Hz. Muhammed (sav ) Ticaret ve Evlilik

BULUT

Aktif Üyemiz
Yönetici
TİCARET VE EVLİLİK
TİCARET VE EVLİLİK
TİCARET VE EVLİLİK

Muhammed! Seninle, insanlar arasındaki şerefin, güvenilen bir kimse oluşun, iyi huyların ve doğruluğun nedeniyle evlenmek istiyorum. (Hatice bint-i Hüveylid)
Ebû Talib zengin değildi. Babasından devraldığı hacılara yemek (rifâde) ve su (sikâye) ikramında bulunma görevlerinden yemek verme işini dahi sürdüremiyordu. Hatta bu nedenle, bakımını üstlendiği ve bir evlat gibi bağrına bastığı yeğeni Muhammed aile bütçesine katkıda bulunmak için çobanlık yapıyordu. Ücreti karşılığında bazı Mekkelilerin hayvanlarını otlatıyordu. Çocukluk yıllarında bir süre çobanlık yapan Muhammed yaşı ilerleyip, gençlik çağma erişince, Mekkelilerin çoğunun yaptığı gibi ticarete başladı. Esasen ticarete yabancı değildi. Küçük yaştayken amcası Ebû Talip’le birlikte Suriye bölgesine, daha sonra da diğer amcası Zübeyr veya Abbas’la Yemen’e gitmesi, ticarette tecrübeye sahip olmasına imkân sağlamıştı. Sermayesi olmadığı için, ticaret işini emanet yöntemine göre yapıyordu. Bir süre Mekke’nin zenginlerinden Hüveylid’in kızı Esma’nın adına ticarî faaliyette bulundu.

Esma, becerikli ve dürüst birisi olan Muhammed nedeniyle, adına yürütülen ticaretten iyi gelir elde etti. Ayrıca Muhammed’i yakından tanıma imkânı elde etti. O’nu, güvenilir bir tüccar arayan fakat aradığı gibi birisini bulamayan ablası Hatice ye tavsiye etti. Hemşehrileri tarafından, iffeti ve namusu nedeniyle ‘Tâhire1 olarak isimlendirilen Hatice, kocasının ölümü üzerine ticarî faaliyetleri ücret karşılığı, kiraladığı kişiler aracılığıyla yürütmekteydi. Fakat görevlendirdiği şahısla hilekârlıkları Hatice’ye zarar ettirmişti. Güvenilir, hilekâr olmayan birisini arıyordu. Kardeşi Esma’nın tavsiyesi üzerine, ismini sıklıkla duyduğu, dürüstlüğü nedeniyle insanların kendisinden övgüyle bahsettikleri Muhammed’le görüşmeye karar verdi.

Muhammed, Esma adına yürüttüğü işlerden elde ettiği gelirle ihtiyaçlarım karşılayamadığı veya Esma bir süre ticarî faaliyetlerini askıya aldığı için, daha iyi gelirli veya yeni bir iş arıyordu. Ebû Talib de Hatice’nin güvenilir bir adam aradığını duymuştu. Bu durumu yeğeniyle görüştü; ‘Yeğenimi Biliyorsun ben yoksul bir adamım. Bir süredir devam eden kıtlık ve sıkıntılar dayanılmaz bir hâl aldı. Sen Hüveylid’in hızı Hatice’nin yanına git. O, bazı adamları kervanında ücret karşılığı görevlendiriyor. Ondan iş iste. Senin gibi dürüst ve güvenilir bir adama çok ihtiyacı var. Herhalde seni geri çevirmeyecekür’ dedi.

Muhammed iş istemek için Hatice’ye gitti ve görüştü. Mekke toplumunda saygıyla anılan Ebû Talib gibi birisinin ve Esma’nm referanslarının yanı sıra, Mekke gençleri arasında akıllılığı ve dürüstlüğü ile ün yapmış olması, Muhammed’i Hatice için tercih edilir bir şahıs kıldı. O’nu, Mekke’de yürürlükte olamn üstünde bir ücretle ticarî faaliyetlerinden sorumlu kişi olarak işe aldı. Muhammed, Hatice adı ne İlk ticaret yolculuğunu Şam’a yaptı. Hatice, bu yolculuk sırasında kölesi Mey-sere’yi de Muhammed’in yanma verdi ve muhtemeldir ki geçmişteki olumsuz tecrübelerinden dolayı Meysere’den adamını gözetlemesini istedi. Muhammed, Hatice adına çıktığı bu ticarî yolculuktan beklenenin çok üstünde bir kârla Mekke’ye döndü. Doğruca patronuna gidip faaliyetlerini rapor etti ve gerekli ödemeleri yaptı Hatice güvenilir ve becerikli bir adam bulduğu için çok sevindi. Bu nedenle de ücreti anlaştıklarından daha fazla verdi. Sonra Meysere ile görüştü. Meysere’nin anlatacağı çok şey vardı; saatlerce Muhammed’in ne kadar becerikli, dürüst, faziletli bir kişi olduğundan bahsetti. Meysere, aylarca süren yolculuğu sırasında yakından tanıma imkanı bulduğu Muhammed’den büyük övgülerle bahsetmekten kendisini alamıyordu.

Muhammed, Hatice adına yürüttüğü ticarî faaliyetleri sırasında doğudan batıya birçok yere gitti. Gittiği yerler arasında, en az ikişer kez olmak üzere Suriye ve Yemen bölgeleri vardır. Suriye bölgesinden Busrâ, Şam ve Kudüs, Yemen bölgesinden de Hubaşa ve Curaş gibi şehirleri gördü. Ayrıca Umman bölgesindeki Muşakkar, Debâr ve Suhâr’a gitti. Buralardaki panayırlara katıldı. Her ne kadar kaynaklarda Umman bölgesine bir kez gittiği belirtiliyorsa da, kuvvetle muhtemeldir ki bu bölgeye birçok kez gitti. Çünkü risâletin son yıllarında İslâm’a girdiklerini bildirmek için Medine’ye gelen Abdû’l Kays kabilesinin temsilcileriyle yaptığı sohbet sırasında oldukça ayrıntılı şekilde Muşakkar, Debâr ve Suhâr bölgelerinden bahsetmesi üzerine şaşıran ve bunları nereden bildiğini soran heyet temsilcilerine ‘Sizin topraklarınızda çok gezdim [26] demiştir. Hatta, muhtemeldir ki, deniz ötesi seyahate çıktı ve Habeşistan’a gitti; veya bazı aracılar yardımıyla Habeşistan’la ticarî ilişkileri oldu. Tüm bu ticari faaliyetleri sırasında farklı kültürleri, toplumları, insanları tanıma imkânı elde etti. Ticarî faaliyetlerinde başarılı oldu. Dürüstlük, işlerini yürütürken O’nun sahip olduğu değişmez özelliklerinden birisiydi. Hatice, Muhammed sayesinde daha da zenginledi. Zaman geçtikçe birbirlerinin ahlâkî meziyetlerini ve mükemmel şahsiyetlerini yakından tanıma imkânına sahip oldular.

Hatice, zenginliği nedeniyle gözde bir duldu. Birçok kimse kendisiyle evlenme girişiminde bulunmuş, ama zenginliği veya gücü değil, ahlâkı ön planda tutan Hatice, bütün bu isteklere olumsuz karşılık vermişti. Zira, önceki evlilikleri sırasında malmülk zenginliğinin değil, güzel ahlâkın önemli olduğunu anlamıştı. Dul olmanın sıkıntılarından kurtulmak, sıcak bir yuva sahibi olmak için evlenmeyi o da düşünüyordu, ama ne var ki, aradığı gibi birisiyle karşılaşmamıştı. Hatice, ilk zamanlar hiç aklında olmadığı halde, zaman geçtikçe yakından tanıdığı ve ahlâkına hayran kaldığı Muhammed’in aradığı hayat arkadaşı olabileceğini düşünmeye başladı. O’nun bu düşüncesi kavminin kendisi için bir sıfat olarak kullandığı ‘tabire isminin gereğine uygundu. ‘Tahire’ye uygun olan ancak bir ‘tahir’di ve ‘tahif de Muhammed’den başkası değildi.

Ahlâkî erdemlerle donanmış bir kadın olan Hatice, Muhammed gibi ‘en güvenilir kişi’yi hiç tereddüt etmeden herkese tercih etti. Ancak zihnini kurcalayan bir soru vardı: ‘Acaba Muhammed kendisiyle evlenmek ister miydi?’ Bunu anlamak için Nufeyse ismindeki bir kadın dostundan yardım istedi. Nufeyse’den Muhammed’in ağzını aramasını rica etti. Nufeyse, Muhammed’in ağzım aramalı ama kendi düşüncesinden hiçbir şekilde haberdar etmemeliydi. Bunu sıkıca tembih etti; zira mahcup olmak istemiyordu. Nufeyse bir gün Muhammed’le konuşabileceği uygun bir ortam yakaladı ve hemen konuya girdi. Gördüğü kadarıyla evlenme konusunda ağır davrandığım, halbuki yaşının geçtiğini söyleyip; akıllı, dürüst birisi olmasına, Mekke’nin saygın bir ailesine mensup olmasına rağmen niçin evlenmediğini sordu.

Muhammed, henüz bir evi geçindirecek imkâna sahip olmadığını söyledi. Açıkça anlaşılıyordu ki, Muhammed’in evlenmeme nedeni, yeteri kadar ekonomik imkâna sahip olmamasından başka bir şey değildi. Eğer karşısına ekonomik yetersizliğin söz konusu olmadığı uygun bir aday çıkacak olursa evlenmeye hazırdı. Nufeyse duymak istediğini duymuştu. Hemen bir teklifte bulundu ve zengin olduğu kadar güzel ve ahlâklı bir kimse ile evlenmek isteyip istemeyeceğini sordu. Muhammed, Nufeyse’nin dilinin altında bir isim olduğunu anladı; onun kim olduğunu öğrenmek istedi. Nufeyse hiç gizleme ihtiyacı hissetmeden Hatice’nin ismini verdi’. Muhammed şaşırdı, onu hiç düşünmemişti.

Şaşkınlıkla ‘Nasıl olur? Mekke’nin bütün zenginlerinin evlenmek için can attığı Hatice benimle evlenir mi? O kendisine talip olan herkesi reddetti” dedi.

Nufeyse “Neden olmasın! Sen bunu bana bırak. Ben bu işi hallederim’ diyerek ayrıldı.

Hatice’nin evliliğin kesinleşmesi aşamasındaki sözleri, Resulüllah’ı niçin tercih ettiğini dile getirmesi açısından önemlidir. Hatice hayat arkadaşı olacak işçisine şunları söyledi: ‘Muhammed! Seninle insanlar arasındaki şerefin, güvenilir bir kimse oluşun, iyi huyların ve doğruluğun nedeniyle evlenmek istiyorum. [29] Sonuçta, iki tarafın da tanıdığı Nufeyse’nin girişimleri, Ebû Talib, Varaka b. Nevfel gibi bazı büyüklerin devreye girmesiyle evlilik gerçekleşti. Maddî veya fizikî özelliklerin geri plana itildiği, iffet ve şerefin ön plana alındığı bu evlilikten eşine rastlanmaz mutlu bir beraberlik doğdu Tahire’ ve ‘Emin’in beraberlikleri, evleneceklere örnek gösterilecek kadar mükemmel oldu ve bu şekliyle Hatice’nin vefatına kadar yaklaşık 25 yıl devam etti.

Muhammed ve Hatice evlendikleri zaman kaç yaşmdaydılar? Bu konuda kaynaklar arasında bazı ihtilaflar vardır. Genel kabule göre, evlendikleri zaman Muhammed 25, Hatice ise 40 yaşındaydı. Fakat diğer bazı rivayetler bu bilgilerin sanıldığı kadar doğru olmadığını ifade etmektedir. Ayrıca Hatice’nin Muhammed ile evliliği sırasında 40 yaşında olamayacağı ile ilgili tıbbî deliller de ileri sürülmüştür. Çünkü, genel kabule göre, Muhammed’in Hatice’den altı, diğer bir rivayete göre sekiz çocuğu olmuştur. Çocuk sayısı olarak altı esas kabul edilse dahi, Hatice eğer Muhammed’le evlendiği zaman 40 yaşında ise, bu yaşın altı çocuk doğurmaya müsait olmayacak kadar yüksek olduğu savunulmuştur. Fakat imkânsız olmadığı da açıktır. Resulüllah’ın Hatice’den doğan çocuklarının sayısı konusunda da ihtilaf vardır. Ancak, Hicri 8. yılda Mısırlı Mariye’den olan İbrahim’in dışında, diğer bütün çocuklarının Hatice’den olduğu kesindir. İlk çocuğunun kim olduğu konusunda da ihtilaf varsa da, ilk çocuğun Kasım olması kuvvetle muhtemeldir. Zira Arap geleneklerine göre Kasım’m ismiyle künyelenerek ‘Ebû’l Kasım’ (Kasım’ın babası) olarak anılmıştır. Fakat Kasım çok yaşamamış, küçük yaşta ölmüştür. Kaynaklar, Kasım’m ölüm yaşı konusunda birbirlerine oranla kısmen farklı bilgiler naklediyorlarsa da yaklaşık iki yaşında ölmüş olması kuvvetle muhtemeldir. Bazı kaynaklar, Resulüllah’ın Hatice’den doğan üç erkek çocuğundan daha bahsetmektedirler. Bunların isimleri Abdullah, Tayyib ve Talıir olarak ifade edilmektedir. Ancak genel kanaate göre Tayyib ve Tahir, Abdullah’ın diğer isimleri olup; buna göre Kasım’la birlikte Resulüllah’ın Hatice’den iki erkek ve dört kızı olmuştur. Yaş sırasına göre kız çocukların isimleri şöyledir: Rukayye, Zeyneb, Ümm-ü Gülsüm, Fâtıma. Bu dört kız da risâlet dönemine kadar yaşamışlar ve Müslüman olmuşlardır. Fâtıma hariç diğer üçü Resulüllah’ın sağlığında vefat etmiştir. Fâtıma ise Resulüllah’tan altı ay sonra vefat etmiştir.
 
Son düzenleme:
Üst Alt