylarında toprağın üst inçinin (2.5 cm) kuruduğu zaman. Düşme sırasında, zemin kurursa, suyu her beş haftada bir azaltın. Kışın, Cleistocactus’i kuru tutun veya nemli zemini serin sıcaklıklar ve uyku hali ile birlikte köklerin çürümesine neden olabilir. Gübrelenmesi Cleistocactus aktif büyüme döneminde düşük nitrojen gübresi. İlkbaharda uygulanan yavaş salınımlı bir gübre tüm yıl için yeterli olacaktır.
Tam güneş alan ve iyi drene olan bir toprağı olan bir yer seçin . Su Cleistocactus ilkbahar ve yaz aylarında toprağın üst inçinin (2.5 cm) kuruduğu zaman. Düşme sırasında, zemin kurursa, suyu her beş haftada bir azaltın. Kışın, Cleistocactus’i kuru tutun veya nemli zemini serin sıcaklıklar ve uyku hali ile birlikte köklerin çürümesine neden olabilir. Gübrelenmesi Cleistocactus aktif büyüme döneminde düşük nitrojen gübresi. İlkbaharda uygulanan yavaş salınımlı bir gübre tüm yıl için yeterli olacaktır.
Ejder kanı ağacı
Ejder kanı ağacı gelmiş geçmiş en havalı ağaçlardan biri. Özü mitlerde anlatılan ejder kanına benzer. Çünkü reçineyle kurutulduğunda bile koyu kırmızı kalır. Eski insanlar ona değer verdi. Uyarıcı ve diş macunu olarak kullanılabiliyor. Neyse ki binlerce yıldır yok olmadı ve Sokotra adasında kendine yuva buldu. Tür, bölge çöl olana dek Kuzey Afrika boyunca uzanan subtropikal orman ekosisteminde yaşıyordu.- Bilimsel adı: Dracaena cinnabari
- Yeri: Afrika
Ejderha kanı ağacından akan sıvının yapılan araştırmalar sonucunda insan kanında bulunan demir maddesi içerdiği tespit edilmiştir. Bu özelliği sayesinde bazı ilaçlarda ham madde olarak kullanılır.
Ejderha kanı ağacından gövdesi yaralandığı zaman kırmızı bir sıvı akar. Ejderha kanı ağacı ise ismini bu özelliğinden alır. Ağaçtan akan kırmızı sıvının içinde insan kanında da bulunan demir maddesi bulunduğu tespit edildiği için eski Roma döneminde kanser ilacı ev yeni doğum yapan kadınlar için ilaç yapılırdı. Ejder ağacı, subtropikal bir iklimde yetişir. Kuşkonmaz ailesine mensup olan bu ağacın kan ağlama özelliği de bulunur. Ortalama 15 yıl içinde büyüyen bu ağaç dallarında bulunan kırmızı reçine ile meşhurdur.
Ejderha Kanı ağacı darbe aldığından ya da gövdesi zarar gördüğünde kırmızı kana benzeyen bir sıvı akıtıyor. Bu özelliği sayesinde ismini almıştır. Ağaçtan süzülen bu kanlı sıvı ise, pek çok hastalığa ve derde deva oluyor. Bu sıvının bir damlası bile 3 adet elmadan daha fazla antioksidan içeriyor. Ejderha Kanı ağacında bulunan kırmızı reçinenin iyileştirici ve tedavi edici etkisi Amazon yağmur ormanlarındaki yerli kabileler tarafından yüzlerce yıldır biliniyor.
Bu sıvı, cilt için en etkili bitkisel madde olarak kabul ediliyor ve pek çok alanda da sıkça kullanılıyor. Yapılan klinik araştırmalar sonucunda bu ilginç sıvının cilt sorunlarının tedavisine iyi geldiği tespit edilmiştir. Aynı zamanda Amazon ormanında bulunan yerliler, bu reçineyi yüzyıllardır yaraları dezenfekte etmede, kanamaları durdurmada ve her türlü cilt sorunlarını iyileştirmede kullanıyor.
Welwitschia
"Tumbo" ve "tweeblaarkanniedood" olarak da adlandırılan Welwitschia, Namibya ve Angola çöllerinde bulunan yaşayan bir fosil. Yakın akrabalarının soyu tükendi ve uzak akrabaları arasında çam, ladin, karaçam ve köknar var. Çok kısa bir gövdesi ve iki yaprağı bulunuyor – yalnızca iki. Ne kadar büyürse büyüsün her zaman iki yaprağı olur. Tüm yaşamı boyunca ürettiği iki yaprak çoğu zaman rüzgarın etkisiyle birçok parçaya ayrılır.- Bilimsel adı: Welwitschia mirabilis
- Yeri: Namibya ve Angola
Dünyanın en ilginç bitkileri sıralansa Welwitschia üst sıralarda yer alır. Çöl gibi çok uç koşullarda yaşayabilen bu bitkinin yaşam süresi 300 ila 1500 yıl dolaylarında olabiliyor. Ayrıca bir canlıyı tanıtırken kullanılabilecek benzersiz, büyüleyici, harika, müthiş, nefis, olağanüstü ve hayret verici gibi sıfatların hepsi bu bitki için geçerli. Namib Çölü, dünyanın en eski çölü kabul edilir. 43 milyon yıl önce oluştuğu ve son 2 milyon yıldır da hiç değişmediği belirtiliyor. Çölün bazı bölgelerinin yıllarca yağış almadığı, bazı yerlerinse yılda 100 mm’den az yağış aldığı biliniyor. Canlılar, özellikle de bitkiler için uç koşullar sunan bu çölde yaşayabilen bitki sayısı çok azdır. Welwitschia bunlardan biridir.
Namib Çölü’ne özgü bir tür olan Welwitschia kök, gövde ve iki yapraktan oluşur. 6 metreye kadar ulaşabilen kemer şeklindeki yaprakları zemin üzerinde devamlı büyür. Yapraklar bitkinin 650 C’den yüksek sıcaklıklarda bile hayatta kalmasını sağlayacak yapıdadır. Kalınlıkları 1,4 cm civarındadır. Bu endemik bitki, su ihtiyacının bir kısmını yer altı sularından bir kısmınıysa havadaki sisten karşılar. Yapraklarda bulunan gözenekler sisli havada açılır, sis olmadığı zaman ise kapalı durur. Welwitschia Namib Çölü’nün deniz kıyısından 80 km’ye kadar içeride kalan bölgelerinde yaşayabilir. Kıyıdan 80 km içerisi, sisin ulaşabileceği maksimum mesafedir ve sis kuşağı diye de bilinir. Bitkiler dişi ve erkek bireyler olarak da ayrılırlar. 1680’de Avusturyalı botanikçi Friedrich Welwitsch tarafından keşfedilen bu bitkiye Welwitsch’in adı verilmiştir.
Hydnora
Bu bitki bilimkurgu filmindeki kurgusal bir gezegene ait gibi görünüyor. Hydnora aslında tamamen yeraltında yetişir. Yalnızca tüylü çiçeği dışarıdadır ve tüylerin böcekleri merkeze yönlendirmesi için kıvrım almıştır.- Bilimsel adı: Hydnora africana
- Yeri: Güney Afrika
Daha da güzel olanı bitki tozlaştığında meyve verir. Meyvenin yeraltında olgunlaşması iki yıl alır, tat ve doku bakımından patatese benzer ancak deri tabaklamak ve balık ağlarını korumak için kullanılıyor.
Hydnora Africana, salgıladığı bir sıvıyla etrafına hayvan dışkısına benzeyen bir koku salıyor. Kökleriyle, kokuyu alan böcek ve sineklerin yaklaştığını hissedince yutuyor. Fotosentez yapmayan etobur bitki, yanındaki diğer bitkilerden mineral çalıyor.
Wolffia arrhiza
Dünyanın en küçük çiçekli bitkisi ile tanışın. O denli küçük ki bu "o" harfinin içine iki Wolffia arrhiza sığabilir ve 36 saat sonra geri baktığınızda çoktan üremiş olup dört tane olurlar. Daha da ilginci yaprakları, gövdeleri veya kökleri yoktur ve bazen bir ercik ve bir pistilli küçük bir çiçek açarlar.- Bilimsel adı: Wolffia türleri
- Yeri: Avrupa, Afrika ve Asya'nın bazı bölgelerine özgü
Suya batık ya da suda yüzen, tatlı sularda yaşayan çok yıllık küçük otsu bitkilerdir. Kökler rizoid şeklinde veya tamamen indirgenmiştir. Bitkinin gövdesi de indirgenmiş, küçük, yuvarlağımsı ve şişkin tallus şeklindedir ve yapraklar eksiktir. Çiçekler tek eşeyli, çiçeklerde periyant eksiktir.
Amazon nilüferi
Bu bitkilerin yaprakları üç metreye dek büyüyor. Kenarları komşularıyla üst üste gelmemek için kıvrılır ve alt kısımlar yenilmeye karşı korumak için dikenlidir. Olgun bir nilüfer yaprağı eşit olarak dağıtılmış 45 kilogramlık bir yükü veya bir bebeği taşıyabiliyor.- Bilimsel adı: Victoria amazonica
- Yeri: Guyana
Amazon nilüferi olarak bilinen Victoria amazonica, devasa dairesel yapraklarıyla ünlü olup, Tropik Güney Amerika'ya özgüdür. Bolivya'da 1801'de keşfedilip ve Eurgale amazonica olarak adlandırılmıştır. Daha sonra Kraliçe Victoria’nın ve bulunduğu lokalitenin adı verilerek ismi değiştirilmiştir. Güney Amerika'da, Amazon havzasındaki Guianas ve Pantanal nehirlerinin bitiminde yetişir.
Nymphaeaceae yani nilüfer ailesine ait bir su bitkisidir. Yaklaşık 2,5 metrelik çapa sahip olup, devasa dairesel yaprakları mevcuttur. Çok yıllık, otsu, beyaz ve pembe çiçekli, dona dayanıklı yaprak dökmeyen tatlı su bitkisidir. Kalın ve oldukça sağlam damarları bulunur. Bu damarların arasındaki boşluklarda hava bulunmasından dolayı su yüzeyinde batmadan durabilir.
Yaklaşık 45 kilogram ağırlığındaki bir çocuğu rahatlıkla taşıyabilir. Bir mevsimde 40-50 adet yaprak üretebilir. Göz alıcı çiçekleri kısa ömürlüdür. İlk akşam açılan çiçekler beyazdır, ananasa benzer bir koku ve termokimyasal bir reaksiyon ısı ile böcekleri cezbeder. Bu aşamada çiçek dişidir ve böcekler yardımıyla diğer bitkilerin polenlerini almaya hazırdır. Çiçek etrafında dolaşan böcekler stigmaya (dişi organ) polenleri aktararak döllenmeyi gerçekleştirir.
Ertesi gün bitki dişiden erkeğe dönüşüp anterler (erkek organ, başcık) oluşarak bitki polen üretmeye başlar. İkinci akşam tekrar çiçek açıldığında mavimsi-kırzısımsı renge dönüşür ve artık böcekleri cezbedecek koku ya da ısı yaymaz. Böcekler de başka bitkilere uçarak beyaz çiçek arayışına geçerler. Ve mutlu son! Misyonunu başarıyla tamamlayan çiçek ise kapanıp su yüzeyinin altına batar.
Ejder arum
Bu 1,5 metre uzunluğundaki çiçek sadece bir günlüğüne kokar ve tahmin edeceğiniz gibi oldukça kötü kokuludur. Kötü kokusunun nedeni tozlaşmak için sinekleri kullanması. İlginç olansa diğer kötü kokulu bitkilerin aksine Güneydoğu Asya'da değil binlerce kilometre ötedeki Güney Avrupa'da yetişiyor ve aynı işi yapıyor. Aynı zamanda zehirlidir. Böyle bir şeyi kim ister? Böcekler.- Bilimsel adı: Dracunculus vulgaris
- Yeri: Yunanistan, Girit ve Ege Adaları
Bitki parlak açık yeşil büyük parmaklı aroid yaprakları üreten yaprak döken bir yumru. Yapraklar bir yılan derisi deseni ile süslenmiş kalın sapların üstüne levrek ve üç kişilik gruplar halinde ayarlanır. Bitki Mart ayında filizlenmeye başlar ve yakında yapraklar bitkinin tabanının üzerine bir ayak yükselir.
Spadex ve spathe, bu çiçek şeklindeki organın derinliklerine yerleştirilmiş minik çiçekleri korur. Spathe patlar ve ortaya çıkar, derin morumsu-siyah spadix'i kucaklar. Spathe yaklaşık 24 inç çapında zengin bir bordo rengidir.
Nefes kesen bahçıvan bu eşsiz bitkinin huşu içinde olacak. Ejderha arum çiçeği şımartılmış tropikal bir zambak gibi görünebilir, ancak aslında Balkanlar, Yunanistan, Girit, Ege'nin ve ılıman Akdeniz'in serin bölgelerine özgüdür. Bu nedenle, Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı 5 ila 8 bölgelerinde dayanabilir ve gelişebilir.
Zengin ve renkli isimlere rağmen, bitki severek oldukça yaya. Çarpıcı çiçekler, sonbaharda toprak yüzeyinin en az 4 inç altına dikilen bir yumrudan başlar. Toprağın iyi drene olduğundan ve gevşek olduğundan emin olun.
Yarı gölgeli bir yer veya güneşli bir yer seçebilirsiniz, ancak tam güneşte daha fazla suya ihtiyaç duyarlar. Onlara ortalama su verin, böylece toprak birkaç inç aşağı orta derecede nemli kalır, ancak alanın hantal olmadığından emin olun, çünkü bu muhtemelen yumru çürür..
Erken ilkbaharda, bitki topraktan koni şeklinde sarılmaya başlar. Çiçekler yaz sonunda gelir ve sonra bitki sonbaharda ölür.
Afrika akasyası
Masum gibi görünen bu ağaç bir toplu katildir. Bir Afrika akasya ağacı otlayan bir hayvanın örneğin bir kudu'nun saldırısına uğrarsa etrafa etilen gazı yayıyor. Bu gaz rüzgar yönünde 75 metreye dek yayılarak ağaçları yapraklarından tanen üretmesi için uyarıyor ve onları zehirli hale getiriyor.- Bilimsel adı: Vachellia türleri
- Yeri: Afrika, Serengeti
Akasyalar kendilerini savunmak için gaz, toksinler ve dikenler kullanmanın yanı sıra bir karınca koruma ordusuna sahip. Ağaçlar karınca için barınak ve nektar sağlar ve bu ısıran karıncalar ağacın yanına gelen her şeye saldırır. Ancak karıncaların tüm otlayıcıları ve tozlayıcıları kovmakta etkili olmaması ağacın işinedir çünkü bitkinin yayılması için otoburlara ihtiyacı var. Yani akasyalar karmaşık bir üç yönlü ilişkiyi yönetiyor.
navatanı Avustralya olan ve 30 metreye kadar boylanabilen çalı ve ağaç formunda bulunan bitki türüdür. Yapraklar genellikle küçük yaprakçıkların bir sap etrafında birleşiminden oluşur. Bazı türlerde ise yaprakçıklar bastırılmış ve yaprak sapları dikey olarak yassılaşmıştır. Çiçekler yoğun küresel veya silindirik kümeler halinde dizilidir ve birçok çeşitte sarı veya krem, bazılarında is mor, beyaz veya kırmızı renktedirler. Şubat ve Mart aylarında çiçekler hala ağaçta kalmaktadırlar. Çimlenmesi zor olduğundan, tohumları sıcak suda bekletmek ve tohumun el ile çatlatılması başarıyı artırabilir. Dekoratif bir park bitkisi olan akasya Türkiye’nin hemen hemen bütün kıyı şehirlerinde yetişebilir.
Utricularia
Utricularia dünyanın her yerindeki tropikal ve ılıman göletlerde bulunur. Onları ilginç yapansa birer yüzen etobur olmalarıdır. Çiçek açtıklarında küçük hava keseciklerini kullanarak yüzmeye başlarlar ve çiçeklenme olmadığında mevsimlik denizaltılar gibi su altında sürüklenirler.- Bilimsel adı: Utricularia türleri
- Yeri: Amerika Birleşik Devletleri
Hemen her yerde hayatta kalmakta iyiler (çoğu etçil bitkinin aksine). İnsanlar için baş belası olabilirler. Göletin kenarına geldiklerinde küçük iğne benzeri gövdelerini uzatarak toprağa tutundukları biliniyor.
olay bulunamayan bakımı zor fakat güzel bir taban bitkisidir. Küçük ve büyük akvaryumlarda kullanılabilir, özellikle 5 cm'yi geçmeyen boyu ile asıl kullanım alanı nano'lardır.
Utricularia Graminifolia akvaryumda ilk olarak 2005 yılında kullanılan bir Bladderwort türüdür. Yumuşak çimenimsi görüntüsü sayesinde arka planda göze oldukça hoş gelen bir bitkidir. Asya kökenli olan bu bitki; özellikle Burma, Çin ve Tayland ‘daki sığ bataklıklarda ve sulak alanlarda bulunur. Su altındaki submers formu tamamen doğal hayata zararsızken su dışındaki emers formu böcekle beslenen etçil bir bitkidir. Diğer Bladderwort türleri gibi keseli bir bitkidir. Avlanmak için mükemmel bir silah olan kesesi ile evrimleşmiştir.
Utricularia Graminifolia yetiştirmesi zor bir bitkidir. Yoğun yapısıyla doğal bir görünüm verebilmek için yüksek aydınlatmaya ve karbondioksit ilavesine ihtiyaç duyar. İnce taneli, besin açısından zengin ve hafif asitik bir substrat yatağından hoşlanır. Hafif asitik 18-25 derece arasında ılıman ve yumuşak (Kh 4 ve altı, Gh 5 ve altı) suları tercih eder. Uygun yetiştirme koşullarında bitki birer santimlik parçalar halinde dikilirse tabandan verdiği sürgünler ile yüzeyi kaplamaya başlar. Yeni dikilen bir Utricularia Graminifolia adaptasyon siürecinde yapraklarını döküp bozulmaya başlamış bir görüntü verebilir ancak kısa sürede yeni yaprakları oluşmaya başlayacaktır. Uygun koşullarda Utricularia Graminifolia hızlı bir gelişme gösterir, eğer düzenli budanırsa yayılma hızı oldukça artacaktır.
Su dışında emers formunda bitki güzel mor çiçekler üretir. Su altındaki submers formunda ise tabandan verdiği sürgünler ile çoğalır.
Evin Havasını Temizleyen Bitkiler
AREKA PALMİYESİ (DYPSIS LUTESCENS) Areka palmiyesi (Dypsis lutescens)Evinizi sık sık havalandırdığınız için soluduğunuz havanın temiz olduğuna inanıyor olabilirsiniz. Ancak evlerimizdeki hava düşündüğümüz kadar kolay temizlenmiyor. Sorun sadece havadaki tozlar olsaydı, işimiz belki kolay...
www.rasulehasret.com
Akciğeri temizleyen bitkiler
EkinezyaÜst solunum yolu hastalıklarına bağlı vücuda yerleşen enfeksiyonlu hücrelerin akciğer rahatsızlıklara davetiye çıkarır. Bu durumların yaşanmaması için uzmanlar doğal yolla akciğerin arındırılmasını tavsiye eder. Peki akciğeri temizleyen bitkiler nelerdir...
www.rasulehasret.com