TÜRKOĞLU
Aktif Üyemiz
Eski Türk Çocuk
Modern sporların büyük ölçüde, farklı formlarda topların kullanıldığı oyunlardan oluşması nedensiz değildir. Bir araç yardımıyla uygulanan sportif aktivitelerin en eskilerinden biri olan top oyunlarının,(1) Akdeniz ve Çin kültür çevrelerinde belgelenebilmiş ilk formları, M.Ö. 3. bin ila 2. bin arasında tarihlendirilmektedir.(2) Tarihi süreç içerisinde, ilgili devrin ve toplumun materyalteknik imkanları ve sanatsal becerilerinin ürünü olarak ortaya çıkan oyun aracı “top”un formu ile doğrudan ilişkili ve aynı zamanda, hayat şart ve tarzlarının, dini inançların, üzerinde yaşanılan coğrafyanın ve tabi olunan iklimin de etkileyerek biçimlendirdiği, farklı oyun ve oynanış biçimleri belirginleşmiştir. Gelişim sıralarına göre, el, ayak ya da vücudun farklı bölgelerinin topa direkt temasıyla gerçekleşen oyunları, değişik formlardaki sopa, raket gibi araçlarla oynanan oyunların, onları da, daha kompleks beceriler gerektiren atlı sopalı veya raketli top oyunlarının izlediği söylenebilir.
Futbolun, hemen hemen tüm ülkelerin en popüler sporu oluşu, onun kökenine ilişkin arayışları yoğunlaştırmıştır. Geçmiş çağlarda oynandıkları belirlenen ve top ile vücudun diğer bölgeleri dışında ayak temasının da söz konusu olduğu tüm oyunların modern futbolun önceli sayılması neredeyse gelenek halini almıştır. Nitekim, Eski Yunan’da Episkiros,(3) Eski Roma’da Harpastum ve Pila Paganika,(4) Eski Çin’de Tsuh Küh(5) gibi farklı oyunların günümüz futbolunun kökeni olduğu ileri sürülmüştür.
Kaşgarlı Mahmud’un XI. yüzyıl sonlarında yazdığı Divanü Lugat-it Türk, taşıdığı dil bilimsel değer dışında, erken devir Türk kültür hayatı ve bu hayatı biçimlendiren sportif faaliyetlere ilişkin verileri bakımından da Türk spor tarihinin önemli bir kaynak eseridir.(6) Divanü Lugat-it Türk’de ki oyun ve sporlar arasında bir de “tepük” kavramı yer almaktadır.(7) Tepük, öncelikle Batılı dil bilimcilerin dikkatini çekmiş, kavramın işaret ettiği oyun ve oyun aracı cisim merak konusu olmuştur. Ancak, Divanü Lugat-it Türk’de verilen tepük kavramı açıklamasının oyunun oynanış biçimi hakkında bilgi vermemesi ve kavramın bir oyunu tanımlayan spesifik anlamıyla bugünkü Türk lehçelerinin hiçbirinde yaşamaması nedeniyle, tepük oyununun, gerek cisim, gerekse oyun olarak hiç bir iz bırakmadan ortadan kaybolduğu kanaatine varılmıştır.(8) Türkçe literatürde ise, tepük oyunu, H. B. Kunter’in 1938’de yazdığı “Eski Türk Sporları Üzerine Araştırmalar” adlı eseriyle başlayan bir anlayışla, günümüze kadar yazılmış spor tarihi çalışmalarının neredeyse tamamında Türklerde futbolun önceli olarak değerlendirilmiştir.(9) Her iki tez karşılaştırıldığında, dil bilim ve spor tarihi çalışmaları arasında görülen çelişkili, iki farklı yaklaşım, problemi oluşturan stratejik soruların cevaplandırılmasını zorunlu kılmaktadır: Tepük cismi, bilinen futbol oyununun ihtiyaç duyduğu küresel bir forma sahip midir? Oyunun uygulanma biçimi futbol oyununa benzemekte midir? Tepük, gerçekten kavram, oyun ve oyun aracı olarak tarih sahnesinden çekilmiş midir?
Bu çalışmanın amacı, dil bilimcilerce oyun aracı cisim ve oyun olarak hiçbir iz bırakmadan Türk kültüründen silindiği ifade edilen, Türk spor tarihinde ise belki de sadece “tepmek” fiilinden kaynaklanan adından hareketle futbolun prototipi olduğu ileri sürülen “tepük”ün, materyal teknik yapısını inceleyerek, görünümünü ortaya çıkartmak; gerek Divanü Lugat-it Türk’de tanımlanan oyun aracı cismin formundan ve gerekse XII-XIV. yüz yıllara ait şiirlerdeki tepük konulu dörtlüklerden oynanış biçimini tahmin etmek ve bunlardan hareketle günümüz Türk topluluklarında yaşayan varyantlarını, Uygur, Kırgız, Azeri ve Türkmen oyun örnekleri çerçevesinde belirleyerek, oyunun gerçek kimliğini belirginleştirmektir.
Kronolojik açıdan bakıldığında, belirli bir oyunu ihtiva eden anlamıyla tepük kavramından bahseden ilk kaynak, Divanü Lugat-it Türk’tür. XI. ve XIV. yüzyıllar arası Türk ve Fars şiirinde mecazi anlamda oldukça sık kullanılan ve bu dönemlerde moda bir kavram olarak yaygınlaşan tepük,(10) son olarak XIV. yüzyılda yazılan İbni Mühenna Lugati’nde yer almıştır. (11)
Divanü Lugat-it Türk’de ki tepük açıklaması cismin tasvirine ve oyuna ilişkin olarak: “Kurşun eritilerek iğ ağırşağı şeklinde dökülür, üzerine keçi kılı veya benzeri bir şey sarılır, çocuklar bunu teperek oynarlar” şeklindedir.(12) Görüldüğü gibi, Kaşgarlı, oyun aracı cismi sadece materyal teknik açıdan tanımlamaya çalışmış, ancak, oyunun oynanış biçimi ve kuralları hakkında, çocukların oynadığı ve ayakla tepmek esasına dayalı oluşu dışında malumat vermemiştir. Bununla birlikte, verilen açıklama incelendiğinde oyun aracının başlıca iki unsurdan meydana geldiği anlaşılmaktadır. Biri, iğ ağırşağı şeklinde dökülen kurşun kitlesi, diğeri ise, bununla irtibatlandırılan keçi kılı veya benzeridir. Kaşgarlı’nın, cismin formunu iğ ağırşağı benzetimiyle vermesindeki amacın, somut bir örnekle, bu spesifik oyun aracının görünümü hakkında okuyucuya rahat bir tasavvur imkanı sağlamak olduğu düşünülebilir. Ağırşak, bilindiği gibi, ip eğirmek için ağaçtan, taştan ya da kemikten yapılan, yassı yuvarlak veya yarım küre şeklinde, ortası delik bir cisimdir. Ağırşakların, tarihin bilinen devirlerinden beri hemen hemen bütün kavimlerde şekli hiç değişmeyen bir alet oluşu,(13) farklı formlarda, özellikle küresel ağırşakların da olabileceği ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Öyleyse, Kaşgarlı, ağırşak benzetimi ile tepük oyunundaki aracın küresel bir form taşımadığını açıkça vurgulamış olmaktadır.
İş ağırşağı şeklinde dökülen kurşun kitlesi ile keçi kılı veya benzerinin ne tür bir uygulamaya tabi tutularak oyun aracı tepükün oluşturulduğunun bilinmesi, bize göre en önemli noktadır. Atalay’ın Türkçe çevirisi, kurşun kitlesinin üzerine keçi kılının sarıldığı şeklindedir. Bu yöntemle elde dilecek bir cismin, futbol oyununun ihtiyaç duyduğu formda, yuvarlak küresel bir topa benzemeyeceği açıktır. Ayrıca, küresel bir cisim elde etmek için yassı bir kurşun parçasından hareket etmenin mantığı ne olmalıdır? Eserinde, top,(14) topık,(15) top yuvarlamak,(16) top yuvarlaşmak(17) gibi kavramlara yer verdiğine bakılırsa, Kaşgarlı’nın gerçek anlamda küresel topların nasıl yapıldığını bildiği muhakkaktır. Kaldı ki, Kaşgarlı’nın yaşadığı XI. yüzyıldan daha önceki devirlere ait Türk kültür çevrelerinde, futbol benzeri oyunların oynandığı ve oyun aracı olarak, genellikle sekiz parçalı dikilmiş bez ya da deri kılıflara hayvan kılları doldurularak yapılan topların kullanıldığı(18) eski Çin kroniklerinde ifade edilmekte, oyunun ustaları olarak da, “kuzeyli barbarlar”, yani ÖnTürk halklar gösterilmektedir.(19) O halde, yassı yuvarlak malzemesiyle tepük, futbol oyununa köken teşkil edemeyeceğine göre, cismin gerçek görünümü nasıldır ve ne tür bir oyunda kullanılmaktadır? Bu sorunun cevabı, yassı yuvarlak kurşun kitlesine keçi kıllarının nasıl sarıldığında yatmaktadır.
Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lugat-it Türk’yi Araplara Türkçe öğretmek amacıyla yazdığından, tepük kavramının açıklaması da Arapçadır. Türkiye’de, tepük oyununun futbol benzeri bir oyun olduğunu ileri süren kaynaklar, genellikle Divanü Lugat-it Türk’nin Atalay çevirisine dayanmaktadır. Bu çeviri, yukarıda bahsedildiği gibi, kılların iğ ağırşağı biçimindeki kurşun kitlesinin “üzerine” sarıldığı şeklindedir.(20) Ancak, Divanü Lugat-it Türk ile ilgili gerek yerli gerekse yabancı literatürdeki Tepük kavramı çevirilerinde önemli bazı farklılıklar görülmektedir. İbni Mühenna Lugatı’nda, yine Divanü Lugat-it Türk’nin esas alındığı açıklamada, tepük, ağırşak şeklinde kurşundan yapılan ve “içine” keçi kılı vb. doldurulan bir nesne olarak tanımlanmaktadır.(21) Böylece, keçi kıllarının kurşun kitlesinin “üzerine sarılması” ve “içine doldurulması” gibi iki değişik uygulama biçimi gündeme gelmektedir ve bunlar, anılan cismin dış görünümünü doğrudan etkileyebilecek mahiyettedir.
Alman dil bilimci Doerfer, Divanü Lugat-it Türk’de Arapça açıklaması verilen Tepük kavramının değişik dillere tercümelerinde ki bir hataya işaret ederek, açıklamada geçen Arapça ön takı “fihi”nin, “üzerine” ya da “üzerinden” olarak değil, “içinden” ya da “içine” şeklinde çevrilmesi gerektiğini ifade etmektedir.(22) Buradan hareketle de, Doerfer, keçi kıllarının kurşun kitlesinin ortasındaki delikten geçirilerek sarılmış ve uçlarının bir tutam olarak dışarıda bırakılmış olabileceğini ileri sürmektedir.(23)
Doerfer’in yayımladığı, XII. yüzyıl Fars şairlerinden Mehseti’ye ve XIV. yüzyıldan anonim bir şaire ait dörtlükler, tepük oyununu ve oyun aracı cismin oyun esnasındaki davranışlarını tanımlar niteliktedir:
miskin tepük er nedâşte pervâyet
çün men neşûde şefteyi her câyet
biçâre leked hemehâred vez peyi dil
meâyed u bûse medihed ber pâyed(24)
Mehseti (XII. yy.)
“Eğer zavallı tepükün sana meyli olmasaydı, benim gibi senin her yerinin vurgunu (delisi) olmayacaktı. Biçare, mütemadiyen tekmeleniyor, fakat, her defasında kalbinin ardı sıra gelerek (senin tarafından çalınan kalbi için ricada bulunmak üzere), senin ayağının üzerini (tekrar tekrar) öpüyor.”
rûzi ki men ez behri tu derbâzem men ân rûz zihurremi ber afrâzem ser ver men şerefi bûsei pâyet yâbem her dem çü tepük sûyi felek yâzem ser(25) Anonim (XIV. yy.)
“Senin için başımı ortaya koyarak oynadığım gün, sevinçten başımı yukarı kaldıracağım. Eğer ayaklarını öpme şerefine kavuşabilirsem, her an başımı tepük gibi gökyüzüne doğru çekeceğim (kaldıracağım).”
Dörtlüklerden anlaşıldığı kadarıyla, tepük oyunu, birbirini takip eden, ardışık vuruşlara dayalıdır. Oyun aracı cismin “baş” denilebilecek belirgin bir kısmı vardır ve vuruş esnasında ayağa bu kısım temas etmektedir. Vuruş sonrası cisim dikey olarak yükselirken baş kısmı yukarıya, inişte ise aşağıya dönüktür. Dolayısıyla, oyun aracı tepük, uçuş güvenliğini ve dengesini sağlayıcı aksamı olan bir cisim görünümü vermektedir. O halde, tepük, uçuş esnasında baş kısmının yönünü belirleyen, baş kısmından daha hafif, kuyruk denilebilecek ilave bir aksamla teçhiz edilmiş olmalıdır.
Oyun aracına ilişkin bu özellikler göz önüne alındığında, tepükün günümüzde “tüy top” da denilen badminton topunun prototipine benzediği, oyunun da, raketle oynanan badminton’un, ayakların “raket” olarak kullanılmasıyla oynanan bir versiyonu olduğu söylenebilir. Bu veriler, oyun aracı cismin imalinde izlenen yöntemi açıklığa kavuşturur mahiyettedir. İğ ağırşağı şeklinde dökülen ortası delik kurşun kitlesine, keçi veya benzeri hayvan kılları, delik kısmın içinden geçirilerek sarılmakta ve sonunda kılların uçları bir demet halinde dışarıda bırakılmaktadır.
Uygurlarda “Tepküç” Oyunu
Doerfer(26) ve Brands,(27) oyunun ve oyun aracı cismin ortadan kaybolması nedeniyle, tepük kavramının spesifik anlamıyla günümüze kadar gelemediğine işaret etmektedirler. Kavramın belirli bir oyunu içeren spesifik anlamını kaybetmiş olması kabul edilebilir olmakla birlikte, Le Coq’un XX. yüzyıl başlarında Doğu Türkistan’da gerçekleştirdiği folklor araştırmalarında Uygurlarda tespit ettiği tepküç oyunu ve oyun aracının,(28) tepük ile benzerliği dikkat çekicidir. Le Coq’un, “Çocuk Oyuncakları” başlığı altında tasvirini ve çizimini verdiği tepküç (Şekil 1), üst üste konulmuş birkaç bakır ya da pirinç Çin parasının ortasındaki dörtgen delikten bir tutam at kılının sıkıştırılarak geçirilmesiyle oluşturulmaktadır. Alt kısımda kalan at kılları kısaca kesilerek her yöne açılmakta ve böylece vuruş esnasında ayağı acıtmayacak bir yastık görevi görmektedir. Üst kısımdaki kıllar ise uzun bırakılmıştır. Cismin toplam uzunluğu 67 cm kadardır. Çizimde verilen gerçek görünümü dikkate alındığında, tepküçün de tepük gibi badminton topunun ilkel bir modeli olabilecek yapıya sahip olduğu görülmektedir. Tepük cisminin imalinde kullanılan iğ ağırşağı şeklindeki kurşun kitlesinin yerini tepküçte madeni paralar almıştır.
Her iki cismin de uçuş kolaylığı ve güvenliğini sağlayıcı “kıl” aksamları tamamen aynıdır. Le Coq’da tepküçü, Kaşgarlı gibi, çocukların ayaklarıyla teperek oynadıkları bir oyun olarak ifade etmektedir. Ayrıca, Kaşgarlı Mahmud’un Uygur olması da, Divanü Lugat-it Türk’de bahsettiği Tepük oyunuyla, Uygur kültür çevresine ait tepküç oyununu kastetmiş olabileceği tezini kuvvetlendirmektedir.
Tepküç oyunu, günümüzde de Uygurlar arasında çok yaygın bir çocuk oyunudur. Oyun aracı tepküç, büyük bir düğme, delikli para ya da alüminyum parçanın deliğinden, tavşan tüyü, keçi kılı veya horozun boyun kası geçirilerek yapılmaktadır.(29)
Oyun, kesintisiz olarak ileriye ve geriye tekmeleme, tek ayak üzerinde diğer ayağın sırtıyla tekmeleme, ayak içiyle ve diz üstünde tekmeleme, havaya sıçrayıp ayakların iç ya da sırt kısmıyla tekmeleme gibi çeşitli vuruş şekillerini içermektedir.(30)
Dolayısıyla, ayak üzerinde sektirme esasına dayalı oyun formuyla tepküçün, XIIXIV. yüzyıllara ait dörtlüklerden çıkartılan tepük oyunu ile benzer oyun akışına sahip olduğu söylenebilir.
Bu görüşü destekler mahiyette olarak, Uygurlar da, geleneksel tepküç oyununun, Divanü Lugat-it Türk’de bahsedilen tepük oyunu olduğunu vurgulamaktadırlar.(31)
Takım halinde ya da ferdi olarak oynanabilen tepküç, geçtiğimiz yıllarda Uygur milli jimnastik oyunları kapsamına alınmış ve “spor” kabul edilerek kurallara bağlanmıştır.(32)
“Langa”, Kırgızlarda okul oyunları kapsamında yer alan, 617 yaş arasındaki çocuk ve gençlerin yakın yaş gruplarına ayrılarak, hakem gözetiminde oynadıkları bir oyundur (Şekil 2). Oyun aracı cisim olarak langa, büyük bir madeni para ebadındaki ortası delinen yuvarlak kurşun parçasına, çapı 6 cm. kadar olan kurutulmuş kıllı deri parçasının bir telle bağlanmasıyla yapılmaktadır.(33) Cismi oluşturan materyaller ve yapım tekniği, Divanü Lugat-it Türk’de tepük için verilen materyal teknik bilgiyle tamamen örtüşmektedir.
Langa oyununda, hakem oyuncuları sıraya dizmekte ve ulaşılacak hedef sayı olan “mara” belirlenmektedir. Langayı alan oyuncu birkaç adım öne çıkarak, eğer “mara” yüz olarak belirlenmişse, sağ ve sol ayağının üstü ile langayı, kendi boyu yüksekliğinde yüz kez ardışık olarak tekmelemek, başardığı takdirde, sektirme hareketini yine yüz kez, üzerinde durduğu ayağının arkasından geçirdiği sağ veya sol ayağının içi ile tekrarlamak zorundadır. Langa tepilirken ulaşılan sayı, oyuncu tarafından “bir para, iki para…, yirmi para” sözleriyle ifade edilmektedir. Langa tepen oyuncu yüze tamamlamadan düşürürse, sıra bir diğerine geçmektedir. İkinci kez tepme sırasını alan oyuncu, hangi sayıda kalmışsa, o sayıdan devam etmekte ve hedef sayıya ulaşmaya çalışmaktadır. Bu oyuna “cuuşan tepmey” de denilmektedir.(34)
Azerbaycan çocuk oyunlarından “çipolik”, kurutulmuş kuzu ya da keçi derisinin tüysüz tarafına ağırlık sağlaması için iple kurşun bağlanması sonucu elde edilen cisimle oynanmaktadır.(35) Malzeme ve üretim tekniği açısından çipolik, Kaşgarlı’nın, kurşun kitlesi üzerine keçi kılı veya benzerinin sarılmasıyla oluşturulduğunu belirttiği tepük ile aynıdır.
Daha çok grup halinde oynanan çipolik oyununda, sayışmaca veya kura ile tespit edilen oyuncu, oyun aracını yükseğe atmakta ve yere düşmeden ayağıyla vurarak, saydırmaya çalışmaktadır. Vuruş şekline göre sayı kazanılan oyunda, ayak içi ile vurulduğunda bir sayı, ayak dışı ile üç sayı, ayağı diğer ayağın arkasından geçirip içiyle vurulduğunda on sayı, topukla vurulduğunda yüz sayı ve cisim yüksekte iken sıçrayıp ayak içiyle vurulduğunda beş sayı kazanılmaktadır. Dolayısıyla oyuncular en çok sayı getirecek vuruşları yapmaya çalışırlar. Bu değerlendirme biçimiyle en çok sayı kazanan ya da oyun başlamadan önce belirlenmiş hedef sayıya erken ulaşan grup yenmiş sayılmakta ve ardından oyunun “işletme” denilen kısmı başlamaktadır. Bu aşamada, yenilen grubun bir oyuncusu, oyun aracı deri parçasını, yenen grubun oyuncularından birine vurması için atmakta, vurulan cismi tutabilirse oyun yeniden başlamaktadır. Tutamadığı taktirde, tutana kadar atma işlemine devam etmektedir.(36)
1997’de Türkmenistan’da yaptığımız incelemelerde, Aşkabat civarında gözlemlediğimiz “para” oyunu da, tepük oyununun bir varyantı olarak değerlendirilebilecek oyun aracı formuna ve oynanış biçimine sahiptir. Oyun, Uygur, Kırgız ve Azerilerde olduğu gibi ayağın değişik yüzeyleriyle oyun aracına yapılan ardışık vuruşlardan oluşmakta ve vuruşun güçlük derecesine göre sayı kazanılmaktadır. Cismin imalinde kullanılan materyaller, 2.5 cm çapında yassı yuvarlak bir kurşun kitlesi ile 3.5 cm çapında yuvarlak olarak kesilmiş, kurutulmuş koyun ya da keçi derisinden meydana gelmektedir (Şekil 3). İki ucu, kurşun kitlesinin ortasında açılan iki ayrı delikten geçirilen yumuşak bir tel yardımıyla, deri parçası, tüysüz kısmından kurşuna sabitlenmekte ve telin uçları tüylü kısmın ortasında birbirine bağlanmaktadır. Dairesel olarak kesilmiş kuru deri parçası üzerindeki 34 cm uzunluğundaki yumuşak tüyler, dairenin dış çeperlerine doğru yatık bir durumdadır.
Cisim böylece, yüzeysel bir genişliğe ulaşarak, Uygurların, belirgin bir uzunluğu olan “tepküç”ünden biraz farklılaşmaktadır. “Para”, kullanılan temel materyaller ve oyun kurgusu bakımından, Kırgızların “langa” ve Azerilerin “çipolik” denilen oyun ve oyun araçlarıyla tamamen aynı gibidir.
Bir oyunun gerçekleşmesini sağlayan oyun araçları, oynanan oyunun niteliğini belirleyen önemli etkenlerdendir. Dolayısıyla, tepük ile benzer ya da aynı materyal teknik yapıya sahip olan tepküç, langa, çipolik ve para adı verilen cisimlerle oynanan ayakta sektirme oyununun, aynı zamanda, XI. yüzyılda aynı coğrafyada oynanan tepük için de geçerli olduğu söylenebilir. Ayrıca, XII. ve XIV. yüzyıllara ait tepükten bahseden şiirlerde de, mecazi anlamda da olsa, ayak üzerinde sektirmeli bir oyunun tasvir edilmesi, bu tezi kuvvetlendirmektedir. Belirlenen özellikleriyle tepük ve varyantları olarak ele alınan diğer oyunlar, gerek oyun aracı cisim gerekse oyun tekniği bakımından, ayakların raket olarak kullanılmasıyla oynanan bir tür badminton oyunu olarak değerlendirilebilir. Tepük oyununun XI. yüzyıla, raketle oynanan oyunların ise ancak XV. yüzyıl sonrasına ait oldukları dikkate alındığında,(37) oyunun, badmintonun raketsiz öncellerinden olması mümkündür. Raketsiz bir badminton türü olarak, İnkalara atfedilen, “indiaca” isimli ve sadece açık el ayasıyla vurularak oynanan bir oyun günümüze kadar ulaşmıştır.(38) Kore’de de, tüytoplara elle vurularak oynanan bir tür badminton oyunu mevcuttur.(39) Tüytop formundaki cisimlere ayakla vurularak oynanan badminton benzeri oyunların varlığı da bilinmektedir. Culin, yılan derisi parçalarının madeni bir parayla ağırlaştırıldığı bir çeşit tüytop ile oynanan ve ayakların raket olarak kullanıldığı bir badminton türevine, Çin’de rastlamıştır.(40)
Mevcut bilgi ve değerlendirmeler, değişik Türk halklarında farklı adlarla, ancak aynı oyun aracı ve anlayışıyla oynanan tepküç, langa, çipolik ve para gibi oyunların, ayakla oynanan badminton türevi oyunlardan olduklarına, tepüğün de, bunlarla gerek yapısal, gerekse oyun tekniği açısından benzerlikler gösterdiğine işaret etmektedir. Bu nedenle, küreselyuvarlak bir oyun aracına sahip olmayan “tepük” oyununun, Türklerde futbolun kökenini teşkil ettiğine dair görüşlerin yeniden gözden geçirilmesinde yarar vardır.Prof. Dr. İbrahim Yıldıran
Kaynak
(1).Farklı kültürlere ait top oyunları ve kullanılan oyun araçları hakkında etraflı bilgi için, Bkz. Özbay Güven, “Futbol Topu ile Oynamanın Bazı Kültürlerdeki Benzer Görünümleri ve Tarihsel Gelişimine Ait Bilgiler”, Düşünen Siyaset, I, 2 (Mart 1999), s. 95111.
(2). Günther Stiehler, Irmgard Konzag, Hugo Döbler, Sport Spiele (1. Aufl., Berlin: Sportverlag, 1988), s. 29.
(3). Gerhard Lukas, Der Sport in Alten Rom (Berlin: Sportverlag, 1982), s. 96; Selim Sırrı Tarcan, Beden Terbiyesi: OyunCimnastikSpor (İstanbul, 1932), s. 21.
(4). Lukas, a.g.e., s. 94, 97.
(5). F. K. Mathys, “Fussball vor 4500 Jahren in China”, Olympisches Rundschau, 25, 3 (1975), s. 45.
(6). Divanü Lugat-it Türk’de bahsedilen XI. yüzyıl Türk oyun ve eğlenceleri hakkında kapsamlı bir değerlendirme için bkz. Reşat Genç, “Kaşgarlı Mahmud’a Göre XI. Yüzyılda Türklerde Oyunlar ve Eğlenceler”, I. Uluslararası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Cilt: III (Ankara, 1977), s. 231242.
(7). Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lügat-it Türk, Çev.: Besim Atalay (Ankara, 1985), I: 386.
(8). Bkz. Gerhard Doerfer, Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen. Bd. III (Wiesbaden, 1967), s. 448; Horst Wilfrid Brands, Studien zum Wortbestand der Türksprachen (Leiden, 1973), s. 80.
(9). Oysa ki, Divanü Lugat-it Türk’den çok daha önceki yüzyıllara ait Çin kroniklerinde, Çin kültür çevrelerinde oynanan bir tür ayak topu oyununun ustaları olarak komşuları Proto Türk boylar gösterilmekte ve oyun aracı olarak da, genellikle sekiz parçalı dikilmiş bez ya da deri kılıflara hayvan kılları doldurularak yapılan topların kullanıldığı vurgulanmaktadır. Bkz. Wolfram Eberhard, “Sport bei den Völkern Zentralasiens nach Chinesischen Quellen”, China und Seine Westlichen Nachbarn (Darmstadt: Wissenschaftliche Buchgesellschaft, 1 978), s. (30); Walter Umminger, “Fussball in drei Jahrtausenden”, Fussball Weltgeschichte (München: CopressVerlag, o. J), s. 2324.
(10). Doerfer, a.g.e., s. 448.
(11). Abdullah Battal Taymas, İbni Mühenna Lugatı (2. Baskı, Ankara: TDK Yay., no: 9, 1988), s. 70.
(12). Divanü Lugat-it Türk, I: 386.
(13). Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, Cilt V (Ankara, 1978), s. 141.
(14). Divanü Lugat-it Türk, III: 119.
(15). Divanü Lugat-it Türk, I: 380; III: 119.
(16). Divanü Lugat-it Türk, III: 61.
(17). Divanü Lugat-it Türk, III: 74; Burada “paslaşmak” söz konusu olmalıdır.
(18). Bkz. 9 nolu dipnot; IX. ve XI. yüzyıllara ait Çin kroniklerinde, Gök Türklerde içi kıl doldurulmuş benzer deri toplarla kızların da ayak topu oynadıkları bildirilmektedir, Bkz. Ahmet Taşağıl, Gök Türkler (Ankara: TTK Yay., 1995), s. 98, 113; Sekiz parçalı benzer top yapım tekniklerinin yakın zamana kadar Anadolu’da uygulandığı bilinmektedir. Bkz. Nazmi Tombuş, “Çorumda Eski Çocuk Oyunlarından Top”, Çorumlu, 5 (1938), s. 150.
(19). Eberhard, a.g.e., s. 12831; Umminger, a.g.e., s. 2324.
(20). Atalay ile benzerlik gösteren tepük açıklamaları için, bkz. Carl Brockelmann, Mitteltürkischer Wortschatz nach Mahmud alKasgari Divan Lugat-it Turk (Leipzig, 1928); Robert Dankoff, James Kelly, Mahmud alKasgari, Compendium of the Turkic Dialects: Divan Lugat at Turk (Harward, 1982), s. 295.
(21). Taymas, a.g.e., s. 70.
(22). Doerfer, a.g.e., s. 448.
(23). A.g.e., s. 449.
(24). A.g.e., s. 448.
(25). Brands, a.g.e., s. 80.
(26). A. v. Le Coq, Volkskundliches aus Ost Turkistan (Berlin, 1916), s. 1516.
(27). Abdulkerim Rahman, Uygur Folkloru. Çev.: S. Yalçın, E. Emet. (Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 1996), s. 171.
(30). A.g.e., s. 172.
(31). Aynı yer.
(32). Aynı yer.
(33). Satı Toktorbaev, Öspurumdör Oyundarı (Bişkek, 1991), s. 167, 168.
(34). A.g.e., s. 168.
(35). Mevlüt Özhan, Malik Muradoğlu, Türk Cumhuriyetlerinde Çocuk Oyunları (Ankara: Kültür Bakanlığı Yay., 1997), s. 24.
(36). Aynı yer.
(37). Bkz. “Tennis”, Der Sport Brockhaus (Wiesbaden, 1977), s. 448; Tarcan, a.g.e., s. 21.
(38). Bkz. “İndiaca”, Der Sport Brockhaus, s. 224.
(39). Stewart Culin, Korean Games with notes on the Corresponding games of China and Japan (Philadelphia, 1895), s. 3943.
(40). Aynı yer.Atalay, Besim; Divanü Lugat-it Türk Tercümesi. 4 Cilt. Ankara: TDK Yay., 19851986.
Brands, Horst Wilfrid; Studien zum Wortbestand der Türksprachen. Leiden, 1973.
Brockelmann, Carl; Mitteltürkischer Wortschatz nach Mahmud alKasgaris Divan Lugat at Turk. Leipzig, 1928.
Culin, Stewart; Korean games with notes on the corresponding games of China and Japan. Philadelphia, 1895.
Dankoff, Robert; James Kelly; Mahmud alKasgari: Compendium of the Turkic Dialects. (Divan Lugat at Türk). Harward, 1982.
Doerfer, Gerhard; Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen. Bd. III. Wiesbaden, 1967.
Eberhard, Wolfram; “Sport bei den Völkern Zentralasiens nach Chinesischen Quellen”, China und Seine Westlichen Nachbarn. Darmstadt: Wissenschaftliche Buchgesellschaft, 1978, s. 128142.
Genç, Reşat; “Kaşgarlı Mahmud’a Göre XI. Yüzyılda Türklerde Oyunlar ve eğlenceler”, I. Uluslararası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Cilt: III, Ankara, 1977, s. 231242.
Güven, Özbay; “Futbol Topu ile Oynamanın Bazı Kültürlerdeki Benzer Görünümleri ve Tarihsel Gelişimine Ait Bilgiler”, Düşünen Siyaset, I, 2 (Mart 1999), s. 95111.
“İndiaca”, Der SportBrockhaus. Wiesbaden, 1977, s. 224.
Kunter, H. Baki; Eski Türk Sporları Üzerine Araştırmalar, İstanbul, 1938.
Le Coq, A. v.; Volkskundliches aus OstTurkistan. Berlin, 1916.
Lukas, Gerhard; Der Sport in Alten Rom, Berlin: Sportverlag, 1982.
Mathys, F. K.; “Fussball vor 4500 Jahren in China”, Olympisches Rundschau, 25, 3 (1975), s. 4547.
Ögel, Bahaeddin; Türk Kültür Tarihine Giriş, Cilt V. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay., 1978.
Özhan, Mevlüt; Malik Muradoğlu, Türk Cumhuriyetlerinde Çocuk Oyunları. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay., 1997.
Rahman, Abdulkerim; Uygur Folkloru. Çev.: S. Yalçın, E. Emet. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.1996.
Stiehler, Günther; Irmgard Konzag; Hugo Döbler; Sport Spiele, 1. Aufl., Berlin: Sportverlag, 1988.
Tarcan, Selim Sırrı; Beden Terbiyesi: Oyun Cimnastik Spor, İstanbul, 1932.
Taşağıl, Ahmet; Gök Türkler, Ankara: TTK Yayınları, 1995.
Taymas, Abdullah Battal; İbni Mühenna Lûgati, 2. Baskı, Ankara: TDK Yay., 1988.
“Tennis”, Der SportBrockhaus, Wiesbaden, 1977, s. 448.
Toktorbaev, Satı; Öspurumdör Oyundarı, Bişkek, 1991.
Tombuş, Nazmi; “Çorumda Eski Çocuk Oyunlarından Top”, Çorumlu, 5 (1938), s. 15053.
Umminger, Walter; “Fussball in drei Jahrtausenden”, Fussball Weltgeschichte. München: CopressVerlag, (o. J), s. 2230.
Oyunlarından Tepük ve Yaşayan Varyantları
Modern sporların büyük ölçüde, farklı formlarda topların kullanıldığı oyunlardan oluşması nedensiz değildir. Bir araç yardımıyla uygulanan sportif aktivitelerin en eskilerinden biri olan top oyunlarının,(1) Akdeniz ve Çin kültür çevrelerinde belgelenebilmiş ilk formları, M.Ö. 3. bin ila 2. bin arasında tarihlendirilmektedir.(2) Tarihi süreç içerisinde, ilgili devrin ve toplumun materyalteknik imkanları ve sanatsal becerilerinin ürünü olarak ortaya çıkan oyun aracı “top”un formu ile doğrudan ilişkili ve aynı zamanda, hayat şart ve tarzlarının, dini inançların, üzerinde yaşanılan coğrafyanın ve tabi olunan iklimin de etkileyerek biçimlendirdiği, farklı oyun ve oynanış biçimleri belirginleşmiştir. Gelişim sıralarına göre, el, ayak ya da vücudun farklı bölgelerinin topa direkt temasıyla gerçekleşen oyunları, değişik formlardaki sopa, raket gibi araçlarla oynanan oyunların, onları da, daha kompleks beceriler gerektiren atlı sopalı veya raketli top oyunlarının izlediği söylenebilir.
Futbolun, hemen hemen tüm ülkelerin en popüler sporu oluşu, onun kökenine ilişkin arayışları yoğunlaştırmıştır. Geçmiş çağlarda oynandıkları belirlenen ve top ile vücudun diğer bölgeleri dışında ayak temasının da söz konusu olduğu tüm oyunların modern futbolun önceli sayılması neredeyse gelenek halini almıştır. Nitekim, Eski Yunan’da Episkiros,(3) Eski Roma’da Harpastum ve Pila Paganika,(4) Eski Çin’de Tsuh Küh(5) gibi farklı oyunların günümüz futbolunun kökeni olduğu ileri sürülmüştür.
Ülkemizde de benzer bir durum söz konusudur: Tepük Futbol benzetimi.
Kaşgarlı Mahmud’un XI. yüzyıl sonlarında yazdığı Divanü Lugat-it Türk, taşıdığı dil bilimsel değer dışında, erken devir Türk kültür hayatı ve bu hayatı biçimlendiren sportif faaliyetlere ilişkin verileri bakımından da Türk spor tarihinin önemli bir kaynak eseridir.(6) Divanü Lugat-it Türk’de ki oyun ve sporlar arasında bir de “tepük” kavramı yer almaktadır.(7) Tepük, öncelikle Batılı dil bilimcilerin dikkatini çekmiş, kavramın işaret ettiği oyun ve oyun aracı cisim merak konusu olmuştur. Ancak, Divanü Lugat-it Türk’de verilen tepük kavramı açıklamasının oyunun oynanış biçimi hakkında bilgi vermemesi ve kavramın bir oyunu tanımlayan spesifik anlamıyla bugünkü Türk lehçelerinin hiçbirinde yaşamaması nedeniyle, tepük oyununun, gerek cisim, gerekse oyun olarak hiç bir iz bırakmadan ortadan kaybolduğu kanaatine varılmıştır.(8) Türkçe literatürde ise, tepük oyunu, H. B. Kunter’in 1938’de yazdığı “Eski Türk Sporları Üzerine Araştırmalar” adlı eseriyle başlayan bir anlayışla, günümüze kadar yazılmış spor tarihi çalışmalarının neredeyse tamamında Türklerde futbolun önceli olarak değerlendirilmiştir.(9) Her iki tez karşılaştırıldığında, dil bilim ve spor tarihi çalışmaları arasında görülen çelişkili, iki farklı yaklaşım, problemi oluşturan stratejik soruların cevaplandırılmasını zorunlu kılmaktadır: Tepük cismi, bilinen futbol oyununun ihtiyaç duyduğu küresel bir forma sahip midir? Oyunun uygulanma biçimi futbol oyununa benzemekte midir? Tepük, gerçekten kavram, oyun ve oyun aracı olarak tarih sahnesinden çekilmiş midir?
Bu çalışmanın amacı, dil bilimcilerce oyun aracı cisim ve oyun olarak hiçbir iz bırakmadan Türk kültüründen silindiği ifade edilen, Türk spor tarihinde ise belki de sadece “tepmek” fiilinden kaynaklanan adından hareketle futbolun prototipi olduğu ileri sürülen “tepük”ün, materyal teknik yapısını inceleyerek, görünümünü ortaya çıkartmak; gerek Divanü Lugat-it Türk’de tanımlanan oyun aracı cismin formundan ve gerekse XII-XIV. yüz yıllara ait şiirlerdeki tepük konulu dörtlüklerden oynanış biçimini tahmin etmek ve bunlardan hareketle günümüz Türk topluluklarında yaşayan varyantlarını, Uygur, Kırgız, Azeri ve Türkmen oyun örnekleri çerçevesinde belirleyerek, oyunun gerçek kimliğini belirginleştirmektir.
Oyun Aracı ve Oyun Olarak Tepük
Kronolojik açıdan bakıldığında, belirli bir oyunu ihtiva eden anlamıyla tepük kavramından bahseden ilk kaynak, Divanü Lugat-it Türk’tür. XI. ve XIV. yüzyıllar arası Türk ve Fars şiirinde mecazi anlamda oldukça sık kullanılan ve bu dönemlerde moda bir kavram olarak yaygınlaşan tepük,(10) son olarak XIV. yüzyılda yazılan İbni Mühenna Lugati’nde yer almıştır. (11)
Divanü Lugat-it Türk’de ki tepük açıklaması cismin tasvirine ve oyuna ilişkin olarak: “Kurşun eritilerek iğ ağırşağı şeklinde dökülür, üzerine keçi kılı veya benzeri bir şey sarılır, çocuklar bunu teperek oynarlar” şeklindedir.(12) Görüldüğü gibi, Kaşgarlı, oyun aracı cismi sadece materyal teknik açıdan tanımlamaya çalışmış, ancak, oyunun oynanış biçimi ve kuralları hakkında, çocukların oynadığı ve ayakla tepmek esasına dayalı oluşu dışında malumat vermemiştir. Bununla birlikte, verilen açıklama incelendiğinde oyun aracının başlıca iki unsurdan meydana geldiği anlaşılmaktadır. Biri, iğ ağırşağı şeklinde dökülen kurşun kitlesi, diğeri ise, bununla irtibatlandırılan keçi kılı veya benzeridir. Kaşgarlı’nın, cismin formunu iğ ağırşağı benzetimiyle vermesindeki amacın, somut bir örnekle, bu spesifik oyun aracının görünümü hakkında okuyucuya rahat bir tasavvur imkanı sağlamak olduğu düşünülebilir. Ağırşak, bilindiği gibi, ip eğirmek için ağaçtan, taştan ya da kemikten yapılan, yassı yuvarlak veya yarım küre şeklinde, ortası delik bir cisimdir. Ağırşakların, tarihin bilinen devirlerinden beri hemen hemen bütün kavimlerde şekli hiç değişmeyen bir alet oluşu,(13) farklı formlarda, özellikle küresel ağırşakların da olabileceği ihtimalini ortadan kaldırmaktadır. Öyleyse, Kaşgarlı, ağırşak benzetimi ile tepük oyunundaki aracın küresel bir form taşımadığını açıkça vurgulamış olmaktadır.
İş ağırşağı şeklinde dökülen kurşun kitlesi ile keçi kılı veya benzerinin ne tür bir uygulamaya tabi tutularak oyun aracı tepükün oluşturulduğunun bilinmesi, bize göre en önemli noktadır. Atalay’ın Türkçe çevirisi, kurşun kitlesinin üzerine keçi kılının sarıldığı şeklindedir. Bu yöntemle elde dilecek bir cismin, futbol oyununun ihtiyaç duyduğu formda, yuvarlak küresel bir topa benzemeyeceği açıktır. Ayrıca, küresel bir cisim elde etmek için yassı bir kurşun parçasından hareket etmenin mantığı ne olmalıdır? Eserinde, top,(14) topık,(15) top yuvarlamak,(16) top yuvarlaşmak(17) gibi kavramlara yer verdiğine bakılırsa, Kaşgarlı’nın gerçek anlamda küresel topların nasıl yapıldığını bildiği muhakkaktır. Kaldı ki, Kaşgarlı’nın yaşadığı XI. yüzyıldan daha önceki devirlere ait Türk kültür çevrelerinde, futbol benzeri oyunların oynandığı ve oyun aracı olarak, genellikle sekiz parçalı dikilmiş bez ya da deri kılıflara hayvan kılları doldurularak yapılan topların kullanıldığı(18) eski Çin kroniklerinde ifade edilmekte, oyunun ustaları olarak da, “kuzeyli barbarlar”, yani ÖnTürk halklar gösterilmektedir.(19) O halde, yassı yuvarlak malzemesiyle tepük, futbol oyununa köken teşkil edemeyeceğine göre, cismin gerçek görünümü nasıldır ve ne tür bir oyunda kullanılmaktadır? Bu sorunun cevabı, yassı yuvarlak kurşun kitlesine keçi kıllarının nasıl sarıldığında yatmaktadır.
Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lugat-it Türk’yi Araplara Türkçe öğretmek amacıyla yazdığından, tepük kavramının açıklaması da Arapçadır. Türkiye’de, tepük oyununun futbol benzeri bir oyun olduğunu ileri süren kaynaklar, genellikle Divanü Lugat-it Türk’nin Atalay çevirisine dayanmaktadır. Bu çeviri, yukarıda bahsedildiği gibi, kılların iğ ağırşağı biçimindeki kurşun kitlesinin “üzerine” sarıldığı şeklindedir.(20) Ancak, Divanü Lugat-it Türk ile ilgili gerek yerli gerekse yabancı literatürdeki Tepük kavramı çevirilerinde önemli bazı farklılıklar görülmektedir. İbni Mühenna Lugatı’nda, yine Divanü Lugat-it Türk’nin esas alındığı açıklamada, tepük, ağırşak şeklinde kurşundan yapılan ve “içine” keçi kılı vb. doldurulan bir nesne olarak tanımlanmaktadır.(21) Böylece, keçi kıllarının kurşun kitlesinin “üzerine sarılması” ve “içine doldurulması” gibi iki değişik uygulama biçimi gündeme gelmektedir ve bunlar, anılan cismin dış görünümünü doğrudan etkileyebilecek mahiyettedir.
Alman dil bilimci Doerfer, Divanü Lugat-it Türk’de Arapça açıklaması verilen Tepük kavramının değişik dillere tercümelerinde ki bir hataya işaret ederek, açıklamada geçen Arapça ön takı “fihi”nin, “üzerine” ya da “üzerinden” olarak değil, “içinden” ya da “içine” şeklinde çevrilmesi gerektiğini ifade etmektedir.(22) Buradan hareketle de, Doerfer, keçi kıllarının kurşun kitlesinin ortasındaki delikten geçirilerek sarılmış ve uçlarının bir tutam olarak dışarıda bırakılmış olabileceğini ileri sürmektedir.(23)
Doerfer’in yayımladığı, XII. yüzyıl Fars şairlerinden Mehseti’ye ve XIV. yüzyıldan anonim bir şaire ait dörtlükler, tepük oyununu ve oyun aracı cismin oyun esnasındaki davranışlarını tanımlar niteliktedir:
miskin tepük er nedâşte pervâyet
çün men neşûde şefteyi her câyet
biçâre leked hemehâred vez peyi dil
meâyed u bûse medihed ber pâyed(24)
Mehseti (XII. yy.)
“Eğer zavallı tepükün sana meyli olmasaydı, benim gibi senin her yerinin vurgunu (delisi) olmayacaktı. Biçare, mütemadiyen tekmeleniyor, fakat, her defasında kalbinin ardı sıra gelerek (senin tarafından çalınan kalbi için ricada bulunmak üzere), senin ayağının üzerini (tekrar tekrar) öpüyor.”
rûzi ki men ez behri tu derbâzem men ân rûz zihurremi ber afrâzem ser ver men şerefi bûsei pâyet yâbem her dem çü tepük sûyi felek yâzem ser(25) Anonim (XIV. yy.)
“Senin için başımı ortaya koyarak oynadığım gün, sevinçten başımı yukarı kaldıracağım. Eğer ayaklarını öpme şerefine kavuşabilirsem, her an başımı tepük gibi gökyüzüne doğru çekeceğim (kaldıracağım).”
Dörtlüklerden anlaşıldığı kadarıyla, tepük oyunu, birbirini takip eden, ardışık vuruşlara dayalıdır. Oyun aracı cismin “baş” denilebilecek belirgin bir kısmı vardır ve vuruş esnasında ayağa bu kısım temas etmektedir. Vuruş sonrası cisim dikey olarak yükselirken baş kısmı yukarıya, inişte ise aşağıya dönüktür. Dolayısıyla, oyun aracı tepük, uçuş güvenliğini ve dengesini sağlayıcı aksamı olan bir cisim görünümü vermektedir. O halde, tepük, uçuş esnasında baş kısmının yönünü belirleyen, baş kısmından daha hafif, kuyruk denilebilecek ilave bir aksamla teçhiz edilmiş olmalıdır.
Oyun aracına ilişkin bu özellikler göz önüne alındığında, tepükün günümüzde “tüy top” da denilen badminton topunun prototipine benzediği, oyunun da, raketle oynanan badminton’un, ayakların “raket” olarak kullanılmasıyla oynanan bir versiyonu olduğu söylenebilir. Bu veriler, oyun aracı cismin imalinde izlenen yöntemi açıklığa kavuşturur mahiyettedir. İğ ağırşağı şeklinde dökülen ortası delik kurşun kitlesine, keçi veya benzeri hayvan kılları, delik kısmın içinden geçirilerek sarılmakta ve sonunda kılların uçları bir demet halinde dışarıda bırakılmaktadır.
Tepük Oyununun Yaşayan Varyantları
Uygurlarda “Tepküç” Oyunu
Doerfer(26) ve Brands,(27) oyunun ve oyun aracı cismin ortadan kaybolması nedeniyle, tepük kavramının spesifik anlamıyla günümüze kadar gelemediğine işaret etmektedirler. Kavramın belirli bir oyunu içeren spesifik anlamını kaybetmiş olması kabul edilebilir olmakla birlikte, Le Coq’un XX. yüzyıl başlarında Doğu Türkistan’da gerçekleştirdiği folklor araştırmalarında Uygurlarda tespit ettiği tepküç oyunu ve oyun aracının,(28) tepük ile benzerliği dikkat çekicidir. Le Coq’un, “Çocuk Oyuncakları” başlığı altında tasvirini ve çizimini verdiği tepküç (Şekil 1), üst üste konulmuş birkaç bakır ya da pirinç Çin parasının ortasındaki dörtgen delikten bir tutam at kılının sıkıştırılarak geçirilmesiyle oluşturulmaktadır. Alt kısımda kalan at kılları kısaca kesilerek her yöne açılmakta ve böylece vuruş esnasında ayağı acıtmayacak bir yastık görevi görmektedir. Üst kısımdaki kıllar ise uzun bırakılmıştır. Cismin toplam uzunluğu 67 cm kadardır. Çizimde verilen gerçek görünümü dikkate alındığında, tepküçün de tepük gibi badminton topunun ilkel bir modeli olabilecek yapıya sahip olduğu görülmektedir. Tepük cisminin imalinde kullanılan iğ ağırşağı şeklindeki kurşun kitlesinin yerini tepküçte madeni paralar almıştır.
Her iki cismin de uçuş kolaylığı ve güvenliğini sağlayıcı “kıl” aksamları tamamen aynıdır. Le Coq’da tepküçü, Kaşgarlı gibi, çocukların ayaklarıyla teperek oynadıkları bir oyun olarak ifade etmektedir. Ayrıca, Kaşgarlı Mahmud’un Uygur olması da, Divanü Lugat-it Türk’de bahsettiği Tepük oyunuyla, Uygur kültür çevresine ait tepküç oyununu kastetmiş olabileceği tezini kuvvetlendirmektedir.
Tepküç oyunu, günümüzde de Uygurlar arasında çok yaygın bir çocuk oyunudur. Oyun aracı tepküç, büyük bir düğme, delikli para ya da alüminyum parçanın deliğinden, tavşan tüyü, keçi kılı veya horozun boyun kası geçirilerek yapılmaktadır.(29)
Oyun, kesintisiz olarak ileriye ve geriye tekmeleme, tek ayak üzerinde diğer ayağın sırtıyla tekmeleme, ayak içiyle ve diz üstünde tekmeleme, havaya sıçrayıp ayakların iç ya da sırt kısmıyla tekmeleme gibi çeşitli vuruş şekillerini içermektedir.(30)
Dolayısıyla, ayak üzerinde sektirme esasına dayalı oyun formuyla tepküçün, XIIXIV. yüzyıllara ait dörtlüklerden çıkartılan tepük oyunu ile benzer oyun akışına sahip olduğu söylenebilir.
Bu görüşü destekler mahiyette olarak, Uygurlar da, geleneksel tepküç oyununun, Divanü Lugat-it Türk’de bahsedilen tepük oyunu olduğunu vurgulamaktadırlar.(31)
Takım halinde ya da ferdi olarak oynanabilen tepküç, geçtiğimiz yıllarda Uygur milli jimnastik oyunları kapsamına alınmış ve “spor” kabul edilerek kurallara bağlanmıştır.(32)
Kırgızlarda “Langa Tebüü” Oyunu
“Langa”, Kırgızlarda okul oyunları kapsamında yer alan, 617 yaş arasındaki çocuk ve gençlerin yakın yaş gruplarına ayrılarak, hakem gözetiminde oynadıkları bir oyundur (Şekil 2). Oyun aracı cisim olarak langa, büyük bir madeni para ebadındaki ortası delinen yuvarlak kurşun parçasına, çapı 6 cm. kadar olan kurutulmuş kıllı deri parçasının bir telle bağlanmasıyla yapılmaktadır.(33) Cismi oluşturan materyaller ve yapım tekniği, Divanü Lugat-it Türk’de tepük için verilen materyal teknik bilgiyle tamamen örtüşmektedir.
Langa oyununda, hakem oyuncuları sıraya dizmekte ve ulaşılacak hedef sayı olan “mara” belirlenmektedir. Langayı alan oyuncu birkaç adım öne çıkarak, eğer “mara” yüz olarak belirlenmişse, sağ ve sol ayağının üstü ile langayı, kendi boyu yüksekliğinde yüz kez ardışık olarak tekmelemek, başardığı takdirde, sektirme hareketini yine yüz kez, üzerinde durduğu ayağının arkasından geçirdiği sağ veya sol ayağının içi ile tekrarlamak zorundadır. Langa tepilirken ulaşılan sayı, oyuncu tarafından “bir para, iki para…, yirmi para” sözleriyle ifade edilmektedir. Langa tepen oyuncu yüze tamamlamadan düşürürse, sıra bir diğerine geçmektedir. İkinci kez tepme sırasını alan oyuncu, hangi sayıda kalmışsa, o sayıdan devam etmekte ve hedef sayıya ulaşmaya çalışmaktadır. Bu oyuna “cuuşan tepmey” de denilmektedir.(34)
Azerbaycan çocuk oyunlarından “çipolik”, kurutulmuş kuzu ya da keçi derisinin tüysüz tarafına ağırlık sağlaması için iple kurşun bağlanması sonucu elde edilen cisimle oynanmaktadır.(35) Malzeme ve üretim tekniği açısından çipolik, Kaşgarlı’nın, kurşun kitlesi üzerine keçi kılı veya benzerinin sarılmasıyla oluşturulduğunu belirttiği tepük ile aynıdır.
Daha çok grup halinde oynanan çipolik oyununda, sayışmaca veya kura ile tespit edilen oyuncu, oyun aracını yükseğe atmakta ve yere düşmeden ayağıyla vurarak, saydırmaya çalışmaktadır. Vuruş şekline göre sayı kazanılan oyunda, ayak içi ile vurulduğunda bir sayı, ayak dışı ile üç sayı, ayağı diğer ayağın arkasından geçirip içiyle vurulduğunda on sayı, topukla vurulduğunda yüz sayı ve cisim yüksekte iken sıçrayıp ayak içiyle vurulduğunda beş sayı kazanılmaktadır. Dolayısıyla oyuncular en çok sayı getirecek vuruşları yapmaya çalışırlar. Bu değerlendirme biçimiyle en çok sayı kazanan ya da oyun başlamadan önce belirlenmiş hedef sayıya erken ulaşan grup yenmiş sayılmakta ve ardından oyunun “işletme” denilen kısmı başlamaktadır. Bu aşamada, yenilen grubun bir oyuncusu, oyun aracı deri parçasını, yenen grubun oyuncularından birine vurması için atmakta, vurulan cismi tutabilirse oyun yeniden başlamaktadır. Tutamadığı taktirde, tutana kadar atma işlemine devam etmektedir.(36)
Türkmenlerde “Para” Oyunu
1997’de Türkmenistan’da yaptığımız incelemelerde, Aşkabat civarında gözlemlediğimiz “para” oyunu da, tepük oyununun bir varyantı olarak değerlendirilebilecek oyun aracı formuna ve oynanış biçimine sahiptir. Oyun, Uygur, Kırgız ve Azerilerde olduğu gibi ayağın değişik yüzeyleriyle oyun aracına yapılan ardışık vuruşlardan oluşmakta ve vuruşun güçlük derecesine göre sayı kazanılmaktadır. Cismin imalinde kullanılan materyaller, 2.5 cm çapında yassı yuvarlak bir kurşun kitlesi ile 3.5 cm çapında yuvarlak olarak kesilmiş, kurutulmuş koyun ya da keçi derisinden meydana gelmektedir (Şekil 3). İki ucu, kurşun kitlesinin ortasında açılan iki ayrı delikten geçirilen yumuşak bir tel yardımıyla, deri parçası, tüysüz kısmından kurşuna sabitlenmekte ve telin uçları tüylü kısmın ortasında birbirine bağlanmaktadır. Dairesel olarak kesilmiş kuru deri parçası üzerindeki 34 cm uzunluğundaki yumuşak tüyler, dairenin dış çeperlerine doğru yatık bir durumdadır.
Cisim böylece, yüzeysel bir genişliğe ulaşarak, Uygurların, belirgin bir uzunluğu olan “tepküç”ünden biraz farklılaşmaktadır. “Para”, kullanılan temel materyaller ve oyun kurgusu bakımından, Kırgızların “langa” ve Azerilerin “çipolik” denilen oyun ve oyun araçlarıyla tamamen aynı gibidir.
Bir oyunun gerçekleşmesini sağlayan oyun araçları, oynanan oyunun niteliğini belirleyen önemli etkenlerdendir. Dolayısıyla, tepük ile benzer ya da aynı materyal teknik yapıya sahip olan tepküç, langa, çipolik ve para adı verilen cisimlerle oynanan ayakta sektirme oyununun, aynı zamanda, XI. yüzyılda aynı coğrafyada oynanan tepük için de geçerli olduğu söylenebilir. Ayrıca, XII. ve XIV. yüzyıllara ait tepükten bahseden şiirlerde de, mecazi anlamda da olsa, ayak üzerinde sektirmeli bir oyunun tasvir edilmesi, bu tezi kuvvetlendirmektedir. Belirlenen özellikleriyle tepük ve varyantları olarak ele alınan diğer oyunlar, gerek oyun aracı cisim gerekse oyun tekniği bakımından, ayakların raket olarak kullanılmasıyla oynanan bir tür badminton oyunu olarak değerlendirilebilir. Tepük oyununun XI. yüzyıla, raketle oynanan oyunların ise ancak XV. yüzyıl sonrasına ait oldukları dikkate alındığında,(37) oyunun, badmintonun raketsiz öncellerinden olması mümkündür. Raketsiz bir badminton türü olarak, İnkalara atfedilen, “indiaca” isimli ve sadece açık el ayasıyla vurularak oynanan bir oyun günümüze kadar ulaşmıştır.(38) Kore’de de, tüytoplara elle vurularak oynanan bir tür badminton oyunu mevcuttur.(39) Tüytop formundaki cisimlere ayakla vurularak oynanan badminton benzeri oyunların varlığı da bilinmektedir. Culin, yılan derisi parçalarının madeni bir parayla ağırlaştırıldığı bir çeşit tüytop ile oynanan ve ayakların raket olarak kullanıldığı bir badminton türevine, Çin’de rastlamıştır.(40)
Mevcut bilgi ve değerlendirmeler, değişik Türk halklarında farklı adlarla, ancak aynı oyun aracı ve anlayışıyla oynanan tepküç, langa, çipolik ve para gibi oyunların, ayakla oynanan badminton türevi oyunlardan olduklarına, tepüğün de, bunlarla gerek yapısal, gerekse oyun tekniği açısından benzerlikler gösterdiğine işaret etmektedir. Bu nedenle, küreselyuvarlak bir oyun aracına sahip olmayan “tepük” oyununun, Türklerde futbolun kökenini teşkil ettiğine dair görüşlerin yeniden gözden geçirilmesinde yarar vardır.Prof. Dr. İbrahim Yıldıran
Kaynak
(1).Farklı kültürlere ait top oyunları ve kullanılan oyun araçları hakkında etraflı bilgi için, Bkz. Özbay Güven, “Futbol Topu ile Oynamanın Bazı Kültürlerdeki Benzer Görünümleri ve Tarihsel Gelişimine Ait Bilgiler”, Düşünen Siyaset, I, 2 (Mart 1999), s. 95111.
(2). Günther Stiehler, Irmgard Konzag, Hugo Döbler, Sport Spiele (1. Aufl., Berlin: Sportverlag, 1988), s. 29.
(3). Gerhard Lukas, Der Sport in Alten Rom (Berlin: Sportverlag, 1982), s. 96; Selim Sırrı Tarcan, Beden Terbiyesi: OyunCimnastikSpor (İstanbul, 1932), s. 21.
(4). Lukas, a.g.e., s. 94, 97.
(5). F. K. Mathys, “Fussball vor 4500 Jahren in China”, Olympisches Rundschau, 25, 3 (1975), s. 45.
(6). Divanü Lugat-it Türk’de bahsedilen XI. yüzyıl Türk oyun ve eğlenceleri hakkında kapsamlı bir değerlendirme için bkz. Reşat Genç, “Kaşgarlı Mahmud’a Göre XI. Yüzyılda Türklerde Oyunlar ve Eğlenceler”, I. Uluslararası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Cilt: III (Ankara, 1977), s. 231242.
(7). Kaşgarlı Mahmud, Divanü Lügat-it Türk, Çev.: Besim Atalay (Ankara, 1985), I: 386.
(8). Bkz. Gerhard Doerfer, Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen. Bd. III (Wiesbaden, 1967), s. 448; Horst Wilfrid Brands, Studien zum Wortbestand der Türksprachen (Leiden, 1973), s. 80.
(9). Oysa ki, Divanü Lugat-it Türk’den çok daha önceki yüzyıllara ait Çin kroniklerinde, Çin kültür çevrelerinde oynanan bir tür ayak topu oyununun ustaları olarak komşuları Proto Türk boylar gösterilmekte ve oyun aracı olarak da, genellikle sekiz parçalı dikilmiş bez ya da deri kılıflara hayvan kılları doldurularak yapılan topların kullanıldığı vurgulanmaktadır. Bkz. Wolfram Eberhard, “Sport bei den Völkern Zentralasiens nach Chinesischen Quellen”, China und Seine Westlichen Nachbarn (Darmstadt: Wissenschaftliche Buchgesellschaft, 1 978), s. (30); Walter Umminger, “Fussball in drei Jahrtausenden”, Fussball Weltgeschichte (München: CopressVerlag, o. J), s. 2324.
(10). Doerfer, a.g.e., s. 448.
(11). Abdullah Battal Taymas, İbni Mühenna Lugatı (2. Baskı, Ankara: TDK Yay., no: 9, 1988), s. 70.
(12). Divanü Lugat-it Türk, I: 386.
(13). Bahaeddin Ögel, Türk Kültür Tarihine Giriş, Cilt V (Ankara, 1978), s. 141.
(14). Divanü Lugat-it Türk, III: 119.
(15). Divanü Lugat-it Türk, I: 380; III: 119.
(16). Divanü Lugat-it Türk, III: 61.
(17). Divanü Lugat-it Türk, III: 74; Burada “paslaşmak” söz konusu olmalıdır.
(18). Bkz. 9 nolu dipnot; IX. ve XI. yüzyıllara ait Çin kroniklerinde, Gök Türklerde içi kıl doldurulmuş benzer deri toplarla kızların da ayak topu oynadıkları bildirilmektedir, Bkz. Ahmet Taşağıl, Gök Türkler (Ankara: TTK Yay., 1995), s. 98, 113; Sekiz parçalı benzer top yapım tekniklerinin yakın zamana kadar Anadolu’da uygulandığı bilinmektedir. Bkz. Nazmi Tombuş, “Çorumda Eski Çocuk Oyunlarından Top”, Çorumlu, 5 (1938), s. 150.
(19). Eberhard, a.g.e., s. 12831; Umminger, a.g.e., s. 2324.
(20). Atalay ile benzerlik gösteren tepük açıklamaları için, bkz. Carl Brockelmann, Mitteltürkischer Wortschatz nach Mahmud alKasgari Divan Lugat-it Turk (Leipzig, 1928); Robert Dankoff, James Kelly, Mahmud alKasgari, Compendium of the Turkic Dialects: Divan Lugat at Turk (Harward, 1982), s. 295.
(21). Taymas, a.g.e., s. 70.
(22). Doerfer, a.g.e., s. 448.
(23). A.g.e., s. 449.
(24). A.g.e., s. 448.
(25). Brands, a.g.e., s. 80.
(26). A. v. Le Coq, Volkskundliches aus Ost Turkistan (Berlin, 1916), s. 1516.
(27). Abdulkerim Rahman, Uygur Folkloru. Çev.: S. Yalçın, E. Emet. (Ankara: Kültür Bakanlığı Yay. 1996), s. 171.
(30). A.g.e., s. 172.
(31). Aynı yer.
(32). Aynı yer.
(33). Satı Toktorbaev, Öspurumdör Oyundarı (Bişkek, 1991), s. 167, 168.
(34). A.g.e., s. 168.
(35). Mevlüt Özhan, Malik Muradoğlu, Türk Cumhuriyetlerinde Çocuk Oyunları (Ankara: Kültür Bakanlığı Yay., 1997), s. 24.
(36). Aynı yer.
(37). Bkz. “Tennis”, Der Sport Brockhaus (Wiesbaden, 1977), s. 448; Tarcan, a.g.e., s. 21.
(38). Bkz. “İndiaca”, Der Sport Brockhaus, s. 224.
(39). Stewart Culin, Korean Games with notes on the Corresponding games of China and Japan (Philadelphia, 1895), s. 3943.
(40). Aynı yer.Atalay, Besim; Divanü Lugat-it Türk Tercümesi. 4 Cilt. Ankara: TDK Yay., 19851986.
Brands, Horst Wilfrid; Studien zum Wortbestand der Türksprachen. Leiden, 1973.
Brockelmann, Carl; Mitteltürkischer Wortschatz nach Mahmud alKasgaris Divan Lugat at Turk. Leipzig, 1928.
Culin, Stewart; Korean games with notes on the corresponding games of China and Japan. Philadelphia, 1895.
Dankoff, Robert; James Kelly; Mahmud alKasgari: Compendium of the Turkic Dialects. (Divan Lugat at Türk). Harward, 1982.
Doerfer, Gerhard; Türkische und Mongolische Elemente im Neupersischen. Bd. III. Wiesbaden, 1967.
Eberhard, Wolfram; “Sport bei den Völkern Zentralasiens nach Chinesischen Quellen”, China und Seine Westlichen Nachbarn. Darmstadt: Wissenschaftliche Buchgesellschaft, 1978, s. 128142.
Genç, Reşat; “Kaşgarlı Mahmud’a Göre XI. Yüzyılda Türklerde Oyunlar ve eğlenceler”, I. Uluslararası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, Cilt: III, Ankara, 1977, s. 231242.
Güven, Özbay; “Futbol Topu ile Oynamanın Bazı Kültürlerdeki Benzer Görünümleri ve Tarihsel Gelişimine Ait Bilgiler”, Düşünen Siyaset, I, 2 (Mart 1999), s. 95111.
“İndiaca”, Der SportBrockhaus. Wiesbaden, 1977, s. 224.
Kunter, H. Baki; Eski Türk Sporları Üzerine Araştırmalar, İstanbul, 1938.
Le Coq, A. v.; Volkskundliches aus OstTurkistan. Berlin, 1916.
Lukas, Gerhard; Der Sport in Alten Rom, Berlin: Sportverlag, 1982.
Mathys, F. K.; “Fussball vor 4500 Jahren in China”, Olympisches Rundschau, 25, 3 (1975), s. 4547.
Ögel, Bahaeddin; Türk Kültür Tarihine Giriş, Cilt V. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay., 1978.
Özhan, Mevlüt; Malik Muradoğlu, Türk Cumhuriyetlerinde Çocuk Oyunları. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay., 1997.
Rahman, Abdulkerim; Uygur Folkloru. Çev.: S. Yalçın, E. Emet. Ankara: Kültür Bakanlığı Yay.1996.
Stiehler, Günther; Irmgard Konzag; Hugo Döbler; Sport Spiele, 1. Aufl., Berlin: Sportverlag, 1988.
Tarcan, Selim Sırrı; Beden Terbiyesi: Oyun Cimnastik Spor, İstanbul, 1932.
Taşağıl, Ahmet; Gök Türkler, Ankara: TTK Yayınları, 1995.
Taymas, Abdullah Battal; İbni Mühenna Lûgati, 2. Baskı, Ankara: TDK Yay., 1988.
“Tennis”, Der SportBrockhaus, Wiesbaden, 1977, s. 448.
Toktorbaev, Satı; Öspurumdör Oyundarı, Bişkek, 1991.
Tombuş, Nazmi; “Çorumda Eski Çocuk Oyunlarından Top”, Çorumlu, 5 (1938), s. 15053.
Umminger, Walter; “Fussball in drei Jahrtausenden”, Fussball Weltgeschichte. München: CopressVerlag, (o. J), s. 2230.