Bu cümleyi bir filmden hatırlıyorum. Otobüs sisli bir havada etrafı ağaçlarla kaplı dar bir yolda yol alıyordu. Yanağını otobüsün camına dayamış, düşünceli bir şekilde belki de eve varmayı hayal eden bir kişinin ağzından, yolun sonunda hayal meyal seçilen bir evin görüntüsü eşliğinde söyleniyordu: Hayat eve dönmektir çoğu zaman.
Çocukken akşam ezanı okunmadan eve dönmenin gerekliliği vardı. Akşam ezanı saatine göre eve dönüş zamanı değişirdi. Ezanın okunmasıyla birlikte sokaktaki çocuk sesleri yerini yavaş yavaş sessizlige terk ederdi. O zaman ezan saatinin belirlediği eve dönüş zamanını artık iş bitişi, okul dönüşü, vs. gibi başka durumlar belirliyor ama hayatın asıl olgusu olan eve dönüş fiili hiç değişmiyor.
Bugün hayatı dışarıda yaşamak üzerine bir anlayış hükmediyor. Evden ziyade sokağın, eve dönüşlerden ziyade evden çıkışların teşvik edildiği bir zamandayız. Oysa şairin, ‘Yaşamak değil. Beni bu telâş öldürecek’ dediği gibi, dışarının telâşında kayboluyor insan çoğu zaman.
Dışarının karmaşası boğazını sıktığında, eve giden yol elinden tutar insanın. Dışarıdaki zorunlu insan ilişkileri, şehrin yorgunluğu insanı bunalttığında, ev sığınılacak en güvenli liman olur. İşler ters gittiğinde, hesaplar altüst olduğunda eve dönme umudu avutur insanı. Ayaküstü yaşanan hayatlar çağında belki bir yere ait olmanın verdiği güven ve huzur, belki de içinde bizi bekleyen birilerinin olmasıdır eve dönmeyi bu kadar sevimli kılan.
Bütün canlıların akşam karanlığı çöktüğünde yuvalarına dönmesi gibi, eve dönmek de insanoğlu için doğal bir meyil sanki. En lüks oteller bile evdeki huzuru sağlayamaz meselâ. Eve dönerken hissedilen tatlı huzurun yeri ap ayrıdır. Ev size aittir çünkü, size özeldir, meskendir, sükûnet bulunan yerdir. Evde maske takamaz insanlar, yapmacık davranamazlar. Neyseler odurlar, özgürdürler. Bu yüzdendir ki, Yahya Kemal’in Ankara’nın en çok İstanbul’a dönüş yolunu sevmesi gibi, dışarının da en güzel yeri eve dönüş yolu olsa gerektir.
Kış mevsiminde daha ayrı bir güzeldir eve dönmek. Kış evin mevsimidir, evde yaşanan mevsimdir çünkü. Bazen yağan yagmurda pencerenin kenarında oturup çayını yudumlarken şiirler yazmaktır kış mevsiminde evde olmak. Bazen de soğuk bir kış gecesinde dışarıda esen rüzgârın uğultusunu duyarken sıcak evinizde sımsıcak sohbetler etmektir.
Hayat eve dönmektir çoğu zaman… Sabah evden ayrıldığımızda, okula gittiğimizde, işe gittiğimizde, yolculuğa çıktığımızda, hatta daha kısa mesafeli dışarı çıkmalarımızda bile hedefimiz hep eve dönmektir.
Hayat eve dönmek için yaşanır bir anlamda.
Ve bu eve dönüşlerin belki de en anlamlısı, “Ve ileyhi’l-masîr” kelâmının işaret ettiği gibi Rabbimize dönüştür.
Umarım bu son dönüşümüz, gerçek evimize, asıl vatanımıza olur…
Hasan Yükselten