Adilbey
Aktif Üyemiz
Süleyman Aleyhisselâm’ın zamanında bir kuş vardı. Bu kuşun güzel bir sesi vardı. Kuşun sureti de çok güzeldi. Onu bir adam bin dirheme satın aldı. Başka bir kuş geldi. Kafesinin üzerine konup öttü. O yabancı kuş gittikten sonra, kafesteki güzel sesli kuş ötmez oldu, sustu. Adam Süleyman Aleyhisselâm’a geldi. Kuşunu şikâyet etti. Süleyman Aleyhisselâm:
-”Gidin o kuşu bana getirin!” dedi. O kuşu getirdiklerinde Süleyman Aleyhisselâm kafesteki kuşa seslendi:
-”Sahibinin senin üzerinde hakkı vardır. Çünkü adam seni çok yüksek para ile satın aldı. Sen neden sustun? Niçin ötmüyorsun?” diye sordu. Kuş:
-”Ey Allah’ın peygamberi! Ona (sahibime) deki: Kalbini benden kaldırsın, yâni benden ümidini kessin. Ben bundan böyle ebediyyen kafesin içinde ötmeyeceğim” dedi. Süleyman Aleyhisselâm sordu:
-”Neden?” Kuş:
-”Benim ötmem, feryad ve figanım vatan ve evlâd hasretindendi. Kuşun biri bana:
“Sen böyle güzel öttüğün için seni kafesin içinde hapsediyorlar. Ötme, sus! Eğer böyle devam edersen kurtulursun!” dedi.
Ben de vatan ve evlâdıma kavuşmak için sustum. Artık ötmüyorum,” dedi.
Süleyman Aleyhisselâm kuşun anlattıklarını adama anlattı. Adam:
-”Ey Allah’ın peygamberi! Onu bırak gitsin. Ben onu sesi için kafese koymuştum. Ötmeyen kuşu ne edeyim?” dedi.
Süleyman Aleyhisselâm, adama bin dirhem verip kuşu bıraktı. Kuş kafesten kurtulup havalandığında şöyle ötmeye başladı:
-”Beni tasvir edip bana güzel şekil ve ses veren, beni havada uçuran ve kafeste bana sabır veren Allah subhânehû ve teâlâ hazretleri, noksan sıfatlardan münezzehtir. Ona teşbih ederim!” diyordu.
Sonra Süleyman Aleyhisselâm çevresindekilere şöyle buyurdu: -”Eğer bu kuş kafeste ötmeye devam etseydi oradan kurtulamazdı. Sabretti kurtuldu.”
Hakikatte bunun misâli, nefsin sıfatlarından fânî olmaya işarettir. Çünkü kişi, kendi arzusuyla, zorlanmadan, ölmediği müddetçe hakîkî hayata ulaşamaz.
-”Gidin o kuşu bana getirin!” dedi. O kuşu getirdiklerinde Süleyman Aleyhisselâm kafesteki kuşa seslendi:
-”Sahibinin senin üzerinde hakkı vardır. Çünkü adam seni çok yüksek para ile satın aldı. Sen neden sustun? Niçin ötmüyorsun?” diye sordu. Kuş:
-”Ey Allah’ın peygamberi! Ona (sahibime) deki: Kalbini benden kaldırsın, yâni benden ümidini kessin. Ben bundan böyle ebediyyen kafesin içinde ötmeyeceğim” dedi. Süleyman Aleyhisselâm sordu:
-”Neden?” Kuş:
-”Benim ötmem, feryad ve figanım vatan ve evlâd hasretindendi. Kuşun biri bana:
“Sen böyle güzel öttüğün için seni kafesin içinde hapsediyorlar. Ötme, sus! Eğer böyle devam edersen kurtulursun!” dedi.
Ben de vatan ve evlâdıma kavuşmak için sustum. Artık ötmüyorum,” dedi.
Süleyman Aleyhisselâm kuşun anlattıklarını adama anlattı. Adam:
-”Ey Allah’ın peygamberi! Onu bırak gitsin. Ben onu sesi için kafese koymuştum. Ötmeyen kuşu ne edeyim?” dedi.
Süleyman Aleyhisselâm, adama bin dirhem verip kuşu bıraktı. Kuş kafesten kurtulup havalandığında şöyle ötmeye başladı:
-”Beni tasvir edip bana güzel şekil ve ses veren, beni havada uçuran ve kafeste bana sabır veren Allah subhânehû ve teâlâ hazretleri, noksan sıfatlardan münezzehtir. Ona teşbih ederim!” diyordu.
Sonra Süleyman Aleyhisselâm çevresindekilere şöyle buyurdu: -”Eğer bu kuş kafeste ötmeye devam etseydi oradan kurtulamazdı. Sabretti kurtuldu.”
Hakikatte bunun misâli, nefsin sıfatlarından fânî olmaya işarettir. Çünkü kişi, kendi arzusuyla, zorlanmadan, ölmediği müddetçe hakîkî hayata ulaşamaz.
İsmail Hakkı Bursevi, Rûhu’l-Beyan Tefsiri: 2/190-192.